Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1846 E. 2020/1560 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1846 Esas
KARAR NO : 2020/1560 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2020 Tarihli Ek Karar
NUMARASI : 2019/461 Esas 2020/330 Karar
DAVA: Sorumluluk /Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,…. A.Ş’nin 05.12.2000 tarihindeki değerinin negatif olmasına rağmen küçük yatırımcıların yanıltıldığı , bu sebeple AHİM kararına istinaden dava dışı yatırımcı … Adalet Bakanlığınca ödenen 4.115,83 TL’nin banka yönetici ve hakim ortağı olan davalılardan rücuen tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, davacının aktif dava ehliyetinin olmadığı, ve davalıların sorumlu tutulamayacağı yönünde savunmada bulunduğu ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 10/09/2020 Tarih ve 2019/461 Esas – 2020/330 Karar sayılı gerekçeli kararında;
“Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde; Dava, … A.Ş’nin 05.12.2000 tarihindeki gerçek değerinin negatif olmasına rağmen küçük yatırımcıların yanıltılması gerekçesine dayanan AHİM kararına istinaden Adalet Bakanlığınca dava dışı yatırımcı … ödenen 4.115,83 TL’nin Fon kurulu kararı ile bankanın hakim ortak ve yöneticilerinden rücuen tahsili istemine ilişkindir. … A.Ş’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin Mülga 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14/3-4 maddesi gereğince 06.12.2000 tarihinde Fon’a devredildiği, devre ilişkin 06.12.2000 tarihli 123 Sayılı BDDK kararının iptali istemiyle açılan davada Danıştay 10. Dairesi tarafından 15.12.2005 tarihinde kesinleşen karar ile devre konu işlemin iptaline karar verildiği, verilen kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Alacağın temliki, alacağı devralanla devreden arasındaki ilişki bakımından sebebe bağlı bir işlem olup bu temel ilişki ortadan kalkar ise temlik de geçerliliğini kaybeder. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2012/4370 Esas 2012/9936 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere … A.Ş’nin TMSF’ye devrine ilişkin kararın Danıştay 10. Dairesinin 2004/8038 Esas 2004/7170 Karar sayılı kararı ile iptali edilmiş olması sebebiyle sebebe bağlı işlem niteliğinde olan alacağın temliki işleminin de geçerliliğini kaybettiği, davacı TMSF’nin alacağı temlik alan sıfatıyla iş bu sorumluluk davasını ikame edemeyeceği anlaşılmaktadır. Esasen davacı da alacağın ,fon alacağı niteliğinde olduğunu iddia etmemiştir. Davacının zarar gören alacaklı olarak ödenen bedeli … T.A.Ş’nin yönetici ve hakim ortaklarından TTK. 553-555. maddesi kapsamında rücu talebi bulunmakla davacı vekilinden hükmedilecek tazminatın kime ödenmesinin talep edildiği hususu 10/09/2020 tarihli duruşmada açıklattırılmış, tazminatın davacı TMSF ye ödenmesinin talep edildiği tespit edilmiştir.TTK. 553 ve TTK. 556. maddesi kapsamında oluşacak zararlar nedeniyle davalıların ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu olduğu, ortaklığın doğrudan zarar görmesi halinde alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğuracağından, alacaklı tarafından dolaylı zarar nedeniyle açılan davada hükmedilecek tazminatın kendisi adına değil ortaklığa (… T.A.Ş ye) verilmesi yönünde talepte bulunması gerektiği, somut olayda ise davacı TMSF, tazminatın kendisine ödenmesini talep ettiğinden iş bu davanın dinlenemeyeceği nazara alınarak (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/13409 Esas 2018/6594 Karar sayılı emsal ilamı) davanın reddine karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili karar düzeltilme talepli dilekçesi ile; 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 49. maddesi; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü doğrultusunda, …’a el konmadan önce doğmuş vc kesinleşmiş mahkeme kararı gereğince ödenmek zorunda kalınan tazminat tutarının sorumluluk kapsamında … hâkim ortaklarından talep edilmesi ve T.C. Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Haklan Daire Başkanlığının 19.07.2018 tarih ve 64871687.3-7-231-2012 sayılı “Harcama Talimatı” kararı ile 19.07.2017 tarihinde 4.115,83 TL olarak hazineden ödenmiş olması; T.C. Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Daire Başkanlığı’nın 11.01.2018 tarihli yazısı ile sorumluların belirlenmesi ve rücu işlemlerinin yerine getirilmesi için müvekkil Kuruma bildirim yapılmış olması nedenleriyle davada hükmedilecek tazminatın neden ortaklığa verilmemesi gerektiği ve bunun neden talep edilmediğinin açık olduğu, kararın gerekçesinin hukuka uygun olmayıp, mahkeme tarafından teknik bir niteleme hatası yapıldığı, Adalet Bakanlığı, 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’da 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan değişiklik uyarınca, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığının, Devletimiz aleyhine verilen kararların kesinleşmesinin ardından ihlal kararlarının icrası kapsamında hükmedilen tazminatın ödenmesi ile sorumluların belirlenmesi ve rücu işlemleri hususunda ilgili birimlere bildirim yapmakla yükümlü olduğu, bu suretle AİHM’in Reisner kararına ilişkin ödemenin 17.07,2017 tarihli Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden 1.014 Euro karşılığı 4.115,83 TL olarak ödenmesine karar verildiği ve T.C. Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Haklan Daire Başkanlığı’nın 19.07.2018 tarih ve 64871687.3-7-231-2012 sayılı “Harcama Talimatı” kararı ile 19.07.2017 tarihinde 4.115,83 TL olarak ödeme yapıldığı, bahsedilen ödeme ve sonrasında T.C. Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Daire Başkanlığı’nın 11.01.2018 tarihli yazısı ile sorumluların belirlenmesi ve rücu işlemlerinin yerine getirilmesi için müvekkili kuruma bildirim yapıldığı, Adalet Bakanlığı tarafından ödeme yapılmak zorunda kalınan konu ile ilgili olarak çalışma yapıldığı ve müvekkili kurum Fon Kurulu tarafından 05.04.2018 tarih ve 2018/188 sayılı karar alındığı, bu karar ile; Eski … A.Ş. hakkında BDDK Yeminli Murakıpları Kurulu’nca hazırlanan 11.05.2001 tarihli ve R-7, R-6, R-3 sayılı Mali Bünye Raporu’nda belirtilen düzeltmeler doğrultusunda oluşturulan 05.12.2000 tarihli durulaştırılmış bilanço ve kar-zarar tablosu ile 2013 yılında Fon tarafından KPMG ve Deloitte firmalarına hazırlatılan değerleme raporlarında da açıkça ortaya konulduğu üzere, Bankanın 05.12.2000 tarihindeki gerçek değerinin negatif olduğu, … tarafından hazırlanarak kamuya açıklanan verilerin Banka’nın gerçek mali durumunu yansıtmadığı, küçük hissedarların Banka tarafından açıklanan verilerin güvenilir olduğu düşüncesiyle yatırım yapmaya yönlendiği ve bu yanıltıcı durumun ortaya çıkmasında Banka’nın yönetiminde söz hakkı bulunan Banka hakim ortağının sorumluluğunun bulunduğu hususları dikkate alınarak, … AİHM nezdinde açmış olduğu davanın Devletimiz aleyhine sonuçlanması neticesinde Adalet Bakanlığı tarafından 4.115,83 TL olarak yapılan ödemeden, ödemenin Adalet Bakanlığı tarafından yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte “tahsilde tekerrüre yer vermemek kaydıyla” …’ın doğrudan/dolaylı hakim ortakları … AŞ, … müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına, … ödenen 4.115,83 TL ile bu tutarın Adalet Bakanlığı tarafından ödendiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizinin öncelikle “tahsilde tekerrüre yer vermemek kaydıyla” … doğrudan/dolaylı hakim ortaklar … AŞ, … talep edilmesine karar verildiği, Mahkemenin gerekçesi ile karar metni arasında da çelişki bulunduğu, dava tutarının temyiz yollarına başvurma hakkını ortadan kaldırmış olması nedeniyle Mahkeme tarafından gerekçe ile karar metnindeki bu çelişkinin giderilmesinin gerektiği iddia edilerek açılan davada hükmedilecek tazminatın kendisi adına değil ortaklığa (… T.A.