Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1757 E. 2022/1933 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1757 Esas
KARAR NO: 2022/1933 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/1167 Esas – 2020/262 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki olduğunu, bu ilişkiyi istinaden davalıya mal ve hizmet satışı yapıldığını, davalıya 8 adet fatura düzenlendiğini ve toplam 43.135,08.-TL. mal ve hizmet satışı yapıldığını, davalının söz konusu faturalı mal ve hizmet alımına karşılık toplamda 31.604,00.-TL. ödediğini, davalının 11.531,08.-TL. bakiye borcunun kaldığını, bakiye alacağın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından takip başlatıldığını, Davalı/borçlunun yasıl süresi içinde “herhangi bir borcunun bulunmadığını” belirterek icra takibine, ödeme emrine, borca, faiz ve ferilerine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davacı şirkete belirtilen şekilde herhangi bir borcunun olmadığını, taraflar arasında TTK. hükümlerine göre geçerli bir cari hesap ilişkisi kurulmadığını, takibe konu alacak ile ilgili olarak müvekkili şirkete düzenlenmiş ve usulüne uygun tebliğ edilmiş fatura bulunmadığını belirterek, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/06/2020 tarih ve 2018/1167 Esas – 2020/262 Karar sayılı kararı ile;
“….Celp edilen davalı tarafın Ba ,davacı tarafın BS formlarında takibe konu 8 adet faturadan 7 tanesinin vergi dairesine bildirildiği,vergi dairesine mal ve hizmet alımı olarak ba formlarına bildirim yapan davalı şirketin takibe konu faturalardan 7 tanesine ilişkin mal ve hizmeti davacı taraftan aldığının ispatlandığı,Ba formlarında bulunmayan 3814,00 TLlik fatura açısından ise davalı tarafın yemin edasından kaçınması nedeniyle bu alacak yönünden de davanın ispatlandığı anlaşılmış olup davanın kabulüne karar verilmiştir. ….. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle yüzde 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Tarafların tacir olduğu görülmekle takipte talep edilen faizin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” Davanın Kabulü ile; 1-İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline, 2-Kabul edilen asıl alacak miktarı olan 11.531,08 TL üzerinden hesaplancak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 3.814,00 TL’lik fatura açısından yemin etmekten kaçındıkları hususunun kabulünün mümkün olmadığını, HMK’nın 228. maddesine göre, yemin teklif edilen kimsenin duruşmada bizzat hazır bulunması gerektiğinden, tebligatın da yine asile yapılması gerektiğini, bu hallerin asilin şahsına sıkı sıkıya bağlı olduğunu, UYAP üzerinden dosya kapsamı incelendiğinde, 17.03.2020 tarihli duruşma esnasında hazır olmak üzere müvekkili şirkete tebligat çıkartıldığı, işbu tebligatın da usulsüz olarak 15.01.2020 tarihinde şirket daimi çalışanına tebliğ edildiğinin görüldüğünü, müvekkili şirket yetkilisinin ve kendilerinin söz konusu tebligattan hiçbir suretle haberi olmadığını, HMK’nın 228 maddesi gereği yemin metninin asile tebliğ edilmesi zorunluluğunun yerine getirilmediğini,
Tüzel kişilere yapılacak tebligatın usulünün Tebligat Kanunu’nun 12 ile 13. maddelerinde ve Tebligat Tüzüğü’ nün 17 ile 18. maddelerinde düzenlendiğini, tüzel kişilerin tebliğ almaya yetkili memur veya müstahdemlerine tebliğ yapılabilmesi için tüzel kişilerin salahiyetli kişilerinin herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmamaları ve tebliğ edilecek evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları gerektiğini, bu hususun tebliğ memuru tarafından bizzat araştırılıp tebliğ tutanağına yazılması gerektiğini, bunun tebliğin geçerli olabilmesi için zorunlu bir kaide olduğunu, aksi takdirde yapılan tebliğin usulsüz olacağını, Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğüne göre, tebligatın öncelikle tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılması gerektiğini, eğer Tebligat