Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1781 E. 2022/1936 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1781
KARAR NO: 2022/1936
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/1073 Esas – 2018/925 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 21/11/2011 tarihinde davalılardan … A.Ş’nin Göztepe’deki satış mağazasından … plaka sayılı … tipinde 2011 model … marka bir otomobil aldığı, aracın henüz garanti kapsamında iken 31/03/2013 tarihinde araç otobanda seyir halinde iken durduğunu ve hareket etmediğini, bunun üzerine aracın yetkili … çekildiğini, yetkili servisin ilk etapta sözlü olarak aracın motorunun yandığını beyan ettiğini ancak aradan 20 gün gibi bir zaman geçmesine karşın, araçtaki arıza ve nasıl giderileceği konusunda hiçbir biçimde sağlıklı bir bilgi verilmediğini, davacı tarafından … AŞ’ne ihtarname çekilerek aracın yerine yeni bir sıfır araç verilerek mağduriyetlerinin giderilmesi ihtar edildiğini, ancak ihtarnameye cevap verilmediğini, 05/05/2013 tarihinde yetkili servis tarafından faks çekilerek aracın teslim alınmasının istendiğini, bunun üzerine İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/41 D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti talebinde bulunulduğunu ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, yapılan inceleme ile aracın üretim hatasından kaynaklı gizli ayıplı olduğunun anlaşıldığını belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, ayıplı satılan aracın geri alınarak aynı özellikleri havi yeni bir araç ile değiştirilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde araçtaki değer kaybı olarak tespit edilen 15.000-TL’nin satın alma tarihi olan 21/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalılardan alınmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalılardan … A.Ş. vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, müvekkili şirket ile davacı arasında bir sözleşme bulunmadığını, müvekkili şirkete süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, yargılama harçlarının eksik yatırıldığını, dava konusu araçta hiçbir üretim hatası olmadığını, İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/41 D. iş sayılı dosyasından aldırılan bilirkişi raporunun müvekkili şirket bakımından bağlayıcı olmadığı gibi, tespit bilirkişi raporunun eksik ve yetersiz incelemeye dayandığını belirterek, davanın müvekkili şirket bakımından reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılardan … Tic. ve San. A.Ş. vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığını, davacının ayıbı 30 gün içinde bildirmek zorunda olduğunu, davacının gizli ayıp olduğunu iddia ettiğini ancak davayı yaklaşık 3 yıl sonra açtığını, başka servisler tarafından yapılan işlem ve onarımların taraflarını bağlamadığını ve müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davacı tarafından dayanılan tespit dosyasının işbu davada müvekkili aleyhine delil olarak kabul edilemeyeceğini, aracın yenisi ile değiştirilmesi talebinin ve değer kaybının talep edilmesinin kanun ve tarafların hak ve menfaatlerine açıkça aykırı olduğunu belirterek, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılardan … San.ve Tic. A.Ş. tarafından sunulan 07/10/2016 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin ayıba karşı garanti yükümlülüğünün bulunmadığını, esas hakkında bir inceleme yapılmayıp davanın pasif husumet yokluğundan davalı müvekkili açısından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 24/10/2018 tarih ve 2015/1073 Esas – 2018/925 Karar sayılı kararı ile; “…Söz konusu motor anzasının, motorun arızalı parçalanmn değiştirilmesi ile giderilmesi yoluna gidilmemiş motor komple yeni motor montajı yapılarak arıza giderilmiş olduğundan kısmi değer kaybı söz konusudur. Motorun araca montajının yapılan motor değişikliği ile fabrikasyon üretim şartlarında yapılmamış olması nedeni ile aracın ikinci el satışında bu hususun her zaman fiyatı azaltıcı etken olarak değerlendirileceğinden araçta değer kaybı meydana gelmiş olduğu, bu tutarın araç marka ve modeli ile yaşı dikkate alınarak 2.500.