Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1849 E. 2022/609 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1849 Esas
KARAR NO: 2022/609 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/07/2020
NUMARASI: 2014/1214 Esas 2020/404 Karar
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, dava konusu şirketin PVC kapı ve pencere sistemleri imalat, montaj, satış ve pazarlama işi ile iştigal eden bir işletme olduğunu, müvekkili …’nun dava konusu şirketi 13.09.2005 yılında kurduğunu ve faaliyete başladığını, daha sonra değişik zamanlarda şirket ortaklıklarında değişiklikler olduğunu, şirketin sermayesinin 5.000.000,00 TL olarak arttırıldığını, 5 ortaklı bir şirket haline geldiğini, dava konusu şirketin malvarlığı olarak, Tuzla İlçesi, … Mahallesinde kain … ada, … parselde kayıtlı üzerinde dava konusu şirketin fabrikasının da bulunduğu 2.193,80 m3 gayrimenkul, Bursa İli, Yenişehir ilçesi, … Mahallesinde kain … ada, … parselde kayıtlı gayrimenkul, … Plakalı otomobil, … Plakalı otomobil, … Plakalı otomobil, … Plakalı otomobil, … Plakalı kamyonet, … Plakalı kamyon, … Plakalı otobüs, … Tic. Ltd. Şti. ile dava konusu şirket arasında akdedilen ve şirket tarafından iş tamamlanmış olmasından dolayı şirket üzerine tescil edilmesi gereken fakat diğer ortaklar tarafından özellikle şirket üzerine tescil edilmek istenmeyen gayrimenkul, fabrika imalat makineleri, ürün vs. her türlü malzemelerin olduğunu şirketin ödenmiş sermayesi ve tüm mal varlığı da dikkate alınarak öncelikle şirketin gerçek malvarlığı ve değerinin hesaplanmasını talep ettiklerini, yukarıda arz ve izah edilen ve resen dikkate alınacak nedenlerle fazlaya ilişkin dava hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkillerinin durumunun teminat altına alınması ve haklarının korunması açısından gerekli tedbirlerin alınması nedeniyle, Tuzla İlçesi, … Mahallesinde kain … ada, … parselde kayıtlı üzerinde dava konusu şirketin fabrikasının da bulunduğu 2.193,80 m2 gayrimenkul üzerine, … Plakalı otomobil, … Plakalı otomobil, … Plakalı otomobil, … Plakalı otomobil, … Plakalı kamyonet, … Plakalı kamyon, … Plakalı otobüs olan şirkete ait kayıtlı araçlar üzerine, şirket adına İstanbul Ticaret Odasında kayıtlı makineler üzerine, şirketin tüm malvarlığına tedbir konulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve mahkemece resen takdir edilecek tedbirlerin alınmasına, şirketin gerçek mal varlığı ve değerinin tespitine, müvekkillerinin ortaklıktan çıkmasına, şirketin gerçek mal ve değerine uyan ayrılma akçesi ve haklarının müvekkillerine ayrı ayrı verilmesine, diğer ortaklarında çıkmaya katılması veya başkaca nedenlerle ortaklıktan çıkma mümkün olmadığı takdirde şirketin tasfiyesine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili … Ltd. Şirketi Ortaklar Kurulunun 08.06.2012 tarihinde toplanarak …, …, …) şirketin 10.000,00 TL olan sermayesinin 5.000.000,00 TL’na çıkartılmasına karar verdiklerini, şirketin henüz sermaye artırımına gitmeden, sermaye artış kararından 2 gün sonra, 11.06.2012 tarihinde hisse devirlerinin gerçekleştiğini ve bu hisse devirlerinden sonra şirketin sermaye artışını gerçekleştirdiğini, bu sermaye artışı neticesinde … Ltd. Şirketinin 5.000.000,00 TL çıkarılan sermayesinin, 1.500.000,00 TL’sini … -1.000.000,00 TL’sini … -1.250.000,00 TL’sini … -750.000,00 TL’sini … -500.000,00 TL’sini …’nun kabul ve taahhüt ettiklerini, iş bu sermayenin 1/4’ünün tescil tarihinden itibaren içerisinde, kalanının 3 yıl içerisinde ödeneceğini, … A.Ş. ile … Ltd. Şti. arasında akdedilmiş olan “Bölge Bayilik Sözleşmesi”nin 6. maddesine göre, bölge bayi (… Şti.) … San, A.Ş.’nin bayiliğini yaptığı süre içinde, … A.Ş. tarafından … markası ile üretilen PVC pencere kapı profilleri ve yan mamullerini hiçbir şekilde … San. A.Ş.’nin iştigal konusuna giren ve iştigal konusundaki mamulleri ile rekabet eden başka firmaların mamullerini, malzemelerini bulunduramayacağını, imal edemeyeceğini ve satışa arz edemeyeceğini, aynı şartların bölge bayiinin kuracağı üretici bayilikler için de geçerli olduğunu, davacılar … ve kardeşi …’nun bölge bayilik sözleşmesindeki şartlarını, sözleşmenin 6. madde hükmünü gayet iyi bilmelerine rağmen … A.Ş.’nin rakibi olan “…” firmasının ürünlerinin satış ve pazarlamasını yaptıklarını ve şu anda … markalı ürünlerini pazarlayan … San. Tic. Ltd. şirketinde çalıştıklarını ve bu şirketin gizli ortağı olduklarını, …’nun … Ltd. şirketinin müdürü sıfatıyla Bölge Bayilik sözleşmenin 6. ve 14. maddelerine aykırı davranışlar sergilemiş olması sebebiyle, müvekkili … Ltd. Şirketi ortaklar kurulunun 25.01.2014 tarihinde toplanarak, …’nun müdürlükten azledilmesine oybirliği ile karar verdiklerini, davacılar vekilinin, dava dilekçesinde, …’nun şirket müdürü iken gerekli yasal tebligatlar yapılmadan, şirket ortakları toplantıya çağrılmadan, bilgisi dışında …’nun müdürlükten alındığını iddia ettiğini, bu iddianın gerçek dışı olduğunu, davacı vekili dava dilekçesinde,… İnş. Tur. Tic. Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. arasında akdedilen ve … tarafından iş tamamlanmış olmasından dolayı şirket üzerine tescil edilmesi gereken fakat diğer ortaklar tarafından özellikle şirket üzerine tescil edilmek istenmeyen bir gayrimenkul olduğunun iddia edildiğini, davacı vekilinin dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddianın gerçekle bağdaşmadığını, ne zaman ki müvekkili … Ltd. Şti, 180.000,00 TL tutarındaki işi tamamlarsa, ancak o zaman 04.06.2013 tarihli sözleşmeye göre … İnşaat Ltd. ‘den daireyi devir alabileceğini, daha henüz tamamlanmamış bir işin bedelinin şirket malvarlığından sayılamayacağını, davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili … Ltd. şirketinin malvarlığı olarak, Tuzla İlçesi, … Mahallesinde kain … ada, … parselde kayıtlı üzerinde … Ltd. Şirketinin fabrikasının bulunduğu 2.193,80 m!’lîk gayrimenkulu gösterdiğini, bu gayrimenkulün 11.05.2012 tarihinde … Ltd. Şirketi üzerine alındığını, iş bu arsanın satış sözleşmesinin, satıcı … ile alıcı … Ltd. Şti. arasında akdedildiğini, arsa bedelinin 900.000,00 USD olduğunu, bu arsanın müvekkili … Ltd. Şirketinin kasasında mevcut bir para ile alınmadığını, bu 900.000,00 USD’nin, satıcıya 05.06.2012 tarihli sermaye artışı kararına göre …’ün Ödemesi gereken 1.000.000,00 TL ve …’ün ödemesi gereken 1.500.000,00 TL tutarındaki sermaye borcunun yerine getirilmesi maksadıyla … ve … tarafından 435.000,00 USD + 30.454,00 USD olarak ödendiğini, iş bu arsa bedelinin tamamı ödenmemiş olduğundan satıcı …’ya 215.000,00 TL tutarında şirket çekleri verildiğini ve ayrıca şirket ortaklarından … tarafından toplam 79.000,00 TL tutarında çekler verildiğini, arsa satış sözleşmesinin dolar bazında olduğunu, çekler ile ödendiğinden, aradaki kur farkının yine şirketin borç hanesine yazıldığını, çeklerin garantisi olarak satıcı … tarafından arsa üzerinde 2. derecede ipotek konduğunu, müvekkili şirket … Ltd. ortaklarından … (davacı …’nun kayınpederi) ve ağabeyi …’ün 900.000,00 USD tutarındaki arsa bedelini şahsi hesaplanndan ödeyerek, şirket sermayesinin 5.000.000,00 TL’ye çıkarılması sırasında oluşan sermaye borçlarını kapattıklarını, buna karşılık davacılardan …’nun müvekkili şirkete halen 750.000,00 TL, diğer davacı …’nun ise 500.000,00 TL sermaye koyma borcu bulunduğunu, müvekkili … Ltd. şirketinin … Bankası A.Ş.’nin Pendik Şubesinden kullandığı 400.000,00 TL kredi borcu bulunduğu, ayrıca diğer bankalara muhtelif ticari kredi borcu bulunduğunu, bunun yanı sıra şirketin kredi kartından doğan, şirketin …, … ve …ndan alınan nakit borçları, çalışanların 15.11.2012 tarihi itibari ile işten çıkarılmaları sebebiyle kıdem ve ihbar tazminatları ve yıllık izin borçları, SGK prim borçları 15.11.2013 tarihi itibariyle kesilmesi gereken faturalara ilişkin KDV borçları bulunduğunu belirterek … Ltd. Şirketinin tasfiyesi talebinin reddine, … ve …’nun … Ltd. Şirketinden çıkma istemlerinin kabulüne karar verilmesine, ayrılma akçesi hesaplanırken, tapuda şirket üzerine kayıtlı gözüken Tuzla İIçesi, … Mahallesinde kain … ada, .. parselde kayıtlı 2.193,80 m2’lik fabrika arsasının bedelinin … Ltd. Şti. ortaklarından … ve … tarafından ödendiğini davacıların şirkete sermaye koyma borçlarının ödemedikleri, … İnşaat Ltd. Şti.’ne 180.000,00 TL’lik kapı pencere profili yapım borcunun devam ettiği, şirketin bankalara kredi ve kredi kartı borçlarının devam ettiği, tamamlanmamış işlerden borçların devam ettiği, işten çıkarılan işçilerin kıdem, ihbar tazminatlanna ilişkin borçların devam ettiği gerçeği göz önüne alınarak karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/07/2020 tarih ve 2014/1214 Esas – 2020/404 Karar sayılı kararında; “…08/04/2014 dava tarihli davada yargılama sırasında çok sayıda bilirkişi raporu alınmıştır. 24/11/2014 tarihli raporda bir inşaat mühendisi, bir mali müşavir, bir makine mühendisi bilirkişi marifetiyle şirketin malvarlığı hesaplanmış, davacıların ayrı ayrı çıkma payları hesaplanmıştır. Aynı heyetten 07/10/2015 tarihli ek rapor ve 22/04/2016 tarihli ikinci ek rapor alınmıştır. İkinci ek raporda sonra, şirket tarafından … ve … karşı açılan ecrimisil, aracın iadesi talepli dava İst. Anadolu 8 ATM.nin 2015/968 E,2016/306 K sayılı dosya, 24/03/2016 tarihli kararla dosyamız ile birleştirilmiştir. Bu birleştirme kararnıdan sonra aynı heyettin 30/03/2017 tarihli üçüncü ek rapor alınmıştır. Birleşen dosya yönünden bir makine mühendisi bilirkişiden 02/04/2018 tarihli araç kira bedeli talebine ilişkin bir rapor alınmış, sonrasında davacıların çıkma payının hesaplanması için bir mali müşavirden 18/12/2018 tarihli rapor alınmıştır. Rayiçlerin eskimesi, güncelliğini yitirmiş olması karşısında çıkma payı hesabı uygun görülmemiş,yukarıda sayılan bu raporlar hükme esas alınamamıştır. Öte yandan, davalı şirket tarafından açılan aracın iadesi, ecrimisil bedeli, vergi cezalarının tahsili talepli birleşen davanın, eldeki ortaklıktan çıkma davası ile birlikte görülmesi gerekmediği anlaşılmış, birleşen dosya tefrik edilmiş, mahkememizin 2019/333 E sırasına kaydedilmiş ve dosya karara(2020/120) çıkarılmıştır. Gerekçeli karardan bir suret dosyamız arasına alınmıştır. Davalı şirket tefrik kararına, tefrik halinde şirketin alacağının tahsil kabiliyeti kalmayacağı gerekçesiyle itiraz etmişse de bu itiraza itibar edilmemiştir. Ayrıca davalı şirketin açtığı tazminat (ecrimisil) davasında kabul edilen miktar oldukça düşük olduğundan esasen davacıların çıkma payını etkileyecek kısmı, altı yıldır devam eden davada göz ardı edilebilir