Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1812 E. 2023/335 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1812
KARAR NO: 2023/335
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/385 Esas – 2019/922 Karar
DAVA: Ticaret Sicil Memurunun Kararına İtiraz
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; şirket ortakları tarafından olağanüstü Genel Kurul kararı alındığını ve bu durumun 18/02/2017 tarihli Yurt Gazetesi’nde ilan edildiğini, olağanüstü Genel Kurul’un yapılması için şirketin adresinde 05 Mart 2017 günü toplanıldığını, paydaşlar arasında bir uzlaşının sağlanamadığını ve toplantının herhangi bir tutanağa bağlanmaksızın ve karar alınmaksızın natamam bırakıldığını, ancak Ticaret Sicil Gazetesi’nde yapılan tetkiklerden, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden, yapılan 05 Nisan 2017 tarih ve 6819 sayı ile onaylı Genel Kurul kararının tescilinin istendiğinin anlaşıldığını, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün de bu kararı 12 Nisan 2017 tarihli kararı ile tescil ettiğini, bu kararın 18/04/2017 tarihli ve 9308 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nin 566. sayfasında yayınlandığını, söz konusu kararın şirketin Genel Kurul’unun yapıldığı tarihte ve yapıldığı yerde hazırlanmadığını, bununla beraber kararın tescil edilmesine engel eksikliklerinin bulunduğunu, bu eksikliklerin göz ardı edilerek yapılan tescilin de hukuka aykırı ve iptale muhtaç olduğunu, şöyle ki; toplantının 05/03/2017 tarihinde yapıldığını, toplantı başkanlığına …, … ve …’nin seçildiğini, kararın 8. maddesinin (a) bendinde tasfiye memurluğuna …’ın ve …’ın oybirliğiyle seçildiklerini, ancak 5 paydaşın kararda imzasının bulunmadığını, toplantı tutanağının ise Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye numarasıyla 5 Nisan 2017 tarihinde onaylandığının anlaşıldığını dolayısıyla bu onama tarihinden de anlaşılacağı üzere tescil talebinin Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne 05 Nisan 2017’den önce yapılmadığının görüldüğünü, aynı Genel Kurul kararının 2. sayfası incelendiğinde tutanak yazmanı …’nin imzasının bulunmadığının görüldüğünü, tutanağın …’nin bulunmadığı bir ortamda kendisinden habersiz olarak hazırlandığını ve Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne sunulduğunu, dolayısıyla ne imza şartını ne de süre şartını taşıyan bu evrakın tescilinin mümkün olmadığını, aksi yöndeki Ticaret Sicil Müdürlüğü işleminin iptali gerektiğini belirterek … A.Ş.’nin Beyoğlu … Noterliği’nden 05/04/2017 tarihli ve … sayı ile onaylı Genel Kurul kararına ilişkin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 12 Nisan 2017 tarihli tescil işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; Anonim Şirket Genel Kurul kararlarının iptalinin 6102 sayılı TTK.’nun 445 ve devamı hükümlerine tabi olduğunu, bu tür davalarda Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne husumet yöneltilemeyeceğini, davacı tarafın genel kurul kararının iptaline yönelik dava açması gerekirken, huzurdaki dava ile aynı sonuca ulaşmak istediğini, mahkemece ilgili Genel Kurul kararının iptali yönünde verilecek bir kararın zaten Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tescil/terkin edileceğini, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün TTK.’nun 32. ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 34. maddeleri çerçevesinde işlem yaptığını, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün Ticaret Sicili’ne tescil konusundaki talepleri ilgili yasanın kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirerek sonuca bağlayabileceğini, yargı makamı gibi hareket edemeyeceğini, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yetkisinin emredici hükümlere aykırılık bulunup bulunmadığı ile sınırlı olduğunu, bir iptal davasına konu teşkil ettiği iddia edilen aykırılıklar bakımından sicil müdürlerinin re’sen harekete geçip