Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1690 E. 2023/72 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N : 2020/1690 Esas
KARAR NO : 2023/72 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/394 Esas – 2018/1224 Karar
TARİHİ: 28/11/2018
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 19/03/2015-21/03/2015 tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan 2015 yılı enerji İstanbul Enerji ve Çevre Teknolojileri Fuar ve Konferansına davet edildiğini, davet üzerine tarafların görüşmeler yaptığını, davalı şirket satış temsilcisi … tarafından gönderilen yazışmalar ekinde yer alan ve katılımları teyit edilmiş diğer firmaları gösterir tabloda yer alan firmaların müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği piyasada müvekkili şirkete eş değer firmalar olduğu görüldüğünden, müvekkili firmalarca fuara katılmaya olumlu bakıldığını, bunun üzerine müvekkili şirketlerden … A.Ş. İle İstanbul Fuarcılık Odasında fuar katılım sözleşmesi diğer davacılar … Elektrik A.Ş ile arasında yaka kartı sponsorluk sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin beyan ve taahhütleri doğrultusunda fuar katılım ücreti, yaka kartı sponsorluk ücreti, elektrik ve su giderleri bedeli ile 199.912,47 TL ödendiğini, müvekkili şirketin fuar etkinliği nedeni ile önemli ölçüde masraf yaparak stant imalatı, promosyon malzemeleri tedariki ve fuara katılacak olan ekibin seyahat hazırlıkları tamamlanmış olduğunu, ancak daha sonra fuara Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın katılmayacağının öğrenildiğini, bu durum nedeniyle fuara katılmanın beklenen faydayı ve amacı sağlayamayacağı anlaşıldığından müvekkilinin fuara katılmayacağını davalı şirkete noter vasıtasıyla ihtar edildiğini, ihtarnameye rağmen davalının müvekkili şirketin isim ve logosunu kullanması nedeniyle, ayrıca müvekkili şirketlere ayrılan stant da müvekkili şirketin adı gösterilmek suretiyle fuar alanında yer verildiği, bu nedenle müvekkilinin ticari itibarının haksız olarak zedelendiğini, oluşan haksız rekabetin tespiti ve her bir müvekkili için 50.000 TL olmak üzere toplam 100.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, fuara çok ciddi kurumsal firmalar ile konuşmacıların katılmış olduğunu, davacıların fuarda kendilerine ayrılmış alana stant kurulumuna başladıktan sonra 17 Mart 2015 tarihinde alandan çıkartıldığını ve fuara katılamayacakları yönünde müvekkili şirkete e-mail gönderilmiş olduğunu, müvekkili tarafından davacılara 18.03.2015 tarihinde ihtarname gönderildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 21. Maddesi gereğince cezai şart koşullarının gerçekleşmediğini, 2. Maddesi gereğince de katılımcının ücret ödeme yükümlülüğünün devam edeceğinin bildirildiğini, davacılar tarafından gönderilen faturalara karşı iade faturası gönderildiğini, müvekkilinin davacıları aldatmasının söz konusu olmadığını, fuarın şeffaflıkla organize edildiğini ve zamanında eksiksiz yerine getirilmiş olduğunu, tarafların sözleşmeden tek taraflı dönme hakkının bulunmadığını, müvekkili şirketin fuar organizatörü olduğunu, fuara katılacak firmalara fayda konusunda taahhütte bulunmasının mümkün olmadığını, haksız rekabetten söz edebilmek için rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen davranış veya ticari uygulamanın söz konusu olması gerektiğini, müvekkilinin davacılarla aynı alanda faaliyette bulunan bir şirket olmadığını, davacıların isminin fuarda yer aldığını, davacıların yaka kartlarından katılımcılar ve ziyaretçiler nezdinde beklenen yararı elde ettiğini, fuar alanında boş kalan davacılara tahsisli alan nedeniyle prestij kaybına uğradığından söz edilemeyeceğini, davacıların haksız rekabet nedeniyle talep ettikleri tazminatın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 28/11/2018 tarih 2015/394 Esas – 2018/1224 Karar sayılı kararında; “Taraflar arasında imzalanmış fuar katılım sözleşmesinin 2. maddesinde, fuara katılmayı kabul eden katılımcı bu imzadan sonra fuara katılmayı reddetse dahi katılımcının maddi ve manevi yükümlülüklerinin devam edeceği, katılımcının ancak düzenleyicinin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
Davacı ile davalılardan … Elektrik Perakende A.Ş arasında yapılan protokolde fuar şartlarının tespiti ve buna bağlı olarak tarafların karşılıklı yükümlülükleri düzenlenmiştir.