Ş ye) verilmesi yönünde talepte bulunması gerektiği, somut olayda ise davacı TMSF, tazminatın kendisine ödenmesini talep ettiğinden iş bu davanın dinlenemeyeceği ve bu nedenle davanın reddi yönündeki kararın, davanın nitelendirilmesinde hata yapılması, hükmün gerekçe kısmı ile karar kısmında çelişki ortaya çıkması ve dava tutarı edeniyle kanun yollarına başvuıulamayan karar nedeniyle yeniden değerlendirme yapılmasının gerekli olması nedenleriyle kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 22/10/2020 tarih ve 2019/461 Esas – 2020/330 Karar sayılı ek kararında;”……Mahkememizdeki davada talep edilen alacak tutarının 4.115,38 TL olduğu, hüküm tarihindeki kararın istinaf edilebilmesine ilişkin parasal sınırın 5.393,52 TL olup bu miktarın altında bulunduğu, mahkememizce kesin olarak verilen kararın hukuka uygun bulunup davacı talebinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, davacının kararın düzeltilmesi (tashih/tavzih/tamamlama) talebinin reddine” gerekçesi ile; Davacı vekilinin kararın düzeltilmesi (tashih/tavzih/tamamlama) talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve ek karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin gerekçesinin hukuka uygun olmadığını e teknik bir niteleme hatası yapıldığını, T.C. Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Daire Başkanlığı’nın 19/07/2018 tarih ve 64871687.3-7-231-2012 sayılı Harcama Talimatı kararı ile 19/07/2017 tarihinde 4.115,83.TL olarak hazineden ödenmiş olması, T.C. Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Daire Başkanlığı’nın 11/01/2018 tarihli yazısı ile sorumluların belirlenmesi ve rücu işlemlerinin yerine getirilmesi için müvekkili kuruma bildirim yapılmış oması ve 6098 sayılı BK’nın Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 49.maddesi hükmü doğrultusunda, …’a el konmadan önce doğmuş ve kesinleşmiş mahkeme kararı gereğince ödenmek zorunda kalınan tazminat tutarının sorumluluk kapsamında … hakim ortaklarından talep edilmesi ve yukarıdaki nedenlerle davada hükmedilecek tazminatın neden ortaklığa verilmemesi gerektiği ve kendilerinin bu neden talep etmemiş olduklarının açık ve net olduğunu, Ancak mahkemece tüzel kişiliği kalmamış olan … A.Ş. Adına bu talebin kimin tarafından yapılacağına ilişkin bir açıklamada hükümde yer verilmediğini, çünkü … A.Ş. Hisselerinin … Bank Plc’ye devrinde ağırlıklı olarak pasif ve zarar kalemlerinin TMSF üzerinde kalması nedeniyle TMSF’nin tazminatın tahsilini ortaklık adına yapması söz konusu olamayacağı, aksine … hisselerinin zarar kalemlerinin TMSF’de kalması nedeniyle tazminatı talebinin de TMSF adına yapılması somut olay bakamından gerekli ve yeterli olacağını, Buna karşılık dava konusu tazminatın TMSF’ye değil de ortaklığa (… A.Ş:) ödenmesinin talep edilmesi gerektiği mahkemece değerlendiriliyor ise bu durumda da hakimin hukuku resen uygulama görevi nedeniyle mahkeme tarafından davanın içeriğine girilerek ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak buna göre hüküm tesis edilmesi gerektiğini, Bu hususta; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 06/07/2004 tarih ve 2013/13387 E. 2004/7567 K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 31/10/2005 tarih ve 2005/8114 E. 2005/10525 K.) Mahkemenin davanın kapsamı konusundaki değerlendirmesi hatalı olup, gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olduğunu, hüküm kısmının açıklanması gerektiğini, Hüküm gerekçesi olarak alacağın temlikinin alacağı devralanla devreden arasındaki ilişki bakımından sebebe bağlı işlem olduğu, bu temel ilişkinin ortadan kalkması halinde temliğin geçerliliğini kaybetmesi şeklinde yazılmış olmasına rağmen davanın red sebebi hüküm kısmında açıklanmadığı, gerekçe kısmı somut olaya tam uyarlanamayacağından hükmün red sebebinin ne olduğunun anlaşılamadığını, bu bakımından hükmün red sebebinin açıkça hüküm kısmında gösterilmesi gerektiğini,
