Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1860 E. 2022/1904 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1860 Esas
KARAR NO: 2022/1904 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/786 Esas – 2020/227 Karar
TARİH: 03/07/2020
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı şirket arasında 10.01.2015 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin sözleşme doğrultusunda piyasasında pazarlaması için ürünlerinden teslim yapmadığını, söz konusu sözleşmenin yapıldığı gün davalı şirket yetkilisinin müvekkilinden sözleşme kapsamında müvekkilin davalı şirkete verebileceği olası zararların müvekkilinden talep ve tahsilinin teminatı olmak üzere 10.01.2015 keşide tarihli 10.000,00 TL. bedelli, vade kısmı boş bir teminat senedi aldığını, davaya konu bono üzerinde boş olan vade kısmının tanzim tarihinden oldukça uzun süre sonra, taraflar arasında vade tarihine ilişkin bu yönde herhangi bir sözleşme de bulunmadığı halde davalı şirket yetkilisince kendi takdirine göre doldurulduğunu, imzalandığı tarihte boş olan vade kısmına 04.01.2017 tarihi yazılarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, davalı şirketin söz konusu senede dayalı olarak açtığı icra takibinin müvekkilinin mağduriyetine yol açtığını, davaya konu icra takibinin teminatsız veya mahkemece takdir edilecek uygun bir teminatla mahkeme veznesine depo edilmesi kaydıyla tedbiren durdurulması, takibe konu senedin bono vasfının bulunmaması nedeniyle bu durumun tespiti ve müvekkilinin davalı tarafa ne söz konusu bayilik sözleşmesi ne de bir başka sebeple herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitiyle, davalı tarafın müvekkil hakkında açtığı dava konusu takibin iptaline ve davalı tarafın takibi kötü niyetle açmış olmasından dolayı takibe konu hak ve alacağın toplam miktarının % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, bahse konu senedin müvekkil şirket kayıtlarında yapılan incelemede, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu edilmiş senedin, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin (K) bendinde verileceği taahhüt edilmiş olan senetle aynı olmadığını, sözleşme gereği davacının, müvekkile teminat senedi verme yükümlülüğü altına girdiğini ancak teminat senedini müvekkil şirkete teslim etmediğini, sözleşmede teminat senedine dair “Verilecektir” ibaresinin yer aldığını, ancak ne sözleşmede ne de icra takibine konu senet üzerinde sözleşmede bahsi geçen teminat senedinin o senet olduğuna dair herhangi bir açıklama, bilgi veya beyanın da bulunmadığını, davacının sözleşmeden doğan edimini ifa etmediği gibi borcuna istinaden vermiş olduğu senedin teminat senedi olduğu algısını yaratmaya çalışarak haksız yere borcundan kurtulmaya çalışmak istediğini, bahsi geçen senedin sözleşmeye dayanılarak hazırlandığına dair hiçbir açıklamanın sözleşmede yer almaması sebebiyle senedin teminat senedi olduğu ispatlanamamış olduğundan senet kambiyo senedi niteliğine haiz olup HMK md. 200/1 gereğince davacının iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/07/2020 tarih ve 2018/786 Esas – 2020/227 Karar sayılı kararında;”…. 6102 sayılı TTK’nun 776/1-b maddesi gereğince bono illetten mücerret olup senet metninden ayrıca ve açıkça anlaşılmadıkça, doğumuna sebep olan ilişkiden bağımsız olarak takip konusu edilebileceği, yine Türk Medeni Kanununun 6. maddesi uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğundan; davacı borçlunun imza inkarı veya ödeme iddiası-delili de bulunmadığı, iddiasını yazılı bir belge ile ispat edemediği ve davalı alacaklı tarafından da takip dayanağı bononun teminat senedi olduğuna yönelik bir kabul beyanının bulunmadığı anlaşılmakla, dava ispatlanamadığından dava dilekçesinde dayanılan yemin delili hatırlatılmasına rağmen yemin deliline dayanmaktan vazgeçilerek yemin teklif edilmediği de dikkate alınmak suretiyle, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebi İİK 72/3 maddesine göre icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi şeklinde teminat karşılığı kabul edilmişse de, teminat yasal sürede yatırılmadığı ve karar infaz edilmediğinden, davalı lehine tazminata hükmolunmamıştır….”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, davada uyuşmazlık noktalarının; takip dayanağı bononun teminat senedi olup olmadığı, ödeme tarihinin anlaşmaya aykırı doldurulup doldurulmadığı, kambiyo evrakı vasfı taşıyıp taşımadığı, bedelsiz olup olmadığı, davacının bono nedeniyle takip dosyasında davalıya borçlu olup olmadığı noktaları olup, davada uyuşmazlık noktalarına ilişkin üstlerine düşen ispat yükünü yerine getirdiklerini,Yerel mahkeme tarafından davanın reddi gerekçeleri arasında, yalnızca davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına dayanmadığı başka delillere de dayandığının gösterilmesinin de kabul edilemeceğini; çünkü davalı tarafın ticari defter, kayıt ve belgelerine delil olarak dayanıldığını ve başka delillere de dayanıldığını, davalı taraf, kendisine verilen sürelere ve yapılan ihtaratlara rağmen ticari defter, kayıt ve belgelerini mahkeme