-TL olduğu mahkememizce atanan bilirkişi kurulunca belirlenmiştir. Mahkememizcede bu bilirkişi raporundaki bulgular hüküm vermeye yeterli görülerek bilirkişi kurulunun belirlediği 2.500-TL üzerinden hüküm kurmak gerekmiştir. Bu anlamda davacının aracı yenisi ile değiştirilmesi istemi yerinde görülmediğinden reddine, motor değişikliği nedeniyle araçta meydana gelen 2.500.-Tl nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp davacıya verilmesine fazla istemin reddine karar vermek gerekmiştir. Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-İş bu davanın kısmen kabulü ile aracı yenisi ile değiştirilmesi istemi yerinde görülmediğinden reddine, motor değişikliği nedeniyle araçta meydana gelen 2.500.-Tl nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine fazla istemin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı … vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Vekili İstinaf Dilekçesinde Özetle; Müvekkili şirketin imalatçı, üretici, satıcı, bayi, acenta, ithalatçı vb. sıfatlara sahip olmadığını, servis hizmeti veren konumunda olduğu ve bu sebeple dava konusu araçta olduğu iddia edilen ayıptan müvekkili şirketin sorumlu olmadığı sabit iken; mahkemece müvekkili yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle işbu davanın reddedilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve esasa aykırı olduğunu, mahkeme kararına dayanak olan bilirkişi ek raporunun hatalı ve eksik değerlendirildiğini; müvekkili şirketin basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüğüne uygun şekilde davaya konu araçtaki arızayı giderdiğinin mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkili şirket tarafından, davaya konu araca ilişkin yapılan bakım ve onarım hizmetinin, davacının bilgisi dahilinde ve yetkili servis standartları ile … kullanıcı programlarındaki standart ve talimatlara uygun olarak yapıldığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davalı müvekkili şirketin pasif husumet ehliyeti olmadığından davanın usulden reddine, aksi kanaat halinde ise, kararın esasa ilişkin itirazlarının istinafen incelenerek ortadan kaldırılmasına ve müvekkili şirket lehine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili İstinaf Dilekçesinde Özetle; Usulüne uygun olarak harçları yatırılmayan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekirken davacı yan taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasalara aykırılık teşkil ettiğini, davacının ilk talebinin aracın yenisi ile değişimi olduğunu, ayrıca ve bu mümkün olmadığı taktirde araçta değer kaybı olarak tespit edilen 15.000 TL’nin satın alma tarihinden itibaren faizi ile ödenmesinin talep edildiğini, ancak araç bedeli olan 163.315,29 TL üzerinden harç yatırılmadığını, mahkemece eksik harcın tamamlanması için davacı vekiline kesin süre verilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik harç yatırılarak açılan davada işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Zamanaşımı yönünden ve hakdüşürücü süreler yönünden davanın reddi gerekirken 2.500,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasalara aykırılık teşkil ettiğini, aracın ayıplı olduğunu kabul anlamına gelmemekle birlikte aksi düşünülse dahi davalı tarafından müvekkiline yasal süreler içinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, bu nedenle davalının ayıp iddiasının dinlenemeyeceğini, Dava konusu araçta imalattan kaynaklanan herhangi bir açık/gizli ayıp mevcut olmadığını, dava konusu aracın 2011 yılında trafiğe çıktığını, dava tarihi itibari ile aracın satın alınmasından beklenen faydanın sağlandığının da ortada olduğunu, mahkemenin iş bu kararı verirken taraflarınca dosyada mübrez raporlara karşı yapılan itirazları değerlendirmediğini ve sanki aracın imalatından kaynaklı bir ayıp varmış gibi hareket ederek hataya düştüğünü, mahkemenin arızanın oluşumunda davacının kusurunu araştırmadığını, aracın kullanım süresi, kilometresi, servislerini düzenli yaptırılıp yaptırılmadığı