Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1892 E. 2023/502 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1892 Esas
KARAR NO: 2023/502 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2020
DOSYA NUMARASI: 2016/1021 Esas – 2020/155 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin “…” isimli işletmesinde müşterilerine sunmak üzere davalıdan içecek temin ettiğini, davaya konu olayın meydana geldiği gün müvekkili tarafından sipariş edilen gazlı içeceğin davalı bayisi tarafından faturalandırılarak müvekkiline teslim edildiğini, ağzı kapalı bir şekilde müşteriye servis edildiğinde, müşteri tarafından içerisinde yabancı cisimler olduğunun fark edildiğini, müvekkili tarafından davalının müşteri temsilcisinin arandığını, yazılı olarak ihbar ve talepte bulunulduğunu ancak davalı tarafından herhangi olumlu bir dönüş yapılmadığını, müvekkilinin söz konusu olay nedeniyle müşteri kaybı yaşadığını, ticari itibarının zedelendiği, bu nedenle maddi ve manevi zarara uğradığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığnı, davanın derdestlik bakımından değerlendirilmesi ve derdest-i niyet kapsamında reddine karar verilmesi gerektiğini, yetki bakımından davanın İstanbul Anadolu Mahkemeleri ve İcra Daireleri’nin yetki alanına girdiğini, aktif husumet yokluğunun söz konusu olduğunu ve davacı tarafın zarar gören konumunda olmadığını, dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiğini ve dava dilekçesinde tanık bildirilmediğini, davacının bildireceği tanıkların dinlenmesine muvaffakatlannın bulunmadığını, dava dilekçesindeki iddiaların açıkça belirtilmediğini, esasa ilişkin beyan ve itirazlarında, dava konusu ürünün mahkeme kasasında muhafaza edilmesi gerektiğini, dava konusu üründe iddia edildiği gibi bir yabancı cisim bulunmasının mümkün olmadığını, iddia edilen yabancı maddenin ürünün ambalaj içerisine girişinin mümkün olmadığını, davada manevi tazminat talebinin oluşmadığını, davalı şirketin hiçbir tazminat sorumluluğunun bulunmadığını ve davacının talep ettiği tazminatın fahiş olduğunu, tazminat koşullarının oluşmadığını ve talep edilen tutarın mesnetsiz olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 20/02/2020 tarih ve 2016/1021 Esas – 2020/155 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu, tüm dosya kapsamına göre; Dava ,davacı şirketin müşterisine sunulan gazlı içecek şişesi içerisinde toz,böcek ölüsü ve başkaca yabancı cisimlerin bulunduğu iddiasına dayanarak ticari itibarının zedelendiği gerekçesine dayanarak açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır.Maddi ve manevi tazminat davasında davacı ispat yükü altındadır.Davaya konu yapılan gazlı içecek şişesi içerisinde bulunan yabancı cisimlerin şişeye üretim aşamasında girdiğini ve bu sebeple uğranıldığı iddia olunan maddi ve manevi zararın miktar ve kapsamının davacı tarafça ispatlanması gerekmektedir.Davaya konu yapılan cam şişe içerisinde bulunan gazlı içeceğin son kullanma tarihi, şişe kapağı üzerindeki bilgilere göre 11.12.2014’tür.Yetkisiz mahkemede davanın açıldığı tarih 27.08.2015 olup mahkememizce alınan bilirkişi raporundaki incelemenin tarihi 05.10.2018 ‘dir.Son kullanma tarihi üzerinden sekizbuçuk ay geçtikten sonra dava açılmış olup son kullanma tarihi üzerinden yaklaşık 4 yıl geçtikten sonra bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Mahkememizce alınan, gerekçeli ve denetlenebilir bilirkişi heyetinin kök ve ek raporlarında, dava konusu şişede yapılan mikroskop incelemeden elde edilen sonuçlara göre kapakta bir deformasyon olmadığının tespit edildiği bununla birlikte kapağın deformasyona uğramadan açılabileceğinin gözönüne alınması gerektiği, ürünün son kullanma tarihinin 11.12.2014 olduğu,son kullanma tarihi üzerinden yaklaşık 4 sene kadar geçmiş olduğu için,yabancı maddenin