Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1747 E. 2023/333 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1747
KARAR NO: 2023/333
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2019
DOSYA NUMARASI: 2015/245 Esas – 2019/634 Karar
DAVA: Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ: 02/03/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı … (Vesayeten …) vekili özetle; Kısıtlı …’nın hissedar olduğu … San. ve Tic. A.Ş., … Tic. ve San. A.Ş., … San. ve Tic. A.Ş., … Holding A.Ş.’deki hisselerinin kötü niyetli olarak kısıtlıyı zarara uğratmak kastıyla devrine neden olan 07.01.2010 tarihli 4 adet hisse devir ve temlik sözleşmelerinin ve buna ilişkin işlemlerin kısıtlının fiil ehliyeti yoksunluğu nedeniyle kesin hükümsüzlük olduğunun tespiti ile söz konusu hisse devir ve temlik sözleşmelerinin iptaline ve söz konusu hisselerin kısıtlı …’ya iadesine; bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde, dava konusu şirketlerdeki hisselerin gerçek değerinin bilirkişi vasıtasıyla tespiti ile kısıtlı …’nın her bir şirketteki hisselerine karşılık şimdilik ayrı ayrı 25.000 TL toplamda 100.000 TL hisse devir ve temlik bedelinin davalıdan 07/01/2010 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faiziyle birlikte tahsiline, davanın, … San. ve Tic. A.Ş., … Tekstil Tic. ve San. A.Ş., … San. ve Tic. A.Ş., … Holding A.Ş.ye ihbarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili özetle; davacının, hisse devir sözleşmelerinde yazılı hisse bedelleri üzerinden nisbi harç yatırması gerektiğini, harcın eksik yattığını, hisse devir ve temlik sözleşmesinde devir işleminin gerek davacı … ve gerekse diğer kardeşlerin muvafakat ve onaylamaları doğrultusunda yapıldığını, sözleşmede bu hususta derkenar ve imzalarının yer aldığını, dava konusu edilen iddialar ve gerekçelerin haksız ve dayanaksız olduğunu, 07.01.2010 tarihli Hisse Devir ve Temlik sözleşmesi her ne kadar anne Solmaz ile müvekkili arasında imzalanmış gözükmekte ise de, aslında burada mirasçılar ile anne arasında imzalanmış bir taksim sözleşmesinin bulunduğunu, davacının ve diğer tüm mirasçıların hisse devir ve temlik sözleşmesi muhteviyatını aynen kabul ettiklerini, davacının anılan sözleşmeye açıkça muvafakat ettiğini ve sözleşmenin doğrudan doğruya bir tarafı bulunduğunu, bu nedenle annenin akıl sağlığı veya temyiz kudretini gerekçe göstererek sözleşmenin geçersizliğini ileri süremeyeceğini, sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmenin her şeyden önce dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davacının ayrıca işlemin muvazaalı olduğunu iddia ettiğini, altında kendi imzası bulunan belgedeki muvazaa iddiasının yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, müvekkilinin vasi tayini için mahkemeye müracaat dilekçesinde annenin ayırt etme gücünü kaybettiğinin söylenmediğini, tüm kardeşlerin kendi aralarında 07.01.2010 tarihli taksim sözleşmesi imzaladıklarını, davacı ile müvekkili arasındaki 07.01.2010 tarihli ‘Belgedir’ başlıklı sözleşme ile kurulan hukuki ilişkinin anneden davacıya intikal edecek miras payının ve davacının kendi sahip olduğu hisselerin + babadan intikal eden hisselerin tamamının müvekkiline satışına ilişkin olduğunu, davacının bu işlemler karşılığında müvekkilinden toplamda 3 milyon lira tahsil ettiğini, davacının haksız kazanç peşinde olduğunu, kendisinin şirketlerin yönetim kurulu başkan yardımcısı olup anne …’nın ve şirketlerin durumunu bildiği halde 2010 yılının başında kendi rızası ile hisselerini müvekkili …’ya devir ve temlik ettiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/06/2019 tarih ve 2015/245 Esas – 2019/634 Karar sayılı kararı ile; ” ….Huzurdaki davada işbu 4 adet Hisse Devir ve Temlik Sözleşmesindeki hisselerin davalı …’ya devreden sözleşmenin ehliyetsizlik nedeniyle iptali talep edilmektedir. 