hususlarının göz ardı edildiğini, davacının 6 yıldan fazladır kullandığı araçta, sunduğu delil ve belgeler dahilinde davacının aracın gizli ayıplı olduğu iddiasının kanıtlayamadığını, Davaya konu aracın servis kayıtlarının incelenmesinde “ motor iç temizleyici “ adı altında ne olduğu anlaşılmayan bir ürün kullanıldığının görüldüğünü, araçta düzensiz yağlama olduğu, düzensiz yağlamaya bağlı olarak yağ karterinde katılaşmış yağ tabakası görüldüğünü, yağ pompası girişinin tıkalı olduğunun görüldüğünü, yağın katılaşma nedeni hakkında net bir bulgu olmadığı gibi tespitlerin yapılmasına rağmen araçta yağlama ve yağa bağlı bir sorun oluştuğu açık olmakla bu durumda davacı kullanım hatası olduğu gerçeği karşısında aracın ayıplı olduğundan bahisle hüküm kurulmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hiçbir teknik değerlendirme ve objektif veriye dayanmadığını, vaki arıza bakımından davacı – kullanıcı kusuru bulunduğunu, Davacının feragat beyanının göz ardı edildiğini ve davalılar lehine eksik yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedildiğini, davacı yanın 04/07/2018 tarihli duruşmada müvekkilinin aracı başka birine devrettiğini, aracın değer kaybının 15.000 TL olduğunu, aracın değiştirilmesi talebinden vazgeçtiklerini, 15.000 TL üzerinden hüküm kurulmasını istediklerini beyan ederek dava talep sonucunu daraltarak 163.315,29 TL den açıkça feragat ettiğini, davacı vekili dilekçesinde “aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi” yönündeki taleplerinin aracın satılmış olmasından bahisle konusuz kaldığını iddia etmiş ise de Yargıtay içtihatlarında da açıkça belirtildiği üzere dava devam ederken aracın satılması halinde davanın konusu değişeceğini ve semenin tenzilinin talep edilebileceğini, (Yargıtay 13.HD.2009/11523 ESAS 2010/1455 K.sayılı 10/02/2010 Tarihli Karar) Ancak davacı tarafça duruşmada sunulan beyanlarla açıkça davanın talep sonucunun değiştirildiğini ve 15.000,00 TL üzerinden karar verilmesinin talep edildiğini, davacı vekilinin bu beyanının talebin daraltılması mahiyetinde olup HMK 26. maddesinde hakimin tarafların talep sonucu ile bağlı olduğu; ondan fazlasına ya da başka bir şeye karar veremeyeceğinin açıkça düzenlendiğini, davacının dava dilekçesindeki talebinin daraltılması nedeniyle mahkemece daraltılan talebe göre karar verilmesi durumunda, istemin bir kısmından feragat edildiğinden davalılar yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekmekteyken mahkeme tarafından talebin daraltıldığı gerçeğinin tamamen göz ardı edildiğini ve reddedilen miktar yönünden de maktu vekalet ücretine hükmedilmekle yetinildiğini, bu yönüyle mahkeme kararının hukuka aykırılık teşkil ettiğini belirterek, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, harçları yatırılmayan davanın dava şartı yokluğundan külliyen reddine, aksi kanaatte ise zamanaşımı ve hak düşürücü süreler yönünden davanın külliyen reddine, yine mahkemenin aksi kanaati halinde davanın esastan külliyen reddine karar verilemesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı tarafça, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu ileri sürülerek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/c maddesi yollaması ile 6098 sayılı TBK’nın 227. maddesi uyarınca seçimlik haklar kullanarak terditli olarak aracın geri alınarak aynı özellikleri havi yeni bir araç ile değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı takdirde araçtaki değer kaybının tahsili talep edilmiştir. Mahkemece 21/02/2018 tarihli duruşmada davacı vekiline, dava Tüketici Mahkemesinde açılmış olduğundan, gelecek oturuma kadar harcı tamamlanması için mehil verildiği; 04/07/2018 tarihli duruşmada davacı vekilinin, müvekkilinin aracı başka birine devrettiğini, araçtaki değer kaybına ilişkin 15.000 TL lik bedel bulunduğunu, aracın değiştirilmesi talebinden vazgeçtiklerini, sadece uğradıkları 15.000 TL’lik zararın karşılanmasını talep ettiklerini beyan ettiği ve 15.000,00 TL üzerinden harcın ikmal edildiği görülmektedir.Terditli dava 6100 