Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1759 E. 2020/1453 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1759 Esas
KARAR NO: 2020/1453 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/355 Esas 2020/227 Karar
TARİH: 29/09/2020 Tarihli Ek Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Davalı banka ile müvekkili arasında içinde … Ltd. Şti. ne ait alacakların da bulunduğu 30.04.2013 tarihi itibarıyla olan tutarların toplu bir temlik sözleşmesi ile alacaklarının, faiz ve ferileri ve teminatları ile birlikte müvekkili şirkete Beyoğlu … Noterliğinin 12.07.2013 tarih ve … yevmiye numaralı alacak devir/temlik sözleşmesinin hesap kesim tarihinin 30.04.2013 olarak tanımladığını, temlik sözleşmesinin 3.1.a maddesine göre İstanbul dışındaki icra ve dava dosyalarına ait temlik beyan yükümlülüğünün, devreden …’a ait olduğunu, dava dosyalarına ait temlik beyan yükümlülüğünün, devreden …’a ait olduğunu, sözleşmenin 3.4 maddesine göre bankanın temlik alan menfaatlerine zarar verecek şekilde borçlularla herhangi bir anlaşma yapamayacağını, 5. Maddesine göre ise hesap kesim tarihinden itibaren (bu tarih dahil) herhangi bir borçludan gerek icra müdürlüğü vasıtası ile gerekse haricen yapılacak tahsilatların temlik alana ait olduğu kabul edilerek, borçlunun banka nezdindeki hesaplarına yatırılan birikmiş alacak tutarını geçmemek kaydı ile yatırıldığı ayı takip eden ayın ilk haftasında alıcının hesaplarına yatırılacağının kararlaştırılmış olduğunu, davalı eski adı … olan …’ın … Ltd Şti’den olan kredi alacaklarının da faiz, masraf vergi ve vekalet ücreti gibi ferileri ile her türlü ayni ve şahsi teminatların da yasa ve sözleşme gereği müvekkiline devir ve temlik edildiğini, bu kapsamda … Ltd. Şti.nin …’a olan kredi borcunun teminatı olarak bir kısım kira alacaklarını da …’a devir ve temlik ettiğini, bu işlemin … Ltd. Şti.nin … A.Ş. Nezdinde doğmuş ve doğacak kira alacaklarının 1.431.000TL lık kısmınını …’a geri dönülmez şekilde temlikini içeren Kdz. Ereğli … Noterliğinin 01.04.2011 tarih ve … yevmiye sayılı temliknamesinin düzenlendiğini, kira alacakları teminat amacıyla temlik edildiğinden diğer teminatlarla birlikte müvekkiline devredildiğinden artık kira alacaklarının alacaklısının müvekkili olduğunu, kira temlik sözleşmesi hükümlerinden de anlaşılacağı üzere kredinin teminatı olan temlik konusu kira alacaklarının tahsil ve talep yetkisinin de müvekkiline geçtiğinden bankanın veya … Ltd. Şti.nin bu alacak üzerinde hiçbir hak ve yetkisi bulunmadığını, kira temlik sözleşmesinde kira bedellerinin yatırılacağı hesabın … De olduğunun belirtildiğini, böylelikle kiracı …’taki bu hesaba yaptığı ödeme ile borcunu …’a ödemiş olduğunu, nitekim kiracının bankaya gönderdiği teyit yazısındaki kiranın bankaya ödenmesini engelleyecek bir takyidat bulunmadığını ve temlik bildirim yazısındaki hesaba ödeyeceklerini belirttiği ödeme niyetiyle ödeme yaptığının tartışmasız olduğunu, kaldı ki kirayı temlik almış olan alacaklı yerine başkasına ödemesinin de düşünülemeyeceği, … Ltd. Şti.nin temlik etmiş olduğu kira alacakları üzerinde hiçbir tasarruf hakkı bulunmadığını zira yatan bu parayı temlik etmiş olduğunu, … nin müvekkiline temlik ettiği kredi teminatından müvekkiline temlik ettiği kredi teminatından 30.04.2013 tarihinden 03.10.2014 tarihine kadar 283.000.00 TL tahsilat yaptığını ancak sözleşmenin 5. Maddesine göre tahsilatı takip eden ayın ilk haftası içinde müvekkili hesaplarına aktarmadığını ve haberdar etmediğini, … Ltd. Şti.nin 01.10.2014 tarihinde Karadeniz Ereğli 1. Sulh Hukuk Mahkemesine tevdi mahalli tayini konulu 2014/31 D. İş sayılı dosya ile dava açtığını, ancak