Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1740 E. 2022/1931 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1740 Esas
KARAR NO: 2022/1931 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
DOSYA NUMARASI: 2013/723 Esas – 2019/932 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Kasım 1998 tarihinde, davacı şirketin Altunizade satış ofisinde çalışmakta iken, bu görevinden ayrılarak 25.03.2002 tarihli acentelik sözleşmesine istinaden davacı şirketin, …’nda “A” Acenteliğini yapmaya başladığını, müvekkilinin acentelik görevini layığı ile yerine getirdiğini ve acenteliği yaklaşık 224.000,00 TL portföy büyüklüğüne ulaştırdığını, davalı şirket hiçbir neden göstermeksizin, haksız ve mesnetsiz olarak Üsküdar … Noterliğinden 21.08.2008 tarih ve … yevmiye numarasıyla keşide etmiş olduğu “Fesihname” ile müvekkilinin acenteliğine son verdiğini ve müvekkiline ait portföyü başka bir acenteye devrettiğini, müvekkilinin yıllarca uğraşarak oluşturduğu portföyünden yararlanamaz hale geldiğini, … Sigortası ve Bireysel Emeklilik Sigortası branşlarında düzenlenen poliçelerin uzun süreli poliçeler olduğunu, acentelerin düzenledikleri poliçeler nedeniyle komisyon hakkına sahip olduklarını, acenteliğin haksız ve mesnetsiz feshi nedeniyle müvekkilinin fesihten sonra oluşan ve portföyünden doğan komisyonlarını davalı şirketten alamadığını, davalı şirketin haksız ve mesnetsiz feshi nedeniyle zarara uğradığını, akdin tek taraflı feshinde hiçbir kusuru bulunmadığını, öte yandan, davalı şirketin müvekkilinin acenteliğinin devamı sırasında hak etmiş olduğu komisyonları da eksik olarak ödediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 1.000,00 TL eksik ödenen komisyon alacağı ile 9.000,00 TL portföy alacağının dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ibraz ettiği dilekçe ile portföy tazminatı talebini 9.872,91 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, Holding bünyesindeki bir diğer şirket olan … Sigorta AŞ.’nin davacı ile arasındaki acentelik sözleşmesini, davacı acentenin giriştiği bir çok usulsüz işlem ve eylemler sebebiyle, davacı acentenin kendisi aleyhine de muhtemel usulsüz işlemlere girişmesini beklemeyerek haklı olarak feshettiğini, davacı münfesih acentenin 7247 partaj numarası alarak bir diğer müvekkili olan dava dışı … Sigorta A.Ş. ile de ayrı bir acentelik sözleşmesi akdettiğini, bu sözleşmenin de müvekkili … Sigorta A.Ş. tarafından yine 21.08.2008 tarihinde tek taraflı olarak feshedildiğini, davacının, acentelik hizmetinde bulunurken, acentelik sözleşmesine, ilgili kanunlara ve mevzuatlara aykırı davrandığını, sigortalılarından acente sıfatıyla tahsil etmiş olduğu primleri, müvekkilleri şirkete göndermeyerek zimmetinde tuttuğunu, davacı acentenin acentelik sözleşmesinin yürürlükte olduğu dönem boyunca bir diğer müvekkili … Sigorta A.Ş.’ne 66.722.60 TL miktarında yüksek hacimli bir cari hesap borcu oluştuğunu, dava dışı … Sigorta A.Ş’nin, acente sözleşmesini feshettiğini davacıya bildirdiği 21.08.2008 tarihili fesih yazısında, davacıdan olan cari hesap alacağını kendisinden talep ettiğini, ancak davacı münfesih acentenin, cari hesap borcunu ödemekten imtina ettiğini, bunun üzerine müvekkili … Sigorta A.