Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1666 E. 2022/1779 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1666 Esas
KARAR NO: 2022/1779 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/668 Esas – 2020/306 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı şirket arasında yaptığı ticari alışverişten kaynaklanan 6.000 TL alacağının olduğunu, alacağının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, borçlu şirketin takibe karşı borcu olmadığını beyan ederek borç itirazında bulunduğunu, davalının bu itirazı haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, faize ve ferilerine de itiraz edildiğini takibin işlemiş faiz istenmemiş olduğunu takipten itibaren ticari işlemler için geçerli olan reeskont avans faizi istendiğini ve itirazın bu açıdan red edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve itirazın iptal edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafa usulüne uygun tebligatla dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen yasal süre içerisinde cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmaktadır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/07/2020 tarih ve 2019/668 Esas – 2020/306 Karar sayılı kararında; “…Son tahlilde davanın basit yargılamaya tabii olması, basit yargılama usulünde sözlü yargılama aşamasının bulunmaması, davalı tarafça usulüne uygun tebligatlara rağmen hiçbir beyan sunulmayarak, hiçbir duruşmaya iştirak edilmemesi, verilen sürelere riayet edilmemesi, duruşmanın yapıldığı gün tebligatın usulsüz olduğuna dair beyanda bulunarak ıttıla edildiğinin ifade edilmesi, bu duruşmaya da mazeret gönderilmesi ancak mazerete herhangi bir ek eklenmemesi davalının taleplerinin reddiyle tahkikata son verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir….”gerekçesi ile, 1-Davanın KABULÜ ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takibini vaki itirazın İPTALİNE; takibin kaldığı yerden Devamına2-İtirazın haksız ve alacak cari ve muaccel olduğundan kabul edilen alacağın %20 nispetinde hesaplanan 1.200 TL İcra İnkar Tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Dosyadaki tebligatların usulsüz olup müvekkilinin savunma ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, Davaya; vekalet sunulan 06.07.2020 tarihinde haberdar olduklarını, müvekkiline karşı , dava dilekçesi, ön inceleme duruşması ve bilirkişi raporunun 35. Maddeye göre tebliği yapılmışsa da, müvekkilinin haberdar olmadığını, dosya da taraf teşkili sağlanmadığını, (T.C. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E: 2017/7534 K: 2017/13059 K.T.: 26.12.2017) İtirazların yerel mahkemece dikkate alınmadığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararda; ” Her ne kadar davalı vekilince karar duruşmasının yapıldığı tarihte tebligatın usulsüzlüğüne dair beyan ile süre talep edilmiş ve mazeret dilekçesi sunulmuş ise de mahkememizce yapılan kontrolde tebligatların usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce davalının bildirilen adresine tebligat yapılmış, bu tebligatın iade edilmesi üzerine açık olan ticaret sicil sistemi üzerinden kontrol yapılarak ilk yapılan tebligat adresi ile davalının kayıtlı adresinin aynı olduğu anlaşılmış ve buna göre işlem tesisedilmiştir. Öte yandan mahkememizce yapılan tebligatın beyaz renkli zarflarla yapıldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay yalnızca renge ilişkin olarak yapılan itirazların aşırı şekilcilik olduğunu içtihat ederek salt zarfın renginin tebligatı usulsüz kılmayacağı, aşırı şekilciliğin hak kaybına sebep olacağını ifade etmiştir. Nitekim 12. Hukuk Dairesi 2019/6004; 2019/8960 K sayılı kararında “Bu durumda, şikayete konu tebligatta, kanun ve yönetmeliğe uygun olacak şekilde, tebliğin, Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre yapılacağına ilişkin usulüne uygun meşruhat bulunduğu nazara alındığında tebliğin usule uygun yapıldığı anlaşılmaktadır. Tebligatın açık mavi zarfla yapılmasının aranmasının ise, aşırı şekilcilik olduğunun, icra dairelerinde mavi renkli zarf bulunmaması halinde, beyaz renkli zarfa usulüne uygun şekilde söz konusu şerhin yazılması halinde, salt zarfın beyaz renkli olması nedeniyle usulsüzolduğu sonucuna varılamayacağının kabulü gerekir.” denilmekle bu husus ifade edilmektedir. ” denildiğini, Yapılan itirazın sadece beyaz renkli zarfa itiraz olmayıp, şerh hususunda da eksiklik olmasına rağmen yerel mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, Alınan bilirkişi raporlarına karşı savunma yapılamadığını, bu rapora karşı hüküm yoluna gidildiğini, müvekkili ile davacı arasında ayıplı mal satımından kaynaklı bir ticari ilişkinin söz konusu olduğunu, davalı taraın müvekkilden herhangi bir alacağının söz konusu olmadığını, davanın kabulüne ve inkar tazminatına karar verilmesinin mevzuata aykırılık teşkil ettiğini,
İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, yukarıdaki gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece 14/01/2020 tarihli ön inceleme duruşmasının ara kararı ile, davalının icra dairesinin yetkisine yönelik yaptığı yetki itirazının TBK 89/1 madde uyarınca reddine karar verildiği görülmüştür.Davalı vekilinin dosyadaki tebligatların usulsüz olup müvekkilinin savunma ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Tebligat adresinin borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı olması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde bu adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. 01.11.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile değişik, TK’nun 35/4. maddesinde; “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır”, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 57/4. maddesinde ise; “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından ana statü, sicil ve tüzük ve kuruluş senedi gibi kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır” düzenlemeleri yer almaktadır. 01.11.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesinin gerekçesinde; “….Maddenin dördüncü fıkrası, tüzel kişiler bakımından özel ve açık bir düzenleme getirmektedir. Tüzel kişilerin adreslerinin, bir sicil veya resmi kayıtta belirli olması sebebiyle meçhul olması düşünülemez. Bu çerçevede daha önce kendilerine tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmi kayıtlarındaki adreslerinin esas alınacağı ve bu madde hükümlerinin uygulanacağı açıkça düzenlenmiştir….” ifadesine yer verilmiştir. Somut olayda, davaya konu icra dosyasında icra dairesince davalı borçlunun adresine gönderilen ödeme emri bu adreste davalıya tebliğ edilmiş, davalı borçlu icra müdürlüğünün yetkisine ve asıl borca itiraz ederek takibi durdurmuştur. Davalı borçlu takibe itirazında genel olarak borcu bulunmadığını belirtmiş, takibe konu fatura içeriği malların ayıplı olduğuna ilişkin bir itirazda bulunmamıştır. Mahkemece, dava dilekçesinde yazılı davalı şirketin adresine dava dilekçesinin tebliğe çıkartıldığı ve tebligatın adreste tanınmadığı belirtilerek bila tebliğ iade edilmiştir.Davalı şirketin dava dilekçesindeki adresi ile dosya içerisinde bulunan sicil kaydındaki adresin aynı olması sebebiyle bunun üzerine mahkemece, davalı şirketin sicil kaydındaki adresine TK. 35 maddesine göre dava dilekçesinin tekrar tebliğe çıkartıldığı ve dava dilekçesinin ” Tebligat K. 35 maddesi gereğince çıkış merci tarafından düzenlenen 6 örnek no. lu tebliğ evrakının bir parçası muhatabın kapısına yapıştırıldığı,” şeklinde yazılıp 15/11/2019 tarihinde tebligat yapıldığı ve yargılama aşamasında davalıya yapılan tüm tebligatların TK. 35 maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Adrese dayalı kayıt sistemi gerçek kişiler yönünden olup, tüzel kişiler hakkında 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Zira tüzel kişiler adına ve adı geçenin ticaret sicilindeki adresine gönderilen tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun Yönetmeliğin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Buna göre davalıya yapılan tebligatlar T.K. 35/ 4 maddesine göre usulüne uygun olduğundan davalı vekilinin tebligat usulsüzlüğüne ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin malların ayıplı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Davacı taraf 13/10/2018 tarih ve … nolu KDV dahil 37.800,00 TL. bedelli irsaliye fatura ile 7 parça olarak davalıya teslim edilen malların ödenmeyen bakiye bedelin tahsili talebiyle icra takibi başlattığı anlaşılmıştır. Davalı borçlu takibe itirazında genel olarak borcu bulunmadığını belirtmiş, takibe konu fatura içeriği malların ayılı olduğuna ilişkin bir itirazda bulunmamıştır. Davalı taraf davaya cevap vermemiş ve münkir sayılmıştır. Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen banka dekontlarına ve davacının ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle alınan bilirkişi raporuna göre, 20/10/2018 tarihli ve 37.800,00 TL. Miktarlı faturaya istinaden davalı tarafından davacıya toplam 31.800,00 TL. Lik ödeme yapıldığı ve davacı tarafından bakiye 6.000,00 TL. Nin tahsili talep edilmektedir. Davalının istinaf aşamasında bildirdiği dayanak fatura içeriği satım konusu malların ayıplı olduğuna ilişkin beyanı HMK’nın 141. Maddesinde belirtilen savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında bulunduğundan ve HMK. 357/1-son cümlede belirtildiği üzere ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez ve yeni delillere dayanılamaz hükmü uyarınca davalı vekilinin malların ayıplı olduğuna yönelik istinaf sebebi HMK. 357/1-son cümle gereği dairemizce değerlendirilmemiştir. Bilirkişi raporunun davalıya HMK. 281 madde meşruatlı olarak 22/04/2020 tarihinde TK. 35 maddesine göre tebliğ edildiği ve süresi içerisinde davalı tarafından beyanda bulunulmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin alınan bilirkişi raporuna karşı savunma yapamadan, bu rapor doğrultusunda hüküm yoluna gidildiğine yönelik istinaf sebebi yerinde değildir. İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit ve belli olması gerekir. Somut olayda, davaya konu icra dosyasındaki icra takibine dayanak asıl alacak faturaya dayalı cari hesaptan kaynaklı olup likit (bilinebilir, belirlenebilir) ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi yerinde olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davaya ve takibe konu cari hesaba ilişkin fatura ve içeriği malların davalıya teslim edildiği davalının da kabulünde olup fatura bedelinin tamamının ödendiğinin savunulmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 409,86.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 102,50.TL harcın mahsubu ile bakiye 307,36.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.