Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1608 E. 2022/1748 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1608
KARAR NO: 2022/1748
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2017
DOSYA NUMARASI: 2014/340 Esas – 2017/1512 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili şirket ile davalılardan … arasında 22.06.2001 tarihli 15 yıl süreli bayilik sözleşmesi akdedildiğini, buna paralel olarak tapu maliki …, …, … ve … tarafından müvekkili şirket lehine 03.07.2001 tarihinde, 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, müvekkili şirketin bayilik ve intifa ilişkisinin kendisine yüklediği bütün borçları yerine getirdiğini ve ilişkinin 15 yıl süre devam edeceği varsayımına dayalı olarak, duran varlık – inşaat adı altında istasyon için 257.220,48 TL inşaat harcaması yaptığını ancak rekabet kurulu kararları ile sözleşmenin tasfiyesinin zorunluluk arz ettiğini, bu nedenle sözleşme ve intifa ilişkisinin 18.09.2010 tarihinde son bulması konusunda mutabık kalındığını, ilişkinin sona ermesi ile birlikte bazı talepler hususunda dava açma zorunluluğu doğduğunu, sözleşmenin öngörülenden önce sona ermesi nedeniyle duran varlık inşaat bedeline ilişkin harcama tarihinden dava tarihine kadar işlemiş faiz dahil bakiye 221.274,14 TL bedelin müvekkiline iadesinin gerektiğini, yapılan inşaat bakımından karşı tarafın haksız kazancı doğduğunu, Kadıköy … Noterliğinin 7.09.2010 tarih ve … yev. nolu ihtarnamesi ile talep edildiğini ancak ödeme yapılmadığını beyanla 221.274,14 TL bakiye duran varlık inşaat bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … Ltd, Şti …, …, … vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili şirket dışında kalan diğer müvekkilleri yönünden yöneltilen davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, zira davacı şirket ile bayilik ve ariyet sözleşmelerini müvekkili şirketin yapmış olduğunu, yine şahıs olan müvekkilleri için yetki yönünden de itirazları olduğunu, davaya konu edilen harcamaların, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 22.06.2001 tarihli ariyet sözleşmesi uyarınca verilen malzemeler için yapıldığı iddia edilen giderlere ilişkin olduğunu, davacı şirket tarafından İstanbul 13 ATM’nin 2011/43 Esas sayılı dosyasında da görülmekte olan davada ariyet verilen malzemelerin istirdatının istendiğini, işbu davada da aynı malzemelerin bedelinin dava konusu edildiğini, bu nedenle dosyanın İstanbul 13. ATM’nin 2011/43 Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesini talep ettiklerini, yine zaman aşımı yönünden de itirazları olduğunu, taraflar arasında yapılan bayilik ve ariyet sözleşmelerinin rekabet kurulu kararı uyarınca münfesih hale geldiğini, müvekkili şirketin iradesi dışında kusuru olmadan idari kararla fesih edilen sözleşmeler nedeniyle davacı şirketin müvekkili şirketten inşaat harcaması adı altında tazminat istemesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin yeni Mahalle … Noterliği’nin 26.07.2010 gün ve … yev. sayılı ihtarı ile davacıdan ariyet olarak verilen malzemelerin teslim alınmasını istediğini, istasyon kuruluşu sırasında teslim edilen malzemelerden sökülebilir ve kullanabilir olanların tamamının sökülerek tutanakla teslim alındığını, sökülemeyen ve ekonomik ömrü tamamlandığı için kullanılamaz hale gelen bir kısım malzemelerin ise herhangi bir değer atfedilmediğinden götürülmediğini, bu malzemelerin müvekkili şirketçe de kullanılmadığını, hurda olarak muhafaza edildiğini, İstanbul 13. ATM’ye müvekkili tarafından verilen dilekçe ile bu malzemelerin kendileri tarafından alınmasına itirazlarının bulunmadığı belirtilmesine rağmen, davacı şirketin işe yaramaz haldeki malzemeleri atmamasına rağmen kötü niyetle bedel davası açtığını, iddia edilen inşaat harcamasının gerçek harcama miktarının çok üzerinde olduğunu, sözleşmenin 9 yıl ayakta kaldığını ve kullanılamaz halde olduğunu, bir bedel talep edilebilecek ise yıpranma payı ve amortisman düşüldükten sonra istenebileceğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 26/12/2017 tarih ve 2014/340 Esas – 2017/1512 Karar sayılı kararı ile; “….Taraflar arasındaki bayilik akdi ilişkisi 15 yılık bir süre için akdedilmiş ve bayiliğin icra edileceği taşınmaz üzerinde de davacı lehine (taşınmazın malikleri tarafından) 15 yıllık intifa hakkı tesis edilmiştir. Davacı da bu bayilik akdi ilişkisin icra edileceği taşınmaz üzerinde akaryakıt istasyonunun kurulması için birtakım harcamalar (duran varlık-inşaat harcamaları) yapmıştır. Fakat bu bayilik akdi ilişkisi yaklaşık 9 yıllık bir süre boyunca sorunsuz olarak devam ettikten sonra, Rekabet Kurulu’nun uzun süreli bayilik sözleşmelerinin ve bunlarla bağlantılı olarak tesis edilen uzun süreli intifa haklannın sürelerinin kısaltılmasını zorunlu kılan kararları nedeniyle, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ve intifa hakkı 18.09.2010 tarihi itibariyle hukuken geçersiz hale gelmiş ve bu sebeple de tarafların karşılıklı anlaşmasıyla hem bayilik sözleşmesi hem de intifa hakkı sona erdirilmiştir (münfesih kılınmıştır). Davacı ile davalı bayi arasında akdedilmiş olan bayilik sözleşmesinin 11 nolu maddesi hükmüne göre; bayilik sözleşmesinin taraflarından herhangi birinin kusuru (borca aykırı davranışı vb) haricinde bir nedenden (yetkili makam karan vb.) dolayı sürdürülmesi mümkün olmazsa (alıkonursa), bayilik sözleşmesinin tarafları (ŞİRKET ve BAYİ) birbirlerine karşı hiçbir mesuliyet altında kalmayacaktır. Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan iade yükümlülüğü de bu hükümde sözü edilen bir mesuliyet kavramı içine girer. Dava konusu olayda da, uzun bir süre boyunca sorunsuz olarak sürdürülmüş olan bayilik akdi ilişkisi, her iki taraftın da kusuru haricinde kalan bir yetkili makam kararı (Rekabet Kurulu Kararı) nedeniyle geçersiz hale gelmiş ve dolayısıyla da taraflarca sona erdirilmek zorunda kalmış olduğundan, davalı şirketin davacıya, (davacının iddia ettiği gibi) sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan bir mesuliyeti de bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının bu davadaki talebinin hukuken verinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Toplanan deliller, mahkememiz benimsenin son bilirkişi heyetinin sunduğu tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında, tarafların akaryakıt bayiilik sözleşmesini rekabet kurulunun kararı çerçevesinde zorunlu olarak sona erdirdikleri, bayiilik ilişkisinin devam etmeyen 6 yılına tekabül eden harcama tutarının iadesini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca hukuken gerekli olduğu ve boşa giden harcama kısmının iadesi talep edilmiş ise de davacının bayiilik sözleşmesi ilişkisinin icra edileceği taşınmaz üzerinde akaryakıt istasyonu kurulması için bir takım harcamalar yaptığı, fakat bu bayiilik sözleşmesinin 9 yıllık süre boyunca soluksuz devam ettiği, sözleşme ve intifa hakkının 08/09/2010 tarihi itibariyle hukuken geçersiz hale geldiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 11.maddesi hükmüne göre bayiilik sözleşmesinin taraflardan herhangi birinin kusuru olmaksızın başka bir nedenden dolayı sürdürülmesi mümkün olmazsa tarafı birbirlerine karşı herhangi bir sorumluluk altında kalmayacaklarının taahhüt edildiği, bu sorumluluk kavramının kapsamına sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan iade yükümlülüğünün de girdiği, davacının bu çerçevede sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak isteminin yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarih, 2014/340 Esas, 2017/1512 Karar sayılı, davanın reddine dair karara karşı hukuka aykırı olduğundan bahisle istinaf isteminde bulunduklarını, davanın reddine dair kararın hukuki dayanağının bulunmadığını, usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davacı müvekkili şirketin taraflar arasındaki sözleşmelerin başlangıçta kararlaştırıldığı üzere 15 yıl süreceği inancıyla akaryakıt istasyonu için duran varlık-inşaat adı altında tank otomasyon, altyapı tesisatı gibi geri alınması mümkün olmayan yatırımlar yaptığını, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin Rekabet Kurulu’nun kararı doğrultusunda belirlenen tarihten önce sonlandırılması durumunda kalındığını, yerel Mahkemenin taraflar arasında imzalanmış olan Bayilik Sözleşmesinin 11. maddesi hükmüne göre, davalıların sebepsiz zenginleşmeden doğan iade sorumluluklarının bulunmadığını, bu çerçevede sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak isteminin yerinde olmadığını kabul ederek davanın reddi yönünde bir hüküm kurduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş içtihadına göre davalı tarafın dava konusu akaryakıt istasyonu üzerinde yapılan ve sökülemeyecek nitelikte olan kalıcı yatırımların dava konusu taşınmaza değer katıyor olması ve davalı tarafın dava konusu taşınmaz üzerinde ticari hayatına devam ediyor olması nedeniyle sözleşmenin ifa edilemeyen kısmına denk