Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1585 E. 2022/2017 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1585 Esas
KARAR NO: 2022/2017 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/638 Esas – 2020/292 Karar
TARİHİ: 10/03/2020
KARAR TARİHİ: 29/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkili … Ltd. Şti. İstanbul/Şişli adresinde profesyonel emlakçılık hizmetleri verdiğini, Davalı İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi, … Mahallesi, … Sok. No: … adresinde bulunan … ada, … pafta ,.. parsel tapu kayıtlı bina niteliğine haiz ticari taşınmazın tüm katlarının satışı amacıyla müvekkilini yetkili kıldığını. Taraf arasında yapılan aracılık sözleşmesinin tekel olma hükmünü ihtiva ettiğini, sözleşmenin 5.3 ve 5.4 maddelerinde de görüleceği üzere davalı, üçüncü kişilerden gelen teklifleri müvekkiline bildirmeyi ve müvekkilinin onayı olmadan satış işlemi yapmamayı taahhüt etmiş ayrıca davalı işbu sözleşme süresi boyunca gerek kendisi gerek başka kişi ve kuruluşların aracılığıyla taşınmaza ilişkin satış işleminde bulunmamayı taahhüt, kabul ve beyan ettiğini, davalının hür ve açık iradesiyle bu taahhütleri yerine getirmeyi kabul etmesine rağmen söz konusu ticari taşınmazı, davacı müvekkilinin bilgisi ve onayı olmaksızın, belirlenen sözleşme süresi içerisinde,3. kişiye sattığını, sözleşmeye aykırı davrandığını, aracılık sözleşmesinin 5.7.maddesi uyarınca taraflarca belirlenmiş taşınmaz satış bedeli olan 1.950.000,00 TL’nin %6’sı + KDV olmak üzere ceza koşulu kararlaştırıldığını, buna göre “Müşteri işbu Sözleşmenin 5.1, 5.3, 5.4, 5.5, 5.6 maddelerindeki taahhütlerini yerine getirmemesi halinde …’a 3.maddede taşınmazın satış bedeli olarak belirtilen meblağın %6+KDV’sine denk düşen meblağı cezai-şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” denildiğini, bu nedenle davalının sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunu ödemesi için kendilerine Beyoğlu … Noterliği aracılığıyla, 26.03.2018 tarihli … yevmiye nolu ihtarname çekildiğini, söz konusu ihtarname davalı tarafa 28.03.2018 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunu müvekkiline ödenmediğini, davalı tarafın sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı hareket ettiği ve aracılık sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmediği görülmüş olup, ihtarname üzerine talep edilen cezai şartı ödememesi sabit olup, ihtarnamenin tebliğinden temerrütte düşmesi ve halen borcunu ifa etmemesi üzerine , yürürlükteki mevzuat uyarınca müvekkilinin sahip olduğu hak ve alacakların kazai yollardan yerine getirilmesi için dava açma gereği hasıl olduğunu, davalının sözleşmeye aykırı davranışı sebebiyle sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunun şimdilik 5.000,00-TL’lik kısmının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, ihtarnamenin karşı tarafa tebliğinden itibaren işleyecek olan ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, sözleşmeye konu taşınmazın İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi, … Mahallesi, … Sokakta bulunan, … ada, … pafta , … parsel de bulunan taşınmaz dava dışı …’ya ait olup, müvekkiline ait olmadığını, davacı taraf ile dava dışı … arasında daha önceden aracılık sözleşmesi imzalanmış ancak bu sözleşme süresi içerisinde herhangi bir satış olmadığını, davacı taraf, davalı müvekkilinin söz konusu taşınmazın maliki olmadığını -davalının babasına ait olduğunu- ve taşınmaz ile ilgili yetkisinin olmadığını bildiğini, davacı taraf, sözleşmeye konu taşınmaz ile ilgili taşınmazın maliki olan … ile sözleşme imzalamasına rağmen sözleşme süresince taşınmazı satılmasına aracılık edemediğini, müvekkilinin söz konusu taşınmaz ile ilgili yetkisinin olmadığını (babasına ait olduğunu), sözleşme hükümlerini kabul etmediğini beyan ederek sözleşmeyi imzalamak istemediğini, davacı tarafça sözleşmenin bir önemi olmadığını, davacı taraf kendilerinin bulduğu bir müşteriye satılması halinde bedel