bu davada müvekkiline hiçbir tebligat yapılmadığını, mahkemenin de zaten 3.308 yevmiye sayılı sözleşmede kira alacağının yatırılacağı hesabın gösterildiği gerekçesiyle tevdi mahalli tayini talebinin reddine karar verdiğini, bu karar üzerine bankanın bu hesaptaki kira alacaklarına müvekkiline devretmesi gerekip hesap sahibine ödeme yapmaması gerekirken müvekkiline Kadıköy … Noterliğinin 03.10.2014 tarih ve … yevmiye sayılı bir ihtar göndererek, hesapta bulunan tutarın hesap sahibine ödenmesinin engellenmesi yönünde bir ihtiyati tedbir gönderilmemesi halinde bu tutarın hesap sahibine ödeneceğine dair ihtarda bulunduğunu, müvekkilinin … Ltd Şti.nden olan temlik konusu alacaklarını dava tarihi itibarıyla tahsil edemediğini, bu hesabın bir mevduat hesabı gibi kabul edilmesine imkan bulunmadığını, bir an için mevduat hesabı olduğu düşünülse bile bankanın temlik öncesi sahip olduğu, kredi sözleşmesinden doğan hakları temlik sözleşmesi ile müvekkiline devrolduğunu, temlik işleminin, alacağın kredi alacağı olması gerçeğini değiştiremeyeceğini, bu sebeple hesaba yatan kira bedellerinin kredi borçlusuna veya müvekkili dışında bir üçüncü şahsa ödenmemesi konusunda tedbir kararı talebiyle bu davanın açılma gereğinin doğduğunu beyan ederek açıklanan nedenlerle davalı ile müvekkil arasındaki sözleşmeye göre devir edilen krediler ve onların teminatlarından hesap kesim tarihinden sonra yapılan tahsilatların müvekkiline ait olacağına dair hüküm bulunduğundan, bahsi geçen hesabın tasarruf mevduatı hesabı değil kredi hesabı olmasını, kredi sözleşmesinde ilgili hesaplar üzerinde yer alan bankanın her türlü hakkının kredi sözleşmesinin devri ile temlik alana geçmiş olmasını, aksi halde kira alacaklarının geri dönülmez şekilde devir etmiş olan kredi borçlusunun ve bankanın sebepsiz zenginleşeceğini, bu nedenlerle davalı nezdindeki hesaplarda bulunan ve müvekkiline temlik edilen kredi borçlusuna ait 283.000,00 TL alacağın hesaplara yatırılış tarihlerinden itibaren yasal faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine hükmedilmesine, dava sonuna kadar bu bedele halel gelmemesi adına kira alacağını temlik etmiş olan kredi borçlusuna, bankaya, müvekkili dışında herhangi 3. Kişiye ödenmemesi için tedbir konulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili banka ile … Ltd. Şti. Arasında imzalanan kredi sözleşmesi ile kredi kullandırıldığı ve Karadeniz Ereğli … Noterliğinden düzenlenen 01.04.2013 tarih ve … yevmiye sayılı temlikname ile … Ltd. Şti.nin … A.Ş.nden olan 15.08.2005 tarihli kira sözleşmesinden kaynaklanan doğmuş ve doğacak kira alacaklarının müvekkili bankaya temlik edildiğini, … Ltd. Şti.nin borçlarını ödememesi üzerine hesapları kat edilerek hakkında yasal işlem başlatıldıktan sonra firmadan olan alacağın Beyoğlu …Noterliğinin 12.07.2013 tarih ve … yevmiye sayılı işlemle … A.Ş.ne temlik edildiğini, bu sözleşmeden sonra kiracının kira ödemesi açıklaması ile 283.042,65 TL NİN 01.04.2013 tarih ve … yevmiye sayılı temliknamede belirtilen … Ltd. Şti. Ne ait hesaba 29.09.2014 tarihinde yatırıldığını, daha sonra ise … Ltd. Şti.nin hesabında bulunan temlik kapsamındaki kira bedellerinin kendisine ödenmesini talep ettiğini, bunun üzerine tevdi mahalli tayini talep edilmesine rağmen talebin Karadeniz Ereğli 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/31 D. İş. Sayılı dosyasından reddedildiğini, bunun üzerine Kadıköy … Noterliğinin 03.10.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi davacıya gönderilerek hesapta bulunan paranın kiracıya iade edilmemesi için ihtiyati tedbir kararı tebliğ edilmemesi halinde bankacılık kanunun 61. Maddesi gereğince hesap sahibine ödemek zorunda kalınacağının bildirildiğini, davacının böyle bir tedbir kararı tebliğ etmemesi üzerine söz konusu tutarın hesap sahibine ödendiğini, takibini de … A.