Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1788 E. 2022/1834 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1788 Esas
KARAR NO: 2022/1834 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2017
DOSYA NUMARASI: 2015/1021 Esas – 2017/734 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin … Gemisi’ne satmış olduğu deniz yakıtından ve yakıtın teslim edilmesi hizmetinden doğmuş olan deniz alacağını tahsil etmek amacıyla, davalı hakkında İstanbul Anadolu … … Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalının itirazı ile takibin durduğunu, ancak müvekkilinin yakıtı talebe uygun olarak kaptan nezaretinde gemiye teslim ederek borcunu eksiksiz olarak ifa ettiğini, davalı borçlunun itiraz dilekçesindeki iddiasının aksine müvekkili şirket ile dava dışı … bank A.Ş. arasında alacağın temliki sonucunu doğuran bir tasarruf işlemi gerçekleştirilmediğini, temlik edildiği iddia edilen ve zımnen varlığı kabul edilen alacağın dava dışı bankaya, kullandırılan kredi karşılığı teminat olarak gösterildiğini, davalı borçlunun icra dosyasına sunduğu 27/04/2015 tarihli itiraz dilekçesinin ekinde yer alan “Temlik ihbarnamesi” başlıklı beyan incelendiğinde görüleceği üzere “… bank AŞ Anadolu Kurumsal Şubesi” nezdinde bulunan … IBAN nolu USD Mevduat hesabımıza ödenmesini ihbar ederiz.” ifadesi ile müvekkili tarafından yeni bir tediye yeri belirtilmekle yetinildiğini ve bildirilen hesabın müvekkili şirkete ait hesap olduğunu, 3. şahsa ait banka hesabının gösterilmediğini, bu nedenle ortada borcun müvekkiline ödenmesini engelleyecek bir tasarruf olmadığının açıkça belli olduğunu, kredi veren …bank’ın talebi uyarınca yeni tediye yerini bildiren metnin imzalanarak gönderildiğini, alacak hakkından vazgeçilmediğini, üçlü bir tasarrufi işleme imza atılmadığını, davalı borçlunun adeta borcu yokmuşçasına veya başka bir borç ilişkisine tarafmışçasına itiraz etmesi kötüniyetli olup, hukuka aykırı olduğunu, davalı borçlu tarafından takip tarihinden sonra ancak işbu davanın açılmasından önce 04/08/2015 tarihinde takibe konu edilen alacak için 300.000 USD Amerikan doları tutarında müvekkili şirketin banka hesabına kısmi ödeme yapıldığını, yapılan kısmi ödemenin müvekkili tarafından icra müdürlüğüne bildirildiğini, davalı borçlunun ödemesi gereken tahsil harcının kendilerince ödendiğini beyanla davalının tahsilatı geciktirmeyi amaçlayan kötüniyetli tutumu gözönünde bulundurularak İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyada davalının itirazının iptaline, haricen yapılan ödeme sonrasındaki bakiye alacak miktarı üzerinden tahsilde tekerrür etmeyecek şekilde takibin devamına, davalının haksız itirazı nedeniyle takibe konu alacağın tamamı üzerinden %40′ dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle davacının aktif dava ehliyeti olmadığını, zira temlik sözleşmesi 2. maddesine göre davacının ihbar edilen … bank A.Ş. ile 13/11/2014 tarihinde temlik sözleşmesi yaptığını, temlik ile alacağı devreden ile devralan arasındaki sözleşme uyarınca yapılan ödemenin geçerli olduğunu, fatura tebliği ile temerrüdün oluşmayacağını, müvekkili şirketin temerrüde düşürülmediğini, bu nedenle ve faturada “Bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir.” ibaresi yazılmadığını, bu nedenle takipte istenen faizin yerinde olmadığını, ayrıca %40 inkar tazminatı istenmişse de 05/07/2012 tarihinde yapılan yasal değişiklik uyarınca icra takiplerine itiraz halinde