Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1591 E. 2022/1850 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1591
KARAR NO: 2022/1850
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2020
DOSYA NUMARASI: 2020/114 Esas – 2020/329 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin babası …’ın …’ın vefatı ile geriye Kadıköy … Noterliğinin 23/09/2019 tarihli mirasçılık belgesi ile sabit olduğu üzere yasal mirasçı olarak müvekkili ile birlikte erkek kardeşi … ve eşi …’ı bıraktığını, …’ın, merhum …’ın ikinci eşi olup mirası Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/464 Esas-2019/1586 Karar sayılı ilamı ile reddettiğini, ölüm tarihinde davalı şirketin pay dağılımının; 18.000 payın merhum …’ın, 8.000 Payın oğlu …’ın, 18.000’er payın merhumun kuzeni … ve oğulları … ve …’ın olduğunu, mirasçılık belgesi neticesinde davalı şirket pay dağılımının; 9000 pay müvekkiline, 17.000 payın kardeşi …’a ve 18.000’er Pay …, … ve …’ın olduğunu, … ve diğer şirket ortaklarının, müvekkilinin kız çocuğu ve evli olması dolayısı ile miras hakkından mahrum bırakmak kastı içerisinde olduklarını, bu sebeple şirkete ortak olmasını kötüniyetle istemediklerini, 23/12/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısını yine müvekkilinin yasal hakları engellenerek borçlandırmak sureti ile sembolik bir rakamla ortaklıktan usul ve yasaya aykırı reddini planladıklarını, müvekkilinin, babasının beyin kanaması geçirip bilincinin kapandığı tarihten itibaren şirketin mali durumu hakkında ortakların bilgi almasını engellediklerini, murisin ölümünden sonra davalı şirket ortaklarının olağanüstü kurulda müvekkilinin ortaklıktan reddi kararı almalarının açık şekilde usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin babasının vefatından sonra da intikal işlemi yapılınca şirkete girişinin engellendiğini, müvekkiline miras intikali için eşi …’ın mirası reddettiğini sonucuna göre yeni veraset ilamı çıkarılıp genel kurul kararı sonucunda ancak tescil ile şirket kayıtlarını inceleyebileceğinin söylendiğini, ilk kez 23/12/2019 Pazartesi günü yapılacak toplantı için usule aykırı olarak telefon ile sadece yeni mirasçılık belgesinin alındığını ve toplantı tarihi bildirilerek son anda davet edildiğini, öncesinde usule ve yasaya uygun şekilde toplantı daveti yapılmadığını, gündem maddelerinin bildirilmediğini, müvekkilinin sadece mirasın reddine ilişkin beklenen karar sonrası kardeşi … tarafından alınan veraset ilamına istinaden ortaklık devrinin tescili yapılacağının telefon ile bildirildiğini, müvekkili de daha yeni doğum yaptığından eşi …’nu toplantıya göndermek zorunda kaldığını, olağanüstü genel kurul toplantısının tüm pay sahiplerinin katılımı olduğu gerekçesi ile diğer ortaklar tarafından emrivaki surette yapılmak istendiğini, ancak toplantı gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmeden şirket ortaklarından …, … ve …’ın müvekkilinin şahsına karşı hakaret tarzında eylem içerisinde bulunduğunu, vekaleten toplantıya iştirak eden müvekkilinin eşi …’na şiddet eylemleri gösterildiğini ve toplantıya katılımının engellendiğini, bu sebeple müvekkilinin Beyoğlu … Noterliğinin ihtarname gönderdiğini, davalı şirket ortaklarının usul ve yasaya aykırı aldığı Olağanüstü Genel Kurul Kararlarını Bakırköy … Noterliğinin 27/12/2019 Tarihli … Yevmiye No’lu ihtarı ile müvekkiline bildirdiklerini, müvekkilinin ihtar içeriğinde ilk kez merhum babasının ödenmemiş ¨ 337.500,00 sermayesinin olduğunu, ¨50.000,00 gibi bir sembolik değer karşılığında tüm haklar ve borçları ile birlikte TTK.m.597 uyarınca ortaklarca eşit oranda müvekkilinin payını almayı istediklerini, aksi halde dava açacaklarını bildirdiklerini, akabinde müvekkili tarafından keşide edilen ihtarnameye cevaben Bakırköy … Noterliğinin 09/01/2020 tarihli … Yevmiye No’lu bildirimi keşide ettiğini, ilk ihtara ek olarak 09/01/2020 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde müvekkilinin pay devrini yayımladıklarını bildirdiklerini, ancak müvekkilinin ortaklıktan reddine ilişkin kararın yayımlanmadığını, davalı şirket ortaklarının yasanın emredici hükümlerine aykırı şekilde karar aldıklarını, olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararın usulüne uygun davet yapılmadığını, gündemin oybirliği ile oluşturulmadığını, hesapların önceden incelenmesi için yasal zemin hazırlanmadından her halükarda iptali gerektiğini belirterek, 