Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1573 E. 2022/1746 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1573
KARAR NO: 2022/1746
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/460 Esas 2019/1293 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin, davalı şirkete farklı tarihlerde toplam 46.908,11 TL tutarında malzeme satışı yaptığını, borcun 27.523,84 TL’sinin davalı tarafından ödendiğini, kalan 19.384,27 TL tutarında bakiyenin davalı şirketten tahsil edilememesi üzerine alacağın tahsili amacı ile davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı ile takibin durdurulduğunu, müvekkilinin farklı tarihlerde davalıya mal sattığını, davalının faturalar itiraz etmediği gibi bir kısım ödemede de bulunduğunu, 10.04.2015 tarihinden sonra ise hiçbir ödeme yapmadığını beyanla davalı borçlunun takibe itirazının iptaline, takibin devamına, davalının alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin Türkmenistan’ın Aşgabat kentinde yapılan Uluslararası Havalimanı Projesinde çatı kaplama işini üstlendiğini, bu projede uygulanan çatı kaplama işinde gerekli olan vidaları da davacıdan satın alarak Aşgabat’a gönderdiğini, çatı kaplama işi yapılırken kullanılan vidaların kaplama kısmına uygulanırken kırılarak kaplamayı sabitlemediğinin tespit edildiğini, işlerin aksamaması için başka bir firmadan vida satın alınarak montaj işlemlerine devam edildiğini, vidanın kırılarak çatı kaplamasına girmiyor olmasının, mukavemetinin ve standardının yerinde olmadığını işaret ettiğini, şantiyede vidaların kırıldığını gösterir görüntü ve fotoğrafların mevcut olduğunu, aynı zamanda işveren firma ile birlikte tespit tutanağının da imza altına alındığını, vidaların Aşgabat’ta bir projede kullanılıyor olması itibarıyla yurt dışında resmi anlamda bir mahkeme tespiti veya bilirkişi incelemesi yapılmasının mümkün olmadığını, kırılan vidalardan ancak bir kısmının emsal numune olarak geri getirildiğini, Türkmenistan yasalarına göre ülkeye giren malların tekrar yurt dışına çıkartılmasına izin verilmediğinden ayıplı ve kusurlu vidaların orada bırakılarak çöp olarak atıldığını, müvvekkili yetkililerinin davacıya yazılı ve sözlü olarak, söz konusu vidaların kırılması sebebiyle kullanılamadığını bildirmelerine rağmen davacının kusurlu malların arkasında durmak yerine müvekkiline karşı icra takibi başlatmayı tercih ettiğini, müvekkilinin kusurlu vidaların bedelini ödeme borcu olmadığını, aksine aldığı vidaların kusurlu olması sebebiyle bu kadar büyük bir projede işveren firmaya karşı ticari itibarının zedelendiğini ve maddi zarara uğradığını beyanla davanın reddine, davacının alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/12/2019 tarih ve 2017/460 Esas 2019/1293 Karar sayılı kararı ile; “…Tüm dosya kapsamı toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, taraflar arasında ticari ilişki olduğu her iki tarafın ticari defterleri üzerinde bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucu tanzim edilen ve benimsenen bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacı tarafından tanzim edilen faturaların davalının defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiş olup bu konuda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu vidaların ayıplı olup olmadığı, süresinde ihbar yapılıp yapılmadığı, davacının davalıdan vidaların bedelini talep etme hakkının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dosyaya davalı tarafından sunulan belgelerden, davalı çalışanları tarafından 18/05/2015 tarihinde vidaların montaj esnasına kırıldığına dair tutanak tutulduğu, davalı tarafından davacıya hitaben 02/12/2015 tarihinde yazılan yazı ile vidaların bozuk çıktığının, vidaları getirmek için Türkmenistan resmi makamlarından onay beklendiğinin bildirildiği görülmüş, 25/04/2016 tarihli yazıda da vidaları Türkmenistan’dan getirme imkanının bulunmadığının beyan edildiği görülmüştür.Ticari satışın ilgili hükümlerinin düzenlendiği TTK. m. 23/1-c’de; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklindeki hükümle, alıcının muayene yükümlülüğü ve süresi düzenlenmiş, hükümde TBK. m. 223/2’ye atıf yapılmıştır. TBK. m. 223/2’de ise ayıp sonradan ortaya çıkarsa ayıbın hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği, bildirilmezse satılanın bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Dosya kapsamından, taraf defterlerine göre davacının davalıdan 19.385,11-TL alacaklı olduğu, davalı tarafından fatura konusu vidaların montaj esnasında kırıldığına dair 18/05/2015 tarihinde tutanak düzenlendiği, ancak dosyaya sunulan delillerden bu hususun davacı tarafa 02/12/2015 tarihinde altı aydan daha fazla bir süre geçtikten sonra bildirdiği anlaşılmıştır. Ayıbın sonradan ortaya çıktığının iddia edilmesi durumundaki yasal düzenleme göz önünde bulundurulduğunda, hemen ayıp ihbarı yapılması gerekirken ayıp ihbarı 6 aydan daha uzun bir süre geçtikten sonra yapıldığından, davalının fatura konusu vidaları teslim aldığı şekilde kabul etmiş sayılacağı, bununla birlikte yapılan bilirkişi incelemesinde vidaların ayıplı olmadığının tespit edildiği ve ayrıca fatura konusu vidaların davacıya iade edilmediği hatta iade edilmesinin mümkün olmadığının davalı tarafından beyan edildiği birlikte değerlendirildiğinde, taleple bağlı kalınarak davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 19.384,27-TL alacaklı olduğu sonucuna varılmış, davanın kabulüne, talep edilen faiz oranı yerinde olduğundan takibin devamına karar verilmiş, davalının takibe yapmış olduğu itirazın haksız olduğu anlaşıldığından ve alacak likit olduğundan, davacı lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkemenin ilamına dayanak yapmış olduğu bilirkişi heyet raporunda, mali yönden taraflara ait ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulduğu ve cari hesap yönünden taraflar arasında bir çekişmenin bulunmadığı, uyuşmazlığın 4 adet faturaya konu vidaların ayıplı olup olmadığı noktasında toplandığının tespit edildiğini, Mahkemece itirazları ışığında ek rapor alınması taleplerinin gerekçesiz bir şekilde reddine karar verildiğini, dosyada vidaların uygulama esnasında kırılış anına ilişkin video görüntüleri bulunmasına rağmen bu görüntüler değerlendirilmeksizin rapor hazırlandığını, bu nedenle bilirkişi raporunun doğruluğundan şüphe edildiğini, raporun kabulünün mümkün olmadığını, raporda kırılan vidaların göze ilk çarpan özelliğinin aynı yerden kırılması olduğu belirtilmiş, bunun sebebinin ise vidanın sert bir malzemeyi delmeye çalışırken ısınması ile birlikte kırılgan yapısının burkulması olduğu, bu sebeple malın ayıplı olmadığı ancak hatalı kullanıldığına ilişkin tespitlere yer verilerek, netice olarak davacının ayıp nedeni ile bir sorumluluğunun bulunmadığı yönünde görüş paylaşılmış olduğunu, raporun teknik değerlendirme kısmında dikiş vidalarının 2,0 mm’ye kadar delme kapasitelerinin olduğunun belirtildiğini, tanıkların dinlenmesinden sonra dava dosyasına ibraz edilen 14.03.2019 tarihli beyan dilekçesinde belirtildiği gibi davacı tarafından müvekkiline satılan vidaların 1,0 mm kalınlığında olan Z profil sacı ile 0,6 mm olan trapez sacını bağlamak için kullanıldığını, yani müvekkili tarafından vidaların kullanıldığı malzemelerin toplam kalınlığının 1,0 mm. + 0,60 mm = 1,60 mm olduğunu, dolayısı ile kullanıldığı yer ve malzeme kalınlığının bilirkişinin uygun olarak belirttiği 2 mm’nin zaten altında olduğunu, bahse konu olan 4,8 / 19 mm boyundaki vidayı sac montajından başka yerde kullanmanın zaten mümkün olmadığını, müvekkilinin vidaları yanlış alanda kullandığı iddiası haksız ve yersiz olup, konu ile ilgili detaylı inceleme yapılmaksızın karar oluşturulmasına itiraz ettiklerini, Mahkeme gerekçeli kararda ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılmadığından bahsedildiğini, oysa sadece uyuşmazlık konusu ürünlerin fatura tarihleri ile davacıya gönderilen yazı içeriğine ilişkin tarihin tek başına değerlendirilmemesi, ürünlerin yurt dışındaki şantiyeye varış süresi, bu ürünlerin kullanılmaya başlandığı süre ile ayıplı olduklarının anlaşıldıkları süre, şantiyenin bulunduğu bölgede internet sistemi de dahil her hangi bir haberleşme vasıtasının olmaması ve Türkmenistan yasalarına göre ürünlerin ülkeye geri getirilmesinde yaşanan imkansızlıkların da bir arada değerlendirilmesi gerektiğini, oysa yerel Mahkemenin belirtilen hususları değerlendirmeksizin Türk Borçlar Kanunu’na yapmış olduğu atıf ve eksik, yetersiz değerlendirmeler ile oluşturulan bilirkişi raporunu dikkate alarak, müvekkili aleyhine açılan haksız davanın kabulüne karar verdiğini, dinlenen tanıklardan …’nin her 4 