Davacılar vekili müvekkillerinin aldatıldığını, iradelerinin sakatlandığını iddia etse de tarafların karşılıklı mail yazışmaları incelendiğinde, davalı satış temsilcisinin fuara katılacaklarla ilgili açık taahhüdünün bulunmadığı, davacının … İnş. A.Ş.’ye gönderilen hall planlarında “Taahhüt değildir” ibaresinin yer aldığı, diğer yazışmalarda sektörün önde gelen firmalarından katılımlarının teyit edildiğine yönelik, davalı şirket satış temsilcisinin beyanının olduğu iddia edilmemiş olduğu gibi, bu firmalarla ilgili rezervasyonun söz konusu olduğu açıkça belirtilmiş olduğu, bu durumda davalının davacıları aldatmaya yönelik irade sakatlayıcı beyan ve taahhütlerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.Tarafların kabulünde bulunan sözleşme koşulları ve yazışmalar değerlendirildiğinde, davalının TTK. 55 maddesinde belirtilen faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve müşteriyi yanıltmak kapsamında eyleminin olduğu ispat edilememiştir, ayrıca davalı sözleşmede belirtilen yükümlülüklerini yerine getirdiği, davacıların ticari itibarı ne şekilde zarar gördüğünü ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.”gerekçesi ile,
-Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı gerekçelere dayandığını,
Ankara 64. Noterliği’nin… Sayı ve 19.12.2019 tasdik tarihli, aynı tarih ve 2019/69 sayılı Genel Kurul kararı uyarınca; …Elektrik Perakende Satış A.Ş.’nin … İnşaat turizm Madencilik Enerji Üretim Tic. Ve San. A.Ş. İle birleşmesine karar verildiğini ve işbu kararın 02.01.2020 tarih ve 9985 Sayılı Ticaret Sicil Gazatesi’nde yayınlandığını, (Ek-1)
Birleşme kararı uyarınca, davalı tarafından kararın icrasının talep edildiği Bakırköy 2.İcra Müdürlüğü …E. İcra takibi dosyasından düzenlenen 12.07.2020 tarihli ödeme emri ekinde 20.07.2020 tarihinde tebliğ alınana işbu gerekçeli karar hakkında İlgili tebliğ işlemi karar tebliği sayılmak suretiyle …İnşaat turizm Madencilik Enerji Üretim Tic. Ve San. A.Ş olarak istinaf kanun yoluna başvurulduğunu,
Taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesi uyarınca katılımcının yani davacı müvekkilinin ancak düzenleyici yani davalının yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahip olduğuna ilişkin istinaf gerekçelerinin aşağıdaki şekilde olduğunu, Sözleşmenin ilgili maddesinde müvekkili şirketin sözleşmeyi fesih hakkının sınırını, fuara katılım koşulu, sergi veya fuarın yeri, düzenleme tarihleri gibi değişikliklerin oluşturduğunu; oysa fuara katılım kararını etkileyecek nitelikteki özel/tüzel kişilerin fuara katılım sağlamayacakları halde katılacaklarmış gibi gösterilmesinin davalı şirketin aldatıcı beyanı olduğunu; 2. madde kapsamında olmadığını; bir başka ifade ile fuara katılım koşulu ifadesinin, fuara katılımları kesin olarak teyit edilen şirketleri kapsamadığını; müvekkilinin işbu aldatıcı hareketler sebebiyle ilgili sözleşme kapsamında davalı ile bağlı olmadığını belirtmek suretiyle iptal sürecini işlettiğini ve sözleşmenin geçmişe etkili olmak üzere geçersiz hale geldiğini; bu hususun Yargıtay HGK 20.10.2010 tarih ve 2010/1-502. 