Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1596 E. 2020/1267 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1596 Esas
KARAR NO: 2020/1267 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/339 Esas 2020/303 Karar
TARİH: 21/08/2020
DAVA: Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali)
KARAR TARİHİ: 12/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili lehine keşide edilen 36.770 TL meblağlı, … Bankası İmes Şubesine ait 05/11/2020 vade tarihli … nolu çekin müvekkili firmaya gönderilmek üzere … Kargo vasıtası ile gönderilmiş ise de müvekkil firmaya uluşmamış olduğunu belirterek çekin zayi olduğunu, zayi olan çekin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/08/2020 tarih ve 2020/339 Esas – 2020/303 Karar sayılı kararında; “Dava Türk Ticaret Yasasının 818/s madde hükmü delaletiyle aynı kanunun 757, 762, 763, 780 ve 764. Madde hükümleri gereğince zayi nedeniyle kıymetli evrak iptali istemine ilişkindir. Zayi nedeniyle açılan iptal davasında, öncelikle zayi edildiği bildirilen evrakın kıymetli evrak niteliğini taşıması, kıymetli evrakın davacının kendi iradesi dışında elinden çıkması ve zayi edilen kıymetli evrakın kimin elinde olduğunun bilinmemesi ve zayi edildiği bildirilen kıymetli evrakta hak hamili olması gerekmektedir. Davacı vekilinin dava dilekçesi ile zayi olduğunu bildirdiği çekte her ne kadar müvekkili davacının çek lehtarı olduğunu bildirmiş olmasına rağmen sunulu çek fotokopisinde davacının çekte keşideci sıfatıyla yer aldığı anlaşılmakla, keşidecinin zayi nedeniyle iptal davası açma hakkının olmadığı değerlendirilerek, davanın reddine karar verilmiş…”gerekçesi ile, Davacının davasının aktif husumet yokluğu sebebi ile REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararında davanın reddine karar verildiğini, Ancak, somut olay kapsamında keşideci sıfatındaki davacının açıkça hukuki yararı olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) Maddesinde “Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir. Kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişi, senedin iptaline karar verilmesini isteyebilir.” şeklinde belirtildiğini, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, çekin iptalini isteme yetkisinin lehdar ve hamile ait olduğu ve keşidecinin iptal davası açma hakkının bulunmadığı genel görüş olarak benimsendiği, ancak ödemeden men talimatı verme yetkisi elinden alınan ve çek üzerinde hak sahibi olduğunda kuşku bulunmayan keşideciye iptal davası açma hakkının tanınması ve Yargıtay kararlarının yerel mahkemelerce daha ayrıntılı ve amaca yönelik incelenmesi daha adil sonuçların ortaya çıkmasını sağlayacağını, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında gözettiği husus “hukuki yarar yokluğu nedeniyle keşidecinin dava açamayacağı” hususu olduğunu, burada olması gereken, davacının, çekin keşidecisi olması nedeniyle hemen davanın reddedilmesi değil, dava açan tarafın hukuki yararının varlığının-yokluğunun incelenmesi gerekliliği olduğunu, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 21.08.2020 tarihli kararında, somut olay kapsamında keşidecinin hukuki yararı olup olmadığını incelemeksizin, davacının davasını “keşideci” olması sebebiyle reddettiği, ancak bu denli doğrudan bir bakış açısı ile adil sonuçlara ulaşılmasının mümkün olmayacağını, TTK’da herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte, iptal davası açılabilmesi için çekte yer alan hakkın devam etmesi gereklidir, ki TTK’da da çek iptali davasını hak sahibi olan kimsenin açabileceği belirtildiği, Çekte mündemiç hakkın herhangi bir nedenle sona ermesi, hiç doğmamış olması