tazminatın %20 olarak uygulanacağını beyanla davanın reddi ile davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 04/10/2017 tarih ve 2015/1021 Esas – 2017/734 Karar sayılı kararı ile; “…Davacının, itirazın iptali davasını takip konusu yaptığı işlemiş faiz ile birlikte 335.257,75 USD karşılığı (takip tarihi itibarı ile kur üzerinden) harca esas değer olarak 895.138,19 TL üzerinden peşin 1/4 harç yatırmak sureti ile açtığı, dava dilekçesinde de “HARCA ESAS DEĞER” olarak bu açıklama ile itirazın iptalini talep ettiği görülmektedir. Dava dilekçesinin 3. sayfa 6. bentte ise “Davalı borçlu tarafından takip tarihinden sonra ancak işbu davanın ikamesinden önce 04/08/2015 tarihinde takibe konu edilen alacak için 300.000 USD tutarında kısmi ödeme müvekkilimiz şirketin banka hesabına yapılmıştır. Yapılan kısmi ödeme tarafımızca icra müdürlüğüne bildirilmiş ve borçlunun ödemesi gereken tahsil harcı (18.918,18 TL) tarafımızca ödenmiştir.” denildiği görülmektedir. İncelenen İst. Anadolu … İcra Dairesi … E. sayılı takip dosyasına davacı takip alacaklısı tarafından sunulan … bank AŞ dekontunda (ki aynı dekont delil olarak dava dilekçesi ekinde de (Ek-6 olarak) sunulmuş olup, ) belirtildiği ve icra dairesine alacaklı vekili tarafından bu açıklama ile 30/09/2015 tarihinde 300.000 USD ödeme yapıldığı kabul edildiği ve buna göre kapak hesabı yapılması istendiği görülmüştür. Davacının takibe konu ve tereddütsüz alacak tutarını her 2 tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu üzere 313.000 USD tutarındaki 15/05/2014 tarihli … nolu faturadan kaynaklı olup, davalı borçlunun haksız itirazına rağmen itiraz ettikten sonra henüz davacı tarafından itirazın iptali davası açılmadan, 04/08/2015 tarihinde davacının … IBAN nolu … bank USD hesabına yatırıldığı ve bu durumun davadan önce davalı tarafından bilinmesine ve icra dairesine bilgi verilmesine rağmen davanın işlemiş faizde dahil edilerek 335.257,75 TL USD karşılığı 895.138,19 TL üzerinden harç yatırılarak açıldığı görülmekle; dava tarihi 05/11/2015 olup, tüm dosya kapsamı karşısında davanın kısmen kabulü ile ödenen tutarın bakiyesi alacak 13.000 USD olmakla, ile İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … E. sayılı takip dosyasında davalı hakkındaki takibin takip tarihi itibarı ile 13.000 USD ye takipten itibaren 3095 sayılı kanun 4/a md. uyarınca merkez bankası 1 yıl vadeli USD cinsi paraya uyguladığı en yüksek faizle birlikte takibin devamına, davalının 04/08/2015 tarihinde (icra takibinden sonra) yapmış olduğu 300.000 USD lik ödemenin infazda icraca nazara alınmasına(davacının asıl alacak için davalı hakkında icra takibine geçmeden önce davalıyı temerrüde düşürmediği için takipte istenen takip öncesi işlemiş faiz talebi yerinde görülmemiş olup,), fazlaya ilişkin talebin reddine, İtiraz haksız olmakla, hüküm altına alınan tutar üzerinden davacı yararına taktir olunan %20 inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacı fazlaya ilişkin takipte haksız ise de, kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından davalının yerinde görülmeyen tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucunda dava dilekçesinde talep edilen hususlar dikkate alınmayarak yasaya ve taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde 04.10.2017 tarihli 2015/1021 E. 2017/734 K. sayılı kararın tesis edilmiş olduğunu, itirazın iptali davası, teknik bir dava türü olmakla borçlunun kendi