Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1648 E. 2022/1753 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1648
KARAR NO: 2022/1753
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/1190 Esas – 2020/347 Karar
Birleşen Dava: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1191 Esas Sayılı Dosyası
BİRLEŞEN DAVADA
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili davacı banka ile dava dışı … arasında … nolu kredi sözleşmesinin imzalandığını, davalının bu kredi sözleşmesine müteselsil kefil olduğunu, müvekkili davacı banka tarafından gönderilen ihtarnameye rağmen borçlu kullandığı krediyi geri ödemediğinden hesabın kat edildiğini, bu nedenle müteselsil kefil olan davalı ve borçlu hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibin dava dışı … yönünden kesinleştiğini, davalı …’ın ise takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının dosyaya yapmış olduğu itirazın haksız olduğunu beyanla davalı tarafından icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden davamına, alacağın işlemiş faiziyle birlikte ödenmesine, takip konusu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili davacı banka ile dava dışı … arasında … nolu kredi sözleşmesinin imzalandığını, davalının bu kredi sözleşmesine müteselsil kefil olduğunu, müvekkili davacı banka tarafından gönderilen ihtarnameye rağmen borçlu kullandığı krediyi geri ödemediğinden hesabın kat edildiğini, bu nedenle müteselsil kefil olan davalı ve borçlu hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibin dava dışı … yönünden kesinleştiğini, davalı …’ın ise takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının dosyaya yapmış olduğu itirazın haksız olduğunu beyanla davalı tarafından icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden davamına, alacağın işlemiş faiziyle birlikte ödenmesine, takip konusu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafından gerek yapılan icra dosyasına, gerekse iş bu dava dosyasına kredi sözleşmesi sunulmadığını, sunulunca bu sözleşmeye karşı cevap haklarını saklı tuttuklarını, müvekkilinin oğlu …’a birkaç banka nezdinde kefil olduğunu, davacı banka nezdinde de bir krediye kefil olduğunu ancak bu sözleşmeye konu borcu ödediğini ve banka çalışanının herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını kendisine bildirdiğini, bu nedenle müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını beyanla davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafından gerek yapılan icra dosyasına, gerekse iş bu dava dosyasına kredi sözleşmesi sunulmadığını, sunulunca bu sözleşmeye karşı cevap haklarını saklı tuttuklarını, müvekkilinin oğlu …’a birkaç banka nezdinde kefil olduğunu, davacı banka nezdinde de bir krediye kefil olduğunu, davaya konu kredinin KOSGEP kredisi olduğunu, bu krediye müvekkilinin herhangi bir kefaletinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin davaya konu olmayan başka bir sözleşmeye kefil olduğunu ve kefaletinin de sona erdiğini beyanla davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/06/2020 tarih ve 2018/1190 Esas – 2020/347 Karar sayılı kararı ile; “…Dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirilmiştir. Davacı tarafça dava dışı … arasında imzalanan ticari kredi sözleşmeleri kullandırılan kredi sözleşmelerine davalının müteselsil kefil olduğu iddiasıyla dava konusu 2 adet icra takibi yapıldığı, davalının takiplere itirazı üzerine takibin devamı amacıyla işbu asıl dava ve birleşen davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda asıl dava ve birleşen dava yönünden davalının sorumlu olduğu borç miktarları tespit edilmiştir. Davalı taraf, icra takiplerine itirazlarında borçlu …’ın oğlu olduğunu, oğluna 10 seneden fazla bir süre önce kredi kartı limitinin yükseltilmesi için kefil olduğunu, kredi kartı borcunun ödendiğini, kefilliğinin düşürüldüğünü, bankayla ilişkisinin kalmadığını beyan etmiş, cevap dilekçesinde ve bilirkişi raporlarında itirazlarında icra takibine konu edilen kredi sözleşmeleri ile dava dosyasına sunulan kefalet sözleşmelerinin birbirini tutmadığını, başka bir deyişle söz konusu kefaletnamelerin takibe konu kredi sözleşmelerine ilişkin olmadığını, bu nedenle dava konusu kredi sözleşmelerinden