Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1897 E. 2021/38 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1897
KARAR NO : 2021/38
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/07/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/1410 Esas – 2017/701 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ : 21/01/2021
Dairemizden verilen 10/10/2018 tarih ve 2018/171 Esas – 2018/903 sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 07/10/2020 tarih ve 2019/463 Esas – 2020/3939 Karar sayılı ilamı ile bozulmakla, dosyanın Dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelenmesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil … ile karşı taraf … nun … Ltd. Şti’nin %50 şer paylı ortakları olduğunu, … nun 22/10/2003 tarihinden 01/07/2014 tarihine kadar münferiden imzaya sahip şirket müdürü olarak görev yaptığını ve 01/07/2014 tarihinde … ve … şirket müdürleri olarak atanmış müşterek imza yetkisi ile şirketi birlikte temsil ve sorumlu kılındıklarını, tarafların ortak oldukları, … Ltd. Şti’nin kurulduğu tarihten itibaren 11 yıl süresince şirketi tek başına temsil eden …’nun davacı ortağa hiçbir zaman şirket hakkında herhangi bir mali gerçek bilgi bilgi vermediğini, şirketin 2 müdür olarak çalışmasına karar verilmesinden sonra Mali Müşavir … tarafından şirket kayıtları üzerinden yapılan inceleme neticesinde 02/08/2014 tarihli ve 6100 sayılı HMK. 293 maddesi gereğince düzenlenen bilirkişi raporunda da …’nun borcunun 1.148.090,64 TL. olduğunun tespit edildiğini, şirketin hiçbir kayıtlarında … tarafından şirket hesaplarından çekilen miktarlara raslanılmamış olmasının, şirketten borç alınma olarak değil, davalı’nın şirketin gerçekten içinin boşaltmaya çalıştığının açık bir delilli olduğunu, davalı …’nun belirtilen tutum ve davarnışları ve şirket kaynaklarının kendi şahsi menfaati doğrultusunda kullanması, şirket bünyesinde bulunan miktarları çekerek ve şirkete ödemeyerek şirketin , bankalara ve üçüncü kişilere borçlandırılması sonucunu oluşturan tutum ve davranışının “güveni kötüye kullanma” suçunu oluşturduğunu ve bu nedenle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/104664 soruşturma nolu ,2014/38938 Esas no, 2014/18603 İddianame nolu, iddianamesi ile karşı taraf … hakkında Bakırköy 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/570 E. Sayılı dosyası üzerinden ceza davası açıldığını, davalının, … Ltd. Şti. kaşesi ve imzası ile davalının eşi … ve Kızı … ait …Ltd. Şti’ne … Bankası A.Ş. den almış olduğu kredilere … Ltd. Şti’ ni müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla” kefalet borcu altına soktuğunu, bu kapsamda şirket icra takibine maruz kaldığını, diğer yandan davalı … Ltd. Şti. tarafından … A.Ş ye ortaklığı ve şirket müdürlüğü bulunduğu … Ltd. Şti’nin borçlarını da “şirket hesabından yapılan ödemeler” ile ödenmiş olduğunun tespit edildiğini belirterek, davalının müdürlük yetkisinin kaldırılmasına, kararın tescil ve ilanına, ortaklıktan çıkartılmasına kararın tescil ve ilanına, davalının tutum ve davranışları nedeniyle … Ltd. Şti. nezdinde oluşan zararın daha fazla olması nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak tespit edilen 4.000.000 TL nin şirket e ödenmesine, söz konusu ve tespit edilecek diğer alacaklara alacak doğum tarihinden itibaren en yüksek Banka İşletme kredisine uygulanan değişken oranlarda faiz uygulanmasına, bunun mümkün olmaması durumunda ise reeskont faiz uygulanmasına, şirket kayıtlarının incelenmesine, mahkemece karar verilinceye kadar davalının müdürlük yetkisinin dondurulmasına, diğer müdür … tek başına müdür olarak görevinin devamına, bunun mümkün olmaması durumunda ise müvekkil şirket ortağı …’nun şirket müdürü olarak temsil ve ilzam ve yetkilendirilmesine, bunun mümkün olmaması durumunda ise davalı yerine kayyum atanmasına, şirket kayıtlarına buyunmayan 3. kişilerin haksız hak ve alacak taleplerine karşı , davalıya ait şirket hisseleri ve davalının banka hesapları üzerinde tedbir konulmasına, şirket alacaklarına teminat olmak üzere davalının hisselerine tedbir konulmasına, yargılama ve vekalet ücretinin … ‘ya yükletilmesini vekaleten arz ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın mesnetsiz ve şirketten müvekkilini çıkartmak için kötü niyetli iddialardan oluştuğunu, dava konusu şirketin … Türkiye distribütörü …Sanayi ve Ticaret A.