Ş’nin, davacı acenteden olan 66.722.60 TL tutarlı cari hesap alacağının tahsili için Üsküdar … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine girişmiş ise de, davacı acentenin icra takibine itiraz ettiğini, itiraz üzerine açmış oldukları ve halen İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/784 esas nolu ile sürmekte olan itirazın iptali davasının, işbu davanın davacısı olan münfesih acentenin acentelik hizmetine bakış açısının, kastının bir delili olması sebebiyle bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davalı müvekkilinin, davacı acentenin acentelik hizmetine bakış açısı, tavrı, kastı ve iradesini süzerek basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü ile davacı acentenin muhtemel usulsüz işlem ve eylemlere girişmesini beklemeden sözleşmeyi feshetmesinin haklı ve hayatın olağan akışına uygun olduğunu, zira acentelik ilişkisinin, kurulduğu andan, sona erdiği tarihe kadar karşılık olduğunu, güvene dayalı ve yapısı itibarıyla temsil yetkisini içeren bir hukuki ilişki olduğunu, davacı acentenin, bir diğer dava dışı müvekkili … Sigorta A.Ş.’ne karşı muhtelif usulsüz işlem ve eylemlerinin, tabiri caizi ise kardeş şirket olan işbu davanın davalısı … A. Ş. tarafından göz ardı edilemeyeceğini, davacı acentenin … Sigorta A.Ş aleyhinde giriştiği usulsüz işlem ve eylemlerinin, müvekkili şirket … Emeklilik A.Ş.’nin davacı acenteye olan güvenini ortadan kaldıracak mahiyette olduğunu, müvekkilinin davacı acentenin kendisi aleyhindeki muhtemel usulsüz işlem ve eylemlere girişmesini beklemeden, acentelik sözleşmesinin ilgili maddeleri icabı sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğunu, dolayısıyla Yeni Türk Ticaret Kanunu madde 122/ 3.maddesi ve Sigortacılık Kanunu’nun 23.maddesinin 16.bendi icabı acentelik sözleşmesi haklı sebeplerle feshedilen davacı acentenin tazminat talebinde bulunamayacağını, davacı acentenin sözleşmesinin feshedilmesi sırasında müvekkili şirketten 656,68 TL komisyon alacağı bulunduğunu, ancak işbu 656,68 TL komisyon alacağının 118,00 TL’sinin, müvekkili şirketçe acentenin fesih masrafları için kullanıldığını, bakiye 520,68 TL’nin ise davacı acentenin dava dışı … Sigorta A.Ş. ile akdettiği acentelik sözleşmesi icabı bu müvekkili ile olan cari hesap ilişkisinde davacının alacağı olarak kaydedildiğini, hal böyle olunca, münfesih acentenin müvekkili şirketten komisyon alacağından başkaca hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/10/2019 tarih ve 2013/723 Esas – 2019/932 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkememizce usulüne uygun tutulan davalı defterleri esas alınmış yapılan inceleme sonucu davacının eksik komisyon alacağı olmadığı, portföy alacağının da 9.872,915-TL olduğu anlaşılmıştır.Mali müşavir bilirkişi aracılığıyla davalı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu davalının davacıya komisyon alacağı borcunun bulunmadığı ve davacının davalının ticari defterlerine dayanması hususu gözetildiğinde bu yönden talep miktarı olan 1.000-TL nin reddine karar vermek gerekmiştir.Her ne kadar davalı portföy tazminatının şartlarının oluşmadığını ileri sürmüş olsa da denetime elverişli ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacının tanzim ettiği poliçelerin … grubu ve emeklilik poliçeleri olduğu yapısı itibariyle uzun dönem poliçeler olduğu anlaşılmıştır.Denkleştirme bedeli ödenmesinin son koşulu ile “somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesi”dir. Acente, hakkaniyet gerektirdiği takdirde ve oranda denkleştirme talep edebilir.Denkleştirme talebinin hakkaniyet ölçüsü bakımından değerlendirilmesi için diğer koşulların öncelikle bulunması gerekir. Dolayısıyla diğer koşullar var olmakla