hangi nedenle ve hangi aşamada üründe varlığı ve oluştuğu konusunda fikir yürütmek veya belirlenmesinin mümkün olmadığı , son kullanma tarihi geçen bir gazlı içeceğin kalitesinde değişikliklerin olmasının kaçınılmaz olduğu, yapı,görünüş,renk,tat,kokusunda çeşitli fiziksel ve kimyasal değişmeler meydana geleceği bu tarz ürünlerde mikrobiyal gelişimin de kaçınılmaz olduğu, ürünün son kullanma tarihi geçmiş olduğu için, kimyasal ,fiziksel veya mikrobiyolojik analizlerin dava konusu ile ilgili durumu yanıtlamasının mümkün olmamasından dolayı ürün analizinin yapılmadığı bildirilmiştir.Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucu; davacı tarafça davaya konu şişenin içindeki cismin şişeye üretim aşamasında girdiğinin kesin olarak kanıtlanamamış olup piyasaya sürüldükten sonra da şişenin içine girmiş olacağının mümkün olması dikkate alındığında davacının uğradığını iddia ettiği zararlarından davalıyı sorumlu tutmak mümkün değildir.Ayrıca davacının müşterisi gazlı içeceği henüz içmeden yabancı cismin fark edilmesi durumunda, davacının uğradığını iddia ettiği maddi zararlarının miktar ve kapsamının ve manevi zarara ne şekilde uğranıldığının da kanıtlanamaması sebebiyle dava reddedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; dava dosyasının yapılan yargılaması sonucu davacı tarafça davaya konu şişenin içindeki cismin şişeye üretim aşamasında girdiğinin kesin olarak kanıtlanamamış olması, piyasaya sürüldükten sonra da şişenin içine girmiş olacağının mümkün olması dikkate alındığında davacının uğradığını iddia ettiği zararlarından davalıyı sorumlu tutmanın mümkün olmayacağı, ayrıca davacının müşterisi gazlı içeceği henüz içmeden yabancı cismin fark edilmesi durumunda, davacının uğradığını iddia ettiği maddi zararlarının miktar ve kapsamının ve manevi zarara ne şekilde uğranıldığının da kanıtlanamaması sebebiyle davanın reddine karar verildiğini, yerel Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporu eksik düzenlenmiş olup, çelişkiler barındırmakta olduğunu, davaya konu şişe kapağının herhangi bir deformasyona uğramadığını beyan eden bilirkişilerin, kapağın deformasyona uğramadan açılma olasılığının göz önüne alınması gerektiğini belirterek muğlak bir ifade kullanmış olduklarını, düzenlenen raporda ihtimale dayalı cümlelere yer verildiğini, raporda belirtildiği gibi kapağın deformasyona uğramadan açılma olasılığı var ise bunun hangi şartlarda ve hangi teknik işlemlerle gerçekleştirilebileceği hususlarının hiçbir şekilde detaylandırılmadığını, bunun yanında davalı firmanın üretimini sağlık koşullarına ve yasal düzenlemelerde yer alan standartlara uygun şekilde gerçekleştirip gerçekleştirmediği hususlarının dahi tespit edilmediğini, yerel mahkeme her ne kadar yabancı cismin şişeye üretim aşamasında girdiğinin kesin olarak kanıtlanamamış olması ve piyasaya sürüldükten sonra da şişenin içine girmiş olacağının mümkün olması gerekçesine dayanarak davanın reddi yönünde hüküm tesis etmiş ise de; davaya konu şişe kapağının deformasyona uğramadığı hususu rapor içeriğiyle sabit olmakla birlikte bilirkişilerin şişe kapağının deformasyona uğramadan açılma ihtimalinin bulunduğunu belirterek tahmine dayalı rapor hazırladıklarını, olasılıklara dayalı hazırlanan bilirkişi raporu dikkate alınarak hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bu yönden hükmün bozulması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu ürünün son kullanma tarihinin 11.12.2014 olduğu, son kullanma tarihi geçmiş ve raf ömrünü doldurmuş ürün üzerinde kimyasal, fiziksel veya mikrobiyolojik bir analize gerek duyulmadığı hususlarının belirtildiğini, bilirkişi raporlarına itiraz dilekçelerinde de gerek olayın meydana geldiği tarih gerekse bu tarihten sonra müvekkili tarafından davalı firmaya gönderilen ihtar ve davalı firma