23/12/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Kararı ile müvekkilinin ortaklıktan reddi kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Muris …’ın irasçılarından ret hakkını kullanan mirasçılar olduğunu, bu tarihten önce mirasçılık hakkı ve mirasçılık payı ret hakkı hükümleri doğrultusunda değişkenlik gösterebileceğinden ve bu durum şirket ortaklık hakkını etkileyeceğinden mirasın öğrenme, kesinleşme tarihi olarak İstanbul 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 09/12/2019 tarihli kararının karar tarihinin dikkate alınması gerektiğini, alınan mirasçılık belgesi doğrultusunda; mirasçılara yönelik Olağanüstü Genel Kurul Toplantısının 23/12/2019 tarihinde saat 13.30’da müvekkili şirket merkez adresinde yapıldığını, toplantıya mirasçı ve mirasçı vekilleri dahil olmak üzere tam katılım sağlandığını, Olağanüstü Genel Kurulun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 416. Maddesi uyarınca çağrısız yapıldığını, davacının, müvekkili şirket ortakları tarafından olağanüstü genel kurul tarihine ilişkin olarak günler öncesinden bilgilendirildiğini, davacının, kurula bizzat katılmadığını, usulüne uygun vekaletname ile 23/12/2019 tarihli genel kurula vekaleten eşinin katıldığını, 23/12/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul’a tüm şirket ortaklarının eksiksiz katıldıklarına ilişkin davacının vekili olarak kurula katılan …’nun da imzasının bulunduğu Olağanüstü Genel Kurul Hazirun Cetvelinin sunulduğunu, Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında da karar altına alındığı üzere, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 596/II. fıkrası uyarınca şirket ortakları; …, …, … ve hem mirasçı–hem şirket ortağı olan … tarafından davacı/mirasçı …‘na miras nedeniyle esas sermaye payının geçmesinin onaylanmadığını, bu durumda davacının şirkete ortak olarak girmesinin oybirliğiyle reddedildiğini, 23/12/2019 tarihli Müdürler Kurulu kararı incelendiğinde, Olağanüstü Genel Kurul’un gündem maddelerinin belirlendiğini ve tek gündemin mirasçılık belgesi gereğince TTK’nın 596. maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması olduğunu, nitekim bu gündeme bağlı kalındığını, ayrıca, TTK’nın 416. maddesine göre usule uygun şekilde çağrısız olarak yapılan olağanüstü genel kurulda davacı yanca genel kurul toplantı tutanağının imzalanmasından imtina edilmesi ve tutanağa hiçbir itirazi kayıt düşülmemesi sebebiyle davacı yanın TTK’nın 446. madde hükmü doğrultusunda iptal davası açma hakkı bulunmadığını, veraseten intikal neticesinde şirket sermaye yapısının Olağanüstü Genel Kurul’da karar altına alındığını ve işbu karar doğrultusunda 25/12/2019 tarihinde Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne tescil için başvuru yapıldığını, tescil işleminin 03/01/2020 tarihinde, Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanın ise 09/01/2020 tarihinde yapıldığını belirterek, davanın davacının tüm talepleri ile birlikte reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/06/2020 tarih ve 2020/114 Esas – 2020/329 Karar sayılı kararı ile; “….davacıya şirketin hissesi miras yoluyla intikal etmiş ve davacı bu şekilde davalı şirkete ortak olmuş iken, 23/12/2019 tarihinde yapılan genel kurulda şirket sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamamış olup anılan maddenin 3 ncü fıkrası uyarınca şirket tarafından verilen red kararı devrin gerçekleştiği günden itibaren sonuç doğuracağından davacının red kararı ile birlikte pay sahipliği de geriye dönük olarak iptal edilmiş, davacının pay sahipliği sıfatı kalmamıştır. Bu nedenle davacı, söz konusu iptal davasını açabilecek kişiler arasında olmadığından aktif husumeti bulunmamaktadır. Diğer yandan, davacının dava açabilecek kişilerden sayılması hâlinde bile, az yukarıda belirtildiği gibi, davacının, iptalini talep ettiği kararla ilgili olarak muhalefet şerhinin bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle de davacının söz konusu iptal davasını açma hakkı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usul ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini, müvekkilinin miras yolu ile murisi …’ın 07/09/2019 tarihinde vefatı nedeniyle davalı şirkete ortak olduğunu, müvekkilinin öz kardeşi …’ın da şirketin ortağı olup diğer şirket ortaklarının da amca ve çocukları olduğunu, 23/12/2019 tarihinde yapılan Genel Kurulda müvekkilinin ortaklığının, yasal