07.01.2010 tarihli 4 adet Hisse Devir ve Temlik Sözleşmesinde Gerek davacı gerekse diğer kardeşlerin bedelinin davalı … tarafından …’ya ödendiğini kabul edilmektedir. Davacı …, annesinin imzaladığı Hisse Devir ve Temlik Sözleşmesine aynen muvafakat ederek ve hiçbir hak ve talebi olmayacağını beyan ederek, aynı zamanda anneyi tasarrufa ehil gördüğünü de ifade etmiş olmasına rağmen, bu defa annenin tasarrufa ehil olmadığını ileri sürmektedir. Davacının bu iddiası bir taraftan kendisini bağlayan kabulüne aykırıdır, öte yandan çelişkilidir. Önceki davranışı ile çelişkili davranmak MK.m.2 kuralına aykırı bulunduğu, muvafakat beyanının davacıyı bağladığı, 18.04.2013 tarihli hastane raporunda hisse devir ve temlik sözleşmesi tarihi (07.01.2010) itibariyle annenin hukuki ehliyetinin olup olmadığı tespit edilemediğinden, davacının işlem tarihinde annenin ehliyetsizliğini ispat külfeti altında bulunduğu ve mevcut delil durumu itibariyle bu külfeti yerine getiremediği, Bakırköy 17. ATM’nin 2013/171 esas sayılı dosyasında, davacının mirasçı sıfatıyla tasarrufu yapanın sağ olması sebebiyle tasarrufun iptali davası açmasının dava tarihinde bakılma şartlarının bulunmadığından davacı … tarafından açılan davasının aktif husumet şartının bulunmaması sebebiyle reddine karar verildiği, davacıların devrin muvazaalı olarak yapıldığına ve bu nedenle geçerli olamayacağına ilişkin iddialarının menkul mal niteliğinde olan anonim şirket payları açısından kabul edilemeyeceği, hisse devir sözleşmesinin tarihi olan 07/01/2010 tarihinden dava tarihine ( 16/03/2015 ) kadar şirket ile ilgili her türlü işlemin gerçek devir yapılmış gibi sürdürüldüğü, muvazaayı tevsik eder tarzda yazılı belge ibraz edilmediği, davanın mahiyeti gereği tanık beyanlarının tek başına değerlendirilemeyeceği, mahkememizin 11. Celse ara kararı ile her ne kadar muris …’nın tedavilerini yaptığı bildirilen Prof.Dr. …’nin dinlenilmesine karar verilmiş ise de dosyaya sunulan Tıbbi evraklar ve Medula sistemi kayıtları bir bütün olarak değerlendirildiğinde tanığın dinlenilmesinin dosya esasına bir katkı sağlamayacağı, hisse devir sözleşmesinin imzalandığı 07/01/2010 tarihinde muris …’nın akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığı, davalı ile davacı ve diğer mirasçılar arasında yapılan pay devrinin ne şekilde yapıldığının araştırmasında, tüm mirasçılar tarafından hisse devir sözleşmesinin imzalandığı, tüm yasal işlemlerin yerine getirildiği, davacıların davayı ispat çerçevesinde yeterli delil ibraz edemedikleri anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı … Tereke Temsilcisi vekili ile dahili davacılar … mirasçıları …, …, … ve … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … Tereke Temsilcisi vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının muris … terekesi olduğunu, dolayısıyla “Davacı … annesinin imzaladığı Hisse Devir ve Temlik Sözleşmesine aynen muvafakat ederek ” denmişse de, öncelikle davacı sıfatında hataya düşüldüğünü, Davanın konusunun; 4 adet hisse devir sözleşme tarihi olan 07/01/2010 tarihinde davacı …’nın ehliyetli olup olmadığı olduğunu, muris …’nın çocukları ile birlikte hissedar olduğu … ve Konfeksiyon San. Ve Tic. A.Ş, … Tekstil Tic. Ve San. A.Ş., … San. Ve Tic. A.Ş., … Holding A.