Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1700 E. 2022/1782 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1700 Esas
KARAR NO: 2022/1782 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/688 Esas – 2020/305 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili tarafından davalı bankanın Kahramanlar İzmir Şubesi’nde 22/01/2015 tarihinde … hesap numaralı ticari hesap açıldığını, 02/02/2015 tarihinde … tarafından söz konusu hesaba 100.00-TL havale yapıldığını, müvekkiline yapılan havaleyi herhangi bir sorunla karşılaşmadan davalı bankadan çektiğini, müvekkilinin söz konusu hesabına 12/02/2015 tarihinde havale edilmiş olan İstanbul Defterdarlığı’ndan alacaklı olduğu 222.952,11-TL yi çekmek istediğinde talebinin şirketinin ihyaya muhtaç olduğu ve ticaret sicilden terkin edildiği gerekçesi ile reddedildiğini, müvekkili şirketin yetkilisi …’ın Tasfiye halinde şirketin ihyası için açtığı davada Bakırköy 1. Asliye ticaret Mahkemsi’nin 2016/40 E. 2016/773 K. sayılı dosyası ile 07/06/2016 tarihinde şirketin ihyasına karar verildiğini, 23/12/2016 tarihinde resen tescil edildiğini, davacı şirketin ihya sürecinde banka hesabındaki parasının değer kaybetmesini önlemek maksadıyla 05/03/2015 tarihinde vadeli hesapta değerlendirilmesi için ilgili bankaya talepte bulunulduğunu, davalı bankaca talebin kabul edilerek … sayılı vadeli ticari hesap açıldığını, müvekkilinin mevduatı üzerinde serbestçe tasarrufta bulunamayacağını, parasını davalı bankadan çekemeyeceğini ve bir başka banka veya finans kurumunda dğerlendirme ve yüksek faiz alma olanağını olmadığını bilen davalı banka söz konusu mevduata yıllık %4,6 oranından (32 günlük vadelerle) mevduat faizi uygulandığını, davalı banka tarafından müvekkili mevduatına uygulanan yıllık %4,6 gibi emsallerinin çok altında faiz oranı uygulanmasının yasal dayanağı bulunmadığı gibi taraflar arasında bu yönde akdedilmiş bir sözleşme de mevcut olmadığını beyanla, fazlaya dair hak ve alacakları saklı kalmak üzere HMK 107. madde uyarınca belirsiz alacak davası olmakla şimdilik 5.000-TL kazanç kaybı olmak üzere toplam faiz kazanç kaybının belirlenerek toplam alacak üzerine uygulanacak en yüksek bank mevduat faizi ile alacağın tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 25/02/2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak dava dilekçesi ile davalı taraftan HMK 107. madde uyarınca belirsiz alacak davası olarak 5.000,00 TL talep edildiğini, 08.01.2020 tarihli bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere toplam 54.685,36 TL kazanç kaybı olabileceğinin hesaplandığını, taleplerini 49.685,36 TL. Artırarak toplam 54.685,36 TL kazanç kaybının en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının zarar iddiası ve taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davacı şirketin kendisine hatalı/eksik uygulandığını iddia ettiği eylemleri öğrenmesinin üzerinden iki yıldan fazla bir zaman geçtiği dikkate alındığında, dava dilekçesinde talep ve iddia olunan zarar ve talep haklarının zamanaşımına uğradığını, davacının kendisine karşı müvekkili Banka tarafından haksız fiil ifa edildiğini 05.03.2015’te hesap açılışı ile birlikte cüzdan yazdırma işlemini gerçekleştirdiğinde, en kötü ihtimalle ise ilk faiz getirisinin hesaba aktarıldığı ve ardından yeniden cüzdan yazdırma işleminin gerçekleştirildiği tarih olan 13.04.2015 tarihinde hesaba uygulanan faiz oranını ve faiz getirisini öğrendiğini, bu tarihten itibaren 2 yıllık sürenin geçmiş olması karşısında, davacının zarar ve talep haklarının zamanaşımına uğradığından, davanın müvekkili Banka yönünden zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkili Bankanın davacıya yönelik bir haksız fiilinin de bulunmadığını, Davacı şirketin kaydının Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7. Maddesi uyarınca, Ticaret Sicilden terkin edilmiş olması nedeni ile ihya için açılacak bir davada verilecek kararı ve aynı zamanda sicile tescili tamamlanmadan şirket hesabındaki 222.952,11-TL’nin davacı şirkete ödenmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu anlamda, müvekkil Banka işlemlerinde herhangi bir mevzuata aykırılık bulunmadığını, davacı