Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1831 E. 2021/76 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1831
KARAR NO: 2021/76
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2020
DOSYA NUMARASI: 2016/463 Esas – 2020/99 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 28/01/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, diğer müvekkili … ve …’in kefaleti ile davalı bankanın Kartal Şubesi’nden kullandığı krediye istinaden, … Limited Şirketi’nin maliki olduğu İstanbul İli Kartal İlçesi … Mahallesi … Ada … Parselde kayıtlı ana taşınmazda … Blok … nolu bağımsız bölümün 17.06.2011 tarih ve … yevmiye no.lu ipotek sözleşmesi ile davalı bankaya rehnedildiğini, müvekkili … ve …’ln davalı banka ile başkaca hukuki ilişkisi olmadığı gibi, müvekkili şirketin de, davalı bankadan başkaca bir kredi kullanmadığını, davalı bankanın, müvekkili şirket aleyhine, kullanılan krediye ilişkin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçtiğini, anılan icra dosyasının takip çıkışı 115.535,39- TL olmakla birlikte, müvekkilinin ödemeleri düşülmeden işbu icra takibinin başlatıldığını, bununla birlikte takip çıkışında yer alan 14.450,00- TL “çek yaprağına ait garanti tutarı” olarak takibe esas tutara yansıtıldığını ancak, bu bedelin hangi çeklere ilişkin okluğuna yönelik dosyada herhangi bir bilgi yer almadığı gibi bu bedelin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icraya konulmasının mümkün olmadığını, zira ilgili taşınmaz kullanılan krediye istinaden rehnedilmiş olduğundan; davalı bankanın çek yaprağına ait garanti tutarı alacağı var ise, ilamsız icra yoluyla takip başlatması gerektiğini, davalı banka ve müvekkili şirketin hesapları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile davalı bankanın alacağının 115.535,39- TL olmadığının anlaşılacağını belirterek, müvekkilinin uğradığı diğer maddi ve manevi zararlara ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasından davalıya 50.435,39 TL borcu olmadığının tespitine ve takibin 50.435,39 TL’ lik kısmının iptaline, davalı aleyhine iptal edilen kısmın % 20′ sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı borçlu şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip dosyasında ve müvekkili banka tarafından borçluya bugüne kadar çıkarılan belgelerin (ihtarname, icra emri vs.) hiçbirine itiraz edilmediğini, itiraz olunmayan ve muhtevası kesinleşen belgelere istinaden gayrımenkulün satışının İst. Anadolu … İcra talimat müdürlüğünce gerçekleştirildiğini ve ihalenin kesinleştiğini, satıştan gelen tutar üzerinden icra müdürlüğü tarafından düzenlenen dosya hesabı incelendiğinde de, bakiye alacaklarının var olduğu anlaşıldığından; İ.İ.K 68/1 maddesinde sayılan borç ikrarını içeren senet mahiyetinde olan rehin açığı belgesi tanzim edilerek, bu belgeye istinaden borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nde yeni bir ilamsız icra takibi başlatıldığını, müvekkili bankanın alacağının halen devam ettiğini, söz konusu ipotek dosyası İncelendiğinde; bugüne kadar alacağın varlığı ile alakalı ne bir dava, ne de bir şikayetin vuku bulmadığının görüleceğini, keza rehin açığı belgesine karşı da herhangi bir şikayetin söz konusu olmadığını, borçlu taşınmaz satışından gelen tutarın dosya borcunu tamamen karşılamaması sebebiyle, borcundan kurtulmak amacıyla kötüniyetli olarak dava yoluna gittiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/02/2020 tarih ve 2016/463 Esas – 2020/99 Karar sayılı kararı ile; ” … Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davacı tarafça rehin açığı belgesi düzenlendiği tarihte(26/07/2016) davalıya kredi sözleşmesinden kaynaklı 50.435,39-TL borçlu olmadığının tespiti için dava açılmış ise de; önceki bilirkişiden alınan rapor ile düzenlenen rapor arasındaki farklılıkların sebebi de açıklanmak suretiyle düzenlenen ve hükme esas alınan 08/06/2019 bilirkişi raporu ile davacının, dava tarihi itibariyle 58.507,71-TL borçtan sorumlu olduğu tespit edilmiş olduğundan … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, davalının, kredi sözleşmesinden bakiye olduğunu iddia ettiği alacağını ve risk oluşturduğunu iddia ettiği çek yaprak bedellerini tahsil amacıyla, müvekkiline karşı İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçtiğini, işbu icra takip dosyasının takip çıkışının 115.535,39 TL olduğunu, bu bedele 14.450,00 TL “çek yaprağına ait garanti tutarı” da eklendiğini, eklenen çek yapraklarına ait garanti bedellerinin davalı tarafından ödenip ödenmediğine ilişkin bir belgenin, icra takibinde dosyaya sunulmadığını, ayrıca müvekkili tarafından davalıya yapılan ödemelerin de düşülmediğini, işbu takip dolayısıyla yapılan satış işlemi neticesinde 176.404,00 TL satış bedelinin borçtan düşüldüğünü, ancak çek yaprak bedellerine ait garanti tutarının haksız şekilde takibe konu edilmesi ve müvekkili tarafından davalıya yapılan ödemelerin hesaba katılmaması nedenleriyle … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasında müvekkilinin 50.435,39 TL borçlu göründüğünü, bu nedenle müvekkili tarafından İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2016/463 Esas sayılı davanın ikame edildiğini, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 05.03.2020 tarih ve 2016/463 