Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1723 E. 2022/1830 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1723 Esas
KARAR NO: 2022/1830 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1172 Esas – 2020/358 Karar
TARİHİ: 16/07/2020
DAVA: Alacak (Kefalet Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin dava dışı … Ltd. Şti’nin şirket müdürü ve ortağı olduğunu, Üsküdar …Noterliği’nin 28/05/2013 tarih ve … yevmiye nolu sözleşmesi ile şirketteki ortaklık hissesine ilişkin tüm haklarını dava dışı … Ltd. Şti’nin diğer ortağı … Ltd. Şti.’ne devrettiğini, söz konusu ihtarnamenin muhataplarına tebliğ edildiğini, muhataplarca ihtarname gereği işlemin tesis edilmediğini ve hisse devrinin ticaret sicil müdürlüğü kayıtlarına işlenmediğini, dava dışı … Ltd. Şti’nin borçları nedeniyle Kozyatağı Vergi Dairesi ve Kadıköy Sosyal Güvenlik Müdürlüğü’nce amme alacaklarının tahsili amacı ile takip başlatıldığını ve müvekkilinin maaş haczi uygulaması ile durumdan haberdar olduğunu, haciz baskısı sonucu 41.760,49 TL ödeme yaptığını, amme borcunun tam olarak hangi dönemleri kapsadığının denetiminin yapılamadığını, vergi dairesine yapılan ödeme esnasında ekli itirazi kayıt dilekçesinin de ibraz edildiğini, yapılan ödemenin borcun sorumlusuna rücu edilmek istendiğini ve Üsküdar …Noterliği’nin 23/03/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalıdan talep edildiğini, davalının rücu talebine ilişkin başvuruları müracaatsız bıraktığını, dava dışı şirketten alacağın tahsil imkanının kalmadığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 10.000,00 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin dava dışı … Ltd. Şti’nin ortağı ya da sorumlu müdürü olmadığını, iş bu şirketin borçlarından dolayı sorumlu olmadığı gibi kendisine rücu edilmesinin de mümkün olmadığını, şirket ortaklarının …, dava dışı … Ltd. Şti. ve … olduğunu, müvekkilinin … isimli şirketin ortağı ve bir dönem müdürü olan … Eğitim şirketini temsil etmesinin, anılan şirketin kamu borcundan sorumlu olduğu anlamına gelmeyeceğini, davacı tarafın gönderdiği ihtarnameye Beşiktaş … Noterliği’nin 06/04/2018 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davacının daha önce İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile dava konusu talebiyle ilgili takip başlattığını, takip talebinde borçlu olarak müvekkilinin babası …’ı gösterdiğini, …’ın takibe itiraz ettiğini, davacının borçluyu ıslah ederek bu defa müvekkilini borçlu olarak gösterdiğini, 18/09/2018 tarihinde takibe ve tüm ferileriyle birlikte borca itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettiklerini, bu taleplerin diğer ortaklara yöneltilmesi gerektiğini, davacının borcu ödediğine ilişkin hiçbir belge sunmadığını, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 16/07/2020 tarih 2018/1172 Esas 2020/358 Karar sayılı kararında; “…Mahkememizce tarafların bildirmiş oldukları delil ve belgeler toplandıktan sonra mali müşavir ve şirketler uzmanı bilirkişilerden oluşan heyetten rapor aldırılmıştır. Dosyaya sunulan 27/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda yukarıda özetlenen şirket ticari sicil kayıtları özetlendikten sonra, davalının müdürlük görevi yürütmesinde kusurlu olduğundan bahisle davacının dava dışı şirketin kamu borçlarından dolayı ortak olmasından dolayı yapmış olduğu ödemelerin diğer ortaklardan hisseleri oranında talep edilebileceği değerlendirilmesine yer verildiği görülmüştür. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi, davalı …’ın dava dışı … Ltd. Şti’nin ortağı durumunda bulunmadığı, şirketin sadece müşterek yetkili müdürü olduğu, davacının davanın başlangıcındaki “Ortaklık hissesini devrettiği ancak şirketin ilgilileri tarafından tescil için gerekli işlemlerin yapılmaması nedeniyle ortak göründüğü” yönündeki beyanlarının yargılama sırasında gerek davacı vekili beyanları, gerekse de celp edilen ticaret sicil kayıtları ile doğru olmadığı, davacının dava dışı şirketin kamuya olan borçlarından dolayı ortak olması nedeniyle ödemiş olduğu bedellerin hisseleri oranında diğer ortaklardan talep edebileceği, bunun için de öncelikle dava dışı şirkete müracaat ederek bu şekilde tahsil imkanının olmadığının sabit olmasının gerektiği, somut olayda davacının ödemiş olduğu bedelin dava dışı şirketten tahsili için girişimde bulunduğunu ve sonuçsuz kaldığını gösterir herhangi bir delilin bulunmadığını, davacının “şirket müdürünün sorumluluğu” yönündeki beyanlarının ancak dava dışı şirketin taraf olacağı bir sorumluluk davasında tartışılabileceği anlaşıldığından yerinde olmayan davanın reddine karar verilmiştir. “gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilin dava dışı … Limited Şirketi uhdesinde şirket müdürü ve ortağı sıfatını taşıdığını, müvekkilinin Üsküdar … Noterliği’nin 28/05/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, şirket müdürlüğü görevinden çekildiğinin davalı tarafa, müvekkilinin eski ortağı olduğu dava dışı … Limited Şirketi’ne, bu şirketin diğer ortağı … Ltd. Şti.’ne tebliğ ettiğini, müvekkili ile davalının, dava dışı … Ltd. Şti.’nin müdürlük görevini müştereken yürüttüklerini, bu durumun müvekkilinin görevden çekildiğini bildirdiği ihtarın davalı yana tebliğine kadar bu şekilde olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin istifasını şirketin müdürü olması sebebi ile kanunen kendisine yüklenen ödev ve sorumluluklarına aykırı olarak tescil ve ilan etmediğini, istifayı takip eden sürecin prosedürünü tamamladığını, dava dışı şirketin amme borcu sebebiyle müvekkilinin maaş haczi işlemine maruz kaldığını ve haciz tehdidi altında ödeme yapmak zorunda kaldığını, müvekkili tarafından ödenen dava konusu borçtan, 6183 sayılı yasanın mükerrer 35. maddesi kapsamında davalının da sorumlu olduğunu, amme alacaklısının bu dava konusu ödemenin tamamını müvekkilinden tahsil ettiğini, müvekkilinin haciz baskısı altında dava konusu borcu itirazi kayıtla ödemek durumunda kaldığını, dava konusu borcun, müvekkilinin müdürlük görevinden çekildiğini tebliğ ettiği tarihten sonraki bir dönemi kapsadığını, bu dönemde şirket müdürlüğü görevinin davalının sorumluluğunda olduğunu, davalının müvekkilinin müdürlük görevinden çekildiğine ilişkin ihtarname gereğini yerine getirmeyerek amme alacaklılarının müvekkiline yönelmesine olanak sağladığını, amme alacaklısının asıl borçludan tahsil edemediği tutarı müvekkilinden tahsil ettiğini, borcun asıl borçludan tahsil edilme olanağının bulunmadığının amme alacaklısının işlemleri ile sabit olduğunu, dava dosyası kapsamında alınan heyet raporunun 5. sayfasında davalının görevi ifasındaki ihmali davranışının tespit edildiğini, davanın hukuki dayanağının TTK’nın 553. maddesine dayandığını, müvekkilinin istifasını bilirkişi heyetinin işaret ettiği gibi usulünce kayda geçirmeyen davalının bu ihmali davranışı sonucu müvekkilinin sorumluluğunda bulunmayan bir dönemin amme alacağını haciz tehdidi altında ödemek zorunda kaldığını, davalının TTK madde 553 kapsamında kusur sorumlusu olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, limited şirket ortağı tarafından şirkete ait kamu borçlarının ödendiği iddiası ile ödenen bedelin rucüan tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya kapsamından dava dışı … Ltd. Şti’nin 09.09.2009 tarihinde sicile tescil ile kurulduğu, ortaklarının davacı … Durak, dava dışı … ve … Ltd. Şti. olduğu, ana sözleşmesi ile davacı ve … Ltd. Şti.’ni temsilen davalının 5 yıl için şirket müdürü olarak