Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1623 E. 2022/1750 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1623
KARAR NO: 2022/1750
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2020
DOSYA NUMARASI: 2016/1301 Esas 2020/227 Karar
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı banka nezdindeki … nolu USD hesabından müvekkili şirketi temsile yetkili olmayan birilerinin imza ve talepleri ile 23/01/2006 tarihi ile 17/01/2011 tarihleri arasında yurtdışına davalı banka tarafından 233.978,25 TL’lik transfer işlemleri yapıldığını, bu transfer işlemleri üzerinde şirket temsilcisi ve müdürü olan …’in de yetkilendirmesinin söz konusu olmadığını, bu şekilde toplam 233.978,25 USD transfer işlemi gerçekleştirildiğini, bu durumun şirket müdürü olan … tarafından 22.09.2011 tarihinde öğrenildiğini, 233.978,25 USD’nin şirket hesabına yeniden girmediğini, bu sebeple müvekkili şirketin bu miktarda zarara uğradığını, zarara transferleri yapma yetkisi olmayan kişi veya kişilerin talep ve imzaları ile yapan davalı bankanın sebep olduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 70.000 USD’nin ticari faiziyle birlikte davalı bankadan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacı şirketin müvekkili bankada açılmış olan hesabından gerçekleştirilen tüm ithalat bedeli transfer işlemlerinin davacının bilgisi ve onayında yapıldığını, itiraz konusu tutarların davacı firmanın ithalat ödemelerinde kullanıldığını, ithalat bedeli transferlerinden önce hesaba para aktarıldığının tespit edildiğini, işlemlerin üzerinden yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen kötüniyetle dava açıldığını, anılı hesaptan gerçekleştirilen tüm işlemlerin davacının bilgi ve onayı çerçevesinde yapıldığının banka müfettişleri tarafından düzenlenen soruşturma raporu ile de sabit olduğunu, transfer işlemlerinin davacı şirketin ortaklarından …’in imzası ile transfer öncesi transfer miktarı kadar tutarın … ve şirket yetkilisi …’in müşterek kendi ve müştereken şahsi hesaplarından firma hesabına para aktarımı ile gerçekleştirildiğini ve sonrasında hesap cüzdanına yazdırıldığını, davaya ve itiraza konu ithalat bedeli transferlerinin 143.576,40 USD’sinin …’in şahsi hesaplarından karşılandığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/06/2020 tarih ve 2016/1301 Esas 2020/227 Karar sayılı kararı ile; “Dava; davalı banka nezdinde hesabı bulunan davacı şirkete ait paraların şirketi temsile yetkisi olmayan kişilerce ve şirket yetkilisinin sahte imzaları ile verilen talimatlarla yurt dışına transfer edildiğinden bahisle oluşan şirket zararının davalı bankadan tahsili isteminden ibarettir.Mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık noktalarında icra edilen yargılama ve tüm dosya kapsamında edinilen vicdani kanaat gereğince; taraflar arasındaki bankacılık ilişkisi nezdinde sözleşmesel dayanağı olan talebin TBK’nun 146. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, davacının alacak istemine dayanak işlemleri öğrendiği tarihten itibaren zamanaşımı süresinin sona ermediği tespit edilmekle, davalı yanın zamanaşımı defi yerinde olmayıp, mahkememizce tarafların esasa ilişkin iddia ve savunmalarının incelenmesine geçildiği, bu kapsamda yapılan incelemede gerekçeli ve denetime elverişli olmakla, uzman bilirkişi heyetince düzenlenen bilirkişi raporları mahkememizce benimsenerek hükme esas alınmakla, her ne kadar şirketin işlem yapmaya yetkili temsilcisi olmayan feri müdahil …’in imza ve talepleriyle bir kısım transfer işlemlerinin gerçekleştirildiği tespit edilmiş ise de, davacının usulsüz olarak transfer yapıldığı iddiasına konu 11 adet transferden 9 adedinin gümrük mevzuatı gereğince davacı firmanın bilgisi dahilinde verilen vekaletnameler ile düzenlenen serbest dolaşıma giriş beyannamelerinde