Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1656 E. 2022/1708 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1656 Esas
KARAR NO: 2022/1708 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/387 Esas – 2019/1245 Karar
DAVA: Anonim Şirket Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin 2018 yılı Olağan Genel Kurulunun 28/03/2019 tarihinde şirket merkezinde toplandığını, toplantının gündem maddelerinin, “Açılış ve toplantı başkanlığının oluşturulması, Yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun okunması ve müzakere edilmesi, 2018 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarının okunması müzakeresi ve onaylanması, Yönetim kurulunun ayrı ayrı ibra edilmesi, Türk Ticaret Kanunu gereğince Bağımsız Dış Denetleme Kuruluşu’nun seçimi, Yönetim Kurulu üyelerinin şirket konusu işlerle iştigal etmelerine T.T.K’nun 395 ve 396 maddeleri gereğince müsaade edilmesi ve Dilekler ve kapanış maddelerinden ” oluştuğunu, Genel Kurul Toplantısının açılması ile birlikte ilk gündem maddesi uyarınca divan heyetinin seçildiğini ancak diğer maddelerin görüşülmesine geçilmeden ,azınlık pay zahibi müvekkilinin finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesi talebinde bulunması üzerine gündemin 2-3-4 ve 6. Maddelerinin görüşülmesinin toplantı başkanınca ertelendiğini, gündemin Türk Ticaret Kanunu gereğince Bağımsız Dış Denetleme Kuruluşu’nun seçimine ilişkin 5.maddesinin görüşülmesinin müvekkilinin iradesine aykırı ve hukuka aykırı olarak ertelendiğini, bu durumun müvekkilinin ve diğer azınlık pay sahibi vekillerinin itiraz etmelerine ve bu itirazlarını toplantı tutanağına geçirmiş olmalarına rağmen oyçokluğu ile söz konusu kararın alındığını, müvekkili …’nin şirketin sermayesinin %15 lik oranında pay sahibi olarak karara karşı itiraz ederek karara karşı muhalif olduğu kararda dava hakkını saklı tuttuğunu, ancak T.T.K.’ nun 420.maddesi uyarına finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların görüşülmesinin sermayenin onda birini istemi üzerine genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın toplantı başkanın kararıyla bir ay sonraya bırakılması gerekirken toplantı başkanınca bu talebe bağlı konuların bir kısmının görüşülmesinin ertelendiğini, bağımsız denetçi seçimine ilişkin gündem maddesi ise hukuka aykırı olmasına rağmen ertelenmediğini, genel kurul toplantısında toplantı başkanının azınlığın yaptığı erteleme talebinin bir kısım gündem maddesinin görüşülmesini ertelerken bağımsız denetçi seçimine ilişkin 5.Gündem maddesinin ertelemeyip görüşülmesine karar vererek, yetkisini aştığını ve T.T.K. ve yönetmelik hükümlerine aykırı hareket ettiğini, iptalini istedikleri genel kurur kararı ile 2019 mali yılı için seçilen bağımsız denetçi … A.Ş.’nin aynı zamanda 2017 ve 2018 mali yıllarında da şirketin denetçiliğini yaptığını, şirketin sermayesinin karşılıksız kaldığı ve borca batık olduğu yönünde ciddi şüpheler bulunduğu, şirketin finansal tablolarına güven duyulmamaya başlandığı ve bu durumun uyuşmazlık boyutuna vardığını tüm bu yıllarda aynı bağımsız denetçi tarafında yapılan denetimde kayda değer hiç bir problem görülmemesinin bağımsız denetçiye duyulan güveni sarstığını, nitekim pay sahiplerinden …’in açtığı İstanbul 9. ATM’ nin 2018/841 sayılı dosyasında görülen özel denetim davası kapsamında alınan bilirkişi raporunda şirketin finansal tablolarının gerçeği yansıtmadığı ve şirketin borca batık olduğunun açıkça ifade edildiğini, ortada böyle bir durum varken gerçeği yansıtmayan finansal tabloların denetimini yaparak mevzuata uygun bulan