Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1695 E. 2023/73 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1695 Esas
KARAR NO: 2023/73 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/412 Esas – 2020/212
TARİHİ: 27/02/2020
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı tarafın uygunsuz su dolumu nedeni ile reklam edilmesi sonucu kendisinin hızla müşteri kaybettiğini, dolayısı ile büyük zararlarının oluştuğunu, davalının uygunsuz su dolumu yapması damacanalarının kirli olması nedeni ile müşteriler ile tartıştığını ilçe sağlık müdürlüğüne yapılan şikayetler nedeni ile işyerinin mühürlendiğini bu nedenle kendisini toparlayamadığını, bu yüzden 04/06/2012 tarihinde bir başka firma olan … kaynak sularının 4.700,00 TL bedelle , 05/06/2012 tarihinde bir gün sonra … sularının 30.000,00 TL bedelle bayiliğini aldığını, diğer firmaların sularının satışını bırakması halinde kendisine …kaynak suları tarafından 1.000 adet, … sularının ise 5.500 Adet bedelsiz su vereceklerine ilişkin beyanda bulunduklarını, bu talepleri davalı yana ilettiklerini bu nedenle de kendisinin başka bayilerin sularını bırakması halinde ve aylık 3.000 damacana su satması halinde sözleşme yapmak koşulu ile 5.500 adet damacana suyu bedelsiz verileceğini belirttiklerini, ancak kendisinin düzenini bozmamak için yine tekrar eski davalıya dönüş yaptığını, davalının yapılan satış neticesi 3 ayda bir prim vermesinin kendisini ekonomik yönden güçlendirdiğini, davalının hazırlamış bulunduğu protokolde tarafına verilmesi gereken 3.500 adet damacananın bir sonraki ayı bırakılması nedeni ile kendisinin de 15/08/2012 tarihinde ödemesi gereken 15.000TL tutarındaki senedi ödemediğini, … firmasının hatalı tutum ve davranışları yüzünden satışlarının düştüğünü, zararlarının giderek büyüdüğünü, 03/08/2012 tarihi itibari ile 2 aylık ortalama su satışlarının 8.403 adet olurken bu tarihten sonraki su satışlarının birden bire düşerek 3.643 adet damacanaya gerilediğini, bu tarih itibari ile 4.560 adet damacana kaybı nedeni ile 11.400 TL zarar ettiklerini belirterek, uğramış bulunduğu maddi ve manevi zararının kendisine ödenmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin dağıtıcı su bayiliğini sürdürdüğünü, sağlık bakanlığının duyurusunda yanlışlıkla kendi firmalarının da yer aldığını, ancak yapılan incelemelerde ve alınan numunelerde firmaları ile ilgili her hangi bir sakıncanın olmadığını, tüm numunelerin temiz çıktığını ve Sağlık Bakanlığının da bu konuda yanlış yaptıklarını ve bunu düzeltmek içinde Sakarya valiliği ve bakanlıkça yeni duyurular yaparak firmalarının sağlığa zararları dolum yapan firmalardan olmadığını yanlış yorum ve anlamlardan dolayı bayilerini tekrar eski durumuna getirebilmek için bayilere sonsuz yardımlarda bulunduklarını, müvekkilinin 16 yıldır bu işi yaptığını yapılan tüm rutin denetimlerde halk ve çevre sağlığını tehdit eden bir durumun mevcut olmadığını, davalı müvekkilinin içinde bulunduğu bu sıkıntılı döneminden yararlanmaya çalıştığını, davacının müvekkilinin haber ve onayı olmadan bir başka firmaların bayiliğini ve bir takım dükkanlar devir aldığını müvekkili ile olan sözleşmelere riayet etmediğini, davacıya 5.500 adet bedelsiz damacana su verileceğine ilişkin sözleşmelerinin bulunmadığını, iddia edilen teklif veya taahhütlerin müvekkilince bölge bayilerini dahi yapılmayacak türden olduğunu, hayatın olağan akışına aykırı şekilde piyasa değeri olan başka bir markanın bırakılması da müvekkiline izafe edilecek bir mükellefiyet olmadığını, Sağlık bakanlığının yanlış açıklamaları sonucu bayilerin zararları reklam ve promosyonlarla telafi edildiğini, yıllık cirosu dahi ulaşılamayan bedelin kar kaybı olarak müvekkilinden talep edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/02/2020 tarih 2014/412 Esas – 2020/212 Karar sayılı kararında; “Dava, tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık bayilik sözleşmesi kapsamında davalının sözleşmenin feshine sebep olduğu iddiasıyla maddi zarar talebi açısından sorumlu tutulup tutulamayacağının tespitine yöneliktir. 