kullanılmakla, davacı firma lehine ithalatı yapılan eşyalar için olduklarının tespit edildiği, 22.06.2006 tarihli 13.600 USD ve 13.03.2006 tarihli 11.200 USD bedelli transfer işlemlerinin ise serbest dolaşıma giriş beyannameleri ile örtüşmediği, ancak yapılan bu transfer işlemleri ile son transfer işleminin yapıldığı süre zarfında uzun bir zaman diliminin bulunduğu, TTK’nun 18/2. maddesi hükmü gereğince basiretli davranma yükümlülüğü olan tacirin 2006 yılından 2011 yılına kadar geçen süreçte yapılan işlemlerden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacı şirketin bu süre zarfında yapılan işlemleri bilmemesinin mümkün olmadığı, yapılan işlemlere makul sürede itiraz etmeyerek yetkisiz kişilerce yapılan bu işlemlerin sessiz kalınarak benimsendiği, TBK’nun 46. maddesinin somut olaya uygun düştüğü, bu konuya ilişkin yüksek mahkeme içtihatlarında davacı şirketçe benimsenen işlemler nedeniyle zarar iddiası ile bankadan alacak talebinde bulunulamayacağının anlaşıldığı, transferlerin büyük bir bölümünü oluşturan 143.576,40 USD’lik kısmı feri müdahil …’in kişisel hesaplarından karşılanmış olmakla davacı şirket yetkilisi … ve …’in ortak hesaplarından da transfer işlemleri için para aktarıldığı ve işlemlere ilişkin hesap cüzdanlarının yazdırıldığı, davacı şirkete ait olmayan hesaplardan karşılanan transfer bedelleri ve makul sürede itiraza uğramayan işlemler nedeniyle davalı banka nezdinde yetkisiz olan … hakkında güven duygusunun oluştuğu, bu nedenle davalı banka işlemlerinde sözleşmeye aykırılık halinin bulunmadığı, nitekim yapılan işlemlerden davacı şirketin istifade ettiği, ortaya bir zarar çıktığının davacı tarafça kanıtlanamadığı, tazminat talebinde zararın gerçekleşmiş olmasının zorunlu olduğu, zaten davacı tarafça gönderilen paralar karşısında ithalat işlemi yapılmadığı iddiası ileri sürülmemekle birlikte davacı şirketin transfer işlemlerinden faydalandığı, her ne kadar davacı tarafça şirket yetkilisi …’n imzasının bulunduğu belgeler üzerinde imza incelemesi yapılması talep edilmiş ise de, yetkisiz temsilci eliyle yapılan işlemler usulsüz de olsa bunlara makul sürede itiraz etmeyen davacı şirketin, bu işlemlere icazet etmiş sayıldığının kabulü ile imza inkarının mahkememizce incelenmesi gerekli görülmeyerek, açıklanan gerekçelerle davanın reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.” gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin yapmış olduğu yargılama sonucunda, 16/06/2020 tarih ve 2016/1301 Esas ve 2020/227 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiğini, mahkemenin kendi içinde hukukla bağdaşmayan, davacı aleyhindeki gerekçelerinin dava konusu olan maddi olaya uygun olmadığını, müvekkili şirketin davalı bankada bulunan hesabından davacı şirketi temsile yetkisi olmayan kişi- kişilerin imza ve talepleri ile davalı bankanın, davacı şirket hesabından değişik tarihlerde 11 adette toplam 233.978,25 USD para transferi yaptığını, bu yetkisiz kişilerin, davacı şirketin zaman zaman gümrük işlerini yapan bazı gümrük komisyoncularını da kullanarak şirket parası ile akıbeti meçhul ithalat yapmış olduklarını, şirketin davalı bankadaki hesabından davalı bankanın para transferi yapmasının hukuka aykırı olduğunu, yetkisiz kişilerin gümrük komisyoncularına ithalat yaptırma talimatlarının hukuka aykırı olduğunu, gümrük komisyoncularının yetkisiz kişilerin talimatı ile ithalat işlemleri yapmalarının hukuka aykırı olduğunu, zira davacı şirketi temsile yetkili …’in ithalat işlemi yapan gümrük komisyoncularına dava konusu olan ithalat işlemlerini yapmaları için verilmiş bir talimatının olmadığını, bu nedenle dava konusu işlemlerin tamamının hukuka aykırı olduğunu, şirket tüzel kişiliğinin iradesi dışında yetkisiz kişilerce yapılan bu ithalatlarla şirketin hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, bu