isteyecekleri bunun dışında bir taleplerinin olmayacağını beyan ederek müvekkilinin iradesinin sakatlandığını, müvekkili babasının bilgisi olduğu yönünde yanıltılmış ve babasının haberi dahi olmadan iş bu sözleşmeyi imzalamak durumunda kaldığını, davacı tarafça imzalatılan sözleşme, sözleşme özgürlüğü ilkesine ve dürüstlük kuralına aykırı olarak yalnızca kendi çıkarlarını koruyacak şekilde , müvekkilinin durumunu ağırlaştıracak şekilde hazırlamış olup, söz konusu sözleşmeye herhangi bir müdahalesinin olmadığını, davacının sözleşme konusu edimlerini yerine getirdiğine dair iddialarını kabul etmediklerini, sözleşmeye konu taşınmaz, davacı tarafın aracılık ettiği bir faaliyet sonucunda satılmadığını, bu nedenle davacı tarafın talebinin yerinde olmadığını beyan etmiş, dilekçesinde vs açıklamalarda bulunarak sonuç olarak davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 10/03/2020 tarih 2018/638 Esas – 2020/292 Karar sayılı kararında; “Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak temerrüt tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişinin düzenlediği 11.09.2019 tarihli 5 sayfadan ibaret raporunda özetle; “Tellal ücrete hak kazanabilmesi için gerekli olan şartları gerçekleştirmek amacıyla belirli bir faaliyette bulunur. Müvekkil (iş sahibi) için, tellalın ediminin kapsamından ziyade, bu edim sonucunda ortaya çıkan sonuç önemlidir. Gerçekten de müvekkil, tellala, “göstereceği çaba” için değil, bunun neticesinde “ulaşılacak başarılı sonuç” için bir ücret vaat etmektedir. Bu nedenle, tellalın hak kazanacağı ücret, bir “başarı ücreti” olduğu , olayda bir başarı söz konusu değildir. Davacı davaya konu taşınmazın, satış ve pazarlaması için yapılan masrafları ve emek yada mesaiyi de belgelememektedir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte yaşanan ekonomik olumsuzluklar ve pazarlama eksiklikleri nedeni ile taşınmaz pazarlanamamıştır. Davacının pazarlama için yaptığı harcamaları belgelemesi halinde ( taşınmaz için verilen ilan bedelleri, tabela yapılmış ise tabela bedeli vs. ) yi davalıdan talep etmesi gerektiği” kanaati ile raporu sunmuştur. Bu rapora yapılan itiraz üzerine bilirkişiden itirazların değerlendirilmesi için ek ropor düzenlenmesi talep edilmiştir. Bilirkişinin düzenlediği 09.01.2020 tarihli 3 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; “Tellal ücrete hak kazanabilmesi için gerekli olan şartları gerçekleştirmek amacıyla belirli bir faaliyette bulunur. İş sahibi için, tellalın ediminin kapsamından ziyade, bu edim sonucunda ortaya çıkan sonuç önemlidir. Tellala, “göstereceği çaba” için değil, bunun neticesinde “ulaşılacak başarılı sonuç” için bir ücret vaat etmektedir. Bu nedenle, tellalın hak kazanacağı ücret, bir “başarı ücreti” olduğu, olayda bir başarının söz konusu olmadığı, davacı davaya konu taşınmazın, satış ve pazarlaması için yapılan masrafları ve emek yada mesaiyi de belgelememektedir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte yaşanan ekonomik olumsuzluklar ve pazarlama eksiklikleri nedeni ile taşınmaz pazarlanamamıştır. Davacının pazarlama için yaptığı harcamaları belgelemesi halinde (taşınmaz için verilen ilan bedelleri, tabela yapılmış ise tabela bedeli vs.) yi davalıdan talep etmesi gerektiği, Hukuki görüş ve takdir Mahkemeye ait olmak üzere Davacının davalıdan alabileceği bir alacak bedeli olmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır. Denilmekte Takdir Mahkemede olmak üzere Kök raporumuzdaki görüşümüz değişmemiş olup, davacının talep ettiği cezai şartın Taşınmaz bedeli: 1.950.000 TL olup, Sözleşmedeki cezai şart oranı: % 6 olup 1.950.000.-TL X % 6 = 117.000 TL olduğu bu bedelin ödenip ödenmeyeceğinin takdiri mahkmeye ait olduğu” görüş ve kanaati ile bu ek raporun düzenlendiği anlaşılmıştır.Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen delil dosyası, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor, ek rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; Huzurdaki dava Taşınmazın Satışı hakkında aracılık hizmetleri sözleşmesinden kaynaklı mahrum kalınan komisyon bedeli alacağının tazmini talebi davasıdır. Davacı … ile Davalı … arasında 28.06.2017 tarihinde dava konusu taşınmazın satışı için sözleşme imzalanmıştır. Tapu kayıtlarına göre Davaya konu taşınmaz 14.09.2017 tarihine kadar … ya aittir. Dosyada mevcut 28.05.2019 tarih ve … sayılı tapu kaydına göre, İstanbul İli , Beyoğlu İlçesi,… Mahallesi, … ada, .. parselde kayıtlı 65 m2 miktarlı kagir bir ev nitelikli taşınmaz … adına kayıtlı iken , vekaleten … hissesinin tamamını 155.000 TL bedelle 14.09.2017 tarih ve … yevmiye ile … ’ye satmıştır. …, konu taşınmazın sahibinin kızı olduğu anlaşılmaktadır. … ile … arasında yapılan protokol 13 Eylül 2017 tarihinde …’nın antetli kağıdı üzerine kimin el yazısı ile yazıldığı tespit edilememiş, her iki tarafın imza ve TC kimlik numaralı yazılı kağıtta , …dan 120.000 USD alacağı olduğu , davaya konu taşınmazın satışı için verilen vekaletnameyi aldığını ve satış yapıldıktan sonra, alacağını alıp geri kalan bedeli teslim edeceği yazılmıştır.Tellallık faaliyetinin konusu, çeşitli işlere ilişkin sözleşmelerin akdedilmesi hususunda aracılık etmektir. BK. göre, tellallık bir akittir ki onunla tellal, ücret mukabilinde bir akdin yapılması imkânını hazırlamağa veya akdin icrasına tavassut etmeğe memur edilir. Anılan hükmün, mehaz Kanuna uygun olarak, bir sözleşme kurma fırsatı vermek (fırsat gösterici tellallık) ya da bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmek (aracı tellallık) şeklinde anlaşılmıştır. Tellal ücrete hak kazanabilmesi için gerekli olan şartları gerçekleştirmek amacıyla belirli bir faaliyette bulunur. Tellalın ediminin kapsamından ziyade, bu edim sonucunda ortaya çıkan sonuç önemlidir. Tellalın , “göstereceği çaba” için değil, bunun neticesinde “ulaşılacak başarılı sonuç” için bir ücret vaat etmektedir. Bu nedenle, tellalın hak kazanacağı ücret, bir “başarı ücretidir. Dava konusu olay kapsamında; Sözleşme 28.06.2017 tarihinde yapılmıştır. Taşınmazın satış tarihi 14.09.2017 tarihidir. Olaya bu açıdan baktığımızda 3 ay süresince yetkili olan davacı taşınmazın satışı konusunda başarı gösterememiştir. Dosya da taşınmazın bu süre içerisinde gezdirilip gösterildiğine dair ya da satış konusunda bir teklife de rastlanmamıştır. Davalı yönünden bakıldığında da taşınamzın satışının bir mağduriyet ( borç altında olma ) nedeni ile yapıldığı kesindir. Davacı taşınmaz için yaptığı pazarlama harcamaları da dosya kapsamında bulunmamaktadır. Tüm bu nedenlerle davacının Tellal ücrete hak kazanabilmesi için gerekli olan şartları gerçekleştirmek amacıyla belirli bir faaliyette bulunur. Davacı için, tellalın ediminin kapsamından ziyade, bu edim sonucunda ortaya çıkan sonuç önemlidir. Gerçekten de satış isteyen, tellala, “göstereceği çaba” için değil, bunun neticesinde “ulaşılacak başarılı sonuç” için bir ücret vaat etmektedir. Bu nedenle, tellalın hak kazanacağı ücret, bir “başarı ücreti” olduğu , olayda bir başarı söz konusu değildir. Davacı davaya konu taşınmazın, satış ve pazarlaması için yapılan masrafları ve emek yada mesaiyi talep etme hakkı var isede davacı bunu belgelememektedir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya, tellallık sözleşmeleri hakkındaki yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu Mahkemenin davalarının hukuki niteliğinde hataya düştüğünü; davalarında taleplerinin mahrum kalınan komisyon bedeli alacağının tazmini olmadığını; sözleşmeye aykırılık sebebiyle hak kazanılan cezai şart alacağının davalıdan tahsil edilmesi olduğunu, Mahkemenin gerekçeli kararında davalarını “Huzurdaki dava Taşınmazın Satışı hakkında aracılık hizmetleri sözleşmesinden kaynaklı mahrum kalınan komisyon bedeli alacağının tazmini talebi davasıdır” şeklinde değerlendirdiğini; bu nitelemenin dosyalarında görevlendirilen bilirkişi tarafından da yapıldığını, ancak taraflarınca bu nitelemeye