Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1683 E. 2022/1755 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1683
KARAR NO: 2022/1755
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/12/2019
NUMARASI: 2017/774 Esas – 2019/1408 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili tarafından davalı hakkında 227.609,95.TL tutarındaki cari hesap alacağı için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini, borcun para borcu olması nedeniyle icra dairesinin yetkili olduğunu, davalı borçlunun borçlu olmadığı yönündeki beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanmış olan sözleşme hükümlerine göre müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirdiğini, sözleşmeye istinaden iade faturaları düzenlenerek iade edilen malların davalıya teslim edildiğini, bu nedenle davalının borçlu olduğunu beyanla davalının takibe yönelik itirazının iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; takibin yetkisiz icra müdürlüğünde açıldığını, davacı tarafından iddia edilen sözleşmenin müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacının cari hesap özeti hatalı olup müvekkilinin kayıtları ile örtüşmediğini, taraflar arasında hesap mutabakatı bulunmadığını, davacı tarafından dayanak faturalar ve teslim belgelerinin ibraz edilmesi gerektiğini ancak dosyada belge asıllarının bulunmadığını beyanla davanın reddi ile %20 oranında tazminata hükmedilmesi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 31/12/2019 tarih 2017/774 Esas ve 2019/1408 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıdan mal alımı yapıldığı, taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin 6.maddesinde belirtildiği üzere davacının kendisine davalı tarafından satılmış olan malları her türlü iade hakkı bulunduğu, iade edilen malların satıcı olan davalı tarafından teslim alınmak zorunda olduğunun kararlaştırıldığı, yine iade edilecek ürünlerin nakliye ücreti satıcıya ait olmak üzere kargo yoluyla gönderileceğinin, satıcının ürünleri iade almaması halinde ürünlerin davacı alıcı tarafından imha edileceğinin hüküm altına alındığı, bu kapsamda davacı tarafından sözleşmeye uygun olarak 18 adet dava ve takibe dayanak iade faturası düzenlenmek sureti ile fatura konusu malların davalıya iade edildiği ve malların tesliminin sunulan kargo fişleri ve teslim belgeleri ile kanıtlanmış olduğu, bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davacı tarafından iade edilen toplam ürün bedelinin 227.609,95 TL olduğu, davalının ticari defter kayıtlarında da davacının alacağının 198.609,96 TL kısmının aynen kayıtlı olduğu, tarafların ticari defter kayıtları arasında bu miktar yönünden mutabakat olup, ihtilafın davalı tarafından tekrar iade faturası düzenlenen davacının 29.299,98 TL tutarlı faturasından kaynaklandığı, bu faturanın taraflar arasında birçok kez iade faturasına konu edildiği, ancak yukarıda da belirtildiği üzere diğer tüm fatura konusu malları ile birlikte bu fatura konusu malların da davalıya teslim edilmiş olduğu, davalı tarafından bu fatura konusu malların davacıya teslim edildiğinin kanıtlanamadığı, kaldı ki taraflar arasındaki sözleşmenin açık hükmü uyarınca davacının iade konusu ettiği malların davalı tarafından davacıya iadesinin de söz konusu olmadığı, dolayısıyla salt iade faturası düzenlenmesinin davalıyı borçtan kurtarmayacağı, dava ve takip konusu alacak faturaya dayalı olup, davacının yerleşim yeri adresinde takip yapmasının mümkün olması nedeniyle davalının icra dairesinin yetkisine yönelik yetki itirazınında yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, alacak likit olup davalının itirazında haksız olması nedeniyle davacı yararına tazminata hükmedilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; dava konusu takibin yetkisiz icra müdürlüğünde açıldığını, işbu icra takibinden kaynaklı itirazın iptali davasının da yetkisiz mahkemede açıldığını, takibin başlatıldığı tarih itibariyle müvekkili şirketin adresinin Şişli/İstanbul olmasına rağmen davacı tarafça yetkisiz icra müdürlüğünde takip başlatılıp işbu takipten kaynaklanan itirazın iptali davasının da yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili icra müdürlüklerinin İstanbul İcra Müdürlüğü