vidadan 3 adedinde sorun yaşadıklarını, ortalama her 4 vidadan 1 adedinin sağlam çıkma durumunun olduğunu ifadesinde belirttiğini, bu durumun bu partide müvekkiline satılan her vidanın da aynı yerden kırılmadığını da gösterdiğini, müvekkilinin, söz konusu vidaları İstanbul Teknik Üniversite’sinde metalürji mühendisi uzman kişilere incelettiğini ve aldığı görüşün bilirkişi raporunun aksine vidaların hep aynı yere kadar dayanması ve aynı yerde pes ederek kırılmasının, sorunun vidaların üretiminden kaynaklı olduğu yönünde olduğunu, yerel Mahkemenin bu konuda da bir inceleme yapmadığını, davacı ile müvekkili arasında yıllara dayalı bir ticari ilişki bulunduğunu, davacıdan çalışılan projelerde binlerce vida alındığını, bedellerinin tam ve zamanında ödendiğini, bugüne kadar böyle bir ihtilaf çıkmadığını, müvekkilinin dava konusu bedeli ödemekten imtina etmek için değil gerçekten bu parti malın uygun çıkmaması sebebiyle davacıya ürünü ile ilgili şikayetçi olduğunu, davacının bilgisi ve kontrolü haricinde bu vidalarda da üretim hatası olabileceğini, neticede aynı vidaları aynı işte uygulayan müvekkilinin vidaların kalitesizliği ve sorunundan davacıya bilgi vermiş ve talebini iletmiş olduğunu, bu vidaların ana ve etken maddesinin ve bu durumun ürünün ayıbına sebebiyet verip vermediğinin tespiti bakımından, ilgili numuneler eritilerek inceleme altına alınmasının da mümkün olduğu belirtilerek inceleme talep edilmiş ise de, talebin mesnetsiz bir şekilde kabul edilmediğini, davacı tarafından müvekkiline vidaların türü, kullanım alanı ve kullanım alanı dışında kullanılması halinde gerçekleşecek olasılıklar ile ilgili bilgi verilmediğini, dinlenen tanık anlatımları esnasında ise müvekkilinin tanıklarına vidaların kullanım alanı ile ilgili olarak sorular sorularak, vidaların Z profiline kullanılmasına uygun olmadığı, müvekkilinin bu konuda uyarıldığının iddia edildiğini, bu beyanlara davanın geldiği aşama itibari ile iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında itiraz edildiğini, davacı tarafından vidaların kullanım alanı ile ilgili bir delil de sunulmadığını, bilirkişi raporunda davacı taraf iddiasında yer almayan beyan ve iddiaları aşan ve bunların ötesinde, hangi teknik inceleme, analiz ve değerlendirmeye dayandığı belli olmayan, dosya içeriği ile alakası ve bağlantısı olmayan şahsi yorumlar ile neticeye varılmış olduğunu beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, cari hesap bakiyesi alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında vida alım satımına dair ticari ilişki bulunduğu, Mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafından düzenlenen tüm satış faturalarının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, her iki tarafın usulüne uygun şekilde tutulmuş ticari defterlerine göre davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 19.385,11 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olup bu noktada taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı taraf vidaların ayıplı olduğundan bahisle ödeme yapmadığını beyan etmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesi uyarınca ticari alım satımlarda satılanda bulunan ayıp, açık ayıp niteliğinde ise alıcının teslim tarihinden itibaren 2 ve 8 günlük süreler içerisinde satıcıya bildirimde bulunması gereklidir. Ancak ayıp gizli ayıp niteliğinde ise aynı maddenin atfı ile TBK’nın 223. maddesi uyarınca ortaya çıktığı tarihte derhal satıcıya bildirilmesi gerekir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunun teknik inceleme kısmında vidaların ayıplı olmadığı, kullanım hatası nedeniyle kırıldıkları tespit edilmiş, davalı tarafından vidaların kullanım sırasında kırıldıklarına dair 18.05.2015 tarihli tutanak ve davacıya bildirim yapıldığına dair 02.12.2015 tarihli yazı dosyaya sunulmuştur. Buna göre davalı tarafından vidaların ayıplı olduğu ispat edilemediği gibi süresi içerisinde davacıya bildirildiği de ispat edilememiş olup, davacının takip konusu 19.385,11 TL asıl alacak miktarında bakiye cari hesap alacağının bulunduğu anlaşılmış olmakla; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.324,14 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 332,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 992,14‬ TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.