kusuru ile sebep olduğu ve ifa yükümlülüğünü ihlal etmiş olması sonucu başlatılmış icra takibine ve takip konusu tutara bağlı olarak açıldığını, müvekkili tarafından 16.04.2015 tarihinde davaya konu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyası ile davalı borçlu tarafından ödenmemiş 13.05.2014 tarih, A seri … sıra nolu fatura alacağı ve takip öncesi işlemiş faizi için icra takibi başlatıldığını, anılan takibe 11.05.2015 tarihinde davalı borçlu tarafından itiraz edildiğini ve takibin durmasına karar verildiğini, davalı borçlu tarafından anılan icra takibine yapılmış itiraz sonrası 04.08.2015 tarihinde alacaklı müvekkili hesabına haricen 300.000 ABD Doları ödeme yapıldığını, davalı borçlu tarafından icra dosyasına yapılmış haksız ve kötü niyetli itirazın iptali için dava ikame edilmesi gerektiğini, anılan kısmi ödemenin 30.09.2015 tarihinde davaya konu icra dosyasına tahsil harcı ödenerek bildirildiğini ve açılacak itirazın iptali davasına esas teşkil etmesi için dosyada kapak hesabı yapılmasının talep edildiğini, müvekkili tarafından 300.000 ABD Dolarının ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığı üzerinden hesaplanmış 18.918,18 TL tutarında tahsil harcı ödenmesine karşın, davalı borçlunun haksız itirazı neticesinde duran takibe ilişkin işlem yapılmayacağı gerekçesi ile itirazın iptali davasına esas olacak dosya hesabının yapılması talebinin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nce reddedildiğini, icra müdürlüğünce verilmiş ret kararı üzerine kendileri tarafından itirazın iptaline konu edilmesi gereken tutarın hatalı hesaplanmaması adına itirazın iptali davasının fazla harç yatırılarak 335.227,75 ABD Doları üzerinden açıldığını, 04.11.2015 tarihli dava dilekçesinde davalı borçlu tarafından haricen yapılmış 300.000 ABD Doları tutarında kısmi ödeme belirtilerek talep kısmının 1 nolu maddesinde özellikle ” …itirazın iptaline, haricen yapılan ödeme sonrasındaki bakiye alacak miktarı üzerinden, tahsilde tekerrüre meydan vermeyecek şekilde takibin devamına,” karar verilmesinin talep edildiğini, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından anılan dosyada bilirkişi raporu düzenlenmesine karar verildiğini, bu karar doğrultusunda düzenlenen 02.03.2017 tarihli bilirkişi raporuna ilişkin sunmuş oldukları 29.03.2017 tarihli beyan dilekçesinde de davacı müvekkili tarafından ikame edilen davanın konusunun tahsil edilmeyen bakiye alacak olduğunun yinelendiğini, buna karşın mahkeme tarafından talep etmiş oldukları miktardan fazlasına, davaya konu icra takibinin müddeabihi üzerinden karar verilmiş olmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesindeki açık hükme aykırılık teşkil ettiğini, yerel mahkeme tarafından tesis edilmiş olan 04.10.2017 tarihli gerekçeli kararda usul ve yasaya aykırı olarak, dava dilekçelerindeki talepleri dikkate alınmayarak itirazın iptali ile davalı borçlu tarafından haricen ödenmiş 300.000 ABD Dolarının da talep edildiği hatalı tespiti yapılarak davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verildiğini, buna bağlı olarak hatalı olarak hesaplanan yargılama giderlerinin hukuka aykırılık teşkil etmekte olduğunu, buna bağlı olarak gerekçeli kararın 6. maddesinde yer alan davalı taraf lehine, itirazın iptali davasında talep etmedikleri tutar üzerinden verilmiş kısmi ret miktarı üzerinden tesis edilmiş 48.367,10 TL tutarlı vekalet ücreti ile 8. maddede yer alan davacı müvekkili