Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1898 E. 2023/48 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1898 Esas
KARAR NO: 2023/48 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/482 Esas – 2020/570 Karar
TARİHİ: 08/10/2020
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı … Ticaret A.Ş.’nin İstanbul’un trafik ve deniz ulaşımı sorununu çözmek için 1987 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca kurulduğunu, İBB Başkanlığı’nca yapılmış olan ihale sonucu …’nun % 100 oranındaki hissesinin tamamının 861.000.000 ABD doları bedelle … A.Ş., … A.Ş., … ve … A.Ş. ortak girişim grubunun kurmuş olduğu … Ticaret A.Ş.’ye devredilmiş olduğunu, hisse devrinin tamamlanmasından sonra geçen süreye rağmen İBB’nin sözleşmeden doğan beyan ve taahhütlerinin bir kısmını yerine getirmediğini ve bu sebeple davacı şirketin ekonomik olarak ciddi biçimde zarar gördüğünü, ihale sonucu ortak girişim grubunca ödenen 861.000.000 ABD doları bedelin oluşmasında Ambarlı-Bandırma arasında çalıştırılması planlanan RO-RO (kamyon ve tır taşıma) hattının büyük etkisi olduğunu, ortak girişim grubunun 861 milyon dolar gibi yüksek bir meblağ ile ihaleyi almaktaki en önemli amaçlarından birinin …’ya ciddi bir kaynak getireceğine inandıkları RO-RO hattını işletmeye açmak olduğunu, özelleştirme öncesi yatırımcılara yapılan bilgilendirmede hem İstanbul’a her türlü malzemeyi taşıyan kamyon ve tırların hem de ihracat sebebiyle İstanbul’dan sınır kapılarına giden kamyon ve tırlarm çok büyük bir potansiyel oluşturduğu ve RO-RO için arazi ve hat izni altyapısının hazır olduğu, sadece işletmenin hayata geçirilmesi gerektiğinin ifade edildiğini, ortak girişim grubunun yüksek maliyetli hızlı feribot ve deniz otobüsü taşımacılığına rağmen yüksek fiyat vermesindeki nedenin RO-RO projesinin hızla gerçekleşeceği düşüncesi olduğunu, İBB ile … arasında RO-RO projesine ilişkin olarak, RO-RO hattının İstanbul’daki terminal alanları ve kamyon/tır parkı olarak kullanılmak üzere Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … ve … parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak Kullanım Hakkı Tesisi sözleşmelerinin imzalanmış bulunduğunu, bu alanların bir kısmının İBB tarafından … A.Ş.’den protokol ile devralındığını, bu protokol çerçevesinde İBB’nin … A.Ş.’ye karşı bazı yükümlülüklerinin bulunduğunu, ancak bu yükümlülükler İBB tarafından yerine getirilmediğinden sözleşmeleri imzalanmış ve sözleşme bedelleri davacı şirket tarafından ödenmekte olan söz konusu alanların halen davacıya teslim edilmediğini, bu nedenle davacı şirketin hat izni olmasına rağmen istif ve terminal alanlarına ilişkin sorunların halen çözülememesi nedeniyle RO-RO taşımacılığına başlayamadığını ve bunun davacı şirketi ciddi biçimde zarara sokup, çok önemli gelir kaybına sebep olduğunu, gecikmenin bir diğer sonucu olarak RO-RO işletme süresinin önemli ölçüde kısaldığını, 3. köprünün inşasına başlandığını ve 25 Kasım 2015 tarihinde köprünün kullanıma açılacağını, köprünün kullanıma açılması ile birlikte RO-RO hattını kullanacak olan/kullanması planlanan kamyon ve tırların alternatif bir yola sahip olacaklarını, RO-RO hattının en yüksek verimle kullanılabileceği süre 2011 yılında yapılan ihaleden itibaren köprünün kullanıma açılacağı 2015 yılına kadar olan zaman aralığı olmasına rağmen, bu sürenin 2 yılının kaybedilmiş olduğunu, … iskelelerinin dolgu toprak üzerinde bulunduğunu ve ilgili mevzuat gereğince bu yerlerin özel mülkiyete konu olamadığını, bu alanların kullanım hakkının davacı şirket ile İBB arasında 15 Mart 2011 tarihinde imzalanan ve İstanbul … Noterliği onaylı Kullanım Hakkı Sözleşmesi ile devralındığını, bu iskeleler için davacı şirketçe 3.452.448,00 TL kullanım hakkı bedeli ödendiğini, sözleşme ile devralınan ve davacı şirketçe işletilen bu iskeleler için, söz konusu iskelelerin bazı kısımlarının belediyeye tahsis edilen alanlar içinde kalmaması nedeniyle ecrimisil bedelleri tahakkuk ettirildiğini, belediyenin kendisine ait olmayan bazı alanları davacı şirkete devrettiğini, bu nedenle şu ana kadar davacı şirkete ve davacı şirketin alt kiracılarına toplam 1.271.086,46 TL ecrimisil bedeli tahakkuk ettirildiğini, bu bedellerin tamamına ilişkin olarak defterdarlık nezdinde düzeltme talebinde bulunulduğunu ve kaldırılmasının talep edildiğini, reddedilen taleplere ilişkin olarak davalar açıldığını, henüz davacı şirketçe ödenmiş bir ecrimisil bedeli olmamakla birlikte devam eden davalar neticesinde davacı şirketin bu bedelleri ödemek durumunda kalabileceğini, özelleştirme sırasında ortak girişim grubunun vermiş olduğu fiyatı belirleyen önemli unsurlardan birinin de … tarafından işletilen Eskişehir-Topçular hattı olduğunu, söz konusu bölgede denizde taşımacılık yapmaya münhasır olarak Türkiye Denizcilik İşletmeleri yetkili iken, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 31.01.2005 tarih ve 2005/03 sayılı kararı uyarınca İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile TDİ arasında yapılan protokol ile TDİ’nin Eskihisar-Topçular hattını demirbaşları ile birlikte İBB’ye devrettiğini ve İBB’nin de diğer hatlar ile birlikte bu hattı da ihale ederek …’ya devrettiğini, …’nun 2005 yılında bu yana işletme izinleri ile hat izinleri almış olarak bu hat üzerinde faaliyetini sürdürdüğünü, bu bölge Kocaeli Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde kalsa da, İBB ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi arasında 15.03.2005 tarihinde imzalanan protokolle de Eskihisar-Topçular hattında yolcu ve eşya taşıma imtiyazının İBB’ye devredilmesi konusunda anlaşıldığını, davacı şirkete devredilen hatlar arasında Eskihisar-Topcular hattının en çok gelir getiren hatlardan biri olduğunu, süreç içerisinde … A.Ş. isimli firma tarafından Kocaeli-Topçular hattında yolcu ve mal taşıma amaçlı faaliyet göstermek için çeşitli başvurularda bulunulduğunu ve kiralamalar yapıldığını, söz konusu firmanın toplu taşımaya ilişkin bir ihaleye girip hak kazanmadığını, toplu taşımanın Devlet İhale Kanunu, Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediyesi Kanunu uyarınca ancak ihale yoluyla yapılabilecek bir hizmet olduğunu, anılan şirkete bir ihale olmaksızın böyle bir hak verilerek, şirketin yük ve yolcu taşımasının davacı şirkete telafisi imkânsız zararlar vereceğini; 28.10.2013 tarihli cevaba cevap dilekçesi ile; davalı şirket ile üzerlerinde RO-RO projesinin hayata geçirileceği … Mahallesi, … ada … ve … parsel sayılı gayrimenkullere ilişkin yapılan kullanım hakkı sözleşmelerinde, bu gayrimenkullerin boş olarak teslim edilmesi konusunda anlaşıldığını, ancak …’ın anılan gayrimenkullerde hala yerleşik olarak bulunmakta olduğunu ve bölgeye girişi kontrol ettiğini, davalı şirketin …’a karşı aralarındaki protokolden doğan yükümlülükleri yerine getireceğini Hisse Satış Sözleşmesi kapsamında da açık şekilde taahhüt ettiğini, davacı şirketin … ve İBB arasındaki protokolün tarafı olmadığını, sadece İBB ile arasındaki kullanım hakkı devir sözleşmesi nedeniyle “boş teslim” borcunun alacaklısı olduğunu, ilgili gayrimenkullerin fiili olarak teslim edilmediğinden davacı şirketin RO-RO limanı işletilmeye başlayana kadar geçecek zamanda bu alanı ticari faaliyetlerinde kullanma imkânından da mahrum kaldığını, bu alanın Ambarlı Limanı’na ve özel firmalara kiraya verilip 3 milyon TL gelir elde edilmesinin mümkün olduğunu ve bu nedenle ilgili taşınmazları boş olarak teslim etmeyen davalının uğramış oldukları bu kira kaybından sorumlu olduğunu, hisse devri ihalesi kapsamında davalı şirkete iskele olarak kullanmak amacıyla kıyı dolgu alanların kullanımının devredildiğini, bu devir işleminin kapsamının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kapalı Teklif (Arttırma) Usulü Kullanım Hakkı Şartnamesi’ne ek Kullanım Hakkı