2010/536k. Sayılı, “Taraflardan biri diğer tarafı hile ile sözleşme yapmaya yöneltmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılmaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmiş etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan ile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptale ilişkin hakkın kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim, ayni bir istihkak davası, bunun mümkün olmadığı hallerde de sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası yoluyla geri istenebilir.” kararında da iptalin geçmişe yönelik hüküm ettiğini ve karşı tarafının rızasının aranmadığını teyit ettiğini, Mahkemenin, davalı tarafından davacı müvekkiline gönderilen maillerde “hall planlarında taahhüt değildir” ifadesinin yer aldığını, diğer yazışmalarda sektörün önde gelen firmaların katılımlarının teyitlerine yönelik davalı şirketin beyanının olduğunun iddia edilmediğini, bu firmalarla ilgili rezervasyon olduğunun açıkça belirtildiğini, bu bahisle davalının, davacı müvekkili aldatmaya yönelik irade sakatlayıcı beyan ve taahhütlerinin bulunmadığı yönünde, beyan ve iddialarının hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmadığını ispatlar şekilde hukuka aykırı bir karar tesis ettiğini, Mahkemenin özellikle bu ifadeyi mesnet alarak hüküm verdiği dikkate alınarak yeniden açıklamak gerektiğini; mail altına “taahhüt değildir” yazılmasının, bu ifadenin kararda da yazılı olduğu üzere salt “hall konumuna” ilişkin olduğunu, davalının aldatıcı, irade fesadına sebep eylemlerinin özünü, niteliğini değiştirecek bir durum teşkil etmediğini; şayet aksi yani bu ifadenin genel olarak kabul edilmesi halinde, bu ifadeden kaynaklı herkesin aldatılmasının mümkün hale geleceğini; mahkemenin bu ifadenin hall planlarına ilişkin olduğunu belirtmesine karşılık bu gerekçe ile davalının tüm eylemlerine bu ifadeyi özgülemesinin alenen hukuka aykırı olduğunu, Bahsedilen katılım ve sponsorlukların gerçekten var olduğu ve sonradan değiştirildiği varsayılsa dahi bu durumda da, davalı şirketin bu süreçte, fuar ve fuara katılımcılar hususundaki değişiklikleri davacı müvekkiline iletmemesinin ve hatta davacı müvekkilinin fuara katılımını sağlamak amacıyla susma niteliğindeki kasti hareketleri sebebiyle müvekkillerin yanlış kanaat doğrultusunda iradelerinin sakatlandığının ve aldatma kastının varlığının açık olduğunu, Mahkemenin gerekçesinin aksine, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta davalı tarafından davacı müvekkillere gönderilen 21.10.2014-28.10.2014 tarihli maillerde fuara katılacak diğer firmaların rezervasyonlarının değil aksine mail ekindeki tablo ile firmaların katılımlarının teyit edildiğini, 29.09.2014 tarihli mail ile de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın fuara katılacağını hatta açılış yerleşim planında ve katılımcı tablosunda da müvekkili şirketin fuara katılım konusundaki iradesini etkileyen öncü firmalara , 29.09.2014 tarihli mail ile de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın fuara katılacağını hatta açılış konuşmasını yapacağını, 13.11.2014 tarihli mailde de Vakıfbank’ın fuara sponsor olacağının ifade edildiğini; ancak 12.03.2015 tarihli müvekkili şirkete gönderilen mailde yer alan katılımcı listesi ve Beşiktaş 6. Noterliği’nin 19.03.2015 tarih ve …yevmiye numaralı tespit tutanağı ile sözleşme öncesi görüşmeler sırasında fuara katılım sağlayacağı tahhüt edilen enerji sektöründe öncü firmalardan hiçbirinin fuara katılmayacağını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın açılış konuşmasını yapmayacağını,…bank’ın sponsor olmayacağını dahil davalı şirketin yüklenimindeki edimleri gereği gibi ifa etmediğini, aldatma fiilinin gerçekleşmediğinin