Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1562 E. 2022/2016 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1562 Esas
KARAR NO: 2022/2016 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/410 Esas – 2019/1210 Karar
TARİHİ: 02/10/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı işletme arasında 28/11/2016 tarihli satın alma sözleşmesi imzalandığını ve davacının dava konusu ürünlerin kalıbını işleme aldığını ve kalıp üzerinde çalışmaya başladığını, daha sonra davalı tarafın sözleşme konusu ürünlerin tamamlanması için davacı işletmeye 05/12/2016 tarihinde 16.000,00 TL avans gönderdiğini, yapılan sözleşmeye istinaden kalıp imalatını tamamladıktan sonra ” Adaptör ve Kilit Mandal Kalıplarını ” davalı işletmeye teste gönderdiğini, test sonucunda ürünlerin davalı tarafından onaylandığını, davacının davalı şirkete numunelerin onaylandığını belirterek kalıp ödemesinin bakiye kalan kısmının ödendikten sonra seri imalata geçeceğini bildirdiğini, davacının davalı şirkete fatura kestiğini ve faturaları usulünce davalı şirkete gönderdiğini, davalı şirketin söz konusu faturayı uzun bir süre beklettikten sonra ticari defterlerine işlemeden tekrar gönderdiğini, oysaki davacının söz konusu faturayı yasal süresi içerisinde ticari defterlere işlediğini, vergi dairesine beyannamesini sunduğunu ve KDV sini ödediğini, davalının 08/02/2017 tarihi itibariyle davacı işletmeye 22.158,00 TL bakiyesi kaldığını, davacı işletmenin tüm ikaz ve uyarılarına rağmen davalı şirketin kalan borcu ödemediğini, bu nedenlerle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını davalının itiraz ederek takibin durdurduğunu, davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının % 20 icra inkar tazminatı ile yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini istediklerini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı şirket ile davalı arasında imzalanmış davalıyı bağlayıcı ve hukuken geçerli bir sözleşme bulunmadığını, sözleşme metninin altında davalı şirketin ünvanının altında … isminin yazılarak bu kişinin imzasının atıldığının anlaşıldığını, sözleşmenin imzalandığı tarihte bu şahsın davalı şirkette ” Tekstil Üretim Müdürü ” olarak görev yaptığını, kendisinin davalı şirketi temsil ve ilzam yetkisinin olmadığını, ayrıca davalı şirketin 0-12 yaş arası çocukları için başta çocuk giyim olmak üzere her türlü oyuncak, bebek malzemeleri, bebek mobilyaları, eğitim oyuncakları gibi ürünlerin üretim, satış pazarlamasını yapan, Türkiye genelinde bilinen pek çok alışveriş merkezi ağırlıklı olmak üzere ” …” markasıyla faaliyet gösteren bir firma olduğunu, davacı ile imzalandığı iddia olunan sözleşme metni incelendiğinde bir satın alma sözleşmesi olduğunu, bir takım ürünlerin satın alınmasından bahsedildiğinin anlaşıldığını, bu ürünlerin ne tür ürünler olduğunun, davalı şirketin iştigal konusu ile ilgili olup olmadıklarının dahi belli olmadığını, davacı tarafın söz konusu sözleşme ve fatura içeriğinde beyan edilen ürünleri teslim etmediğini, davanın reddine, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini istediklerini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/10/2019 tarih 2017/410 Esas – 2019/1210 Karar sayılı kararında; “Dava ve cevap dilekçesi, taraf beyanları, icra dosyası, bilirkişi raporu ve dosyada bulunan bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava, satış sözleşmesinden kaynaklı fatura