üzerine bırakılmış masrafın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.06.2017 tarih ve 2015/1037 E. 2017/436 K. sayılı davanın kısmen kabulü yönündeki kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; mahkemenin kararının hatalı olup kanun yoluna başvurmayı gerektirdiğini, yerel mahkeme kararının çok büyük bir usuli hata barındırmakta olduğunu, davacının usul kurallarını dolanma nitelikli ve çelişkili savunmalarına itibar edildiğini ve usule aykırı karar verildiğini, mahkemenin ödeme yapılan hesap IBAN larında dahi hata yaptığını, bundan dolayı da külliyen hatalı sonuca vardığını, dava konusu alacağın, takip tarihinden önce … bank’a temlik edildiğini, fakat takibin temlik alan tarafından değil, usule aykırı şekilde temlik eden tarafından başlatıldığını, takibe itiraz edildikten sonra, yargılama sırasında edinilen belgelerle, temlik eden ve temlik alanın, işbu dava açılmadan hemen önce kendi aralarında muvazaalı, çelişkili, hukuken anlam ifade etmeyen işlemler yaptıklarını, aktif husumet eksikliğini ve temlik olgusunu bertaraf etme çabasına giriştiklerini, dava/ takip konusu alacağın, takip tarihinden önce bir sözleşme tahtında dava dışı … bank’a devir ve temlik edildiğini, itiraza konu icra takibinin 16.04.2015 tarihinde başlatıldığını, bu tarihten önce 26.11.2014 tarihinde müvekkiline dava dışı … bank yetkilisi tarafından “temlik ihbarname” başlıklı, davacı firma tarafından kaşeli ve imzalı ihbarname iletilmiş olduğunu, işbu yazı içeriğinde alacağın temlik edildiğine açık açık yer verildiğini, temlik ihbarnamesinin gönderildiği hususunun taraflar arasında tartışmasız olduğunu, davacının birbirinden farklı savunmalarla … bank ve kendi arasındaki hukuki işlemin “temlik” olmadığını; bir nevi sözgelimi olarak “temlik” şeklinde belirtildiğini fakat aslında ortada farklı bir irade ve amaç olduğunu iddia ettiğini, tarafların tacir olduğunu, dolayısıyla her türlü hukuki işlem ve eylemlerinde hüsnüniyet ilkesine riayet etmekle yükümlü olduklarını, buna karşılık yapılan işlemin sehven ya da söz gelimi temlik olarak belirtilmiş olması fakat tarafların arasındaki esas iradenin temlik olmadığını iddia etmek abesle iştigal olacağı gibi, muvazaa olarak dahi değerlendirilebilecek sakat bir girişim olduğunu, huzurdaki davada, davacının iddiasının aksine kredinin teminatı değil, kredi borcunun geri ödenmesini sağlamak amacıyla yapılmış bir temlik sözleşmesi mevcut olduğunu, işbu sözleşme uyarınca da davacının bu kalemler üzerinde herhangi bir tasarruf yetkisi kalmadığını, tüm takip ve talep yetkilerinin temlik alan … bank’a intikal ettiğini, sözleşmenin 3.2. maddesinin bu olguyu desteklemekte olduğunu, davacı ve … bank’ın, temlik sözleşmesi konusu alacaklar üzerindeki hak ve yetkilerin … bank’a intikal etmesinin; ödenecek alacaklar için bir banka hesabı belirlenmesi ve bu banka hesabına yapılacak ödemelerin ise davacının kredi borcuna mahsup edilmesi üzerinde anlaştıklarını, temlik Alan … bank’ın, davacının alacaklarını talep, tahsil ve ahz-u kabz yetkilerini devralmış olduğunu, öte yandan tarafların, sözleşmenin 3.1. maddesinde, temlik konusu kalemlerin, ilgili borçlular tarafından ödeneceği bir de hesap kararlaştırmış olduklarını, sözleşmeye göre bu IBAN’ın TR … olduğunu, bu hususun önemli olduğunu, çünkü yerel mahkemenin kararındaki en büyük hatalardan birinin de işbu İBAN’a ilişkin olduğunu, davacının, bundan sonraki ödemelerin … bank’a ve/ veya işbu hesaba ödenmesini sağlamayı, bundan da temlik borçlularını haberdar etmeyi ve ilgili muhatapların haberdar olduğunu teyit etmesini sağlamayı taahhüt ettiğini, dolayısıyla temlik sözleşmesi konusu kalemler üzerinde tek hak sahibinin … bank olduğunu, yerel mahkeme tarafından haksız ve usule aykırı şekilde husumet itirazlarının reddedildiğini, müvekkilinin borca dair kabul anlamına gelmemek üzere ve temlik karşılığı olmak kaydıyla ödeme yaptığını, işbu ödeme bizzat temlik sözleşmesinde belirtilen hesaba yapılmış olduğu halde yerel mahkemenin açık bir hata yaptığını ve tamamen farklı bir IBAN’a ödeme yapıldığını belirterek hüküm kurduğunu, bunun fahiş bir hata olduğunu, temlik sözleşmesi ile müvekkiline bildirilen ihbardaki IBAN’ın farklı olduğunu, müvekkili tarafından 04.08.2015 tarihinde yapılan ödemenin yapıldığı IBAN’ın ilk IBAN, yani sözleşmede tarafların mutabakata vardığı IBAN olduğunu, yani müvekkilinin davacının talebini kabul edip davacıya ödeme yapmış olmadığını, bilakis müvekkilinin temlik taraflarının belirlediği hesaba ve sadece temlik karşılığı, hiçbir kabul anlamına gelmemek üzere ödeme yapmış olduğunu, işbu IBAN’ın kime ait olduğu müvekkili tarafından bilinmediği gibi bilinmesi de gerekmediğini, buna rağmen yerel mahkemenin gerekçesinde [TR… ] değil [TR…] IBAN no’lu hesaba ödeme yapıldığına yer verildiğini, bu açık ve esaslı hataya dayalı olarak da mahkeme, yine hatalı, haksız ve de hakkaniyete aykırı olarak, müvekkilinin itirazında haksız olduğuna karar verdiğini ve asıl talebin yanı sıra müvekkilini icra inkar tazminatına mahkum ettiğini, müvekkilinin itirazında haksız olmadığını, temlik edilen alacakların temlik edenin malvarlığından çıkarak temlik alanın malvarlığına geçeceğini, alacağın ancak usulüne uygun olarak tekrar geri temlik edilerek temlik edenin mal varlığına dönebileceğini, müvekkiline 26.11.2014 tarihinde temlik ihbarı yapıldığını, bu durumda, bu konuda kendisine herhangi bir bildirim yapılmayan temlik borçlusu müvekkilinin, temlik alan dışında birine ödeme yapamayacağını, mevcut temlik sözleşmesine konu alacakların usulüne uygun olarak geri temlik alınıp, bu husus yine usulüne uygun olarak temlik borçlusu müvekkiline tebliğ edilmediği sürece, müvekkilin gerçek alacaklıyı temlik alan … bank olarak kabul etmesinin, temlik edene ödeme yapmamasının hukuka uygun olan olduğunu, davacı ile … bank’ın, takipten sonra, dava açmadan önce alelacele aralarında bir takım yazışmalar yaparak işbu davayı ikame ettiklerini, bu durumun yargılama sırasında da görüldüğünü, davalının davranışlarının suiniyetli ve muvazaalı olduğunu, ayrıca zaten hukuken davanın kabulüne de gerekçe sağlamayacağını, işbu dava konusu icra takibinin aktif husumet eksikliğine rağmen başlatıldığını, itirazın iptali davasının da icra takibine bağlı bir dava olduğundan aynı minvalde, usuli eksiklik barındırmakta olduğunu, baştaki husumet eksikliğinin sonradan, itirazın iptali davası sırasında giderildiği yönündeki afaki bir iddiaya sığınarak husumet giderilmiş sayılarak usule aykırı bir takibin geçerliliğine karar verilemeyeceğini beyanla İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1021 Esas – 2077/734 Karar sayılı ve 04.10.2017 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacının, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 15.04.2015 tarihinde davalı aleyhine … sıra nolu ve 313.000 USD bedelli faturaya istinaden, 313.000 USD asıl alacak ve 22.257,75 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 335.257,75 USD alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalıya 20.