Sözleşmesi’nde hüküm altına alındığını, buna göre sözleşmede kullanım hakkı devredilen alanların açıkça İBB’nin hüküm ve tasarrufunda bulunduğunun beyan edildiğini, ancak bu alanların bazı kısımlarının başkaca idari organların tasarrufu altında olduğunun ortaya çıktığını, bu nedenle davacı ve alt kiracılarının aleyhinde ecrimisil bedelleri tahakkuk ettirildiğini, kullanım hakkı devir sözleşmesinin hukukî niteliği itibariyle kira sözleşmesine benzetilebileceğini ve buna göre kiraya verenin taşınmazı kullanım amacına uygun bir şekilde teslim etmek zorunda olduğunu, Hisse Satış Sözleşmesi’nin 8.17. maddesinde de davalının açıkça bu kıyı dolgu alanlarına ilişkin olarak ilgili idarelerce ecrimisil tahakkuk ettirilmesine neden olacak herhangi bir kullanımın söz konusu olmadığını taahhüt ettiğini, aynı sözleşmenin 8.34. maddesinde de davalının beyan ve taahhütlerinin gerçeği yansıtmaması durumunda davalı şirketin uğrayacağı zararın tazmin edileceğinin kararlaştırıldığını, tahakkuk eden bu ecrimisil bedellerinin Milli Emlak Müdürlüğü tarafından vergi dairelerine bildirilmiş olması nedeniyle, ilgili vergi dairelerinin davalı şirkete ait banka alacak veya hesaplarından ve üçüncü kişilerdeki alacakları ile kamu alacaklarından bu bedelleri tahsil etmeye başlamış olması nedeniyle davacı şirketin ticari itibarının zedelendiğini, davalının taraflar arasında imza edilmiş olan Hisse Satış Sözleşmesi’nin 8.34. maddesinde bir sorumsuzluk kaydı bulunduğu yönündeki iddiasının kabule şayan olmadığını, Türk Borçlar Kanunu’nun sorumsuzluk anlaşması başlıklı 115. maddesinde açıkça borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşmaların kesin hükümsüz olacağının düzenlendiğini ve davalının gerçeği yansıtmayan beyan ve taahhütlerde bulunmuş olmasının ağır kusur sayılacağını, Eskihisar-Topçular deniz taşımacılığı hattının davacı şirketin kamu ihalesi sonrasında devraldığı haklar arasında en önemli maddi getiri kalemlerinden biri olduğunu, davalının Özelleştirme Yüksek Kurulumun ilgili kararı doğrultusunda TDİ ile yaptığı protokol uyarınca anılan bölgede deniz taşımacılığı yapma hakkını münhasıran devraldığını, yine davalının Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile yaptığı protokol ile de ilgili hatta deniz taşımacılığının münhasıran davalı tarafından yapılmasına onay verildiğini, davacı şirketin ihaleye bu denli yüksek bedel vermesinin nedenlerinden birinin de bu münhasır hakların devri olduğunu, davalının sahip olduğu bu hakları nakden bedellerini tahsil ederek, davacı şirkete devrettiğini, davalının davacı şirkete münhasırlık tanınmadığı iddiasının hakkaniyete uygun düşmeyeceğini, bu varsayımda dahi üçüncü kişilere bu hat üzerinde işletme hakkının ancak bir kamu ihalesi ile verilebileceğini ancak Kocaeli … ile … arasında yapılan bir protokolle, …’e ilgili hatta deniz taşımacılığı yapma ruhsatı verildiğini, davalı ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi arasında yapılmış olan protokol gereğince böyle bir ruhsatın verilmesinin hukukî olarak mümkün olmadığını, davalının davacı şirkete devrettiği haklardan, davacı şirketin gerektiği gibi yararlanabilmesi için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğunu ve bu nedenle belediye sıfatı ile verilmiş olan bu ruhsata ilişkin olarak idari yaptırımları uygulamakla mükellef olduğunu, …’in Temmuz 2013 tarihi itibariyle 3 adet feribot ile faaliyete geçtiğini, davalının özelleştirme sürecinde …’nun bu bölgede tek yetkili işletmeci olduğunu beyan ettiğini ve bu beyan üzerine ihale bedeli olarak yüksek bir meblağ ödendiğini, fiili durumda yapılmış olan bu beyanın gerçeği yansıtmadığı ve bu ayıplı ifa nedeniyle edimler arasındaki dengenin temelinden sarsılmış olduğunu, üçüncü kişinin haksız rekabeti sebebiyle uğranılan kâr kaybının tespitinin mümkün bulunmaması hâlinde terditli olarak, davalıya ödenen satış bedelinden indirim yapılmasını talep ettiklerini, İBB’nin davacı şirket ile yapmış olduğu hisse satım sözleşmesinden doğan borç ve yükümlülüklerini yerine getirmediği için davacı şirketin büyük ölçüde zarara uğradığını ve zarara uğrayacağının aşikâr olduğunu, taraflar arasındaki hisse satım sözleşmesinin 8.34. ve 8.35 maddeleri bağlamında davacı şirketin uğrayabilme riski bulunan bütün risklere ilişkin dava ikame etme ve talepte bulunma hakları saklı kalmak üzere huzurdaki davayı ikame etme zarureti doğduğunu beyanla fazlaya ilişkin tüm dava ve talep hakları saklı kalmak üzere 30.000,00 TL’nin 16.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davanın belirsiz alacak davası olarak kabulüne, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 11.03.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; davalının 16 Haziran 2011 tarihli hisse satış sözleşmesi ve onun eklerinden doğan, dava konusu muhtelif borçlarını gereği gibi yada hiç ifa etmemesi sonucunda müvekkili şirketin toplam 35,600,663.00 USD zarara uğradığını, bu nedenle talep sonucunu 35.600.663.00 USD olarak belirlediklerini beyan etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; İBB’nin, …’nun özelleştirme işlemleri başlamadan önce RO-RO taşımacılığını hayata geçirmek üzere çalışmalara başladığını, bu çalışmalar kapsamında İstanbul Çevre Düzeni Planı kararları doğrultusunda Ambarlı bölgesinde RO-RO limanı yapılmasının kararlaştırıldığını, bu çalışmaların o zaman İBB iştiraki olan … ile birlikte başlatıldığını ve özelleştirme işlemi tamamlanıncaya kadar ilgili mevzuatın gerektirdiği işlemlerin İBB ile … tarafından yerine getirildiğini, özelleştirme işlemleri süresince ise ilgili proje kapsamında yapılan işlemler ve bunların kapsam ile sonuçlarına ilişkin tüm bilgilerin yatırımcılar ile paylaşıldığını, RO-RO projesi ile ilgili mevzuatın gerektirdiği diğer tüm işlemlerin ve yatırımın … tarafından yerine getirileceğinin tüm yatırımcılara detaylı şekilde açıklandığını, özelleştirmenin tamamlanması ve … hisselerinin tamamının özel sermaye şirketi olan alıcıya devredilmesi ile artık yatırıma ilişkin her türlü işlemin … tarafından yerine getirilmesi gerektiğini, RO-RO hattına ilişkin olarak özelleştirmeden sonra İBB’nin sadece liman geri alanında mülkiyeti bulunan … ile yapılan protokol gereği bazı yükümlülüklerinin bulunduğunu, ancak bu yükümlülüklerin …’ya karşı değil …’a karşı olduğunu, İBB tarafından RO-RO projesi için arazi ve hat izinleri dahil tüm alt yapının hazır olduğu ve sadece işletmenin hayata geçirilmesi gerektiği şeklinde bir bilgi verilmediğini, ihale süresince yatırımcıların proje ile ilgili olarak tamamlanan işlerin neler olduğu konusunda ayrıntılı şekilde bilgilendirildiğini, davacının İBB’nin … ile arasında yapılan protokolden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle RO-RO projesine başlanamadığı yönündeki iddiasının gerçeği yansıtmadığını, … ile imzalanan protokolün 5.2. maddesindeki yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi için dolgu alanı imar planının … tarafından hazırlanarak ilgili bakanlığa onaylatılması gerektiğini, … tarafından özelleştirme öncesi yapılan başvurunun özelleştirme işlemlerinin tamamlanmasından sonra da … tarafından takip edilmesi ve sonuçlandırması gerektiğini, İBB’nin dolgu imar planının onaylanmasına ilişkin herhangi bir yükümlülüğünün ve yetkisinin bulunmadığını, … ile imzalanan protokolün 5.3. maddesinde yer alan gelecekte Ambarlı Doğalgaz Kombine Çevrim Santraline ilave ünite ve/veya üniteler yapılması ihtimaline binaen, proje alanında mevcut soğutma suyu hattının yanına ilave soğutma suyu üniteleri için yeterli genişlikte alan bırakılmasına ilişkin yükümlülüğün ise mevcut durumda İBB tarafından ihlalinin söz konusu olamayacağını, uygulama projesini yapacak olan …’nun gerekli alanı ayırmaması halinde İBB’nin herhangi bir sorumluluğunun bulunmayacağını, … ile imzalanan protokolün 5.9. maddesi