alacağına ilişkin takipte itirazın iptaline ilişkindir. Tüm deliller toplanmıştan sonra dosyamız SMMM-Bağımsız Denetçi Öğretim Üyesi Bilirkişi Prof. Dr. … ya tevdi edilmiş, 13/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “….Davacının 2016 ve 2017 yıllarına ait yukanda listelenen ticari defterlerin TTK hükümlerine uygun tutuldukları anlaşılmakla, delil kabiliyetlerinin Sayın mahkemenin takdirinde olduğu, davalının 2016 ve 2017 yıllarına ait yukarıda listelenen ticari defterlerin TTK hükümlerine uygun tutuldukları anlaşılmakla, delil kabiliyetlerinin Sayın mahkemenin takdirinde olduğu, davalının davacı ile davalının yetkilisi tarafından imzalanan bir sözleşme bulunmadığını, sözleşmeyi imzalayanın eski çalışanı olan Tekstil Üretim Müdürü’nün imzaladığı, sözleşmeyi imzalamaya yetkili olmadığını, borcu kabul etmediklerini beyanla davanın reddini talep ettiği, iş bu hususların takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu, Nihai takdir ve değerlendirme ve davalının borçlu olup olmadığına karar vermek iktidarı Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere, davacının alacaklı olduğunun kabulü halinde aşağıdaki değerlendirmelerin yapıldığı, 13.04.2017 takip tarihinde davacının muhasebe kayıtlarına göre, davalıya kestiği 1 adet ve toplamda 08.02.2017 tarihli … no.lu “Adaptör Kalıbı, Kilit Mandal Kalıbı/2 adet” açıklaması ile, 32.200,00 TL + 5.796,00 TL % 18 KDV olmak üzere, 37.996,00 TL faturadan bakiye kalanı olan 22.158,00 TL alacaklı olduğu, davacı tarafın 13.04.2017 tarihli icra takibinde 22.158,00 TL asıl alacağına 65,56 TL işlemiş faiz (yasal faiz) talep ettiği, ancak dosya içeriğinde dayalının icra takip tarihinden önce temerrüde düşürüldüğüne ilişkin bir noter ihtarı ve/veya benzeri bir temerrüt ihtarı bulunmadığı, bu halde davacının işlemiş faiz talebinin Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu, davacı tarafından asıl alacağa %9 ve değişen oranlarda yasal faiz talep edildiği, bu halde; 13.04.2017 takip tarihi itibariyle yasal faiz oranı %9 olduğu görüldüğünden, davacının belirlenen 22.158,00 TL asıl alacağına takip tarihinden itibaren ve değişen oranlarda kademeli olarak yasal faizi yürütülebileceği, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiği, davacının icra inkar tazminatı talebinin takdirinin ise Sayın Mahkemeye ait olduğu…” mütalaa edilmiştir.Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun yasal süresinde borca itiraz ederek takibi durdurduğu, takip konusunun …-… nolu 37.996TL bedelli fatura olduğu, davacının da yasal süresi içerisinde işbu itirazın iptali davasını mahkememize açtığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce tarafların ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, takip dayanağı olan faturanın tarafların ticari defterlerine işlenip işlenmediği, bu faturadan dolayı İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyasına konu alacaktan dolayı takip tarihi olan 13/04/2017 tarihi itibariyle davacının davalıdan bir alacağının bulunup bulunmadığı, var ise ferileri ile birlikte ne kadar olduğu tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yetkisi de tanınarak mali müşavir bilirkişiden alınan rapora göre; taraf defterlerinin TTK hükümlerine uygun tutulduğu anlaşıldığından tarafların lehine delil teşkil ettiği, 13/04/2017 takip tarihinde davacının muhasebe kayıtlarına göre 37.996TL bedelli faturadan bakiye kalan 