Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1888 E. 2022/1960 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1888 Esas
KARAR NO: 2022/1960 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/184 Esas – 2020/474 Karar
TARİHİ: 08/09/2020
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalıdan satın alacağı mallar için 21.12.2018 tarihli, … sıra nolu ve 138.000,00 TL tutarlı çeki davalıya tevdi ettiğini fakat müvekkiline teslim edilmesi gereken malların teslim edilmediğini, davalının ilgili çeki diğer davalı …’na teminat amaçlı olarak verdiğini fakat çekin teminat fonksiyonunun bulunmadığını, bu nedenle çekte rehin cirosunun bulunmasının mümkün olmadığını beyanla müvekkilinin davalılara borcunun bulunmadığını tespitine, dava konusu çekin hükümsüzlüğü ile iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin adresinin Başakşehir/İstanbul olması sebebiyle mahkemenin yetkisiz olduğunu, müvekkilinin davacıya mal satarak teslim ettiğini, bunun karşılığında çek alındığını fakat çekin karşılıksız çıktığını, müvekkilinin mağdur olduğunu ve davacının kötü niyetli olarak davayı ikame ettiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; davalı … Ltd. Şti. ile müvekkili banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin kullandığı krediyi ödeme amacıyla müvekkiline huzurdaki davaya konu çeki tevdi ettiğini, ancak çekin karşılıksız çıktığını, bu nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, müvekkilinin davacı ile diğer davalı arasındaki ticari ilişkinin tarafı olmadığını, çeki iktisap eden iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu, çekin aradaki hukuki ilişkiden soyut ve mücerret bir kıymetli evrak olduğunu, müvekkiline karşı diğer davalı ile olan ticari ilişkiye bağlı sebeplerin ileri sürülemeyeceğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 08/09/2020 tarih 2018/184 Esas 2020/474 Karar sayılı kararında; “Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Huzurdaki davada yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ispat külfetinin kural olarak davacı tarafa ait olduğu, ispat yükü kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesinin olmaması halinde, var ise taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi yazılı delil başlangıcı olarak sayılabilecek birtakım belgelerin dosyaya sunulması ile iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale gelebileceği ancak davacı tarafça dosyaya bu yönde herhangi bir delil ibraz edilemediği, bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası açan davacı borçlunun temel alacağın mevcut olmadığını, – karinenin aksini – hem taraflar arasındaki temel ilişkiyi hem de temel ilişkideki bir nedenle senedin bedelsiz kaldığını ispatla mükellef olduğu, ( Ankara BAM 22. HD 2018/1957E. 2020/874 K. 10.07.2020 ), mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere; davacı şirket kayıtlarında davalı tarafın alacaklı olarak göründüğü, davalı tarafından düzenlenen tüm faturaların davacı taraf kayıtlarında ve tarafların vergi dairesine yaptıkları bildirimler üzerine düzenlenen BA/BS formlarında yer aldığı, bu haliyle taraflar arasında mal alım satımına ilişkin ticari bir ilişkinin mevcut olduğu ancak davacı taraf ticari defter ve kayıtları ile BA/BS formları dikkate alındığında davalı tarafça davacıya mal tesliminin gerçekleştirildiğinin ispat edildiği, bu nedenle yemin delilinin davacı tarafa hatırlatılmasının davanın esasına etkili olmayacağı ve davacının çekin bedelsizliği iddiasını usulüne uygun olarak kanıtlayamadığı anlaşılmakla; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.”gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/184 E. sayılı dosyasına ilişkin 23.01.2020 tarihli duruşmada tarafların 2018 yılına ait defter kayıtları ile evrakların mali müşavir bilirkişi tarafından incelenmesine karar verildiğini, karara istinaden 21.02.2020 tarihinde dosyada bilgileri mevcut serbest muhasebeci mali müşavir …’a dava dosyasının teslim edildiğini, ancak 10.08.2020 tarihli dilekçelerinde ileri sürdükleri sebeplerle bilirkişinin reddinin gerektiğini, müvekkiline ait defter ve belgelerin yerinde incelenmesi talebine istinaden bilirkişi tarafından inceleme yapılmak üzere 29.07.2020 tarihinde gelineceğinin söylendiğini, 27.07.2020 tarihinde bilirkişinin gönderdiği e-maille müvekkiline ait belli belge