Ş ile arasında alt franchise sözleşmesi olduğunu, müvekkilin şirket defterlerinde gözüken cari hesaplarının bankalardan temin edilerek incelenmesi gerektiğini müvekkiline ait şahsi banka hesaplarını bildireceklerini, böylece 2010 yılı sonu genel mizana göre kasada gözüken 320.263 TL nin 2011 yılı işlemlerinde nasıl yansıtıldığının tespiti ile … bu konuda şahit olarak dinlenmesini talep ettiklerini, davacının müvekkilini tehdit ve baskı ile işyerinden çıkarttığını, şirket müdürü ve ortağı olarak hiçbir şirket kaydına erişim sağlayamadıklarını , şirket işleyişini bilen tarafsız olacağına inandıkları Av. … kayyum olarak atanmasını talep ettiklerini, müvekkilinin eşi olan … yakın arkadaşı olan davacı 11/12/2003 de bu şirkete ortak olduğunu, o günden beridir aradaki iş ilişkisi ve arkadaşlık ilişkisi devam ettiğini, davacının her zaman şirkete gidip gelip şirket hesaplarını incelediğini, karar defterlerindeki kararlara imza attığını, hiçbir şekilde alınan kararlara ihtirazı kayıt koymamış denetçi atanmasını istemediğini, davacının bu davayı açarak 10 yıl öncesine dair hesapları isteyerek müvekkilin para kaçırdığını iddia etmesi kötü niyetli olduğunu, öyle bir durumun olması halinde neden 10 yıl beklediğini bunun sadece şirketi ele geçirmek müvekkilinin bunca emeğinden sonra saf dışı bırakmak olduğunu bu nedenlerle şirket defter kayıtları tüm banka kayıtları vs. şirkete ait her türlü kurumdan gelecek tüm kayıtları üzerinde müvekkilinin şahsi hesapları da incelenmek sureti ile ayrıntılı bilirkişi incelemesi yapılmasını, müvekkilin Şubat 2015 ten beri şirkete girmemesi nedeni ile şirkete mahkemenin resen atayacağı ya da kendilerince uygun olan AV. … kayyım olarak atanmasını, cevap dilekçelerinin kabulü ile haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 19/07/2017 tarih ve 2014/1410 Esas – 2017/701 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … davalının ortağı ve temsilcisi olduğu … Ltd Şti.adına kullanmış olduğu kredilerden dolayı fazladan ödenen faiz kapsamında şirketi toplam 453.288,00TL zarara uğrattığı, davalının yönetici olarak iş bu zarardan sorumlu tutulması gerektiği ve belirlenen zararında şirkete ödenmesi gerektiği, davalının şirketi kötü yönetmesi ve yönetiminden kaynaklı haksız rekabeti nedeniyle kendisinin müdürlük görevinden azledilerek yeni bir müdür seçilene kadar taraflarında mutabık kaldığı ve şirketi fiilen yöneten … yetkili müdür olarak görevlendirilmesine, iki ortaklı şirkette davacı ortağın diğer davalı ortağı haklı nedenle ortaklıktan çıkarabilmesi için bu hususta genel kurulda nitelikli çoğunlukla karar alınması gerektiği, iki ortaklı şirket bakımından böyle bir kararın alınmasının hukuken ve fiilen mümkün bulunmadığı ( Yargıtay 11 HD. 2015/10688 Esas, 2016/4780 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere) dikkate alınarak bu yöndeki talebin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, a-Davalının tarafların ortağı olduğu dava dışı …Ltd Şti’ deki müdürlük görevinin sona erdirilmesine, şirkete yeni müdür seçilene kadar müdürlük görev ve yetkilerini kullanmak üzere … görevlendirilmesine, görevlendirmenin ayrıca ilanına, b-Davacı tarafın tazminat talebinin kısmen kabulüne, 453.288,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tarafların ortak olduğu … Ltd. Şti.’ye ödenmek üzere davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, c-Davacının, davalının, ortaklıktan çıkartılması yönündeki talebinin dava şartı yokluğu nedeni ile reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin, şirket zararını oluşturan ve davalının hukuka aykırı şekilde zimmetine geçirmiş olduğu/hesabına aktarmış olduğu 3.305.980,82-TL’ nin şirkete ödenmesi yönünde karar vermemiş olmasının açık bir bozma nedeni olduğunu, Dava dilekçelerinde davalının şirketten sürekli ve yüksek oranda çekmiş olduğu miktarların şirket zararı olarak tespiti ile tespit edilen bu miktarın şirkete ödetilmesinin talep edildiğini, söz konusu talebin 6335 sayılı yasanın 358b madde gerekçesine de uygunluk taşımakta olduğunu, Dosya kapsamında yapılmış olan bilirkişi incelemesi neticesinde, bilirkişiler tarafından şüpheden yer olmayacak şekilde şirketin banka hesap hareketlerini incelemek suretiyle yapmış oldukları tespitte davalının tek başına