uyarınca taşınması gereken … lojmanları ile ilgili olarak İBB tarafından proje çalışmasına başlanıldığını, ancak …’ın lojmanların taşınmazı için gösterdiği alanda bulunan şahıs mülkiyetindeki parseller sebebi ile söz konusu alanda imar plan tadilatı yapılması gerektiğini, imar plan tadilatı yapılmasına ilişkin … talebinin Ağustos 2013 tarihi itibari ile İBB’ye ulaştığını ve plan tadilatına ilişkip işlemelerin İBB tarafından yürütüldüğünü, İBB’nin lojmanların yapımına ilişkin yükümlülüğünün imar plan tadilatları yapıldıktan sonra başlayacağını, protokoldeki diğer yükümlülüklerin ise …’nun projeyi hayata geçirmesine ilişkin süreçte etkisi olmayan yükümlülükler olduğunu, davacının RO-RO projesine ilişkin alanların kendisine teslim edilmediğine ilişkin iddialarının asılsız olduğunu, davacıya yer teslimlerinin yapıldığını ve davacının yatırıma başlamasına engel olacak bir durumun bulunmadığını, sadece 28.03.2011 tarihli sözleşme ile … lehine 76.302,76 metrekarelik kısmına ilişkin kullanım hakkı tesis edilen … ada … parsel sayılı taşınmazın kalan kısmının mülkiyetinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu ve bu kısmın kullanımına ilişkin işlemlerin … tarafından yürütülmesi gerektiğini, İBB’nin bu konuda herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, … ile yapılan protokolün 4.3. maddesinin “…, Proje’nin geliştirilmesi için Belediye veya Belediye’nin belirleyeceği iştiraklerinin veya üçüncü kişilerin ve onların taşeronlarının iş makinejye araçlarının Proje Alanı ’na geçişine ve Proje Alanı’nda yapılacak iş ve işlemlere izin verecektir. ” şeklinde olduğunu, bu hüküm uyarınca …’nun RO-RO projesine ilişkin gerekli çalışmaları yapmasına imkân olduğunu, davacının 3. köprünün faaliyete geçmesi ile birlikte RO-RO hattının bundan olumsuz etkileneceği yönündeki iddiasının gerçekçi olmadığını, kaldı ki 3. köprünün hayata geçirilmesi ile doğacağı iddia edilen zararın İBB’ye yükletilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının hazine tarafından iskelelere kesilen ecrimisil bedelleri ile ilgili iddiaların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, ilgili iskelelere ilişkin olarak, TDİ ve İBB arasındaki devir protokolü kapsamında T.C. Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Olur’unun alınmış olduğunu ve söz konusu iskelelerin …’ya bu Bakanlık Olur’una istinaden verildiğini, İBB’nin iskele alanları hakkında … tarafından açılan ecrimisil ihbarnamelerinin iptaline ilişkin davalarda da …’nun yanında müdahil olarak davalara katıldığını, ayrıca taraflar arasında 11.06.2011 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi uyarınca İBB’nin ancak devir tarihinden önceki dönemlere ait kesinleşmiş ecrimisillerden sorumlu olduğunu ve sözleşmenin 8.17 maddesinde İBB’nin sözleşmenin imza tarihinden önceki döneme ait herhangi bir ecrimisil borcunun bulunmadığının hüküm altına alındığını, davacının Eskihisar-Topçular iskelelerinde üçüncü kişilerin faaliyetlerine ilişkin iddialarının da yasal dayanağının olmadığını, özelleştirme sürecinin hiçbir aşamasında yatırımcılara dış hatlarda …’nun münhasırlığa sahip olduğu bilgisinin verilmediğini, aksine dış hatlarda münhasırlığın söz konusu olmayacağının ve ilgili kurullardan izinlerini alan üçüncü kişilerin bu hatlarda faaliyet gösterebileceğinin açıklandığını, taraflar arasında imzalanan Hisse Satış Sözleşmesi’nin 8.34. ve 8.35. maddelerinde, İBB’nin 8.1. ve 8.33. maddeleri arasında sayılan beyan ve taahhütlere aykırılıktan doğacak zararlardan ancak sınırlı olarak sorumlu olacağının kararlaştırıldığını, ilgili hükümler uyarınca İBB’nin, bir veya birden fazla aykırılıktan doğan zararın 5.000.000 ABD dolarını aşan kısmı için 861.000.000 dolarlık satış bedelinin %25 kadar sorumlu olacağını, dolayısıyla İBB’den herhangi bir zararın var olması halinde bile zararın ancak 5.000.000 ABD dolarını aşması halinde aşan kısmın talep edilebileceğini;Davalı vekili 04.12.2013 tarihli ikinci cevap dilekçesi ile; davacının mevcut Ambarlı Limanı ile Ambarlı RO-RO projesine ilişkin bilgileri birbirine karıştırdığını, Ambarlı Liman Kompleksi ile RO-RO projesi alanının aynı olmadığını, RO-RO projesinin yapılması planlanan bir proje olduğu bilgisinin tanıtım dokümanında verildiğini ancak bu projenin yapılmasına ilişkin İBB’nin ihalenin herhangi bir aşamasında bir taahhütte bulunmadığını, davalının, davacının iddiasının aksine, üzerinde RO-RO projesi gerçekleştirilecek olan 779 ada l parsel sayılı taşınmazın tamamı üzerinde tasarruf yetkisi bulunduğunu beyan etmediğini, ilgili parselin Milli Emlak ile hisseli bir parsel olduğunu, bu parselin 76.302,76 m2’lik kısmının kullanım hakkının İBB’ye ait olduğunu ve sadece bu kısım üzerinde davacı lehine kullanım hakkı tesis edildiğini, … ada … parsel sayılı taşınmazın kalan hissesinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu ve bu kısmın kullanıma ilişkin işlemlerin … tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini, İBB’nin bu konuya ilişkin olarak hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının Ambarlı proje alanının teslim edilmediğine ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmadığını, bu proje alanlarının ilgili sözleşmeler çerçevesinde teslim edildiğini, davacının yatırıma başlamasına engel bir durum olmadığını, davacının Eskihisar-Topçular iskelelerindeki üçüncü kişi faaliyetlerine ilişkin iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, davacıya ilgili taşıma hatlarında münhasırlık verilmesinin hukuken mümkün olmadığını, İBB’nin Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve TDİ ile yapmış olduğu protokollerin sadece söz konusu Eskihisar-Topçular hattında İBB ve iştiraklerinin faaliyet göstereceği konusunda bilgi sahibi olunduğu yönünde iyiniyet protokolleri olduğunu, dış hatlarda hat izni verme yetkisinin Ulaştırma ve Denizcilik Bakanlığına bağlı Denizcilik Müsteşarlığı’nda olduğunu, Eskihisar-Topçular arasında düzenli sefer izninin belediyelerden alınabilen bir izin olmadığını, İBB’nin özelleştirme ihalesinin herhangi bir aşamasında da Eskihisar- Topçular hattında üçüncü kişilerce faaliyette bulunulmayacağına ilişkin bir beyan ve taahhütte bulunmadığını, bu sebeple ayıplı ifa iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, davanın İBB’nin Hisse Satım Sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle davacını uğradığı zararların tazminine ilişkin olan bir zarar giderim davası olduğunu ve davacının dilekçesinde talebini genişleterek Hisse Satım Sözleşmesi’nde yer almayan bir taahhütle ilgili olarak bedel indirimi talebinde bulunduğunu, bu talebin iddianın genişletilmesi yasağına aykırılığından reddi gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 08/10/2020 tarih 2019/482 Esas 2020/570 Karar sayılı kararında;”…Taraflar arasında bağıtlanan 16.06.2011 tarihli Hisse Satış Sözleşmesinin Sözleşmenin 8.34 maddesi; “iş bu sözleşmenin 8.maddede yer alan Belediye nin beyan ve taahhütlerinin gerçeği yansıtmaması yada bunlara uymaması durumunda belediye alıcının söz konusu aykırılık sebebiyle uğrayacağı zararları tazmin edeceğini beyan kabul ve taahhüt eder.Belediye alıcı açısından bir veya birden fazla aykırılıktan doğan zararların 5.000.000 ABD dolarını aşan kısmından burada düzenlenen tazmin yükümlülüğü kapsamında sorumlu olacaktır. Herhalde belediyenin işbu madde den kaynaklanan tazminat sorumluluğu satış bedelinin %25 ini aşmayacaktır.” Sözleşmenin 8.35 maddesi;”8.34 madde kapsamında alıcının tazminat talep etme hakkı sözleşmenin imza tarihinden 2 yıl sonra ortadan kalkar Şu kadar ki vergi ve sosyal sigortalara ilişkin taleplerde bu süre 5 yıldır. Alıcının 8.madde hükümlerine aykırılık nedeniyle ileri sürebileceği talep haklarının kullanılabilmesi için zararın söz konusu süreler içerisinde doğmuş olması ve alıcının aynı süreler içerisinde talepte bulunması gerekir 8.34 maddesi kapsamında belediyenin tazmin yükümlülüğü bulunan zarar yukarıda belirtilen süre içerisinde kesinleşmemiş olmasına rağmen zararın kesinleşmesi anılan sürelerden daha sonraki bir tarihte olsa bile yukarıdaki süreler içerisinde talepte bulunulmuş olması kaydıyla belediyenin anılan talebe ilişkin tazminat yükümlülüğü devam eder.” hükmünü açıklamıştır. Bu maddeler ile davalı İBB nin tazminat yükümlülüğünün sınırları belirlenmiştir. Dava tarihi itibariyle 8.35 maddede belirlenen 2 yıllık süre dolmamış, yine dava tarihi itibariyle davacının zararının varlığı ve miktarı da kesinleşmemiştir. Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … parsel sayılı taşınmazın davacıya teslim edildiği davalı İBB tarafından açıklanmış davacı tarafından da bu husus inkar edilmemiştir. Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacı … AŞ lehine 30 yıllığına sınırlı gayri ayni hak -intifa hakkı tesisine ilişkin İstanbul l0.Noterliğinin 07.03.2011 tarih ve 4839 sayılı sözleşmesinde ; “işletmeci teslimin hukuki veya fiili bir engel nedeniyle imkansız hale geldiği takdirde dilerse engelin ortadan kalkmasını bekler dilerse akdin feshedilmesini ister.Akdi feshedilirse yatırmış olduğu teminatlar kendisine iade edilir bu durumda işletmeci belediyeden zarar-ziyan talebinde bulunamaz” hükmü mevcut olup, üzerinde EUAŞ lojmanları bulunan taşınmaz nedeniyle teslimi geciken parsel yönünden davacının zarar-ziyan tazminatı isteyemeceği taraflar arasında resmi senetle kararlaştırılmıştır. Bu halde bu taşınmazın tesliminin gecikmesi nedeniyle davalı İBB nin zarar tazmini yönünden sorumsuzluğu kabul edilmiştir. Sözleşmenin 9.4 maddesi (İhale Şartnamesinin 20.3. maddesi); “basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle şirket ile ilgili gerekli gördüğü her türlü, teknik, hukuki, fınansal. vergi ile ilgili ve diğer bütün incelemeleri yaparak ve şirket’in sözleşme tarihi itibarıyla mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı” hükmünü açıklamıştır. Davacı şirket 9.4 madde gereğince basiretli tacir olarak imzaladığı hisse devir sözleşmesindeki ve aynihak-intifa tesis sözleşmesindeki süreler/beyanlar/sorumsuzluk anlaşmasıyla bağlı olacaktır. Tespit edilen tüm bu nedenlerle ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. “gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili tarafından incelemeye konu davanın iki temel talebe dayalı olarak açıldığını, birincisinin taraflar arasında 16.06.2011 tarihinde akdedilen hisse satış sözleşmesinin eki niteliğinde olan 7 ve 28 Mart tarihli sınırlı gayri ayni hak tesisi kullanım hakkı sözleşmesi uyarınca davalı tarafından teslimi taahhüt edilen taşınmazların müvekkiline teslim edilmemesinden doğan zararların tazmini, ikincisinin ise Eskihisar- Topçular hattında müvekkiline münhasıran tanınmış olan işletme hakkının, üçüncü kişilere de tanınması sonucunda müvekkili …’nun uğradığı zararların tazmini olduğunu, ilk derece mahkemesinin borcun vasfını tayinde hataya düştüğünü, kiralananı teslim etme borcunu intifa hakkı tesisi ile karıştırdığını ve bu yüzden sözleşmesel borçların kısmen de olsa ifa edildiğini zannettiğini, ilk derece mahkemesinin davalı İBB’nin taşınmazları teslim etmemesinde ağır kusurlu olmadığını, dolayısıyla kira sözleşmelerinde bulunan sorumsuzluk kaydının uygulanacağını tespit ettiğini, oysaki sorumsuzluk kaydının uygulanmasının mümkün olmadığını, davalının ifayı gerçekleştirmemede ağır kusurlu olduğunu, kaldı ki buna dahi gerek olmaksızın söz konusu sorumsuzluk kaydının sonuç doğurabilmesi için ancak bir ifa imkansızlığının doğması ve bunun yanında da müvekkilinin sözleşmeyi feshetmesi gerektiğini, her iki durumunda gerçekleşmediğini, Mahkemenin tüm protokol ve sözleşmeleri incelemeden davalının müvekkiline Eskihisar- Topçular hattında münhasır işletme hakkı vermediğini tespit ettiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, davalı İBB’nin, kira sözleşmelerinde belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmeyerek müvekkili şirketin zararlarından sorumlu olduğunu, hisse satış sözleşmesinin eki niteliğinde olan kira sözleşmeleri uyarınca davalının Beylikdüzü, … mahallesi, … ada … parselde bulunan arazinin bir bölümünü ve aynı ada 2. parseldeki arazinin tamamını müvekkiline boş bir durumda teslim etme yükümlülüğü altına girdiğini, tarafların sözleşmeyi imzaladıkları sırada arazilerin üstünde ..’a ait lojmanların bulunduğunu ancak hisse satış sözleşmesinin bir diğer eki olan … ile davalı İBB arasındaki protokol uyarınca davalının, lojmanları … tarafından gösterilecek başka bir araziye taşıyacağını, davalının … lojmanlarını taşıyacağı arazi belirli ve sınırlı olmayıp …’ın protokoldeki amaca uygun olarak herhangi bir araziyi gösterebildiğini, davalının, müvekkili …’yu özelleştirme yoluyla satarken, lojmanları başka yere taşıma yükümlülüğünü içeren protokolü de müvekkili ile imzaladığı hisse satış sözleşmesinde anarak yükümlülüğünü bir kez de müvekkili …’ya karşı yenilediğini, bu yükümlülüğün md. 8.32’de; “Belediye, Ek-8.32’de bir örneği yer alan … A.Ş. ile 17.01.2011 tarihinde yapılan protokol çerçevesindeki yükümlülükleri yerine getirecektir.” şeklinde tekrarlandığını, kira sözleşmelerinin 20. maddesinde İBB’nin arazileri boş bir şekilde müvekkiline teslim etme yükümlülüğünün belirtildiğini, davalının müvekkiline karşı olan ediminin; … lojmanlarını başka bir yere taşımak ve kira sözleşmelerinin konusunu oluşturan taşınmazları boş bir durumda teslim etmek olduğunu, yerel mahkemenin bu hususu tespit ettiğini, gelinen noktada her iki edimin yerine getirilmediğinin ortada olduğunu, davalının … lojmanlarını başka bir yere taşımadığını kendi beyanları ile ikrar ettiğini, hakikatin de bu yönde olduğunu, kira sözleşmeleri uyarınca davalı İBB’nin taşınmazları boş bir şekilde müvekkiline teslim etmediğinin Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesince gerçekleştirilen keşif neticesinde ortaya konulduğunu, keşfe istinaden hazırlanan 20 Ocak 2014 tarihli bilirkişi raporunda da bu durumun tespit edildiğini, söz konusu tespit her ne kadar yalnızca 1 no’lu kara tarafı parselini kapsıyormuş gibi kaleme alınmışsa da, 2 no’lu deniz parseline erişimin ancak 1 no’lu parsel üzerinden gerçekleşebildiğini, 1 no’lu parsel teslim edilmeden 2 no’lu parselin kullanılabilmesinin mümkün olmadığını, ne davalının, ne de ilk derece mahkemesinin taşınmazların teslim edildiğini somut delile bağlayamadığını, kira sözleşmesinin konusunu oluşturan taşınmazların müvekkiline teslim edilmediğinin kesin olarak ortaya konulduğunu ve bu konuda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, kira sözleşmelerinin konusunun, kiralanan taşınmazın boş ve kullanıma uygun olarak teslim edilmesi olduğunu, davalı İBB’nin, borcunu ifa etmemekten ileri gelen zararlardan müvekkiline karşı sorumlu olduğunu, ilk derece mahkemesinin konuya esas maddi vakıaları birbiriyle karıştırdığını ve uyuşmazlık konusu hakkın hukuki vasıflandırmasında vahim bir hataya düşerek hukuka aykırı değerlendirmelerde bulunduğunu, gerekçeli kararda davalının kira sözleşmelerini tapuya işlettirdiği ve bu yolla intifa hakkı tesis edildiğinden sözleşmeler uyarınca taşınmazı teslim borcunun kısmi olarak ifa edildiğinin belirtildiğini, kira sözleşmesinde doğan hak ile bir ayni hak olan intifanın karıştırılmaması gerektiğini, uyuşmazlık nezdinde herhangi bir intifa hakkı tesisi borcu veya sözleşmesi bulunmadığını ve tarafların bu yönde bir iddia ve taleplerinin olmadığını, kira sözleşmeleri başlığının “GAYRİ-AYNİ HAK TESİSİ” nitelendirmesini içerdiğini, tapu kayıtlarında herhangi bir intifa kaydı bulunmaması ve sözleşme konusunun açıkça kiralama olduğu gibi belli emareler düşünüldüğünde mahkemece tarafından yapılan hukuki tasnifin