birlikte talebin hakkaniyete uygun olmaması durumunda acenteye denkleştirme bedeli ödenmez. Bizatihi içeriğinden de anlaşıldığı üzere hakkaniyet ölçütü, hâkimin doğrudan doğruya takdir yetkisi ile ilgilidir.Davalının davacının talebinin hakkaniyete uygun düşmediği itirazının incelenmesinde; Davalı kardeş şirket olan … sigorta ile davacının arasında sözleşme olduğunu ve davacının dava dışı şirkete karşı borcunu ödemediğini iddia etmiş yargılamanın İstanbul Anadolu 7 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/784 E sayılı dosyasında yürütüldüğünü, davacının aleyhine olan hükmün Yargıtay 11 HD 2016/13932 Esas- 2018/1296 ilamı ile onandığını, kardeş şirkete yapılmayan ödeme nedeniyle davacıya karşı güvenin zedelendiğini bu sebeple feshin haksız olduğunu iddia etmiş ise de; İstanbul Anadolu 7 Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasının incelenmesinde davalının dosyamız davalısına borcunu ödemesi için 21/08/2008 tarihinde ihtarname gönderdiği, aynı tarihte … adına da fesh ihbarnamesi gönderdiği anlaşılmıştır. Davacının borcunu ödemesi için süre tanınmadığı gibi dosyamız davalısı olan şirkete borcu olmayan davacının sözleşmeye aykırı davrandığına ve davalının sözleşmeyi haklı nedenle fesih ettiğine dair dosyada delil bulunmamaktadır.Zamanaşımına yönelik itirazın davacının portföy tazminatı talebi davalının ticari kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile tespit edilecek olup, davacı vekilinin portföy tazminatı talebini ileri sürüş biçimine göre davanın 6100 Sayılı HMK’nın 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak nitelendirmek ve portföy tazminatı ile ilgili kabul edilen tutara dava tarihinden itibaren faize hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜ İLE, 1)Davanın kısmen kabulü ile, 9.872,91-TL denkleştirme tazminatının 22/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı münfesih acentenin, aynı holding bünyesinde bulunan dava dışı bir başka (kardeş) şirket olan bir diğer müvekkili … Sigorta A.Ş. adına sigortalılardan tahsil ettiği primleri zimmetinde tutarak … Sigorta A.Ş’ne göndermediğini; işbu davanın davalısı müvekkili … A.Ş.’nin de basiretli bir tacir gibi davranarak, kardeş şirketi olan dava dışı … Sigorta A.Ş. nin, tahsil ettiği primleri kendisine göndermeyen davacı acentenin sözleşmesini feshetmiş oluşunu göz önüne alarak kendisi için de herhangi bir suistimale mahal vermemek için davacı ile akdettiği acentelik sözleşmesini haklı olarak feshettiğini, mahkemenin ise bu savunmalarını; dava dışı … Sigorta A.Ş.nin işbu davanın davacısı münfesih acenteye borcunu (davacı acentenin sigortalılardan tahsil ettiği, ancak zimmetinde tuttuğu primleri) ödemesi için süre tanımadığı, davacı münfesih acentenin işbu davanın davalısı … A.Ş.’ne borcu olmadığı ve davacının sözleşmeye aykırı davrandığına ve sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğine dair delil bulunmadığı gerekçeleriyle reddettiğini, Davadışı … Sigorta A.Ş. ile davacı acente arasında akdedilen Acentelik Sözleşmesinin 11.2.madde/1. cümlesinin; “Acentenin mevzuata, ilgili kamu, kurum ve kuruluşların Tamim ve Talimatlarına, …’ın duyuru ve talimatlarına ve sözleşme hükümlerine uymaması ve/veya verimsiz nitelikte çalışması ve/veya …’ın ve/veya kendi ticari itibarına zarar verecek tutum ve davranışlar sergilemesi halinde …, Sözleşme’yi yazılı bildirim yapmak suretiyle derhal feshedebilir. ” şeklinde olduğunu, davacı acentenin sigortalılardan tahsil ettiği primleri zimmetinde tutarak … Sigorta A.