sayılı HMK’nın 111. maddesinde düzenlenmiştir. Terditli davalarda aynı davalıya karşı birden fazla talep, aralarında bir aslilik ferilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürülebilir. Ancak bu talepler arasında hukuki bağlantının bulunması şarttır. Öte yandan, anılan Yasa’nın 111/2. maddesinde belirtildiği üzere mahkeme davacının asli talebininin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz. Yani mahkemece ilk talep dışında başka bir seçimlik hakka karar verilmesi halinde gerçek anlamda reddedilen bir kısım bulunmamaktadır. Bu hali ile mahkemece 2.500,00 TL değer kaybının davalılardan tahsiline dair verilen hüküm yönünden inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmektedir. Davalı … Vekilinin İstinaf Başvurusu Yönünden; 29906 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı kanunun 41.maddesi ile değişik HMK’nın 341/2madde hükmü uyarınca miktar ve değeri 3.000,00-TL’yi geçmeyen mal varlığına ilişkin davalar kesin olup, yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2018 yılı için HMK’nun 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.560,00-TL olmuştur. Bu hali ile, istinafa konu miktar 2.500,00 TL olup, ilk derece mahkemesince verilen karar istinaf talebinde bulunan davalı yönünden kesin niteliktedir. Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak yerel mahkemece karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesinin de sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 352/1 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı … vekilinin İstinaf Başvurusu Yönünden; Yukarıda da açıklandığı üzere hükmedilen 2.500,00 TL değer kaybı yönünden verilen karar kesindir. Bu nedenle değer kaybına yönelik istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı vekilince, davacı yanın aracın değiştirilmesi talebinden vazgeçerek, 15.000,00TL üzerinden hüküm kurulmasını istediği, bu şekilde talep sonucu daraltılarak 163.315,29 TL’den açıkça feragat edildiği, istemin bir kısmından feragat edildiğinden davalılar yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, reddedilen miktar yönünden maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de; Davacı tarafça, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu iddia edildiğinden, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/c maddesi yollaması ile 6098 sayılı TBK’nın 227. maddesinde düzenlenen seçimlik hakların terditli olarak talep edilmesinde usule aykırılık bulunmadığı gibi, tercih edilen seçimlik haktan vazgeçilerek diğer bir hak veya haklar yönünden karar verilmesi de talep edilebilir. Davacı vekilince, aracın değiştirilmesi taleplerinden vazgeçtikleri, sadece uğradıkları 15.000 TL’lik zararın karşılanmasının istenildiği beyan edilmiş olup, mahkemece verilen süre içerisinde davacı tarafça ilk talep yönünden harç yatırılmamıştır. Dolayısıyla usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından feragat mümkün olmadığı gibi bu beyanın feragat olarak kabulü de mümkün olmadığından vazgeçilen talep yönünden yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alındığında davacı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı … ve davalı … vekilinin değer kaybına yönelik istinaf başvurularının HMK’nın 352. maddesi uyarınca usulden reddine; davalı … vekilinin sair istinaf sebeplerinin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … ile davalı …’nin değer kaybına yönelik istinaf başvurularının HMK’nın 352. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Davalı …’nin sair istinaf sebeplerinin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle davalı …’den alınması gereken 80,70 TL karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3 TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Dairemiz karar tarihi itibariyle davalı …’den alınması gereken 80,70 TL karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3 TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/12/2022 tarihinde HMK’nın 352 ve 362/1-a maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.