süresi geçtikten sonra reddedildiğini, Mahkemenin TTK 596 madde ve fıkralarına yanlış anlam verdiğini, TTK m.575vd.’nin mirasın geçişini düzenlediğini, mirasın miras bırakanın ölümü ile açılacağını, dolayısı ile kül halinde TMK m. 496 uyarınca altsoy olan müvekkiline terekenin ölüm anında geçmiş olduğunun da sabit olduğunu, TTK 596. madde başlığının, miras, eşler arasındaki mal rejimi ve icra şeklinde olduğunu, davacının murisi …’ın 07/09/2019 tarihinde vefat ettiğini, davalı şirketin Genel Kurul’unda vefat eden murisin diğer yasal mirasçısı olan öz oğlunun da bulunduğunu, diğer ortakların da murisin yakın akrabaları olup soy isimden akrabalık ilişkilerinin de net olarak anlaşıldığını, dolayısı ile merhum …’ın cenazesine de tüm ortakların iştirak ettiğini, bu hali ile ölenin hangi tarihte öldüğünün bilinmediğinin ileri sürülemeyeceğini, aksinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, iptale konu genel kurul kararının 23/12/2019 tarihli olup vefattan 3 ay 16 gün sonra alındığını, bu hali ile esas sermaye payı miras yolu ile geçtiğinden 596/4 fıkrası uyarınca 3 aylık süre içinde esas sermaye payının geçişi açıkça ve yazılı şekilde reddedilmediğinden esas sermaye müvekkiline geçmiş olup şirketçe onaylanmış demek olduğunu, esas sermaye payı müvekkiline geçmekle, müvekkilinin yasal şirket ortağı ve aktif olarak husumete ehil olduğunu, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Yine davaya konu genel kurul toplantısının usule uygun gerçekleştirilmediğini, davalı şirketin ortaklarının, müvekkilinin kız çocuğu olması dolayısı ile şirkete dahil etmek istemediklerini, müvekkilinin merhum babasının şirkete kredi sağlamak için adına olan taşınmazları bankalara teminat olarak gösterip şirkete kredi sağladığını, ancak uzun süre bilinci kapalı yatalak kalan müvekkilinin babasının sağladığı ipotek borçları ödenmediği gibi sembolik bir rakamla müvekkilini şirket ortaklığından çıkarmaya çalışmalarının açık şekilde hakkın kötüye kullanılması olarak dikkate alınması gerektiğini, Mahkemenin gerekçesinde müvekkilinin aktif husumeti olamayacağı yönünde izahtan sonra genel kurulda muhalefet şerhi işlenmediği yönündeki gerekçenin de çelişki olduğunu, zira müvekkilinin aktif husumeti mahkemeye göre yoksa neden böyle bir izahata girdiğinin anlaşılır olmadığını, toplantı öncesi müvekkiline hesapları inceleme imkanı tanınmadığını, gündemin bildirilmediğini ve genel kurulun usulüne uygun tamamlanamadığını, diğer taraftan 3 aylık sürenin geçtiği de nazara alınarak hakkın kötüye kullanılması sureti ile müvekkiline gündem bildirilme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, bu hali ile de genel kurul kararının iptali kararı verilmesi gerekirken kanunu yanlış yorumla müvekkilinin aktif husumetinin olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, Müvekkilinin murisi …’ın 07/09/2019 tarihinde vefat etmesine, mirasın bu tarihte müvekkile geçmesine, müvekkilinin 23/12/2019 tarihinde gerçekleştirilen genel kurulda ortaklığının reddedilmesine, TTK 596/4 maddesi uyarınca esas sermaye payı geçişinin mirasın geçmesi ile birlikte 3 ay içinde reddedilmemesine, genel kurul toplantısının usule uygun gerçekleştirilmemesine, gündemin müvekkiline bildirilmemesine göre, davanın kabulü ile 23/12/2019 tarihli şirket genel kurul kararının iptaline karar verilmesi gerekirken aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi açıkça usul ve yasaya aykırı bulunduğundan mahkeme kararının kaldırılarak açılan davanın kabulüne, 23/12/2019 tarihli genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin 23/12/2019 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda alınan kararın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin miras yoluyla davalı şirkete ortak olduğunu, 23/12/2019 tarihinde yapılan genel kurulda müvekkilinin ortaklığının davalı şirket tarafından reddedildiğini belirterek, 23/12/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurulda alınan müvekkilinin ortaklıktan reddi kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. TTK 596. maddesinde “ (1) Esas sermaye payının, miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer. (2) Şirket, iktisabın öğrenilmesinden itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamayı reddedebilir. Bunun için, şirketin, payları kendi veya ortağı ya da kendisi tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, gerçek değeri üzerinden devralmayı, payın geçtiği kişiye önermesi şarttır. (3) Red kararı, devrin gerçekleştiği günden itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir. Red, bu konudaki kararın verilmesine kadar geçen süre içinde alınan genel kurul kararlarının geçerliliğini etkilemez. (4) Şirket, üç ay içinde esas sermaye payının geçişini açıkça ve yazılı olarak reddetmemişse onayını vermiş sayılır.