Ş.ne göndermemiş oluşunun, işbu 11.2. madde/1.cümlesindeki herhangi bir süre vermeksizin derhal feshi gerektiren hallere birebir uyduğunu, … Sigorta A.Ş.’nin de “Derhal Fesih” hakkını kullanarak acente ile akdettiği sözleşmeyi feshettiğini, Benzer bir hükmün; bahse konu Acentelik Sözleşmesinin 3.6.maddesinde de; “Acente, 3.madde kapsamındaki taahhütlerini ihlal etmesi halinde …’ın bu sebeple maruz kalacağı her türlü zarar ve ziyanı karşılamayı ve …’ın dilerse Sözleşme’yi derhal fesih hakkının bulunduğunu kabul ve taahhüt eder. ” şeklinde yer aldığını, davacı acentenin sigortalılardan tahsil ettiği primleri zimmetinde tutarak … Sigorta A.Ş.ne göndermemiş oluşunun, madde metnindeki “…’ın bu sebeple maruz kalacağı her türlü zarar ve ziyanın” esaslı bir örneği olduğunu, … Sigorta A.Ş.’nin de bu sebeple derhal fesih hakkını kullanarak davacı acente ile akdettiği sözleşmeyi feshettiğini, “derhal fesih hakkı”nın sadece yukarıda alıntı yaptıkları sözleşme maddeleri ile değil, Acentelik Sözleşmesi’nin fesih hallerini düzenleyen T.T.K madde 121/1. paragrafın son cümlesindeki “Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.” hükmü gereği de mümkün olduğunu, dolayısıyla davacı acentenin, “sigortalılardan tahsil ettiği primleri zimmetinde tutarak sigorta şirketine göndermemiş oluşu” durumunun, süre tanımaya gerek olmayan “derhal fesih” hali olması sebebiyle mahkemenin, “acenteye borcunu ödemesi için süre tanınmadığı” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar vermesini istinaf konusu yaptıklarını, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Mahkemenin, davacı münfesih acentenin davalı müvekkil … A.Ş.’ne borcu olmadığı ve davacının sözleşmeye aykırı davrandığına ve sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğine dair delil bulunmaması gerekçesiyle davayı kabul etmesine ilişkin istinaf başvurularına yönelik olarak; “davacı münfesih acentenin sigortalılardan tahsil ettiği, ancak zimmetinde tutarak … Sigorta A.Ş.ne göndermediği primlerin” tahsili için müvekkil … Sigorta A.Ş.’nin, münfesih acente aleyhinde önce icra takibine giriştiğini, itiraz üzerine de itirazın iptali davası açtığını, itirazın iptali davasında mahkemenin, talepleri doğrultusunda müvekkili şirketin davalı (dosyanın davacısı) münfesih acenteden, acentenin sigortalılardan tahsil ettiği, ancak zimmetinde tutarak müvekkili … Sigorta A.Ş ne intikal ettirmediği primlerin 66.772,60 TL olduğuna karar verdiğini ve üstelik davalı aleyhinde % 20 inkar tazminatına hükmettiğini, iş bu kararın davalı tarafça (mahkemenin davacısı ) temyiz edildiğini, Yargıtay’ın kararı onadığını, takiben kararın kesinleştiğini, Yargıtay tetkikinden de geçerek kesinleşmiş işbu karar icabı davalı münfesih acentenin ( dosyanın davacısının ), dava dışı bir diğer müvekkili … Sigorta A.Ş nin sigortalılarından 66.772,60 TL tutarında prim tahsilatı yaptığı, ancak bu tahsilatları zimmetinde tutarak bu müvekkili şirkete göndermediği hususlarının sabit hale geldiğini, davalı münfesih acentenin (dosyanın davacısı) bahse konu karar icabı giriştikleri icra takibinde birçok icrai işleme rağmen borcunu ödemediğini, sigortalılardan sağladığı prim tahsilatlarını müvekkili şirkete iade etmemeye direnmeye devam ettiğini, İşbu davada ise münfesih acentenin, izah ettikleri maddi vakıalar ve hukuki gelişmeler hiç yokmuş gibi davalı müvekkili … A.