bağımsız denetçinin güvenilirliğini yitirdiğini, bu nedenle 2019 mali yılının denetimi için tekrar seçilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğundan iptali gerektiğini beyan ederek davanın kabulüne karar verilerek Genel Kurlu Toplantısında alının 5. Sayılı kararın TTK’nun 445.maddesi uyarınca iptaline karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle huzurdaki davanın müvekkili şirketin muhtemel zararına karşılık davacının TTK 448 ve 451 maddeleri gereğince mahkemenin uygun göreceği miktarda teminat yatırması gerektiğini, Genel Kurul Karararları aleyhine kötü niyetli iptal davacı açıldığı taktirde davacının bu yüzden uğradığı zarardan müteselsilen sorumlu olacağını, davacının iptal davası açabilmek için kanunun aradığı alınan kararlara muhalif kalma koşulunu yerine getirmediğini, Genel Kurulda davacının 5 nolu gündem maddesine daha karar alınmadan önce karşı çıkarak itiraz ettiğini, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkma bulunmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacının denetçinin şahsına ilişkin sebepler ileri sürerek ve denetçiye karşı güvenin sarsıldığını ileri sürerek genel kurul iptali davası açamayacağını, ancak görevden alma ve yeni denetçi atama davası açabileceğini bu yönüyle davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, görevden alma ve yeni denetçi atama davasının da denetçinin seçiminin sicil gazetesinde ilanından itibaren üç hafta içinde açılması gerektiğini, davacının bu süreyi kaçırdığını, bu nedenle dahi davasının reddi gerektiğini, ayrıca eğer bu davanın bağımsız denetçinin bağımsızlığını yitirdiği gerekçesi ile açılyor ise bu halde davanın davalısı konumunda bağımsız denetçinin olması gerektiğini, ayrıca Türk Ticaret Kanununda bağımsız denetçi tayininin finansal tabloların ertelenmesi ile ilgili olduğuna dair hiçbir hüküm bulunmadığını, davacının İstanbul 10.ATM’ de denedim şirketi seçiminin iptaline ilişkin talebinin reddine karar verildiğini, denetçinin her faaliyet dönemi ve herhalde görevini yerine getireciği faaliyet dönemi bitmeden seçilmesinin şart olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/12/2019 tarih ve 2019/387 Esas – 2019/1245 Karar sayılı kararında; “Tüm dosya kapsamı dikkate alınarak; Davacı taraf özetle; Davalı şirketin 28/03/2019 Tarihinde yapılan 2018 yılı Genel Kurulunda alınan (5) sayılı kararının 6102 Sayılı kanunun 6102 Sayılı Kanunun 445.md. si uyarınca iptalini talep etmiştir. Davalı taraf ise ; iptal davası açabilmek için kanunun aradığı alınan kararlara muhalif kalma koşulunun yerine getirilmediği gerekçesi ile dava şartı noksanlığı nedeni ile davanın reddini, 6102 Sayılı Kanunun 399/4 maddesi uyarınca belirtilen usule uyulmaması nedeni ile husumet ve süre yönünden davanın reddine, kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük ve afaki iyi niyet kurallarına uygun yapılan Genel Kurul Kararının iptali isteminin esastan reddini talep etmiştir. Davacı Tarafın Davası; 6102 Sayılı Kanunun 445.md de ifadesi bulan ”Genel Kurul Kararlarının İptali ” davasıdır. Davamızın konusu; Dava dilekçesinde belirtildiği üzere 28/03/2019 Tarihinde yapılan 2018 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan (5) nolu kararların iptaline ilişkindir. Davacı Tarafın İptal istemine konu talebinin yasal dayanağı; 6102 Sayılı Kanunun 445. ve 446.maddeleridir. 6102 Sayılı Kanunun 445.md uyarınca İptal davası karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açabilir. Davalı şirketin merkezi mahkememizin yetki alanında kalmakla birlikte, 28/03/2019 Tarihli genel Kurul toplantısında alınan kararın İptali talebine ilişkin dava 26/06/2019 günü üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmıştır. 