Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1861 E. 2023/337 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1861 Esas
KARAR NO: 2023/337 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/07/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/960 Esas – 2020/284 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Doğan Takip Sonrasında Açılmış)
KARAR TARİHİ: 02/03/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişkide davalının müvekkilinin tedarikçisi durumunda olduğunu, davalıdan ürün satın alındığını ve alınan mal karşılığının bazen çek, bazen de nakit olarak ödendiğini, ticari ilişki kapsamında davalıya teslim edilen ve davalı tarafça İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına konu edilen çeklerden ötürü müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını, söz konusu çeklerin davalıya verildiğini, bu çeklerin bir kısmının keşidecisinin müvekkili, bir kısmının da müşterilerden ciro yoluyla alınan çekler olup ödeme maksadıyla davalıya teslim edildiğini, keşidecisinin müvekkili olduğu çeklerin bir kısım olumsuzluklar nedeniyle ödenemediğini, aynı şekilde müşterilerden ciro yoluyla alınıp davalıya verilen bir kısım çeklerin de ödenememesi üzerine davalı ile anlaşıp bu çeklere karşılık yeni çekler verildiğini, ayrıca nakit ödemede yapıldığını, ancak aralarındaki güven ilişkisi nedeniyle takibe konu edilen çeklerin iade alınmadığını, yapılan ödemelere rağmen davalının kötü niyetli olarak çekleri iade etmediği gibi takibe konu ettiğini, ayrıca taraflar arasında 31/12/2016 tarihi itibariyle mutabakat sözleşmesi imzalandığını ve bu tarih itibariyle müvekkilinin davalıya 108.615,99 TL.borçlu olduğunun da açıkça belirtildiğini, bu tarih sonrasında mal alışverişi gerçekleşmediğini, davalının düzenlediği tüm fatura ve ödemelerin müvekkilinin defterlerinde kayıtlı olduğunu belirterek, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına konu çeklerden ötürü takip konusu asıl alacak yönünden davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ve davalının %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı tarafça, süresinde cevap dilekçesi ibraz edilmemiş, davalı vekili duruşmalarda, sunulan mutabakat metninin dava konusu çeklere ilişkin olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/07/2020 tarih ve 2018/960 Esas – 2020/284 Karar sayılı kararı ile; “….Mahkememizin 02/10/2019 tarihli duruşma ara kararında davacıya kesin süre verilirken sonuçları da hatırlatılmış olup, davacı kesin süreden ve inceleme için tayin edilen günden çok sonra, izleyen duruşmadan 2 gün önce ücreti yatırmıştır. HMK 94 maddesinde kesin süre ve sonuçları düzenlenmiş olup, hakim de tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir, bu durumda aynı maddenin 3.fıkrası gereği kesin süre içinde yapılması gereken işlemi süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar, davacı bilirkişi ücretini izleyen duruşmaya 2 gün kala yatırmakla hem kesin süreyi kaçırmış hemde yargılamanın uzamasına sebebiyet vermiştir. Mevcut deliller itibariyle de davacı takibe konu edilen çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadığını ispat edememiş durumda olduğundan davanın reddine karar verilmiş, ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olup davalının alacağını almasında bir gecikme söz konusu olmadığından davalı lehine tazminata hükmedilmeyerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-İSPATLANAMAYAN DAVANIN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin 02.10.2019 tarihli celsesinde “tarafların 2016-2017-2018 yıllarına ait tüm ticari defter ve dayanak kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına, tarafların ticari defter ve dayanak kayıtları üzerinde mahkememiz kaleminde 01/11/2019 günü saat 10:30 itibariyle yapılmasına, Bilirkişi için 1.500,00 TL ücret taktirine, davacı tarafça duruşma zaptının tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde mahkeme veznesine depo edilmesine, “karar verildiğini, Müvekkili tarafından davaya konu ticari defterlerin 01.11.2019 tarihinde mahkeme kaleminde hazır edildiğini, fakat dosyaya bilirkişi ücretinin yatırılmamış olması sebebiyle defterlerin mahkeme kalemince kabul edilmediğini, müvekkilin ekonomik sıkıntılar çekmesi sebebiyle bilirkişi ücretini süresinde yatıramadığını, bu hususun mahkemeye 13.01.2020 tarihli dilekçeleri ile bildirildiğini, ayrıca müvekkili tarafından bilirkişi ücretinin celse arasında 13.01.2020 tarihinde mahkeme dosyasına yatırıldığını, yani bir sonraki celse gelmeden ücretin yatırıldığını, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu olmadığının tespiti için kendileri tarafından ticari defter incelemesi talep edildiğini, taleplerinin mahkemenin 15.01.2020 tarihli celsesinde reddedildiğini, 15.01.2020 tarihli celsede taraflara esas hakkındaki tahkikatın sonlandırıldığının tefhim edildiğini ve sözlü yargılama için duruşma günü tayin edildiğini, duruşmada verilen ara karar üzerine 21.02.2020 tarihli dilekçeleri ile sonrasında mahkeme dosyasına göndermiş oldukları dilekçelerinde ara karardan dönülmesinin talep edildiğini, mahkemece taleplerinin reddedilerek 01.07.2020 tarihinde davanın reddine karar verildiğini, Kesin sürenin temel amacının yargılamada çabukluğu