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Davalı şirket Müdürler Kurulu’nun 23.12.2019 tarihli kararı ile, 23.12.2019 tarihi saat 13:30’da olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmasına, toplantı gündeminin, şirket ortaklarından …’ın 07.09.2019 tarihinde vefatı nedeni ile İstanbul 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 09.12.2019 tarihli mirasçılık belgesi gereğince TTK’nın 596. maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için karar alınması, karar neticesinde verasetten dolayı işlemler ile hisse devir işlemlerinin yapılması hakkında karar alınması şeklinde belirlendiği, Dava konusu 23.12.2019 tarihli olağanüstü genel kurul hazirun cetveline göre davacı dışında diğer ortakların asaleten, davacının ise vekilinin toplantıya katıldığı. toplantıda şirket ortaklarından …’ın vefatı ve alınan mirasçılık belgesine göre şirket paylarının mirasçılarına intikaline, devamı maddelerinde ise, vefat eden şirket ortağı … dışında diğer şirket ortaklarının, mirasçı …’na miras nedeniyle esas sermaye payının geçmesini onaylamayı ve şirkete ortak olarak girmesini oybirliğiyle reddetmektedir, ret hakkını kullanan vefat eden şirket ortağı … haricindeki şirket ortaklarının …’na geçen paylarını şirket ortakları hesabına gerçek değeri üzerinden 50.000 TL karşılığı tüm haklar ve borçlar ile birlikte mevcut ortaklarca eşit oranda devir almayı payın geçtiği mirasçısı … vekiline önerdiğinin belirtildiği; Genel kurul toplantı tutanağının davacının vekili olarak toplantıya katılan … tarafından imzalanmadığı, bu hususun tutanağa elyazısı ile “işbu genel kurul tutanağında yer alan bilgi ve tespitler …’na ifade edilmiş olmasına rağmen önerilerimize karşılık karşı öneri getirmelerine rağmen son safhada genel kurul tutanağına imzadan imtina etmiştir, genel kurul alanını terk etmiştir” şeklinde not düşüldüğü görülmektedir.Mahkemece yazılı gerekçede, hem davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı hem de iptalini talep ettiği genel kurul kararında muhalefet şerhinin bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. İptali talep edilen kararda muhalefet şerhi bulunup bulunmadığı ancak davacının aktif husumet ehliyetine haiz olması halinde incelenebilecek bir husus olup, davacının aktif husumet ehliyetine sahip olmadığı kabul edilmesine rağmen devamında muhalefet şerhi yokluğu nedenine dayanılması, davanın hangi gerekçe ile reddedildiği hususunda tereddüte yol açmakta olup, bu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.Ayrıca yukarıda anılan TTK 596/2 hükmünde, şirketin, iktisabın öğrenilmesinden itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamayı reddedebileceği düzenlenmiş olup, davacı tarafça dava dilekçesinde kararın belirtilen bu süre içerisinde alınmadığı ileri sürülmesine rağmen bu iddia ile ilgili bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan karar verilmesi de yerinde değildir. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen gözönünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. HMK’nın 33. maddesi uyarınca hukuki vasıflandırma mahkemeye aittir. Dava dilekçesinde, toplantıda gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmeden şirket ortaklarından bir kısmının davacının vekiline karşı şiddet eylemlerinde bulunarak (Şahsına karşı hakaret) toplantıya katılımının engellendiği iddia edilmektedir. Davacının taplantıya katılan vekilinin hazirun cetvelinde imzası bulunmakla birlikte toplantı tutanağında imzası bulunmamaktadır. Bu durumda, dava konusu olağanüstü genel kurulda tüm pay sahiplerinin usulüne uygun olarak temsil edilip edilmediği, çağrısız genel kurul toplantı şartlarının oluşup oluşmadığı, kararların alınması hususunda kanunda aranan nitelikte çoğunluğun sağlanıp sağlanmadığı, kararın “yoklukla malul olup olmadığı” hususlarında taraf delilleri toplanılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2020 tarih ve 2020/114 Esas – 2020/329 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.