04/02/2012 tarihli üç yıllık bayilik sözleşmesinin … Markalı suyun dolumunda gerekli hijyen kurallarına uyulmadığı, kirlilik arz ettiği ve belirlenen standartları taşımadığı, durumun medya aracılığıyla bildirilmekle tüketicinin ayrıca bilgisi dahilinde olduğu gerekçesiyle davacı tarafından feshedildiği sabittir. Dosya kapsamında teknik açıdan yapılan tahlil ve tespit ve analiz neticesinde fesih gerekçesi hakimliğimizce yerinde görüldüğünden feshe konu hadisenin yaşanması ve satışların düşmesinden kaynaklı olarak 2012 yılının Ağustos, Eylül ve Ekim aylarına ilişkin kar kaybı nedeniyle özellikle iklimsel açıdan birbirine yakın ve satışın yüksek seyirde olacağı dönem itibariyle son ek rapor kapsamında Haziran ve Temmuz ayı ortalaması esas alınarak yapılan mali tespit yerinde görülmüş davacının mahrum kaldığı muhtemel kar kaybı ve maddi zararının 14.857,50 TL olacağı kabul edilmiştir. İş bu bedelin faiz talebinde bulunulmadığı da ayrıca gözetilerek davalıdan tahsiline hükmedilmiştir. Manevi tazminat istemi davanın mahiyeti de dikkate alınarak davacının feshe ilişkin manevi bütünlüğünün ayrıca zarara uğradığı iddiası yerinde görülmemekle reddedilmiş ve neticeden aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. “gerekçesi ile, -Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ ile; 14.857,51-TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, -Manevi tazminat isteminin yasal şartlar oluşmadığı takdir edilmekle reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … istinaf dilekçesinde özetle, hem Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları, hem dava süresince görevlendirilen tüm bilirkişiler, hem de Sağlık Bakanlığı’ndan istenen rapor ve açıklamalar ile karşı taraf … su firmasının uygunsuz su dolumu yaptığının kesin olduğunu, tüm bilirkişiler tarafından bayiliğin haklı olarak feshedildiğinin ve bununla beraber karşı tarafın kusuru ile ayıplı mal üretimi neticesinde kamuoyuna afişe edilmesinden dolayı zarara maruz kaldığının yerel mahkeme hükmü ile kesinleştiğini, Yerel mahkemenin vermiş olduğu kısmen kabul ve kısmen red hükmü gereği, kısmen kabule dair yapılan gerekçe ve açıklamaların adil ve isabetli olmakla beraber kısmen redde hangi gerekçe, deliller, beyanlar veya hangi kanun maddeleri ile red hükmü verilmiş olmakla beraber yerel mahkeme tarafından kısmen red hükmü hakkında herhangi bir delil açıklaması ve gerekçesinin olmadığını,Yerel mahkemenin delillerin tartışılmasının ve gerekçe kısmında karşı taraf … su ile bayilik sözleşmelerinin tarihinin 04.02.2012 olarak yanlış bir şekilde kullanıldığını; Bu maddi hata 04.06.2012 olarak düzeltilmesi gerektiğini, 24.01.2014 tarihli dilekçelerinde madde madde belirttikleri tazmin taleplerinin doğrultusunda yatırım amacı ile devir aldıkları … su ve …su bayilikleri ile bayiliğini sürdürdükleri … su markaları için; …’dan 05.06.2012 tarihinde devir aldığı … su bayiliği için tazminini talep ettikleri 30.000 TL, …’ten 04.06.2012 tarihinde devir aldığı …su bayiliği için tazminini talep ettikleri 4.700 TL, tarafına ait … markalı bayiliği için piyasa rayiçleri dahilinde (8.000 TL ile 15.000 TL) talep ettikleri 10.000 TL hakkında yerel mahkemenin ret hükmü verdiği anlaşılmakla beraber, yerel mahkeme tarafından hangi beyan, delil veya hangi kanunların hangi maddeleri gerekçe olarak gösterildiğinin belli olmadığını; en son alınan … imzalı kök ve ek bilirkişi raporuna istinaden ret hükmü verildiğinin görüldüğünü,Mahkemeye verilmiş olan dilekçelerde ve 08.11.2018 tarihli duruşmada da sözlü olarak beyan edildiği üzere, tazminini talep ettikleri bütün bedellerin karşı taraf ile imzaladıkları ikinci sözleşme olan 04.06.2012 tarihi ile sözleşmeyi fiili olarak fesih ettikleri 12.11.2012 tarihleri arasında doğrudan maruz kaldıkları zararlara ilişkin olduğunu, Bilirkişi …’ın 06.09.2019 tarihli kök raporunda taraflarının başka marka su satışı yaptıklarını bu nedenle bu durumun sözleşmeye aykırı olduğundan tazmin taleplerinin yerinde olmadığını beyan ettiğini ve