durumdadır. Kaldı ki davacı 11/03/2020 tarihli dilekçesi ile talebini açıklamış, bilirkişilerin hesapladığı tutardan daha az miktar üzerinden talepte bulunarak buna göre nisbi harcını yatırmıştır. Elde kalan ortaklıktan çıkma talepli dosyada, ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmadığı, belirli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen ortaklar arasındaki husumetin ortak amacın gerçekleştirilmesine artık imkan vermeyeceği, ortaklığın her iki taraf için de çekilmez hal aldığı anlaşılmıştır. Şirket ana sözleşmesinde ortaklıktan çıkma için TTK.nun 638/1 maddesi bağlamında belirli şartlar da öngörülmemiştir. Bu yönüyle haklı sebeplerin oluştuğu kabul edilmiştir. Nitekim davalı şirket de davacıların ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini talep etmiştir. Bu bakımdan uyuşmazlık çıkma payının hesaplanmasına ilişkindir. Mahkememizce teknik bilirkişilerin taşınır, taşınmaz, stok, demirbaş gibi rayiçlere ilişkin raporların güncelliğini kaybetmiş olması nazara alınarak teknik ve mali heyet bir arada atanmıştır. Karar tarihine en yakın tarihteki varlıklar ve şirket bilançosu dikkate alınarak şirketin varlıklarının parasal karşılığının belirlenmesi için şirkete ait taşınır ve taşınmazlar teknik bilirkişilerce incelenmek sureti ile şirketin aktifini oluşturabilecek değerlerin belirlenmesi, muhasebe kayıtları üzerinde ise inceleme yapılıp şirket borçları belirlendikten sonra paylaştırmaya esas olan şirket varlığının belirlenmesi yoluna gidilmiştir. Bilirkişi heyeti, 06/01/2020 tarihli raporunu dosyaya sunmuştur. Bilirkişiler raporunda özetle, şirketin kaydi ve rayiç değerlere göre özvarlığını tespit etmiş, karar tarihine en yakın duruma göre davacıların çıkma payını da hesaplamıştır. Her ne kadar her iki tarafça da rapora itiraz edilmişse de, 2014 yılından beri devam eden davada, yapılması gereken tüm incelemeler yapılmış, sunulan raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmüştür. Bir önceki bilirkişi heyetinin çıkma payı hesap yöntemi ile 06/02/020 tarihli rapor benzer mahiyettedir. Kalan bakiye ödenmemiş sermaye tutarları da düşülmüştür. Davacılar rapora 5 kalem halinde itiraz etmişlerdir. Mahkememizce bu itirazların da incelenerek rapor hazırlanması istendiği halde 06/01/2020 tarihli son bilirkişi raporunda ayrı bir bölümde bu 5 itiraz yönünden görüş bildirilmediği doğrudur. Ne var ki davacı vekilinin 25/04/2018 tarihli, 11/06/2018 ve 11/03/2020 tarihli itiraz dilekçelerinde sözünü ederek üstünde durduğu 5 kalem itiraz heyetimizce tekrar tekrar gözden geçirilmiştir. Bunlardan şirket ortağı …’ün, şirket ortağı ve yetkilisi …’ün şirkete borçlu oldukları tutarları ödemiş gibi göstererek defterlerde usulsüzlük yaptıkları, sermaye borçlarını ödemedikleri halde ödemiş gibi gösterdikleri itirazlarını ileri sürmüş olması, sermayenin usulsüz artırılarak davacıların hissesinin kasıtlı olarak düşürülmüş olması iddiaları sorumluluk davasının konusudur. Sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının iptal edildiğini gösteren bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi, sorumluluk davasının açıldığını gösteren bir beyan,delil de bulunmamaktadır. Şirketin itibari değerinin hesaplanmadığı itirazı da yersizdir. Şirketin karar tarihine en yakın rayiç özvarlığının tesipiti zorunlu olup bu da yöntemince yapılmıştır. İtibari değer ile kastedilen marka değeri ise şirketin bilançoya işlenecek tescilli bir markasının olduğuna dair bir bilgi yoktur. Şirkete ati taşınmazın … tarafından zimmetine geçirildiği iddiası da ayrı bir davanın konusu olup, davacıların tüm bu itirazları bilirkişilerce çıkma payı hesabında inceleme konusu yapılamaz. Davalı tarafın itirazları üzerinde de durmak gerekir. Davalı şirket, banka eksper değerinden fazla tesipt edilen taşınmaz rayicine itiraz etmiştir. Taşınmazın değeri spk lisanslı gayrimenkul değerleme uzmanınca yöntemine uygun tespit edilmiş, bir önceki rapora göre rayicin artmış olması da enflasyon karşısında olağan görülmüştür. Bu bakımdan davalı tarafın, taşınmaz piyasasının kötüleşmesine rağmen taşınmaz değerinin artamayacağı itirazı da isabetli görülmemiştir.Yine davalı şirketin, şirket araçlarının rayicinin yüksek hesaplandığı iddiası da dayanak belgeler sunulmadan soyut itiraz mahiyetindedir. Makine mühendisi tarafından yapılan teknik incelemenin neden hatalı ve fahiş yüksek olduğu net olarak ortaya konulmadığından, ek rapor alınmasına gerek görülmemiştir. Yargılama boyunca her iki tarafın itirazları karşılanmak üzere çok sayıda rapor alınmışsa da, gelinen aşama itibariyle itirazıların yargılamayı sürüncemede bırakma amaçlı olduğu izlenimi doğmuştur. Özetle 06/01/2020 tarihli son heyet raporununun güncel rayiç değerler üzerinden ve somut, aksi kanıtlanmamış mali kayıtlara göre, karar tarihine en yakın ortaklıktan çıkma payını hesapladığı görülmüş, tarafların rapora itirazları teknik bir inceleme gerektirmediğinden tekrar ek rapor alınması talepleri yerinde görülmemiş, taleple bağlı kalınarak…”gerekçesi ile, 1-Davanın KABULÜNE; Davacılar … ve …’nun davalı 564673 sicil numurası ile kayıtlı …’nin ortaklıklarından çıkmalarına izin verilmesine; 2-Davacılardan … için 300.000,00 TL; … için 200.000,00 TL ortaklıktan çıkma payının davalı şirketten alınarak