sağlamak, taraflarca yargılamanın lüzumsuz yere uzatılmasının önüne geçmek olduğunu, bu sebeple mahkemece verilen kesin sürede her ne kadar müvekkili ekonomik nedenler ile delil avansını yatırmadı ise de celse arasında bu bedeli mahkeme veznesine depo ettiğini, bu şekilde hem yargılamanın uzamadığını hem de kesin süreden beklenen maksadın hasıl olduğunu, buna rağmen mahkemenin ret kararı vermesinin müvekkilinin mağduriyetine neden olacağını, Davacı müvekkili şirketin, davalı takip alacaklısı ile olan ticari ilişkisindeki tüm işlemleri ticari defterlerine işlediğini, ticari defterler incelendiğinde davalı şirketin müvekkili şirketten alacağı olmadığının açıkça görüleceğini, müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmamasına rağmen 469.869,02 TL alacaktan sorumlu tutulduğunu, davanın ispatı bakımından bilirkişi incelemesi yapılması zorunlu iken bilirkişi incelemesi yapılmayarak ret kararı verilmesinin hak ve nefasete aykırı olduğunu, HMK’nın 137/1. maddesi uyarınca dilekçelerinde belirttikleri deliller toplanmadan yargılamada bir sonraki aşamaya geçilemeyeceğini, tarafların ticari defterleri üzerinde defter incelemesi yapılmadan ve bilirkişi raporu aldırılmadan mahkemenin davanın reddi yönünde hüküm kurması sebebiyle hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, 6100 Sayılı HMK’nın Hukuki Dinlenilme Hakkı başlıklı 27. maddesinin 2/b bendinde belirtilen “…. ispat hakkı”nın, delil sunma hakkı olup, tarafların her türlü delili sunma ve delillerinin toplanılmasını isteme hakkına karşılık geldiğini, kendileri tarafından, ticari defterlerin inceleneceği gün ve saatte ticari defterlerinin mahkeme kaleminde hazır edildiğini, bilirkişi incelemesinden vazgeçtiklerine dair bir beyanları olmadığını, mahkemede ikame edilen davada bildirmiş oldukları delillerin tamamı toplanmadan, dosya bilirkişiye tevdi edilmeden davanın reddi yönünde hüküm tesis edilmesi nedeniyle müvekkilinin büyük bir hak kaybı yaşayacağını, müvekkilinin ödediği bir borcun tekrardan borçlusu yapılarak davalının haksız yere zenginleşmesine sebebiyet vereceğini (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2014/5852 Esas – 2015/2020 sayılı kararı), Mahkemenin gerekçeli kararında müvekkilinin yargılamanın uzamasına sebebiyet verdiğini gerekçe gösterdiğini, halbuki müvekkili şirketin inceleme tarihinde ticari defterlerini kalemde hazır ettiğini, bilirkişi ücretini ise bir sonraki celseden önce mahkeme veznesine depo ettiğini, yani aslında inceleme yapılsa idi celse bile atlanmayacak iken bu durum nazara alınmadan aşırı şekilci anlayışla bu yönde haksız karar verilmesinin müvekkilini bir defa daha mağdur edeceğini belirterek, dosya kapsamında müvekkilinin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmadan verilen mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibinden borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına dayanak çeklerin davalıdan tedarik edilen mallara karşılık ödeme için verildiğini, çeklerin bir kısmının keşidecisinin müvekkili, bir kısmının ise müşteri çekleri olduğunu, bu çeklerin ödenememesi üzerine davalı ile anlaşıp bu çeklere karşılık yeni çekler verildiğini, ayrıca nakit ödemede yapıldığını, ancak güven ilişkisi nedeniyle takibe konu edilen çeklerin iade alınmadığını, yapılan ödemelere rağmen davalının kötü niyetli olarak çekleri iade etmediği gibi takibe konu ettiğini, taraflar arasında 31/12/2016 tarihi itibariyle mutabakat sözleşmesi imzalandığını ve bu tarih itibariyle müvekkilinin davalıya 108.615,99 TL borçlu olduğunu, bu tarih sonrasında mal alışverişi gerçekleşmediğini belirterek, müvekkilinin söz konusu takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. 31.12.2016 tarihli mutabakat mektubu hakkında davalı şirket yetkilisi isticvabında, mutabakat mektubundaki tutarın cari hesap alacağı olduğunu, çeklerle ilgisi bulunmadığını, çek bedellerinin ödenmediğini beyan etmiştir. Davalı vekili 12/06/2019 tarihli duruşmada, dava dilekçesi ekinde yer alan ödeme belgeleriyle takip konusu borcun ödendiği iddiasını kabul etmediklerini, sunulan mutabakat metninin dava konusu çeklere ilişkin olmadığını beyan etmiştir. Çek bir ödeme aracı olup, illetten mücerrettir. Davacının öncelikle, takibe dayanak çeklerin, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan borcun ödenmesi için verildiğini, iddiasına göre bu çekler yerine tekrar çek verildiğini ispatlaması gerekir. Delil olarak dayanılan mutabakat metninde cari hesap borcu belirtilmiş, ancak dava konusu çeklere herhangi bir atıf yapılmamıştır. Davacı, davalı ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmamış olup, kendi ticari defterlerindeki var ise lehine kayıtlar iddiasını ispat için yeterli değildir. Bu hali ile, davacı ticari defterlerinin incelenmemesi sonuca etkili olmayıp, yemin deliline de dayanılmadığından davanın reddine dair verilen mahkeme kararı usul ve yasaya uygundur. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcının istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.732,30.TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.552,40.TL’nin talep halinde davacıya iadesine,5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 02/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.