beraber yukarıda belirttikleri tarihler arasında ne adı geçen firmaların ne de herhangi başka bir firmanın suyunu satmak gibi bir durumun kesinlikle hasıl olmadığını; deliller içerisinde yer alan faturalar ve işletme defterlerine rağmen bilirkişinin bu delilleri incelemediğinin ortada olduğunu; bilirkişinin bu beyanının tamamen hilafi hakikat olduğunu, Bilirkişinin kök raporuna karşı beyan dilekçelerinde ve başka marka su satışı yaptıklarına dair kanıya hangi delil veya beyanlara dayanarak varmış olduğunu sordukları halde ek raporunda bu sorularına karşılık açıklama yapmaktan imtina ettiklerini; yerel mahkemenin bu duruma kayıtsız kaldığını; en ince ayrıntısına kadar açıklamasını yaptıkları bu hususta hem yerel mahkemenin hem de bilirkişinin sundukları delilleri inceleme konusunda atalet gösterdiğini; Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklama ile karşı tarafın sularının kirli olmasının ve … su markasının kamuoyuna ifşa olmasının tamamen karşı taraf … su firmasından kaynaklandığını; maruz kaldıkları yatırımlarının zayi olması nedeniyle uğradıkları zararın, karşı taraf ile imzaladıkları 04.06.2012 tarihli sözleşmenin 6.17. maddesine istinaden karşılanmak zorunda olduğunu, Yerel mahkemenin bu ayrıntıları atladığını ve bu hususta adaletsiz bir hüküm tesis ettiğini, Karşı taraf ile imzaladıkları 04.06.2012 tarihli sözleşmenin ek protokolünde tarafına 5.500 adet bedelsiz damacana su verileceğine dair maddenin var olduğunu; bu ek protokolün deliller arasında olduğunu; ayrıca karşı tarafın bütün bayilerine 1 ay boyunca bedelsiz damacana su verdiği dönemde, bedelsiz alacağı damacana suların bu dönemle karışmaması adına tarafının alacağı bedelsiz damacana su adetleri için 14.08.2012 tarihinde karşı tarafın o dönem ki müdürünün imzası ve firma kaşesi ile tarafına güvence olarak bir belge hazırlanarak verildiğini; söz konusu bu belgenin de deliller arasında olduğunu; bu delillere rağmen bilirkişinin her iki raporunda da herhangi bir belge ve ispatın olmadığı beyanında bulunduğunu, Bilirkişinin, taraflarının vermiş olduğu 1.476 adet(7.380 TL) bedelsiz damacana su alacaklarının kaldığı konusunda tarafıyla mutabık olmakla birlikte ortalamanın çok üstünde bedelsiz damacana su aldığı konusunda bir yorumda bulunduğunu, Yerel mahkemenin bu hususta bilirkişi beyanını taraflarının delillerinden üstün tuttuğunu ve bu hususta da adaletli bir hüküm tesis edemediğini, Hakettikleri (Temmuz-Ağustos-Eylül) dönemi satış teşvik primi olan 675 adet hak edişlerinden kaynaklanan 3.375 TL için bilirkişinin yine somut delil olmadığını beyan ettiğini; bu hususta karşı tarafın taraflarına gönderdiği ‘Satış Teşvik Primi Bilgi Mektubu’nun delillerin içinde olduğunu, Yerel mahkemenin bu hususta da bilirkişi beyanını taraflarının sunduğu delillerden üstün tuttuğunu; bu tazmin taleplerinin de kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca tazminini talep ettikleri bütün bedeller ile ilgili 06.09.2019 tarihli … imzalı bilirkişi raporuna karşı beyanlarının yer aldığı 27.09.2019 tarihli dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıklamalarının mevcut olduğunu, Manevi tazmin talepleri için ise sadece maruz kaldıkları küfür ve hakaretlerin bile kanaatlerince yeterli olduğunu, Karşı taraf … su firmasının dava başlarıgıcında inkar ettiği konuların; devren satın aldıkları bayilerden haberleri olmadığı, bayiliğini sürdürdüğü … su transferinden haberleri olmadığı, bedelsiz su vereceklerine dair vaatlerinin olmadığı, satış teşvik primi uygulamalarının olmadığı, konuları olduğunu, Karşı tarafın tüm bu konular için davanın başlangıcından itibaren inkar ettiği konular olduğunu, dava şüreci boyunca bu konuların hepsini kabul ve itiraf ettiğini, hatta bedelsiz damacana sular ve satış teşvik primi için verdiklerine dair beyanlarda dahi bulunduklarını, Yerel mahkemenin dava başlangıcından bitimine kadar verilen beyanları dava başında ve sürecinde verilen delilleri bir kenara bıraktığını, sadece son alınan kök ve ek bilirkişi raporlarına dayanarak adaletsiz bir hüküm