kalemine getirmediği gibi, keşif günü de incelenmesi için bilirkişiye sunmadığını, Yerel mahkemenin davanın reddi gerekçeleri arasında davaya dayanak kambiyo senedinin sebepten mücerret bir kıymetli evrak olması nedeniyle ispat yükünün müvekkiline ait olmasına rağmen müvekkilinin söz konusu ispat yükünü yerine getiremediği, söz konusu bononun bayilik sözleşmesinin teminatı olmak üzere düzenlendiği, ödeme tarihi boş şekilde keşide edildiği ve sonradan anlaşmaya aykırı doldurulmuş olduğu iddialarının yazılı delille ispatlamak zorunda olduğunu, yazılı delil sunulmadığı, kambiyo senedinin TTK’ nun 680. maddesine göre boş olarak düzenlenebileceği ve bu durumda sorumluluğun tamamen keşidecide olduğu, sözleşme yazılı delil başlangıcı sayılsa bile, ileri sürülen iddiaların maddi vakıa sayılamayacağından tanık deliliyle ispatlanmasının mümkün olmadığını, vade tarihinin sonradan doldurulduğu iddialarına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılması talebinin de, bononun eksik unsurlarını davalı şirket yetkilisinin sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurduğunu ispat etmeye yetmeyeceği ve TTK’nın kambiyo evrakı hükümlerine göre sonuca da etkili olmadığından bahisle bilirkişi incelemesi yaptırılması talebimizin reddedildiğinin belirtildiğini, yerel mahkeme kararının gerekçelerinin kabulünün mümkün olmadığını, söz konusu bononun düzenlenme sebebinin taraflar arasındaki sözleşme olduğunun açık olup, bu hususun davalı tarafın da kabulünde olduğuna, davalıyla müvekkili arasında söz konusu sözleşme doğrultusunda herhangi bir ticari ilişki kurulmadığından, söz konusu sözleşmeye dayalı olarak düzenlenen bononun eksik unsurlarını doldurarak müvekkilini icraya veren davalı şirket yetkilisinin, davalı şirketin müvekkilinden olan alacağını ispatlaması gerektiğini, ispat yükünün davalı üzerinde olduğunu, Yerel mahkeme kararında davanın reddi gerekçeleri arasında Yargıtay HGK’nın bir kararına dayanılarak vade tarihinin sonradan sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğu iddialarının da yazılı delille ispatlanamadığı ileri sürdüğünü, bu gerekçelerinin de kabulünün mümkün olmadığını, taraflar arasında söz konusu sözleşme ve sözleşme doğrultusunda müvekkilince imzalanmış olan bono haricinde herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığı dava dosyasına sunulan bilirkişi raporlarıyla da açıkça tespit edildiğini, Davalı tarafça söz konusu bononun, taraflar arasındaki sözleşme doğrultusunda teminat senedi olarak alındığı açık olup, davacı taraf alacağının dayanağındaki ticari defter, kayıt ve belgeleri ısrarla yargılama sırasında sunmadığına göre, davalının söz konusu senedin teminat senedi olarak değil müvekkilden olan alacağı nedeniyle verildiğini yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, Davalı tarafın, yargılama sırasında, mahkemece kendisine yapılan tüm ihtaratlara rağmen ticari defter, kayıt ve belgelerini sunmadığını, daha sonra yerel mahkemeye sunduğu dilekçeyle mahkemece verilen ara karardan rücu edilerek yerinde inceleme talep ettiğini; ancak şirket merkezine giden bilirkişiye ticari defter, kayıt ve belgelerini yine ibraz etmediğini, Müvekkili ile davalı şirket arasında, 10.01.2015 tarihinde müvekkilinin, davalı şirketin işlettiği içme suyu kaynağından cam veya plastik şişe veya damacanalara doldurarak satışa hazır hale getirdiği ürünleri sözleşmede yer alan satış bölgesinde sözleşmede yer alan koşullarda pazarlaması konusunda 3 yıllık bir bayilik sözleşmesi yapıldığını ve söz konusu sözleşmenin yapıldığı gün, davalı şirket yetkilisi …’ın, müvekkilinden sözleşmenin şartlarından Teminat başlıklı K maddesi doğrultusunda, müvekkilinin davalı şirkete verebileceği olası zararların müvekkilden talep ve tahsilinin teminatı olmak üzere sözleşme tarihli yani 10.01.2015 keşide tarihli 10.000,00 TL bedelli vade kısmı boş bir teminat senedi aldığını, taraflar arasında her ne kadar söz konusu bayilik sözleşmesi yapılmışsa da, davalı şirketin müvekkile sözleşme doğrultusunda, piyasasında pazarlaması için ürünlerinden teslim yapmadığını, müvekkilinin söz konusu sözleşme nedeniyle davalıya herhangi bir borcu bulunmadığı halde davalı şirket yetkilisinin müvekkili hakkında, söz konusu bononun, müvekkili tarafından imzalandığı tarihte boş olan vade kısmına 04.01.2017 tarihini yazarak, davaya konu iptali talep edilen İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine özgü takip yoluyla icra takibini başlattığını, söz konusu bononun davalı şirketin olası zararları karşılığında teminat olarak müvekkiline imzalatıldığının açık olduğunu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’ nin keşidecinin belli bir borcu ödemeye yönelik değil de, doğup doğmayacağı belli olmayan bir borcun teminatı olarak, yani kayda veya şarta bağlı olarak verilen senetlerin kambiyo senedi kabul edilemeyeceğine ilişkin verdiği verdiği kararları ekte sunduklarını, ( Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’ nin 2013/187 Esas sayılı dosyasına ilişkin 11.02.2013 tarihinde verdiği 2013/3336 Karar sayılı karar) (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’ nin 2013/3704 Esas sayılı dosyasına ilişkin 12.03.2013 tarihinde verdiği 2013/8884 Karar sayılı karar) Bir sermaye şirketi olan davalı şirketin, toplanan delillerle müvekkilinden herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığının açık olduğu gibi, davalı şirket yetkilisinin bayilik sözleşmesi imzalanırken müvekkilinden aldığı bononun eksik olan vade unsurunu, taraflar arasında bu yönde herhangi bir anlaşma olmadığı halde, sonradan kendi takdirine göre yazdığı bir tarihle tamamlayıp icraya koyduğunun açık olduğunu,İleri sürerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra dosyasına dayanak bonodan kaynaklı İİK. 72 Maddesi uyarınca açılan menfi tesbit davasıdır.Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, icra takibine konu senedin taraflar arasında akdedilmiş olan 10.01.2015 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nin (K) bendinde yer alan Teminat başlığı altında yer alan “10.000(on bin) TL. senet verilecektir,” düzenlemesinde bahsi geçen teminat senedi olduğunu ve sözleşme uyarınca davalıya teminat için verildiğini ileri sürerek davalı tarafa ne söz konusu bayilik sözleşmesi ne de bir başka sebeple herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitiyle, davalı tarafın hakkında açtığı dava konusu takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafça, davacı ile davalı arasında akdedilen 10.01.2015 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nin (K) bendinde davacı Bayiinin davalı şirkete teminat olarak ve yapılacak diğer protokollere istinaden ekinde kullanabilmek üzere 10.000TL senet verileceğinin düzenlendiğini, sözleşme gereği davacının, davalıya teminat senedi verme yükümlülüğü altına girdiğini, ancak sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve vermesi gereken teminat senedini davalı şirkete teslim etmediğini, sözleşmede teminat senedine dair “VERİLECEKTİR” ibaresi yer almakta olduğunu ancak ne sözleşmede ne de icra takibine konu senet üzerinde sözleşmede bahsi geçen teminat senedinin o senet olduğuna dair herhangi bir açıklama, bilgi veya beyanın bulunmadığını, davacının dava konusu senedin teminat senedi olarak verdiğine dair iddiasını ispat yükü altında olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit davası olup, takip konusu bonoda davacı keşideci davalı ise lehtar durumundadır. Bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasında imzalanan 10/01/2015 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nin teminat başlıklı (K) maddesinde davacı Bayiinin davalı şirkete teminat olarak ve yapılacak diğer protokollere istinaden ekinde kullanabilmek üzere 10.000 TL senet verileceğinin düzenlendiği, dava konusu senedin keşide tarihi ile sözleşme tarihinin aynı olduğu, sözleşmede teminat olarak verilecek senedin miktarı ile dava konusu senedin miktarının da aynı olduğu, dava konusu bononun taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca davacı tarafından davalıya teminat olarak verildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafça, davacının sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmediği ileri sürülmüş ise de ,bu iddiasını ispat edemediği gibi davalı tarafça ne söz konusu bayilik sözleşmesi ne de bir başka sebeple davacıdan alacaklı olduğunun ispat edilemediği anlaşılmıştır. Bu durumda davalı hamilin bononun teminat vasfında ve bedelsiz olduğu hususlarında bilgi sahibi olup, bu nedenle başlatılan icra takibinde kötü niyetli olduğunun kabulünün gerekeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.Bu tesbitler doğrultusunda mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçeyle reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce davanın kabulüne yönelik yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/07/2020 tarih ve 2018/786 Esas – 2020/227 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davanın KABULÜ ile, dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına dayanak 10/01/2015 keşide tarihli, 04/01/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli bonodan kaynaklı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,2- İİK’nun 72 maddesi gereğince takip konusu borcun %20 si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 730,00.TL harcın davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 182,70.TL harçtan mahsubu ile bakiye 548,06.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan toplam 223,80.TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından sarf edilen 124,70.TL tebligat posta gideri, 800,00.TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam: 924,70.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve takdir olunan 9.200,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,9-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 25,50.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 174,10.TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,10-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 11-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.