6102 Sayılı Kanunun 446.md. de İptal Davası açabilecek kişiler belirtilmiştir. Davacı taraf, genel kurul muhalefet tutanağında 2019 yılı hesap dönemi için bağımsız denetçi seçimine ilişkin gündem maddesinin ertelenmesini talep etmiştir. Davacı tarafın muhalefetine rağmen, Güney Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş.’ nin seçimine karar verilmiştir. Davacı taraf seçilen şirkete ilişkin muhalefetini belirtmemiş olmakla birlikte 2019 yılı hesap dönemi için bağımsız denetçi seçimine ilişkin gündem maddesinin ertelenmemesine muhalif kalmıştır. Bu hali ile 6102 Sayılı Kanunun 446.md./1 uyarınca dava şartı gerçekleşmiştir. Davacı tarafın genel kurulun ertelenmesi talebinin yasal dayanağı 6102 Sayılı Kanunun 420.md.sidir. Mahkememizce incelenecek husus; davacı tarafın ”denetçi seçimine ilişkin toplantının ertelenmesi talebinin” 6102 Sayılı Kanunun 420.md.si kapsamında yasaya uygun olup olmadığının değerlendirilmesine yöneliktir. 6102 Sayılı kanunun 420.md.si aynen ”MADDE 420- (1) Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Erteleme, 414 üncü maddenin birinci fıkrasında yazılı olduğu şekilde pay sahiplerine ilanla bildirilir ve internet sitesinde yayımlanır. İzleyen toplantı için genel kurul, kanunda öngörülen usule uyularak toplantıya çağrılır. (2) Azlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır.” şeklindedir. 6102 Sayılı kanunun 420.md.si kapsamında bağımsız denetim şirketi atanmasının ”Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular” kapsamında kalıp kalmadığının tespiti gerekmektedir. Dava konusu uyuşmazlığı oluşturan Denetçi seçimi 6102 Sayılı Kanunun 399.md.sinde düzenlenmiştir. 6102 sayılı Kanunun 399.md.si aynen ”MADDE 399- (1) Denetçi, şirket genel kurulunca; topluluk denetçisi, ana şirketin genel kurulunca seçilir. Denetçinin, her faaliyet dönemi ve her hâlde görevini yerine getireceği faaliyet dönemi bitmeden seçilmesi şarttır. Seçimden sonra, yönetim kurulu, gecikmeksizin denetleme görevini hangi denetçiye verdiğini ticaret siciline tescil ettirir ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile internet sitesinde ilan eder. ” şeklindedir. Dava konusu Genel Kurulda 2019 yılına ilişkin denetçi seçimine karar verilmiştir. Davalı şirketin genel kurulunda 2,3,4 ve 6.maddelerinin ertelemesine karar verilmiştir. Ertelenen konular 2018 yılına ilişkin Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular kapsamında kalmakla birlikte 2019 yılı hesap dönemine ilişkin Bağımsız Denetçi seçilmesinin ”Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular” kapsamına girmeyeceği açıktır. Kaldı ki; davamızın konusu sadece Denetçi atanmasına ilişkin görüşmenin ertelenmesi talebinin talebinin reddine ilişkin kararın iptali olmakla birlikte davacı tarafın iddia ettiği gibi Denetçi şirketin daha önceki hesap dönemine ilişkin güvenirliğini yitirdiği ve yeni hesap döneminde ihmali veya kötüye kullanımının tespit edilmesi halinde 6102 sayılı kanunun 399.md.sinin 4.-6 fıkrası kapsamında yeni denetçi atanması talep edileceğinden davacı tarafın davasının reddine karar verilmiştir…”gerekçesi ile,