tesis ettiğini; taraflarının sunduğu delil ve beyanların ciddiyet ile ele alınmadığını, bilirkişinin herhangi bir delil veya beyan göstermeden yaptığı yorumları ciddiye aldığını; ayrıca yerel mahkemenin kısmen kabul ettiği karşı tarafın kirli su dolumu yapması neticesinde maruz kaldıkları satış kaybından oluşan zararlarının tazminine hükmederken yine karşı tarafın kirli su dolumu yapması neticesinde maruz kaldıkları yatırımlarının zayiinden oluşan zararlarının, ellerinin altındaki ekonomik değerlerinin zayiinden oluşan zararlarının, alamadıkları bedelsiz damacana sulardan kaynaklanan zararlarının ve hak ettikleri teşvik primlerinden doğan zararlarının tazmini konusunda kısmen red kararı vermesinin kendi içinde çeliştiğini, Yerel mahkemenin, adaleti tesis edemediğini ve vicdanları teskin edemediğini, İleri sürerek, arz ve yukarıda izahatı yapılan sebepler ile (Fazlaya dair haklarının saklı olduğunu) istinaf başvurularının kabulü ve yerel mahkemenin kısmen red kararının kaldırılmasına, davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, , İki farklı birlikişi heyetinin müvekkilinin kusurunun ve sorumluluğunun bulunmadığıni, illiyet bağının kesildiğini davacının taleplerinini yerinde olmadığını dile getirmesine rağmen son raporda zorlama hüküm kurulduğunu; maddi hata ile tespitler ihtiva eden rapora ilişkin hükmün kaldırılarak davanın reddi gerektiğini, Müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, Sağlık Bakanlığı’nın 03.08.2012 tarihli basın açıklamasının başlıklarına bakıldığında ‘dolum tesislerinde uygunsuzluk tespit edilen markaların üretimlerinin durdurulduğu ve ‘ (bayilerden) örnekler alındığında- 114 adet üründe uygunsuzluk tespit edilen markaların bulunduğunu’ derç edildiğini; müvekkilinin, söz konusu açıklamalarda hem uygunsuz üretim yapan firmalar içinde sayılmadığını hem de bayilerinde uygunsuz su bulunan 114 bayi arasında gösterilmediğini, açıklamadan 3 gün sonra ise Sağlık Bakanlığı ve Sakarya Valiliği’nce müvekkili işletmeye iade-i itibar yapıldığını; bu minvalde, bakanlıkça firmanın isminin sehven anılması ile yapılan hatada her geçen gün sektördeki yeri daha da belirginleşen müvekkilinini kusurunun bulunmadığını, İmalathanelerinde yapılan tetkikte ve alınan numunelerde herhangi bir mevzuata, sağlık koşullarına aykırılık bulunmadığını ve yapılan hatalı basın açıklamasından sonra taraflarınca cezai bir işlem başlatılmadığını, üretimin durdurulmasının vs. söz konusu olmadığını; 114 bayi arasında da hiçbir bayilerinin bulunmadığını, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı ve eksik olduğunu; taraflar arasında 04.02.2012 tarihli ve 3 yıllık bayilik sözleşmesinin akdedildiğini; ilgili sözleşmenin karşı tarafça … markalı suyun dolumunda gerekli hijyen koşullarına uyulmadığının, belirlenen standartları taşımadığının ve durumun medya aracılığıyla bildirilmekle tüketicinin ayrıca bilgisi dahilinde olduğu gerekçeleriyle haksız olarak feshedilip, dava ikame olduğunu, Beyana konu ‘Feshin Haklılığına ve Maddi Tazminat Talebinin Kabulü’ne ilişkin yerel mahkeme kararının ise hukuka aykırı olduğunu, Dosya kapsamındaki teknik açıdan yapılan tahlil ve analizlerden hareketle yerel mahkeme kararı verilmiş olsa da ilgili tahlil ve analizlerin gerçeği yansıtmadığını; bilirkişinin kök raporda kar kaybının 4689 adet üzerinden hesaplanması gerektiği beyan edilmişse de ilgili kaybın 5689 adet üzerinden hesaplandığını, bu hususun ek raporda da giderilmeyerek ve hatta hatalı rakamın da üzerine çıkılarak hatalı bir rapor hazırlandığını, İlgili raporda teknik araştırmaların eksik olduğunu, bilirkişinin suyun en çok satıldığı aylar olan ‘haziran-temmuz’ aylarının aritmetik ortalamasını; ‘ağustos-eylül-ekim’ ayları için de uygulayarak (yani bu aylarda da aynı satışı bekleyerek) kar kaybını hesapladığını ve bu şekilde hesabın fahiş kılındığını, damacana başına yapılan 2,5 TL içinde elektrik, vergi, personel kira vs. gibi giderlerin mahsup edilmediğini, müvekkilinin aynı dönem geçen yıl ortalama satış rakamlarını zaten geçmesine