ispatlandığını, Davalı şirketin hem sözleşme öncesi görüşmeler sırasında hem de sözleşmenin akdi sırasında, müvekkili şirketin fuara katılımını sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı bilgi vermek suretiyle müvekkili şirketin fuara katılım ve sözleşme imzalama iradesini sakatladığını; müvekkili şirket nezdinde gerçeğe aykırı ve yanlış bir kanaat oluşmasına sebebiyet verdiğini; tüm bu hareketlerin davalının aldatma kastı içinde olduğunu açıkça ispat etmekte olduğunu, Aldatmanın, bir kimseyi sözleşme yapmaya sevk etmek için nazarında kasten yanlış bir kanaat uyandırma veya mevcut olan yanlış kanaati koruma yahut sürdürme fiili olduğunu; TBK’nın 36. Maddesi “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.” Bu bağlamda aldatma eyleminden söz edebilmek için aldatma fiilin için , aldatma kastı ve uygun illiyet bağının varlığının gerektiğini; aldatma eyleminde, aldatanın sözleşmenin akdedilmesi ve özellikle görüşmeler sırasında, belli hususlarda gerçeğe aykırı bilgiler vermekte olduğunu veya bazı hususları dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde gizlediğini; bu sebeple susma eyleminin de karşı tarafta yanlış kanaat oluşturması sebebiyle aldatma niteliğinde olduğunu; taraflar arasındaki sözleşme akdetme iradesini sakatlar nitelikte olduğunu;Müvekkili şirketin fuara katılıp katılmamasındaki iradesinde, fuara ilişkin ilgili sektörde kendine rakip olarak gördüğü öncü firmaların da katılım sağlayacağı, bu suretle ilgili firmaları yakından gözlemleyerek yakından tanıma, mevcut durumu ve müşteri kitlesi, iş yapma yöntemleri hakkında bilgilenme imkanına yönelik bilgilendirme ve taahhütlerin etkili olduğunu; bu gerekçelerle davalının yerleşim planında ilgili firmaların fuara katılacakmış gibi yansıtmasına rağmen öncü kabul edilen firmaların fuara katılmamasının müvekkili şirket açısında fuardan beklenilen faydanın önemli ölçüde azaldığı anlamı taşıdığını; somut uyuşmazlıkta bu hususun hem mail yazışmaları ve hem de Noter marifetiyle yapılan tespitlerle ispatlandığını; işbu sebeple davalı şirketin aldatıcı hareket ve beyanları ile dava konusu sözleşmelerin akdedilmesinin arasında uygun illiyet bağının kurulduğunu, Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.” şeklindeki düzenlenen TTK md 54 ve“Tüm katılanlar ile rekabet hukukunun ünlü üçlüsü kastedilmiştir. Ekonomi, tüketici ve kamu. “Katılanlar” gibi çok geniş bir sözcüğün kullanılması ile rekabet kurallarının rakipler arası ilişkilere özgülenmesinin yolu kapatılmıştır.” şeklindeki TTK md 54 gerekçesinin, Türk Ticaret Kanunu’nun Haksız Rekabet hükümleri ile sadece rakipler arasındaki haksız rekabetin değil genel olarak haksız rekabetin önlenmesi amaçlandığını gösterdiğini; bu sebeple haksız rekabetin varlığından söz edebilmek için ek raporda belirtildiğinin aksine rekabetin sadece rakipler arasında olması zorunlu olmadığını; tarafların niteliğine bakılmaksızın ilişkilerde haksız rekabetin varlığının söz konusu olabileceğini, Yargıtay kararları ile de kabul edilen görüş gereği, davalı şirket ile davacı müvekkillerin her ne kadar birbirleri ile rakip olmasalar da bu durumun, haksız rekabet hükümlerinin sadece rakiplerin ekonomik çıkarlarını değil rekabete dayalı ekonomik düzenin korunmasını amaçlıyor olması ve haksız rekabeti oluşturan eylemlerim kim tarafından, hangi şekilde ve hangi yolla yapıldığının eylemin varlığı açısından kıstas