tescilden imtina etmesinin söz konusu olmadığını, ilgililer tarafından açılmış bir iptal davasının bildirilmediğini ve tescilden önce Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne ibraz edilen bir tedbir kararının da bulunmadığını, bu nedenle bu gibi durumlarda Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tescil isteminin reddedilmesinin de söz konusu olamayacağını, müvekkili Sicil Müdürlüğü’nün tescil için kendisine sunulan evrakı içerdiği niyet yönünden inceleme yetki ve görevinin de bulunmadığını, tescil işlemlerinin iptal davasına konu teşkil edebilecek hukuka aykırılıklar içerdiği iddia ediliyor ise yukarıda da belirtildiği gibi bir iptal davası açılıp (ya da tedbir kararı alınıp) müvekkili Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmediği müddetçe Sicil Müdürlüğü’nün yargı merci gibi hareket ederek işlemin tescilinden kaçınma gibi bir yetkisinin bulunmadığını, müvekkili Sicil Müdürlüğü’nün dava konusu Genel Kurul kararının tescilinde ilgili mevzuattan kaynaklanan görevlerini eksiksiz bir biçimde yerine getirerek ilgili evrakı incelediğini, şirket sözleşmesine ve Kanunun emredici hükümlerine uygun bir biçimde alınmış, üzerinde noter imzası ve mührü de bulunan kararın tescilini gerçekleştirdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/11/2019 tarih ve 2017/385 Esas – 2019/922 Karar sayılı kararı ile; “…davaya konu Anonim Şirket Genel Kurul toplantı tutanağı, Beyoğlu … Noterliği tarafından 05/04/2017 tarihinde … yevmiye numarası ile onaylanmıştır. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ise noterlikçe onaylanmış Genel Kurul kararını 12 Nisan 2017 tarihli kararı ile tescil etmiştir. Ticaret sicil memurluğu noterlikçe onayı yapılan Genel Kurul kararını tescille görevlidir. Mevzuata göre ticaret sicil memurları, kanunun aradığı şartların mevcut olup olmadığını tescil sırasında incelemekle mükellef iseler de, memurların bu yetkisi emredici hükümlere aykırılık olup olmadığı hususuyla sınırlı bulunmaktadır. Bir başka ifade ile ticaret sicil memurunun yapacağı incelemenin sınırını emredici kanun hükümlerine bir aykırılığın bulunması ve bu aykırılığın hiç tereddüde yer vermeyecek şekilde açık olması oluşturur. Bunun dışında iptal davasına konu teşkil edecek aykırılıklar bakımından sicil memurlarının re’sen hareketle tescilden imtina etmeleri söz konusu değildir. Genel kurulun kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığı, geçerli olup olmadığı mahkemeleri ilgilendiren bir husustur. Somut olayda dava konusu yapılan Genel Kurul toplantısı ve alınan karar mahkemece iptal edilmemiştir. Kaldı ki iptal için dava açılmış olsa bile iptal kararı verilene kadar Genel Kurul’un tescil ve ilanı gerekmektedir. Eğer iptal davası açılabiliyorsa, tescile konu işlem tamamlanmış olup, tescil izhari yani açıklayıcı nitelik taşımaktadır. Bu gibi durumlarda sicil memurunun inceleme yetkisi olmayıp, olayın çözümünü mahkemelere bırakması gerekir. Yani sicil memuru, kendini hâkim yerine koyarak tescil edip etmeme hususunda karar vermemeli, sorunun çözümünü mahkemelere bırakmalıdır. İlgili şahıslarca bir iptal davası açılmadığına göre, yukarıda detaylı olarak açıklanan nedenlerle davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdülüğü tarafından Genel Kurul kararının tesciline yönelik talebin kabul edilmesi mahkememizce doğru bulunmuş, dolayısıyla davanın reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davadaki taleplerinin, müvekkili şirkete ilişkin 5 Nisan 2017 tarih ve 6819 sayısı ile Beyoğlu … Noterliği’nde onaylatılmış, 5 Mart 2017 tarihine ilişkin Genel Kurul kararının hukuka aykırı surette İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce tescil edilmesi nedeniyle işlemin iptaline ilişkin olduğunu, hukuki dayanaklarının ise, toplantı tutanağının imzalarının eksikliği (TTK md. 419 ve md. 422) ve tescil isteme süresinin (TTK md. 30) aşılmış olması