Davacı tarafın davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacıvekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, bağımsız denetçi seçiminin, finansal tabloların müzakeresi ile ilgili olduğunu, yerel mahkemenin; bağımsız denetçi seçiminin 2019 mali yılına ilişkin yapıldığı, 2018 mali yılına ilişkin finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular kapsamında kalmadığı gerekçesiyle seçim kararının iptali talebini reddetmesinin hatalı olduğunu, Bağımsız denetçi bir şirket organı olmasa dahi TTK’nın denetime ilişkin 397 ila 406 ncı maddelerinde yer alan düzenlemeler gereği; yapılan denetim şirketin malvarlıksal ve finansal durumunun dürüst resim ilkesine uygun olarak yansıtılıp yansıtılmadığını tespit etme işlevi gördüğünden ve dolayısıyla TTK’nın 424. maddesi uyarınca bilançonun onaylanması denetçinin de ibrası sonucunu doğurduğundan, yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu ve finansal tabloları denetleme görevi olan bağımsız denetçinin seçimine ilişkin kararların da finansal tablolarla ilgili olduğunu, azınlık pay sahibi olan müvekkilinin TTK’nın 420. maddesi uyarınca yaptığı erteleme talebi dolayısıyla bağımsız denetçi atanmasına ilişkin gündem maddesinin görüşülmesinin de, dürüst hesap verme ilkelerine aykırı olan ve yeterli açıklıkta bulunmayan finansal tabloların henüz müzakere edilememiş olması nedeniyle ertelenmesi gerektiğini, aksi halde şirketin finansalları henüz onaylanmamış ve yönetim kurulu üyeleri ve denetçi henüz ibra edilmemiş iken aynı denetçinin tekrar seçilmesinin TTK’nın amir hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olacağını, şirketin ve dolayısıyla da ortaklarının telafi edilemez zararlara maruz kalmasına da sebep olabileceğini, Nitekim dosyaya mübrez şirket ile aynı Şirketler Topluluğu bağlı ortaklığı Trakya Döküm’ün 2017 mali yılının görüşüldüğü 19 Mart 2018 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurul toplantısında da TTK’nın 420. maddesi uyarınca ertelenmesinin talep edildiği halde ertelenmeyen bağımsız denetçi seçimi kararının iptali talebiyle müvekkiline açılan davayı gören İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin vermiş olduğu 2018/546 Esas, 2018/1456 Karar sayılı, 28 Aralık 2018 tarihli ilamı ve diğer azlık pay sahiplerinden … tarafından aynı genel kurul kararına karşı açılan davayı gören İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin vermiş olduğu 2018/560 Esas, 2018/1204 Karar sayılı, 15 Kasım 2018 tarihli ilamı ile “…Yapılan genel kurul toplantısında bağımsız denetçi olarak atanan şirket işlemleri finansal tablolar onaylanmadığı için ibra edilmemiştir. Bağımsız denetçi şirket ibra edilmeden yeniden aynı göreve seçilmiştir. Bu da TTK 445. Md. gereğince esas sözleşmeye esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırıdır…” denilmek suretiyle bağımsız denetçi seçimi kararı ayrı ayrı iki mahkeme tarafından da iptal edildiğini, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin anılan kararı istinaf incelemesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2019/1179 Esas, 2019/1660 Karar sayılı ilamı ile kaldırılmış olsa da burada istinaf mahkemesinin müvekkili ve diğer azlık pay sahibince açılan davaların birleştirilerek görülmesi gerektiği gerekçesiyle kaldırıldığını, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen Trakya Döküm Denetçi Seçimi İptal Kararı’nda “…8 No’lu karar bağımsız denetçi seçimi hususunda finansal tablolar onaylanmadan bağımsız denetçi şirket ibra edilmiş olmayacağından, kanuna aykırı alınan 8 no’lu kararın da iptal edilmesine karar vermek gerekmiş,…” şeklindeki gerekçe ile bir kez daha iptal kararı verildiğini, Dolayısıyla gerek Bilirkişi Raporu 1, Bilirkişi Raporu 2 ve Trakya Döküm Denetçi Seçimi İptal Kararı’ndan da görüleceği üzere finansal tabloların müzakeresinden etkilenecek maddeler arasında denetçi seçimi maddesinin de yer