Kanunu’nun 13. Maddesinde zikredilen sebeplerden dolayı bu kişiye tebliğ yapılamıyorsa, yetkili temsilciden sonra gelen ve esasen bu işle görevlendirilmiş olan memur veya müstahdeme tebliğ yapılacağını, eğer bu kişi de tebliğ anında hazır değilse, tüzel kişinin bir diğer memur ve işçisine tebligat yapılacağını, dolayısıyla tebligatın yapılacağı kişiler tek tek sayılmış olmakla hangi durumda bir alt kişiye tebliğ yapılacağı hususunun da açıkça düzenlendiğini, sıraya uyulmaması halinde usulsüz tebliğin söz konusu olacağını, İtiraza konu dosyada da, tüzel kişinin daimi çalışanına yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, HMK’nun 228. maddesi gereği asile tebligat yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili şirkete 17.03.2020 tarihli duruşmada hazır olması gerektiğini bildirilen tebligatın usulsüz olmadığı kabulünde dahi, söz konusu duruşma covid 19 pandemisi dolayısıyla ertelendiğinden, yeni duruşma günü olan 16.06.2020 tarihli duruşmanın davalı asile tebliğ edilip, yemin etmesi için duruşmada hazır olması gerektiğinin bildirilmesi gerektiğini, ancak mahkeme tarafından müvekkili şirket yetkilisinin hazır olmaması dolayısıyla yemin edasından kaçındığının kabul edildiği 16.06.2020 tarihli duruşma gününün, müvekkili şirket yetkilisine tebliğ edilmediğini, 17.03.2020 tarihli duruşmanın tebliğinin ise usulsüz olduğunu, bu nedenlerle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, UYAP üzerinden yapmış oldukları inceleme neticesinde ellerine geçen tebligat zarfı incelendiğinde açıklama kısmına, “26.12.2019 tarihli davacı vekilinin yemin metni ekte gönderilmiştir” denildiğinin görüldüğünü, halbuki HMK hükümleri gereği yemin metninin mahkemece hazırlanması gerektiğini (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 26.04.2011 tarih ve 2011/2198 Esas – 2011/2500 Karar) HMK’nın 229. maddesinde; “Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.” denildiğini, Her ne kadar müvekkiline usulüne uygun tebligat gönderilmediği için, müvekkilinin yemin teklif edilen duruşma saatinde hazır olması mümkün olmamışsa da, Kanun maddesinde, geçerli bir özrün bulunması halinde, vakıaların ikrar edilmiş sayılmayacağının düzenlendiğini, kendileri tarafından da müvekkilinin mazeretli sayılmasına karar verilmesi, aynı gün öğleden sonra müvekkili şirket yetkilisinin hazır edilebileceği, duruşmanın öğleden sonraya ertelenmesi ya da bekletilmesi talep edilmiş olmasına rağmen, mahkemece taleplerinin kabul edilmediğini, Müvekkili şirketin söz konusu fatura dolayısıyla borçlu olmadığı ve davacı tarafın iddiasını ispatlayamadığı hususlarının açık olduğunu, sırf müvekkili şirket yetkilisinin, kendisi ile ilgisi olmayan söz konusu usuli eksiklikler nedeniyle duruşmadan haberinin olmaması, bu nedenle duruşmaya katılamaması nedeniyle, davacı şirket tarafından ispat olunamayan söz konusu alacak iddiasından sorumlu tutulmasının adalet duygusunu zedeleyeceğini, itiraza konu mahkeme kararı nedeniyle müvekkilinin, kendisi ile alakası olmayan nedenlerle, borcu olmayan bir parayı ödemeye mahkum edildiğini, Müvekkilin 3.814,00 TL’lik fatura dışındaki faturalar bakımından da borcu bulunmadığını, bilirkişi raporlarında davacı şirketin ticari defterlerinin TTK ve VUK hükümlerine uygun olarak tutulmadığının tespit edildiğini, ancak buna rağmen davacı şirketin usulüne uygun olarak tutulmayan ticari defterlerinin dava konusu uyuşmazlığın aydınlatılmasında delil olarak kabul edildiğini, HMK’nın 222. madde hükmü uyarınca davacı yanın defterlerinin delil niteliği bulunmadığını, bu nedenle söz konusu ticari defterlere dayanılarak davacı şirketin müvekkili şirketten 11.531,08TL alacaklı olduğu tespitinin hukuka aykırı olduğunu, Dosya kapsamında, dava konusu 8 adet faturanın müvekkiline tebliğ edildiğine ilişkin belgenin mevcut olmadığı, sevk irsaliyesinin düzenlenmediği, davalı müvekkili şirkete mal ve hizmet tesliminin