tarafından verilen ihtara cevap yazılarının tarihleri dikkate alındığında müvekkilinin ürünün son kullanma tarihi dolmadan muhataba bildirimde bulunduğunun anlaşılmakta olduğunun bildirildiğini, davaya konu şişe içindeki ürünün içecek olması dikkate alındığında ve gıda sektörüne konu her ürününün tüketilmesi gereken bir son kullanma tarihi olduğu düşünüldüğünde ve özellikle şişe üzerinde inceleme yapılan inceleme tarihi dikkate alındığında, inceleme tarihinde ürünün son kullanma tarihinin sona ermesinin oldukça doğal olduğunu, tespit edilmesi gereken esas konunun davaya konu cam şişe içerisinde bulunan yabacı maddelerin, ürünün üretim ve şişelenme sırasında mı yoksa son kullanma tarihinin geçmesi sebebiyle mi oluştuğunun tespiti hususu olduğunu, son kullanma tarihi geçen cam şişe içerisindeki gazlı içecekte bir takım yabancı cisimlerin oluşup oluşmayacağı tespit edilmeden, sadece raf ömrü sona erdiği gerekçesiyle bu hususta inceleme yapmaya gerek duyulmadığına kanaat getirilmesinin, raporun ne denli eksik düzenlendiğinin en büyük göstergesi olduğunu, raf ömrü geçtikten sonra meşrubat içerisinde bir takım yabancı cisimlerin oluşması hayatın olağan akışına aykırı olup, son kullanma tarihi geçmiş bir gazlı meşrubatın olsa olsa lezzet kalitesinin değişebileceğini, son kullanma tarihi geçen bir gazlı içeceğin tadında, içeriğinde veya şişesinde meydana gelebilecek değişikliklerin neler olabileceğinin örneğin tat değişikliği, küflenme, kötü kokma vb gibi somut verilerle ve bilimsel gerekçelerle ortaya konması gerekir iken, bu hususta hiçbir değerlendirme içermeyen ve ürünün raf ömrünün geçmesi sebebiyle kimyasal, fiziksel veya mikrobiyolojik bir analize gerek duyulmadığı görüşünü içeren bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının isabetli olmadığını, dava konusu ürün içindeki yabancı cisimlerin nereden ve ne şekilde geldiği hususları izaha muhtaç olup, bu husus davanın esası açısından büyük önem arz ettiğinden eksik incelemeye dayalı yerel mahkeme kararına itiraz ettiklerini beyanla İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1021 E. sayılı dosyaya ilişkin davanın reddi kararın istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ayıplı mal satıldığı iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, kök ve ek rapor alınarak istinafa konu karar verilmiştir. HMK’nın 282. maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafça ileri sürülen tüm istinaf sebepleri yargılama aşamasında sunulan cevap, itiraz ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında bu iddialar ve itirazlar değerlendirilmiş, gerekçeli kararda her bir savunma sebebi hakkında ne şekilde değerlendirme yapıldığı açıklanmıştır.Davanın, davacı tarafından davalıdan satın alınan gazlı içeceğin ayıplı olduğu iddiası ile TBK’nın 227. maddesi uyarınca genel hükümlere dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu, davacının içeceğin ayıplı olduğu ve bu nedenle zarara uğradığı iddiası ile iddia ettiği maddi ve manevi zararını ispat etmesi gerektiği, davacının delilleri arasında olay tarihinden hemen sonra yapılmış bir analiz raporunun veya tutulmuş bir tutanağın bulunmadığı, davacının yalnızca davalıya ayıp ihbarında bulunduğu, Mahkemece alınan bilirkişi raporları ile içecek içerisinde bulunan cisimlerin hangi aşamada içerisine girdiğinin tespit edilemeyeceğinin mütalaa edildiği, bu şekilde davacı tarafından davalının içeceği ayıplı şekilde teslim ettiğinin ve bu nedenle uğradığı zararın ispat edilemediği, Mahkemece ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu anlaşılmıştır.Sonuç itibariyle mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğu ve kararda kamu düzenine aykırılık da bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5‬0 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.