aldığını ve TTK’nın 420. maddesi uyarınca yapılan erteleme talebi dolayısıyla bağımsız denetçi atanmasına ilişkin gündem maddesinin görüşülmesinin de, dürüst hesap verme ilkelerine aykırı olan ve yeterli açıklıkta bulunmayan finansal tabloların henüz müzakere edilememiş olması dolayısıyla ertelenmesi gerektiğini, Yerel mahkeme ret kararının gerekçelerinden biri olarak, davaya konu Genel Kurul Toplantısı’nın 2018 mali yılına ilişkin olduğunu ancak bağımsız denetçi seçiminin 2019 mali yılı için gerçekleştirildiğinden ertelenmesi gerekli konular kapsamında olmadığı gerekçesinin belki denetçilerin aynı denetçiler olmadığı bir durumda örnek olarak kabul edilebileceğini ancak dava konusu olayda denetçilerin hep aynı olduğunu, Yerel mahkemenin bu gerekçesi yerinde görülmesi halinde TTK’nın 413. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiş olan yönetim kurulu üyelerinin seçimi kararının da finansal tablolarla ilgili kabul edildiği maddesinin göz ardı edilmesi gerektiğini ve olağan genel kurul toplantılarında bir önceki mali yıla ilişkin finansal tablolar onaylanmadan içinde bulunulan mali yıl ve sonraki üç yılı da kapsayacak bir yönetim kurulu üye seçimi yapılabileceğini de kabul etmek gerektiğini, TTK’ya ve Yargıtay içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, finansal tablolar görüşülmeden ve ibra edilmeden önce bağımsız denetçi seçiminin yapılmaması gerektiğini, Yerel mahkemenin gerekçesinden, olağan genel kurul toplantılarının önceki senelere ilişkin olmasına rağmen, bağımsız denetçi seçimlerinin içinde bulunulan mali yıla ilişkin olması nedeniyle ilgili genel kurul kararlarının iptal edilemeyeceği sonucu çıktığını, bir başka deyişle pratikte ilgili olağan genel kurul toplantılarının hiçbir zaman içinde bulunulan mali yıla ilişkin olamayacağı ve bağımsız denetçi seçimlerinin de geçmiş yıllara ilişkin olamayacağı gerçeği karşısında bağımsız denetçi seçimine ilişkin genel kurul kararlarının hiçbir zaman iptal edilemeyeceği sonucu çıktığını, TTK’nın 399. maddesinin altıncı fıkrasında “… denetçinin … görevlendirme kararının iptal olunması, butlanı…” gibi hallerde de denetçinin yönetim kurulu veya her bir pay sahibinin istemi üzerine mahkemece atanmasına ilişkin usulün belirlendiğini, TTK, bağımsız denetçi seçimine ilişkin genel kurul kararlarının iptal edilebileceğinin açıkça ifade edilmiş iken yerel mahkemenin gerekçesi ile bağımsız denetçi seçimine ilişkin genel kurul kararlarının pratik olarak iptal edilemeyeceği kabul edildiğini bunun hatalı olduğunu, Tüm bu hususlar göz önüne alındığında Genel Kurul Toplantısı’nda alınan (5) sayılı kararın TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptali gerektiğini, Bağımsız denetçinin güvenilirliğini de yitirmiş olduğundan, henüz ibra oylaması gerçekleştirilmemişken yeniden aynı bağımsız denetçinin seçilmesinin dürüstlük ilkesine aykırı olduğu, yerel mahkemenin bu halde yalnız TTK’nun 399. maddesinin dört ila altıncı fıkralarınca yeni bağımsız denetçi atanması davası açılabileceği gerekçesiyle talebin reddi kararının hatalı olduğunu Huzurda iptali istenen Genel Kurul Toplantısı’nda alınan karar ile 2019 mali yılı için seçilen bağımsız denetçi … A.