olduğunu, Genel Kurul Toplantı Başkanlığını oluşturan üyelerden …’nin noterde onaylattırılan ve tescili sağlanan tutanakta imzasının bulunmadığını, Genel Kurul’un 5 Mart’ta yapıldığını tescilin ise 12 Nisan’da gerçekleştirildiğini, Dosyada alınan bilirkişi raporunda “…TTK md. 422 uyarınca toplantı başkanlığı ve bakanlık temsilcisi tarafından imzalanmayan tutanak geçersizdir… Yargıtay 11. H.D. 14.06.2016 gün ve 2015/12766 E., 2016/6592 K. Sayılı kararında 422. maddesini emredici hüküm olarak uygulamıştır…” ayrıca “…Yargıtay 11. H.D.’nce TTK 422 maddenin emredici hüküm olarak uygulanması ve maddenin aradığı tutanağın başkanlık tarafından imzalanması şartının gerçekleşmesi nedeniyle tutanağın geçersiz olduğu kanaatine varılmıştır…” tespitlerine yer verildiğini, Raporda, tescile ilişkin olarak ise “…tutanağın notere onaylatılması için bir süre öngörülmediğini bu nedenle TTK 30. Maddesinde yer alan 15 günlük sürenin noter onayından itibaren başlaması gerektiği…” tespitlerine yer verildiğini, buna katılmadıklarını, Mahkemece de yazılı gerekçeler ile davanın reddine karar verildiğini, Davada hukuki dayanaklarının TTK md. 422 ve TTK md. 30 olduğunu, Genel Kurul Kararının iptalini dava etmemenin, o kararın yolsuz tescilinin iptalini dava edememek anlamına gelmeyeceğini, ikisinin, ayrı hukuki kaidelere bağlanmış birbirinden ayrı iki hukuki tasarruf enstrümanı olduğunu, aksini düşünmenin, TTK md. 422 hükmünü ortadan kaldıracağını, ki o halde genel kurul kararlarını imzalamak gibi bir zorunluluğun da ortadan kalkacağını, bu taleplerinin TTK md. 445-446-447 md. hükümleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiğinin somut olayla alakası olmadığını, TTK md.442’nin (1. fıkra) “…Tutanak, pay sahiplerini veya temsilcilerini bunların sahip oldukları payları gruplarını, sayılarını,… İçerir. Tutanak toplantı başkanlığı ve bakanlık temsilcisi tarafından imzalanır; aksi halde geçersizdir…” şeklinde olduğunu, 2. fıkrada da tutanağın noterce onaylanmış bir suretinin derhal Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne verilme ve bu tutanaktaki ilana tabi hususların tescil yükümlülüğünden bahsedildiğini, TTK md. 422 hükmünün emredici olduğunu, TSM Memuru emredici hükümler çerçevesinde inceleyecek ise, yukarıda belirtilmiş olan kanun hükmü emredici hüküm ise, memurun bu davaya konu olan tescil işleminde de o incelemeyi yapmak zorunda olduğunu, dolayısıyla verilen kararın hatalı olup kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla, ilk derece mahkemesi kararının (HMK md.353/b-2 uyarınca duruşma yapılmaksızın) kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; Anonim Şirket Genel Kurul kararının tesciline ilişkin Ticaret Sicil Müdürlüğü işleminin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili şirketin Beyoğlu … Noterliği’nden 05/04/2017 tarihli ve … sayı ile onaylı Genel Kurul kararına ilişkin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 12 Nisan 2017 tarihli tescil işleminin, toplantı tutanağındaki imza eksikliği ve tescil işleminin süresinde yapılmaması nedeniyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; mahkemece de belirtildiği üzere, Ticaret sicil memurlarının tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle mükellef oldukları, dolayısıyla davalı Ticaret sicil Memurluğunun davacı şirketin noterlikçe onayı yapılan Genel Kurul kararını tescilinde usule aykırılık bulunmadığı, iptal davasına konu teşkil edecek aykırılıklar bakımından sicil memurlarının re’sen hareketle tescilden imtina etmelerinin söz konusu olmadığı, TTK’nın 422/2. maddesinde genel kurul tutanağının notere onaylatılması için bir süre öngörülmediğinden noter onay tarihine göre tescil işleminin süresinde yapıldığı; ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5‬ TL harcın istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 02/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.