şirketin hesabına 100-TL havale yapılarak herhangi bir sorunla karşılaşılmadan söz konusu tutarın hesaptan çekildiğine ilişkin açıklamalarının yersiz olduğunu, söz konusu 100-TL tutarın düşüklüğü veya çalışanın dikkatinden kaçmış olması nedeni ile yapılmış olabilecek bir işlemden ibaret olduğunu, davacı şirketin huzurdaki davadaki taleplerine dayanak oluşturmasının asla mümkün olmadığını, müvekkili Bankanın “16.10.2006 tarihli ve … sayılı Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarara Katılma Oranları ile Özel Cari Hesaplar Dahil Bu İşlemlerde Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı” ve “Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ” hükümleri uyarınca Merkez Bankası’na bildirdiği ve ayrıca müvekkili Banka Şubesinde ilan etmiş olduğu ilanı faiz oranı davaya konu tarih aralığında yıllık %4,60 oranında olduğunu, davacı şirkete bu oran üzerinden faiz uygulandığını, dolayısıyla müvekkili Bankanın uyguladığı faiz oranında faiz uygulama işlemlerinde herhangi bir hukuka/mevzuata aykırılık bulunmamadığını, söz konusu faiz oranının, yasal mevzuat çerçevesinde belirlenmiş ve söz konusu mevzuat hükümlerine uygun olarak Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirildiğini, bu kapsamda faiz oranın düşük olduğu iddiasında bulunulabilmesinin mümkün olmadığını, davacı şirketin ihyaya muhtaç olması ve ticaret sicilden terkin edildiğinin anlaşılması karşısında, söz konusu tutarın hesaptan çekilememesi, müvekkili Bankayı ilgilendiren bir husus olmadığını, sicilden terkin edilmiş bir şirketin, hesaptaki tutar üzerinde tasarrufta bulunamayacak olmasının yasal mevzuat gereği olduğunu, müvekkili Bankanın kötü niyetli hareket ettiğinden, hakkını kötüye kullandığından, davacının zarara uğratıldığından söz edilebilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili Bankanın genel olarak yasal mevzuat hükümleri uyarınca işlem yapmakla yükümlü olduğunu, diğer bankaların müvekkili Banka tarafından uygulanan yıllık 4,60 oranının üzerinde faiz veriyor olmasının, müvekkili Bankayı ilgilendiren bir husus olmadığnı, müvekkili Bankanın yasal düzenlemeler uyarınca, mevduat ve kredi faiz oranları ile katılma hesapları kâr ve zarara katılma oranlarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca yayımlanacak tebliğler ile belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde belirlediğini, diğer Bankaların verdiği iddia edilen faiz oranları ile bağlı olmadığnı, davacı şirketin hesabında bulunan tutarın vadeli hesapta 4.60 faiz oranı üzerinden değerlendirilmesinin davacının talimatı üzerine gerçekleştirildiğini, davacı şirketin 05.03.2015 tarihli talebinin incelenmesi neticesinde görüleceği üzere, davacı şirketin özel bir vade ve/veya buna bağlı olarak faiz oran talebinde bulunmadığının görüleceğini, belirtilen nedenlerle, müvekkili Bankanın ilani faiz oranını uyguladığını, bunun dışında bir oranın müvekkili Banka tarafından uygulanabilmesinden veya bu yönde bir zorunluluğu bulunduğundan söz edilemeyeceğini, davacı şirkete 4.60 oranı üzerinden faiz uygulanmasının yasal dayanağı mevcut olduğunu basiretli bir tacir olarak davranması beklenen davacı şirketin, müvekkili Banka ile imzalamış olduğu sözleşme hükümleri gereğince, müvekkili Bankanın Bankacılık Kanunu hükümleri gereğince belirleyeceği azami miktar ve oranlarda faiz oranı uygulanmasını kabul etmiş durumda olduğunu, davacı taraf adına 05.03.2015 tarihinde açılan vadeli hesabın açılışına ilişkin dekontta söz konusu vadeli hesaba ilişkin tüm bilgilerin yer aldığını, bu bilgiler arasında hesaba uygulanacak faiz oranın % 4.60 olduğun da açıkça belirtildiğini, söz konusu dekontun davacı şirket tarafından kaşelenmiş ve imzalanmış olmasının yanısıra, hesap cüzdanının teslim alındığına dair dekont üzerinde ayrıca yazılı beyanı bulunduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7. Maddesi uyarınca sicilden terkin edildiğini ve ihyaya muhtaç durumda olan davacı şirketin bu durumu nedeni ile blokede tutulan bir tutar olduğunu, zaten müvekkil Banka tarafından aslında bu tutarın yatırıma yönlendirilebilmesinin, müvekkili Bankanın bu tutarı kredi olarak kullandırabilmesi söz konusu