davacılara verilmesine; 3-Davalı şirkete tedbiren kayyım atanması taleplerinin reddine;4-Birleşen davanın tefrik edilerek mahkememizin 2019/33 E sırasına kaydedildiği, 2020/120K sayılı kararıyla dosyanın karara çıktığı görülmekle bu dava yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACILAR VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Açılan ortaklıktan çıkma davasından müvekkillerinden … için 300.000,00-TL, … için ise 200.000,00-TL ortaklıktan çıkma payı tespit edilerek müvekkillerinin ortaklıktan çıkmalarına izin verilen kararda, müvekkillerinin çıkma payının değerlerinin tespiti açısından verilen karar yasaya ve hakkaniyete aykırı olup istinaf incelemesi neticesinde bozulması gerektiğini, Verilen kararda “Davacılar rapora 5 kalem halinde itiraz etmişlerdir. Mahkememizce bu itirazların da incelenerek rapor hazırlanması istendiği halde 06/01/2020 tarihli son bilirkişi raporunda ayrı bir bölümde bu 5 itiraz yönünden görüş bildirilmediği doğrudur. Ne var ki davacı vekilinin 25/04/2018 tarihli, 11/06/2018 ve 11/03/2020 tarihli itiraz dilekçelerinde sözünü ederek üstünde durduğu 5 kalem itiraz heyetimizce tekrar tekrar gözden geçirilmiştir. Bunlardan şirket ortağı …’ün, şirket ortağı ve yetkilisi …’ün şirkete borçlu oldukları tutarları ödemiş gibi göstererek defterlerde usulsüzlük yaptıkları, sermaye borçlarını ödemedikleri halde ödemiş gibi gösterdikleri itirazlarını ileri sürmüş olması, sermayenin usulsüz artırılarak davacıların hissesinin kasıtlı olarak düşürülmüş olması iddiaları sorumluluk davasının konusudur. Sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının iptal edildiğini gösteren bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi, sorumluluk davasının açıldığını gösteren bir beyan,delil de bulunmamaktadır. Şirketin itibari değerinin hesaplanmadığı itirazı da yersizdir. Şirketin karar tarihine en yakın rayiç özvarlığının tesipiti zorunlu olup bu da yöntemince yapılmıştır. İtibari değer ile kastedilen marka değeri ise şirketin bilançoya işlenecek tescilli bir markasının olduğuna dair bir bilgi yoktur. Şirkete ati taşınmazın … tarafından zimmetine geçirildiği iddiası da ayrı bir davanın konusu olup, davacıların tüm bu itirazları bilirkişilerce çıkma payı hesabında inceleme konusu yapılamaz.” denilmek suretiyle çıkma payı hesaplarına ilişkin itirazları incelenmeden ve yeniden rapor alınmadan karar verildiğini, Sermaye miktarları açısından dava tarihinden sonraki ödenmiş sermayelere göre değil dava tarihindeki ödenmiş sermaye miktarlarına göre çıkma payı hesaplanılıp karar verilmesi gerektiğini, Yerel mahkeme kararında sermaye artırımına ilişkin kararın iptal edildiğine dair bir mahkeme kararı bulunmadığını, sorumluluk davasının açıldığına dair bir beyan ve delilin bulunmadığını beyan etmiş olsa da dava tarihindeki ödenmiş sermaye miktarları incelendiğinde diğer ortakların dava tarihi sonrasında müvekkilin çıkma payını azaltma amaçlı yasaya aykırı işlemlerinin incelenmesi iş bu davanın konusu olduğunu, zira belirtmiş oldukları gibi karar davanın açılış tarihindeki ödenmiş sermayelere göre hesaplama yapılarak karar verilmesi gerekirken dava tarihinden sonra yapılan usulsüz işlemlerin varlığı dikkate alınmadan verilen karar yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Şirketin itibari değerinin hesaplanmaması yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yerel mahkemenin “Şirketin itibari değerinin hesaplanmadığı itirazı da yersizdir. Şirketin karar tarihine en yakın rayiç özvarlığının tesipiti zorunlu olup bu da yöntemince yapılmıştır. İtibari değer ile kastedilen marka değeri ise şirketin bilançoya işlenecek tescilli bir markasının olduğuna dair bir bilgi yoktur.” demek suretiyle itibari değer inceleme taleplerini reddettiğini, Halbuki; şirket kurulurken sadece makineler, şirket fabrikasının bulunduğu arsa vesairenin değeri varken, şirketin uzun yıllar çalışmasından sonra oluşan pazarının, oluşan ticari güveninin, tanınmışlığının kısaca itibarının da ayrıca bir değeri olduğunu, onun için yatırımcılar sadece makineleri ve gayrimenkulü olan yeni kurulmuş bir şirket almaktansa, uzun yıllar çalışıp piyasa ve itibar oluşturan şirketleri almayı tercih ederler ve bu şirketlere verilen para şirketin ikinci el makinelerinin ya da demirbaşlarının çok çok üzerinde olduğunu, Müvekkilinin 2005 yılında kurmuş olduğu dava konusu şirket için yıllarca çalıştığı ve şirkete itibari bir ticari değer oluşturduğunu, müvekkillerinin hissesini tespit ederken bütün bunları dikkate almadan sadece bir kaç ikinci el makine ve gayrimenkulü esas alarak hesaplama yapmak yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin itirazları ve iddialarının bir kısmının sorumluluk davasının konusu olduğunu belirttiğini, mahkemenin böyle bir kanaatte olması durumunda sorumluluk davası açılması için taraflarına HMK’nın 165.maddesi uyarınca uygun bir süre vermesi gerekirken bu haliyle karar verdiğini, Yerel mahkemenin sorumluluk davasının konusu demek suretiyle incelemediği itirazları ve iddialarının kanaatlerince işbu davanın içerisinde incelenmesi gerektiğini, Zira bu itirazları ve iddialarının davanın esas konusu olan çıkma payının miktarının belirlenmesinde ana etkenlerden olduğunu, bu nedenle mahkemenin itirazları