Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1579 E. 2020/1253 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1579 Esas
KARAR NO: 2020/1253 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/180 D.İş Esas -2020/198 D.İş Karar
TARİH: 30/04/2020 Tarihli Ek Karar
DAVA: İhtiyati Hacze İtiraz
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: İhtiyati haciz talep eden vekili talep dilekçesi ile, müvekkili banka ile … Ltd. Şti. Arasında kredi genel sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşmeyi borçlular müteselsil kefil olarak imzaladığını, krediler geri ödenmediğinden dolayı hesap kat edilerek Beşiktaş … Noterliği’nin 21 Ekim 2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esası icra dosyası ile takibe geçildiğini, … Ltd. Şti. Hakkında İstanbul Anadolu 3. Asliye ticaret mahkemesinin 2019/610 Esas dosyası ile kongordato davası bulunduğunu fakat herhangi bir tedbir kararı verilmediğini, borçluların taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının borca yeter miktarının ihtiyati haczini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 06/03/2020 tarihli kararı ile; “Karşı taraf … yönünden geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığından ihtiyati haciz talebin REDDİNE, Karşı taraflar borçlular …, … ve … yönünden TALEBİN KISMEN KABULÜ ile; Asıl alacak miktarı olan 3.731.056,76 TL yönünden talebin İ.İ.K’nun 257. ve devamı maddeleri gereğince yerinde olduğu anlaşılmakla yukarıda belirtilen alacak miktarı ile sınırlı olmak kaydıyla, borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının teminatsız olarak İHTİYATEN HACZİNE, Kredi alacağının ferisi niteliğindeki işlemiş faiz ve vergi alacak talepleri hesaplama ve yargılama gerektirdiğinden dolayıda bu alacak kalemleri yönünden de ihtiyati haciz talebinin ayrı ayrı REDDİNE” karar verilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden vekili itiraz dilekçesi ile, geçerli bir kefalet sözleşmesi ve eş rızası bulunmaksızın yargılamayı gerektiren bir borç konusunda müvekkil şirket aleyhinde verilen ihtiyati haciz kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, derhal kaldırılması gerektiğini, zira başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyayı saran korona virüsü nedeniyle tüm esnaf ve şirketlerin iflasın eşiğine geldiği böylesi olağanüstü bir dönemde verilen ihtiyati haciz kararının, çok ağır ve haksız olduğunu, müvekkil şirketi adeta felç ettiğini, zira müvekkil şirketin bu sayede çalışanlarının maaşlarını ve ticari hayattaki ödemelerini yapamadığı için ödeme dengesi bozulduğu gibi, başka bankalardan çektiği kredilerinin de geri çağrıldığını, bütün bu olanlara, asıl borçlu tarafından ödendiği sabit olan ve geçerli bir kefalet sözleşmesi ile eş rızası bulunmaksızın alacaklı olup olmadığı belli olmayan ve yargılamayı gerektiren borçlar nedeniyle Sayın Mahkemenin verdiği ihtiyati haciz kararının sebep olduğunu, yargılamayı gerektiren bu sözde alacak konusunda verilen ihtiyati haciz kararının derhal kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/04/2020 tarih ve 2020/180 D.İş Esas – 2020/198 D.İş Karar sayılı Ek kararında; “Talep İİK’nın 265. maddesi gereğince ihtiyati haciz kararına itirazdır. İİK’nın 257/1 maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın muaccel olması ve rehinle temin edilmemiş olması gerekir. İİK’nın 265. maddesinde ihtiyati hacze itiraz sebeplerinin sınırlı olarak sayılmış olup, borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, Mahkemenin yetkisine ve teminata karşı huzuruyla yapılan hacizlerde haczin tatbiki aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliğ tarihi itibariyle 7 gün içerisinde Mahkemesine