Ş.ne, kiraları … A.Ş. Ne ödemesi için ihbarda bulunulduğunu, … Ltd. Şti.nin müvekkiline ait kredi borç ve risklerinin davacıya temlik edildiğinde bir anlaşmazlık bulunmadığı ve hesap kesim tarihinin de 30.04.2013 olup, İstanbul dışındaki icra ve dava dosyalarının temlik beyanında bulunulmaması yükümlülüğünün de müvekkiline ait olduğu, ancak temlik borçlusunun bundan sonraki ödemeleri kendisine yapması için bildirimde bulunması gerekenin de temlik alacaklısı olan davacı olduğunu, sözleşmeye göre dosya borçlularından 30.04.2013 den sonra yapılacak tahsilatların temlik alan davacıya ait olduğu tartışmasız ise de dava konusu borç icra dosyasına ödenmediği, dava dilekçesindeki iddia aksine kira temlik sözleşmesindeki hesap numarasının, müvekkili bankanın Karadeniz Ereğli Şubesinde … Ltd. Şti. Adına açılmış bir hesap olduğu, bu sebeple müvekkilinin … Ltd. Şti.ne ait banka hesabının da üçüncü kişiye temlik edilmesinin sayılmasının olanakszı olduğu, kredi sözleşmesinin 6. Maddesinde düzenlenmiş olan müvekkili banka nezdindeki banka hesabında bulunan değerler üzerindeki rehin, hapis, akas ve mahsup haklarının da ancak hesap sahibi firmanın müvekkili bankaya olan borç ve riskleri bulunması halinde başvurulabilecek bir hüküm olduğu, … Ltd. Şti.nden 30.04.2013 den sonra kredi borcuna mahsuben herhangi bir tahsilat yapılmadığı, davacının yapılan tahsilatın kendisine aktarılmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı, zira … Ltd. Şti. Hesabına … A.Ş. tarafından hepsi aynı tarihte gnöderilen 18 adet EFT ile toplam 283.042,65 TL nin 29.09.2014 tarihinde hesaba girdiği, bu durumun davacıya 03.10.2014 tarihinde noterden bildirildiği, tevdi mahalli tayini hususundaki taleplerinin de reddedildiği, alacak devir temlik sözleşmesinde tüm ipotekler ve sair teminatlar tek tek belirtilmiş ve bu teminatların da davacıya temliki sağlanmış ise de kira temlik sözleşmesinin alacak temlik sözleşmesine konu edilmediğini, halbuki kredinin teminatındaki 10.000,000 TL lik ipotek alacaklarının da davacıya temlik edilmiş olduğu, bu nedenle davacının bu davayı açmakta yararı bulunmadığı, mevduat hesabı üzerindeki kredi sözleşmesinden kaynaklanan rehin hakkının kredi sözleşmesinin tarafı olan bankaya ait olup devredilebilir olmadığı, ancak hesap sahibi tarafından imzalanacak ayrı bir sözleşme ile devredilebilir olduğu, müvekkilinin davacıyı ihtarla uyarmasına rağmen hiçbir yasal girişmii olmadığını beyan ederek açıklanan nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesi karşı talebinde bulunduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesi 27/02/2020 tarih ve 2019/355 Esas – 2020/227 Karar sayılı kararında; “TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. HMK 222 gereğince ticari defterlerin ibrazı ve delil olma vasfına ayrıca taraflara ibraz etmemenin sonuçlarının hatırlatıldığı ara kararın varlığına dikkat edilmiştir. Mahkememiz 2014/1297 E. Sayılı dosyası ile 27/07/2017 tarihinde bilirkişiler emekli banka müdürü- SMMM … ve banka sektör alanında uzman … tarafından hazırlanan bilirkişi raporu incelenmiş ve denetime elverişli olup teknik değerlendirme yasaya uygun olmakla hükme esas alınmıştır. Davacı ile davalı banka arasındaki sözleşme ve davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu şirket ( dava dışı … Ltd. Şti. ) arasındaki kira temlik sözleşmesi çerçevesinde, kira temlik sözleşmesinden doğan alacağın taraflarca bankaya ait olduğunun kararlaştırıldığı ve bankanın