Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1816 E. 2020/1547 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1816 Esas
KARAR NO: 2020/1547 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2020 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2017/155 Esas
DAVANIN KONUSU:Ticari Şirkete Kayyım Atanması
KARAR TARİHİ: 24/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Irak vatandaşı olan müvekkilinin karmaşık toplumsal ortam nedeniyle 2009 yılında Türkiye’ ye gelerek yatırım yapmak istediğini, bu maksatla kablo üretimi konusunda faaliyet gösteren … Ltd. Şti. ‘ ne ortak olduğunu, Temmuz 21012 ‘ den Eylül 2013 tarihine kadar şirket müdürlüğü görevini müvekkilinin yerine getirdiğini, Eylül 2013 tarihinde ise davalı …”ün şirkete ortak olduğunu ve tek başına şirketi temsil ve ilzam yetkisi elde ettiğini, diğer davalı … ise 2015 yılı başına değin şirketin mali müşavirliğini yapmış ve iş bu dava konusu usulsüz iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesi konusunda diğer davalı ile birlikte hareket ettiğini, müvekkilinin yabancı olması ve dilimizi de bilmemesi sebebiyle şüphelilere hep güvendiğini, müvekkilinin 16/09/2015 tarihli ihtarnamesi ile ortak olduğu 2009 yılından itibaren şirkete ait tüm defter ve kayıtları inceleme talebinde bulunduğunu, yapılan incelemede müvekkilinin alacaklarının sıfırlandığını, bu nedenle evvelemirde şirkete kayyım tayinine ve teminatsız yahut mahkemece uygun görülecek teminat mukabilinde davalıların tüm menkul ve gayrimenkulleri ile … Ltd. Şti. ‘ deki hisseleri ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının yargılama sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesini temin eder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/10/2020 tarih ve 2017/155 Esas sayılı ara kararında; “İhtiyati tedbir talebi yönünden mahkememizce yapılan inceleme sonrasında, 02/03/2017 tarihli ara kararla tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Bu kez dosyada alınan bilirkişi rapor ve ek raporu üzerine davacı tarafça yeniden ihtiyati tedbir isteminde bulunulmuş; tedbir isteminin reddine ilişkin mahkememizce verilen ilk karardan sonra dosyada bir kısım delillerin toplanılması ve bilirkişi raporu alınması nedeni ile durum ve koşullarda değişiklik olması nedeni ile bu konuda yeniden inceleme yapılmıştır. Buna göre; Davacı tarafın açmış olduğu eldeki davaya ilişkin istem, tarafların ortağı oldukları dava dışı şirketteki davalı …’ün müdürlük yetkilerinin kısıtlanarak yerine yönetim kayyımı atanması yönünde tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Olaya uygulanması gereken TTK.nın 630.maddesinde, geçici hukuki koruma konusunda özel bir düzenleme bulunmadığından, tedbir istemine ilişkin olarak HMK.nın 389.vd.maddelerinin uygulanması gerekmektedir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, yine HMK 390/3 maddesinde ise tedbir talep eden tarafın dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu yönünde düzenleme getirilmiştir. Aralarında ciddi uyuşmazlık bulunan iki şirket ortağından birisinin, davanın devamı sırasında temsil ve ilzam yetkisini tek başına kullanması, davacı açısından önemli zararlara sebebiyet verebileceği endişesi yaratabilir. Tarafların hak ve sorumluluk dengesinin korunması gerekir. Davalının temsil yetkisinin kesin olarak kötüye kullanıldığı kanıtlanmamış olsa bile, buna delalet eden emarelerin bulunması halinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. Somut olayda gerek dosya kapsamından, gerekse alınan bilirkişi rapor ve ek raporundan, iddianın yaklaşık olarak ispat edildiği; diğer bir anlatımla tarafların ortağı olduğu dava dışı şirket müdürü olan davalının yönetim ve temsil yetkilerinin kısıtlanması açısından iddianın yaklaşık olarak ispat edildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafça dava dışı şirket müdürü olan davalının yönetim ve temsil yetkisinin tamamen kaldırılması istenilmiş ise de, bu yönde verilecek bir tedbir kararının şirket yönetimindeki sürekliliği aksatacağı, dolayısı ile şirketin menfaatlerinin tam anlamıyla sağlanamayacağı kuşkusuzdur. Buna bağlı olarak davalının temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmekle birlikte, bu yetkinin kullanılmasının mahkememizce atanacak bir denetim ve onay kayyımının onayına