dolayı kefil olmadığını beyan ederek itiraz etmiştir. Mahkememizce kefalet sözleşmeleri ile icra takibine konu sözleşme asıllarının dosyaya sunulması sağlanmış, sonrasında icra takibine dayanak sözleşme ve kefaletnameler ile dosyamız kapsamına sunulan sözleşme ve kefaletnamelerin aynı olup olmadığı, ayrıca dosya kapsamındaki kefaletnamelerin söz konusu sözleşmeler için verilen kefaletnameler olup olmadığı hususunda ek rapor alınmış, bilirkişi ek raporunda özetle; davacı tarafça dosyaya sunulan sözleşme suretleri ile daha sonrası sunulan sözleşme asıllarının aynı olduğu tespit edilmiştir. Fakat mahkememizce sözleşme asılları ile kefaletname asılları ve ayrıca icra takiplerine konu edilen sözleşmelerin numaralarının … ve … numaralı sözleşmeler olduğu, takip talebinde ve dava dilekçelerinde açıktır. Davacı tarafça dosyaya sunulan ticari kart sözleşmesinin tarihi 28/09/2015 olup, sözleşme numarası …’dir. Genel kredi sözleşmesinin tarihi de yine 28/09/2015 olup, sözleşme numarası …’dur. Söz konusu her iki sözleşmede de kredi numarası ayrıca belirtilmemiştir. Buna karşılık davacı tarafça sunulan 09/06/2014 tarihli kefalet sözleşmesi ve aynı tarihli eş muvafakatnamesinde davalı …’ın dava dışı …’ın kullandığı 09/06/2014 tarih ve … numaralı genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı ve kullanacağı kredilere kefil olduğu, yine 05/05/2015 tarihli kefalet sözleşmesi ve aynı tarihli eş muvafakatnamesinde davalı …’ın dava dışı …’ın kullandığı 05/05/2015 tarih ve … numaralı genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı ve kullanacağı kredilere kefil olduğu belirtilmiştir. Bu durumda davacı tarafça icra takiplerine dayanak olarak belirtilen kredi sözleşmeleri numaraları, dosyamıza sunulan sözleşme asıllarında belirtilmediği gibi dahada önemlisi yukarıda açıklandığı üzere dayanak kefaletnamelerin sunulan sözleşmelere ilişkin verilen kefaletnameler olduğu da ispatlanamamıştır. Bu nedenle davalının icra takibine konu sözleşmeler nedeniyle kefaleten sorumlu olduğu ispatlanamadığından asıl ve birleşen davanın reddine, davacının kötü niyetli takip yaptığı ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından ve katılma yolu ile de asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesi ile; uyuşmazlığın dava dışı üçüncü kişi olan …’ın kredi sözleşmesinden doğan borcuna karşılık müteselsil kefil davalı …’tan talep edilen borca ilişkin olduğunu, yerel mahkemece, dava dosyasına sunulan kredi sözleşmeleri ile kefaletnamelerin birbirini tutmadığı gerekçesi ile davanın reddedildiğini, dava dışı asıl borçlu …’ın müşteri numarasının … olduğunu, bu müşteri numarasının da … sisteminde yalnızca …’a ait olduğunu, her iki icra takibinde de ve akabinde de açılan itirazın iptali davalarında bu numaraların belirtilmiş olduğunu, davaya konu olan kefaletnamelerin de … müşteri numaralı kişi olan …’ın borçları için verildiğini, davalı …’ın başka kefaletnameleri de olmadığını, mezkur müşteri numarasının da sunulan sözleşmelerde bulunduğunu, davalının itiraz sebepleri ile bağlı olduğunu, kefaletnamelerde ve asıl borçlu ile imzalanan sözleşmelerin taraflarının kim olduğunda bir tereddüt bulunmadığını, bilirkişi incelemelerinde de böyle bir tespit olmadığını, sunulan ekstreler de …’ın borçlarına ilişkin olup kefaletname tarihleri göz önüne alındığında olayların akışının birbirini desteklemekte olduğunu, taraflar arasında kefaletin sona erdirildiğine ilişkin bir ikinci sözleşme olmadığını, mevzuata göre geçerli bir kefalet ilişkisi kurulmuş olup, kefilin mesul olduğu miktar tutarınca icra alacağının icra ve mahkeme kanalıyla talep edildiğini, davalı tarafça kefaletnamelerdeki imzalara ilişkin bir itirazın olmadığını, alacaklının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile alacağın, gerekçeli karar tebliğe dahi çıkmadan ve davacı … vekiline tebligat yapılmadan icra takibi başlatmış olduğunu beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve tekrar değerlendirme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Asıl ve birleşen davada davalı vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesi ile; yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmakla beraber, takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, kararı