Esas – 2020/99 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiğini, bu kararın kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu doğduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararında bilirkişi raporlarının içeriği özetlendikten sonra “…08/06/2019 bilirkişi raporu ile davacının, dava tarihi itibariyle 58.507,71 TL borçtan sorumlu olduğu tespit edilmiş oluğundan davanın reddine karar verilmiştir. …” denilerek gerekçe oluşturulduğunu, ancak Mahkemece 07.11.2018 tarihli duruşmanın 4 numaralı ara kararıyla kendilerine talep sonucunu açıklamak için süre verildiğini, bunun üzerine kendileri tarafından sunulan dilekçe ile rehin açığı belgesinin düzenlendiği tarih itibari ile borçlu olmadıklarının tespitini istemiş olduklarının mahkemeye bildirildiğini, buna rağmen mahkemece talepleri hakkında değil, müvekkilinin dava tarihi itibari ile borçlu olup olmadığının tespit edildiğini, taleple bağlılık ilkesinin düzenlendiği HMK’nın 26. Maddesine göre hakimin, kanunen tarafların talebi ile bağlı olmadığı haller hariç, talep sonucu ile bağlı olduğunu, hakimin talep sonucu hakkında kabul ya da ret kararı vermesi gerektiğini, ancak ilk derece mahkemesinin, kendilerince rehin açığı belgesi verildiği tarihte borçlu olmadıklarının tespiti istenmiş olmasına karşın, dava tarihi itibari ile borçlu olmadıkları istemini reddettiğini, bu durumda taraflarınca talep olunamayan bir istem reddedilmiş olup, aslında taleplerinin karara bağlanmadığını, Bilirkişi raporunun gerekçesiz olarak hükme esas alındığını, dava dilekçelerinin 2 numaralı başlığında belirttikleri, davalının icra takibine konu ettiği garanti bedellerinin talep edilemeyeceğine ilişkin iddialarına ilişkin mahkemece hiçbir değerlendirme yapılmadığını, çek yaprağı garanti bedellerinin talep edilip edilmeyeceği hususu, hukuki nitelemeyi gerektirdiğinden bilirkişi raporunun bu hususta bağlayıcı kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Anayasa’nın 141. maddesinde “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmünün yer aldığını, İlk derece mahkemesi kararında çek yaprağı garanti bedellerinin talep edilip edilemeyeceği hususunun hakim tarafından değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunda hesaplamaya dahil edildiği için davacı tarafın borçlu olduğu yanılgısına düşüldüğünü, ancak davalının, müvekkilinden çek yaprağı garanti bedellerini talep edilebilmesinin kanuni dayanağı olmadığını, bilirkişi raporunda hesaplanarak hükme esas alınan tutarların hukuki olarak dayanaklarının irdelenmediğini, müvekkilinin Anayasa ile güvence altına alınmış gerekçeli karar hakkını ihlal eden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasından davalıya 50.435,39 TL’lik borcu olmadığının tespitine ve takibin 50.435,49 TL’lik kısmının iptaline, davalı aleyhine iptal edilen kısmın % 20′ sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış olan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’ nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler.(Yargıtay 11. HD 2019/3137 Esas 2020/3699 Karar) Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da kanun yolu incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Somut olayda; mahkemece, “davacı tarafça rehin açığı belgesi düzenlendiği tarihte(26/07/2016) davalıya kredi sözleşmesinden kaynaklı 50.435,39-TL borçlu olmadığının tespiti için dava açılmış ise de; önceki bilirkişiden alınan rapor ile düzenlenen rapor arasındaki farklılıkların sebebi de açıklanmak suretiyle düzenlenen ve hükme esas alınan 08/06/2019 bilirkişi raporu ile davacının, dava tarihi itibariyle 58.507,71-TL borçtan sorumlu olduğu tespit edilmiş olduğundan ” denilmek suretiyle ve sırf bilirkişi raporuna atıf yapılarak karar verildiği görülmektedir. Bilirkişi raporuna atıfta bulunmanın HMK’nın 297. maddesinde düzenlenen şekilde gerekçe olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, davacının talebinin rehin açığı belgesi düzenlendiği tarihte borçlu olmadığının tespiti olduğu belirtilmesine rağmen neden dava tarihi itibarı ile borçlu olmadığının tespiti yönünde karar verildiğinin de açıklanmadığı, mevcut hali ile HMK’nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının dava dilekçesinde ve mahkemenin 07.11.2018 tarihli duruşmanın 4 numaralı ara kararı uyarınca davacı vekilince ibraz edilen dilekçedeki talep ve beyanları, bunların dayanağı olan deliller ve mahkemece toplanan deliller ayrı ayrı değerlendirilerek varılacak sonca göre yeterli ve denetime elverişli gerekçelerle karar verilmesi gerekirken, gerekçesi açıklanmadan karar verilmesi, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereğine ilişkin Anayasal ve yasal düzenlemelere aykırılık oluşturmaktadır. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun no’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298 maddelerine uygun biçimde gerekçeli karar yazılarak hüküm kurulması bakımından, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2020 tarih ve 2016/463 Esas 2020/99 Karar sayılı kararının HMK’nın 297, 298 ve 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre, davacının esasa ilişkin istinaf nedenlerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/01/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.