müracaat ile itiraz edebilir. İİK 265. madde dördüncü cümlede ihtiyati hacze itiraz edenin dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecbur olduğu belirtilmiştir. İhtiyati hacze itirazın süresinde yapıldığı anlaşılmıştır. İhtiyati hacze itiraz eden tarafından masraf eklenmediğinden tensip zaptının taraflara tebliğ edilememiştir. İhtiyati hacze itiraz eden ihtiyati haczin dayandığı sebeplere itiraz etmiştir. İhtiyati hacze itiraz nedenleri İİK 265 ve devamı maddelerinde yetkiye, teminata ve ihtiyati haczin veriliş nedenine olmak üzere tahdidi şekilde sayılmıştır. İtiraz dilekçesinde ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için gerekli şartların oluşmadığı, delil yokken ihtiyait haciz kararı verildiği, kefalet sözleşmesi ve eş rızası bulunmadığı, davalıya bankaya borçlu olmadıklarından bahisle ihtiyati haciz kararına itiraz edilmiş olup, ihtiyati haczin dayanağının taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmeleri olduğu, talep eden banka tarafından kat ihtarının karşı taraf …Ltd. Şti.’ne usulüne uygun tebliğ edildiği bu haliyle alacağın muaccel olduğu, karşı tarafın şirket olması nedeniyle eş rızası gerekmediği, karşı tarafın borcu ödediğine veya borcu olmadığına ilişkin dosya kapsamına somut delil sunmadığı ve karşı tarafın ihtiyati hacze karşı ileri sürdüğü itirazların yargılamayı gerektirmesi nedeniyle karşı taraf hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesine engel bir neden olmadığından ve ihtiyati haciz kararının yasada belirtilen koşullara uygun olmasından dolayı…”gerekçesi ile, İhtiyati hacze itirazın REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati hacze itiraz eden vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati hacze itiraz eden vekili istinaf dilekçesi ile, Dosyada mübrez deliller değerlendirilmeden, taraflar arasında imzalandığı idida edilen genel kredi sözleşmeleri ile kefalet sözleşmeleri dosyaya celp edilmeden, karşı tarafın hesap kat ihtarına itiraz ettikleri göz önünde bulundurulmadan, müvekkilinin kefil olduğu alacağın sınırlı olduğu ve kefil olduğu ve kefil olduğu kısmın ödendiği araştırılmadan müvekkilinin kefil olduğu iddia edilen genel kredi sözleşmesinin tarafları olarak davalı ve dava dışı …’ün işbu genel kredi sözleşmesinin borçlarını yeniden yapılandırdığı ve bu yeni yapılanmaya müvekkilinin kefil olmadığı, kısaca dosyadaki deliller toplanmadan verilen ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesi tarafından itirazının dayanağını teşkil eden deliller toplanmadan karar verilmiş olduğundan, savunma haklarının kısıtlandığını, İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında her ne kadar davalı bankanın kat ihtarında bulunarak alacağın muaccel olduğundan bahsetmiş ise de, bankanın kat ihtarına taraflarından Beyoğlu … Noterliği’nin 25/10/2019 tarih ve … yevmiye numarası ile itiraz ettiklerinin gözden kaçırıldığını, İhtiyati haciz talebinde bulunan tarafın ihtiyati hacze konu yaptığı alacağı, müvekkili şirket bakımından yargılamayı gerektirdiği, zira müvekkilinin böyle bir borcu olmadığı gibi söz konusu alacağın, ihtiyati haczi kararı verilmesini gerektirecek nitelikte likit de olmadığını, Müvekkili şirket ile ihtiyati haciz talep eden banka arasında imzalanmış bir genel kredi sözleşmesi olmadığı gibi, geçerli bir kefalet sözleşmesi de olmadığını, Gerek ihtiyati haczi kararının verildiği dosyada gerekse de taraflarından itiraz edilen işbu dosyada davalı banka tarafından “genel kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesi” belgeleri olarak dosyaya sunulan belgelere bakıldığında, müvekkiline atfedilen kefalet limitlerinin; 17.04.2014 tarihli evrakta 673.000TL, 