Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1843 E. 2020/1548 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1843 Esas
KARAR NO: 2020/1548 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/09/2020 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2020/473 Esas
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali – İhtiyati Tedbir Talebi
KARAR TARİHİ: 24/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ve 23/09/2020 tarihli dilekçesi ile, taraflar arasındaki 28/09/2018 tarihli sipariş formu ve aynı tarihli servis sözleşmesine konu … model makinenin 8.390,00 EUR bedelle ve 48 ay her biri 280,00 EUR tutarlı senetlerle müvekkiline satıldığını, makinenin teslimi ve çalışır vaziyette tutulmasının bir bütün olarak davalı şirketin yükümlülüğünde ve garantisinde olduğunu ancak bu yükümlülüğe aykırı davranıldığını, makinenin sürekli arıza verdiğini, en son arızasında servis elemanı dahi gönderilmediğini ve makinenin Nisan 2020 tarihinden bu yana atıl durumda olduğunu, sözleşmenin feshedildiğini davalı şirkete Nisan 2020 tarihinde ihtarname ile bildirdiklerini, fesih sebebiyle Nisan 2020 tarihinden itibaren yapılmış olan 1.680,00 EUR tutarlı ödemelerin davalıdan istirdadına ve halen ödenmemiş olan her biri 280,00 EUR bedelli olan 25 adet senetten dolayı borçlu bulunmadıklarının tespitini, senet ödemelerinin dava sonuna kadar durdurulmasını, bu senetler nedeniyle davalı şirketin icra takibi yapmasının önlenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafça sözleşmeye uygun bir bildirim yapılmadığını, somut olay tacir olmanın hukuki sonuçlarına göre değerlendirildiğinde davacının taleplerinin sözleşmeye ve kanuna göre haksız olduğunu, davacı borçlu sıfatında olduğu, sözleşme geçerli olarak kurulduğunu savunarak, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/09/2020 tarih ve 2020/473 Esas sayılı ara kararında; “Dava; İİK.’nın 72/2. maddesine dayalı olarak takipten önce açılan menfi tespit ve istirdat davası olup, davaya konu senetlerin dava süresince icra takibine konulmasını ve ödenmesini önler nitelikte ihtiyati ihtiyati talebinde bulunulmaktadır. İİK.’nın 72/2 maddesi, “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.” hükmünü içermektedir. Mahkememizce davacı yanın ihtiyati tedbir talebi yönünden dosya ele alınıp incelenmiş, İİK’nın 72/2. maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile, 1-İhtiyati tedbir isteminin; dava konusu 25 adet bono bedelinin toplamı olan 7.000,00 EURO’nun işbu ara karar tarihindeki TL karşılığı olan 64.108,10 TL üzerinden ve takdiren %20 oranında hesaplanan 12.821,62 TL tutarında nakit teminatın veya aynı tutardaki kesin ve süresiz banka teminat mektubunun sunulması karşılığında kabulüne, 2-Keşidecisi …, lehtarı … LTD. ŞTİ. olan; 20/10/2020 vadeli 280 Euro bedelli 24/48 sıra nolu 20/11/2020 vadeli 280 Euro bedelli 25/48 sıra nolu 20/12/2020 vadeli 280 Euro bedelli 26 /48 sıra nolu 20/01/2021 vadeli 280 Euro bedelli 27 /48 sıra nolu 20/02/2021 vadeli 280 Euro bedelli 28/48 sıra nolu 20/03/2021 vadeli 280 Euro bedelli 29 /48 sıra nolu 20/04/2021 vadeli 280 Euro bedelli 30 /48 sıra nolu 20/05/2021 vadeli 280 Euro bedelli 31/48 sıra nolu 20/06/2021 vadeli 280 Euro bedelli 32/48 sıra nolu 20/07/2021 vadeli 280 Euro bedelli 33/48 sıra nolu 20/08/2021 vadeli 280 Euro bedelli 34/48 sıra nolu 20/09/2021 vadeli 280 Euro bedelli 35/48 sıra nolu 20/10/2021 vadeli 280 Euro bedelli 36/48 sıra nolu 20/11/2021 vadeli 280 Euro bedelli 37/48 sıra nolu 20/12/2021 vadeli 280 Euro bedelli 38/48 sıra nolu 20/01/2022 vadeli 280 Euro bedelli 39/48 sıra nolu 20/02/2022 vadeli 280 Euro bedelli 40/48 sıra nolu 20/03/2022 vadeli 280 Euro bedelli 41/48 sıra nolu 20/04/2022 vadeli 280 Euro bedelli 42/48 sıra nolu 20/05/2022 vadeli 280 Euro bedelli 43/48 sıra nolu 20/06/2022 vadeli 280 Euro bedelli 44/48 sıra nolu 20/07/2022 vadeli 280 Euro bedelli 45/48 sıra nolu 20/08/2022 vadeli 280 Euro bedelli 46/48 sıra nolu 20/09/2022 vadeli 280 Euro bedelli 47/48 sıra nolu 20/10/2022 vadeli 280 Euro bedelli 48/48 sıra nolu bonoların davanın taraflarına münhasır olmak üzere icra takibine konu yapılmamasına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesince verilen ara kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, İhtiyati tedbir kararının verilmesi için şartların oluşmadığını, Mahkeme davanın nitelendirmesini ara kararında ”Menfi Tespit” davası olarak nitelendirmişse de, bu nitelendirme