Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1767
KARAR NO : 2020/1500
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2018
DOSYA NUMARASI : 2018/36 Esas – 2018/137 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ : 17/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. tarafından, 6475 Sayılı Posta Hizmetleri Kanununun posta tekel hakkını düzenleyen ilgili maddelerine aykırı faaliyet gösterilerek, çeşitli firmalara ait posta tekeline tabi gönderilerin kabul, taşıma ve dağıtım faaliyetlerinde bulunulduğunun tespit edildiğini,posta tekeline tabi gönderilerin Kabulü, taşınması, dağıtımı vs. işlemlerin yapılması nedeniyle, her bir gönderi için müvekkili Kuruluş nezdinde belirlenen Ücret tarifesindeki posta ücretinin on katı tutarında olmak üzere, doğan tazminat alacağına ilişkin olarak, fazlaya ilişkin hakları nvanı belirlenemeyen diğer firmalara karşı her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100.000-TL ‘nin ihlal tarihinden itibaren İşlemiş ve işleyecek ticari avans faizi ile birlikte,…A.Ş.’ den tamamının, diğer davalılardan sorumlulukları oranında ve … firması ile birlikte müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir. Dava mahkemenin 2017/68 esas sayılı dosyasında ve 14 davalı hakkında devam etmekte iken; mahkemenin davalı ….AŞ hakkındaki davadan diğer her bir davalı hakkında açılan davaların tefrik edilerek ayrı esas alınmasına ve davacının her bir davalı hakkında ki talep sonucunun açıklanmasını davacıya bildirmiş davacı vekili 08.01.2018 tarihli dilekçesiyle davalıdan taleplerinin 10.000-TL olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, 2017/68 esas sayılı dosyasının 29/12/2017 tarihli celsesinin ara kararı gereği; davalılardan … Bankası A.Ş. yönünden dosyanın tefrik edilmesi sonucu 2018/36 Esasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili UYAPtan ibraz ettiği 16/06/2017 tarihli dilekçesi ile; Davalılardan … Bankası A.Ş, Türkiye … Bankası A.Ş … Vakfı ile … A.Ş ile müvekkili arasında sulh sözleşmesi imzalandığı, sulh sözleşmesi örneğini dilekçe ekinde gönderdiğini belirtip, davalı … Bankası A.Ş yönünden davadan feragat ettiğini beyan etmiştir. Davalı vekili UYAPtan gönderdiği 21/06/2017 tarihli dilekçesi ile; davacının davasından feragat etmesi nedeni ile, davacıdan yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/02/2018 tarih ve 2018/36 Esas – 2018/137 Karar sayılı kararı ile; ….yargılama aşamasında davacı ile davalının sulh olup davanın konusuz kaldığı davacı vekilinin davadan feragata yetkisinin olmadığı gerekçesiyle; “Davanın konusuz kalması nedeni ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece her ne kadar, taraflar arasında akdolunan sulh protokolüne göre, tarafların vekalet ücreti talepleri olmadığını belirttiklerinden davacı lehine vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına karar verildiği belirtilmiş ise de; gerek sulh protokolü metni gerekse dosya içeriğinde yer alan tüm yazılı beyanlarından kendilerinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin taleplerinin mevcut olduğunı ve vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin taleplerinin sulh protokolü ile karşı tarafça da kabul ve taahhüt edildiğinin görüldüğünü, bu nedenle yerel mahkeme kararının kendileri lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemiş olması nedeniyle usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dosya tefrik edilmeden önce … A.Ş. tarafından sulh teklifinde bulunulduğunu, protokol gereği yeniden dava açma hakkı saklı kalmak üzere ve tarafı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi talebi ile davadan şimdilik feragat edildiği hususunda sulh protokolü sunulduğunu, sulh sözleşmesinin 4.maddesi uyarınca müvekkili lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının düzeltilerek davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yargılama devam ederken davacı ile müvekkili banka arasında sulh sözleşmesi imzalandığını, sulh sözleşmesinde davacı tarafın müvekkili banka aleyhine ikame etmiş olduğu davasından feragat edeceğini kabul ve beyan ettiğini, davacı PTT’ yetkilileri tarafından, dolayısıyla davacı asil tarafından imzalanan sulh sözleşmesi ile davacının feragat iradesinin açık ve net bir şekilde ortaya konulduğunu, söz konusu sulh sözleşmesinin davacı vekili tarafından yerel mahkemeye sunularak, davacı asilin feragat iradesinin mahkeme bilgisine iletildiğini, mahkemece, davacı asilin feragat iradesinin vekili tarafından iletilmesi ile açık feragatten haberdar olunmasına karşın, davacı vekilinin davadan feragate yetkisi bulunmadığından bahisle davacının sulh nedeniyle feragat iradesini yok saydığını, tarafların iradesine aykırı olacak şekilde hüküm tesis edildiğini, taleple bağlılık ilkesine aykırı karar verildiğini, Sulh Sözleşmesini imza edenlerin … A.