29.07.2016 tarihli evrakta 6.500.000,00TL, 14.01.2016 tarihli evrakta 1.500.000,00TL, 11.11.2013 tarihli evrakta 500.000,00TL, 25.10.2011 tarihli evrakta 755.000,00TL şeklinde olduğunu, Dosyada bulunan ve müvekkili şirkete atfedilen işbu kefalet sözleşmelerinden dolayı kefil kabul beyanının olduğu tek belgenin 11/11/2013 tarihli ve 500.000,00.TL bedelli belge olduğunu, yani 11/11/2013 tarihli ve 500.000,00.TL bedelli kefalet hariç, diğer kefalet sözleşmelerinin hiçbirinde kefil kabul beyanı olmadığını, bunun anlamının da, diğer kefalet sözleşmelerinin tamamı geçersiz olup, müvekkili şirketi bağlamadığını, hal böyle iken mahkemenin işbu belgelerin hiçbirini incelemeden karşı tarafın beyanlarını doğru ve delil olarak kabul edip, kendi itirazlarını reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için geçerli bir kefalet sözleşmesinin var olduğunu ve müvekkili şirketin borçlu olduğu varsayılsa bile, müvekkili şirketin sorumlu olduğu kefalet miktarı, kapsam ve miktarı itibariyle sınırlı olduğu, Müvekkili şirketin, satın aldığı iki araç ve 2 hat için vade başlangıcı 04.02.2012, vade bitimi 10.03.2018 tarihi olan … (… kodlu hat) için 780.000,00TL ile … (… kodlu hat) plakalı araç için 780.000,00TL olmak üzere toplamda çekilen 1.560.000,00TL (geri ödeme miktarı ise 2.242.410,00TL) kredi çekmiştir. İşbu krediyi de 2.242.410,00TL olarak alacaklı şirkete ödediği, dolayısıyla işbu kredilerden ötürü müvekkili şirketin hiçbir borcu da kalmadığını, Yine aynı tarihte … Ltd. Şti. satın aldığı 10 adet araç ve 10 adet hat için karşı taraftan toplamda 7.425.000,00TL kredi çektiği, kabul anlamına gelmemek kaydıyla geçersiz de olsa müvekkili şirketin kefaleti işbu kredi ve miktarıyla sınırlı olduğu, işbu araçlar ve hatlar ve kredi miktarları; … (… kodlu hat) için 780.000,00TL, … (… kodlu hat) için 780.000,00TL müvekkili şirket, … (… kodlu hat) için 780.000,00TL, … (… kodlu hat) için 780.000,00TL, … (… kodlu hat) için 780.000,00TL, … (… kodlu hat) için 675.000,00TL, … (… kodlu hat) için 675.000,00TL, … (… kodlu hat) için 675.000,00TL, … (… kodlu hat) için 675.000,00TL, … (… kodlu hat) için 675.000,00TL olmak üzere toplamda çekilen 7.425.000,00TL kredinin geri ödemesi ise 10.445.775,00TL olduğunu, 10.445.775,00TL olarak ödenecek işbu kredinin vade başlangıcı 04.02.2012, vade bitimi ise 10.03.2018 tarihi olup, asıl borçlu olan … tarafından işbu kredinin tamamı 2018 yılında ödenmiş olup, yaklaşık olarak 300 bin lira gibi küçük bir rakam kaldığı ve bu kalan miktar da, asıl borçlu ile karşı tarafça karşılıklı olarak yeniden yapılandırıldığı, dolayısıyla müvekkili şirket aleyhinde başlatılan icra takibine konu borç, müvekkili şirketin geçersiz de olsa kefil olduğu borç olmadığı gibi, miktar itibariyle kefil olunan miktarı da ziyadesiyle aşan bir borç olduğunu, Dolayısıyla asıl borçlu tarafından ödendiği sabit olan işbu krediden ötürü yaklaşık olarak 4,5 milyon üzerinden takip başlatılması açıkça hukuka aykırı olup, geçersiz de olsa kefil gibi gözüken müvekkil şirket üzerinden, konkordato kararı alan asıl borçlu …, ödeme yapmaya zorlanmakta olduğu, oysa müvekkil şirketin kefalet sözleşmesi geçerli olmadığını, zira kanunun aradığı usul ve esaslara göre hazırlanmadığı gibi, eş rızası da olmadığını, hal ve durum böyleyken verilen ihtiyati haciz kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için müvekkili şirketin geçerli bir kefalet sözleşmesi ile kefil olduğunu varsaysak bile işbu kefaletin geçerli olabilmesi için eş rızasına ihtiyaç olduğu, mahkemenin kararının aksine müvekkili şirketin kefaleti, kendi ticari işleriyle ilgili değil, … adlı üçüncü bir firmanın borcuna kefil olduğu için eş rızasına ihtiyaç