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 27.04.2015 tarihli dilekçesi ile alacağın … bank A.Ş.’ye temlik edilmiş olması sebebiyle davacı tarafından takip yapılamayacağından bahisle borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu, davacı vekilinin 30.09.2015 tarihinde icra dosyasına müvekkiline haricen 300.000 USD ödeme yapıldığını beyan ettiği ve tahsil harcı ödediği, 05.11.2015 tarihinde ise 335.257,75 USD dava değeri üzerinden somut itirazın iptali davasını açtığı, Mahkemece davalı tarafça cevap dilekçesi ile ileri sürülen husumet itirazının reddi ile davanın kısmen kabulüne, davalının takipten sonra ve fakat davadan önce yaptığı 300.000 USD ödemenin mahsubu ile 13.000 USD asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca işletilecek faizi ile takibin devamına, 300.000 USD’lik ödemenin infazda nazara alınmasına karar verildiği, karara karşı her iki tarafın istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. İtirazın iptali davası, borçlunun süresinde ileri sürdüğü itiraz ile duran takip nedeniyle açılan ve takibe sıkı sıkıya bağlı olan bir davadır. Borçlu takibe itiraz ettikten sonra ödeme yapmış ise, ödeme yapılan kısım yönünden alacaklının itirazın iptalini talep etmekte hukuki yararı yoktur. TBK’nın 100. maddesinde; “Borçlu faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Bir başka anlatımla TBK’nun 100. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Buna göre, borçlu, faiz ve masrafları ödemedikçe kısmi ödemeler ana paradan mahsup edilemez. Davaya konu takip talebinde ve ödeme emrinde kısmi ödemelerin TBK’nın 100. maddesine göre öncelikle faiz ve masraflara mahsup edileceği belirtilmiş olup anılan maddenin uygulanması için takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması dahi gerekmemektedir. İstek olmasa da memurlukça bu husus re’sen dikkate alınmalıdır. (Bkz. Hukuk Genel Kurulu; 09/10/2002 Tarih, 2002/12-709 Esas – 2002/781 Karar sayılı kararı). Şu halde, TBK’nun 100. maddesi uyarınca, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmiş olması durumunda ödemelerin öncelikle faiz ve masraflardan mahsup edilmesi, geriye kalan paranın ise asıl alacaktan indirilmesi ve her ödeme yapıldıkça bakiye alacağın bu suretle saptanması gerekir. Somut davada alınan bilirkişi raporunda bu hususta bir hesaplama yapılmamış, Mahkemece verilen kararın hüküm fıkrasında 04.08.2015 tarihinde davalı tarafından yapılan 300.000 USD tutarlı ödeme takipte talep edilen asıl alacak miktarından mahsup edilerek, 13.000 USD asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verildikten sonra, aynı hüküm fıkrasında 300.000 USD ödemenin infazda nazarara alınmasına karar verilmek suretiyle çelişkili karar verme yasağına aykırı davranılmıştır. Buna göre mahkemece bilirkişiden, TBK madde 100 hükmü uygulanmak suretiyle davalı borçlunun kısmi ödemesinin, öncelikle faiz ve masraflara mahsubu ile bakiye kalması halinde asıl borçtan düşülmek ve dava tarihi itibariyle kapak hesabı çıkarılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile ve çelişkili karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2017 tarih ve 2015/1021 Esas – 2017/734 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davalının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.