veya doğmasının mümkün olmaması durumlarında açılan iptal davası mahkemece reddedileceği, çünkü sayılan bu hallerde çekin iptalinin istenmesinde hukuki yarar bulunmadığı, ancak somut olayda, 19.08.2020 tarihli dava dilekçesinde EK-2 olarak sunmuş oldukları belgeden de anlaşılacağı üzere çekte davacının “kaşe ve imzası” bulunduğundan keşidecinin çek üzerinde hakkı olduğunu, hal böyle olunca açılan davada davacının hukuki yararının olmadığını söylemek mümkün olmadığı, davacının açıkça hukuki yararının bulunduğu olayda davacının davasının reddedilmesinin kabul edilemeyeceğini, Başka bir deyişle, yasal düzenlemeye göre, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurma yükümlülüğünün, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişide olması nedeniyle, hesap sahibinin de iptal davası açılmasında hukuki yarar bulunmakta olduğu, çekin düzenlenmesinden kaynaklanan hukuki ve idari sorumluluğu üstlenen hesap sahibinin çek üzerinde hak sahibi de olduğunda kuşku bulunmadığından, iptal davası açabileceğinin kabulü gerekmekte olduğu, zayi nedeniyle iptal talebinde bulunan kimsenin dava açma hakkına sahip olup olmadığı mahkemece re’sen araştırılması gerektiği, ancak yerel mahkeme burada ayrıca bir araştırma yapmaksızın doğrudan davacının keşideci olduğu tespitiyle davayı reddettiğini, bu durumda hukuki yarar araştırması yapılmamış ve davacının bu çeklerin kaybolması nedeniyle yaşayabileceği zorluklar değerlendirilmeden karar verildiğini, Keşideci çek düzenleyerek kendisine ait banka hesabından hamil veya lehdara ödeme yapılması yetkisi veren kişi olduğunu, çek hesabı sahibinin, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemeyeceğine ilişkin 5941 Sayılı Çek Kanununun Madde 5/3 de dikkate alındığında, keşidecinin temelde çekin asıl borçlusu ve çek üzerinde hak sahibi olduğunda kuşku bulunmadığı, özellikle hamiline düzenlenen çekleri ele geçiren kimse ibraz halinde herhangi bir zorlukla karşılaşmadan bedeli tahsil etme imkanına sahip olduğunu, böyle bir durumda esasen borç ilişkisi içerisinde bulunmadığı halde üçüncü kişiye ödeme yapmak durumunda kalan ve çekten doğan alacağını tahsil edemeyen hamilin genel hükümlere göre açacağı davalara katlanacak olan keşideci olacağını, bu anlamda TTK Madde 651/2 uyarınca keşideciye ilişkin istisnai bir düzenlemeye de yer verilmemesi nedeniyle keşidecinin iptal davası açma hakkına sahip olduğunu kabul etmek gerekmekte olduğunu, Ayrıca 6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanununun 711/3 maddesinin 18.02.2009 tarihinde kabul edilen 5838 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmasından önce keşidecinin iradesi dışında elinden çıkan çekler bakımından muhatap bankaya ödemeden men talimatı verme yetkisi bulunduğundan, iptal davası açmasına gerek bulunmadığını, ancak, keşideci yasal düzenlemenin yürürlükten kaldırılmasıyla kendisine tanınan bu hukuki korumadan yoksun kalmış, diğer bir deyişle meydana gelecek haksız hukuki sonuçlarla baş başa bırakıldığı, bu nedenle, keşideci sıfatındaki davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin kabul edilemez olduğunu, İradesi dışında elden çıkan çekin ibraz süresi içerisinde muhataba ibrazı her zaman mümkün olduğu, esasen keşidecinin hukuken daha fazla korunması gereken dönem ise, çekin irade dışında elden çıkmasından hemen sonra olması gerektiğini, bu görüş kapsamında taraflarınca çeklerin kaybolduğunun öğrenilmesinin hemen ardında dava ikame edildiği ve çeklerin iptali talep edildiği, bununla birlikte ödeme yasağı konması talep edildiği, ancak, davanın reddedilmesiyle davacı mağdur konuma düştüğünü, İçtihatlara