Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1874 E. 2023/512 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1874 Esas
KARAR NO: 2023/512 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/11/2020
DOSYA NUMARASI: 2019/176 Esas – 2020/475 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’a olan alacağın ödenmesi için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ödeme emri gönderildiğini, davalı tarafın ödeme emrine haksız yere itiraz ettiğini, borçlunun itirazının haksız olduğunu, borcunu ödememek için zaman kazanmaya yönelik olduğunu, itirazın hukuki mesnetten yoksun ve haksız olması nedeniyle itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının icra takibinde ve dava dilekçesinde cari hesap alacağı olan 41.481,89 TL lik alacağının hangi faturalardan ve cari hesabın hangi yıllara ait olduğunun belgelenmediğini, hangi faturalara karşılık ödeme yapılmadığını gösteren belge olmadığını, davalı şirketin 104,51 TL cari hesap alacağı olduğunun görüleceğini, davacı şirket tarafından davalıya tebliğ edilen başka bir faturanın olmadığını ileri sürmüş ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/11/2020 tarih ve 2019/176 Esas – 2020/475 Karar sayılı kararı ile; “……Tarafların ticari defter kayıtlarında yapılan tetkik neticesinde davacının alacağı olduğu, işbu alacağın ticari defterler kapsamında likit (bilinebilir) mahiyette bulunduğu gözetilerek İcra İflas Kanunu madde 67/2 uyarınca asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesi kararlaştırılmış olup taleple bağlılık ilkesi gereği takibin yasal faiziyle devamına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜNE; 2-İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyasına yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, duran takibin 41.481,89 TL üzerinden ticari faizi ile birlikte DEVAMINA, 3-Asıl alacak olan 41.481,89 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mecidiyeköy Vergi Dairesi tarafından 13.03.2020 tarihinde gönderilen BA-BS Formları incelendiğinde davalı müvekkil firma tarafından ihtilafa konu malların vergi dairesi nezdinde bildirilmediğinin görüleceğini, 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin “Bildirime Konu Alış/Satışlar ve Hadler” başlıklı 1.2’nci bölümünde, “Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu,müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi,sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir.” denilmekte olduğunu, Bahse konu Tebliğin “2-Bildirimlerin Dönemi ve Verilme Süresi” başlıklı 2’nci bölümün “Dönemi” başlıklı (2.1.) bendinde; “Yükümlülük kapsamındaki mükelleflerin mal ve/veya hizmet alış/satışlarının aylık dönemler itibariyle bildirilmesi gerekmektedir. Mal ve/veya hizmet alış/satışlarının bildirilecekleri aylık dönemler, bunlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak belirlenir.”, hükmünün yer almakta olduğunu, Dolayısı ile vergi mükellefi olan her şirketin, mal ve/veya hizmet alış satışlarını kanunun düzenlediği şekilde ve zamanda vergi dairesine bildirmekle yükümlü olduğunu, eksik veya hatalı bildirim yapılmaması halinde ise vergi usulsüzlük cezası verilmekte olduğunu, Yerel Mahkemeye tebliğ edilen Ba-Bs formlarına bakıldığında müvekkil davalı şirketin usulüne uygun olarak teslim alınan malları bildirdiğinin görüleceğini, ancak formlar davacı şirket ile karşılaştırıldığında kendilerine teslim edildiği iddia edilen ve ticari defterlerinde de fatura kaydı bulunmayan alkollü içeceklerin kaydının Ba-Bs formlarında bildirilmediğinin görüleceğini, Davacının takip dayanağı ve işbu davada delil olarak sunulan faturaların üzerindeki imzalara itiraz ettiklerini, ayrıca davacının müvekkil şirketin fatura teslim tarihinde sigortalı olarak çalıştığı çalışanlarının SGK dökümünü talep ettiğini, Yerel Mahkemeye dilekçelerinin ekinde, malların teslim edildiği iddia edilen tarihteki SGK dökümü ile çalışanlarının imzalarını gösterir noter onaylı imza beyannamelerinin arz edildiğini, Bilirkişi raporunun ekinde sunulan irsaliye faturaları ve veresiye fişleri üzerindeki imzalar ile mahkemeye arz ettikleri imza beyannamelerinin karşılaştırılmasının isabetlice yapılmadığını, Davacı şirket tarafından ise faturaları imza eden … adlı şahsın o döneme ait SGK dökümünü, özellikle işten çıkış tarihini gösterir SGK çıkış formunu ve resmi imzasını gösterir imza beyannamesinin bir örneğinin mahkemeye sunulmasını talep etmelerine rağmen bu