Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1595 E. 2022/2018 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1595 Esas
KARAR NO: 2022/2018 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/176 Esas – 2019/1425 Karar
TARİHİ: 11/12/2019
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile dava dışı … arasında Genel Kredi Sözleşmesinin düzenlendiği, işbu sözleşmeyi davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı ancak sözleşmeden kaynaklı borcun ödenmemesi nedeniyle borçlulara karşı Beykoz İcra Müdürlüğü vasıtasıyla başlatılan takibe itiraz edildiği belirtilerek itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/12/2019 tarih 2018/176 Esas – 2019/1425 Karar sayılı kararında; “Takibe konu icra dosyasının örneğinin incelenmesinde; davacı tarafça davalı ile dava dışı …’e yönelik … no.lu tek hesaptan kaynaklanan toplamda 6.603,60 TL. alacağa yönelik takip başlatıldığı ve işbu takibe itiraz edildiği, 18/07/2017 tarihinde takibin durdurulmasına dair karar verildiği ve davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen 04/08/2007 tarih ve 50.000,00 YTL. bedelli … numaralı kredi sözleşmesinin örneği dosyamız arasına alınmış, yapılan incelemede; ihtarnamenin 12/04/2017 tarihinde keşide edildiği ve işbu ihtarnamede ödeme süresi olarak 24 saatin belirlendiği, Tebligat Kanunun 21. Maddesi uyarınca davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı, 17/04/2017 tarihinin hafta sonuna denk gelmesi nedeni ile 18/04/2017 tarihinin temerrüt tarihi olarak belirlenmesi gerektiği, sözleşmenin örneğinin incelenmesinde kefilin sözleşmeye kefil olduğu miktarla ilgili olarak eşinin de beyanı ve bilgisine başvurulduğuna dair imzalı yazılı belgenin bulunduğu, … Bankası Genel Müdürlüğü’nce verilen cevabi yazıda … no.lu hesabın ticari nitelikte olduğunun mahkememize bildirildiği, bu haliyle hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere asıl alacağın 6.464,37 TL., işlemiş faizin 48,24TL., faizin % 5 gider vergisinin 2,41 TL. olarak hesaplanmasıyla toplamda 6.515,02 TL. alacağa yönelik yapılan itirazın iptaline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur. “gerekçesi ile, -Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE, -Beykoz İcra Dairesinin … sayılı takip dosyasında; -… nolu tek hesaptan kaynaklanan alacağa yönelik, davalı tarafça ; 6.464,37 TL asıl alacak, 48,24 TL işlemiş faiz, 8,60 TL faizin %5 gider vergisi olmak üzere toplamda 6.515,02 TL alacağa yönelik yapılan itirazın İPTALİNE, -Takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarına yıllık %28,08 oranında temerrüt faiz UYGULANMASINA, -Asıl alacağın (6.464,37 TL) %20’si oranında icra inkar tazminat bedelinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, -Fazlaya dair istemin REDDİNE, karar verilmiş, 02/01/2020 tarihli tashih şerhi ile, “Mahkememizin 11/12/2019 tarih ve 2018/176 Esas, 2019/1425 Karar sayılı kararının hüküm kısmının 3 no.lu; “… nolu tek hesaptan kaynaklanan alacağa yönelik, davalı tarafça ; 6.464,37 TL asıl alacak, 48,24 TL işlemiş faiz, 8,60 TL faizin %5 gider vergisi olmak üzere toplamda 6.515,02 TL alacağa yönelik yapılan itirazın İPTALİNE,” maddesindeki “8,60 TL.” ibaresinin sehven yazıldığı anlaşılmakla; hüküm kısmının 3. No.lu maddesindeki “8,60 TL.” ibaresinin yerine 2,41 TL. yazılması uygun görülmekle; hüküm kısmının 3. Maddesinin “… nolu tek hesaptan kaynaklanan alacağa yönelik, davalı tarafça ; 6.464,37 TL asıl alacak, 48,24 TL işlemiş faiz, 2,41 TL faizin %5 gider vergisi olmak üzere toplamda 6.515,02 TL alacağa yönelik yapılan itirazın İPTALİNE,” şeklinde HMK. 304 ve devam eden maddeleri ile değerlendirilip maddi hatanın bu şekilde DÜZELTİLMESİNE,” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı istinaf dilekçesinde özetle, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.12.2019 