Ş.’deki hisselerinin kötü niyetli olarak kısıtlıyı zarara uğratmak kastıyla devrine neden olan 07/01/2010 tarihli 4 adet hisse devir ve temlik sözleşmelerinin ve buna ilişkin işlemlerin kısıtlının fiil ehliyeti yoksunluğu nedeniyle kesin hükümsüzlük olduğunun tespiti ile söz konusu hisse devir ve temlik sözleşmelerinin iptali talepli Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/427 Esas sayılı dosyadan vasi …’ya verilen 05/03/2015 tarihli yetki ile kısıtlı adına eski vasi ve kısıtlının oğlu … aleyhine huzurdaki davanın ikame edildiğini, Dava dilekçesinin davalı vekiline tebliği üzerine davalı … vekilinin 20/04/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; davacı/ kısıtlı adayının vesayet altına alınması için davayı kendilerinin açtığını ancak ayırt etme gücünü kaybettiğini söylemediklerini beyan etmiş ise de 19/03/2009 tarihli vesayet davasının dava dilekçesinde; “…ilerleyen yaşı ve hastalıklar nedeniyle kendisinde oluşan akıl zayıflığı sebeplerinden ötürü, tüm bu şirketlerdeki işleri, resmi ve gayri resmi kurum ve kuruluşlarda bir takım işleri yürütememektedir. … ” yazmakta olduğunu, vesayet davasının …’ın akıl zayıflığı iddiası ile açıldığını, bu durumun vesayet davasının dava dilekçesindeki beyan ve davalının imzası ile sabit olduğunu, Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/427 Esas sayılı dosyasının; 03/04/2009 tarihli tensip tutanağının 4. Maddesinde ” Davalı – mahcur adayının sağlık kurulu raporunun temini hususunda ilgili hastaneye sevkinin sağlanması, 03/04/2009 tarihinde Haydarpaşa Numune Hastanesi Başhekimliği’ne sağlık kurulu raporu alınması için müzekkere yazıldığını, bu tarihten sonra dosyada hastaneye sevk ile ilgili bir işlem olmadığını, 27/10/2009 tarihli 1. celseye … vekili Av. … hazır bulunmakla duruşma tutanağının 2 nou ara kararında kısıtlı adayının rapor için hastaneye sevkine, 23/02/2010 tarihli 2. celseye gelen olmadığını, duruşma tutanağının 1 nolu ara kararında vasi adayının hastaneye sevk işlemlerini yerine getirmesi için şerhli tebligat çıkarılmasına, 13/09/2011 tarihli celseye gelen olmadığını, duruşma tutanağının 1 nolu ara kararında kısıtlı adayının duruşma gün ve saatinde mahkemede hazır bulundurulması için Emniyet’e müzekkere yazılmasına, 13/09/2011 tarihli celsede davacı … vekili Av. … bulunmakla beyanı üzerine duruşma tutanağının 1 nolu ara kararında ” Davacı vekiline son defa kısıtlı adayının adresini bildirmek, İstanbul’a geldiği takdirde rapor sevk yazısını alarak rapor için başvurmak üzere 30 gün mehil verilmesine, adres bildirildiğinde derhal rapor için gerekli sevk işleminin yapılmasına”, 30/11/2011 tarihinde Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yazılan sevk yazısının davacı … vekili Av. … tarafından elden alındığı, 01/12/2011 tarihli celsede davacı … vekilinin hazır olduğu, beyanı üzerine duruşma tutanağının 1 nolu ara kararında ” Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yazılan müzekkerenin beklenmesine”, 15/05/2012 tarihli celsede davacı … vekili Av. … hazır bulunmakla beyanı üzerine duruşma tutanağının 1 nolu ara kararında ” Davacı vekiline kısıtlı adayına ait rapor hususunda beyanda bulunmak üzere 2 hafta süre verilmesine, beyanda bulunduktan sonra rapor alınması hususunun duruşma günü beklenmeksizin değerlendirilmesine ” karar verildiğini, Kısıtlı adayının 2009 yılından 2012 yılına kadar vasi tayini hususunda rapor aldırılmasının huzurdaki dava davalısı/ vesayet davası davacı … tarafından geciktirildiğini, rapor üzerine 15/01/2013 tarihli karar ile …’nın