olduğunu, nitekim huzurdaki dava dosyası incelendiğinde eş rızasının alınmadığının görüleceğini, Müvekkili ile karşı taraf arasında imzalanmış geçerli bir kefalet sözleşmesi olmadığı gibi, müvekkili şirket yetkilisinin eşinin rızası olmadığını, bu noktada TBK m.584/3 hükmünün uygulanması söz konusu olamayacağı, TBK m.584/3’te ortak veya yöneticilerin şahsi olarak kendi ticari şirket veya işletmelerine verecekleri kefaletler için eş rızası aranmaz dendiği, dolayısıyla somut olayda müvekkili şirketin başka bir şirkete kefaleti söz konusu olduğundan ve ibra edilmemesi durumunda şahsi malvarlığı ile sorumlu olacağından eş rızası gerekli olduğunu, nitekim ihtiyati haciz dosyası incelendiğinde görüleceği üzere müvekkili şirket yetkilisinin eşinin rızasını gösteren tek bir yazılı belge dosyada mevcut olmadığı gibi, hukuka uygun olarak tanzim edilmiş bir kefalet sözleşmesi de bulunmadığı, Ayrıca kefalet sözleşmesinin sunulmuş olan kısımlarına bakıldığında müvekkilinin yetkili müdürünün her sayfanın altını imzalamadığı kendisine sadece belirli sayfaların imzalatıldığını, bu durumda da müvekkilinin yetkili müdürünün tüm sözleşme içeriği hakkında aydınlatılmadan yetkililerinden sadece son kısmı imzaladıkları ve kendi imzaladıkları kısımlarda tarihin bulunmadığı yalnızca üstteki kefilin imzaladığı kısımlarda tarih ibaresinin bulunduğu ancak müvekkil adına yetkililerin imzaladığı kısımda tarihin bulunmadığı görüleceğini, sonuç olarak her sayfanın altında müvekkilinin imzasının bulunmaması müvekkilinin bir bütün olarak sözleşmede irade beyanının bulunmadığı sonucunu doğurmakta olduğu, bilindiği üzere hukuki işlemin kurucu unsurlarından olan irade beyanının (imzanın) bulunmaması işlemi yoklukla batıl kılacağını, Dolayısıyla dosyaya tamamı sunulmamış olan kefalet sözleşmesinin sunulan çok az kısmında bile kefalet sözleşmesinin ihtiva etmesi gereken şekil şartlarının sağlanmadığı görüleceği, TBK m.12/2 gereği kanunlarda öngörülen şekillere aykırı kurulan sözleşmeler hüküm doğurmayacağı, aynı zamanda şekil şartları kamu düzeninden olduğundan hâkim tarafından re’ sen incelenmesi gereken hususlar olduğu, bu durumda mahkemece yapılması gereken önce kefalet sözleşmesinin incelenerek daha sonra ihtiyati haciz konusunda karar vermek olması gerektiğini, Doktrinde savunulan bir görüşe göre sermaye şirketlerinin temel amacının kar gütmek olduğu göz önüne alındığında sermaye şirketlerinin başka şirket veya şahsılara kefil olmalarının mümkün olmadığını, kefalet sözleşmeleri şahsi sorumluluk ve mükellefiyet yükleyen sözleşmeler olup ivazsız sözleşmeler olduğu, bu sebeple de sermaye şirketlerinin kefil olmasının mümkün olmaması gerekmekte olduğu, bu durumda da imzalanmış olan kefalet sözleşmesi kesin hükümsüz sayılacağından müvekkili hakkında bu sözleşmeye dayanarak ihtiyati haciz kararı verilmesi hukuka aykırı olduğunu, Mahkemenin ihtiyati haciz kararı incelendiğinde görüleceği üzere neden ihtiyati haciz kararı verdiğine dair tek bir gerekçesinin bulunmadığı ve sadece karşı tarafın talep dilekçesindeki iddiaların kararda aynen yer aldığının görüleceğini, oysa karşı tarafın ihtiyati haciz talep dilekçesindeki iddiaların hiçbiri gerçeği yansıtmadığı gibi, Mahkemenin hiçbir gerekçe göstermeden verdiği ihtiyati haciz kararı da açıkça hukuka aykırı olduğunu, Yine HMK m.353 a-6 bendinde “Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” durumunun da esas incelemesi yapılmadan kararın kaldırılması gereken durumlardan olduğu düzenlendiği, dolayısıyla ihtiyati haciz kararı için dosyaya sunulmuş olan 70 sayfalık kefalet sözleşmesinin yalnız 5 sayfasının sunulmuş olması ve mahkemenin de bu delilleri hiç değerlendirmeden