ve iddiaları konusunun başka bir dava olan sorumluluk davasının içerisinde incelenmesi kanaatindeyse taraflarına HMK’nın 165.maddesi gereğince sorumluluk davası açılması için süre vermesi gerekirken bu süre verilmeden ve iddiaları ve itirazları incelenmeden hüküm kurulması yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin “Davacılar rapora 5 kalem halinde itiraz etmişlerdir. Mahkememizce bu itirazların da incelenerek rapor hazırlanması istendiği halde 06/01/2020 tarihli son bilirkişi raporunda ayrı bir bölümde bu 5 itiraz yönünden görüş bildirilmediği doğrudur.” demek suretiyle itirazları ve iddialarının incelenmesi için dosyanın defalarca bilirkişiye gittiğini, bilirkişilerce verilen raporlarda itirazları ve iddiaların ara kararlarda belirtilen hususların incelenmediğini belirttiğini, Bilirkişilerin mahkemece belirtilen hususları incelemesi gerektiğini, aksi takdirde bilirkişiler yetkilerini aşmak suretiyle, hangi hususların incelenip hangi hususların incelenmemesi gerektiği yönünde görüş bildirmeleri ya da mahkemenin belirttiği hususları incelememeleri yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin ara kararlarda belirtilen hususlar açısından inceleme yapılmaması dolayısıyla, dosyayı tekrardan bilirkişiye göndermesi gerekirken ya da başka bir bilirkişiye gönderilerek yeniden rapor alınması gerekirken ara kararından rücu ederek karar vermesi yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Davalı şirket ortaklarindan … ve …’ün sermaye borçlarını ne zaman, ne şekilde ve nasıl ödediği incelenmeden ve sonuca bağlanmadan verilen karar yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, daha öncede belirtikleri gibi bu husus çıkma payının ortaya çıkmasını belirleyecek ana meselelerden olduğunu, Şirkete ait gayrimenkulün bedeli, müvekkillere ait paralar ve şirketin çektiği kredilerle alınmasına rağmen, bu husutaki beyanları ve itirazları dikkate alınmadığı, bu hususta da inceleme yapılmadan karar verildiğini, Sonuç itibari ile gerek bilirkişi raporlarına karşı beyanlarında belirtikleri ve yukarıda açıklanan hususlar incelenmeden ve itiraz ve beyanları dikkate alınmadan verilen karar yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Müvekkili …Tic. Ltd. Şti. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil no’su ile kayıtlı olup, 13.09.2005 tarihinde tecil edilerek kurulduğunu, pencere profillerinin imalatı işi ile iştigal etmekte olduğunu, Şirketin Sermayesi 5.000.000TL olduğunu, müvekkili … Ltd.Şti. Ortaklar Kurulu 08.06.2012 tarihinde toplanarak şirketin 10.000(onbin)TL olan sermayesinin 5.000.000(beşmilyon)TL’ye çıkarılmasına karar verdiklerini şirketten çıkmak isteyen davacılar/karşı davalılar bu sermaye artış kararını kabul etmişler ve kararın altını imzaladıklarını, bu sermaye artışı neticesinde … Ltd. Şti.’nin 5.000.000 TL’ye çıkarılan sermayesinin: -1.500.000-TL ‘sini …-1.000.000-TL’sini …-1.250.000-TL’sini …-750.000-TL’sini …-500.000-TL’sini … ödemeyi kabul ve taahhüt ettiklerini, Müvekkili … Ltd. Şti. ortaklarından …, … ve … kendi hisselerine düşen sermaye paylarını ödemiş oldukları halde, davacılar karşı davalılar … ve … ortaklar kurulu kararıyla ödemeyi kabul ve taahhüt ettikleri sermaye paylarını bugüne kadar ödemediklerini, Davacılardan … şirketin büyük ortağı …’ün eski damadı olup, 2019 yılında zina sebebiyle açılan çekişmeli boşanma davası devam ettiğini, müvekkili … Ltd. Şti. ortaklarından …, şirkete/fabrikaya gelmeyen, çalışmak istemeyen, rakip firmanın (egepen deceunink) ürünlerini el altından satıp pazarlayarak şirketi zarara sokan ve haksız rekabet yapan, … Ltd.Şti’ne gelen siparişleri, … markalı ürünlerden karşılamak yerine, spot piyasada bulduğu ikinci el (çıkma), ürünlerle karşılayıp müşterileri aldatan, böylelikle şirketin itibarını sürekli sarsan ve yerle bir eden, şirketin temin ettiği siparişleri olması gerektiği gibi yerine getirmeyen eski damadı davacı … ve kardeşi … ile ciddi sorunlar yaşamaya başladığını, netice olarak damat … 2013 yılının kasım ayında davalı şirkete ait … plakalı ticari aracı yanına alarak müvekkili şirketi terk ettiğini, bunun akabinde müvekkili … Ltd.. Şti.’ne karşı “ ortaklıktan çıkma ve ayrılma akçesinin hesaplanması” davasını açtığını, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2015/968 E. numarasıyla açmış oldukları müvekkili şirket üzerine kayıtlı … plakalı araca davacıların vermiş oldukları zarar sebebiyle 50.000-TL’lik maddi tazminat davası , İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014//1214 E. sayılı dosyası ile birleştirildiği ve daha sonra İst.Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin2014/1214E. sayılı dosyasından ayrılarak bu dava ile ilgili müstakil rapor alınmasına 23.01.2018 tarihinde karar verilmiştir. 02.04.2018 tarihinde bilirkişi, davalı(…)’nın 2014 yılı itibari ile 19.950,00TL araç kira bedeli, 2014 yılı itibari ile 152TL trafik cezası, 2016 yılı itibari ile 69TL trafik cezası ve, 2016 yılı itibari ile 100TL araç çektirme tutarı olarak müvekkilim … Ltd. Şti’ne tazminat ödenmesine karar verildiğini, İst. And. 