yapıldığına dair bir belgenin bulunmadığının görüldüğünü, bilirkişi raporlarında da bu hususun tespit edildiğini, bu bağlamda davacı şirketin iddiasını ispatlayamadığını, davacı tarafından takibe konu edilen alacak ile ilgili olarak müvekkili şirket adına düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş fatura bulunmadığını (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2013 tarih ve 2012/18036 Esas – 2013/16007 Karar sayılı ilamı–Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/18036 Esas – 2013/16007 Karar sayılı ve 18.09.2013 tarihli ilamı), davacı tarafından tanzim edilen fatura ve içeriklerine ilişkin mal ve hizmetin verildiği ispatlanamadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yöndeki kararın hukuka aykırı olduğunu, Davacı şirketin alacak iddiası likit olmadığından, müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, her ne kadar davacı tarafından faturaya konu alacak ispat edilememişse de, aksi kabul halinde dahi, davacı şirketin davasının, müvekkili şirketin yemin teklifinden kaçındığı kabulü nedeniyle kabul edildiğini, yani, tarafların iradesi dışında gelişen söz konusu usuli eksiklik olmasa, davanın başındaki mevcut koşullar dahilinde davanın reddedileceği açıkken, usuli bir nedenle kabulüne karar verilmiş olmasının, davacının likit bir alacağı bulunmadığının bir göstergesi olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden yapılacak yargılama sonunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından satışı yapılan 43.135,08.-TL miktarlı mallara istinaden sekiz adet fatura düzenlendiğini, davalının söz konusu satışa karşılık toplam 31.604,00.-TL. ödediğini, davalının bakiye 11.531,08.-TL borcu ödememesi nedeniyle alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş; davalı vekili ise, müvekkilinin, davacı şirkete belirtilen şekilde herhangi bir borcunun olmadığını, takibe konu alacak ile ilgili olarak müvekkili şirkete düzenlenmiş ve usulüne uygun tebliğ edilmiş fatura bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemenin 19/12/2019 tarihli duruşmasında ” Davacı vekiline 3814 TL’ lik fatura açısından yemin metnini hazırlayarak 1 haftalık kesin süre içerisinde mahkememize sunmasınınn istenmesine, yemin metninin sunulması akabinde davalı asile tebliğe çıkarılmasına,” şeklinde ara karar oluşturulduğu ve bir sonraki duruşmanın 17/03/2020 gününe bırakıldığı, Davacı vekilinin yemin metnini hazırlayarak 26/12/2019 günü mahkemeye sunduğu, mahkemece yemin metninin davalı şirkete tebliği için 31/12/2019 günü hazırlanan tebligatın davalı şirket daimi çalışanına 15/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, Mahkemece oluşturulan 16/03/2020 tarihli Ara Karar ile; her ne kadar iş bu dosyanın duruşma tarihi 17/03/2020 günü saat 10:25′ e bırakılmış ise de, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 13.03.2020 tarihli Corona Virüsü Hakkında Alınacak Tedbirler ile ilgili yapmış olduğu ilanı ve diğer yasal düzenlemeler dikkate alınarak çalışan personelin, vatandaşların/vekillerinin sağlığı açısından duruşmanın 16/06/2020 saat 10:30’a ertelenmesine, işbu ara karar ile tayin ve tespit edilen yeni duruşma gününün taraflara/vekillerine tebliğine, her ne kadar yemin metni 15/01/2020 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmiş ise de, belirtilen gerekçeler nedeniyle davalı asile ve davalı vekiline ayrı ayrı iş bu ara kararın tebliğ ile yeminin 16/06/2020 günü saat 10:30 tarihinde mahkeme duruşma salonunda eda edileceği, 16/06/2020 günü saat 10:30 tarihinde davalı şirket yetkilisinin yemini eda etmekten kaçındığı takdirde yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağının ihtarına, karar verildiği, Mahkemece verilen ara kararın yeni duruşma günü ile birlikte, taraf vekillerinin UETS adreslerine gönderilmek suretiyle elektronik olarak tebliğ edildiği, davalı şirkete ise TK 35. maddeye göre 