ve bilgileri taraflarından talep ettiğini, mahkemenin ara kararına istinaden 2018 yılına ait tüm defter ve kayıtlarla tüm evrakların incelenmesi gerekirken bilirkişinin detaylı incelemeden kaçındığını, yalnızca ticari defterlerin açılış kapanış onaylarının görüntülerini ve excel formatındaki cari hesabın ekstrelerini istediğini, incelemeye geleceği 29.07.2020 günü bilirkişiyle yaptıkları telefon görüşmesinde ”ticari defterlerin tamamını incelemesinin mümkün olmadığını, böyle bir incelemenin çok vaktini alacağını, yalnızca davacı müvekkili ile davalı arasında düzenlenen birkaç faturanın yeterli olduğunu, bu sebeple incelemeyi ileri bir tarihte yapacağını” söylediğini, bilirkişilik görevini yerine getirme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, 29.07.2020 tarihli e-maille davacı müvekkili ile davalı arasındaki 65 adet faturanın 06.08.2020 tarihinde yapılacak incelemede hazır edilmesini istediğini, davacı müvekkili tarafından davalıya verilen çekin karşılığı olan malların davalı tarafından teslimatının yapılmaması nedeniyle davacı müvekkilinde bulunması olanaksız faturaların ibrazını yapılan açıklamalara rağmen talep ettiğini, kararlaştırılan tarihten farklı bir tarihte bilirkişinin inceleme yapmak üzere geldiğini, inceleme tutanağında ibrazı istenen belgelerin tamamının hazır edilmesine rağmen, birkaç dakika belgeleri üstünkörü incelediğini, birkaç da fotoğraf çekerek adresten ayrıldığını, yapması gereken incelemenin kapsamını bilmeyen bilirkişinin, tarafların 2018 yılına ait tüm defter ve kayıtlarla tüm evraklarının incelenmesine karar verilmesine rağmen ısrarla müvekkilinin 2019 yılına ait ticari defterlerinin ibrazının yapılmamasının sebebini sorduğunu, 2019 yılı Şubat ayında müvekkili şirketin tasfiye edildiğini, bilirkişi tarafından ısrarla 2019 yılına ait cari hesap ekstrelerinin inceleme konusu olmamasına karşın talep edildiğini, işbu sebeplere dayandırdıkları bilirkişinin reddi talebinin 5 nolu celsenin 2 nolu ara kararıyla reddedildiğini, red talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilerek bilirkişi raporunun esas alındığını, davalı tarafından ticari defterlerin ibraz edilmediğini, buna rağmen müvekkili aleyhinde tespitlerde bulunularak, müvekkili aleyhine hüküm kurulduğunu, defter sahibinin davalı olduğunu, defterleri koruma ve usulüne uygun tutma zorunluluğu göz önüne alındığında, ibraz edilmemesi sebebiyle sahibi aleyhine delil teşkil ettiğinin açık olduğunu, müvekkilinin kendisi lehine delil niteliği taşıyan işbu defterlere istinaden aleyhine hüküm kurulmasının isabetsiz olduğunu ve yeniden hüküm kurulması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda çeşitli isim ve imzaların bulunduğu sevk irsaliyelerinin davalı tarafından ibraz edildiğinin belirtilmesine karşın, ilgili raporun ekinde yalnızca excel formatında düzenlenmiş bir tablo dışında, irsaliye veya faturalara ilişkin herhangi bir görüntünün olmadığını, bu itibarla dosyada mevcut olmayan faturalardan ve sevk irsaliyelerinden bahisle davalı tarafça davacı müvekkiline mal tesliminin gerçekleştirildiği hususunun kabulünün taraflarınca mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesine sunulan itiraz dilekçesinde ilgili fatura ve sevk irsaliyelerinin mevcut olmadığı belirtilerek, dosyaya sunulması talep edilmişse de bu talebin dikkate alınmadığını, faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olmasının sadece o faturanın miktar ve fiyat yönünden münderecatını kabul anlamını taşıdığını, o faturada yazılı malın alıcıya daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmediğini, satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ispat etmesinin zorunlu olduğunu, ispat külfeti altındaki davalı tarafından bu hususun ispat edilemediğini, ispat külfetinin davacı müvekkil üzerine bırakılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı tarafından düzenlenen tüm faturaların davacı taraf kayıtlarında yer aldığının belirtildiğini, davacı müvekkili ile davalı şirketin beyaz eşya ticareti sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkiline toptan ürün sağlayan davalı şirket ile aralarında uzun yıllardır süregelen bir alım- satım ilişkisinin söz konusu olduğunu, beyaz eşya ticareti sektöründe, bu alanın tabiatı gereği bedeli ödenerek alıcı tarafından satın alınan ürünlerin sağlayıcı/satıcı depolarında