karşılık müvekkil/ şirketin satışlarının 2011 yılı ile kıyaslaması yapılmadığını,01.08.2018 tarihli heyet raporunda 03.08.2012 sonrası bir düşüş olabileceği ancak söz konusu düşüşün tek etkeninin basın açıklaması olamayacağının tespit edildiğini; lakin raporda mevsimsel durumlar, çevresel faktörler, yakın bayi açılışları, farklı sulardaki indirim vs. satış politikaları, kampanyalar, tatil dönemi vs. gibi onlarca etkenin biri dahi dikkate alınmadığını, araştırmasına dahi gidilmediğini, bu eksik raporlara rağmen karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Analiz dökümlerinin incelenmesinin eksik ve hatalı yapılmasına rağmen yerel mahkemece kurulan hükmün, bu hatalı ve eksik incelemenin yapıldığı rapora dayandırıldığını, Bilirkişi heyetince hazırlanan raporda; Düzce Halk Sağlığı Md 30.07.2012 tüm değerlerin kriterlere uygun olduğunun, Sakarya Halk Sağlığı Md. 03.08.2012 olumsuzluğa rastlanılmadığının, Tüketici Güvenliği Laboratuvarı’nda 04.08.2012 tarihinde alınan su numunesine binaen yapılan analiz sonucunda bir olumsuzluğa rastlanılmadığının, Sakarya Halk Sağlığı Laboratuvarı’nda 08.08.2012 doğal minarelli sular analiz raporu ile de numunede her şeyin uygun olduğunun tespit edildiğini, raporda uygunsuzluğu tespit edilen 4 adet analiz sonucun bakıldığında ise; Şişli Toplum Sağlığı Merkezi’nce bayiden 21.07.2012 tarihinde alınan numunenin 30.07.2012 tarihinde incelendiğini; sonrasında ilgili kurum açıklamalarına Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik gereğince üretimden itibaren 12 saatin geçtiği, numune üzerinden toplam koloni sayımının yapılamayacağı ve rapordaki sayımların değerlendirmeye esas alınmaması gerektiği şeklinde devam ettiğini, Tuzla Toplum Sağlığı Merkezi’nce bayiden 19.07.2012 tarihinde alınan numunenin 27.07.2012 tarihinde incelendiğini; üretimden itibaren 12 saatin geçtiğini, numune üzerinden toplam koloni sayımının yapılamayacağını ve rapordaki sayımların değerlendirmeye esas alınmaması gerektiği şeklinde devam ettiğini, Kocaeli Halk Sağlığı Müdürlüğü usulsuzlük iddiaları üzerinde; … su tesisi imalathanesinden analiz yapılmak üzere numune alındığını ve yapılan analiz sonucu oluşturulan 09.08.2012 tarihli raporda suların ilgili mevzuata uygun olduğunun ve hiçbir eksik görülmediğinin derç edildiğini, Sakarya Halk Md tarafından 28.08.2012 tarihinde alınan numunelerdeki olumsuzluk iddialarının ise bayinin son kullanım süresi geçmiş ürünleri telhirde satışa arz etmesinden kaynaklandığını; müdürlük üretici müvekkiline hiçbir kusur izafe etmediğini, Tüm bu vakıalar birlikte değerlendirildiğinde; söz konusu basın açıklamasından önce … sularının imalathanelerinde uygun üretim yapıldığının, üretimde mevzuata aykırı görülen herhangi bir analiz sonucuna ulaşılmadığının ve kaliteli/ hijyenik suların piyasaya sürüldüğünün orta olduğunu; bilirkişi heyetince ‘4 adet’ uygunsuz analiz sonucu değerlendirilirken tüm hayati noktaların göz ardı edildiğini ve dikkate alınmadığını; itiraz sonucu alınan ek bilirkişi raporunda da müvekkili lehine bahsi geçen hususların değerlendirme dışı bırakıldığını; bahse konu yerel mahkeme hükmünde ilgili raporun esas alınmasının ise hukuka aykırılık oluşturduğunu, Karşı tarafın sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, kusurlu davranışın karşı tarafça ikrar edildiğini, Taraflar arasında imzalanan akitte başka markaların ürünlerini satma yasağı bulunmasına rağmen karşı tarafın, müvekkilinin haber ve onayı olmadan 3. şahısların bayiliğini ve birtakım dükkanları devir alarak sözleşmeye aykırı harekette bulunduğunu ve ayrıca ilgili durumu açıkça ikrar ettiğini; bundan mütevellit bizzat kendisinin kusurlu davrandığını, Davacının hiçbir zararını somut olarak ispat edemediği gibi müvekkili ile bir illiyet bağınında bulunmadığını; mağdur rolü ile iş ve işlemler tesis edilerek haksız menfaat temininin elde edilmek üzere olduğunu, İleri sürerek, arz ve izah edilen sebeplerle; müvekkili adına istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkemece karşı taraf lehine hükmedilen