seçildikleri, davacının Üsküdar 16. Noterliği’nin 28/05/2013 tarihli ihtarnamesi ile, davalı taraf, dava dışı … Ltd. Şti. ve dava dışı ortaklar … ve … Ltd. Şti.’ne, şirkette bulunan hisselerini bila bedel … Ltd. Şti.’ne devrettiğini, 28.05.2013 tarihi itibariyle şirkette herhangi bir yetkisinin olmayacağını ihtar ettiği, Üsküdar 7. Noterliği’nin 28.05.2013 tarihli ihtarnamesi ile adı geçen kişiler ile İstanbul Ticaret Odası’na şirket müdürlüğünden istifa ettiğini bildirdiği, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından dava dışı şirkete istifanın tescilinin ihtar edildiği ve 29.08.2013 tarihinde re’sen tescil edildiği anlaşılmıştır. HMK’nın basit yargılama usulünde dilekçelerin verilmesine ilişkin 317/3. maddesi uyarınca taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler. 319. maddesi uyarınca iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla, savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. Aynı yasanın 322/1. maddesinin atfı ile 141/2. maddesi uyarınca iddia ve savunma ancak karşı tarafın açık muvafakatı ile veya ıslah yolu ile değiştirilip, genişletilebilir. Somut davada; davacı taraf dava dilekçesinde, şirkette bulunan hisselerini devrettiğini ve bu hususu şirketin müdürü olan davalıya bildirdiğini, davalının bu hususu ticaret siciline tescil ettirmediğini, bu nedenle şirkete ait olan kamu borçlarını ödemek zorunda kaldığını ve ödediği bedeli şirketten tahsil imkanı kalmadığından rücuan davalıdan talep ettiğini iddia ve beyan etmiştir. Mahkemece 24.10.2018 tarihli tensip tutanağı ile davanın basit yargılamaya tabi olduğu belirlenmiş ve 28.03.2019 tarihli ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın, davacının davalıdan rücuan talep hakkının bulunup bulunmadığına ilişkin olduğu tespit edilmiştir. Davacı vekili dosyaya sunduğu cevaba cevap dilekçesinde, davalının şirketin borçlarını ödememesi nedeniyle kusurlu davrandığını ve borçtan sorumlu olduğunu, 25.06.2019 tarihli duruşmada ise, davanın şirket yöneticisinin şirketi zarara uğratması nedeniyle sorumluluk davası olarak açıldığını, müvekkilinin şirket hissesini devretmediğini beyan etmiş, davalı vekili ise 09.07.2019 tarihli dilekçesi ile iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesine muvafakat etmediklerini beyan etmiştir. Buna göre davacı ıslah yoluna da başvurmadığından davanın, davalının şirket müdürü olduğu iddiası ve sebebiyle şirketten tahsil edilemeyen bedelden sorumlu olduğundan bahisle rücuan tazminat talebine ilişkin olduğu açıktır. TTK’nın 595. maddesinde limited şirkette esas sermaye payının devir şekli düzenlenmiş olup, davacı tarafından anılan madde uyarınca yapılmış bir hisse devri söz konusu değildir. Davacı 2013 yılında müdürlük görevinden istifa etmiştir. Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanun’un 35., mükerrer 35., mülga 506 sayılı Kanun’un 80. ve bazı maddeleri dışında 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinde düzenlenmiştir. 506 sayılı Kanun’un 80/12. maddesi, “sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanun’un 88/20. maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde ise; “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” düzenlemesi getirilmiştir. (Bkz. Yargıtay 10. HD; 2022/220 Esas ve 2022/7577 Karar sayılı karar) Buna göre davacı her ne kadar 2013 yılında şirket müdürlüğünden istifa etmiş ise de, şirket ortaklığının devam ettiği, davalının ise TTK’nın 623/2. maddesi uyarınca şirketin tüzel kişi müdürü olan … Ltd. Şti.’nin temsilcisi olduğu, dolayısıyla ne ortak ne de müdür olarak bir sorumluluğunun bulunduğu ve bu minvalde davacı, davalıdan rücuan tazminat talebinde bulununamayacağından Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.