bakıldığında Yargıtay’ın “senet üzerinde hak sahibi olan kişi” ifadesine, çekin alacaklısı olmak gerektiği yönünde bir anlam yüklediği anlaşılmakla, TTK Madde 651’e bakıldığında “çekin alacaklısı” olmaktan bahsedilmediği ve “hak sahibi” olmanın gerektiği görüleceği, ancak çekin niteliği ve adaletin tesisi açısından, özellikle 5838 sayılı Kanun değişikliğinden sonra TTK 651/2 maddesinin keşideciyi de kapsayacak şekilde geniş yorumlanması gerekmekte olduğunu, Bu anlamda, şeklen de olsa çek zayi olmasaydı onu muhatap bankaya ibraz edecek konumdaki kişinin iptali isteme hakkının bulunduğu kabul edilmesi gerektiği, doğal olarak çek keşidecinin elinden irade dışında çıkmışsa, iptal davasını da teknik olarak keşideci açması gerektiği, Yukarıda açıklananlar kapsamında, çekin keşideci tarafından imzalanması ve keşidecinin elinden çıkmış olması halinde, keşideci tarafından da iptal davacı açılabileceği, çünkü bu halde keşidecinin hem bir anlamda çekin hamili olduğu hem de çeke varlık kazandıran iradenin çekin hamili olduğu hem de çeke varlık kazandıran iradenin çekte yer aldığı konusunda doktrinde de görüşler hakim olduğundan ve bu nedenle, davacı keşidecinin özellikle çek üzerinde imzası ve kaşesi bulunduğundan hukuki yararının olması nedeniyle davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, somut olay kapsamında keşidecinin hukuki yararı olduğu hususu göz önünde bulundurularak davanın kabulüne, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK.nun 818/s, 757- 765. madde hükümlerine göre zayi nedeniyle çek iptali isteğine ilişkindir. Mahkemece, davacının davasının aktif husumet yokluğu sebebi ile reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava dilekçesinde keşidecinin … LTD.ŞTİ ve davacının lehtar olduğu yazılı ise de dosya içerisinde bulunan çek fotokopisi incelendiğinde keşidecinin davacı şirket olduğu anlaşılmaktadır. TTK.757-764.maddelerinde yer alan yasal düzenlemelere göre çek keşidecisinin zayi nedeniyle iptal davası açma hakkı bulunmamaktadır. Zayi nedeniyle kıymetli evrakın iptalini isteme hakkı TTK.651/2.maddesi uyarınca senet üzerinde hak sahibi bulunan hamile aittir. Kıymetli evrakta hakkın senede bağlı olması nedeniyle, senedin zayi olması halinde hak sahibi hamile iptal kararı alarak, hakkını senetsiz olarak ileri sürme, ya da yeni bir kıymetli evrak tanzimini isteme olanağı tanınmak istenmiştir.(TTK.652.m) Keşidecinin, muhatap bankayı ödemeden men yetkisi bulunmamaktadır. Çek ibraz edildiği takdirde, hak talep eden hamile karşı İİK.72.maddesi uyarınca menfi tespit veya istirdat davası açma imkanı mevcut bulunmaktadır. HMK.114/h maddesi uyarınca davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır.Yine TTK.651/2. maddesi uyarınca iptal davasını açmakta hukuki menfaati olan kişi senede bağlı alacak hakkı olan hamildir. Keşidecinin iptal kararı almakta hiç bir hukuki yararı bulunmamaktadır. Davacı keşidecinin, hamil adına bu davayı açma yetkisi, yani davayı takip yetkisi de yoktur. (Yargıtay 11 HD.’nin 2016/2755 Esas – 2017/4927 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 11 HD.’nin 2016/429 Esas – 2017/3300 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Bu nedenlerle, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi, kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 mad. uyarınca esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde davacıya iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince davacıya tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/11/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-ç maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.