şirket müdürü olduğu dönem içinde, müvekkilin veya şirketin ortaklar kurulu kararı olmaksızın ve davalıya da bu yönde onay verilmeksizin hukuka aykırılık oluşturacak şeklide, sürekli ve fasılasız olarak zimmetine 3.305.980,82-TL.yi geçirmiş olduğunu tespit ettiklerini, Yerel Mahkeme’nin davalının hukuka aykırı şekilde şirketin hesabından kendi hesabına aktarmış olduğu kısmın şirket zararı olarak şirkete ödenmemesine ilişkin gerekçesi de kararda bulunmadığından, red kararının gerekçesinin anlaşılamadığını, Şirket ORTAK ve YÖNETİCİLERİNİN acil ihtiyaç veya makul miktar ve vade ile çekilen paralar haricinde yüksek miktarlarda ve uzun süreli çekilen miktarların güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu yasa koyucu tarafından açık olarak belirtildiğini, Davalının uzun süreli olarak ve hemen hemen iki günde bir yapmış olduğu şirketten “para çekme” eylemlerinin şirketin içini boşaltmak amacını taşıyan, hiçbir surette “haksız alınan kar payı” niteliği taşımayan ve 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmayan görüntüde “borç alma olan” ve fakat gerçekte “şirketin içini boşaltma” eylemini oluşturan bu davranışın mütemadi eylemlerde oluşturduğu tespit edilerek, herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmeden şirketin kuruluşundan dava tarihine kadar ki hesap hareketlerinin incelenerek şirket zararı’nın tespiti ve şirkete ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkemenin de, bilirkişiler tarafından tespit edilmiş olan davalının şirketten çekmiş olduğu miktarın da şirkete zarar veren bir eylem olarak kabul edilerek şirkete ödetilmesine karar vermesi gerekir iken aksi yönde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu; Şirket zararı olan toplam 3.305.890-TL’ nin tespit edilerek Şirket’e ödenmesi gerekir iken, davalı tarafından zimmetine geçirilmiş olan ve %50 si hiçbir şekilde kayıtlarda gösterilmemiş olan bu miktarın tespiti ve şirkete ödenmesi talep edilmiş olmasına rağmen yerel mahkeme’nin herangi bir gerekçe olmaksızın red yönündeki kararı açıkça hukuka, hakkaniyete ve vicdana aykırı olduğunu beyanla; Yerel mahkemenin ortaklıktan çıkarma talebine ilişkin değerlendirmesinin de hukuka aykırı olduğunu, Yüksek Daire içtihatlarına ilke tutulan “Şirketlerin devamlılığı” ilkesi gereğince, YTTK’nın 636/3 maddesinde belirtilmiş olan “…duruma uygun düşen kabul edilebilir diğer çözüme hükmedebilir…” düzenlemesi gereğince davalının ortaklıktan çıkartılıp çıkartılmayacağına ilişkin değerlendirme yapılması gerekmekte iken aksi yöndeki değerlendirmesinin hukuka aykırı olduğunu, Ceza mahkemesi’nin bekletici mesele yapılmadan hüküm kurulmasının da açık bir bozma nedeni olduğunu, Zararın tespiti ile ilgili olarak eksik inceleme yapıldığını, Dosya kapsamında davalının şirket müdürlüğünün azline ilişkin gerekçeler fazlası ile ortaya çıkmış olup yerel mahkemenin davalının müdürlük görevinden azline ilişkin kararının hukuka uygun olduğunu beyanla; 1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1410E., 2017/701K. sayılı kararının istinaf yolu ile tetkik edilerek bozulmasına, 2-Davalının … Ltd. Şti. den hukuka aykırı olarak çekmiş olduğu miktarların da …Ltd. Şti. ye ödenmesine, 3- TTK 636/3 hükmünün kıyas ile uygulanarak Davalının ortaklıktan çıkartılmasına,
4- Yargılamanın murafaalı olarak yapılmasına, 5-İcra takibine maruz kalınmaması amacıyla hüküm verilinceye kadar tehiri icra kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, hem bir tespit davası hem de eda davası olduğunu, davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, bu bakımdan davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, davacı yanın 2003 yılında şirket kurulduktan sonra şirket kararlarına imza attığını, bu imzalarında herhangi bir ihtirazi kayıt vs koymamış, şirketin işleyişi hakkında daima bilgi almış, davalı müvekkilin eşi …’ya defalarca vekaletname vermiş bu vekaletnamelerle dava konusu şirkette kendi adına işleri denetlemesi için yetki vermiş olduğunu, buna rağmen davacının, şirketin geriye dönük 10 yıllık hesaplarının incelenmesini müvekkilin ortaklıktan çıkarılmasını talep ettiğini, ancak bu durumun tamamen hakkın kötüye kullanılması olduğunu ve hukuk düzeni tarafından kabul edilemeyeceğini, Şirketin kullandığı kredilerin ve leasing kredilerinin evraklarının bankalardan