hangi gerekçe ile bir intifa hakkına işaret ettiğini anlayamadıklarını, sözleşmelerin konusunun, ilgili taşınmazların 30 yıl boyunca öngörülen şart ve hükümler çerçevesinde müvekkiline, davalı İBB tarafından belirli bir bedel karşılığında kiralanması olduğunu, tüm değerlendirmelerin bu kabulle yapılması gerektiğini, gerekçede hangi parselin, hangi gerekçeyle teslim edilmiş sayıldığının anlaşılamadığını, mahkemesinin söz konusu çıkarımı dosya kapsamında bulunmayan tapu kayıtlarını inceleyerek yaptığını, kiralanan taşınmazların tapu kayıtlarının Dairemizce incelenmesi için ilk defa işbu dilekçe ekinde sunduklarını, aksi taraflarca ifade edilmesine rağmen noterde sözleşme akdedilmesinden hareketle, borcun ifa edilmiş (fiziki teslim gerçekleşmiş) sayıldığını, kira sözleşmesinin noterde akdedilmiş olmasının kiralanan taşınmazın fiziken teslim edildiği sonucunu doğuramayacağını, dava konusu kira sözleşmelerinin iki farklı sözleşme olduğunu, 779 no’lu adanın 1. ve 2. parseli için ayrı ayrı akdedildiklerini, her iki sözleşmedeki borcun taşınmazların kiralayana kullanıma uygun şekilde teslim edilmesi olduğunu ve ortada bölünebilir bir borcun bulunmadığını, fiziki teslimi gerçekleştirilen herhangi bir parsel bulunmadığı kesinse de uyuşmazlık konusu bölünebilir borç olmadığından kısmi ifa kurumunun söz konusu olmayacağını, mahkemenin davacının kısmi ifayı reddetmediğini belirttiğini, davacının 2 Ekim 2020 tarihli dilekçesi ile kısmi ifa iddiasına karşı itirazda bulunduğunu ve buna gerek dahi olmadığını, ilk derece mahkemesinin hangi gerekçeyle davacının kısmi ifa iddiasına sessiz kaldığını tespit ettiğini anlayamadıklarını, kısmi ifa iddiası müvekkili tarafından cevapsız bırakılsa dahi, kanunda aksi düzenlenen istisnai haller saklı kalmak kaydıyla usul hukukunda sessiz kalmanın cevap vermemenin külli ret, inkâr mahiyetinde olduğunu, kısmi ifanın varlığına kanaat getirilmesinin davacının bu yöndeki bir onayı ile mümkün hale gelebildiğini, TBK madde 84 uyarınca borcun tamamı belli ve muaccel ise alacaklının kısmen ifayı her halüikârda reddedebileceğini, dosyada müvekkilinin kısmi ifayı kabul ettiğine dair herhangi bir belge, ifade ya da iddia bulunmadığını, uyuşmazlık bakımından herhangi bir kismi ifanın mevcut olduğunun söylenemeyeceğini, kararda müvekkilinin, davalı İBB ile … arasında imzalanan protokol gereğince imar planı hazırlama yükümlüğünün olduğunu fakat, müvekkilinin bu yükümlülüğünü yerine getirmediğinin belirtildiğini, mahkemenin, müvekkilinin taraf bile olmadığı bir protokolden imar planı hazırlama yükümlülüğü çıkartabilmesinin altındaki mantığı anlamanın güç olduğunu, müvekkilinin imar planı hazırlama gibi ehliyetinin bulunmayacağını, protokolün ilgili hükmünün davalının yükümlülüklerini düzenlediğini, kira sözleşmelerinde davalı İBB’nin sorumsuzluğunu düzenleyen maddenin uygulanamayacağını, davalının kira sözleşmelerindeki sorumsuzluk kaydına atıf yaparak müvekkiline karşı borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan sorumlu olmadığını iddia ettiğini, mahkemenin gerekçeli kararda bu sorumsuzluk kaydına atıf yaptığını, … lojmanları bulunan taşınmaz nedeniyle teslimi geciken parsel yönünden davacının zarar ziyan tazminatı isteyemeyeceğinin taraflar arasında resmi senetle kararlaştırıldığını, bu halde bu taşınmazın tesliminin gecikmesi nedeniyle davalı İBB’nin zarar tazmini yönünden sorumsuzluğunun kabul edildiğini belirttiğini, sundukları mütalaada davalı İBB’nin ağır kusuru ile borca aykırılıktan dolayı sorumlu tutulması gerektiğine işaret edildiğini, anılan sorumsuzluk maddesinin müvekkilinin sözleşmeyi feshetmesi ve ifanın fiili ya da hukuki nedenden dolayı imkânsız hale gelmesi durumunda davalı İBB’nin müvekkilinin doğacak zararlarından sorumsuz olacağını öngördüğünü, mahkemenin ortada bir hukuki imkansızlığın bulunduğuna ve sözleşmenin müvekkili … tarafından feshedildiğine kanaat getirerek davalının sorumsuz olduğuna hükmettiğini, müvekkilinin sözleşmeyi feshetmediğini ve hukuki imkânsızlığın vuku bulmadığını, davalının … ile aralarındaki protokol gereğince … lojmanlarının taşınması amacıyla imar planını hazırladığını ancak idare mahkemelerince bu imar planının iptal edildiğini iddia ettiğini, davalının iddia ettiği üzere ilgili imar planının iptal edildiğini ortaya koyan herhangi kesinleşmiş bir mahkeme kararını dosyaya sunamadığını, mahkemenin dosyada bulunmayan bir delil//belgeye atfen davalının sorumsuzluğuna hükmettiğini, kaldı ki böyle bir kararın mevcudiyeti söz konusu olsaydı bile sorumsuzluk kaydının yine de uygulanmayacağını, taraflar arasında söz konusu sorumsuzluk kaydının fesih halinde uygulama alanı bulacağı konusunda herhangi bir uyuşmazlık konusu olmadığını, ortada herhangi bir hukuki imkânsızlık bulunmadığını, sözleşme feshedilsin veya edilmesin ilgili sorumsuzluk kaydının etki doğurmayacağını, davalının iddia ettiği üzere ortada idare mahkemesinin verdiği kesinleşmiş bir iptal kararı olsa dahi imar planının iptalinin davalı İBB açısından bir imkânsızlık hali oluşturmadığını, davalının İBB’nin … lojmanlarını taşıyacağı arazi belirli ve sınırlı olmayıp, lojmanların herhangi bir taşınmaza taşınabilecek durumda olduğunu, davalı İBB’nin herhangi bir arazi üzerinde lojman projesini hayata geçirmesinin mümkün olduğunu, hukuki imkânsızlıktan bahsetmenin söz konusu olmadığını, lojman inşaatı için hukuka aykırı bir imar projesi yaparak iptaline yol açan davalının kendi kusuruna dayanarak imkânsızlık iddia etmesinin de mümkün olmadığını, ilgili inşaat izinlerinin alınmasının davalının sorumluluğunda olduğunu ve davalının hukuka uygun bir projelendirme yapmakla mükellef olduğunu, somut olaydaki şartlar ele alındığında sorumsuzluk kaydına ilişkin ne değerlendirme yapılırsa yapılsın, davalı İBB’nin … lojmanlarını taşımak adına ilk seçilen taşınmaz üzerinde imar planını hukuka uygun olarak hazırlamamasının ve bunun sonucu olarak imar planının iptal edilmesi kararının ardından başka bir taşınmaza … lojmanlarını taşıma yönünde en ufak bir çaba göstermemesinin Yargıtay’ın ağır kusuru tanımında bahsettiği şekilde, en basit dikkat ve özenin gösterilmemesinden başka bir şey olmadığını, davalının ağır kusurlu olduğunu, Eskihisar-Topçular hattında müvekkikiline tanınan münhasır işletme hakkının üçüncü kişilere işletme hakkı verilerek ihlal edildiğini ve müvekkilinin zarara uğratıldığını, gerekçeli kararda, davalı tarafından müvekkiline münhasır işletme taahhüdünde bulunulmadığının tespit edildiğini ve müvekkilinin bu nedenle doğan zarar tazmin taleplerinin reddedildiğini, hisse satış sözleşmesi öncesinde, davalı İBB’nin Yalova ve Kocaeli Belediyeleri ile protokoller imzalayarak, Eskihisar-Topçular hattı üzerinde münhasıran işletme hakkı edindiğini, müvekkilinin, özelleştirme öncesinde münhasıran Eskihisar-Topçular hattı üzerinde taşıma yapmak üzere davalının açmış olduğu ihaleyi kazandığını ve özelleştirme ile birlikte münhasıran müvekkilinin olan hakların da doğrudan devredildiğini, hisse satış sözleşmesi imzalanırken bahsedilen münhasıran işletmecilik yapacağı görüntüsünün oluşturulup oluşturulmadığı, davacının haklı bir beklentisinin oluşup oluşmadığının mahkemece irdelemediğini, 2005/3 s. Özelleştirme Kurulu Kararı uyarınca Türkiye Deniz İşletmeleri’nin sahip olduğu Eskihisar – Topçular hattı üzerindeki her türlü taşımacılık izni ve hakkının, kalkış ve varış limanlarının mülkiyeti de dahil olmak üzere münhasıran davalı İBB’ye devredildiğini, Kocaeli Belediyesi ve Yalova Belediyesi’nin bu devri takiben, Eskihisar – Topçular hattı üzerindeki imtiyaz haklarını davalı İBB’ye bıraktığını ve davalının dilerse hat üzerinde başka birine imtiyaz hakkı tesis edebileceğini gösleren protokollere imza attığını, bu protokolün varlığının dahi davalının yinelediği itirazlarının haksızlığını