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 05.02.2020 tarihinde … Ltd Şti’nin açmış olduğu taznminat davasında; Ecrimisil (kira bedeli) olarak 14.400TL’nin ve trafik ceza bedeli olarak 152TL’nin davalı …’ndan alınarak davacı müvekkili şirkete verilmesine karar verildiğini, bu tazminat tutarı müvekkili şirkete … tarafından ödenmediğini, bu iki dava 4 yıl birlikte görüldüğü halde sonradan ne sebeple birbirinden tefrik edildiği hiçbir gerekçe gösterilmemiş olup, taraflarınca anlaşılamadığını, mahkemeye tefrike itiraz ettiklerini defalarca bildirmelerine rağmen mahkemenin itirazı kale almadığını, mahkemeden davacı … aleyhine hükmedilen işbu tazminat tutarının bilirkişilerce hesaplanacak olan ayrılma akçesinden mahsup edilerek, ayrılma akçesinin yeniden hesaplanmasını talep ettikleri halde, bu talebi haksız ve mesnetsiz olarak reddedildiğini, mahkemenin bu kararına itiraz ettiklerini ve bu kararın kaldırılarak lehlerine hükmedilen hak ettikleri tazminatın ayrılma akçesinin yeniden hesaplanmasını talep ettiklerini, 08.04.2014 dava tarihli işbu davada yargılama sırasında çok sayıda bilirkişi raporu alındığını, 24.11.2014 tarihli raporda bir inşaat mühendisi, bir mali müşavir, bir makine mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti marifetiyle şirketin malvarlığı hesaplandığını, (kök rapor), davacıların ayrı ayrı çıkma payları da hesaplandığını, Davacılar … ve …, bu kök rapora itiraz ettikleri ve mahkeme bilirkişilerden 1.ek rapor alınmasına karar verdiğini, bilirkişilerin ticari defterleri yeniden inceleyerek 07.10.2015 tarihinde 1. Ek raporu mahkemeye sunduklarını, bu 1. Ek raporda … ve …’ün sermaye borçlarının ne kadarlık kısmını ödedikleri bilirkişilerce tespit edildiği ve kök rapordaki ile aynı sonuca ulaşıldığının anlaşıldığını, Davacılar … ve … bu 1.ek rapora da itiraz ettiklerini bu itiraz üzerine 2. Ek rapor alınmak üzere dosyayı tekrar bilirkişilere tevdii ettiğini, 22.04.2016 tarihinde bilirkişiler 2. Ek raporu tanzim ederek mahkemeye sunduklarını, bilirkişilerin 22.04.2016 tarihinde mahkemeye sundukları 2. Ek rapordan da anlaşılacağı üzere, aslında, davacı …, gerçekte şirkete hiçbir sermaye payı koymadan, hiçbir ödeme yapmadan, …’ün damadı olduğu için şirkete ortak yapıldığını, (Şirkete ortaklık payı ödediğine dair belge sunamadığını) ortak olduktan sonra ise kayınpederi sayesinde bulduğu Pvc siparişlerini zamanında yapı şirketlerine teslim etmediği gibi, şireti vergi dairelerine, sosyal sigortalar kurumuna ve bankalara borçlu hale getirdiğini, … (kayınpeder) şirketi düze çıkarmak, iflastan kurtarmak maksadı ile şirkete yeni sermaye getirdiği, bir fabrika binası satın aldığı ve siparişleri yerine getirme çabası içine girdiğini, bu noktada davacı … Kasım 2013 tarihinde … plakalı şirkete ait ticari aracı da yanına alarak şirketi terk ettiği ve şirkete karşı çıkma davası açtığını, 22.04.2016 tarihli 2. Ek rapordan sonra şirket tarafından … ve …’na karşı açılan ecrimisil ve aracın iadesi talepli dava İst. And. 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/968 E. 2016/306K. Sayılı dosya 24.0.2016 tarihli karar ile İst. And. 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1214 E. sayılı dosyası ile birleştirildiğini, Bu birleşme kararından sonra aynı heyetten 30.03.2017 tarihli 3. Ek rapor alındığını, 2014-2017 yıllarında alınmış olan bir kök, üç ek raporda bilirkişiler defalarca fabrikaya gelerek keşif yaptıklarını, fabrika arsa ve binasını, duran ve dönen varlıklarını, stokları, mamul ve yarı mamul ürünleri, ticari defterleri incelemişler ve hemen hemen aynı ayrılma akçesini hesapladıklarını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yıllarca içtihatlarında; ayrılma akçesi hesaplanırken, ayrılan ortağın ayrılma tarihindeki yıl sonunu esas alarak, bu tarih itibari ile ayrılma akçesnin hesaplanması gerektiğine hükmettiğini, Yargıtay’ın, ayrılan ortağın ayrılma tarihinden sonra şirkete hiçbir faydasının dokunmadığını ve hiçbir katkıda bulunmadığını gözeterek bu karara vardığını, Yargıtay bu kararları verirken ayrılan ortağın, şirketin ayrılma tarihinden sonraki değer kazançlarından istifade etmesini hakkaniyete uygun bulmadığı için böyle bir karar verdiğini, Ancak İst. And. 3. Asliye Ticaret Mahkemesi bu içtihatların tam aksi yönde bir karar vererek, 02.02.2018 tarihinde birinci ara kararından rücu ederek, ayrılma akçesinin (çıkma payı) en yakın tarihteki değerlere göre tespit edilmesine karar verdiğini, bu karara itiraz ettiklerini ve ayrılma akçesinin ayrılma tarihindeki rayiç değerlere göre hesaplanmasını talep ettiklerini, Bilirkişiler ayrılık akçesini en yakın tarihli olanını hesaplayarak 18.10.2018 tarihinde, mahkemenin istemi doğrultusunda yeni bir rapor düzenlemişlerdir. Bu raporda da ayrılma akçesi önceki bir kök ve üç kök raporla uyumlu olduğunu, ancak davacılar bu rapora da itiraz ettiklerini, zira davacının tüm derdi şirketten hiç koymadığı sermaye payını fahiş bir bedel ile tahsil etmek olduğunu, Bilirkişilerin 06.01.2020 tarihinde mahkemeye son ve altıncı bilirkişi raporunu sunduklarını, ancak bu son rapor kabul edilemez teknik hesaplama hataları ile dolu olduğunu, bu rapora taraflarınca itiraz edildiğini, ancak itirazın mahkemece hiç kale alınmadığını, Son rapora itirazlarının; … Ltd. Şti’ne ait tesis makinaları 06.01.2020 tarihli son bilirkişi raporunda 2017 yılına nazaran %16 değer artışı ile 215.830-TL olarak rayiç değer biçildiğini, bu makinaların