bağlanması suretiyle gerekli geçici hukuki korumanın sağlanacağı kanaatine varılmış olup, davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin bu şekilde kısmen kabulüne ilişkin…”gerekçesi ile, 1-Değişen durum ve koşulların varlığı nedeniyle HMK.nın 389.maddesi gereğince davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin Kısmen Kabulü ile; a)Tarafların ortağı olduğu dava dışı İstanbul Ticaret Sicil Müd.nün … sicil numarasına kayıtlı … Ltd. Şti’ne denetim ve onay kayyımı olarak SMMM …’ın atanmasına, b)Adı geçen şirketin hali hazırdaki yöneticisinin şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (şirket mal varlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işlemi) geçerliliğinin, mahkememizce atanan kayyımın onayına bağlanmasına, c)Kayyımın denetim ve onay görevini yaparken, ortakların ve şirketin hak ve menfaatlerini gözetmesine, d)Davacı tarafından mahkememiz veznesine görevin başlangıcında ve her ay peşin yatırılmak suretiyle kayyıma her ay 3.500,00 TL ücret ödenmesine, e)Kayyım ücretini yatırmak üzere davacı tarafa 2 haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde ihtiyati tedbir kararının kaldırılacağının ihtarına.(ihtarat yapıldı.) ücret yatırıldığında kayyıma derhal görevinin tebliğine, f)Tedbirin niteliği gereği teminat alınması takdirine yer olmadığına, g)Kayyım atama kararının ticaret sicilinde tescil ve ilanına, tescil ve ilan masraflarının davacı tarafından karşılanmasına, h)Davacı tarafın tedbir konusunda fazlaya ilişkin isteminin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul hukukuna aykırı olduğu gibi Şirketler Hukukunun temel ilkelerine ve davanın tarafları ile dava dışı şirketin menfaatleri arasında kurulması gereken dengeye uygun düşmediğini, haksız ve hukuka aykırı olduğunu, İhtiyati tedbir şartları oluşmamış olup, verilen ara kararın HMK’nın 389 vd. maddelerine aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesi tarafından verilen ara karar gerekçesinde, kayyım atanması talebinin ihtiyati tedbir niteliğinde değerlendirilerek HMK 389 vd hükümleri çerçevesinde karara bağlandığı ifade edildiği, ancak 6100 sayılı HMK hükümlerinde kanun koyucu ihtiyati tedbir şeklindeki geçici hukuki koruma yolunu belirli şartların gerçekleşmesi koşuluyla mahkemenin takdirine bıraktığını, Dava dosyası incelendiğinde, davacı tarafın soyut ve mesnetsiz iddiaları dışında müvekkili aleyhine somut ve kesin bir delil bulunmadığı, her ne kadar mahkemece dosyadan alınan bilirkişi raporları delil olarak gösterilmişse de söz konusu raporlarda müvekkili aleyhine kullanılan ifadeler yalnızca şüphe ve tereddüt içeren fakat kesin bilgi ve beyan içermeyen değerlendirmelerle hazırlandığı görülmekte olduğu, taraflarınca gerek ek rapora ve gerekse de kök rapora karşı beyanların sunulduğu, bu durumda ihtiyati tedbir kararının en önemli koşullarından olan yaklaşık ispat koşulunun sağlandığından söz edilemeyeceği, bu koşul gerçekleşmeden verilen tedbir kararları ise kanuna aykırı olduğunu, Öte yandan ihtiyati tedbir kararının dayanağı olan delillerin mevcut durumda ortaya çıkan değişimleri açıkça ortaya koyması gerekmekte olduğu, ancak kararın tek dayanağı olan bilirkişi raporları mevcut durumdaki herhangi bir değişimi ortaya koymaktan ziyade şirketin özellikle 2017 yılı ve öncesi muhasebesel durumunu ortaya koymakta olduğu, şirketin mevcut durumunda davacının haklarını tehlikeye düşüren hiç bir gelişme bulunmadığı, İhtiyati tedbirin davadaki uyuşmazlık konusuna ilişkin olması da diğer bir zorunlu koşul olduğu, huzurdaki dava davacı tarafın zarar tazmini taleplerine ilişkin olup konusu bir miktar paranın ödenmesi olduğu, her ne kadar dava dilekçesinde kayyım atanması talebi varsa da bu talep şirketin davanın tarafı olmaması nedeniyle dinlenilmemesi gerektiğini, bu kapsamda konusu bir miktar paranın davacıya veya şirkete ödenmesi olan huzurdaki davada dava dışı şirkete kayyım atanması uyuşmazlık konusu dışında tedbir kararı verildiğini ortaya koymakta olduğu, bu nedenle de söz konusu tedbir talebinin reddedilmesi gerekirken kabul edilmesinin usulsüz olduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesinin 18.06.2020 tarihli 2020/801 Esas 2020/628 Kararında ” Yöneticilerin sorumluluğu davasına konu olabilecek hususlar, şirkete yönetim ve denetim