nedenle şirketin menfaatinin söz konusu olamayacağını, ithalata karşı bu şirketin hesabına 6 doları geçen bir para girişi olmadığını, yani toplamda şirket hesabından yapılan usulsüz bir para çıkışı olduğunu ama iddia edilen gibi yapılan ithalata ilişkin çıkış haricinde şirketin hesabına giren bir paranın söz konusu olmadığını, hayatın olağan akışına göre şirket hesabından ticaret amacıyla çıkan bir paranın bir girdisinin olması gerektiğini, ama olayda ticaret maksadı ile çıkışı yapılan bir paranın söz konusu olmadığını, hukuka aykırı yapılan bu transfer, ithalat işlemlerinden “davacı şirket yararlanmıştır” iddiasının temelsiz, kanıtsız, hukuk dışı, zorlama bir yorumdan ibaret olduğunu, 2006 yılından 2011 yılına kadar yapılan ithalatlarda kesilen faturalara karşılık hiçbir müşterinin döviz tevdiat hesabına ödeme yapılmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, bir an için bu paranın … hesabından ve onun tarafından bankaya yatırıldığı gerçek olsa dahi bu paranın, hesaba girdiği andan itibaren davacı şirketin parası olduğunu ve yetkili kişi dışında bir kimse tarafından kullanıldığı taktirde bunun davacının zararı olacağını, hesaptaki para müvekkili şirkete ait olup, müvekkilinin talimatı olmadan yetkisiz kişiye ödenen miktarın zarar olduğunu, mahkemenin davalı bankadaki şirket hesabından hukuka aykırı bu para çıkıŞını kabul ettiğini, ayrıca …’in banka müfettişine verdiği ifadesinde “zaman zaman işleri hızlandırmak için şirketin banka işlemlerini kendisinin gerçekleştirdiğini ” kabul ve beyan ettiğini, şirketle ilgili bu hukuka aykırı işlemlerden müvekkili şirketi temsile yetkili …’in 22/09/2011 tarihinde davalı bankadan şirket hesabına ait hesap özetini aldığı tarihte haberinin olduğunu ve şirket hesabının bulunduğu banka hakkında yasal süreci derhal başlattığını, şirketi temsile yetkili kişinin bu hukuka aykırı işlemlerden belirtilen tarihten önce haberdar olmadığını, her ne kadar hesap cüzdanının işletilmesi haberdar olma gerekçesi olarak ileri sürülüyor olsa da, hesap cüzdanın resmi belge niteliği taşımadığını, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi cüzdanı …’in yazdırma ihtimalinin de mevcut olduğunu, Mahkemenin davacının makul sürede işlemlere itiraz etmediği için işlemlere rıza göstermiş olduğu ve işlemlerde hukuka aykırılık olmadığı şeklindeki gerekçesinin hukuka aykırı işlemleri makulleştirme, hukuka uygun gösterme zorlaması olduğunu, zira hukukta makul süre yerine her olayın zamanaşımı, hak düşümü süreleri olduğunu, bunun dışında makul süre kavramının subjektif bir kavram olduğunu, hukuki olmadığını, şirketi temsile yetkili kişinin ilgili davayı süresinde açtığını mahkeme gerekçesinde kabul ettiğini ve davalının zamanaşımı itirazlarını bu nedenle kabul etmediğini, ret kararının kendi içinde de çelişkili olduğunu, davacı şirket aleyhine tüm bu hukuka aykırı işlemleri yetkisiz kişilerin imza ve talepleri ile şirket hesabından defalarca para transferi yapmak suretiyle başlatan davalı bankanın, bu hukuka aykırı işlemlerden ve davacı şirketin zarara uğramasından kusurlu ve sorumlu olduğunu, yine mahkeme gerekçesinde hukukla bağdaşmayacak şekilde “…’in yetkisiz olarak yaptığı banka işlemlerine uzun süre itiraz edilmediğinden davalı banka nezdinde yetkisiz … hakkında güven oluşturulduğu, bu nedenle dava konusu banka işlemlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı” denilmekte olduğunu, yani bunun banka güven duyarsa …’in hesabından …’in hesabına para ödeyebilir anlamına geldiğini, bu gerekçenin tamamen hukuka, banka mevzuatına, bankaların mudinin bankadaki parasını saklama sorumluluğuna aykırı olduğunu, müvekkilinin 2011/2016 yılları arasında itiraz ve şikayette bulunmadığı gerekçesiyle basiretli tacir olarak davranmadığını iddia eden davalı bankanın aslında kendisinin