olamayacakken, müvekkili Banka tarafından tamamen davacının lehine şekilde işlem yapılma yoluna gidildiğini, davacının … nolu vadesiz hesabında bulunan paranın, sadece davacının zarara uğramaması amacı ile iyi niyetli olarak vadeli hesap açılarak işbu hesaba aktarıldığını beyanla, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine, davanın tüm talepler açısından müvekkili Banka yönünden reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin Davacıya yükletilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/07/2020 tarih ve 2018/688 Esas – 2020/305 Karar sayılı kararında; “…Tarafların iddiaları ile mevcut deliller ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafın davalı banka nezdindeki hesabına İstanbul Defterdarlığı’ndan alacaklı olduğu 222.952,11-TL’nin 12/02/2015 tarihinde havale edildiği, … İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 24/09/2013 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, bu nedenle tüzel kişiliği olmayan davalıya Banka tarafından ödeme yapılamayacağından bu hususta davalı bankanın kusuru bulunmadığı anlaşılmakla, bu durumda davacının diğer bankalarca uygulanan faiz oranı üzerinden alacak talebinde bulunulamayacağı ve taraflar arasında yapılan sözleşme çerçevesinde talepte bulunulabileceğinden, davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme gereği uygulanan faiz oranı üzerinden eksik hesalandığı bilirkişi incelemesi ile belirlenen 3,97-TL’sı üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. ….”gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 3,97-TL’sı’nın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine 2-Fazlaya dair taleplerin reddine, 5-Davacı tarafından yapılan 970,29-TL ilk gider, 153,00-TL tebligat ve müzekkere gideri ile 750,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.873,29-TL yargılama giderinin red ve kabul durumu nazara alınarak takdiren 970,36-TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin kararda; “Davacı tarafın davalı banka nezdindeki hesabına İstanbul Defterdarlığı’ndan alacaklı olduğu 222.952,11-TL’nin 12/02/2015 tarihinde havale edildiği, … İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 24/09/2013 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, bu nedenle tüzel kişiliği olmayan davalıya Banka tarafından ödeme yapılamayacağından bu hususta davalı bankanın kusuru bulunmadığı” denilmek suretiyle banka tarafından ihyaya muhtaç şirkete ödeme yapılmamasında bankanın kusuru olmadığı belirttiğini ancak banka tarafından müvekkili şirketin banka hesabı açılması için yaptığı başvurusunda gerekli özen ve araştırma yükümlülüğüne uyulmadığının göz önünde bulundurulmadığını, Davacı şirketin 24/09/2013 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiğinin sicil kayıtları ile sabit olduğunu, davalı banka nezdinde 22.01.2015 tarihinde hesap açıldığı hususunun banka kayıtları ile sabit olduğunu, davalı banka bir yandan ihyaya muhtaç haldeki şirkete vadesiz ve vadeli olmak üzere iki ayrı hesap açtığını ancak hesapta bulunan para çekilmek istendiğinde söz konusu parayı ödemediğini, bunun üzerine şirketin ihyasına kadar parasının değer kaybını önlemek isteyen davacı şirketin mevduat hesabı açmasını sağladığını ancak hiçbir mudisine uygulamadığı ve parasını çekme imkanı bulunan herhangi bir mudinin kabul etme ihtimali bulunmayan ilani faiz oranı üzerinden mevduat tanımlaması yaptığını, Taraflar arasında imzalanan uyuşmazlık konusu hukuki ilişkiyi düzenleyen sözleşmenin imzalandığı tarih itibari ile davacı müvekkili şirketin tüzel kişiliği bulunmadığını, uyuşmazlığın çözümünde kullanılan sözleşmenin geçerliliği bulunmadığını ve taraflar arasındaki uyuşmazlığa uygulanma imkanı bulunmadığını bu nedenle genel hükümler çerçevesinde hüküm kurulması gerektiğini ancak aksi yönde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesince itibar edilen sözleşmenin akdedildi tarihte müvekkili şirketin tüzel kişiliği bulunmadığını bu nedenle müvekkili şirketten basiretli bir tacir gibi davranması beklenemeyeceği gibi davalı tarafından matbu olarak düzenlenen ve davacı müvekkilinin üzerinde serbestçe tasarrufta bulunamayacağı bir sözleşmenin uyuşmazlığın