Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1855 E. 2023/336 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1855
KARAR NO: 2023/336
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/11/2020
DOSYA NUMARASI: 2020/358 Esas – 2020/784 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 02/03/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı … Sanayi Ticaret A.Ş. vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’na kırtasiye ürünlerinden kaynaklı alacakları için fatura düzenlediklerini, faturanın ödenmemesi üzerine de İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, takibe davalının itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptaline, davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacı ile aralarında bayilik ilişkisi olduğunu, ancak davacının bayilik sözleşmesine aykırı davranması nedeniyle aralarındaki ticari ilişkinin sona erdiğini, sona eren bayilik ilişkisi sonucunda …-…-…-…-… nolu iade faturaları düzenlendiğini, bu faturaların 2014 yılı 10. ve 11. ayına ilişkin olduğunu, oysa davacının icra takibine konu ettiği faturanın 2013 tarihli olduğunu, davacının talep ettiği alacağın dönemine uygun olarak cari hesap ekstresini dosyaya sunduklarını, iş bu cari hesap ekstresinin, davacı tarafından davalı müvekkiline gönderildiğini, bu belgeye göre devir bakiyesi bölümü incelendiğinde 2013 yılına ait devir borç ya da alacak bulunmadığını, 2014 yılı için ise davalı müvekkilinin davacıya borçlu olmadığı gibi alacaklı durumda olduğunun anlaşıldığını, dava konusu icra takibe dayanak faturaları ödeme karşılığı olarak çek verildiğini, …-…-.-… numaralı çekler toplam 55.000,00TL olarak 25.12.2013 tarihinde alacaklıya ödendiğini, davacının ödenmediğini iddia ettiği takibe esas 07.12.2013-10.12.2013 ve 11.12.2013 tarihlerine ait faturaların çoktan ödendiğini belirterek, davanın reddine, takibin %20’i miktarı kadarı kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/11/2020 tarih ve 2020/358 Esas – 2020/784 Karar sayılı kararı ile; ” …. Hazırlanan bilirkişi raporu ile davalının 6098 sayılı TBK m. 207’ye göre satın aldığı ürünlerin bedelini ödeme yükümlülüğünü yerine getirdiği ve sadece 0,16TL borcunun kaldığı, bu miktarında muhasebe hesaplarında küsurat niteliğinde olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. 6098 sayılı TBK m. 117’ye göre; “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” Yani borcun muaccel olması borçlunun temerrüde düştüğü anlamına gelmemektedir. Dosya içerisine alınan İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasında davacı taraf 9.07,32 TL asıl alacak ve 1.339,03 TL asıl alacağın faizi olmak üzere toplam 10.846,35 TL alacak talebinde bulunmuştur. Ancak faturalara konu alacakların tarafına ödenmesi için 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 18/III’e göre davalı tarafı temerrüde düşürdüğüne ilişkin ihtarname ya da benzeri bir bildirim yazısını dosyaya sunmamıştır. Bu nedenle davanın asıl alacak yönünden kısmen kabulüne karar verilerek takip tarihine kadar işlemiş faiz yönünden davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Davalının satın aldığı ürünlerin bedelini ödeme yükümlülüğünü yerine getirmiş olması ve sadece 0,16 TL borcunun kalmış olması nedeniyle davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmemiştir. Davacının kendi ticari defterlerine göre davalı taraftan alacaklı olup olmadığını bilebilecek durumda olmasına karşın tahsil edilmiş olan faturalar için icra takibi başlatmış olması kötüniyetli ve ağır kusurlu davranış olarak değerlendirilmiş ve davalı lehine davanın reddedilen miktarı olan 10.846,19TL üzerinden kötüniyet tazminatına hükmedilmiştir. ” gerekçeleri ile;” 1-Davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 0,16-TL üzerinden aynı koşullarla devamına, 2-Fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, 4-Davanın reddedilen 10.846,19-TL üzerinden %20 kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; kararın usul ve yasaya uygun olmadığını, kısmen değil talepleri gibi karar verilmesi gerektiğini, Lehe hükmedilen vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin o yıl için belirlediği alt sınırı üzerinden hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının da kararın bozulmasını gerektirdiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 342/1-e maddesi, istinaf dilekçesinde, istinaf başvuru sebeplerinin ve gerekçesinin gösterilmesini zorunlu kılmıştır. Aynı yasanın 355/(1) maddesinde, incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, ancak, bölge adliye mahkemesinin kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözeteceği düzenlenmiştir. Davacı vekilince istinaf dilekçesinde kararın usul ve yasaya uygun olmadığı belirtilmiş ise de, davanın esasına ilişkin somut bir istinaf sebebi ve gerekçesi ileri sürülmemiştir. HMK’nın 355/(1) maddesi uyarınca esas yönünden yapılan incelemeye göre de, mahkeme kararında kamu düzenine aykırı bir husus bulunmamaktadır. Vekalet ücretine ilişkin istinaf sebebi yönünden ise, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 fıkrası uyarınca, hükmedilen vekalet ücreti kabul veya reddedilen tutarı geçemeyeceğinden mahkemece davanın kabul edilen miktarı kadar davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352., 355. ve 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 352, 355 ve 353/1-b-1 maddeleri gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan; istinaf başvurusuna yönelik harçların tahsiline yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.