eskime payları hiç hesaplanmadan ve yıllar içinde değerinin düştüğü göz önüne alınmadan bir hesaplama yapıldığını, bu hususa itiraz ettiklerini ve bu makinaların yıllar içinde oluşmuş olan eskime payları hesaplanarak rayiç değerlerinin yeniden tespit edilmesini talep ettiklerini, 06.01.2020 tarihli son bilirkişi raporunda müvekkili … Ltd Şti’ne ait motorlu taşıtların rayiç değerleri 2017 yılındaki bilirkişi raporuna nazaran %48’lik bir değer artışı ile 315.00-TL olarak tespit edildiğini, oysa ki bu araçların büyük bir kısmı hurdaya ayrıldığı, satılmış ama listeden düşülmediğini, raporda yer almış olan değer artışının fahiş olduğu ve gerçekle uyuşmadığını, bu nedenle yeniden rayiç değerlerin hesaplanmasını talep ettiklerini, Müvekkili davalı şirkete ait fabrika ve bina arsalarının rayiç değerleri son bilirkişi raporunda fahiş bir bedel ile değerlendirildiğini, bu değerin 4.700.000-TLolduğunu, oysa ki fabrika arsasının bir bölümü su havzasında kalmakta olduğunu ve yıkım kararı mevcut olduğunu, bu huşu mahkeme dosyasına delil olarak sunulduğunu, hal böyle iken bilirkişilerin bu hususu hiç göz önüne almadan 2017 yılında verilmiş bilirkişi raporuna nazaran %22’lik bir değer artışı ile hesap yaptıklarını, böyle bir değer artışı son dört yıldır ekonomik kriz ortamında piyasa şartlarına ve realiteye aykırı olduğunu, kaldı ki müvekkili şirket için …’ın yapmış olduğu gayrimenkul değerlendirme raporunda fabrika arsa ve binalarının değeri 3.750.000-TL olarak belirlendiğini, bilirkişi raporu ile bankanın vermiş olduğu gayrimenkul değerlendirme raporu arasında 1.000,000-TL fark mevcut olduğunu, bu nedenle 06.01.2020 tarihli son bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini ve şirkete ait gayrimenkulün değerlerinin yeniden hesaplanmasını talep ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ayrılma akçesinin hesaplanma yöntemlerine itiraz ettiklerini, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK 638/2 m. uyarınca ortaklıktan çıkmaya izin verilmesi ve çıkma payının tahsili, ortaklıktan çıkma mümkün olmadığı takdirde şirketin tasfiyesine karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece,1-Davanın kabulüne; Davacılar … ve …’nun davalı … sicil numurası ile kayıtlı …’nin ortaklıklarından çıkmalarına izin verilmesine; 2-Davacılardan … için 300.000,00 TL; … için 200.000,00 TL ortaklıktan çıkma payının davalı şirketten alınarak davacılara verilmesine; karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı şirketin 13/09/2005 tarihinde 10.000,00 YTL. Sermaye ile iki ortaklı olarak kurulduğu, %50 hissesinin davacı …’na, %50 hissesininde dava dışı …’a ait olduğu, …’ın davalı şirketteki %50 hissesini 27/01/2011 tarihli hisse devir sözleşmesi ile …’e devrederek ortaklıktan ayrıldığı, davacı …’nun 5000 TL. Sermayeli %50 oranındaki hissesinin 2.5000 TL. Lik kısmını 27/01/2011 tarihli hisse devir sözleşmesi ile diğer davacı …’na devrettiği, 11/06/2012 tarihli hisse devri ile …’ün 5.000 TL. Lik hissesinin 2.500 TL. Lik kısmını …’e, davacı …’nun 2.500 TL. Lik hissesinin 5000 TL. Lik kısmını …’e, Davacı …’nun 2.5000 TL.lik hissesinin 1.500 TL. Lik kısmını …’e devrettiği, bu hisse devirlerinin 11/06/2012 tarihli ortaklar kurulu kararı ile onanarak pay defterine kayıt edildiği, şirket sermayesinin 5.000.000 TL. Ye çıkartıldığı, çıkarılan sermaye sonucu şirket payının 200.000 paya çıkartıldığı ve ortaklık yapısının; 60.000 paya karşılık 1.500.000-TL. ‘si … 40.000 paya karşılık 1.000.000-TL. ‘si … 50.000 paya karşılık1.250.000-TL.’si …30.000 paya karşılık 750.000-TL.’si … 20.000 paya karşılık 500.000-TL.’si … ‘na ait olduğu anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK 638/2 hükmü gereğince “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Ortaklıktan çıkmak için “haklı sebep” ile kast edilen örneğin; şirket ortaklığını çekilmez kılacak nitelikteki husumet, şirketin işleyişi, yönetimi ve faaliyetleri hakkında bilgi vermemenin süreklilik kazanması, ortakların şirketten dışlanması, şirket yöneticilerinin kişisel menfaatleri yönünde hareket edip şirketi borca batık hale sürüklemesi, şirkete ihanet etmesi, ortaklık amacının gerçekleşmesi olanağının kalmaması olarak sayılabilir. Haklı sebep kavramının her somut olayda mahkeme tarafından takdir edilmesi gerekmekle birlikte, ortaya konulan haklı sebebin nesnel ve objektif ölçülere uygun olması gerekir (Yargıtay 11.HD 17/06/2020 tarih 2019/3224 E., 2020/2963 K. sayılı, 22/06/2016 tarih 2015/9114 E., 2016/6883 K. sayılı, 07/12/2015 tarih 2014/15623 E., 2015/11122 K. sayılı emsal kararları). Somut olaya döndüğümüzde,mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere, davalı şirket ortakları arasında akrabalık ilişkisi olduğu, ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmadığı, belirli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen ortaklar arasındaki husumetin ortak amacın gerçekleştirilmesine artık imkan vermeyeceği, ortaklığın her iki taraf için de çekilmez hal aldığı anlaşılmakla beraber davalı şirket vekili cevap dilekçesinde de davacıların davalı şirketten çıkma istemlerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Davacı iddiaları ve delilleri değerlendirildiğinde çıkma isteminin haklı sebebe dayandığı anlaşılmakla, davacı ortakların limited şirketten çıkma payının hesaplanması yoluna gidilmiştir. 