22.158TL. alacaklı olduğu, davacı tarafından davalının icra takibinden önce temerrüde düşürülmediği bu nedenle icra takip talebindeki faiz talebinin yerinde olmadığı, faiz oranı talebinin yerinde olduğu, davalı her ne kadar malları teslim almadığını iddia etmiş ise de; davalı tarafından davacı tarafa yapılan 16.000TL kısmi ödemenin taraflar arasındaki ticari ilişkiye ve malların teslimine ilişkin karine teşkil ettiği kabul edilmekle davacının davasının kısmen kabul kısmen reddine karar verilerek, alacak faturaya dayalı ve likit görüldüğünden icra takibinin asıl alacak yönünden devamına ve davalı aleyhine asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, “-Davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın 22.158TL asıl alacak yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,-Kabul edilen alacağın %20’si olan 4.413,6TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı, … Mersis numaralı, Kağıthane Vergi Dairesi … vergi kimlik numaralı, … Caddesi … Plaza No…. Kat…. Şişli/İstanbul adresinde faaliyet gösteren müvekkili … Anonim Şirketi’nin, yine İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı … Mersis numaralı, Boğaziçi Kurumlar Vergi Dairesi … vergi kimlik numaralı, … Caddesi … Plaza No…. Kat…. Şişli/İstanbul adresinde faaliyet gösteren … Anonim Şirketi ile 09.12.2019 tarihi itibari ile birleşmiş olduğunu; bu hususun Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun şekilde Ticaret Sicil Gazetesinde de tescil ve ilan edildiğini; bu hususa dair evrakların dilekçelerinin ekinde sunulduğunu, İş bu birleşme nedeniyle müvekkili davalı şirketin ticari unvanı … A.Ş. olarak değiştiğini ve UYAP kayıtlarında yer alan davalı şirket unvanının … A.Ş. olarak düzeltilmesini, davalı vekili olarak talep ettiğini, Davacı tarafça müvekkili şirkete teslim edilmiş hiçbir ürün söz konusu olmadığı halde sadece davacı tarafça düzenlenen ve müvekkili şirketin kayıtlarında yer almayan faturanın esas alınarak davanın kabulünün hatalı olduğunu, Davacı tarafın dava dilekçesinde 28.11.2016 tarihli bir sözleşme imzalandığının, sonrasında dava konusu ürünlerin kalıbını işleme alıp kalıp üzerinde çalışmaya başladıklarının, davalı tarafça avans olarak 16.000 TL gönderildiğinin, kalıp imalatı tamamlandıktan sonra “adaptör kilit ve mandal kalıpları”nın davalıya teste gönderildiğini ve davalı tarafça onaylandığının, kalıp ödemesinin bakiye kalan kısmı ödendikten sonra seri imalata geçileceğinin bildirildiğinin ancak davalı tarafça bakiye ödeme yapılmadığının ve alacakları için icra takibi başlattıklarının beyan edildiğini, Dolayısıyla davacı tarafın beyan ve ikrarı ile müvekkili şirkete herhangi bir ürün teslimatı yapılmadığının izahına gerek olmadığını; davacı tarafın sadece bir fatura düzenlediğini; müvekkili şirketin kayıtlarında yer almayan bu fatura esas alınarak davacının alacaklı olduğu sonucuna varıldığını ve bu durumun hükmün ortadan kaldırılması için yeterli bir sebep olduğunu,Davacının, sözleşmeye konu adaptör kilit ve mandal kalıplarının numuneleri için müvekkili şirketten 16.000 TL tutarında bir ödeme tahsil ettiğini, bu ödeme sonrasında numuneleri müvekkili şirkete gönderdiğini, bunlar onaylandıktan sonra seri üretime geçeceğini söyleyerek kalan bakiyenin ödenmesini talep ettiğini beyanla ve bu amaçla 37.996,00 TL tutarında fatura düzenleyerek müvekkili şirkete gönderdiğini iddia ettiğini, Yine davacının beyanıyla