olmaması sebebiyle, dava konusu eylemlerin haksız rekabet niteliğinde sayılmasına hukuken engel olmayacağını, Gerek telefon görüşmeleri, gerek e-mail yazışmaları, gerek gönderilen ihtarnameler ile davalının aldatıcı eylem ve söylemleri doğrultusunda davacı müvekkillerin iradelerinin sakatlanarak akdettiği dava konusu sözleşmeyle bağlı olmadığı beyan edilerek sözleşme üzerinde iptal hakkının kullanıldığını, davacı müvekkillerin ticari unvan ve logolarının fuar kapsamında kullanılmamasının, davalıya fuar öncesi ihtar edilmiş olmasına karşılık; Beşiktaş 6. Noterliği’nin 19.03.2015 tarih ve .. yevmiye numaralı tutanak ile müvekkillerin ticari unvan ve logolarının hukuka aykırı olarak ve izinsiz şekilde kullanıldığının tespiti suretiyle aykırılık ve aldatıcı hareketlerin varlığının bir kez daha tespit edildiğini, Her ne kadar gerekçeli kararda davacının ticari itibarının ne şekilde zarar gördüğünün ispat edilemediği ifade edilmekte ise; neredeyse iptali söz konusu olan ve tüm lansmanların aksine piyasanın önde gelen firmalarının yer almadığı hatta katılımın çok çok az olduğu bir fuar kapsamında tüm yaka kartlarında müvekkili şirketin ticari ünvan ve logolarının yer almasının, taleplerine aykırı olarak müvekkili şirket adına bir stant kurularak anılan standın boş hatta bekleme alanı olarak kullanılmasının uğranılan zararı açıkladığını, Haksız rekabetin kabulü için somut zararın oluşmasının dahi gerekmemekte olduğunu; zarar tehlikesinin varlığının yeterli olduğunu; nitekim bu hususun Yargıtay’ın 11.H.D. 02.03.2017 tarih 2016/5641E. 2017/1255K. sayılı;”Haksız rekabetin varlığı yönünden; somut bir zararın doğmuş olması gerekmediği gibi haksız rekabet teşkil eden eylemler nedeniyle bir zarara düçar olma tehlikesinin varlığı yeterlidir.” kararında da açıklandığını, İleri sürerek, yukarıda açıkladıkları sebeplerle, istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini; işbu davanın dairemizce yeniden görülmesi mümkün değilse, red kararının bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava; davacı …Şirketi ile davalı arasındaki fuar katılım sözleşmesi ile, davacı ile birleştiği için tüzel kişiliği sona eren diğer davacı … firması ile davalı arasındaki yaka kartı sponsorluğu sözleşmelerinin, fuara katılacak kişi ve firmalar yönünden davalı tarafın aldatması sonucu imzalandığı, sözleşmelerin feshedildiği, davacı şirketlere ait isim ve logoların fuarda kullanılmamasının davalı yana ihtar edildiği; ancak ihtara rağmen davacıların katılmadığı fuar alanında isim ve logoların yer aldığı, davalının bu eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği iddialarına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı firmalar tarafından; fuara katılım kararını etkileyecek nitelikteki özel/tüzel kişilerin fuara katılım sağlamayacakları halde katılacaklarmış gibi gösterilmelerinin TTK’nun 55/1-a/2 ve 55/1-a/9 maddelerinde düzenlenen haksız rekabet eylemini teşkil ettiği, ayrıca fuar alanında davacı firmaların isim ve logolarının kullanılmasının TTK’nun 55/1-c bendi kapsamında haksız rekabet teşkil ettiği, bu eylemler neticesinde davacı şirketlerin ticari itibarlarının zedelendiği iddia olunarak, haksız rekabetin tespiti ile davacıların her biri için 50.000,00’er-TL manevi tazminata hükmedilmesi talep edilmiştir. Davacıların fuara katılım kararını etkileyecek nitelikteki özel/tüzel kişilerin fuara katılım sağlamayacakları