olduğunu, davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin davacı tarafa borcunun bulunmadığını, müvekkili şirkete ait 2016-2017-2018 yıllarına ait muavin defter kayıtları incelendiğinde müvekkili şirketin davacı taraftan 3.186,00 TL alacaklı olduğunun görüldüğünü, bu hususların bilirkişi tarafından gerek kök raporda gerekse ek raporda incelenmediğini, BA/BS formlarının da incelenmesi gerekirken salt davacı taraf delilleri doğrultusunda, faturaların içeriklerine bakılmaksızın rapor hazırlandığını, müvekkili şirket tarafından kesilen 30.05.2016 tarihli iade faturasının davacı tarafça cari hesaplarına 09.03.2017 tarihinde, aradan 1 yıla yakın zaman geçtikten sonra kaydedilmesinin davacı tarafın kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturaların ve müvekkili şirketin defter ve belgeleri incelenmeden Ba/Bs kayıtları ile karşılaştırma yapılmadan hazırlanan bilirkişi raporu üzerinden verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkili şirket tarafından 30.05.2016 tarihinde düzenlenen … nolu 29.299,98 TL tutarlı Notebook iade faturasının … numaralı 201.495,97 TL tutarlı 11.01.2017 tarihli “Destek Tutar İadesi” faturasının bilirkişi raporunda yer almadığını, her iki faturanın da vergi dairesi bildirimleri mevcut olup, davacı tarafın kayıtlarında olması gerektiğini, vergi dairesi bildirimlerinin yapıldığı faturaların davacı taraf kayıtlarında olması gerekirken bu faturaların bilinçli olarak kaydedilmediğini ve/veya geç kaydedilerek müvekkili şirketin borçlu çıkarılmaya çalışıldığını, alacak/borç miktarı üzerinden müvekkili şirket aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedildiğini, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/774 E. ve 2019/1408 K. sayılı kararının gerekçe kısmında tarafların ticari defter kayıtlarında mutabakat olması sebebiyle davacı tarafın alacağının likit olduğuna kararı verildiğini, alacak borç kalemlerinin oluşmasına sebebiyet veren faturaların ve davacı tarafın cari hesap ekstrelerindeki hataların tespit edilmeyerek müvekkili şirket aleyhine borç yüklenilmesinin ve borcu kabul anlamına gelmeden borç miktarının ne kadar olduğunun bilinmeden asıl alacağın %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/774 Esas 2019/1408 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre; mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, taraflar arasında taşınır mal alım satımına dayalı sözleşme ve ticari ilişki bulunduğu ve davacının talebinin para alacağının ifası niteliğinde olduğu, HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu, bu kapsamda 6098 sayılı TBK’nın 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcunun alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden, alacaklının bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu, bu nedenle Mahkemece davalının icra dairesinin yetkisi ile Mahkemenin yetkisine itirazının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, Mahkemece alınan bilirkişi kök ve ek raporunda her iki tarafın ticari defterlerinin incelendiği, davalının kendi ticari defter ve kayıtlarında takip tarihi itibariyle davacıya 198.609,96 TL alacaklı gözüktüğü, taraf kayıtları arasında 29.299,98 TL tutarlı fatura yönünden uyuşmazlık bulunduğu, bu faturanın da davacı tarafından sözleşmenin 6. maddesi uyarınca düzenlendiği, davalı tarafça ticari defterlerine kaydedildikten ve süresinden sonra iade faturası düzenlendiği, iade faturası düzenlenmesinin alacağı sona erdirmeyeceği, 201.495,97 TL tutarlı ve 11.01.2017 tarihli “Destek Tutar İadesi” konulu faturanın ve davacıya tebliğine dair tebliğ evrakının dosyaya sunulmadığı, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı gibi davalı tarafın ticari defterlerine de takip tarihinden sonra kaydedildiği, Ba-Bs formlarının incelenmemesinin sonuca etkisinin olmadığı, alacağın bakiye cari hesap alacağından kaynaklanması nedeniyle yargılamaya muhtaç olmadığı, likit olduğu, davalı vekilince ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.548,03 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 3.887‬,00 TL (54,40 TL + 2.860,85 TL + 971,75 TL) harcın mahsubu ile bakiye 11.661,03‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 24/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.