Ş. adına … Başmüdürü … ile PTT Başmüdür yardımcısı … olduğunu, sözleşmesinin 5. maddesinde, davacının davadan feragat edeceğinin açıkça düzenlendiğini, dolayısıyla davacı asilin iradesinin açık ve net olduğunu, davacı asil adına feragat iradesini ortaya koyan sulh sözleşmesini imza altına alan kişilerin yetkilendirilmesine ilişkin PTT Yönetim Kurulu kararında dahi feragat iradesinin açıkça zikredildiğini, davacı PTT’nin temzil ve ilzam yetkilerinin belirlenmesine dair kararı gereğince “şirketle ilgili feragat işlemlerini yapmaya Yönetim Kurulu’nun konuya ilişkin münhasır yetki vereceği en az iki personel yetkilidir ” hükmü gereğince feragate ilişkin sulh sözleşmesini imzalamak üzere … ve …’ in yetkilendirildiklerini, Yönetim Kurulu’nun söz konusu kararının konu başlığının tam olarak ” KONU: Gündemin 8. maddesinde yer alan posta tekeli ihlal davasından feragat (… Bankası) hakkında Hukuk Müşavirliği’nin 14/04/2017 tarih ve 2267 sayılı teklifi incelenmiştir. ” şeklinde olduğunu, Davacı … Yönetim Kurulu’nun toplanma nedeninin dahi müvekkili Banka aleyhine açılan davalardan feragat edilmesi olduğunu, nitekim bu özel yetkilendirme doğrultusunda davacı asilin, müvekkili banka aleyhine ikame etmiş olduğu davalardan feragat iradesini sulh sözleşmesi imzalamak suretiyle açıkça ortaya koyduğunu, Davacı asilin açık feragat iradesi ortada iken mahkemenin bu iradeyi görmezden gelerek farklı bir karar verebilmesinin mümkün olmadığını, HMK’nın 24. ve 26. maddelerinin bu konuda emredici düzenlemeler içerdiğini, taleple bağlılık ilkesi gereğince hakimin tarafların taleplerinin sonucuna göre karar vermek zorunda olduğunu, bunun dışında başkaca bir karar veremeyeceğini, somut uyuşmazlıkta ise mahkemece taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak karar verildiğini, Davacı asil tarafından davadan feragat edildiğini, vekilin feragat yetkisinin bulunup bulunmadığının bir farklılık yaratmadığını, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12.06.2017 tarihli 2017/12778 Esas 2017/9669 Karar sayılı kararı) davacı asilin feragat iradesini ortaya koyduğunu ve bu iradeyi yansıtması amacıyla vekilini görevlendirdiğini, burada vekilin yaptığının asil adına vekaleten tasarruf yetkisi kullanmak değil, asilin tasarruf yetkisini mahkemeye iletmekten ibaret olduğunu, davacı vekilince davacı asilin feragat iradesi doğrultusunda işlem yapıldığını, Davacı asilin feragat beyanı görmezden gelinerek, davacı vekilinin feragat yetkisinin bulunmadığı tespit edildiğinde dahi, HMK’nın vekalete ilişkin hükümleri gereğince, mahkemece, vekil tarafından vekaletname kapsamında bulunmayan bir işlemin yapılması durumunda, yapılmak istenen işe ilişkin yetkilendirmeyi içeren vekaletname sunmak veya asilin bu yöndeki kararını bildirmek üzere süre verilmesi gerekirken böyle bir işlem de yapılmadığını, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, konusuz kaldığından bahisle karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı vekili davalı ile sulh olduklarını belirterek mahkemeye davadan feragat beyanında bulunmuş, mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisi bulunmadığı, yargılama aşamasında davacı ile davalının sulh olup davanın konusuz kaldığı gerekçesi ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında imzalanan 09.06.2017 tarihli sulh sözleşmesinin 5. maddesinde, “Banka tarafından işbu sulh sözleşmesi ile taahhüt edilen hususların yerine getirilmesi koşul ve şartı ile PTT tarafından yeniden dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/911 Esas sayılı dosyası ile İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/68 Esas sayılı (Dava dilekçesinde 9 no’lu davalı) dosyaları üzerinden açılan davalardan feragat edecektir. Taraflar feragat dilekçelerini ve yargılama gideri talebi olmadığına ilişkin beyan dilekçesini en geç bir hafta içinde mahkemeye sunacaklardır.” şeklinde düzenleme yapılmış, sözleşmenin 4. maddesinde de, davalının, davacıdan yargılama gideri ve vekalet ücreti talep edilmeyeceği ve davacı PTT tarafından yapılan yargılama giderleri ile PTT lehine doğacak vekalet ücretinin ödeneceği davalı tarafından taahhüt edilmiştir.Davacı vekili tarafından davadan feragat edildiğine dair dilekçe sunulmuş ise de, vekaletnamesinde feragat özel yetkisinin bulunmadığı görülmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 74. maddesinde, “davadan feragat” vekalette özel yetki verilmesi gereken haller arasında sayılmıştır. Ayrıca, davadan feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağına yönelik HMK’nın 311. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, bu hususun kamu düzeni ile ilgili olduğu ve resen gözetilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Mahkemece de, davacı vekilinin feragat yetkisinin bulunmadığı nazara alınmış ise de, hükme esas alınan sulh sözleşmesinin mahkeme dışında yapıldığı da dikkate alınarak, taleple bağlılık ilkesi uyarınca bu durumda davacı vekiline, “davadan feragat” yetkisi içeren vekaletname sunmak üzere süre verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, Dairemizce verilen karar sonucuna göre, davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2018 tarih 2018/36 Esas 2018/137 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Dairemizce verilen karar sonucuna göre, davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 35,90′ ar TL istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/12/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.