Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1775 E. 2020/1492 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1775 Esas
KARAR NO : 2020/1492 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2020/556 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 13/10/2020
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı Tasfiye Halinde… Tic. A.Ş. arasında 31/12/2007 tarihli Taşınmaz Satış Vadi Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ile İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi … Ada, … Parselde kayıtlı gayrimenkulün 192/512 hissesi için 2.475.000,00 TL bedelin kararlaştırıldığını ve anılan şirkete 45 adet beheri 55.000,00 TL olan sıralı senetlerin verildiğini, 15/03/2008 tarihine kadar olan 5 adet senet için 275.000,00 TL ödeme yapıldığını, bilahare şirket sermayesinin düşünülen yatırıma yetersiz kalması üzerine finansman arayışına girildiğini, bu nedenle … Bank Ltd.’den 671.600,00 TL kedi alındığını, alınan kredinin 330.000,00 TL’si ile 15/08/2008-15/01/2009 tarihleri arasındaki 6 adet senedin ödendiğini, ödemelere rağmen gayrimenkullerin üçüncü şahıslara satılarak sözleşmenin ihlal edildiğini, tasfiye halindeki şirketin sözleşme şartlarını yerine getirmediği gibi aldığı toplam 605.000,00 TL’yi de iade etmediğini, bu nedenle yapılan ödemenin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle beraber istirdadı gerektiğini, müvekkili tarafından dava dışı Tasfiye Halinde …. San. Tic. A.Ş. aleyhinde İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/359 Esas sayılı dosyasıyla alacak davası açıldığını, mahkemece verilen karar ile davanın kabulü ile 605.000,00 TL’nin değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte tasfiye edilen şirketten alınarak davacı müvekkile ödenmesine karar verildiğini, kararın İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, ancak takibe rağmen alacağın tahsil edilemediğini, tasfiyeye giren şirketten alacaklı oldukları bilinenlerin bildirimde bulunmamaları durumunda alacaklarının tutarının Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilmesi gerektiğini, şirketin muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak tutarda paranın da notere depo edilmesi gerektiğini, ancak davalı tasfiye memurlarının İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen karardan ve verilen karara istinaden başlatılan icra takibinden haberdar olmalarına rağmen tasfiye halindeki şirketin gayrimenkullerinin satışından kaynaklanan paraların şirket aktiflerine girmesine rağmen TK’nun 369. Hükmü ile düzenlenen özen ve bağlılık yükümlülük kurallarına aykırı hareket ederek tasfiye masasına intikal eden paralar üzerinden ödeme yapmadıklarını, tasfiye memurları tarafından yapılan işlemler dolayısıyla müvekkilinin alacağının tahsilinin gerçekleştirilemediğini, bu nedenle tasfiye kanunlarına aykırı hareket eden tasfiye memurlarının haksız olarak ödedikleri paralardan dolayı sorumlu olduklarını beyan ederek, öncelikle mevcut delil durumuna göre yaklaşık ispat koşulu gerçekleştiğinden ve dava alacağa tekabül ettiğinden ve davanın seyri esnasında tasfiye memurlarının adlarına kayıtlı olması muhtemel mal varlığının alacaklıdan mal kaçırma maksadıyla üçüncü şahıslara devredip, alınacak hükmün icrasını imkansız kılabileceklerinden, nitekim tasfiye esnasında da bu eylemleri tekrarladıkları hususu da dikkate alınarak takdir edilecek teminat karşılığında alacağı karşılayacak kadar ihtiyati haciz kararı verilmesini ve akebinde davanın kabulü ile 1.434.282,71 TL alacağın davalılar tasfiye memurlarından tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 13/10/2020 tarih 2020/556 Esas sayılı ara kararında;” Davacı, davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat edecek delillerini dosyaya sunmamıştır. Talebin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle, davacının haklılığı yapılacak yargılama sonucunda belirleneceği…”gerekçesi ile, Davacının ihtiyati haciz talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Kararın somut ve açık bir şekilde gerekçelendirilmek zorunda olduğunu, yerel mahkeme tarafından geçici hukuki koruma niteliğindeki ihtiyati haciz talebini reddeden kararın somut bir gerekçeyle yazılmadığını, yaklaşık ispat kuralının gerçekleşmediğinden bahsettiğini, davalı tasfiye memurlarının TTK 553. Maddesi gereğince sorumlu olduklarını, tüm dosyaya sunulan belgeler ile iddialarının yaklaşık olarak ispatlanmış olamsına rağmen ihtiyati haciz taleplerinin reddinin hukuka aykırı olduğunu,İleri sürerek, ihtiyati haciz talebinin reddi kararının kaldırılarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, tasfiye memurlarının sorumluluğu davasında ihtiyati haciz istemine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkili şirketin dava dışı asıl borçlu şirketten alacaklı olduğunun mahkeme kararı ile sabit olduğunu, alacağın tahsili için yaptıkları takipte asıl borçluya ait mal varlığına rastlanılmadığını, asıl borçlu şirketin tasfiye halinde olduğunu, davalı tasfiye memurlarının şirket hakkında açılan davayı ve takibi bilmelerine rağmen şirket taşınmazlarını sattıklarını, taşınmaz bedelleri şirket kasasına girmesine rağmen tasfiye memurlarınca yasaya aykırı olarak alacaklarının ödenmediğini, alacakları için bedel depo edilmediğini, davalıların TTK 553. Maddesine göre sorumlu olduklarını belirterek tasfiye memurlarının kanuna aykırı işlemleri nedeniyle sorumlu olduklarından bahisle tahsilde tekerrür etmemek kaydı ile asıl borçlu şirketin ödenmeyen borçlarının davalılardan müteselsilen tahsilini, dava da davalıların mal varlıkları üzerine alacak miktarı kadar ihtiyati haciz konulmasını talep etmiş, mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı ihtiyati haciz talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İİK 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulmasıdır. Maddeye göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’ nın 258/I. maddesinin ikinci cümlesinde; “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur,” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir.Somut uyuşmazlıkta; ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için dayanılan belgelerin, asıl borçlu şirket hakkında verilmiş kesinleşmemiş mahkeme kararı ile bu karara dayalı olarak asıl borçlu hakkında yapılan ve derdest olan takip dosyası olduğu, davacının davalılardan alacaklı olup olmadığının ancak yargılama sonucunda ortaya çıkacağı, yargılamanın bulunduğu aşama dikkate alındığında yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediği, durum ve koşulların değişmesi halinde her zaman ihtiyati haciz talep edilebileceği, bu hali ile mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.