çözümünde kullanılmasının mümkün olmadığını, Davalı banka tarafından matbu olarak düzenlenen ve davacı müvekkilinin üzerinde serbestçe tasarrufta bulunamayacağı Bankacılık Hizmet Sözleşmesi’nin uyuşmazlığın çözümünde kullanılmasının usul, yasa ve hakkaniyete aykırı kalacağını, davacı müvekkilinin vadesiz mevduat hesabı açmak için söz konusu sözleşmeyi akdettiğini, davalı bankaca sözleşme akdedilirken davacı şirketin tüzel kişiliğinin bulunmadığı bildirilmediğini, hesap açıldıktan sonra yapılan para transferi işlemlerinde yine bu husus ileri sürülmediğini taki müvekkilinin hesabına İstanbul Defterdarlığı’ndan 222.952,11.TL para transferi yapılana kadar sessiz kalındığını, Davalı bankanın, müvekkili şirket mevduatına yıllık %4,60 uygulaması, davacı müvekkilin ihyaya muhtaç oluşu, mevduatını özgürce değerlendirme imkanı bulunmamasından faydalanmak suretiyle hakkın kötüye kullanılmasından ibaret olduğunu, davalı tarafından hiçbir mudiye uygulanmayan faiz oranının müvekkili şirkete uygulanmasının başkaca açıklaması bulunmadığını, (Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi) (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/11-2426 E. 2015/1540 K. sayılı kararı.) İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne ve yargılama gideri vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacının iddialarının hiçbir somut dayanağının bulunmadığını müvekkili bankanın davaya konu olay nedeniyle herhangi bir hukuki sorumluluğu bulunmadığının yapılan yargılama sonucunda açıkça tespit edildiğini, Davacı tarafın müvekkili banka tarafından uygulanan faiz oranının hukuki dayanağı bulunmadığı iddialarının bir dayanağı bulunmadığının ortaya çıktığını, Yerel mahkemece uygulanan faiz oranının doğru olmasına rağmen müvekkili banka tarafından eksik hesaplama yapılarak davacının mevduatına yansıtıldığına ilişkin kararın ise hukuki dayanağı bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından mevduata uygulanan faiz oranının doğru hesaplanıp davacının mevduat hesabına aktarıldığını, davacının iddiası “faiz oranının düşük uygulanması” sebebiyle “faiz kazanç kaybı” meydana geldiğini bu sebeple uğranılan zararı talep ettiklerini, taleple bağlılık ilkesi gereğince yerel mahkemenin davacının talebiyle bağlı kalması ve davacının taleplerinin hiçbir hukuki dayanağının bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar vermesi gerekirken, davacının talepte bulunmadığı bir alacak kaleminin hesaplanması ve kısmen kabul kararı verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkeme kararında; davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin yarısından fazlasını müvekkili bankaya yükletmesinin hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek yerel mahkeme kararında aleyhe olan hususların kaldırılmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, emsallerinin çok altında faiz oranı uygulanmasından kaynaklı faiz kazancından mahrum kaldığı iddia edilerek, faiz kazanç kaybının davalıdan tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davacı şirket tarafından 22/01/2015 tarihinde davalı bankanın İzmir Ziya Gökalp Bulvarında bulunan Şubesinde … nolu vadesiz TL. Hesabı açıldığı, davacı şirketin İstanbul Defterdarlığından olan alacağının 12/02/2015 tarihinde 222.952,11 TL. Olarak Maliye Hazinesi tarafından davacı hesabına havale edildiği, davacı şirketin terkin suretiyle ticaret sicilden kaydının silinmesi nedeniyle davalı banka tarafından davacı hesabı bloke edilerek hesapta bulunan paranın kullanılmasına izin verilmediği, davacı şirketin kaşesi üzerinde yetkili imzasıyla 05/03/2015 tarihli talimatıyla …90 nolu hesapta bulunan tutarın vadeli hesapta değerlendirilmesinin talep edildiği, belirli bir oran ve vadeden bahsedilmediği , talimat üzerine bankanın 05/03/2015 – 06/04/2015 tarihleri arasında %4,60 oranından faiz işletilerek vade sonunda tutarın 223.716,38 TL.’ye ulaştığı, sonraki dönemler için verilen bir talimata rastlanmadığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin TTK. Geçici 7 Maddesi uyarınca 24/09/2013 tarihinde ticaret sicilden kaydının silindiği, Bakırköy 1 ATM. Nin 07/10/2016 tarih ve 2016/40 Esas-2016/773 Karar sayılı