02/04/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin mahkemenin 16/06/2020 tarihli duruşmasında, şirket yetkilisinin mazeretli sayılmasını talep ettiklerini, öğleden sonra şirket yetkilisini hazır edeceklerini beyan ettiği görülmektedir.Bir davada ileri sürülen maddi vakıayı ispat yükü kendisine düşün taraf, o vakıayı başka türlü ispat edemezse, delil listesinde dayanmış olmak koşuluyla HMK 225 vd. md. uyarınca ispat için son çare olarak karşı tarafa yemin teklif edebilir. Yemin teklifi için ileri sürülen maddi vakıanın karşı taraftan kaynaklandığı iddia olunmalıdır. Koşullarına uygun şekilde yemin teklifi halinde, karşı taraf ya yemini eda, ya da yemini iade (ret) edebilir. Yemin davetiyesinin, yemin teklif edilen gerçek veya tüzel kişinin bizzat kendisine çıkartılması ve usulüne uygun bir biçimde tebliği zorunludur.Yemin teklif eden tarafın hazırladığı yemin metni mahkemeye bir teklif niteliğindedir. Yemin teklif eden taraf, hangi vakıa hakkında yemin teklif ettiğini bildirir; yemin konusunu (sorusunu) ise hakim tespit eder. Yemin sorusu mahkemece resen ve özenli bir şekilde düzenlenip yemin teklif eden tarafa yemin sorusunun ispat etmek istediği vakıaya uygun olduğu yönünde beyanı alındıktan sonra, yemin konusunun duruşma tutanağına yazılması ve okunarak yemin teklif edene imza ettirilmesi uygun olur. Bundan sonra hakim, yemin şeklini okuyup, yemin metnini okuyup, yalan yere yeminin sonuçları konusunda gerekli ihtaratı yapar. Yemin edecek taraf, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse, hakim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhal bu konuda kararını verir ve gerekirse yemin metnini tekrar düzenler. Hakim, HMK 233/4.maddesindeki şekle uygun olarak yemin yaptırdıktan sonra, yemin eden tarafın ifadesini dinleyip aynen tutanağa geçer ve yazılanları yüksek sesle okuyup yemin eden tarafa yeminininde ısrar edip etmediğini sorar. Yemin edenin beyanında ısrar etmesi halinde bu beyan da tutanağa geçerildikten sonra imzası alınmasıyla birlikte yemin tamam olur. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/5618 Esas 2020/4127 Karar) Tebligat kanunu 35. Maddesi “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adresi tesbit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır” hükmünü içermektedir. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, yemin davetiyesinin, yemin teklif edilen gerçek veya tüzel kişinin bizzat kendisine çıkartılması ve usulüne uygun bir biçimde tebliği zorunludur. 16/06/2020 tarihli duruşma günü ve 16/03/2020 tarihli ara karar davalı şirkete TK 35. Madde uyarınca tebliğ edilmiştir. Oysa davalı şirketin adresinin değiştiği bildirilmediği gibi şirket adına çıkartılan önceki tebligatlar iade edilmemiş, mahkemece adres araştırması yönünde de herhangi bir işlem yapılmamıştır. Bu hali ile TK 35 maddeye göre tebligat yapılabilmesi için gerekli koşullar oluşmadan yapılan tebligat usulsüz olup, bu usulsüz tebligata binaen davalı şirket yetkilisinin geçerli bir mazeret sunmadan duruşmada hazır olmadığı ve davalı tarafın yemin edasından kaçındığı kabulü ile yemine konu iddia hakkında yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Yine yemin metni davacı vekilince hazırlanmıştır. Yemin teklif eden taraf, karşı tarafa hangi vakıalar hakkında yemin önerdiğini mahkemeye bildirir, yemin sorusunu ve formülünü ise hakim hazırlar. Bu kuralın da göz ardı edilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir. (Emsal; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/920 Esas 2018/10852 Karar —Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/5618 Esas 2020/4127 Karar) Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde yemin metni mahkemece hazırlanarak ve usulüne uygun olarak tebligat yapılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/06/2020 tarih ve 2018/1167 Esas – 2020/262 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.