ortaya koyduğunu, 2010 yılında yayınlanan Deniz Yolu ile Yapılacak Düzenli Seferlere Dair Yönetmelik ile, kalkış ve varış noktası büyükşehir belediyesi olan yerdeki hat izin başvurularının, Büyükşehir Belediyelerinin tabi olduğu özel mevzuat uyarınca neticelendirileceği düzenlenmiş olup, buna uygun olarak hisse satışı özelleştirme öncesi Aralık 2010’da müvekkilinin, davalı İBB’nin münhasıran sahip olduğu Eskihisar – Topçular hattının işletim iznini açmış olduğu ihaleyi kazanarak devraldığını ve … ile bu ihale neticesinde sözleşme imzalayarak ilgili hat üzerinde taşımacılık yapmaya ilişkin ruhsat belgesi edindiğini, hisse satış sözleşmesi uyarınca müvekkilinin ilgili hatta dair önceden yaptığı sözleşmelerin ve hakların aynen alıcıya (TASS) devredildiğini ve bu gibi hak ve izinlerin devrinin hisse devir sözleşmesinin konusunu oluşturduğunun göreve ilişkin verilen 8 Temmuz 2019 tarihli İstinaf Kararı’nda hüküm altına alındığını, hukuken belirleyici noktanın, hisse satış tarihi itibariyle davalı İBB’nin üçüncü kişilere Eskihisar – Topçular hattı üzerinde herhangi bir işletim izni veremeyecek olduğu gerçeği olduğunu, işbu hat üzerinde hisse satışından sonra üçüncü kişilere taşımacılık izni verilmesinin hisse satış sözleşmesine aykırılık oluşturduğunu, sözleşmeden önceki görüşmelerde davalı İBB tarafından sunulan tanıtım dokümanında müvekkilinin özellikle Eskihisar – Topçular hattında elde ettiği karların kendisini münhasıran işletmeci olduğu varsayımından hareket edilerek hesaplandığını, 861 Milyon Amerikan Doları ihale bedeli ödendiğini ve davalı İBB tarafından hattaki münhasırlık durumunun böyle devam edeceği izlenimi yaratıldığını, müvekkili şirketin Eskihisar – Topçular hattında yapılan karları baz alarak ve durumun aynı şekilde devam edeceğini varsayarak sözleşme bedelini ödemeye razı olduğunu, bilirkişi raporlarıyla ortaya konulan 861 milyon Amerikan Doları ödenerek devralınan taşıma hattı üzerinde, davalının 3.kişilere bila bedel taşıma izni vermesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın varlığının ve miktarının tespit ve tazmini gerektiğinin ortada olduğunu, gerekçeli kararda davalı lehine hükmedilen 2.312.898.42 TL vekalet ücretinin doğru hesaplanmadığını, davanın 14 Haziran 2013 yılında belirsiz alacak davası olarak açıldığını, ardından müdeabbihin, zararın bilirkişi raporu marifetiyle ortaya konulmasını takiben 11 Mart 2020 tarihinde, aynı günün Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden 219.673.891,00 TL karşılığı 35.600.663,00 ABD Doları olarak güncellendiğini, Yargıtayın “hükmedilen tazminatın dava tarihindeki TL karşılığı belirlenip davalının bu miktarla sorumlu tutulması gerekirken hükmedilen yabancı para üzerinden tahsilat tarihindeki döviz kuru dikkate alınarak tazminata hükmolunması doğru görülmemiştir.” şeklindeki içtihatları uyarınca vekalet ücreti hesaplanırken dava değerinin, dava tarihindeki döviz kurunun esas alınarak hesaplanması gerektiğini, bu hesaplama yapıldığında dava tarihinde Merkez Bankası ABD Doları efektif satış kurunun 1.8595 TL olduğunun görüldüğünü, vekalet ücretine esas olacak şekilde dava değerinin TL karşılığının 66.199.432.84 TL olduğunu, vekalet ücretinin bu değer üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanacağını ve 750.619,33 TL olacağını, Yerel Mahkeme tarafından güncelleme tarihindeki döviz kuru esas alınacak olursa vekalet ücretinin gerekçeli kararda hesaplanandan düşük çıktığını, 11 Mart 2020 tarihindeki Merkez Bankası ABD Doları efektif satış kurunun 6.1705 TL olduğunu, dava değerinin TL karşılığının 219.673.891,00 TL olacağını, dava değeri esas alınarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden vekalet ücreti hesaplandığında 2.285,363,91 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini, ilk derece mahkemesinin gerçekleştirdiği vekalet ücret hesabı Yargıtay’ın istikrarlı içtihadına aykırı olup düzeltilmeye muhtaç olduğunu beyanla İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/482 E. 2020/570 K. sayılı ve 8 Ekim 2020 tarihli kararının kaldırılmasına ve davanın talepleri gibi kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirket hisse satış sözleşmesinde yer alan yükümlülüklere aykırılık nedeniyle oluştuğu iddia olunan zararın tazmini talebine ilişkindir. Davacı taraf dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı İBB Başkanlığı’nın yapmış olduğu ihale sonucu özelleştirildiğini ve davalı belediyeye ait hisselerin tamamının 16.06.2011 tarihli hisse satış sözleşmesi ile 861.000.000 USD bedelle, dava dışı … A.Ş., … A.Ş., … ve … A.Ş. ortak girişiminin kurmuş olduğu … Ticaret A.Ş.’ye devredildiğini, hisse satış sözleşmesinin yapılmasında Ambarlı – Bandırma arasında çalıştırılması planlanan Ro-Ro hattı projesinin büyük etkisinin olduğunu, bu hattan elde edilecek gelir hesaba katılarak sözleşme bedelinin belirlendiğini, davalı ile aralarında Ro-Ro hattının İstanbul’daki terminal alanları ve park alanları olmak üzere Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … ve … parsel sayılı taşınmazların davalıya ait olan kısımlarının kiralanmasına ilişkin olarak sınırlı gayri ayni hak tesisi sözleşmelerinin imzalandığını, bu sözleşmeler ile kendisine kiralanan alanların bir kısmının davalı tarafından …’dan protokol ile devralındığını, bu protokoller çerçevesinde davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle, bedelleri ödenerek kiralanan taşınmazların halen kendisine teslim edilmediğini, bu nedenle Ro-Ro taşımacılığına başlanamadığını, bunun da ciddi bir gelir kaybına neden olduğunu, müvekkili ile davalı arasında imzalanan kullanım hakkı sözleşmeleri ile devralınan ve kullanım bedelleri davalıya ödenen iskeleler ile ilgili olarak bağlı oldukları defterdarlıklarca ecrimisil bedelleri tahakkuk ettirildiğini, buna göre davalının kendisine ait olmayan bir kısım alanların kullanım hakkını da kendisine devrettiğinin anlaşıldığını ve ecrimisil bedelleri nedeniyle zarara uğradığını, sözleşmedeki fiyatın belirlenmesinde çok büyük bir etkisi olan ve münhasıran işletme hakkı davalıda bulunup kendisine devredilen Eskihisar-Topçular hattında, devirden sonra başka bir şirkete işletmecilik yapmak üzere izin verildiğini, bu şekilde de hisse satış sözleşmesine aykırı davranıldığını ve sözleşme bedelinin yüksek belirlenmesi nedeniyle de zarara uğradığını beyan ederek aynı sözleşme uyarınca zararının tespiti ile tazminini talep etmiş, cevaba cevap dilekçesi ile ise; Ro-Ro projesi kapsamında taraflar arasında Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … ve … parsellere ilişkin olarak imzalanan sınırlı gayri ayni hak tesisi sözleşmeleri uyarınca, müvekkilinin davalıya kira bedeli ödediğini ve fakat davalı tarafından sözleşme ile üstlenilen taşınmazları boş teslim etme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, bu nedenle proje hayata geçirilemediği gibi bu alanların ticari faaliyetlerde de kullanılamadığını, bu nedenle de kira/kar kaybına uğradığını, davalının bu kayıptan sorumlu olduğunu ve dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ile uğradığı zararın tespiti ile tazmini talep etmiş, davalı taraf cevap dilekçeleri ile; hisse satış sözleşmesinin imzalanmasından önce … tarafından yapılan işlemlere ilişkin tüm bilgilerin yatırımcılar ile paylaşıldığını, devralan tarafın basiretli tacir olarak tüm incelemeleri yapmak suretiyle sözleşmeyi imzaladığını, hisse satış sözleşmesinin imzalanmasından önce Ambarlı Projesi ile ilgili olarak Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … ve … parsellerdeki kullanım hakkının 30 yıllığına davacıya ihale edildiğini ve 07.03.2011 ile 28.03.2011 tarihli sınırlı ayni hak tesisi/kullanım hakkı tesisi sözleşmelerinin imzalandığını, … ile aynı taşınmazlara ilişkin olarak imzalanan 17.01.2011 tarihli protokolün 5.2. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi için öncelikle davacı tarafın dolgu alanı imar planını hazırlayarak Bakanlığa onaylattırması gerektiğini, bu protokol kapsamında … ada … parsel üzerinde bulunan …’a ait lojmanların taşınması konusunda projelere başlandığını, lojmanların taşınması için gösterilen yerle ilgili imar plan tadilatlarının yapıldığını, protokol kapsamındaki yükümlülüklere herhangi bir aykırılığın olmadığını, davacıya tahakkuk ettirilen ecrimisil bedelleri ile ilgili davalar açıldığını, davalara müdahil olduğunu ve kesinleşmiş bir bedel bulunmadığını, şehirler arası hatlarda hat izni verme yetkisinin Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na ait olduğunu, davacı …’nın büyükşehir belediye sınırları dışında kalan alanlardaki iskeleler arasındaki seferler için hat izinlerini Denizcilik Müsteşarlığı’ndan aldığını, Eskihisar-Topçular hattının Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun kararı ile kendisine devredildiğini ve davacı tarafından hattın işletildiğini, dava dışı … Ticaret A.Ş.’nin Eskihisar-Tavşanlı arasındaki hatta faaliyette bulunduğunu, davacıya sözleşme ile Eskihisar-Topçular hattının işletilmesi konusunda münhasırlık yetkisinin ve üçüncü şirkete verilen hat izninin kendisi tarafından verilmediğini beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya kapsamından; davalı İBB Başkanlığı’nın sahibi olduğu davacı …’nun %100 hissesinin satılarak özelleştirilmesi amacıyla yapılan 08.04.2011 tarihli ihale üzerinde kalan, … A.Ş., … A.Ş., … ve … A.Ş. ortak girişiminin kurmuş olduğu alıcı … Ticaret A.Ş. ile davalı arasında 16.06.2011 tarihli “… Ticaret Anonim Şirketi’nin %100 Oranındaki Hissesinin Satışına İlişkin Hisse Satış Sözleşmesi”nin imzalandığı, sözleşmenin 4. maddesi ile satış bedelinin 861.000.000 USD olarak belirlendiği, 8. maddesinde davalı Belediye’nin yükümlülüklerinin sıralandığı, 8.17. maddesi ile; …davalının Ek 8.17’de listesi verilen iskele alanlarına ilişkin olarak ödenmemiş borcunun bulunmadığı ve ilgili idarelerce ecrimisil tahakkuk ettirilmesini gerektirecek herhangi bir kullanımın söz konusu olmadığının, 8.30. maddesi ile; daha önce taraflar arasında Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan davalı mülkiyetindeki 16.962,95 m2’lik alana ilişkin imzalanan 07.03.2011 tarihli sınırlı gayri ayni hak tesisi/kullanım hakkı tesisi sözleşmesi ile Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan davalı mülkiyetindeki 76.302,76 m2’lik alana ilişkin imzalanan 28.03.2011 tarihli sınırlı gayri ayni hak tesisi/kullanım hakkı tesisi sözleşmesinin yürürlükte olduğunun, 8.32. maddesi ile; davalının Ek 8.32.’de bir örneği yer alan … A.Ş. ile 17.01.2011 tarihinde yapılan protokol çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getireceğinin, 8.34. maddesi ile; iş bu sözleşmenin 8. maddesinde yer alan davalının beyan ve taahhütlerinin gerçeği yansıtmaması ya da bunlara uymaması halinde davalının, alıcı tarafın söz konusu aykırılık nedeniyle uğrayacağı zararı tazmin edeceğinin, alıcı açısından bir veya birden fazla aykırılıktan doğan zararın toplam 5.000.000 USD’yi aşan kısmından burada düzenlenen tazmin yükümlülüğü kapsamında sorumlu olacağının, her halde davalının iş bu maddeden kaynaklanan tazminat sorumluluğunun satış bedelinin %25’ini aşmayacağının, 8.35. maddesi ile; 8.34. madde kapsamında alıcının tazminat talep etme hakkının, sözleşmenin imza tarihinden itibaren 2 yıl sonra ortadan kalkacağının, vergi ve sosyal sigortalara ilişkin taleplerde bu sürenin 5 yıl olduğunun, alıcının 8. madde hükümlerine aykırılık nedeniyle ileri sürebileceği talep haklarını kullanabilmesi için zararın söz konusu süreler içerisinde doğmuş olması ve alıcının aynı süreler içerisinde talepte bulunmuş olması gerektiğinin, 8.34. madde kapsamında davalının tazmin yükümlülüğü bulunan zararın, belirtilen süre içerisinde kesinleşmemiş olmasına rağmen, zararın kesinleşmesi anılan sürelerden sonraki bir tarihte olsa bile belirtilen süreler içerisinde talepte bulunulmuş olması kaydıyla davalının anılan talebe ilişkin tazmin yükümlülüğünün devam edeceğinin; alıcının beyan ve taahhütlerini düzenleyen 9.4. maddesinde; “sözleşmenin 8. maddesinde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla, alıcının basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle ihale şartnamesi ve sözleşmeyi ekleriyle birlikte etraflıca incelediğini, şirket ile ilgili gerekli gördüğü her türlü teknik, hukuki, finansal, vergisel ve diğer bütün incelemeleri yaparak ve şirketin sözleşme imza tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisselerini devir ve teslim aldığını, şirket hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığını veya benzer iddiaları ileri süremeyeceğini, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya iş bu sözleşme dışında hukuki nedene dayanarak davalıdan talepte bulunmayacağını beyan ve taahhüt ettiğinin” kabul edildiği, sözleşmenin ekler listesinde bulunan … ile davalı arasında, “Ambarlı Ro Ro Terminali ve Bağlantı Yolları Projesi” kapsamında …’ın kullanımında bulunan İstanbul İli, Beylikdüzü İlçesi, … Köyü, … ada … ve …. (eski … ve ..) nolu parsellerde ekli vaziyet planında belirtilen alanın Belediye’ye ve veya Belediye’nin belirleyeceği iştiraklerine veya üçüncü kişilere kullandırılması ve projenin hayata geçirilmesi amacıyla imzalanan 17.01.2011 tarihli protokolün, davalı belediyenin hak ve yükümlülüklerini düzenleyen 5. maddesinin 5.9. alt maddesinin” Belediye, …’ın göstereceği başka bir arazi üzerine …’ın lojmanlar sahasında bulunan mevcut tesisler kadar (lojmanlar, misafirhane vb) muadili yeni tesis yaparak …’a teslim edecektir. …’ın göstereceği sahada imar planı tadilatı gerekmesi halinde, Belediye yapılması gereken tadilat için …’a her türlü kolaylığı sağlayacaktır. Bu tesislerin inşaatı bitirilip …’a teslim edilinceye kadar mülkiyet devri yapılmış olsa bile … personelinin mevcut binaları kullanmasına müsaade edilecektir. Yeni binalar imar planı yapıldıktan sonra 2 yıl içinde tamamlanarak …’a teslim edilecektir.” şeklinde düzenlendiği; hisse satış sözleşmesinin imzalanmasından önce davalı İBB ile davacı arasında, Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … parsel sayılı taşınmazın davalı Belediye’ye ait 16.965,95 m2’lik kısmının 30 yıllığına kullanım hakkı tesisi karşılığı işletilmesi için imzalanan 07.03.2011 tarihli sınırlı gayri ayni hak tesisi/kullanım hakkı tesisi sözleşmesi ile Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … parsel sayılı taşınmazın davalı Belediye’ye ait 76302,76 m2’lik kısmının 30 yıllığına kullanım hakkı tesisi karşılığı işletilmesi için imzalanan 28.03.2011 tarihli sınırlı gayri ayni hak tesisi/kullanım hakkı tesisi sözleşmesinin 20. maddesinin; “Sözleşmenin imzalanmasını müteakip Belediye, sözleşme konusu taşınmazı boş bir durumda işletmeciye teslim eder. Sözleşmenin Noterlikçe onaylanma tarihi yer teslim tarihi olarak kabul edilir. İşletmeci, teslimin hukuki veya fiili bir engel nedeniyle imkansız hale geldiği takdirde dilerse engelin ortadan kalkmasını bekler, dilerse akdin feshedilmesini ister. Akdi feshedilince yatırmış olduğu teminatlar kendisine iade edilir. Bu durumda işletmeci, Belediye’den zarar ve ziyan talebinde bulunamaz.” şeklinde düzenlendiği, davalıya ait bir kısım şehiriçi ve şehirlerarası iskelelerin işletilme hakkının yapılan ihale neticesinde davacı …’ya yıllık 2.500.000 TL + kdv bedelle ihale edildiği ve taraflar arasında buna ilişkin olarak 15.03.2011 tarihli kullanım hakkı sözleşmesi imzalandığı, adı geçen sözleşmelerin Noterce onaylandığı, hisse satış sözleşmenin ekinde ayrıca sözleşmeleri yapılan iskele alanları listesi, Milli Emlak Müdürlüğü ile sözleşme imzalanan iskeleler listesinin bulunduğu anlaşılmıştır.Davacı taraf dava dilekçesinde