bu yönüyle istinaf ettiklerini, yerel mahkemenin gerekçesinde davacının kötü niyetli takip yaptığı ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermiş olduğunu, kötü niyet tazminatının, takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğinde olduğunu, öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklının, kötü niyetli kabul edileceğini, üstelik gerek icra dairesine ve gerekse mahkemeye takip ve davayla ilgisi bulunmayan sözleşme ve kefaletnameler sunan davacı tarafın kötü niyetinin ispatı için başkaca delile gerek de olmadığını, davacının, müvekkilinin kefil sorumluluğu olmadığını bildiği halde, farklı sözleşmeler ve kafaletnamelerle takibe giriştiğini ve mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, bilirkişinin bu yanılgıya düştüğünü, itiraz ve savunmaları üzerine maddi gerçeğin ancak ortaya çıktığını, alacaklının takibinde kötü niyetli olduğunu, davacının, dava dilekçesinde numarasını bildirdiği sözleşmeleri dosyaya sunamaması, bunun üzerine davayla ilgisi olmayan sözleşmeleri sunması ve son olarak sunduğu bu sözleşmelere ait olduğunu iddia ettiği kefaletnamelerin de bu sözleşmelere ait olmamasının bunun çok açık delili olduğunu, davalı Türkiye’nin en büyük bankalarından biri olup müvekkilin sorumluluğu olmamasına rağmen alakasız belge ve evrakları sunarak mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını ve müvekkilden bu paraları tahsil etmeye çalıştığını, müvekkilinin yaşlı ve emekli aylığı ile geçinen ekonomik olarak zor durumda olan birisi olduğunu, imza etmediği/ kefili bulunmadığı sözleşmeden dolayı kendisine icra takibi yapıldığını, itirazına rağmen ve ısrarla eldeki iş bu davanın açıldığını, haksız yere kendisinden para tahsil edilmeye çalışıldığını, davada avukat görevlendirmek zorunda kaldığını, yaşlılık hastalıklarının yanı sıra bu davalar sebebiyle de manevi olarak sıkıntı çektiğini, yani hem maddi hem manevi olarak yıprandığını, haksız ve asılsız iddialara dayalı olarak ısrarla ve kötü niyetle huzurdaki davaları ikame eden davacı tarafın asıl dava ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı kötü niyet tazminatına mahkum edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla yerel mahkeme kararının, usul ve yasaya aykırı olan kötü niyet tazminat taleplerinin reddine dair olan kısmının kaldırılmasına, yapılacak inceleme sonucunda haksız ve kötü niyetli olduğu açık ve net olan davacı tarafın, asıl ve birleşen dosyada talep ettiği alacak asıllarının en az %20’si oranında ayrı ayrı kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava, genel kredi sözleşmesi ile ticari kart sözleşmesinden doğduğu iddia olunan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı banka asıl ve birleşen davada, davalının dava dışı … ile davacı banka arasında imzalanan … ve … nolu kredi sözleşmelerine kefil olduğunu, sözleşmelerden doğan borcun ödenmediğini, davalı aleyhine Bakırköy … İcra Dairesi’nin … ve … Esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız şekilde takip dosyalarına itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı taraf asıl ve birleşen davada takip konusu edilen kredi sözleşmelerinde kefaletinin ve davacıya herhangi bir borcunun olmadığını savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile asıl ve birleşen davada davanın ve davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, her iki dava için verilen karara karşı her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bakırköy … İcra Dairesinin … ve … Esas sayılı dosyalarında davacı tarafından takip talebine herhangi bir kredi sözleşmesi ve kat ihtarnamesi eklenmemiş, Mahkemece verilen sürede sunulan takip konusu edilen alacağa dayanak kredi sözleşmeleri ile kefalet sözleşmelerinin incelenmesi ile; davalının davacı banka nezdinde iki adet kefalet sözleşmesinin bulunduğu, 05.05.2015 tarihli kefaletname ile; dava dışı … ile davacı banka arasında imzalanan 18.12.2013 tarihli ve … numaralı ticari kart sözleşmesi kapsamında kullandırılmış ve kullandırılacak kredilerden doğan borçlara, 09.06.2014 tarihli kefaletname ile de; dava dışı … ile davacı banka arasında imzalanan 09.06.2014 tarihli ve … numaralı genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılmış ve kullandırılacak kredilerden doğan borçlara kefil olduğu, takip konusu alacakların 28.09.2015 tarihli … numaralı genel kredi sözleşmesi ile aynı tarihli … numaralı ticari kart sözleşmeleri kapsamında kullandırılan kredi borçlarından doğduğu, davalının anılı genel kredi ve ticari kart sözleşmelerinde kefaletinin bulunmadığı, bu sebeplerle asıl ve birleşen davaya dayanak icra takiplerinin haksız olduğu anlaşılmakla Mahkemece her iki davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun, davacı vekilinin istinaf başvurusu ise haksızdır. Basiretli tacir olan davacı bankanın, her iki davaya konu icra takiplerinde talep ettiği alacakların hangi sözleşmeden kaynaklandığını bildiği/bilmesi gerektiği, icra takip taleplerine herhangi bir sözleşme ve kat ihtarnamesi eklemediği, davalının dava ve takip konusu alacağa dayanak sözleşmelerde kefaletinin bulunmadığını bilerek takip başlattığı, bu nedenle takiplerde kötü niyetli olduğu anlaşıldığından Mahkemece asıl ve birleşen davada reddolunan alacak üzerinden İİK’nın 67/2 maddesi uyarınca davalı lehine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken, talebin reddine karar verilmiş olması isabetsiz olmuştur. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği anlaşıldığından davacı vekilinin asıl ve birleşen davada istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davacı …’nin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl ve birleşen davada davalı …’ın asıl ve birleşen davaya yönelik katılma yolu ile istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2020 tarih ve 2018/1190 Esas – 2020/347 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Asıl davanın ve birleşen davanın REDDİNE, 3-Asıl davada reddolunan alacak miktarı üzerinden %20 oranında hesaplanan 8.923,80 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Birleşen davada reddolunan alacak miktarı üzerinden %20 oranında hesaplanan 4.073,08 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN:
ASIL DAVADA; 5-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70 TL’nin harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 539,27 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 458,57‬ TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 8-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının talep halinde ilgili tarafa iadesine,
BİRLEŞEN DAVADA; 10-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 246,06 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 165,36‬ TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, 11-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 13-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 14-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 15-Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen davada davacı tarafından asıl ve birleşen davaya ilişkin olarak ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 16-Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen davada davalı tarafından asıl ve birleşen davaya ilişkin olarak ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 17-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince asıl davada davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın asıl davada davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 18-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince birleşen davada davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın birleşen davada davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 19-Davalı tarafından asıl ve birleşen davaya ilişkin olarak ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının ( 54,40 TL + 54,40 TL ) talep halinde asıl ve birleşen dava davalısı …’a iadesine, 20-Davalı tarafından asıl ve birleşen davaya ilişkin olarak ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının ( 148,60 TL + 148,60 TL ) asıl ve birleşen dava davacısı … A.Ş.’den alınarak, asıl ve birleşen dava davalısı …’a verilmesine, 21-Asıl ve birleşen dava davacısı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen harç ve posta giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına, 22-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 23-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.