vesayet altına alınmasına, kendisine …’nın vasi olarak atanmasına karar verildiğini, Muris …’nın Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/427 Esas sayılı dosyasından vesayet altına alınması talepli davayı ikame edenin huzurdaki davanın davalısı … olduğunu, dolayısıyla aynı kişinin 07/01/2010 tarihinde davaya konu hisse devir ve temlik sözleşmelerini kısıtlı olduğunu iddia ettiği kişi ile karşılıklı olarak imzaladıklarını, Bu durumda adına dava açılmış bulunan davacı murisin hak ehliyetinin bulunup bulunmadığı meselesinin ortaya çıkmakta olduğunu, davacı murisin hak ehliyetini olmadığını daha önceki bir tarihte iddia eden kişinin iyi niyetli kabul edilmesinin mümkün olmadığını, nitekim açmış olduğu vesayet davası sonucunda …’nın vesayet altına alındığının da sabit olduğunu, Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/427 Esas sayılı dosya içinde mevcut Psikiyatrist …’ın 13/03/2009 tarihli raporunda …’nın demansiyel süreçte olduğunun tespit edildiğini, yine aynı tarihli reçetede ilaç olarak … ve … yazıldığının görüldüğünü, …’ın, beyindeki bazı kimyasallarının etkilerini değiştirerek ruhsal bozuklukların düzeltilmesini sağlayan antipsikotik bir ilaç olduğunu, şizofreni ve ruhsal bozuklukların dengelenmesinde, bipolar bozuklukta, agresif ve yıkıcı davranış bozuklukları ve benzeri hastalıkların tedavisinde kullanıldığını, …’nın da şizofreni, dış dünyadan kendini soyutlama, garip ve korkutan düşüncelere sahip olma, zihin karışıklıkları ve yeteneklerinin kaybı gibi hastalıkların tedavisinde kullanıldığını, 2009 yılında uygulanan tedavinin ve dosya içinde mevcut hastane kayıtları ve vesayet dosyası içindeki ilaçlarına bakıldığında davacı kısıtlı/ murisin hisse devirlerinin yapıldığı tarihten önce psikosomotik rahatsızlık içinde bulunduğu ve ayırt etme gücüne sahip olmadığının sabit olduğunu, Açıklanmaya çalışıldığı gibi TMK hükümlerine göre hakkında vesayet davası açılmış kişinin yapmış olduğu hukuki işlemlerin başka bir araştırmaya gerek kalmaksızın yapılmamış sayılacağını, kural olarak tam ehliyetsizlerin hukuki işlemlerinin hükümsüz olduğunu, kanunun tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemlerin yapılması suretiyle 3. kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını güttüğünü, davalı …’nın akıl zayıflığı nedeniyle vesayet altına alınması gerektiğini bildirdiği kişi ile yaptığı hisse devir ve temlik sözleşmelerinin hükümsüz olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulü ile davaya konu 07/01/2010 tarihli hisse devir ve temlik sözleşmelerinin mutlak butlanla batıl olması nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Dahili davacı … mirasçıları …, …, … ile … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, 4 adet hisse devir sözleşmesinin yapıldığı 07.01.2010 tarihinde muris …’nın ehliyetinin olup olmadığının tespitine ilişkin olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında; hisse devir ve temlik sözleşmesinin imzalandığı 07.01.2010 tarihinde muris …’nın akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığını, davalı ile müvekkili ve diğer mirasçılar arasında yapılan pay devrine ilişkin olarak tüm mirasçıların hisse devri sözleşmesinin imzalandığı ve tüm yasal işlemlerin yerine getirildiğini, davacıların davayı ispat için yeterli delil sunmadıklarını belirterek davanın reddine karar verdiğini, mahkemenin davanın reddi yönündeki kararının, usul ve yasaya aykırı olup bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, Mahkeme, her ne kadar gerekçeli kararında, “07.01.2010 tarihinde