da bu alacağını davanın tarafları arasındaki temlik sözleşmesi gereği temlik ettiği, ancak davalı bankanın yerine getirmesi gereken yükümlülükleri yerine getirmeyerek kira temlik sözleşmesindeki temlik borçlusuna bildirimde bulunmayarak ve sonrasında da davacı yanın hesabına bu temlik tutarını yatırmayarak, ilgili temlik tutarının dava dışı şirketin hesabına yatırılmasında kusurlu olduğu, durumu davalı bankanın da fark ederek gerekli ihbar yükümlülüğünü sonradan tamamladığı görülmekle, ilgili tutarın temlik edilmesi gereken bir tutar olması sebebiyle davacı yanın da bu tutarı davalı bankadan sebepsiz zenginleşme uyarınca talep etme hakkının bulunduğu, davacı yanın davalıdan temlik aldığı kredinin teminatını oluşturan kira bedellerinden, talebiyle bağlı olarak 283.000 TL ‘lik kısmı için bu tutarın hesaba yatırıldığı tarih olan 29/09/2014 tarihinden ödeninceye kadar kanuni faiziyle tahsili talebinin mümkün olduğu kanaatine varılmış” gerekçesi ile; Davacının davasının kabulü ile; 283.000,00 TL’nin 29/09/2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça ve katılma yoluyla davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili 28/09/2020 havale tarihli dilekçesi ile, ilk derece mahkemesine karşı yapmış oldukları istinaftan feragat ettiklerini, davalı tarafça da kararın katılma yoluyla istinaf edildiğini, HMK’nın 348/2 ve 349/2.maddeleri gereği davalının da istinaf talebinin reddine karar verilerek kesinleşme şerhinin yazılmasını,(Yargıtay 8. HD 2017/3911 E. 2017/12407K., Yargıtay 11. HD 2019/362 E. 2019/4087 K., Yargıtay 12. HD 2019/12744 E. 2019/16894 K.) ileri sürerek, istinaftan feragat beyanı göz önünde bulundurularak açıklamalar doğrultusunda, davalı tarafça yapılan katılma yoluyla istinaf başvurusunun reddine karar verilerek kesinleştirme şerhinin yazılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/09/2020 tarih ve 2019/355 Esas – 2020/227 Karar sayılı ek kararında; “Mahkememiz tarafından verilen 27/02/2020 tarih, 2019/355 Esas, 2020/227 Karar sayılı karar, davacı … vekili tarafından 08/09/2020 tarihinde istinaf edilmiş ve 2020/198 istinaf no ile kaydı yapılmış, daha sonra uyap sistemi üzerinden e-imzalı olarak davacı … vekili Av…. tarafından 28/09/2020 tarihli dilekçesi ile, bu istinaf isteminden feragat ettiği anlaşılmış olmakla…”gerekçesi ile, 1-Davacı … vekili Av…. istinaf başvurusundan feragat ettiğinden istinaf başvurusunun feragat nedeniyle REDDİNE, 2-HMK 348/2 maddesi “…İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir….” gereğince davalı …vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusu talebinin REDDİNE, istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin istinaf başvurusunun reddine dair 29.09.2020 tarihli kararı hukuka aykırı olduğunu, Taraflarınca istinaf kanun yoluna başvurulduktan sonra verilen ilk kararın hatalı olduğunu bilen davacı tarafın istinaf başvurusundan feragat etmesi hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Davacının iş bu eylemi en başta TMK. M. 2 dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, Taraflarınca istinaf kanun yoluna başvurulduktan sonra ilk derece mahkemesi dosyayı istinaf incelemesi yapılmak üzere T.C. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine göndermesi gerekirken 29.09.2020 tarihli ek karar ile hukuka aykırı olarak istinaf başvurusunu reddettiğini, Tüm bu sebeplerle dosyanın istinaf incelemesine alınması ve esasa ilişkin istinaf nedenleri dikkate alınarak hukuka aykırı kararın kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Telafisi mümkün olmayan zararların önüne geçilmesi adına istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar icranın geri bırakılmasına ilişkin tehir-i icra kararı verilmesini talep ettiklerini, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/355 E. 2020/227 K. Sayılı 27.02.2020 tarihli kararı eksik inceleme sonucu verilmiş olup öncelikle bu nedenle kararın usulden yönünden kaldırılması gerektiğini, Dosyada mübrez 27.07.2017 tarihli bilirkişi raporuna karşı taraflarınca sunulan itiraz dilekçesi ve 05.11.2019 tarihli beyan dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere, davacı tarafa temlik edilen kredi alacağını fazlasıyla karşılayan teminat bulunduğundan, temlik sözleşmesine konu teminatların davacıların alacağını karşılaması ve işbu davanın müvekkili banka aleyhine sonuçlanması durumunda hükmedilecek tazminat davacı şirket lehine sebepsiz zenginleşmeye sebep olacağından öncelikle söz konusu teminatlardan alacağın karşılanıp karşılanmadığının tespiti ve bu bakımdan davacının iş bu davayı takip etmekte hukuki yararı olup olmadığının belirlenmesi gerekirken ilk derece mahkemesi tarafından hukuki yarara ilişkin inceleme talebi ve itirazların dikkate alınmadığı, yeni veya ek bilirkişi rapor alınmadığı ve eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğunu, Davacı tarafın istinaf isteminden de anlaşılacağı üzere, davacı tarafın talepleri somut olmadığı, yargılamanın bir aşamasında yasal faiz, diğer aşamasında avans faizi ve son olarak da aşkın zararın tazmini talep ettiğini kendisi beyan ettiği, ilk derece mahkemesi tarafından 24.10.2019 tarihli celsede verilen 2 nolu ara karar ile “2-Davacının iddialarını, davalının savunmalarını belgeleyen tüm bilgi ve belgelerin yargılamanın geldiği aşama dikkate alınarak sunmaları için ayrı ayrı 2 haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde dosyadaki mevcut duruma göre karar verileceğinin taraf vekillerine ayrı ayrı ihtarına (ihtarat yapıldı),” karar verilerek davacının beyan ve bilgilerini somutlaştırması istendiği, davacı tarafça hiçbir beyan ve belge sunulmamasına rağmen bir sonraki celse eksik inceleme ile karar verildiğini, İlk derece mahkemesi kararının esas yönünden de hukuka aykırı olduğunu, Önceki beyanları tekrarla, hatalı tespitler içeren bilirkişi raporu itirazlarına rağmen hükme esas alındığı, karar gerekçesinde de söz konusu hatalı tespitlere yer verildiği, Davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen Beyoğlu … Noterliği’nin 12.07.2013 tarih … yevmiye nolu Alacak Devir / Temlik Sözleşmesi’nin 3.1-b) Maddesinde: “İcra ve dava dosya numaraları esası yukarıda belirtilen il ve ilçelerdeki Mahkemeler haricinde olan dosyalarda ise Alacak Temlik Beyanları satıcı-Banka tarafından icra ve dava dosyalarına sunulacaktır.” hükmolunduğunu, Temlik sözleşmesinde müvekkili bankaya İstanbul dışındaki sadece icra ve dava dosyalarına temlik beyanı sunma yükümlülüğü verildiği, Müvekkili bankanın kira alacağı temlikine ilişkin üçüncü kişi konumundaki ihbar olunan şirkete beyanda bulunma yükümülüğü olmadığını, Alacak Devir / Temlik Sözleşmesi’nin 3.1-b) Maddesi son paragrafı uyarınca taraflar arasında sözleşmede temlik bildirim yükümlülüğünün asıl sorumlusunun alıcı olduğunu, doğacak zararlardan bankanın sorumlu tutulamayacağının hüküm altına alındığını, Alacak Devir / Temlik Sözleşmesi’nin 5.1- Maddesinden anlaşılacağı üzere borçludan yapılacak tahsilat temlik alana ödeneceği, üçüncü bir kişinin borçlunun hesabına yatıracağı bedel tahsilat niteliğinde olmayıp ancak ve ancak kredi borçlusunun onayı ve talimatı ile tahsilat kabul edilebileceği, Kredi borcunun davacı şirkete temliki sonrası bankanın kira bedellerinin geldiği şirketten hiçbir hak ve alacağı kalmadığı, Bankacılık Kanunu 61 