Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/164 E. 2020/683 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/164
KARAR NO : 2020/683
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ( Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatı İle )
TARİHİ: 22/10/2019
DOSYA NUMARASI : 2018/332 Esas – 2019/440 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 25/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; sigortalısı …. San. ve Tic. A.Ş. tarafından Japonya’daki … unvanlı firmadan satın alınan ve müvekkili nezdinde … nolu vc 29.09.2015-03.11.2017 dönemli poliçe ile sigortalanmış olan … cinsi emtianın sigortalı alıcıya teslim edilmek üzere nakliyesinin davalı taşıyan tarafından üstlenildiğini; sigortalı emtianın, taşıyanın sorumluluğu altında iken hasarlandığını; bu hasar sebebiyle sigortalısına 03.04.2017 tarihli ve 2017 NIH 8 nolu ekspertiz raporu doğrultusunda 11.04.2017 tarihinde 12.674.50 USD hasar tazminatı ödediğini; bu ödemenin, %25 oranda sigortacı olması sebebiyle bu orana isabet eden tutar olduğunu; sigortalı şirkete davadışı diğer hissedar sigorta şirketleriyle birlikte toplamda 32.376.00 USD hasar tazminatı ödendiğini; bu ödeme sebebiyle TTK m. 1472 hükmü ile alacağın temliki hükümleri uyarınca sigortalısının haklarına halef olduğunu; ödenen 12.674,50 USD tazminatın davalı taşıyandan tahsili amacıyla Beykoz İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibine girişildiğini ancak davalı tarafın borca itiraz ederek icra takibini durdurduğunu iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; “TTK m. 1188 uyarınca eşyanın zıyaı veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istemi için bir yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde dava hakkının düşeceğini; bu bir yıllık sürenin eşyanın teslim edildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağını; davacı tarafından dosyaya sunulan ekspertiz raporunda da açıkça tespit edildiği gibi eşyanın varış tarihi ve ambara giriş tarihinin 26.09.2016 olduğunu; buna göre eşyanın 26.09.2016 tarihinde taşıyıcının hakimiyet alanından çıktığını; bir yıllık hak düşürücü sürenin bu tarihte başladığını; davacının 29.09.2017 tarihinde icra takibi başlattığını; bu nedenle öncelikle süre yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini; teslim tarihinden yedi ay sonra düzenlenen ekspertiz raporunun 5. sayfasında” hasarın yüksek olasılıkla emtianın gemiden boşaltılması sırasında hatalı elleçleme sebebiyle doğmuş olabileceği ‘ … buna karşılık denizyolu konşimentosu ve indirme limanında hasar şerhi bulunmadığından, hasarın büyük olasılıkla kara taşımacılığı sırasında gerçekleşmiş olabileceği… ifadelerinin yer aldığını; raporda çelişkili şekilde, emtianın gemiden boşaltılması sırasında hatalı elleçleme sebebiyle hasara uğramış olabileceği belirtildikten hemen sonra denizyolu konşimentosu ve indirme limanında hasar şerhi bulunmadığından hasarın büyük olasılıkla kara taşıması sırasında gerçekleşmiş olabileceğinin belirtildiğini; bu hususun raporun yetersizliğini ortaya koyduğunu; ayrıca TTK m. 1182 g bendi uyarınca taşıyıcının ambalaj yetersizliğinden sorumlu olmadığının açıkça düzenlendiğini; yükleme ve istiflemenin taşıyıcı tarafından değil, gönderici tarafından yapıldığını; taşıyıcının sadece göndericinin talep ettiği araç ve ekipmanları sağlamakla yetindiğini: teslimden yaklaşık yedi ay sonra yapılan ekspertiz raporunun kesinlikle dikkate alınamayacağını; yedi ay boyunca gönderilenin deposunda kaldığı belirtilen eşyanın depoda hasara uğramış olması ihtimalinin, deniz veya kara taşıması sırasında hasara uğramış olması ihtimalinden çok daha yüksek olduğunu, zaten yedi ay sonra