gelen yatırım bedelini müvekkili şirkete sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ödemek durumunda olduğunu, taraflar arasında imzalanmış olan Bayilik Sözleşmesi’nin 11. maddesi hükmünün sebepsiz zenginleşmeden doğan talepleri de kapsamasının söz konusu olamayacağını, anılan maddede mücbir halin düzenlendiğini, sözleşmenin bu maddesi kapsamında taraflardan kaynaklanmayan bir hal nedeniyle sözleşmenin ifa edilememesi durumunda tarafların sözleşmedeki yükümlülükleri dolayısıyla birbirlerinden talepte bulunmayacaklarının kararlaştırıldığını, buna örnek olarak sözleşmenin süresinden önce sonlanmış olması nedeniyle mahrum kalınanın karın gösterilebileceğini ancak tarafların sözleşmenin 15 yıl süreceği inancıyla birbirlerine ödedikleri her türlü yatırım bedelinin sözleşmenin elde olmayan nedenlerle sona ermesi durumunda sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince iadesinin talep edilebileceğini, uzun süreli bir ticari ilişki nedeniyle yatırım yapan tarafın sözleşme imzalandıktan sonra sözleşmenin ifasının imkansızlaşması halinde doğal olarak verdiğini iade talep hakkının bulunduğunu, aksinin kabulünün mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinin sözleşmenin ifasından beklenen munzam zararlar için uygulanabilmesinin söz konusu olabileceğini, peşin olarak ödenen yatırım bedelinin veya yapılan kalıcı yatırım bedellerinin, sözleşmenin, taraflarının kusuru olmaksızın sonlanması durumunda dahi sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince talep ve dava edilmesinin mümkün olabileceğini beyanla İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarih, 2014/340 Esas, 2017/1512 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesi ve ariyet sözleşmesi kapsamında bayiye sözleşme süresinin tamamı için verildiği iddia edilen sabit yatırım ve inşaat maliyetlerinin, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi nedeniyle kalan süreye tekabül eden kısmının iadesi talebine ilişkindir. Davacı ile davalı … Ticaret Limited Şirketi arasında, 22.06.2001 tarihli ve 15 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalanmış ve davalı şirketin bayilik faaliyetinde bulunacağı Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacı lehine 15 yıl süreli intifa hakkı tanınmış, aynı taraflar arasında 22.06.2001 tarihli ariyet sözleşmesi imzalanmış, Rekabet Kurumu’nun 12.03.2009 tarihli 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği gereğince sözleşme 18.09.2010 tarihinde sona ermiş, intifa hakkı terkin edilmiş ve davacı tarafından davalı şirkete gönderilen 07.09.2010 tarihli Noter ihtarnamesi ile kurumsal kimlik giydirme, ariyet malzemeleri, otomasyon sistemleri ve sair ekipmanın ihtar tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde iade edilmesi ihtar edilmiş, bundan sonra taraflarca düzenlenen ariyet ekipman listelerinde yer alan malzemelerin teslimine dair tutanaklar düzenlenmiş, davacı tarafından İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/288 Esas sayılı dosyası ile ariyetlerin iadesi için dava açılmış, davalı şirket tarafından davacıya gönderilen 18.07.2011 tarihli Noter ihtarnamesi ile; “ariyet olarak verilen bir kısım malzemelerin istasyondan alındığı, bir kısım malzemelerin ise işe yaramayacağı ve ekonomik değerinin kalmadığı gerekçesi ile teslim alınmayarak istasyonda bırakıldığı ve bu malzemelerin hali hazırda depolarında bulunduğu bildirilerek, söz konusu malzemelerin ihtarın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde teslim alınması veya teslim edilecekleri adresin bildirilmesi” ihtar edilmiş, İstanbul 20. ATM’nin 2011/288 Esas sayılı dosyasında; davalı tarafından ariyet olarak alınan ekipmanların teslim edildiği ve davanın konusuz kaldığından bahisle 07.12.2011 tarihli karar ile esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, bundan sonra somut dava ile davacı tarafından; “akaryakıt satış istasyonu kanopisi =114.073,81 TL, akaryakıt satış kanopisi = 95.915.42 TL, akaryakıt tankı = 18.624,07 TL, gözlem çukuru = 331,07 TL, altyapı işleri = 21.815.27 TL, altyapı tesisat yenileme = 3.546,40 TL, ilave tesisat işleri = 1.638,07 TL ve akaryakıt alt yapı tesisatı = 1.276,37 TL olmak üzere 257.220,48 TL bedel yönünden sözleşmenin süresinden önce sona ermesi nedeniyle kalan süreye tekabül eden kısmının faizi ile birlikte iadesi talep edilmiş, Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.Davacı ile davalı şirket arasında imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesinin 11. maddesinin; ” ŞİRKET veya BAYİ, sun’u taksirleri haricinde herhangi bir nedenden dolayı hükümet liman Belediye veya diğer yetkili bir makamca verilecek emre uymaları yüzünden işbu mukavele hükümleri yerine getirmekte gecikir, engele maruz kalır veya alıkonulursa, bu durumda ŞİRKET veya BAYİ hiçbir mesuliyet altında kalmayacaklardır. Bu meyanda savaş, yolların her ne sebeple olursa olsun kapanması, kara veya deniz trafiğinin kesilmesi veya aksaması grev-lokavt durumu, işin yavaşlatılması kargaşa hali gibi tevzii kaynaklarının kısmen veya tamamen kesilmesi hallerinde taraflara bir mesuliyet yüklenemeyeceğini her iki taraf peşin olarak kabul ederler.” şeklinde düzenlendiği, davacı tarafın talebinin sözleşmenin sona ermesi nedeniyle, sözleşme gereği üstlendiği edimin ifası kapsamında yaptığı sabit yatırım bedellerinin, TBK’nın 77 vd maddeleri uyarınca sebepsiz zenginleşme hukuki temelinde iadesine ilişkin olduğu, sona eren sözleşme nedeniyle ileri sürülen talebin sözleşmenin uygulanması ile ilgili yükümlülüklerden olmaması sebebiyle anılan madde kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşıldığından Mahkemece verilen red gerekçesi yerinde görülmemiştir.Davacının sözleşme gereği yaptığını iddia ettiği sabit yatırımların davalı şirketin istasyonunun bulunduğu taşınmazın değerinde bir artış/fayda sağlaması, davalının kalıcı nitelikteki bu yatırımları kullanarak ticari faaliyetinin devam ettiğinin sabit olması halinde sözleşmenin işlemeyen süresine ilişkin kısmının iadesini talep etmesi mümkündür. İstasyonun faaliyete geçmesi için zaruri olmayan giderlerin geri istenmesi mümkün değildir. Ne var ki, istasyonun işletilmesi için zorunlu olup halen davalıya fayda sağlayan sabit yatırım bedelleri davacı tarafından talep edilebilir. Yine söz konusu yatırımların taşınmazın değerinde artış yaratması halinde, taşınmaz maliklerinden de sebepsiz zenginleşme hükümlerince talepte bulunulması mümkündür. Mahkemece talimat ile alınan bilirkişi kurul raporunda; davacının talep ettiği kanopi bedeline ilişkin olarak, akaryakıt istasyonunda davacı tarafından yapılan kanopinin bulunmadığı, kanopi alt yapı imalatlarına ilişkin bir bilginin dosyada yer almadığı, saha betonlarının 9 yılı aşkın kullanım nedeniyle yıpranma sonucu yeniden yapıldığı, tank yerleri çukurları ve bağlantı mekanik boruları, fitings malzemelerinin de amortisman sürelerini doldurmaları nedeniyle yenilendiklerinin tespit edildiği, davalı şirket tarafından sunulan fotoğraflar ve davacıya gönderilen Noter ihtarnamesi bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirildiğinde, davalı şirket tarafından kanopinin ve tankın söküldüğü, davalı tarafından teslim alınmadığı, kanopi alt yapı imalatlarının yenilendiği, davacı tarafın talep ettiği alt yapı işleri, tesisat yenileme faturalarının açık olmadığı, yapılan işlemlerin net olarak anlaşılamadığı, kaldı ki bilirkişi tarafından bu imalatların da amortisman süresini doldurduklarından yenilendiklerinin tespit edildiği, dolayısıyla davacı tarafından yapılmış sabit yatırımların taşınmazın değerinde bir artış/fayda sağlamadığı, davalının kalıcı nitelikteki bu yatırımları kullanarak ticari faaliyetine devam etmediği, bu nedenle davacının talebinin haksız olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden ve açıklanan gerekçe karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ İLE; HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca gerekçesi düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarih ve 2014/340 Esas – 2017/1512 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davacının davasının REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gerekli 80,70 TL karar harcının peşin alınan 3.285,95 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 3.205,25 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalılar … Tic. Ltd. Şti., …, …, … vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 33.978,37 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp adı geçen davalılara verilmesine, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 6-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 7-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 36,10 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş- dönüş masrafı olmak üzere; toplam 157,4‬ TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 24/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.