6102 sayılı TTK 641/1 maddesi hükmü “Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir.” hükmü gereğince ortaklıktan çıkma payının, şirketin karar tarihine en yakın tarihteki mal varlığının gerçek değeri saptanarak buna göre belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/2571 Esas- 2017/5023 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Mahkemece 22/05/2019 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararı ile, davacıların karar tarihine en yakın tarih itibariyle ortaklıktan çıkma paylarının hesaplanmasına, davacı tarafın 5 kalem halinde dilekçelerinde belirttiği itirazlara ilişkin de tek tek üzerlerinde durularak denetime elverişli şekilde incelemeler yapılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen 06/01/2020 tarihli ek raporlarında özetle; Teknik bilirkişilerin tespitleri esas alınarak, son duruma göre yapılan hesaplama neticesinde; davacı …’nun ayrılma payı 355.009,68 TL, davacı …’nun ayrılma payı da 237.848,32 TL olarak hesap edildiği, ayrılma payı, karar tarihine en yakın son değeri ihtiva ettiğinden, faizin karar tarihinden itibaren başlaması gerektiği, tespiti yapılmıştır. Mahkemece itibar edilerek hükme esas alınan 06/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda davacılar vekilinin önceki bilirkişi raporlarına yönelik verdikleri beyan dilekçesindeki ve mahkeme ara kararında belirtilen hususlarda değerlendirme yapılmadığı tesbit edilmekle beraber bu itirazların mahkemece verilen karar gerekçesinde değerlendirildiği anlaşılmıştır. Mahkeme gerekçesinde bu itirazlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;”Bunlardan şirket ortağı …’ün, şirket ortağı ve yetkilisi …’ün şirkete borçlu oldukları tutarları ödemiş gibi göstererek defterlerde usulsüzlük yaptıkları, sermaye borçlarını ödemedikleri halde ödemiş gibi gösterdikleri itirazlarını ileri sürmüş olması, sermayenin usulsüz artırılarak davacıların hissesinin kasıtlı olarak düşürülmüş olması iddiaları sorumluluk davasının konusudur. Sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının iptal edildiğini gösteren bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi, sorumluluk davasının açıldığını gösteren bir beyan,delil de bulunmamaktadır. Şirketin itibari değerinin hesaplanmadığı itirazı da yersizdir. Şirketin karar tarihine en yakın rayiç özvarlığının tesipiti zorunlu olup bu da yöntemince yapılmıştır. İtibari değer ile kastedilen marka değeri ise şirketin bilançoya işlenecek tescilli bir markasının olduğuna dair bir bilgi yoktur. Şirkete ati taşınmazın … tarafından zimmetine geçirildiği iddiası da ayrı bir davanın konusu olup, davacıların tüm bu itirazları bilirkişilerce çıkma payı hesabında inceleme konusu yapılamaz.” şeklinde gerekçelendirildiği görülmüştür. Mahkeme kabul ve gerekçesinin dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu tesbit edilmekle, davacılar vekilinin bilirkişi raporlarına karşı beyanlarında belirtikleri itirazları dikkate alınmadan karar verildiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı şirket tarafından … ve … karşı açılan ecrimisil, aracın iadesi talepli İst. Anadolu 8 ATM. De açılan davanın İstanbul Anadolu 8 ATM. ‘nin 2015/968 E,2016/306 K sayılı 24/03/2016 tarihli kararı ile eldeki dava ile birleştirildiği, mahkemece 22/05/2019 tarihli duruşmanın ara kararı ile tefrik edilerek aynı mahkemenin 2019/333 esasına kaydedildiği, bu esas üzerinden yapılan yargılama sonucu 05/02/2020 tarih ve 2019/333 Esas- 2020/120 Karar sayılı kararı ile karar verilerek karar örneğinin dosya arasına konulduğu anlaşılmıştır. Mahkemece verilen tefrik kararı ve gerekçesinin dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu tesbit edilmekle, davalı vekilinin tefrik kararına ve bu iki dosyanın birlikte görülmesi gerektiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece, kök ve ek raporlar alınarak istinafa konu karar verilmiştir. HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı; Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini isteme hakkına sahiptir. Mahkemece tesis edilen karar, inşai nitelikte olup, karar tarihi itibariyle hüküm ve sonuç doğuracağından yerleşik Yargıtay 11 HD. içtihatlarına göre, ortaklıktan çıkma payının, karar tarihine en yakın tarih itibariyle şirketin mal varlığının gerçek değeri saptanarak buna göre belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece hükme esas alınan 06/01/2020 tarihli son heyet raporununun güncel rayiç değerler üzerinden ve somut, aksi kanıtlanmamış mali kayıtlara göre, karar tarihine en yakın ortaklıktan çıkma payının hesapladığı anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacılar vekilinin ve davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacılar vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70’er.TL istinaf karar harçlarından istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırılan toplam 54,40’ar.TL harçtan mahsubu ile bakiye 26,30’ar.TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 34.155,00.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 8.500,00.TL harçtan mahsubu ile bakiye 25.655,00.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 14/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.