kayyımı atanmasını ve davanın konusu itibariyle istenilen ihtiyati tedbir kararlarının verilmesinin gerekçesi olamaz” denmekte olduğunu, Diğer taraftan tedbir kararının teminatsız olarak verilmesi de hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kayyım atanması kararının Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilanına karar verildiğini, bu yönde yapılacak olan ilanın dava dışı şirketin ticari itibarını sarsacağı, piyasadaki istikrarlı ve güçlü görünümünü yitirmesine sebep olacağını, bu nedenle gerek dava dışı şirketin gerekse de müvekkillerinin bu karardan zarar görme ihtimali oldukça yüksek olduğunu, öncelikle uygun bir teminat yatırılmasına karar verilmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, tedbiren kayyım atanması talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, davacı limited şirket ortağının şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı olarak TTK. 644/1-a maddesi uyarınca TTK. 553, 555 Maddeleri uyarınca şirket yetkilisi ve muhasebecisine yönelik açılan alacak davasında kayyum atanması yönünde ihtiyati tedbir talebidir. Mahkemece 02/03/2017 tarihli ara karar ile, talebin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin yerinde görülmediğinden reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Dosyada bilirkişi raporu alındıktan sonra davacı vekili 22/10/2020 tarihli duruşmada;” …. karşı tarafça şirkette bir takım usulsüzlükler yapılmış olup, öncelikle şirkete tedbiren kayyım atanmasına, akabinde de davamızın tümden kabulüne karar verilmesini, ” talep etmişdir. Mahkemece taraf vekillerinin hazır bulunduğu 22/10/2020 tarihli duruşmanın ara kararı ile;1-Değişen durum ve koşulların varlığı nedeniyle HMK.nın 389.maddesi gereğince davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin Kısmen Kabulü ile; a)Tarafların ortağı olduğu dava dışı İstanbul Ticaret Sicil Müd.nün … sicil numarasına kayıtlı … Ltd. Şti’ne denetim ve onay kayyımı olarak SMMM …’ın atanmasına, b)Adı geçen şirketin hali hazırdaki yöneticisinin şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (şirket mal varlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işlemi) geçerliliğinin, mahkememizce atanan kayyımın onayına bağlanmasına, c)Kayyımın denetim ve onay görevini yaparken, ortakların ve şirketin hak ve menfaatlerini gözetmesine, Davacı tarafın tedbir konusunda fazlaya ilişkin isteminin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Temel uyuşmazlık konusu, dava dışı şirkete denetim ve onay kayyımı atanması koşullarının oluşup oluşmadığı, mahkemece verilen istinafa konu kararın dosya içeriğine usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarındadır. Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davada, davalı … dava dışı şirketin münferit yetkili müdürü olup açılan sorumluluk davasında dava dışı şirkete kayyum atanması talep edilmiştir. İhtiyati tedbir genel olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’ nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de; tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Mahkemece istinafa konu karar verilmiş olup, esasen şartları oluştuğu takdirde yargılamanın her safhasında değişen durum ve koşullar dahilinde talep halinde HMK 396.maddesi uyarınca yeni bir karar da verilebilir. Davanın Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat ve Şirkete Kayyım Atanmasına ilişkin olduğu, yönetim yetkisi kaldırılması istenen davalı … dava dışı şirketin %75 hissesine sahip ortağı olup dava dışı şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkilidir. Mahkemece alınan bilirkişi raporundaki tesbitlerde gözetildiğinde taraflar arasında ciddi uyuşmazlık bulunduğu, şirket ortaklarından birinin davanın devamı süresince temsil ve ilzam yetkisini tek başına kullanmasının davacı açısından önemli zarara sebebiyet vereceği endişesi yaratması, tarafların hak ve menfaatleri arasında dengenin korunması ihtiyacı gözetildiğinde davalı şirkete teminatsız denetim ve onay kayyımı atanmıştır. Yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre; verilen ihtiyati tedbir kararının mahiyeti, davacının dava dışı şirketin ortağı ve %23 oranında hissedarı olduğu gözetildiğinde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/12/2020 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.