ihtiyati haciz talebini kabul etmiş olması HMK 353/a-6 gereği esasa girmeden kararın kaldırılması sebeplerinden olduğu, İhtiyati haciz kararına dayanak yapılan kredi genel sözleşmesi ve eklerinin yanı sıra geri ödeme tabloları, kefalet sözleşmeleri, eş rıza belgeleri, genel işlem şartı onam belgeleri, aydınlatma belgeleri vs. belgelerin hiçbiri dosyada mevcut olmadığı, işbu belgelerin müvekkili yönünden geçersiz olduğu karşı tarafça bilindiğinden bilerek dosyaya ibraz edilmediği, yine aynı şekilde müvekkili şirketin geçersiz de olsa kefaletinin olduğu krediler, asıl borçlu … şirketi tarafından ödendiğinden bu ödemelere ilişkin ödeme tabloları karşı tarafça bilerek dosyaya sunulmadığı, bu nedenle de dosyada halihazırda mevcut olan belgelerden müvekkili şirketin borçlu olup olmadığı, kefaletinin geçerli olup olmadığı, eş rızasının alınıp alınmadığı ve sair borçlandırıcı işlemlerin varlığı anlaşılmadığından işbu belgeler dosyaya sunulduğunda itiraz ve beyanda bulunma haklarını saklı tuttuklarını, Bütün bunların yanı sıra kabul anlamına gelmemek kaydıyla belirtilen tüm belgelerin geçerli ve müvekkili şirketin borçlu olduğu varsayılsa bile söz konusu borç, likit olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden verilen ihtiyati haciz kararının derhal kaldırılması gerektiği, üzere müvekkili şirketin kendi çektiği veya kefil sıfatıyla imzaladığı geçersiz kefalet sözleşmesine konu borç 10.03.2018 tarihine kadar asıl borçlu … şirketi tarafından ödenmiş olduğundan, halihazırda takibe konu yapılan borç miktarı kadar bir borcunun bulunmadığı gerçeği karşısında, borç ile miktarının kesin ve likitmiş gibi değerlendirme yapılarak ihtiyati haciz kararı verilmiş olması açıkça hukuka aykırı olduğunu, Kaldı ki kredi genel sözleşmesinin tarafı olan … Ltd. Şti’ne müracaat etmeden geçersiz kefalet sözleşmesinde kefil gözüken müvekkili şirkete müracaat edilmesi de hukuken mümkün olmadığını, Konkordato kararı aldığı için asıl borçlu durumunda olan … Ltd. Şti’ne müracaat edemeyen karşı taraf, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için işbu kefalet sözleşmeleri geçerli olduğunu varsaysak bile kefalet sınırlarını aşan borçlardan müvekkili şirketi sorumlu tutarak veya müvekkilinin üzerine gelerek asıl borçlu şirketi sıkıştırmayı amaçladığını, Geçerli bir kefalet sözleşmesi ve eş rızası bulunmaksızın yargılamayı gerektiren bir borç konusunda müvekkili şirket aleyhinde ihtiyati haciz kararı verilmiş olması açıkça hukuka aykırı olduğunu, Yargılamayı gerektiren sözde alacak konusunda verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılarak müvekkilimin daha fazla zarara uğratılmadan mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile öncelikli olarak asıl borçlu tarafından ödendiği veya çok küçük bir miktar kaldığı gözüken (300bin gibi) yargılamayı gerektiren bir krediye geçersiz bir kefalet sözleşmesi ile kefil olarak gözüken müvekkil şirket aleyhinde verilen haksız ve hukuka aykırı ihtiyati haciz kararının derhal kaldırılmasına veya kararın kaldırılarak dosyanın esasının incelenmesi amacıyla dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. İhtiyati haciz talep eden banka vekili, müvekkili bankanın Gayrettepe Şubesi ile asıl borçlu … Ltd. Şti. Arasında kredi genel sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşmeyi borçluların müteselsil kefil olarak imzaladığını, krediler geri ödenmediğinden dolayı hesap kat edilerek Beşiktaş … Noterliği’nin 21 Ekim 2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esası icra dosyası ile takibe geçildiğini, ASIL BORÇLU … Ltd. Şti. Hakkında İstanbul Anadolu 3. Asliye ticaret mahkemesinin 2019/610 Esas dosyası ile kongordato davası bulunduğunu fakat herhangi bir tedbir kararı verilmediğini, borçluların borca yeter miktarda taşınır, taşınmaz malları ile 3. Kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, … yönünden geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığından ihtiyati haciz talebin REDDİNE, Karşı taraflar borçlular …, … ve … yönünden TALEBİN KISMEN KABULÜ ile; Asıl alacak miktarı olan 3.731.056,76 TL yönünden talebin İ.