kar kaybı ile maddi tazminat talebine ilişkin kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasındaki 04/06/2012 tarihli bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat, ayrıca sözleşme kapsamında yerine getirilmediği iddia olunan ücretsiz damacana su verilmesi ve satış teşvik primi ödemesi borçlarının ifası taleplerine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı ve davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı tarafından; içme suyu üretim firması olan davalı şirket ile 04/06/2012 tarihli bayilik sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmenin yapılabilmesi için, sözleşme tarihinden önce devralınan … Su ve …Su bayilikleri ile bayiliğini sürdürdüğü … su markalarının satışının durdurulduğu, davalı ile imzalanan sözleşme ve bu sözleşmeye ek protokol ile kendisine 5500 adet bedelsiz damacana su verileceği ayrıca üç ayda bir satış teşvik primi ödeneceğinin taahhüt edildiği, sözleşme yapıldıktan sonra davalı şirketin bayisi olarak su satışlarına başlandığı ve satışların sürekli arttığı, ancak Sağlık Bakanlığı’nın 03/08/2012 tarihli basın açıklamasında, uygunsuz su dolumu yapan firmaların açıklandığı, bu firmalar arasında davalının da bulunduğu, bu tarihten itibaren satışların düşmeye başladığı ve maddi olarak zarara uğradığı, davalının, bu açıklamanın sehven yapıldığına, sularda herhangi bir uygunsuzluk olmadığına dair izahta bulunduğu, ayrıca bu hadisenin yaratacağı olumsuzlukları gidermek amacıyla tüm bayiiler ile birlikte davacıya da bedava su dağıtımı taahhüdünde bulunulduğu, ancak bu taahhüdün de eksik yerine getirildiği, davacının bu olay nedeniyle uğradığı zararların giderilmesi amacıyla davalı ile yaptığı görüşmelerin sonuçsuz kaldığı, zararın yedi gün içerisinde giderilmesi aksi halde sözleşmenin feshedileceği ihtarına da olumsuz cevap verildiği ileri sürülmüş, çeşitli kalemlerden oluşan toplam 73.542-TL tazminat ve alacak ile 1,00-TL manevi tazminatın tahsili talep edilmiştir. Mahkemece; dava konusu bayilik sözleşmesi, Sağlık Bakanlığı denetim ve analiz raporları ile basın duyurusu dosya arasına alınmış, davacı ve davalı şirket defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak alınan ilk bilirkişi heyet raporunda; davacı gerçek kişinin işletme defteri ile davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, içme suyu üretim firması olan davalı şirket yönünden Sağlık Bakanlığı açıklamasının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunda uzman bilirkişilerden rapor alınmasının gerektiği belirtilmiştir. İlk derece mahkemesi, ilk bilirkişi heyet raporundaki tespitleri nazara alınarak, Çevre Mühendisi, Kimya Mühendisi ve hukukçu bilirkişiden oluşan yeni bir bilirkişi heyetinden rapor almıştır. Alınan raporda; Sağlık Bakanlığı’ndan celbedilen belgeler incelenmiş, Sağlık Bakanlığı’nın ilgili il halk sağlığı müdürlükleri tarafından 03/08/2012 tarihli basın açıklamasından önceki ve sonraki tarihlerde düzenlenen ve davalının imalathanesi ile davalının ürettiği suların satıldığı farklı illerdeki muhtelif bayilerden alınan numunelere ilişkin toplam on analiz raporundan altısında herhangi bir uygunsuzluğun tespit edilmediği belirlenmiş, Sakarya Halk Sağlığı Müdürlüğü birimi, Şişli Toplum Sağlığı Merkezi, Tuzla Toplum Sağlı Merkezinin bayiilerden temin ettiği üç numune üzerinde İstanbul Valiliği Halk Sağlığı Laboratuvarının yaptığı inceleme sonucu hazırlanan üç ayrı analiz raporu ile, Kocaeli Halk Sağlığı Laboratuvarı biriminin temin ettiği bir numune üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan analiz raporunda tespit edilen değerlerin limitlerin üzerinde olduğu ve içme suyu kriterlerine uygun olmadığı kanaati bildirilmiştir. Davalı vekilinin istinaf sebebi yaptığı ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de ileri sürdüğü itirazlar bakımından analiz raporları incelendiğinde; Şişli Toplum Sağlığı Merkezi ve Tuzla Toplum Sağlı Merkezi’nin bayiilerden temin ettiği üç numune üzerinde İstanbul Valiliği Halk Sağlığı Laboratuvarının yaptığı inceleme sonucu