Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1851 E. 2022/1942 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1851 Esas
KARAR NO: 2022/1942 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/213 Esas – 2020/502 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı bankanın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosya ile müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, takip dayanağının 29/08/2005 tarihli genel kredi sözleşmesi olarak gösterildiğini, müvekkilinin yurt dışında yaşadığını, kendisine hiçbir tebligat yapılmadığını, müvekkilinin Türkiye Bankalarından ihtiyacı nedeniyle kredi çekmek isteyince bu takipten haberdar olduğunu, bunun üzerinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına sahtecilik ve dolandırıcılık nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, sözleşmedeki imza ve yazıları tamamen reddettiklerini belirterek, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ve dayanağı genel kredi sözleşmesi nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, takip dayanağı genel kredi sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığının tespitine, alacak miktarı üzerinden %40’dan aşağı olmayacak şekilde icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görev yönünden itiraz ettiklerini, davada Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacı tarafın diğer iddialarını da reddettiklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/09/2020 tarih ve 2018/213 Esas – 2020/502 Karar sayılı kararı ile; ” ….genel kredi sözleşmesinin tamamının dosyada bulunmaması, icra takip dosyasında fotokopisinin bir kısmının bulunduğu, kredi çeken işbu dava davacısının sözleşmede kaşe olduğu, kaşede vergi kimlik numarası ile … (muhtemelen taksi) plakasının bulunduğu nazara alınarak, çekilen kredinin ticari kredi olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizin 31/01/2019 tarihli duruşmasında ilgili sözleşmenin sunulmaması halinde bağlanan sonuçlar açıkça yazılmış olup, ibrazın gerçekleşmemesi halinde davacı tarafça öne sürüler imza itirazının kendilerince kabul edilmiş sayılacağının ayrıca ihtar edilmiştir. Açılan davada yapılacak yargılamada imza incelemesine esas sözleşmenin aslının bulunmadığı ve HMK 220. Maddesinde belgeyi elde bulunduranın mahkemeye ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde diğer tarafın beyanını kabul edilebileceği dikkate alındığında davacının davasının kabulüyle, İstanbul … İcra Müd. … (eski … E.) E. sayılı dosyasıyla yürütülen icra takibinde dolayı davalıya borçlu olmadığına hükmedilmiş, İİK 72/4 fıkrası uyarınca davacı borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu yönünde kesin bir kanaate erişilmediğinden tazminat isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” (1)Davanın KABULÜ ile; İstanbul … İcra Müd. …9 (eski … E.) E. Sayılı dosyası ve dayanağı olan 29/08/2005 tarihli genel kredi sözleşmesiyle yapılan icra takibinde davacının borçlu olmadığının tespitine, (2)Davanın takipte haksız ve kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden icra inkar tazminatı isteminin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Mahkemenin menfi tespit kararının doğru olduğunu, kararın bu yönden onaylanması gerektiğini, ancak kararın davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı bankanın müvekkili aleyhine sahte bir kredi sözleşmesi fotokopisi ile icra takibi yaptığını, işbu menfi tespit davasına cevap bile vermediğini, beş duruşmaya katılmadığını, vekil göndermediğini, mahkemenin sözleşme aslını dosyaya sunması konusunda yaptığı ihtara verilen kesin süreye uymadığını, sözleşme aslını da dosyaya sunmadığını, müvekkilinin Almanya’dan gelip mahkemeye imza örnekleri vermek zorunda kaldığını, uygulamaya elverişli imza örneklerinin toplandığını ve sözleşme aslını dahi dosyaya sunmayan davalının son duruşmaya vekil gönderdiğini ve bu vekilin sözleşme aslını dahi sunmadan davanın reddini istediğini, yani davalının böyle bir takibe devam edilmesini ve bu haksız alacağın tahsilini talep ederek bu hususta ısrar ettiğini, hukuksuz asılsız olduğunu bilmemesi mümkün olmayan takibin devamını talep ettiğini, bu davada müvekkili lehine icra inkar tazminatı verilmesi gerektiğini, aksi takdirde davacının mağduriyeti giderilmediği gibi bu boyutta bir haksızlık ve kötü niyetli takibin yaptırımsız bırakılmış olacağını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının sadece icra inkar tazminatı yönünden bozulmasını veya düzeltilerek müvekkiline icra inkar tazminatı verilmesi sureti ile onanmasını talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Gerekçeli karardan, müvekkili banka tarafından iki haftalık sürede sözleşme aslının ibraz edilmediğinden bahisle davacı tarafın beyanlarının kabul edildiği sonucuna varıldığını, mevcut bu yorumun başlı başına kararı hatalı kıldığını, mahkemenin bu sözleşme dışında başkaca bir delil araştırma yoluna dahi başvurmadığını, gerekli incelemenin eksik yapıldığını, kararın gerekçe kısmında dayanılan tek noktanın, müvekkili banka tarafından sözleşme aslının sunulmaması ve imza incelemesi dahi yapılamaması olduğunu, kararda belirtilen HMK 220. madde son cümlesinde ”…. diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” denilmekle, bu hususun ucu açık ve davalı tarafın isteğine bırakıldığı sonucunun ortaya çıktığını, mahkemenin sözleşmenin sunulmaması üzerinde vardığı sonucun hatalı ve eksik olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesince verilen haksız ve hukuka aykırı kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesine istinaden başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosya ile müvekkili aleyhine başlatılan icra takibine dayanak 29/08/2005 tarihli genel kredi sözleşmesindeki imza ve yazının müvekkiline ait olmadığını belirterek, icra takibi ve takibe dayanak genel kredi sözleşmesi nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, takip dayanağı genel kredi sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığının tespitine, alacak miktarı üzerinden %40’dan aşağı olmayacak şekilde icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece davalı bankaya yazı yazılarak, icra takip dosyası dayanağı olan 29/08/2005 tarihli 50.000,00-TL bedelli genel kredi sözleşmesi aslının sunulması hususunda gerekli ihtaratları da içerecek şekilde yazı yazılmış, ancak davalı tarafça sözleşme aslı ibraz edilmediği gibi delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret de gösterilmemiştir. Davacı tarafça sözleşmedeki imza kabul edilmediğinden, sözleşme aslının ibrazı zorunlu olup, dosya kapsamına göre mahkemece HMK’nın 220. madde hükmü gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Yine, davalı tarafça icra takip talebine genel kredi sözleşmesinin fotokopisinin eklendiği, ancak yargılama sırasında sözleşme aslının ibraz edilmediği dikkate alındığında, dosya kapsamına göre davalı tarafça haksız ve kötü niyetli olarak davacı hakkında icra takibi başlatıldığı kabul edilemeyeceğinden, davacı lehine tazminata hükmedilmemesi de yerindedir. Bu sebeple davacı vekilinin istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 7.939,45 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.984,86 TL (1.930,46 TL+54,40 TL) harcın mahsubu ile bakiye 5.954,59‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran taraflara ayrı ayrı iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 22/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.