getirtilmediğini, müvekkilin dava konusu şirkette müdür olduğu 2009 yılında, ana tedarikçi olan …AŞ, hem tüm …bayilerine hem de müvekkile bir mail talimatı göndererek bundan sonra kendilerine ödemelerin nakit veya çekle değil, bayinin bankalardan kullancağı DBS sistemli krediler ile ödenmesini talep ettiklerini, bu mailin ekte olduğunu, yani dava konusu şirket için çekilen DBS kredilerinin, müdür olan müvekkilin seçimi ile değil, ana tedarikçi ve ana bayinin talebi ile olduğunu, bu yön itibariyle dava dosyasında evrakları ödemeleri bulunan … Bankası Beşiktaş Şubesinden kullanılan DBS kredisinin de ana bayinin talebi doğrultusunda çekildiğini, şirketin bazen bu krediyi ödemekte zorlandığında davalı müvekkilin eşinin şirketi olan … Ltd Şti den ödendiğinin dekontları ile birlikte dosyada mevcut olduğunu, bütün bunlara rağmen müvekkilin hem bu DBS kredisinin hem de diğer DBS kredilerinin faizleri toplamı olan 453.288,00 TL den sorumlu tutulmasının ve şirketi 453.288,00 TL zarara uğrattığının kabul edilemeyeceğini, bu yön itibariyle müvekkilin müdürlükten azlinin de hukuken doğru bir karar olmadığını, Müvekkil …’ nun, şirketin kurulduğu 2003 yılından 2014 yılına kadar şirketin tüm işlerini üzerine aldığını ve yürüttüğünü, elbette bu hizmetin de bir bedel karşılığında takdir edilmesi gerektiğini, eksik belgelerle eksik inceleme yapıldığını beyanla; Yerel mahkemece, müvekkilin şirkete kullandırdığı kredilerden ve bu kredilerin faizinden dolayı şirketi 453.288,00 TL zarara uğrattığı, bu bedeli şirkete ödemesi gerektiği ve zarara uğratarak şirkete zarar verdiği gerekçesi ile müvekkilin müdürlük görevinden azline dair olan kararın bozulmasını ve dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemiz 10/10/2018 tarih ve 2018/171 Esas – 2018/903 Karar sayılı kararı ile; Sonuç olarak; istinafa konu karar dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olup, istinaf nedenleri yerinde olmadığından ve kamu düzenine aykırılıkta tespit edilemediğinden her iki tarafın istinaf nedenlerinin reddi doğrultusunda … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekilleri tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 07/10/2020 tarih ve 2019/463 Esas – 2020/3939 Karar sayılı ilamı ile; “1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre, davalı vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; davacı, diğer taleplerinin yanında davalı şirket müdürünün şirket hesabından kendi hesabına para aktardığını, bunların bir kısmının kayıtlara geçirilip bir kısmının geçirilmediğini, bu eylemlerin şirketin zararına sebebiyet verdiğini ileri sürerek şimdilik 4.000.000.- TL’nin davalıdan tahsili ile …Ltd. Şti.’ne ödenmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince sadece, şirketin banka ve diğer kuruluşlara ödediği faiz kapsamındaki zararın davalıdan tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmiş, fazlaya dair talep reddedilmek suretiyle davalının hesabına aktarıldığı iddia edilen tutarların şirkete ödenmesi yönündeki talep bir gerekçe kurulmaksızın reddedilmiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları ise Bölge Adliye Mahkemesince, davalı uhdesinde bulunan tutarın dava dışı şirketin yönetici ve ortağından alacağı kapsamında olduğu, şirketin borçlusu olan yönetici ortağından olan alacağını her zaman isteyebileceği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin gerekçesine almadığı yeni bir gerekçe ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. bendi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilecektir. 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Kanunla 6100 sayılı HMK’nın bazı maddeleri değiştirilmiş ise de anılan bent hakkında bir değişikliğe gidilmemiştir. Bu durumda ancak İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinin benimsenmesi halinde esastan ret kararı verilebileceği halde Bölge Adliye Mahkemesince, davalının uhdesinde olduğu iddia olunan şirket alacağının davalıdan alınarak şirkete verilmesi talebi yönünden farklı bir gerekçe ile ret kararı verildiği için İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmeden yazılı şekilde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi yerinde olmamış, kararın bu yönden bozulmasını gerektirmiştir. 