halde katılacaklarmış gibi gösterilmeleri nedeniyle sözleşmelerin imzalandığı iddiası, davacılar tarafından davalı aleyhine ikame edilen Bakırköy 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/394 esas sayılı davasında, aldatma nedeniyle irade sakatlığı sonucu iptal hakkının kullanıldığının tespiti ile sözleşmeler gereği ödenen bedellerin iadesi davasına konu edilmiş olup, bu husus yine davacılar vekili tarafından dosyaya ibraz edilen, mezkur yargılamadaki bilirkişi raporu örneğinden anlaşılmıştır. Aynı davada davalı tarafından sözleşmenin haksız feshi nedeniyle cezai şart talebini karşı dava olarak ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Davacıların her iki yargılamada ileri sürdükleri bu bu iddia; TTK’nun 54 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız rekabet kurumu kapsamında değil, sözleşmenin kurulması aşamasındaki aldatmaya dayalı irade sakatlığı kurumu kapsamında değerlendirilebilecek bir iddia olup, bu husus Bakırköy 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yukarıda anılan yargılamasının konusunu teşkil etmektedir. Nitekim dava dilekçesinde de, sözleşmelerin hükümsüzlüğünün tespiti ve maddi zararların tazmini için dava açılmış olduğu ve dosya numarasının mahkemeye bildirileceği beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından Bakırköy 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/394 esas sayılı dosyası celbedilmediği görülmüştür. Bu nedenle davanın akıbeti tespit edilememiştir. Bakırköy 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nde ikame edilen, sözleşmelerin irade sakatlığı nedeniyle iptali davasında bu talebin yerinde görülmemesi halinde; 19-21/03/2015 tarihlerinde düzenlecek enerji tekonolojileri fuarına katılım için, davacı …İnşaat ile davalı arasında bağıtlanan fuar katılım sözleşmesinin ikinci maddesinde; fuara katılmayı kabul eden katılımcının, sözleşmeyi imzadan sonra fuara katılmayı reddetse dahi maddi ve manevi yükümlülüklerinin devam edeceği; fuar katılım koşulları, fuarın yeri, katılımcının fuar alanındaki yeri, düzenleme tarihleri, unvanı gibi hususlarda düzenleyicinin sektörün talebi, ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri(fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) katılımcının peşinen kabul edeceği, bu hususların sözleşmeyi fesih sebebi olmadığı ve ücret yükümlülüğünün de devam edeceği, katılımcının ancak düzenleyicinin yazılı onayı ile fuardan çekilme hakkına sahip olduğu hususlarının kararlaştırıldığı, davacı tarafından davalıya gönderilen 18/03/2015 tarihli ihtarname ile aldatma sonucu imzalanan sözleşme ile bağlı olunmadığı, şirket logo ve isminin fuar alanında kullanılmaması hususlarının davalıya ihtar edildiği, ancak sözleşmenin 2 maddesi uyarınca davalının yazılı teyidi bulunmadığından, davacının fuardan çekilme hakkını kullandığından bahsedilemeyeceği, davacının 17/03/2015 tarihinde fuarda kendisine ayrılan, isim ve logosunun bulunduğu alanda kurduğu standı kendi iradesi ile kaldırdığı, sözleşmenin fuar tarihlerinde devam ediyor olması nedeniyle, fuar alanında davacıya ayrılan alanda davacı isim ve logosunun bulunmasının sözleşmesel dayanağının mevcut olduğu, bu nedenle davacının izinsiz kullanıma dayalı haksız rekabet iddiasında bulunmayacağı; diğer davacı … Şirketi ile davalı arasındaki yaka kartı sponsorluk sözleşmesinin ön sayfasında sözleşmenin imza tarihinden itibaren