tarih ve 2018/176 E. 2019/1425 K. Sayılı kararının usule, yasaya ve hakkaniyete aykırı bulunduğunu, Yerel mahkemenin eksik inceleme yaparak hüküm tesis ettiğini; mahkemede vermiş olduğu dilekçelerinde de görüleceğini, davaya konu sözleşmede yer alan imzaların kendisine ait olup olmadığı konusunda var olan şüphenin giderilmesi yönünde Grafoloj Uzmanından rapor alınarak sözleşmede yer alan imza kendisine ait olup olmadığı konusunda bir inceleme yapmayarak mahkemenin eksik inceleme yaptığını ve bu şekilde hüküm tesis ettiğini, Sözleşmeye konu faiz hesaplamasının sözleşmede sonradan doldurulup doldurulmadığını, yasal faiz oranlarının ortalamasında mı yoksa sonradan el ile doldurulmak suretiyle mi yapıldığını, bu konuda faiz hesaplamasının ne şekilde ve ne oranda talep edilebileceğini,Sözleşmenin maktu bir sözleşme olarak mı hazırlandığı üzerinde müzakere edilebilme durumunun olup olmadığı gibi hususların üzerine her hangi bir inceleme yapılmadığını; bu nedenle söz konusu kararın kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemenin istinafa konu kararı verirken dayanak olarak ele almış olduğu bilirkişi raporları hükme esas alınacak nitelikte olmadığını ve söz konusu kararın kaldırılması gerektiğini, Mahkemeye ibraz edilen 27/05//2019 tarihli bilirkişi raporunun dava konusu maddi uyuşmazlığın giderilmesi için yeterli nitelikte olmadığını yerel mahkemeye önemle belirtmelerine rağmen itirazlarının mesnetsiz olarak reddedildiğini ancak bilimsel verilere dayalı olmayan soyut bilgiye dayalı subjektif nitelikteki yetersiz olduklarını düşündükleri raporun hükme esas alınamayacağının herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğunu, Hâkimin amacının, bilirkişilerin çalışmalarını değerlendirerek, uyuşmazlığın çözümünde kendisine gerekli olan özel veya teknik – bilgiyi edinmek olduğunu, bu amacın gerçekleşebilmesi içinse raporun tam başka bir deyişle eksiksiz olarak düzenlenmiş bulunmasının şart olduğunu, hâkim yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak hüküm veremeyeceğinden eksik bir rapor, aynı konuda ek rapor veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması sonucunu doğuracağını, bu hususun boş yere zaman ve hatta ilave gider yapılmasına neden olur. Sonuç olarak, gerek mahkemelerin gerek Yargıtay ve gerekse tarafların eksiksiz bir rapordan, bilirkişinin tarafsızlık ve nesnellik içinde doğru sonuca varabilmek için her türlü araştırmayı yaptığını açıkça görebileceğini, Bu bağlamda, eksiksiz bir bilirkişi raporunda şu üç temel özelliğin bir arada gerçekleşmesinin zorunlu olduğunu, raporun içeriğini oluşturan bilirkişi incelemesinin doyurucu yani yeterli yapılmasının, raporun anlaşılabilir olmasının, raporun gerekçelendirilmiş olmasının gerektiğini, yasal olarak bir raporda bulunması gereken hususlar ile hükme esas alınacak nitelikteki raporlara ilişkin emsal kararlar uyarınca söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınacak nitelikte olmadığını,Yerel mahkemenin kendi aleyhinde icra inkar tazminatına hükmetmiş olmasının da yasaya aykırı olduğunu, davaya konu icra takibi ile başlatılan yasal işlemlere konu sözleşmede ki imzanın kendisine ait olup olmadığı konusunda arşatırma yapılmadığını ve borçlu olmadığı bir konuda yasal olan itiraz hakkını kullanması sebebiyle alacaklının alacağının sürüncemede kalmadığını; esas borçlu olan dava dışı … tarafından söz konusu takibin kesinleşmiş olup, icra dasyasının esas borçlu tarafından tahsil edilme durumunun söz konusu olduğunu; bu itibar ile aleyhinde yerel mahkemece hükolunan icra inkar tazminatının da kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek, öncelikle istinaf talebinin kabulüne, akabinde duruşma talebinin dosya mevcut durumları değerlendirilerek ele alınmasını ve duruşma