yapılan ekspertiz incelemesinden de kesin bulgulardan değil, sigorta şirketi lehine sübjektif yorumlardan bahsedildiğini; rapordaki bu sübjektif yorumların taşıyıcı aleyhine delil olarak dikkate alınmasının mümkün olmayacağını; dava konusu taşımanın farklı taşıma modellerinin kullanıldığı multimodel bir taşıma olup FIATA kurallarına tabi olduğunu: FIATA Kurallarının 12. maddesine göre emtiadaki görünür kayıp vc hasarın derhal, görünmeyen hasar ve kayıpların ise teslimatı takip eden altı (6) gün içinde taşıyıcıya ihbar zorunluluğunun bulunduğunu; uluslararası karayolu ile eşya taşımaları bakımından CMR m. 30’un da gönderilenin eşyayı kontrol etmeden ya da hasar ve/veya ziyaın açıkça görüldüğü hallerde teslim anında yahut açıkça tespit edilemeyen hasar veya zıya halinde teslim anından itibaren 7 (yedi) gün geçmekle herhangi bir bildirim yapmazsa eşyanın taşıma senedine göre teslim alındığının kabul edildiğini; TTK m. 1185 uyarınca zıya ya veya hasarın en geç eşyanın gönderilene teslimi sırasında, zıya veya hasar haricen belli değilse eşyanın gönderilene teslimi tarihinden İtibaren aralıksız olarak hesaplanacak üç gün içinde gönderilmesi ve hasar ihbarnamesinde zıya veya hasarın neden ibaret olduğunun genel olarak belirtilmesinin gerektiğini; bu süreler içerisinde bildirim yapılmamışsa taşıyanın eşyayı denizde taşıma senedinde yazılı olduğu gibi teslim ettiği ve eğer eşyada bir zıya veya hasarın meydana geldiği belirlenirse bu zararın taşıyanın sorumlu olmadığı bir sebepten ileri geldiğinin kabul edildiğini; somut olayda, davacının sigortalısı tarafından yasal süresi içerisinde hasar ihbarı yapılmadığını; şu halde gönderilenin eşyayı sağlam durumda teslim aldığı karinesinin geçerli olduğunu; bu karinen çoklu (multimodel) bir taşıma olup, FIATA Kurallarına tabi olduğunu; FIATA Kurallarına gore, taşıyıcının sorumluluğunun koli veya ünite başına 666.67 SDR veya zıyaa ya da hasara uğrayan eşyanın gayri safi ağırlığının her bir kilogramı için 2 (iki) SDR ile sınırlı olduğunu; TTK m. 1186 uyarınca taşıyıcının sorumluluğunun koli veya ünite başına 666.67 SDR veya zıyaa ya da hasara uğrayan eşyanın gayri safı ağırlığının her bir kilogramı için 2 (iki) SDR ile sınırlı olduğunu; hiçbir surette davayı kabul manasına gelmemek kaydıyla, haklı çıkması halinde sınırlı sorumluluk hükümlerinin dikkate alınmasına karar verilmesi gerekliği” savunmasında bulunarak “davanın reddine karar verilmesini” talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/10/2019 tarih ve 2018/332 Esas – 2019/440 Karar sayılı kararı ile; ” … Dava; davacı … şirketine nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalı emtianın davalının sorumluluğunda taşınması sırasında oluştuğu iddia edilen emtiadaki sigortalısına ödediği hasar bedelinin davalıdan rücuen tahsili amacıyla açılan tazminat davası olup, uyuşmazlık konusunun tarafların aktif ve pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, sigorta sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, geçerli bir sözleşme uyarınca ödemenin yapılıp yapılmadığı, hasara ilişkin süresinde ve geçerli bir ihbarın bulunup bulunmadığı, hasarın deniz taşıması esnasında meydana gelip gelmediği, hasardan davalının sorumlu olup olmadığı ve hasarın miktarının tespiti ile davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı noktasında toplandığı anlaşılmıştır. Taraf vekillerince davaya ilişkin tüm delilleri, konişmento, nakliyat sigorta poliçe örneği, ödeme belgesi, hasar dosyası dosyaya sunulmuştur. Davalı tarafından TTK md 1188 uyarınca hak düşürücü süre itirazı bulunulmuştur. TTK nun 1188. Maddesi uyarınca “eşyanın zıyaı veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkı bir yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşer ve bu süre eşyayı veya bir kısmını teslim ettiği veya eşya hiç teslim edilmemişse, onun teslim edilmesinin gerektiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Zıyaı ve hasarından ileri gelen zararın tazmini için taşıyana talep ve dava hakkına ilişkin bu süre niteliği itibariyle hak düşürücü süredir. ” hükmünün yer aldığı, dava konusu emtianın dosyada mevcut ekspertiz raporuna göre, “30.05.2016 tarihinde …. isimli gemiye yüklenerek Romanya’nın Köstence Limanına getirildiği, yine deniz yolu ile Hazar Denizindeki Türkmenbaşı Limanına, buradan da karayolu ile 26.09.2016 tarihinde proje sahasına transfer edildiği, yükün 26.06.2016 tarihinde gümrükten çekildiği ve depoya giriş yaptığı, özel şekilli yükleme platformunun yol açtığı baskılar nedeniyle bazı valf montaj nozullarının bükülmüş olduğunun farkedildiği ve bu durumun 17/18.10.2016 tarihli hasarlı malzeme tutanağı ile kayıt altına alındığı, emtianın, gönderilene teslim tarihinin 28.09.2016 olduğu, bir yıllık hak düşürücü sürenin 28.09.2017 de sona erdiği, icra takibinin ise 29.09.2017 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla davacının davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiş, davacı tarafından icra takibinin kötüniyetli yapıldığı ispatlanamadığından şartları oluşmayan kötüniyet tazminatının da reddine … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel Mahkemenin, davanın reddine dair kararına karşı istinaf başvurusunda bulunduklarını, ret kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, Mahkemenin ret gerekçesinin, dava konusu emtianın 28/09/2016 tarihinde gönderilene (sigortalısına) teslim edildiği, icra takibinin ise 29.09.2017 tarihinde açıldığı, dolayısı ile bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği şeklinde olduğunu, Dosyaya sunulan bilirkişi raporuna karşı itirazlarını sundukları 14.10.2019 tarihli dilekçelerinde de bahsettikleri ve ekinde ibraz ettikleri üzere dava dışı sigortalı … şirketinin dava konusu hasarı, davalı taşıyana yazılı olarak ihtar ettiğini, davalı taşınanın, bu ihtarı tebliğ aldığını aynı ihtar üzerine “yukarda bildirilen hasarlı mallarla ilgili ihtarınızı aldığımızı teyit ederiz” beyanını dercederek kaşe ve imzasını kullanarak kabul ettiğini, Gerek T.T.K.’ nun ilgili hükümleri, gerekse davadışı sigortalı şirket ile akdettiği taşıma sözleşmesi icabı hasarsız olarak teslim aldığı sigortalı emtiada olıuşan hasarın kendi kusuru ve sorumluluğu ile gerçekleşmediğini, hasarın kendisinden kaynaklanmayan başka sebeplerden ileri geldiğini, kendisinin kusuru buluınmadığını ispat etmek zorunda olan davalı taşıyanın tam tersine, hasar ihbarının altına dercettiği “yukarda bildirilen hasarlı mallarla ilgili ihtarınızı aldığımızı teyit ederiz” beyanı ile hasarı kabul ettiğini, bu beyanın ise TTK madde 1189’ daki “Tazminat isteminin muhatabı, zarar göreni, dava açma süresini kaçırmasına yol açacak şekilde oyalarsa hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu itirazından yararlanamaz” hükmü çerçevesinde bir beyan olduğunu, bu beyanın mevcudiyetinin, davanın hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesini istinaf konusu yapmalarına sebep olduğunu, tetkik kolaylığı açısından bahse konu belgeyi işbu istinaf dilekçeleri ekinde ibraz ettiklerini beyanla; 1- Öncelikle tehiri icra taleplerinin kabulü ile istinaf sonucuna kadar icranın durdurulmasına karar verilmesini, 2- Davanın reddi kararının kaldırılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ile dava vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı … şirketine nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalı emtianın davalı tarafından taşınması sırasında hasarlandığı iddiası ile hasar bedelini sigortalısına ödeyen davacı sigortacının rucüen hasar bedelinin tahsili için yaptığı taibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı, dava dışı sigortalısına ait ve şirketlerince nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalanan emtianın davalı taşıyıcının sorumluluğunda hasarlandığını, hasar bedelinin dava dışı sigortalıya ödendiğini, hasardan davalı taşıyıcının sorumlu olduğunu belirterek rucüen hasar bedelinin tahsili için davalı hakkında yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece TTK 1188. maddede öngörülen hak düşürücü süre içinde icra takibi yapılmadığından bahisle hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili yukarıda belirtilen sebeple istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosyadaki belgelerden, davacı tarafça nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalanan dava dışı sigortalıya ait emtianın davalı taşıyıcı tarafından Japonya’nın Moji limanından 30/05/2016 tarihinde… isimli gemi ile Romanya’nın Köstence Limanına, burada gemiden tahliye edilerek yine deniz yoluyla Hazar denizindeki Türkmenbaşı Limanına, buradan da karayoluyla 26/09/2016 tarihinde sigortalının proje sahasına taşındığı sabittir. Emtianın varma yerinde tutulan tutanakla hasarlı olduğunun tespit edildiği 17-18//10/2016 tarihinde davalı taşıyıcıya ihbar edilmiştir. Davaya konu taşıma bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, deniz ve kara yollarını içeren karma (multimodal) taşımadır. Davaya konu taşımaların karma (multimodal) taşıma niteliğinde olduğu, bu tip taşımalar Birleşmiş Milletler Cenevre Konvansiyonuna tabi olmasına rağmen bu konvansiyonu Türkiye henüz onaylamadığından, oluşan boşluğa Dünya Taşıma İşleri Aracıları Dernekleri Federasyonun ülkemizde de kabul gören kuralları teamülen uygulanmakta ise de bu kuralların konvansiyon hükmünde olmadığı bu nedenle yabancılık unsuru bulunmayan olayda iç hukuk kurallarının uygulanması gerektiği açıktır.TTK 1188/1. maddesinde , “Eşyanın zıyaı veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkı, bir yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşer.” hükmü bulunmaktadır. Maddenin diğer fıkralarında sürenin başlama tarihine ilişkin düzenlemeleri içermektedir. 1189. maddede ise “Tazminat isteminin muhatabı, zarar göreni dava açma süresini kaçırması sonucunu doğuracak şekilde oyalarsa, hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu itirazından yararlanamaz.” denilmiştir. Somut olayda, TTK’ nın 1188. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Davacının istinaf sebebi, hasarın hak düşürücü süre içinde davalı taşıyana ihbar edildiği, onun da hasar ihbarının kendisine ulaştığını teyit ettiği, ancak davalının TTK 1189/1 maddesinde belirtildiği şekilde dava açma süresinin kaçmasına yol açacak şekilde oyaladığı şeklindedir. Dosyada bulunan ve … Ltd. Şirketi tarafından söz konusu taşıma sırasında emtianın hasarlandığı, bu hasardan davalı taşıyıcının sorumlu tutulduğu davalıya ihbar edilmiş, davalı da hasar ihbarına ilişkin ihtarı aldıklarını teyit etmiştir. Hasarın taşıyıcıya ihbarı dava açma süresini kesen bir neden değildir. Ayrıca davacı, davalı taşıyıcının dava açma süresini kaçırmasına neden olacak şekilde oyaladığına ilişkin her hangi bir delil dosyaya sunmamıştır. Salt hasar ihbarının yapılması ve bu ihbarın alındığına dair teyit zarar görenin dava açma süresinin kaçırmasına neden olacak şekilde oyalanması anlamına gelmez. Bu nedenle davacının istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; ilk derece mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.