dava sırasında itiraz edildiğini, mahkemenin hatalı niteleme sonucu yanlış bir inceleme yaptığını; cezai şart talep eden müvekkilinin firmanın yaptığı işte başarılı olup olmadığının incelenmesine gerek olmadığını; cezai şart talebinin sözleşmenin ifasında başarılı olunması ile bir bağlantısının söz konusu olmadığını; aksine cezai şartın, sözleşmenin başarılı bir şekilde ifa edilmesine engel olan tarafa uygulanan bir yaptırım olduğunu; davalının sözleşme süresi devam ederken taşınmazı satarak müvekkillerinin kalan sürede başarılı olmasına engel olduğunu; dosyaya sundukları ilanlardan görüleceği üzere taşınmazın satılması için üzerine düşenleri yapan müvekkilerinin, davalının kendisini devreden çıkarması neticesinde başarılı olma imkanından yoksun kaldığını; somut olaylarında müvekkillerini devreden çıkararak simsarlık sözleşmesi konusu taşınmazı 3.kişiye satan davalı tarafın, yine tellallık sözleşmesi uyarınca müvekkillerini firmaya cezai şart ödemekle yükümlü hale geldiğini, Müvekkillerinin firma ile davalı arasında 28.06.2017 tarihli “… Mah. … Sok. No:.. Beyoğlu/ İstanbul” adresinde bulunan 393 ada, 6 parsel sayılı bina niteliğindeki taşınmazın satılması hakkında simsarlık sözleşmesi akdedildiğini; sözleşme ile taşınmazın satış bedelinin 1.950.000,00 TL olarak, müvekkilleri firmanın hizmet bedelinin ise 69.000,00 TL (Satış Bedeli %3+KDV) olarak belirlendiğini, Sözleşmenin 5.7 fıkrasında “Müşteri işbu Sözleşmenin 5.1, 5.3, 5.4, 5.5, 5.6 maddelerindeki taahhütlerini yerine getirmemesi halinde … Karun’a 3.maddede taşınmazın satış bedeli olarak belirtilen meblağın %6+KDV’sine denk düşen meblağı cezai-şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” denildiğini, Sözleşmenin 6.1.maddesinde, sözleşme süresinin 180 gün olarak belirlendiğini; dosyaya gelen tapu kayıtlarından ve davalının sunduğu dilekçelerden, simsarlık sözleşmesine konu olan taşınmazın davalının babası … adına kayıtlı olduğunun, taşınmazın 14.09.2017 tarihinde …’ya vekaleten … tarafından …’ye satıldığının anlaşıldığını; davalının taşınmaz malikinin kızı olduğunun ve resmi satışın yapıldığının mahkemenin de kabulünde olduğunu; böylece simsarlık sözleşmesine konu taşınmazın müvekkillerinin yetkili olduğu dönemde, müvekkillerinin devreden çıkarılmak suretiyle 3.kişiye satıldığının kanıtlandığını; davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı bir şekilde taşınmazı, müvekkillerinin aracılığı olmaksızın sattığını; buna göre davalının taraflar arasındaki simsarlık sözleşmesinin 5.7.fıkrası uyarınca müvekkillerine cezai şart ödemesi gerektiğinin açık olduğunu, mahkemenin başarı koşuluna ilişkin değerlendirmelerinin hatalı olduğunu, Bu noktada davalının, simsarlık sözleşmesine konu taşınmazın maliki olmamasının sonuca bir etkisinin bulunmadığını belirtmeleri gerektiğini; simsarlık sözleşmelerinin ayni etkisi olmayan, tarafları arasında hak ve borç doğuran nisbi etkili sözleşmeler olduğunu; davalının simsarlık sözleşmesinin tarafı olabilmesi için illa taşınmazın maliki olması şartını arayan bir yasa maddelerinin bulunmadığını, Yargıtay’ın 13.Hukuk Dairesi 2013/25697 E – 2013/26145 K, 28/10/2013 tarihli, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2014/19-1, K. 2015/1539, 10.6.2015 tarihli, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E. 2014/21861, K. 2016/2326, 1.2.2016 tarihli emsal kararlarında da bu hususun içtihat altına alındığını, Mahkemenin, davalının sunduğu, her zaman düzenlenecek türde belgeleri davanın reddi kararına dayanak kabul etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemenin, simsarlık sözleşmesine konu taşınmazın davalının babasının, taşınmaz maliki …’nın …’e olan borcu sebebiyle satıldığını, bunun davalı açısından mağduriyet olduğunu kabul ederek taleplerini reddettiğini, Davalı tarafından dosyaya sunulan, … ile … arasında düzenlendiği iddia edilen 13.09.2017 tarihli protokol adi yazılı bir belge olduğunu ve her zaman düzenlenebilecek türden bir