hazırladığı analiz raporlarının değerlendirme kısmında, “Koyu renkte yazılmış olan analiz sonuçları ilgili mevzuat limitleri dışındadır. Açıklama: Numunenin üretim saatinden analizin başlatıldığı saate kadar geçen süre 12 saati aştığından, 22 derece ve 37 derecede üreyebilen aerob mikroornagizmaları tespit etmeye yönelik olarak dökme plak yöntemi ile yapılan “Toplam Koloni Sayımı” sonuçları değerlendirmeye alınmamalıdır” ifadelerinin yer aldığı görülmüştür. Ancak dikkate alınmaması gerektiği belirtilen toplam koloni sayımına ilişkin bu iki değer raporlarda koyu renkle gösterilen ve limit dışında kabul edilen değerler arasında yer almadığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı tarafından davalıya gönderilen ve zararın yedi gün içerisinde giderilmemesi halinde sözleşmenin feshedileceği yönündeki 15/10/2012 tarihli ihbarname dışında, davacının davalıya gönderdiği bir fesih beyanı bulunmamakla birlikte, davacının ekim ayından itibaren davalıdan su temin etmediği, sözleşmenin davacı tarafından süresinden önce sonlandırıldığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı görülmüştür. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklama öncesi alınan iki analiz raporunda içme suyunun mevzuatta yer alan kriterlere uygun olmadığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği, mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere davacının, … markalı suyun dolumunda gerekli hijyen kurallarına uyulmadığı, suların kirlilik arz ettiği ve belirlenen standartları taşımadığı yönündeki Sağlık Bakanlığı açıklaması karşısında, sözleşmeyi olağanüstü fesih hakkını kullanarak ve haklı nedenle feshettiği, davalının Sağlık Bakanlığı açıklamasının gerçeği yansıtmadığı yönündeki savunmasının yerinde olmadığının hem Halk Sağlığı Laboratuvarı analiz raporları hem de teknik bilirkişi raporu ile tespit edildiği anlaşılmış olup, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece davacının kar kaybı zararının tespiti bakımından hükme esas alınan 04/02/2020 tarihli ek bilirkişi hesap raporu taraf itirazlarını karşılar şekilde hazırlanmış olup, denetime açık ve teknik açıdan yeterli olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde bulunmamıştır. Davacının istinaf sebepleri yönünden yapılan incelemede; taraflar arasındaki sözleşmenin sürekli edimli bir sözleşme olduğu, bu nedenle sözleşmenin feshinin ileriye etkili sonuç doğuracağı, diğer ifade ile sözleşme ilişkisinin kurulduğu andan itibaren ortadan kalkmayacağı, fesih tarihine dek sözleşmenin geçerli olduğu, sözleşmenin geçerliliğine güvenden kaynaklanan menfi zarar kalemlerinin eldeki davaya konu edilemeyeceği, davacının , sözleşme tarihinden önce devralınan … su ve …su bayilikleri ile bayiliğini sürdürdüğü … su markalarının bayiliğini, davalı ile yapılan sözleşme nedeniyle bırakması sonucu uğradığını iddia ettiği zararın da menfi zarar kalemi olduğu ve davalıdan talep edilemeyeceği anlaşılmıştır. Davacı tarafından, taraflar arasındaki 04/06/2012 tarihli sözleşemeye ek bir protokolün mevcut olduğu iddia olunmuş ise de; dosyaya böyle bir protokol ibraz edilmiş değildir. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinde ise davalının davacıya 5500 adet bedava damacana su vermeyi ve her koşulda üç aylık satış teşvik primi ödemeyi taahhüt ettiğine dair bir düzenleme yer almadığı gibi, Sağlık Bakanlığı açıklaması akabinde ayrıca davacıya bedava damacana su verilmesi taahhüdünde bulunulduğuna dair yazılı bir delil de sunulmamıştır. Davacının müşterilere hızlı ve kolay ulaşmak amacıyla bir gsm firmasına kurumsal abone olunduğu, toplu mesaj çekildiği, harcanan 3000 kontör için 300,00-TL zararın oluştuğu yönündeki iddiası bakımından ispata elverişli herhangi bir delil sunulmamıştır. Davacının talep edebileceği zarar kalemi, Bakanlık açıklaması sonrası satışların düşmesi nedeniyle ve davalının kusurlu borca aykırılığı sonucu uğradığı kar kaybı olup, diğer kalemlerin de tahsilinin gerektiği yönündeki istinaf sebepleri yerinde bulunmamıştır. Manevi tazminat talep koşulları