muris …’nın akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığı” gerekçesine dayanmakta ise de; işbu dosya davalısı …’nın, davacısı olduğu Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/427 E. sayılı Vesayet davasında, 19.03.2009 tarihli dilekçesinde … için “ilerleyen yaşı ve hastalıklar nedeni ile kendisinde oluşan akıl zayıflığı sebeplerinden ötürü, tüm bu şirketlerdeki işleri, resmi ve gayriresmi kurum ve kuruluşlarda bir takım işleri yürütememektedir” ifadesini bizzat kullandığını, 15.01.2013 tarihinde ise hastane raporuna binaen Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin, …’nın vesayet altına alınmasına ve dosya davalısı …’nın vasi olarak atanmasına karar verdiğini, bahsi geçen Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/427 E. sayılı vesayet davasının davacısı ve aynı mahkeme kararı ile …’ya vasi olarak atanan dosya davalısı …’nın, 07.01.2010 tarihinde davaya konu hise devir ve temlik sözleşmelerini muris … ile bizzat imzaladığını, yukarıdaki açıklamalar ve dava dosyalarındaki beyan ve kararların Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin gerekçesine dayanak yaptığı “07.01.2010 tarihinde muris …’nın akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığı” ifadesini açıkça, resmi beyan ve belgeler ile boşa çıkarmakla birlikte dosya davalısı …’nın da iyi niyetli davranmadığı konusunda açık ve net bir kanı oluşturduğunu, Mahkemenin “davacıların davayı ispat için yeterli delil sunmadıkları” gerekçesinin de kabulünün mümkün olmadığını, bahsi geçen Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/427 E. sayılı vesayet davasındaki 2009 tarihli Psikiyatrist Raporunda “…’nın demansiyel süreçte olduğunun tespiti ve kendisine … ve … ilaçları yazıldığı” hususunun sabit olduğunu, sonuç olarak bu dava dosyasındaki raporlara, hastane kayıtlarında ve …’ya verilen ilaçlara bakıldığında 07.01.2010 tarihinde davaya konu hisse devir ve temlik sözleşmeleri yapılmadan önce …’nın Psikosomatik Rahatsızlık içinde bulunduğu ve Ayırt Etme Gücüne sahip olmadığı hususlarının deliller ile açık ve sabit olduğunu, TBK’nın 15. maddesinin; “kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere ayrı etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz” şeklinde olduğunu, kural olarak tam ehliyetsizlerin hukuki işlemlerinin hükümsüz olduğunu, kanunun tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kişileri korumak kendi menfaatlerine aykırı işlemlerin yapılması sureti ile 3. kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını güttüğünü, davalı …’nın akıl zayıflığı nedeni ile vesayet altına alınması gerektiğini bildirdiği ve devamında vasi olarak atandığı kişi ile hisse devir ve temlik sözleşmeleri yaptığını, bu sözleşmelerin geçerli sayılmasının mümkün olmadığını, davacı muris …’nın 07.01.2010 tarihinde davaya konu hise devir ve temlik sözleşmelerinin imzalanması sırasında ayırt etme gücüne sahip olmadığı hususunun açık olduğunu, bu sebeple de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ehliyetsizlik nedeniyle şirket hisse devir ve temlik sözleşmelerinin iptali, aksi halde devredilen hisse bedellerinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı … Tereke Temsilcisi vekili ile dahili davacı … mirasçılar …, …, … ve … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava, 16/03/2015 tarihinde açılmış, kısıtlı davacı … yargılama sırasında 03/02/2016 tarihinde vefat etmiş, terekesine temsilci atanarak yargılamaya devam olunmuştur. Dahili davacı … Mirasçılarının İstinaf Başvuruları Yönünden; Terekeye temsilci atanmasıyla, mirasçıların davadaki sıfatları sona erecek, davayı takip etme yetkisi tereke temsilcisine ait olacaktır. Şu halde, mirasçıların davada takip yetkisinin kalmaması nedeniyle kararı istinaf etme hakları da olmadığından, istinaf başvurularının HMK’nın 352. maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Tereke Temsilcisinin İstinaf Başvurusu Yönünden; Davacı kısıtlı …’nın, dava dışı … San. ve Tic. A.