belge olduğunu; tarafların tapuda satış yaptığının taraflarınca anlaşılması üzerine keşide ettikleri Beyoğlu …Noterliğinin 26.03.2018 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesinin 28.03.2018 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini; davalının dosyaya sunduğu 13.09.2017 tarihli adi yazılı protokolün, ihtarnamelerinin tebliği üzerine müvekkillerini cezai şart alacağından mahrum bırakmak isteyen davalı tarafından dosyalarına sunulmak üzere hazırlatılmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu; mahkemenin de gerekçeli kararında 13.09.2020 tarihli protokol ile ilgili “kimin el yazısı ile yazıldığı tespit edilememiş” diyerek belge ile ilgili şüphesini dile getirdiğini; buna rağmen mahkemenin bu protokole dayalı olarak cezai şart alacağı taleplerini reddetmesinin ispat kurallarına aykırı olduğunu, Mahkemece 13.09.2017 tarihli adi yazılı protokolün taleplerinin reddine gerekçe olmasının, sözleşmelerin nispiliği prensibine de aykırı olduğunu; bahsi geçen protokolün … ile … arasında akdedilmiş olduğunu müvekkilleri firmanın işbu protokolün tarafı olmadığını; bu nedenle 13.09.2017 tarihli protokolün müvekkilleri açısından bağlayıcı kabul edilemeyeceğini; bu protokol bir an için geçerli bile kabul edilse tapuda “resmi satış” işleminin yapıldığını; diğer bir deyişle bahsi geçen protokolün, müvekkillerinin devreden çıkarılarak “satış” yapıldığı gerçeğini değiştirmediğini, mahkemenin davalarının tarafları açısından bağlayıcı olmayan, dava dışı 3.kişiler arasında bağlayıcı olan bir protokolü davanın reddine gerekçe kabul etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalarının kabülüne, yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava taşınmaz simsarlığı sözleşmesine dayalı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı yanca süresinde istinaf yoluna başvurulmuştur. Dosyaya mübrez 28/06/2017 tarihli, 180 gün süreli “taşınmazın satılması hakkında aracılık sözleşmesi” davacı ile davalı arasında imzalanmış olup, sözleşmenin konusunu İstanbul ili Beyoğlu İlçesi, … Mahallesi, … Sok. No …’de bulunan binanın tüm katlarının, 1.950.0000,00-TL bedelle satımına aracılık edilmesi oluşturmaktadır. Dosyaya celbedilen sözleşme konusu taşınmazın tapu kaydı ile resmi satış sözleşmesi kapsamından, İstanbul ili Beyoğlu İlçesi, … Mahallesi, … mevkii … ada … parselde kain taşınmazın “…” niteliğinde kayıtlı olduğu, taşınmazın dava dışı malik … tarafından 14/09/2017 tarihinde dava dışı …’ye satılıp devredildiği görülmüştür. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, aynı zamanda dava şartı niteliğinde bulunduklarından mahkemece yargılamanın her aşamasında ve re’sen araştırılmak durumundadır. Davacı tacir olmakla birlikte, davalının tacir olup olmadığı hususunda inceleme yapılarak; yine davacının sözleşme konusu binanın ticari nitelikte olduğu yönündeki iddiası bakımından araştırma yapılarak, somut uyuşmazlıkta mahkemenin görevli olup olmadığı, görevli değil ise uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkemenin 6502 Sayılı Kanun kapsamında Tüketici Mahkemeleri mi, genel görevli Asliye Hukuk Mahkemeleri mi olduğu husularında değerlendirme yapılması gerekirken, işin esasına girilmesi isabetli olmamış, kamu düzenine ilişkin bu husus dairemizce re’sen nazara alınmıştır. Açıklanan nedenlerle, davalının istinaf başvurusunun usulen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’ nın 355 ve 353/1-a3 ve 353/1-a6 maddeleri gereğinde kaldırılmasına, kaldırma kararı doğrultusunda dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun usulen KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2020 tarih ve 2018/638 Esas 2020/292 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3,a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 171,00.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/12/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a3,a6 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.