Ş.nin aralarındaki acentelik sözleşmesini haksız olarak feshettiği iddiasıyla portföy tazminatı talep edebildiğini, mahkemenin de, davacı acentenin davalı …’ne borcu olmadığı ve davacının sözleşmeye aykırı davrandığına ve sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğine dair delil bulunmaması nedeniyle davayı kabul ettiğini, Davalı müvekkili … A.Ş.’nin, basiretli bir tacir gibi davranarak, davalı kardeş şirketi olan dava dışı … Sigorta A.Ş.nin, tahsil ettiği primleri kendisine göndermeyen davalı acentenin sözleşmesini feshetmiş oluşunu göz önüne alarak kendisi için de bir suistimale mahal vermemek için davalı ile akdettiği acentelik sözleşmesini haklı olarak feshettiğini, müvekkili davalı şirketin, bir diğer müvekkili … Sigorta A.Ş.nin izah ettikleri haklı sebeplerle davacı acentenin feshetmiş oluşuna kayıtsız kalmasının beklenmemesi gerektiğini, zira acentelik ilişkisinin, kurulduğu andan, sona erdiği tarihe kadar karşılıklı güvene dayalı ve yapısı itibariyle temsil yetkisini içeren bir hukuki ilişki olduğunu, Sigorta şirketini temsil yetkisine sahip acentenin, bu hizmeti ifa ederken sigorta şirketinin menfaatlerini korumakla yükümlü olduğu, sigorta şirketine sadakat(doğruluk) borcu bulunduğu, acentelik hizmetini özenle yerine getirmek zorunda olduğu ve de sigorta şirketi ile akdettiği acentelik sözleşmesi ve yürürlükteki kanun ve mevzuat esaslarına uymakla yükümlü bulunduğu hususlarının açık olduğunu, davacı acentenin, bir diğer dava dışı müvekkili … Sigorta A.Ş’ ne karşı izah ettikleri muhtelif usulsüz işlem ve eylemlerinin, kardeş şirket olan işbu davanın davalısı … A.Ş.’nin davacı acenteye olan güvenini ortadan kaldıracak mahiyette olduğunu, davalı müvekkili … A.Ş.’nin, basiretli bir tüccar gibi davranmak mükellefiyetinde olması sebebiyle, holding bünyesindeki bir diğer şirket olan … Sigorta A.Ş.’nin davacı ile arasındaki acentelik sözleşmesini, davacı acentenin giriştiği birçok usulsüz işlem ve eylemler sebebiyle feshetmiş oluşunu dikkate alarak, davacı acentenin kendisi aleyhinde muhtemel usulsüz işlemlere girişmesini beklemeyeceği, davacı acente ile akdettiği acentelik sözleşmesine tahammül etmek zorunda olmadığı hususlarının şüphesiz olduğunu, hal böyle olunca, müvekkili şirketin, davacı acentenin acentelik hizmetine bakış açışını, tavrı, kastı ve iradesini basiretli bir tacir gibi davranmak zorunluluğunu ile sürerek, davacı acentenin kendisi aleyhindeki muhtemel usulsüz işlem ve eylemlere girişmesini beklemeden, acentelik sözleşmesinin ilgili maddeleri icabı, keza Eski Türk Ticaret Kanunu madde 133/1. fıkra son cümle (Yeni Türk Ticaret Kanunu madde 121/1.fıkra son cümle) hükümleri çerçevesinde sözleşmeyi feshetmiş olmakta haklı olduğunu, dolayısıyla yeni TTK madde 122/ 3. maddesi ve keza benzer bir hüküm ihtiva eden Sigortacılık Kanunu’nun “Sigorta Acenteleri” başlıklı 23. maddesinin 16. bendi icabı acentelik sözleşmesi haklı sebeplerle feshedilen davacı acentenin tazminat talebinde bulunamayacağını, Bir başka münfesih acente (Acente Demirağ) tarafından portföy tazminatı talebi ile davalı müvekkili … A.Ş aleyhinde açılmış ve kendileri tarafından birebir aynı mahiyette savunmanın yapıldığı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/519 E. sayılı dosyasında, mahkemesinin, davacı münfesih acentenin, kardeş şirket olan davadışı … Sigorta A.