TBK’nun 58 maddesinde düzenlenmiş olup, davacının sözleşmeye aykırılık nedeniyle kişilik haklarının ne şekilde zedelendiğini ispat edemediği gibi, hakarete uğradığı yönündeki iddiasını ispata elverişli delil de sunmadığından, mahkemece koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi isabetli olup, davacının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmamıştır. Mahkemece davacının kar kaybı zararının tespiti bakımından hükme esas alınan 04/02/2020 Tarihli ek bilirkişi hesap raporunda; müspet zarar mahiyetindeki bu zararın 14.857-TL olduğu hesaplanmıştır. Mahkemece de bu tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş ise de; davacının 24/01/2014 havale tarihli dava dilekçesinde bahsedilen zarar kalemlerinin açıklanması dilekçesinde satış ve kar kaybına dayalı tazminat talebinin 11.400,00-TL olduğu, dava dilekçesinin 12 nolu paragrafında da aynı tutarı talep edildiği tespit edilmiştir. Kar kaybına ilişkin talep ıslah edilmemiştir. Şu halde mahkemece HMK’nun 26/1 maddesinde ifadesini bulan taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde talepten fazlasına hükmedilmesi isabetsiz olmuş ise de; kamu düzenine ilişkin bu eksiklik yeniden yargılamayı gerektirmemektedir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun usulen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak davacının kar kaybına ilişkin tazminat talebinin kabulü ile 11.400,00-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının diğer tazminat ve alacak taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/02/2020 tarih ve 2014/412 Esas – 2020/212 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; A) Davacının kar kaybına ilişkin tazminat talebinin KABULÜ ile 11.400,00-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, B) Davacının diğer tazminat ve alacak taleplerinin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 778,74 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.090,80 TL harçtan mahsubu ile bakiye 312,06‬ TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yatırılan 21,15 TL başvuru harcı ile 778,74 TL karar ve ilam harcı olmak üzere; toplam 799,89 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 4.150,00 TL bilirkişi ücreti ile 519,65 TL posta, tebligat ve müzekkere masraflarından oluşan toplam 4.669,65‬ TL yargılama masrafından davanın kabulü reddi oranında yapılan hesaplama neticesinde 747,15 TL’sinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine, Bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 6-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafça yapılan herhangi bir yargılama masrafı olmadığı anlaşıldığından hususta karar verilmesine yer olmadığına, 7-Kabul edilen Kar Kaybına İlişkin Tazminat Yönünden; davacı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacı tarafa verilmesine, 8-Reddedilen Diğer Maddi Talepler Yönünden; davalı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden reddedilen maddi tazminat talebi yönünden AAÜT uyarınca 9.942,72 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalı tarafa verilmesine, 9-Manevi tazminat yönünden; Davalı duruşmalarda vekil ile temsil edilmiş ise de talep değeri itibariyle vekalet ücreti tayinine gerek ve yer olmadığına,10-Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK yönetmeliğinin 47/1 maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine, 11-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 12-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 13-Harçlar Kanunu gereğince ve dairemiz karar tarihi itibariyle davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 14-Davalı tarafından yatırılan 253,72‬ TL ( 54,40 TL + 199,32 TL ) istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 15-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 16-İstinaf aşamasında davacı tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 17-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 18-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/01/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.