talebin yerine getirilmediğini, Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılacağını, ancak aşağıdaki nedenlerle itiraza konu malların teslim edilmediğini gösterir tüm şartların ortada olduğunu, – İtiraza konu faturaların usulüne göre kendilerine tebliğ edilmediğini ve ticari defterlerinde kaydının bulunmadığını, – İtiraza konu faturalar üzerinde yer alan kaşe ve imzaların yetkili çalışanlarının imzaları ile aynı olmadığını, – İtiraza konu malların davalı şirketin Ba-Bs formlarında kayıtlı olmadığını, – Delil olarak sundukları mutabakatlı faturaların hiçbirinde tarafların kaşe ve imzası bulunmadığını, – İtiraza konu mallar için müvekkil şirket tarafından vergi beyanı yapılmadığını, Yukarıda sayılan tüm maddeler ele alındığında 11/01/2005 tarihinden itibaren ticaret yapan işletmenin bu hususta bir usulsüzlük yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kaldı ki taraflar arasında uzun yıllardan beri ticari ilişki devam etmekte olduğunu, her alışverişte fatura alındığını ve kredi kartı ile ödeme yapılarak veresiye fişinin teslim alındığını, Ancak yıllardan beri devam ilişki içerisinde hiçbir faturada veya veresiye fişinde kaşe ve imza yer almadığını, nedense sadece ihtilaflı faturaların kaşelendiğini ve imzalandığını, hatta davalı müvekkil şirketin de ticari ve vergi kayıtlarında sadece ihtilaflı faturaların kayıt altına alınmadığını ve bu durumun da ilginç olduğunu, Yargıtay Kararında (11. HD., T. 5.5.2005, E. 2004/7832, K. 2005/4738), davacı taşıyanın taşıma işini gereği gibi yapmadığının mahkemece tespit edilmiş olduğunun da belirtilmekte olduğunu, sonuç itibariyle taşıma işinin yerine getirildiğinin ispat yükünün, davacı taşıyan üzerinde olduğunu, Bir başka Y. 19. HD.’nin 15.7.2013 tarihli kararının ise; “Yerel mahkeme kararının gerekçesinde; “Dava konusu faturaların ticari defterlerinde kayıtlı olması malın teslim edildiğini göstermez.” şeklindeki ifadeyi içerdiğini, oysa faturaların tarafların ticari defterlerine kayıtlı olmasının (özellikle satın alanın ticari defterlerine kaydedilmiş olmasının ) faturalar kapsamındaki malların teslim edildiğine karine teşkil edeceğini, örneğin satış sözleşmelerinde malın teslim edildiği hususunun, teslim makbuzu, sevk irsaliyesi, irsaliyeli fatura ile ispat edileceğini, kuşkusuz bu belgelerin imzalı ve de imzaların alıcıya veya alıcının çalışanına ait olması gerektiğini, Malların teslim edildiğinin ispatının, ancak faturanın alıcının ticari defterlerine kaydı ile mümkün olacağına ilişkin karar verildiğini, yine aynı şekilde malların teslim edildiğinin ispatı irsaliyeli fatura gibi belgelerin alıcı veya alıcının çalışanı tarafından imzalanmış olması gerektiğini, Daha önce Yerel Mahkemeye sundukları Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/11388 E – 2015/14640 K sayılı kararının “…. teslim alan imzası bulunmadan sadece kaşenin bulunması malın teslim edildiği anlamına gelmediği ” ifadesini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin menfi tespit davası kararının ise; “…Satım sözleşmesi hükümleri gereğince satıcının malın teslimini kanıtlaması gerekir. İspat yükü satıcı konumunda bulunan davalıdadır. Davalının, iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerekir. Faturanın sadece davalı satıcının defterinde kayıtlı olması malın teslimine karine teşkil etmez. ” ifadesini içermekte olduğunu, Faturadan söz edebilmek için taraflar arasında daha önceden akdi bir ilişkinin varlığının zorunlu olduğunu, ancak akdi ilişkinin sadece fatura ile ispatlanamayacağını, diğer delillerin de faturayı teyit etmesi gerektiğini, fatura ile beraber sevk irsaliyesi ile teslimin gerçekleştiğinin de ortaya konulması ve fatura üzerindeki imzanın da ispat hukuku bakımından şirket yetkilisi veya yetkili çalışanları tarafından imzalanmış olması gerektiğini, faturanın usulüne uygun olarak düzenlenmiş olması halinde delil olarak kabul edilen bir belge olması nedeni ile usulüne uygun olarak da imzalanması gerektiğini, Sonuç olarak dava dosyasına sunulan, bilirkişi tarafından ibraz edilen raporun tarafların yine sadece ticari kayıtlarına ilişkin olduğunu, dosya içerisinde mevcut evraklardan da görüleceği üzere davacı şirketin malların teslim edildiğini kanıtlayan irsaliye faturası haricinde herhangi bir belge sunamadığını, faturalar üzerindeki imzaların dosyaya sunulan imza beyannamelerinde yer alan imzaların aynısı olmadığını, kaldı ki imzaların birbirleri ile