itibaren geçerli olduğunun ve katılımcı tarafından tek taraflı olarak feshedilemeyeceğinin kararlaştırıldığı, aynı ihtarneme ile bu davacının da aldatma sonucu sözleşme ile bağlı olunmadığını ve firma isim ve logosunun kullanılmamasını davalıya ihtar ettiği, davacının tek taraflı fesih hakkı bulunmadığı ve sözleşmenin devam ettiği nazara alındığında, fuar alanında davacı firma isim ve logosunun kullanılmasının sözleşmesel dayanağı olduğu, bu nedenle davacının izinsiz kullanıma dayalı haksız rekabet iddiasında bulunmayacağı anlaşılmıştır. Bakırköy 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nde ikame edilen, sözleşmelerin irade sakatlığı nedeniyle iptali davasında bu talebin yerinde görülmesi halinde; iptal hakkı varması gerekli bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılması mahiyetinde olup, taraflar arasındaki sözleşmelerin baştan itibaren ortadan kalkmasına netice verecektir. Bu durumda davacı firmalara ait isim ve logoların fuar alanında yer almasının sözleşmesel bir dayanağı kalmayacağı açıktır. Öte yandan bu durum TTK’nun 55/1-c maddesinde düzenlenen; başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle; kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanma, üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde yararlanma veya kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanma, hallerinden herhangi birini teşkil etmeyecektir. Öncelikle davacı firmalarının isim ve logoları iş ürünü olmadığı gibi, haksız rekabet kurumunun amacı; dürüstlük kuralına aykırı şekilde ekonomik rekabetin kötüye kullanımının engellenmesi ve rekabet hakkının sınırlarının, hem rakiplerin hem de toplumun ekonomik çıkarlarının korunduğu serbest piyasa zemimini sağlayacak şekilde belirlenmesi olup, somut olayda davalının davacı firmalara ait isim ve logoları fuar alanında bulundurmasının, davacı firmalar aleyhine ve davalı lehine rekabet koşullarını ihlal edici ve haksız rekabete vücut verici bir yönü bulunduğundan bahsedilemez. Ancak iptal hakkının kullanılması ile sözleşmelerin baştan itibaren ortadan kalkacağı, iptal hakkınının kullanıldığına dair irade beyanının davalıya fuar tarihinden önce ulaştığı hususları nazara alındığında; isim ve logoların izinsiz kullanımı, TBK’nun 58 maddesi uyarınca kişilik hakkının zedelenmesi nedeniyle manevi tazminat talep hakkı doğurabilir. Bu durumda da davacı firmaların, izinsiz kullanım nedeniyle ticari itibarlarının ne şekilde zedelendiğini ve bu nedenle ne tür bir manevi zarara uğradıklarını ispat yükümlülükleri mevcut olup, dosya kapsamında bu hususları ispata elverişli delil bulunmamaktadır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; somut olayda haksız rekabet koşullarının oluşmadığına dair mahkeme kararı dosya kapsamına usul ve yasaya uygun olduğu gibi, davacı şirketlerin TBK’nun 58 maddesine dayalı olarak manevi zararlarını da ispat edemedikleri anlaşıldığından, davacı( davacı … Elektrik Perakende Satış A.Ş.’nin davacı … İnş. Tur. Mad. Enerji Üret. Tic. ve San A.Ş. İle birleşmesi nedeniyle her iki davacı adına davacı ….Şirketi vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.) vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5.TL’nin davacıLARdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenLER üzerinde bırakılmasına,
5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 26/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.