Ş.’nin aynı zamanda 2017 ve 2018 mali yıllarında da Şirket’in bağımsız denetçiliğini yaptığını, şirketin sermayesinin karşılıksız kaldığını ve borca batık olduğu yönünde ciddi şüpheler bulunduğunu, şirketin finansal tablolarına güven duyulmamaya başlandığı ve bu durumun uyuşmazlık boyutuna vardığını, yapılan tüm genel kurul toplantılarında finansal tablolarına itiraz edilerek davalar açıldığı tüm bu yıllarda aynı bağımsız denetçi tarafından yapılan denetimde kayda değer hiç bir problem görülmediğini, yıllardır vermekte olduğu sınırlı olumlu görüşünde belirttiği çekincelerin şirketçe giderilmemesine karşın sınırlı olumlu görüş vermeye devam etmesinin bağımsız denetçiye duyulan güveni sarstığını, Pay sahiplerinden …’in açmış olduğu Özel Denetim Davası kapsamında sunulmuş bulunan Bilirkişi Raporu 2’de “…Şirket’in 2017 sonu itibarıyla net çalışma sermayesinin eksi değere düşerek kısa vadeli yükümlülüklerin yerine getirilmesinde zafiyet oluşması, kaydi değer olarak borca batık olması ve faaliyet zararının önceki yıllara göre çok yüksek düzeyde gerçekleşmesi gibi durumların Şirket’in mali durumu ile ilgili olumsuz sinyaller verdiği, […], Şirket’in sermaye ile yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı…” tespitlerinde bulunulduğunu, şirketin finansal tablolarının gerçeği yansıtmadığının açıkça ifade edildiğini, Nitekim, Özel Denetim Davası 19 Eylül 2019 tarihinde kabul edilmiş ve atanan Özel Denetçiler’in 24 Aralık 2019 tarihli Özel Denetçi Raporu ile “… Şirket’te sürekli bir zarar halinin mevcut olduğu, esas faaliyet yönünden de zararda olduğu, Şirket finansal tablolarının gerçek durumu yansıtmayabileceği, gayrimenkul krizi nedeniyle yaşanan rayiç değerlerde yaşanan önemli değer düşüklüklerinin sonuca önemli miktarda etki edebilecek olması nedeniyle Şirket’in stoklarındaki gayrimenkullerin Şirket’çe yaptırılan değerlemeler değil, mevcut rayiç değerleri tespit edilerek mevcut duruma göre bir değer tespitinin büyük önem taşıdığı…” belirtildiğini, Yine davalı Şirket’in erteleme üzerine 28 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen 2017 mali yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali talebiyle açılan ve halen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2018/906 Esas no.lu dosyada görülmekte olan davada bilirkişi heyetince sunulan 16 Temmuz 2019 tarihli Bilirkişi Raporu 1 ile de, “… TTK’nın 515 inci maddesi kapsamında olan dürüst resim ilkesine uygun finansal tablo hazırlama kurallarına aykırılık sonucu doğduğu, finansal tabloların güvenilirliğinin şüpheye düştüğü, bağımsız denetim raporu ve ekli finansal tabloları ile faaliyet raporu arasında uyumsuzluk bulunduğu, bağımsız denetçinin vermiş olduğu sınırlı olumlu görüşün dayanağını oluşturan tutarlar dikkate alındığında, bu tutarların düzeltme etkilerinin şirketin varlıkları, borç ve özkaynakları ile kâr (zarar) durumunu ve tüm finansal tabloları önemli şekilde etkileyebileceğinin açık olduğu…” tespitlerinde bulunulduğunu, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/906 Esas, 2020/75 Karar no.lu 28 Ocak 2020 tarihli kararı ile davalı Şirket’in 2017 yılına ilişkin faaliyet raporu ile finansal tablolarının onaylanması kararlarını “… Dosyaya sunulan bilirkişi kurulu raporunda açıklandığı ve irdelendiği üzere, şirketin 2017 yılı faaliyet dönemini denetleyen bağımsız denetim kuruluşunun, şirketin 31/12/2017 tarihli bilançosu ve bu tarihte sona eren faaliyet dönemine ilişkin finansal tablolar üzerine verdiği görüşte, şirketin TMS hükümlerine göre hazırlanan bilançosunda 522.937.139,00 TL öz kaynak açığının bulunduğunun bildirmiştir. Şirket yönetimi ise Türk Ticaret Kanununun 376. maddesi kapsamında aktiflerinin rayiç değerlerini güncelleyerek öz kaynak açığının bulunmadığını karara bağlamıştır. Ancak bağımsız denetim raporunda aktiflerin güncellenmesinin görüşü etkilemediği rapor edilmiştir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede güncellemenin 2016 