benzerliği de bulunmakta olduğunu, daha önce ek olarak sundukları 2018 yıllarına ait tüm faturalarda görüleceği üzere mal alındığı gibi ödeme yapıldığını, veresiye fişi alındığını ve imzasız olarak irsaliye fişi teslim alındığını, ancak ihtilafa konu faturalar imzalandığında ise, mal teslim edilmemiş olmasına rağmen şirket kaşesi basıldığını ve kim olduğu belirsiz kişilerce imzalandığını ve yine veresiye fişi kesildiğini, işbu denetime elverişli bulunmayan ve kendileri tarafından eksik ve araştırılması gereken hususları bildirilen raporlara uyularak, itirazın iptali yönünde karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil etmekte olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen ortaya çıkacak sair nedenlerle; – İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/176 E. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde ‘kaldırılması’ ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini, – Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı müvekkilinin alkollü içecekler üzerine faaliyet gösteren şahıs şirketi olduğunu, davacı ile davalı arasında ticari ilişkiye dayalı işlemler yapıldığını ancak davacının iddia ettiği gibi müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı hem icra takibinde hemde dava dilekçesinde cari hesap alacağı olan 41.481,89 TL’lik alacağının hangi faturalara dayandırdığını, cari hesabın hangi yıllara dayandırdığını, hangi iş karşılığında kesilen ve tebliğ edilen faturalara istinaden ödemelerin yapılmadığını gösterir veya belirtir herhangi bir delil veya belge sunmadığını ileri sürmüştkür.Taraf ticari defterleri incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden kök ve ek rapor alınmış,bilirkişi raporunda; davacının ticari defter ve kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalıdan 41.481, 89 TL. Alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerine göre ise 104,51 TL. Borçlu olarak gözüktüğü, taraf ticari defterleri arasındaki farkın ise davacının BS formu ile vergi dairesine bildirip davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 41.377,93 TL. ‘lik 4 adet faturadan kaynaklandığı, bu faturaların davalı tarafından BA formu ile de vergi dairesine bildirilmemiş olduğunu, 4 adet irsaliye faturaların teslim alan kısmında davalı kaşesi ve imzasının bulunduğu belirtilmiştir.Davalı vekili bilirkişi kök ve ek raporlarına karşı itirazlarını içerir verdiği beyan dilekçelerinde, bilirkişi raporunun ekinde sunulan itiraz edilen irsaliye faturaları ve veresiye fişleri üzerinde yer alan kaşe ve imzaların müvekkiline ve yetkili çalışanlarına ait olmadığını, itiraza konu faturaların davalı firmanın BA formlarında kayıtlı olmadığını, ihtilafa konu faturlar üzerinde imza incelemesi yapılması için imza konusunda uzman bilirkişiye dosyanın tevdi edilmesini talep ettiği, mahkemece 23/11/2020 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca davalı vekilinin bilirkişi ek raporuna karşı itirazlarının reddine karar verildiği halde istinafa konu karar gerekçesinde davalı vekilinin imza itirazına yönelik değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.Davalı taraf, borcu olmadığını, irsaliye faturalardaki malları teslim almadığını ve faturalardaki imzanın davalı ve çalışanına ait olmadığını savunmuştur. Satış işleminde davacı tarafın, mal teslimini kanıtlaması gerekir. Bununla birlikte, taraf ticari defter ve kayıtları arasındaki farkın sebebi olan 4 adet irsaliye faturalar üzerinde yer alan kaşe ve imzaların davalıya ait olduğu noktasında da ispat yükü davacı taraftadır.Bu durumda mahkemece, bilirkişi raporunda belirtilen davacı defterlerinde kayıtlı olup davalı defterlerinde kayıtlı olmayan 4 adet irsaliye faturalarının aslının davacı tarafından dosyaya ibrazının sağlanarak belge asıllarının mahkeme kasasına alınıp davacı tarafından dosyaya sunulan sevk irsaliyelerinde yer alan kaşe ve imzaların davalıya ait olup olmadığının tesbiti yönünde davalı tarafa isticvap davetiyesi çıkartılarak irsaliye faturalarındaki imzanın davalıya veya çalışanına ait olup olmadığı hususlarında beyanının alınması, imza inkarı halinde davalının irsaliye faturaların tanzim tarihlerinden öncesini içeren emsal imzalarının bulunduğu belge asıllarının dosyaya getirtilip imza incelemesi yaptırılarak, mal teslim olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2020 tarih ve 2019/176 Esas – 2020/475 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.