İ.K’nun 257. ve devamı maddeleri gereğince yerinde olduğu anlaşılmakla yukarıda belirtilen alacak miktarı ile sınırlı olmak kaydıyla, borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının teminatsız olarak İHTİYATEN HACZİNE, Kredi alacağının ferisi niteliğindeki işlemiş faiz ve vergi alacak talepleri hesaplama ve yargılama gerektirdiğinden dolayıda bu alacak kalemleri yönünden de ihtiyati haciz talebinin ayrı ayrı REDDİNE” karar verilmiştir. Bu karara borçlulardan … LTD. ŞTİ.’nin itirazı üzerine duruşmalı yapılan inceleme sonucunda ilk Derece Mahkemesi 30/04/2020 tarih ve 2020/180 D.İş Esas – 2020/198 D.İş Karar sayılı Ek kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir. Muteriz vekili bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya arasında fotokopisi bulunan sözleşmeler incelendiğinde; Talep eden bankanın Gayrettepe Şubesi ile asıl borçlu … Ltd. Şti. Arasında imzalanan 04/10/2011 tarihli GKS ve bu sözleşmeye bağlı olarak yapılan 25/10/2011 tarihli ve 06/03/2012 tarihli kefalet limitinin artırılması sözleşmesini, 26/03/2013 tarihli GKS ve bu sözleşmeye bağlı olarak yapılan 23/05/2013 tarihli kefalet limitinin artırılması sözleşmesini, 11/11/2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesini, 14/01/2016 tarihli GKS ve bu sözleşmeye bağlı olarak yapılan 29/07/2016 tarihli kefalet limitinin artırılması sözleşmesini, 17/04/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesini muteriz … LTD. ŞTİ.’nin müteselsil kefil olarak imzaladığı görülmüştür. Krediler geri ödenmediğinden dolayı talep eden banka tarafından Beşiktaş … Noterliği’nden çekilen 21 Ekim 2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabın kat edildiği, ihtarnamenin asıl borçlu şirkete 23/10/2019 tarihinde ve muteriz müteselsil kefil şirkete 24/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. İİK 257/1 maddesine göre “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” İİK 265. madde de ihtiyati hacze itiraz sebepleri sınırlı olarak sayılmış olup bunun dışında bir nedenle ihtiyati hacze itiraz edilmesine olanak bulunmamaktadır. Kredi hesabının kat edilmesi kredi sözleşmesinden doğan alacağın muacceliyeti için yeterlidir. Somut olayda ihtiyati haciz talep eden banka tarafından kredi hesabı kat edilerek borçlulara kat ihtarnamesi tebliğe gönderilmiştir. Buna göre kredi hesabının kat edilmesi ile alacak muaccel hale gelmiş olup, dosyaya sunulan genel kredi sözleşmeleri, kefalet limitinin artırılması sözleşmeleri ile kat ihtarına göre alacağın varlığı yaklaşık olarak ispat edilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden borçlu vekilinin itiraz sebepleri İİK 257/2 maddesinde düzenlenen muaccel olmayan alacaklar yönünden ihtiyati haciz talep şartlarına ilişkin olup somut olayda alacak muaccel olduğundan itiraz ve istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan ihtiyati hacze itiraz eden borçlu vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde ilk derece mahkemesi ek karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, muteriz vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati hacze itiraz edenin ( muterizin) istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/11/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.