yanlış olduğu, bir davanın menfi tespit davası olarak nitelendirilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106.maddesindeki şartları taşıması gerekmekte olduğu, Menfi tespit davası anlamı itibariyle yokluğun tespitine ilişkin olduğu, davacı taraf dava dilekçesinde sözleşmenin geçerliliğine bir diyeceklerinin olmadığını, dolayısıyla hukuki ilişkinin varlığını ikrar etmekte olduğu, kaldı ki bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığını tespit eden dava ” Müspet Tespit ” davasıdır ve müspet tespit davasında ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini, Davacı, dava dilekçesinde eda hükmü şeklinde nitelendirilmesi yapılacak taleplere yer verdiği, dolayısıyla bu dava menfi tespit davası olarak nitelendirilemeyeceği, İhtiyati tedbir kararı yalnızca İİK/72 deki koşulların varlığı halinde verildiğini, davacının talepleri eda hükmünde olduğunu, Davacının davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, Menfi tespit davasında hukuki yarar doktrin ve sair yargı kararlarında, icra takibi açılmadan önce alacaklı elinde borçlu aleyhine ciddi bir belge olması durumunda menfi tespit davası açabilmekte olduğu, Davacı borçlunun, itirazın iptali davasında (icra takibi sürecinde) ileri sürebileceği savunmaları menfi tespit davasında ileri sürmesinde bu dava bakımından hukuki yararı olmadığı, usulden reddi gerektiği, Davacı borçlunun dava dilekçesinde ileri sürdüğü, makinelerin kondisyon ve durumu ile ilgili hususlar veyahut sözleşmenin feshedilmesi ile alakalı iddiaları bu davada hukuki yarar yokluğu ile dinlenemeyeceğini, Taraflar tacir olduğu, ticari iş karinesi gereği, bonolardaki alacak hakkına kavuşmak isteyen müvekkilinin kötü niyetli davacı tarafça engellenmekte olduğu, Tüm savunmalarını takip sürecinde ileri sürebilecekken davacı borçlunun, bu yolu kötü niyetli olarak seçtiği ve alacaklarına kavuşmalarını engellediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341. maddesine göre, “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” Söz konusu maddenin gerekçesinde de değinildiği üzere, ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze ilişkin geçici hukukî koruma taleplerinin kabulü hâlinde itiraz imkânı bulunduğundan, önce bu yola (itiraz) başvurulması gerekli olup, ancak itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür. Nitekim HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde de ihtiyati tedbir konusu düzenlenmiş olup, aynı Kanun’ un 394/1. maddesinde “karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir” denilmek suretiyle, bu durumda öncelikle kararı veren mahkemeye itiraz yolu öngörülmüştür. HMK’nın 394/4. maddesinde, ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz başlığı altında “İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.”, 394/5.maddesinde de, “İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.” düzenlemesi mevcuttur. Somut olaya bakıldığında; Ara karar itiraz yolu açık olmak üzere verildiği halde davalı vekilince ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş olup davalı vekilince ibraz edilen dilekçe ihtiyati tedbir kararına itiraz olarak kabul edilip mahkemece itiraz hakkında bir karar verilmeden dosya istinaf incelemesi için dairemize gönderilmiştir. Mahkemece öncelikle istinaf dilekçesi itiraz olarak kabul edilip itiraz hakkında bir karar verilmeli, bu karar taraflara tebliğ edildikten sonra kanun yoluna başvurulması halinde istinaf incelemesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere ihtiyati tedbirin kabulüne ilişkin ara karar itiraza tabi olup öncelikle mahkemenin itirazı değerlendirmesi ve itiraz hakkında bir karar vermesi gerekmektedir. Kanunda ön görülen itiraz yolunun ara kararda itiraz olarak gösterildiği halde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması hatalı olup, davalı vekilinin istinaf dilekçesinin tedbir kararına karşı itiraz olarak değerlendirilip HMK 394/5 uyarınca karar verilmeden dosyanın istinaf incelemesine gönderilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle; HMK’ nın 341/1. maddesinde belirtildiği şekilde itiraz üzerine verilmiş ve istinaf edilebilir mahiyette bir karar bulunmadığından, davalı vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK’ nın 352. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352.maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/12/2020 tarihinde HMK’ nın 352. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.