kararı ile davacı şirketin ihyasına karar verildiği ve kararın 06/12/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Dava şirket ile davalı Banka arasında imzalanmış olan 22.01.2015 tarihli Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi’nin “A-Hesapların Açılması ve Faiz Uygulaması” başlıklı düzenlemesinin 1inci maddesinde Müşteri; “Kredi Kartı Hamili ve/veya Ek Kart Hamili; hesap açılmasının, kanunlar ve mevzuat çerçevesinde Bankanın takdirine bağlı bulunduğunu; faiz uygulamasının söz konusu olduğu hallerde; Bankanın, ilan etmek veya bildirim yapmak suretiyle faiz oranlarını değiştirmeye, faiz oranları kanun veya kararname ile değiştirildiği takdirde de, faizlerde gerekli ayarlamaları yapmaya yetkili olduğunu,” Yine aynı düzenlemenin 4üncü maddesinde ise;”Vadeli Mevduat Hesabındaki mevduatı için, Bankacılık Kanunu hükümleri gereğince belirlenecek azami miktar ve oranlar dahilinde uygulanacak faiz oranının anılan Kanunun ilgili madde hükümleri’ saklı kalmak kaydıyta vade sonuna kadar değiştirilemeyeceğini, Vadeli Mevduat Hesabını vadesinde kapatmaması halinde, yeni vade sonunun hafta sonu tatiline gelmesi ve bu vadenin ilk iş gününe ötelenmesi hususunda talimat vermesi durumunda yeni bir vade, söz konusu talimatı vermemesi durumunda ise aynı vade ve yenileme tarihinde geçerli olan faiz oranı üzerinden yenilenmiş sayılacağını ve ancak hesabın vadesinin bittiği tarihteki faiz oranı üzerinden hesaplanan tutarı talep edebileceği,” hükmü düzenlenmiştir. Davalı bankadan gönderilen cevabi yazı ekindeki tablodan anlaşıldığı üzere 02/07/2014 – 14/09/2018 tarihleri arasında 40-500.000,00 TL. Ye kadar 32-60 gün vadeli mevduatlara %4,60 oranında faiz uygulandığı, davacıya ait … nolu hesaba 05/03/2015-23/12/2016 tarihleri arasında %4,60 oranından birleşik faiz işletilerek hesabın 239.205,38 TL.’ye ulaştığı, davalı bankanın uyguladığı faiz oranının davalı banka tarafından uygulanan faiz oranı olduğu anlaşılmıştır. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davacı tarafın davalı banka nezdindeki hesabına İstanbul Defterdarlığı’ndan alacaklı olduğu 222.952,11-TL’nin 12/02/2015 tarihinde havale edildiği, … İnşaat Turizm İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 24/09/2013 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, bu nedenle tüzel kişiliği olmayan davalıya Banka tarafından ödeme yapılamayacağından bu hususta davalı bankanın kusuru bulunmadığı, davacının TTK. Geçici 7 madde uyarınca ticaret sicilden terkin edildiğini bildiği halde davalı bankada mevduat hesabı açtırarak kendisinin kusurlu davrandığı, davacı taraf sözleşmenin akdedilmesinde kusurlu olup davacı kendi kusurundan faydalanamayacaktır. Ayrıca taraflar arasında imzalanan yukarıda yazılı sözleşme hükmü uyarınca davalı banka tarafından yayınladığı faiz oranı üzerinden faiz hesaplanarak davacı hesabına yatırıldığı anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine de aykırılık görülmediğinden davacır vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un41. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı HMK’ nın 341. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan “binbeşyüz” ibareleri “üç bin” şeklinde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.” HMK 341/4 maddesindeki kesinlik sınırı, yeniden değerleme oranı ile 01/01/2020 – 31/12/2020 tarihleri arasında verilen hükümlerde geçerli olmak üzere 5.390,00.TL olarak belirlenmiştir. Davalı tarafından istinaf edilen, mahkemece kabul edilen miktar 3,97-TL .TL’dir. Karar tarihi itibariyle istinaf edilen, mahkemece kabul edilen miktar yönünden karar kesin nitelikte olup, kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak yerel mahkemece karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesinin de sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352/1 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince ayrı ayrı alınması gereken 80,70.’er.TL istinaf karar harcından istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 54,40’ar.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30’ar.TL’nin davacıdan ve davalıdan ayrı ayrı tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.