maddesi uyarınca madde metninde belirtilen istisnalar; dışında hesap sahibinin talimatı olmadan işlem yapılması Bankanın hukuki ve cezai sorumluluğunun gündeme gelmesine neden olacağı, işbu dava açısından hesap sahibinin bu yönde bir talimatı da mevcut olmadığını, Mevduat hesabı üzerindeki kredi sözleşmesinden kaynaklanan rehin hakkı, kredi sözleşmesinin tarafı ve hesabın bulunduğu bankaya ait olup devredilemeyeceğini, Mevcut olayda müvekkili banka malvarlığında bir zenginleşme meydana gelmediği, bu bağlamda sebepsiz zenginleşmenin varlığından söz edilemeyeceği, İleri sürerek, davacının istinaf nedenlerinin esastan reddine, taraflarının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davalı bankanın kendileri ile akdettiği temlik sözleşmesine aykırı davranması sonucunda oluşan zararın tazmini talepli alacak davasıdır. Mahkemece 27/02/2020 tarih ve 2019/355 Esas – 2020/227 Karar sayılı kararı ile; Davacının davasının kabulü ile; 283.000,00.TL’nin 29/09/2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararının davacı vekiline 25/08/2020 tarihinde, davalı vekiline 25/08/2020 tarihinde ve ihbar olunan vekiline 25/08/2020 tarihinde tebliğ edildiği, kararın davacı vekili tarafından süresi içerisinde 08/09/2020 havale tarihli dilekçe ile istinaf edildiği, istinaf dilekçesinin davalı vekiline 14/09/2020 tarihinde tebliğ edildiği ve kararın davalı vekili tarafından süresi içerisinde 14/09/2020 tarihinde katılma yoluyla istinaf edildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili 28/09/2020 havale tarihli dilekçesi ile, ilk derece mahkemesine karşı yapmış oldukları istinaftan feragat ettiklerini, bu nedenle HMK’nın 348/2 ve 349/2.maddeleri ve emsal Yargıtay ilamları gereği davalı tarafça yapılan katılma yoluyla istinaf başvurusunun reddine karar verilerek kesinleştirme şerhinin yazılmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 29/09/2020 tarih ve 2019/355 Esas- 2020/227 Karar sayılı ek kararı ile; Davacı … vekili Av…. istinaf başvurusundan feragat ettiğinden istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine, HMK 348/2 maddesi “…İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir….” gereğince davalı …vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusu talebinin reddine, istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, ilk derece mahkemesince verilen ek kararın yerinde olup olmadığı noktasındadır. 6100 sayılı HMK’nın 349/2. maddesinde; ” (2) Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur,” düzenlemesi mevcuttur. HMK’nın 348. maddesinde; ” (1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir. (2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir,” düzenlemesi mevcuttur. Dosya İstinaf Mahkemesine gönderilmeden önce davacı vekilinin istinaf başvurusundan feragat ettiği anlaşılmakla, davalı vekilinin katılma yolu ile istinaf başvurusunun HMK’nın 348/(2) maddesi uyarınca reddine ilişkin ilk derece mahkemesince verilen 29/09/2020 tarih ve 2019/355 Esas – 2020/227 Karar sayılı ek kararı dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin ek karara yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.(Yargıtay 11 HD.nin 2019/362 Esas- 2019/4087 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesi ek karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 madde uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan toplam 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının istinaf eden tarafından daha önce yatırılan 4.850,00.TL istinaf karar harcından mahsubu ile bakiye 4.795,60.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 10/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.