uzunca bir süre muhafaza edilmeye devam edildiğini, talebin ve kârın durumuna göre ihtiyaç dahilinde alıcının önceden bedelini ödemiş olduğu bu ürünlerin satışı yapılmak üzere alıcının mağazasına ilerleyen tarihlerde getirildiğini, faturanın düzenlenip alıcıya verilmesi ile malların tesliminin (ticari örf gereği) farklı zamanlarda yapıldığını, ticari örf ve uygulama gereği önden yüklemeli alışveriş yapıldığını, işbu nedenle davalı tarafından davacıya verilen ancak ilerleyen bir tarihte teslim edilmesi kararlaştırılan mallara karşılık düzenlenen faturanın kabulünün ve bu faturaların davacı tarafından ticari defterlerine işlenmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu, karşılıklı güven içinde uzun yıllardır süregelen alım-satım ilişkisi ile ticari hayatın örfü ve doğası gereği bilhassa davacı ve davalı tarafların içinde bulundukları sektörde sıklıkla rastlanan bu durum göz ardı edilerek, faturaları ticari defterine kaydeden davacı müvekkiline faturaların içeriği olan malların teslim edilmediğinin ispat yükünün yükletilmesi ve işbu davanın reddedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğunun kabul edileceğini, uyuşmazlık noktasının malların teslimine ilişkin olduğunu, ticari örf gereği uygulama önden yüklemeli olup salt fatura düzenlenmesinin ve bu faturaların tarafların ticari defterlerinde yer almasının malların teslim edildiğini göstermediğini beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, avans olarak verildiği iddia edilen çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve çekin iptali talebine ilişkindir. Davacı, … Avcılar Şubesi’ne ait lehtarı davalı … olan, 21.12.2018 tarihli ve 138.000 TL bedelli çekin davalı …’ne aralarındaki ticari ilişki nedeniyle, mal alımından önce avans olarak verildiği, davalı tarafından herhangi bir mal teslim edilmediği, çekin karşılıksız kaldığı, çekin davalı tarafından diğer davalı bankaya teminat çeki olarak verildiği, teminat fonksiyonunun bulunmadığından bahisle çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalılar davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.Mahkemece çekin ibraz tarihindeki sureti dosyaya celp edilmiş, davalı … Ticaret Ltd. Şti. tarafından ciro edilerek davalı …’na verildiği, yazı cevabına göre davalı … Ltd. Şti. tarafından ibraz edildiği ve karşılıksız çıktığı anlaşılmıştır. Davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanan mali bilirkişi raporunda, davacının dava tarihi itibariyle davalıya 1.562.344,20 TL borçlu olduğu, her ne kadar söz konusu borç davacı şirket ortağı hesabına virmanlanarak hesap bakiyesi sıfırlanmış ise de, yapılan işlemin dayanaksız olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi tarafından sunulan raporda, usul ve yasaya uygun inceleme yapıldığı, raporun denetime elverişli olduğu, rapor ekinde incelemeye dair belgelerin bulunduğu, davacı tarafından bilirkişinin reddi sebebi olarak ileri sürülen hususların soyut ve gerçeğe uygun olmadığı anlaşıldığından Mahkemece bilirkişinin reddi talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacı tarafın bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı, davaya konu çekin avans çeki olduğunu iddia etmiş olduğundan ispat yükü kendisine ait olup, dava tarihi itibariyle davalıya borçlu olduğunu gösterir ticari defter ve kayıtlarının aksine çekin avans çeki olduğu, peşin satış yapılmadığı ve malların teslim edilmediği iddiasını ispatlayamamıştır. Dava konusu çek davalı … Ltd. Şti. tarafından ciro edilerek diğer davalı bankaya verilmiştir. Çek üzerinde teminat olarak verildiğine dair bir ibare olmadığı gibi buna dair sunulmuş yazılı bir delil de bulunmamaktadır. Davalı banka çekin tarafına diğer davalı tarafından kredi borcunun ifası amacı ile verildiğini beyan etmiştir. Davacının çek karşılığında mal teslimi yapılmadığına yönelik iddiası davalı … Ltd. Şti. ile arasındaki ticari ilişkiye dayandığından şahsi defi niteliğinde olup TTK’nın 818/1-e maddesinin atfı ile 687. maddesi uyarınca, çeki iktisabında kötü niyetli olduğu iddia ve ispat edilemeyen davalı bankaya karşı ileri sürülmesi de mümkün değildir. Bu minvalde Mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun, davacının istinaf başvurusu ise haksızdır.Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 22/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.