Ş. adına tahsil ettiği primleri, sigorta şirketine göndermeyerek zimmetinde tutmuş olmasını, Medeni Kanun 2. maddeyi de dikkate alarak, davalı … için de haklı fesih sebebi olarak kabul ettiğini ve davacı münfesih acentenin portföy tazminatı davasını, sözleşmesi haklı olarak feshedilen acentenin portföy tazminatı talep edemeyeceği gerekçesiyle reddettiğini, kararın Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiğini, Mahkemenin, denkleştirme tazminatı olarak 9.872,91 TL’sına hükmetmesine ilişkin istinaf başvurularına yönelik olarak; Mahkemenin 9.872,91 TL denkleştirme tazminatına hükmederken dosyaya sunulan kök ve ek bilirkişi raporunu esas aldığını, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili 122 maddesinin 2 no.lu bendi icabı portföy tazminatının, acentenin yıllık komisyon ortalamasını aşamayacağını, metinden anlaşılacağı üzere, bahse konu maddede “aşamaz” ibaresi ile ÜST LİMİT belirlendiğini, dolayısıyla portföy tazminatı hesabında başka kriterlerin de söz konusu olduğunu, bu kriterlerin ise yine Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesinde yer aldığını, maddeye göre portföy tazminatına hak kazanabilmesi için acentenin, ana şirkete yeni müşteriler temin etmesi ve bu yeni müşteriler sayesinde ana şirketin, sözleşmenin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler sağlamış olması gerektiğini, (madde 122/1-a) keza acentenin, sözleşme devam etmiş olsaydı bu yeni müşteriler sayesinde bir ücrete hak kazanacak olması gerektiğini, (madde 122/1-b) Portföy tazminatı ödenmesinin, bütün halin gereklerine göre hakkaniyete uygun düşmesi gerektiğini, (madde 122/1-c) İşbu davanın özelinde ise; davacı acentenin müvekkili şirkete yeni müşteriler kazandıramadığını, müvekkiline önemli menfaatler sağlamadığını, davacı acentenin müşteri portföyünün kendi çabasından ziyade, davalı müvekkili şirketin eski unvanı ile “…” isim ve markası sebebiyle olduğunu, müşterilerin acenteye yönelme sebebinin acenteden değil, müvekkilinin sigorta sektöründeki isim ve şöhretinden kaynaklandığını, davacı acentenin elindeki portföyden kaynaklanan ciddi bir kazanımı olmadığını, davacı acentenin portföyündeki poliçelerinin hasar/ prim oranının çok yüksek olduğunu, bahse konu bu hususların ışığı altında hakkaniyete uygun bir şekilde hesaplanması gereken portföy tazminatının son derece cüzi ve sınırlı olması gerektiğini, portföy tazminatının zenginleşmeye sebebiyet vermemesi gerektiğini ve mali bir hak olmadığını, hal böyle olunca davacı acentenin portföy tazminatı hakkının olmadığını ya da en azından son derece cüzi ve sınırlı olduğunu, TTK’nın 122. maddesindeki bu kriterlerin davada söz konusu olup olmadığı incelenmesi gerekirken, mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunda “Komisyon Ortalaması = Portföy Tazminatı” gibi bir kanaate ulaşması ve mahkemenin bu kanaat üzerine hüküm tesis etmesini istinaf konusu yaptıklarını, davalı müvekkili şirketin Türk Ticaret Kanunu madde 122/1-a kapsamında, davacı münfesih acentenin sözleşmesini feshettikten sonra, acentenin aktif iken getirdiği müşteriler üzerinden önemli menfaatler kazanmadığını, bu savunmalarının kök bilirkişi raporuna itiraz olarak ileri sürüldüğünü ve bu itirazlarının ek bilirkişi raporunda, davacı münfesih acente aracılığı ile akdedilen BES sözleşmeleri ile ilgili olarak “kaçının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona erme tarihi olan 21.08.2008’den sonra devam ettiğine dair dosyada bir kayıt yoktur. Hiç şüphesiz sigortalılar BES akitlerini tek taraflı iradeleri ile sonlandırıp, sistemden çıkabilirler” kanaatinde bulunulduğunu, bu