yılında yapılmış olması nedeniyle genel kurul tarihinde güncellenen değerlerin güvenilir değerler olarak kabul edilemeyeceği, bu hususun Türk Ticaret Kanununun 515.maddesine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Yine şirket ortaklarının şirketten olan döviz cinsinde ki alacaklarının muvaffakat olmamasına rağmen TL cinsinden finansal tablolarda raporlanmasının dürüst resim ilkesine uygun finansal tablo hazırlama kurallarına aykırı olduğu değerlendirilmiştir. Neticede yönetim kurulunun finansal tablolar ile bilançonun hazırlanması hususunda dürüst resim ilkesine uygun davranmadığı, bu nedenle finansal tabloların güvenilirliğinde şüphe oluşturduğu, hal böyle olunca da hazırlanan finansal tablolar ile faaliyet raporlarının onaylanmasına ilişkin genel kurulun 2 ve 3 nolu gündem maddesi gereğince alınan kararların Türk ticaret Kanununun 515.maddesinde ön görülen dürüst resim ilkesine aykırılık nedeniyle iptalinin gerektiği sonucuna ve vicdani kanaatine varılmıştır. …” gerekçesiyle iptal ettiğini, Davalı şirketin erteleme üzerine 30 Nisan 2019 tarihinde gerçekleştirilen 2018 mali yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemli dava da halen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2019/438 Esas sayılı dosyada görüldüğünü, duruşmasının 10 Aralık 2020 tarihinde gerçekleştirildiğini, Yine davalı Şirket’in erteleme üzerine 4 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirilen 2019 mali yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların müvekkili tarafından iptali istemli davanın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2020/423 Esas no.lu dosyada görüldüğünü, ön inceleme duruşmasının 24 Aralık 2020 tarihinde gerçekleştirileceği gibi diğer azlık pay sahibince açılmış davanın da İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2020/364 Esas no.lu dosyada görülmekte olup ön inceleme duruşması 11 Kasım 2020 tarihinde gerçekleştirileceğini, Gerçeği yansıtmayan finansal tabloların denetimini yaparak mevzuata uygun bulan bağımsız denetçinin güvenilirliğini yitirdiğini ve bu güvenin sonraki mali yıllarda da hala tesis edilemediğini, dava konusu olayda denetçi güvenirliliği yitirilmiş olan mali tablolar hakkında sınırlı olumlu görüş vermeye devam etmekte olumlu olmayan mali tabloları olumsuz da ilan etmemek için ‘sınırlı’ dediğini, bu nedenle de henüz ibra edilmemişken 2019 mali yılının denetimi için tekrar seçilmiş olmasının dürüstlük kuralına aykırılık oluşturduğunu ve seçim kararının iptali gerektiğini, aksi halde raporlarına itimat edilemeyen denetçinin her sene bir sonraki mali yıl için atanmaya devam edeceğıni ve şirketin telafi edilemez zararları artmaya devam edeceğini, İleri sürülerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin 28/03/2019 tarihinde yapılan 2018 yılına ait olağan genel kurulunda alınan 5 nolu kararın iptali talebine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava 26/06/2019 tarihinde açılmış olup TTK 445 maddesi uyarınca davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. 6102 Sayılı TTK. nun 420.md.si kapsamında bağımsız denetim şirketi atanmasının ”Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular” kapsamında kalıp kalmadığının tespiti gerekmektedir. TTK nın 420/1 maddesinde: Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır,” şeklinde düzenleme bulunduğu, bu düzenlemeye göre 2019 yılı hesap dönemine ilişkin Bağımsız Denetçi seçilmesinin ”Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular” kapsamına girmeyeceği açıktır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.