Ş., … Tekstil Tic. ve San. A.Ş., … San. ve Tic. A.Ş., … Holding A.Ş.’deki hisselerini 07.01.2010 tarihli 4 adet hisse devir ve temlik sözleşmesi ile davalıya devrettiği, sözleşmelerde hisse bedellerinin nakden ödendiği/tahsil edildiğinin belirtildiği ve yine sözleşmelerde davacı kısıtlının, davalı dışında diğer mirasçılarının “Yukarıda belirtilen hisse devir ve temlik sözleşmesi muhteviyatını aynen kabul ve muvafakat ediyorum, bu konuda hiçbir hak ve talebim olmayacaktır” şeklinde el yazıları ile isimleri ve yanında imzalarının bulunduğu, Davalı vekili tarafından örneği ibraz edilen 07.01.2010 tarihli “Makbuzdur” başlıklı belgede, …‘nın, hisse devir sözleşmelerine konu şirketlerde annesine ait bulunan hisselerin davalı …’ya devrine ilişkin 07.01.2010 tarihli hisse devir ve temlik sözleşmesi çerçevesinde devir bedellerini anne …’nın tüm çocuklar arasında bölüştürürmesi sonucu payına düşen 694.600 TL’yi …’dan nakden aldığının belirtildiği ve belgenin … adına imzalı olduğu görülmektedir. Somut uyuşmazlıkta, her ne kadar dava kısıtlı … adına vasi … tarafından açılmış ise de, yargılama sırasında kısıtlının vefatı ile mirasçıları davacı sıfatına haiz olmuş ve kısıtlının terekesine temsilci atanmıştır. Dava konusu hisse devir ve temlik sözleşmelerinde, sözleşmenin tarafı olan davalı dışında kısıtlının tüm mirasçılarının Hisse Devir ve Temlik Sözleşmesine aynen muvafakat ettikleri ve hiç bir hak ve talepleri olmayacağı beyanı ile imzaları yer almaktadır. Mirasçı … adına imzalı “Makbuzdur” başlıklı belge içeriği ve kısıtlının tüm mirasçılarının davanın tarafı haline geldikleri de dikkate alındığında, kısıtlı mirasçıları tarafından hisse devir ve temlik sözleşmelerinin iptalini talep etmenin çelişkili davranış teşkil edeceği ve çelişkili davranışın MK.m.2 kuralına aykırı olduğu; ilk derece mahkemesince davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kararın gerekçesinde tereke temsilcisi vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, tereke temsilcisi vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Sonuç olarak, dahili davacı … mirasçıları …, …, … ile …’nın istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 352. maddesi uyarınca usulden reddine, tereke temsilcisi vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Dahili davacı … mirasçıları …, …, … ile …’nın istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 352. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Tereke Temsilcisinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince dahili davacı … mirasçıları …, …, … ile …’dan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından ilgili şahıslar tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,5 TL harcın dahili davacı … mirasçıları …, …, … ile …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı (… terekesi) taraftan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından tereke temsilcisi tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,5 TL harcın davacı taraftan (… terekesi) tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 02/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.