basiretli bir tacir gibi davranmayarak ve yetkisiz kişilere ödeme yaparak müvekkili şirketin zararına sebep olduğunu, ayrıca müvekkilinin şikayetine kadar geçen 5 yıllık sürede bankanın usulsüz ödemelerin farkına varmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, olayda davalı bankanın basiretli bir tacir gibi davranmadığını beyanla İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin16/06/2020 tarih ve 2016/1301 E – 2020/227 K saylı davanın reddi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı şirketin davalı banka nezdinde bulunan mevduat hesabından usulsüz şekilde para transferleri yapıldığı ve zarar oluştuğu iddiası ile tazminat talebine ilişkindir. Davacı şirketin davalı banka nezdinde 23.03.2006 tarihinde açılan mevduat hesabından 22.06.2006-17.01.2011 arihleri arasında yurtdışında bulunan çeşitli şirketlere 11 adette toplam 220.378,25 USD para transferi gerçekleştirilmiş, davacı söz konusu transferlerin davacı şirket yetkilisinin imzası taklit edilerek ve başka kişilere ait imzalar ile gerçekleştirildiğini, söz konusu paranın banka hesabından çıkması nedeniyle bir zarar oluştuğunu ve davalı bankanın yetkili olmayan kişilerin talimatı ile işlem yapmak suretiyle zarardan sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı banka yapılan işlemlerin davacının bilgisi dahilinde olduğunu ve davacının menfaatine yapılan ithalat işlemlerine yönelik olarak yapıldıklarını beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bankalar kendilerine tanınmış imtiyaz sureti ile verilen bir işi yapan ticari müesseseler olarak ödeme yaparken gereken dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar ve bu konuda hafif kusurlu davranışlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca davalı banka adam çalıştıran sıfatı ile de sorumlu olup, bu sorumluluk bir kusur sorumluluğu olmayıp olağan sebep sorumluluğudur. Dosyaya taraflar arasında düzenlenmiş bankacılık sözleşmesi sunulmamıştır. Buna göre davanın hukuki temelinin haksız fiil ve adam çalıştıranın sorumluluğu müesseselerine göre değerlendirilmesi gerekir. Her iki hukuki sebep yönünden yapılacak değerlendirmede öncelikle davacının zararının ve bu zarar ile davalı bankanın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunduğunun ispat edilmesi gerekir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davacı şirketin iştigal konusunda ithalat işlemleri de bulunmakta olup, işlemler için talimat verdiği anlaşılan …’in, transfer işlemlerinden önce şahsi hesabından ve yine şirket yetkilisi ile ortak hesabından davacı hesabına para aktarmak suretiyle işlemlerin bir kısmını yaptığı, Mahkemece alınan bilirkişi kök ve ek raporunda hesaptan yapılan 9 adet para transfer işleminin davacı lehine yapılan ithalat işlemlerine ilişkin olduğu, gümrük işlemlerinin davacı tarafından verilen vekaletnameler ile gümrük müşavirliği şirketlerince tamamlandığı, 2 adet işlemin de yine ithalat işlemleri ile ilgili olduğunun tespit edilmiş olması karşısında davacının, dava konusu para transfer işlemleri nedeniyle zarara uğradığını ispat edemediği, yine Mahkemece yapılan işlemler için talimat veren …’in davacı şirketin ortağı olduğu, yapılan işlemlerden sonra davacı banka hesap cüzdanının çizdirildiği, yapılan işlemlerin uzun süreli olması da nazara alındığında davacı şirketin işlemlerden haberdar olmayacağının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve … tarafından yapılan işlemlere onay verilmiş olduğu, dolayısıyla davalı bankanın herhangi bir kusurlu eylemi olmadığına dair gerekçesi de usul ve yasaya uygun olup davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 4.312,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.231,3‬0 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 24/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.