davanın konusunu, hisse satış sözleşmesine aykırılık nedeniyle tazminat şeklinde belirledikten sonra tazminat gerekçelerini; “davalının hisse satış sözleşmesine aykırı davranması ve … ile imzaladığı protokolde yer alan yükümlülüklerini ihlal etmesi nedeniyle Ro-Ro hattı projesinin hayata geçirilememesi, kullanımı kendisine devredilen iskeleler için ecrimisil bedeli tahakkuk ettirilmesi, sözleşme bedelinin belirlenmesinde etkili olan ve işletme hakkı münhasıran kendisine devredilen Eskihisar-Topçular hattında üçüncü bir kişiye işletme hakkı verilmesi” şeklinde olmak üzere üç başlık altında sıralamış ve fakat zararının niteliğinin ne olduğunu açıklamadığı gibi herhangi bir somutlaştırma yapmamış, cevaba cevap dilekçesinde ise, hisse satış sözleşmesinden önce imzalanmış kulanım hakkı sözleşmeleri uyarınca kira/kar kaybı, hisse satış sözleşme bedelinden indirim talebinde bulunmuş, Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında, proje kapsamında yapılacak alt yapı maliyetleri vs dikkate alınarak bir hesaplama yapılmış ve davacı tarafından kar kaybı olarak talep edilebilecek bir tazminat miktarı belirlenmiş, davacı taraf da davasını bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah etmiştir. Öncelikle davacı davaya dayanak gösterilen hisse satış sözleşmesinin tarafı/alıcısı değil, hisseleri özelleştirilen ve satışa konu edilen şirkettir. Dava dilekçesinde tazminat dayanağı olarak gösterilen hisse satış sözleşmesinin 8.34 ve 8.35. maddesi ile tazminat talep etme hakkı alıcı tarafa tanınmış bir hak olup, davalının sözleşmedeki beyan ve taahhütlerinin muhatabı olan da, davacı değil alıcı taraftır. Yine sözleşmedeki hisse satış bedelini teklif eden ve ödeyen de davacı olmadığından sözleşme bedelinden indirim talep etme hakkı da davacıya ait bir hak değildir. Davacı Ro-Ro hattı projesini yürüten ve dolayısıyla aynı zamanda bu projenin hayata geçirilmesi halinde kar elde edecek olan şirket olup, kar kaybı olarak nitelendirilebilecek bir zarar talep etmiş ise de, bu talebin davacı yönünden herhangi bir dayanağı bulunmamaktadır. Davacı hisselerinin satışına dair hisse satış sözleşmesi ve ihale şartnamesinde Ambarlı – Bandırma arasında çalıştırılması planlanan Ro-Ro hattı projesi ile ilgili olarak herhangi bir açıklama veya davalı tarafından üstlenilmiş herhangi bir yükümlülük bulunmadığı gibi, bunun dışında da davalının, davacı …’ya karşı Ro-Ro hattı projesi ile ilgili vermiş olduğu bir taahhüt yoktur. Yalnızca hisse satış sözleşmesinin yukarıda açıklanan maddesinde, bu sözleşmeden daha önce davalı ile … arasında imzalanmış olan Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … ve … parsel sayılı taşınmazların kullanım hakkının 30 yıllığına davacıya verilmesine dair sözleşmelerin geçerli olmaya devam ettiği ve davalının … ile aralarında imzalanan protokoldeki yükümlülüklerini yerine getireceği kabul edilmiştir. Davacının iddiası kapsamında anılan protokolde yer alan yükümlülüklerden olan … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan …’a ait lojmanların taşınması işi için davalı imar planı işlemlerine başlamıştır. Kaldı ki, bu taahhüde aykırılık halinin de protokolün ve hisse satış sözleşmesinin tarafı olmayan davacı için bir tazminat hakkı doğurması mümkün değildir. Davacının, hisse satış sözleşmesinden önce imzalanan ve Ro-Ro hattı projesi kapsamında kendisine, Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … ve … parsellerde kullanım hakkı veren sözleşmeler gereği, taşınmazların kendisine boş olarak teslim edileceği ve halen taşınmazlar üzerinde …’a ait lojmanların bulunduğu, bu sözleşmelerin niteliğinin kira sözleşmesi olduğu ve kiralananın teslim edilmemesi nedeniyle kar/kira kaybına uğradığı iddiası, hisse satış sözleşmesi öncesinde davalıya ait bir kısım şehir içi ve şehirler arası hattın işletilmesinin davacıya devrine dair kullanım hakkı sözleşmesi kapsamında, aynı yerler için ilgili defterdarlıklarca düzenlenen ecrimisil bedellerinin tazmini talebi ve Eskihisar Topçular hattı ile ilgili üçüncü kişiye verilen işletme hakkı nedeniyle uğranılan zarar iddiası, hisse satış sözleşmesi ile bağlantılı iddia ve talepler değillerdir. Her üç kullanım hakkı sözleşmesinin tarafı bizzat davacı …’dur ve her üç sözleşme de hisse satış sözleşmesinden önce yapılan ihaleler sonucunda imzalanmıştır. Davacının bu sözleşmelere göre tazminat talep ettiğinin kabulü halinde; Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … ada … ve … parsel sayılı taşınmazların kullanım hakkının devrine ilişkin sözleşmelerin 20. maddesinde, taşınmazların sözleşmenin imzalanmasını müteakiben boş bir şekilde işleticiye teslim edileceği, sözleşmelerin Noter onay tarihinin yer teslim tarihi olarak kabul edildiği, teslimin fiili veya hukuki bir imkansızlık nedeniyle yapılamaması halinde işletici tarafa yani davacıya, imkansızlığın ortadan kalkmasını bekleme veya sözleşmeyi feshetme hakkı tanındığı, tazminat hakkının ise tanınmadığı anlaşılmaktadır. Davacı … ada … parsel sayılı taşınmazın üzerinde …’a ait lojmanlar olması nedeniyle kendisine boş olarak teslim edilmediği iddiası kapsamında uğradığı zararın ne olduğunu somutlaştırmamıştır. Bu sözleşmelerde taşınmazların kullanımı belli bir amaca özgülendiğinden, davacı tarafın bu amaç dışında kiralama yapması mümkün olmayıp, bu nedenle de bir kar/kira kaybı talep edemeyeceği gibi, Ro-Ro hattı projesinin hayata geçirilmesi için yalnızca … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan lojmanların taşınması yeterli olmadığı ve diğer iş ve işlemler ise davalının sorumluluğunda bulunmadığından tek başına bu nedenle projenin hayata geçirilemediği ve davacının dolaylı olarak zarara uğradığından da bahsedilemeyecektir. Bununla birlikte davacının sözleşme tarihinde taşınmazların fiili durumunu, lojmanların taşınması için bir sürenin geçmesi gerektiğini bildiği, buna rağmen sözleşmedeki açık hüküm ile teslimin Noter onay tarihi olduğunu kabul ettiği, ayrıca davalının hisse satış sözleşmesi ve bu sözleşmede atıf yapılan … ile imzaladığı protokol hükümleri uyarınca hareket ettiği ve lojmanların taşınması için imar plan tadilatı yaptığı, teslimin imkansız hale gelmediği, sözleşmenin ayakta olduğu, dolayısıyla anılan maddede yer alan sorumsuzluk kaydının tartışılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı, Eskihisar-Topçular hattının işletilmesi konusunda hisse satış sözleşmesinde davalının herhangi bir taahhüdünün bulunmadığı, bulunması halinde dahi sözleşme tarafının davacı olmadığı, davacının söz konusu hatta üçüncü bir şirkete işletme hakkı tanınması nedeniyle zarar iddiasına dayanak olabilecek 15.03.2011 tarihli kullanım hakkı sözleşmesi ve sözleşmenin dayanağı olan ihale şartnamesinde, davacıya Eskihisar-Topçular hattının işletilmesi konusunda münhasır işleticilik hak ve yetkisi tanındığına dair bir hüküm olmadığı ve davacı tarafından işletme hakkı kendisine devredilen hatta bizzat davalı tarafından üçüncü bir şirkete işletme hakkı verildiğini ispata yarar bir delil de sunulmadığı, sonuç olarak davacı tarafından talep edilen tazminatın haksız olduğu, dava dilekçesinde belirsiz alacak olarak 30.000 TL tazminat talep edildiği, 11.03.2020 tarihli dilekçe ile talebin 35.600.663 USD olarak belirlendiği, ıslah harcının 12.03.2020 tarihinde yatırıldığı anlaşıldığından 12.03.2020 tarihi itibariyle TC Merkez Bankası efektif satış kuru (1 USD = 6.2470 TL) üzerinden yapılan hesaplamaya göre talebin 222.397.342 TL olduğu ve bu miktar üzerinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca vekalet ücretinin hesaplandığı, bu nedenle hükmedilen vekalet ücretinin doğru ve sonuç olarak Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5‬0 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 19/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.