Ayrıca gerekçenin, somut olaya uygun olmadığını, mahkemenin TTK 555. ve 556.maddeleri hükümlerine göre alacağın temlikinin sebebe bağlı bir işlem olması ve sebebin ortadan kalkması ile temlik işleminin de geçerliliğini ortadan kaldıracağını gerekçesine aldığını, Zarar kalemlerinin takip yetkisinin TMSF’de olması nedeniyle mahkeme tarafından gerekçelendirilen ancak hüküm kısmında açık olmayan red gerekçesinin ortadan kalktığını, … A.Ş.’nin pasif ve zarar kalemlerinin TMSF üzerinde kalmış olması nedeniyle, tazminat hukukundan kaynaklanan zarar kalemleri bakımından TMSF … A.Ş.’ye halef olduğu, bu bakımdan açılan davanın dinlenmesi ve buna göre karar verilmesi gerektiğini,
Mahkeme gerekçe kısmındaki açıklamalarında ve hüküm tesisi kısmında dava konusu tutarın kaynağı ve miktarı konusunda bir açıklama istemediği ve bu konuda bilirkişi incelemesi dahi yaptırılmadan dosyada yeterli inceleme yapılmadan karara bağlandığını,İlk derece mahkemesince kararın düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken sadece dava değeri ve hükmün bu nedenle kesin olduğu üzere yapmış olduğu değerlendirmenin ve buna dair vermiş olduğu ek karara itiraz ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ek kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı yatırımcı … Adalet Bakanlığınca ödenen 4.115,83 TL’nin banka yönetici ve hakim ortağı olan davalılardan tahsili talepli alacak davasıdır.Davacı dava dilekçesi ile; AHİM kararına istinaden dava dışı yatırımcı … Adalet Bakanlığınca ödenen 4.115,83 TL’nin banka yönetici ve hakim ortağı olan davalılardan rücuen tazminine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçe ile 10/09/2020 tarih ve 2019/461 Esas – 2020/330 Karar sayılı kararı ile; Davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.Davacı vekilinin tavzih talebi üzerine İlk Derece Mahkemesi 22/10/2020 tarih ve 2019/461 Esas – 2020/330 Karar sayılı ek kararı ile; davacı vekilinin kararın düzeltilmesi(tashih/tavzih/tamamlama) talebinin reddine, karar verilmiş ve ek karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, tavzih talebi üzerine ilk derece mahkemesince verilen ek kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır.02/12/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı HMK’ nın 341. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan “binbeşyüz” ibareleri “üç bin” şeklinde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.” HMK 341/4 maddesindeki kesinlik sınırı, yeniden değerleme oranı ile 01/01/2020 – 31/12/2020 tarihleri arasında verilen hükümlerde geçerli olmak üzere 5.390,00. TL olarak belirlenmiştir.
İstinafa konu edilen davada, davacı tarafından istinaf edilen ek karara konu asıl davada ret edilen davanın değeri 4.115,83 TL. olup karar tarihi itibariyle karar kesin nitelikte olduğundan, buna göre mahkemece tavzih talebinin reddine yönelik ek kararı da asıl davanın değerine göre kararın verildiği tarih itibarı ile öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından, ilk derece mahkemesince verilen ek karar da kesin niteliktedir. Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak yerel mahkemece ek karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesinin de sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 352/1 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 352/1 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,2-Davacı harçtan muaf olduğundan, istinaf harçlarının tahsiline yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/12/2020 tarihinde HMK’ nın 352. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.