kanaatten hareketle mahkemece, davacı münfesih acente aracılığı ile akdedilen sözleşmelerin kaçının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona erme tarihi olan 21.08.2008’den sonra devam ettiğinin müvekkili şirket kayıtlarından tespiti gerekirken, bu husus incelenmeden hüküm tesis edildiğini, oysa mahkemenin yapması gerekenin, davacı münfesih acente aracılığı ile akdedilen sözleşmelerin kaçının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona erme tarihi olan 21.08.2008’den sonra devam ettiğinin müvekkili şirket kayıtlarından tespiti iken bu incelemenin yapılmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek, davanın kısmen kabul kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, acentelik sözleşmesinin haksız feshi iddiasından kaynaklanan komisyon alacağı ve denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesi hükmüne göre, sigorta acentesinin denkleştirme tazminatı talep edebilmesi için; “sigorta acenteliği ilişkisinin sona ermesinden sonra sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması” gerekir. Fesih ve dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.’nın “Acentelik Sözleşmesinin Sona Ermesi-Sebepleri kenar başlığı altında yer alan 121/1. maddesinde; “Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.” hükmü, 122. Maddesinde ise; “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır. Taraflar arasında 25.03.2002 tarihli Acente Sözleşmesi ve 28.10.2003 tarihli Acente Ek Sözleşmesi imzalandığı ve acentelik sözleşmelerinin davalı şirket tarafından 21.08.2008 tarihinde tek taraflı olarak feshedildiği anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında, davacının 4 yıllık faaliyet sonucu almış olduğu komisyon toplamının 4 yıllık ortalaması portföy tazminatı olarak belirlenmiş, mahkemece de bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmiş ise de, davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, davacı acente aracılığı ile akdedilen sözleşmelerin kaçının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona erme tarihi olan 21.08.2008’den sonra devam ettiğinin müvekkili şirket kayıtlarından tespitini talep ettikleri, bu tespit yapılmadan varılan sonuca itiraz ettikleri, bu hususta ek rapor alınmasını istedikleri belirtilmesine rağmen mahkemece davalının somut itirazlarının değerlendirilmesi için rapor ve/veya ek rapor alınmadan ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde davacı lehine denkleştirme tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda mahkemece, HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişilere yaptırılacak inceleme ile, davacı acentenin, davalı adına ne tür poliçeler düzenlediği, bu poliçelerin süreleri, davacının davalı tarafın müşteri portföyüne kattığı müşterilerle, davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra da ticari ilişkisini devam ettirip ettirmediği, ettirdi ise hangi firmalarla, hangi süre ve oranda devam ettirdiği tespit ettirilerek, taraflar arasındaki sözleşmenin kurulup devam ettiği süre, ilişkinin ileriye dönük menfaat sağlayıp sağlamadığı, davalının acentenin portföyünden ne gibi önemli menfaatler elde edeceği ve hakkaniyet ilkesi gereği portföy tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise miktarı hususları tartışılarak, davalı vekilinin itirazları da değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarih ve 2013/723 Esas – 2019/932 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.