3-Kabule göre de, davalı müdür hakkında açılan ceza davasına ilişkin dosya celbedilmeden ve davalı müdür uhdesinde bulunduğu iddia olunan şirket parasının usul dairesinde şirkete yapılan borçlanma mı olduğu yoksa davalının şirket malvarlığını hukuka aykırı bir surette mi uhdesine geçirdiği hususu değerlendirilip tartışılmadan şirketçe her zaman istenebilecek alacak olarak nitelendirilmesi yerinde olmamış, kararın bu yönden de bozulmasını gerektirmiştir. ” gerekçeleri ile; ” Bölge Adliye Mahkemelerince istinaf başvurusunun reddine dair verilen kararların, diğer tüm mahkeme kararları gibi gerekçeli olması, Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın 297. maddesince öngörülmüş bir zorunluluktur. Bu itibarla, somut dava bakımından, varlığı ileri sürülen sorumluluk kalemlerinden biri bakımından ilk derece mahkemesince verilen red kararına vaki davacı yanın istinaf başvurusunun, kararda açıklanan gerekçe ile esastan reddine karar verilmesinde usule bir aykırılık bulunmadığı kanaatinde olduğumdan, Daire çoğunluğunun (2) nolu bentte belirtilen bozma görüşüne katılmıyorum. ” şeklindeki karşı görüşü içerir şekilde, Oy çokluğu ile ” Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, ” karar verilmiştir. Dairemizce duruşma açılarak, usul ve yasaya uygun görülen bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Yargıtay ilamı ile Dairemizce istinaf incelenmesi sonucu verilen karar bozularak kaldırıldığından yeniden yapılan istinaf incelenmesinde; Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere; İlk derece mahkemesince sadece, şirketin banka ve diğer kuruluşlara ödediği faiz kapsamındaki zararın davalıdan tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmiş, fazlaya dair talep reddedilmek suretiyle davalının hesabına aktarıldığı iddia edilen tutarların şirkete ödenmesi yönündeki talep bir gerekçe kurulmaksızın reddedilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. 1982 Anayasası’nın 141. maddesine göre de, tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerekmektedir. (aynı nitelikteki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2013 tarih 2013/21-1791 Esas 2013/1676 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2013/7082 Esas 2013/6234 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2016/8772 Esas 2016/7981 Karar sayılı ilamı ) Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler.(Yargıtay 11. HD 2019/3137 Esas 2020/3699 Karar) Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da kanun yolu incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Kararı veren Mahkemece reddedilen kısma ilişkin gerekçe oluşturulmaması yukarıda belirtilen nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğundan, davacı vekilinin bu yöndeki istinafının kabulü gerekmiştir. Yine Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere; davalı müdür hakkında açılan ceza davasına ilişkin dosya celbedilmeden ve davalı müdür uhdesinde bulunduğu iddia olunan şirket parasının usul dairesinde şirkete yapılan borçlanma mı olduğu yoksa davalının şirket malvarlığını hukuka aykırı bir surette mi uhdesine geçirdiği hususu değerlendirilip tartışılmadan karar verilmesi yerinde olmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinafının kabulü gerekmiştir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun No’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’ nın 297 ve 298 maddelerine uygun biçimde gerekçeli karar yazılarak hüküm kurulması bakımından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 297, HMK 355 ve HMK 353/1-a6 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 19/07/2017 tarih ve 2014/1410 Esas – 2017/701 Karar sayılı kararının HMK 297, HMK 355 ve HMK 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, Dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 2-Davalının istinaf nedenlerinin, verilen kararın sonucuna göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafça yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafça yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 7.741,03 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 5- Davalı tarafından mükerrer yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde davalıya iadesine, 6-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı HMK 355 ve HMK 353/1-a6 maddeleri uyarınca kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 21/01/2021