gün ve saatinin taraflarına tebliğe çıkartılmasına, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.12.2019 tarih ve 2018/176 E. – 2019/1425 K. Sayılı kararın istinafen incelenerek kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava genel kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesine dayalı olarak davalı aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava konusu takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, davacının dava dışı kredi lehdarı ve davalı aleyhine üç ayrı kredi kalemi nedeniyle toplam 28.283,40-TL tutarında icra takibi başlattığı, davalının yasal süre içerisinde sunduğu itiraz üzerine takibin davalı yönünden durduğu, davacının takibe konu ettiği kredi kalemlerinden yalnızca kredili mevduat hesabı alacağı için 6.552,95-TL asıl alacak, 48,24-TL işlemiş faiz ve 2.41-TL BSMV olmak üzere toplam 6.603,60-TL alacak için eldeki itirazın iptali davasını açtığı, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. Takip dayanağı genel kredi sözleşmesi incelendiğinde, 04/08/2007 tarihli ticari nitelikteki genel kredi sözleşmesinin 50.000,00-TL limitli olduğu, davalının sözleşmeye müteselsil kefil sıfatıyla imza attığı, sözleşmenin kefalete ilişkin 41.1 maddesinde kefalet limitinin sözleşmenin 1. Maddesinde belirtilen kredi limiti ile sınırlı olduğunun yazılı olduğu, kefalet sözleşmesinin 818 Sayılı Borçlar Kanunun 484 maddesi uyarınca geçerli olduğu anlaşılmıştır. Dosyaya mübrez eş rıza belgesi ise genel kredi sözleşmesi ile ilgili olmayıp, 37.500,00-TL bedelli senede ilişkin olduğu belge içeriğinden anlaşılmıştır. Nitekim sözleşme tarihi itibariyle, kefaletin geçerliliği için eş rıza belgesine gerek bulunmamaktadır. Davacının gerek borca itiraz dilekçesinde, gerekse cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde genel kredi sözleşmesinde yer alan imzaya itiraz etmediği, imza itirazını ilk kez istinaf dilekçesi ile ileri sürdüğü tespit edilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nun 357/1 fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların istinaf aşamasında ileri sürülmesine ve istinaf aşamasında yeni delil sunulmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davalının ilk derece mahkemesinde devam eden yargılama sırasında imza incelemesi yapılmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde bulunmamıştır. Mahkemece taraflarca gösterilen deliller toplanmış, genel kredi sözleşmesi aslı, kat ihtarı ve tebliğ şerhi, hesap özetleri dosya arasına alınmış bankacı bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, 04/08/2007 tarihli 50.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesine, aynı limite müteselsil kefil olan davalının, sözleşmenin 24 maddesine göre kredi lehdarına kullandırılan kredili mevduat hesabı kredisinin ödenmemesi nedeniyle müteselsil kefil sıfatıyla sorumluluğunun bulunduğu, kat ihtarının hem kredi lehdarına hem de davalıya usulüne uygun olarak tebliğ ediliği, bilirkişi tarafından temerrüt tarihinin doğru tespit edildiği, dava konusu kredili mevduat hesabı kredisi bakımından TCMB’nin belirlediği azami akdi ve temerrüt faiz oranlarına uygun faizi hesabı yapıldığı, tespit edilen 6.464,37 TL asıl alacak, 48,24 TL işlemiş faiz, 2,41 TL faizin %5 gider vergisi olmak üzere toplamda 6.515,02 TL tutarındaki alacağın kefalet limiti dahilinde bulunduğu, bilirkişi raporunun teknik açıdan yeterli ve denetime açık olduğu, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı yanın istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da mevcut olmadığı anlaşılmış olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 445,04 istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 111,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 333,78 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.