sabit olduğunu, davacı tarafın bakiye bedeli ödenmediği için seri üretimi yapmadığını ve söz konusu ürünleri müvekkiline teslim etmediğini; davacı tarafın sadece numuneler için 16.000 TL tahsil ettiğini sonrasında herhangi bir şekilde seri üretime geçip sözleşme konusu ürünleri müvekkili şirkete teslim etmediğini; sadece ürün bedeli için düzenlediği faturaya dayanarak alacak iddiasında bulunduğunu, Fatura düzenlenmiş olmasının (ki bu fatura müvekkil şirket kayıtlarında yoktur) sözleşme konusu ürünlerin üretilip müvekkili şirkete teslim edildiği anlamına gelmediğini, Türk Ticaret Kanunu madde 21/1 hükmü gereğince fatura tanzim edilmesinin öncelikli koşulunun, tacirin ticari işletmesi bağlamında mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlaması olduğunu; oysa davacı tarafın sadece avas tahsilatı yaptığını sonrasında bir üretim yapmadığını ve müvekkili şirkete ürün teslim etmediğini açıkça ikrar ettiğini; bu durumda TTK madde 21/1 gereğince fatura düzenlenmesinin hukuki hiçbir mesnedinin olmadığını; buna rağmen yerel mahkemenin davacı tarafından tek taraflı olarak düzenlenen faturayı esas alarak davanın kabulüne karar verdiğini, Taraflar arasında fatura düzenlenebilmesi için hukuken geçerli bir sözleşmenin olması gerektiğini; hukuken geçerli bir sözleşme olmadan gönderilen belgenin, faturanın şekil şartlarını taşısa bile, gerçek anlamda bir fatura olmayıp, öneri (teklif) niteliğinde bir yazı olduğunu; taraflar arasındaki sözleşmenin hukuken geçerli olması gerektiğini; bu anlamda batıl bir sözleşmeye dayanılarak gönderilen faturaya süresi içinde itiraz edilmemesinin, fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmayacağını “Yargıtay 11. HD, E. 1978/2562, K. 1978/2717 (Oğuz Kürşat Ünal, Fatura ve Teyit Mektubu, 5. Baskı, Bilge Yayınevi, Ankara 2013, s. 133, dn. 208). Yargılama aşamasında beyan ettiklerini; davacı tarafça sunulan sözleşme metnini hukuken geçerli bir sözleşme olmadığını; hiçbir ticari teamüle uymayan şekilde müvekkili şirket kaşesini içermeyen düz bir yazı ile şirket unvanının yazıldığını ve altında müvekkili şirketin eski çalışanı ve hiçbir şekilde imza yetkisi bulunmayan … isim ve imzasının bulunduğu (ticari örf ve teamüllere tamamen aykırı bir şekilde) bir metin olduğunu ve içeriğinin de davacı şirketin iştigal konusuyla alakası olmayan bir tekstil ürünleri tedarik sözleşmesi olduğunu; sadece bu hususun bile söz konusu sözleşmenin müvekkili şirket bilgisinin ve onayının olmadan davacı şirket ile dava dışı …’nın arasında imzalandığını, müvekkili şirketi bağlayıcı bir özelliği olmadığını ortaya koyduğunu; Müvekkili davalı şirketin, bir Anonim Şirket olduğunu ve yaptığı tüm sözleşmelerde ticaret unvanını kullandığını, bu unvan altına yetkili kişilerin atacağı imza ile temsil ve ilzam edildiğini; oysa davacı tarafça dosyaya sunulan 28.11.2016 tarihli sözleşme metni altında müvekkili şirketin unvanı altına … isminin yazılarak bu kişinin imzasının atıldığını; böyle bir sözleşmenin ticari teamüllere tamamen aykırı olduğunu ve müvekkili şirketin imza sirküleri de dikkate alındığında müvekkili şirketi bağlamayacağını ve hukuken geçerli kabul edilemeyeceğini …’ın, sözleşmenin imzalandığı tarihte müvekkili şirkette “Tekstil Üretim Müdürü” olarak görev yapmakta olan bir personel olduğunu ve kendisinin müvekkili şirketi temsil ve ilzam yetkisinin olmadığını; müvekkili şirkete ait imza sirküleri incelendiğinde … isimli şahsın müvekkili şirketi borç ve yükümlülük altına sokacak herhangi bir imza yetkisinin bulunmadığının kolaylıkla anlaşılacağını; … isimli eski personelin gerek kendisi gerekse kendisi altında görev yapan bazı personellerle birlikte hareket ederek müvekkili şirketin ticari bilgi ve sırlarının 3.kişilerle paylaşılması ve sair gibi 4857 sayılı İş kanunu 25.maddesi anlamında “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” sergilediğini ve iş akdinin müvekkili şirket tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini; dolayısıyla söz konusu kişinin şahsen imzaladığı sözleşmenin müvekkili şirketi bağlamayacağını; bu durumda böyle bir sözleşmeye dayanılarak fatura düzenlenmesinin de mümkün olmayacağını,Davacı tarafın müvekkili şirkete hiçbir ürün teslim etmediği halde bu ürünlerin bedellerini tahsil etmeye çalıştığını; alacağın dayanağı olarak sadece tek taraflı olarak düzenlediği faturaya dayandığını; oysa bu fatura içeriğinin ürünleri müvekkili şirkete teslim ettiğini ispat etmek zorunda oludğunu; sadece faturanın tek başına alacağın dayanağı olamayacağı gibi fatura içeriğinin ürünlerin müvekkili şirkete teslim edildiğinin de kanıtı olamayacağını, Davacı tarafın sadece 1 adet faturayı ticari defterlerine işlemiş olmasını delil olarak sunmaya çalıştığını; bilirkişinin de sadece defter kayıtlarına bakarak rapor düzenlediğini; oysa: faturanın defterlere işlenmiş olması fatura içeriğinin ispatı zorunluluğuna engel değildir. Faturaya yasal süre içerisinde itiraz edilmemiş olması söz konusu faturayı aksi iddia ve ispat edilemeyen bir delil, geçici bir zaman içinde olsa borçluyu sorumlu kılan bir ödeme emri sayılmaz. İtiraza uğramayan fatura içeriğini aksi ispat edilebilir bir belgedir. ( Bkn. Faturanın delil kuvveti, Prof. Dr. Oğuz Kürşat Ünal, Sh.156) Yargılama aşamasında rapor düzenleyen bilirkişinin bu yöndeki itirazlarının hiçbirisini dikkate almadığını ve sadece davacı tarafın düzenlediği faturayı esas alarak görüş beyan ettiğini; oysa uyuşmazlığın çözümü açısından en önemli noktanın davacı tarafın alacağın dayanağı olarak gösterdiği fatura içeriği ürünleri müvekkili şirkete teslim edip etmediği hususunun olduğunu; müvekkili şirkete teslim edilmiş hiçbir ürünün olmadığını; Davacının, 16.000 TL tutarında müvekkili şirketten tahsilat yaptığını sonrasında fatura bakiyesi ödenmediği gerekçesiyle üretime dahi geçmediğini; ürünleri teslim dahi etmediği halde fatura miktarınca alacak iddiasında bulunduğunu, Tüm bu yönlerden yerel mahkeme kararının hatalı olup bozularak ortadan kaldırılması gerektiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda sadece davacı tarafa ait ticari defter kayıtları esas alınarak rapor düzenlendiğini; davacı taraf defter ve kayıtlarına göre davacı tarafın müvekkili şirketten alacaklı görünürken müvekkili şirketin defter ve kayıtlarına göre ise müvekkili davalı şirketin davacıdan alacaklı olduğunu, Bilirkişi tarafından düzenlenen raporun sadece taraf ticari defterlerinin içeriği ile ilgi olduğunu,uyuşmazlığın çözümü noktasında hükme esas alınacak nitelikte olmadığını; sözleşmenin hukuken geçerli olup olmadığı, geçersiz bir sözleşme varsa düzenlenen faturanın da geçersiz olacağı gibi hukuki hususlarda gerekçeli kararda da hiçbir tespitin bulunmadığını, Davacı tarafça dosyaya sunulan sözleşmenin hukuken geçersiz olduğu dikkate alındığında hukuken geçersiz bir sözleşmeye dayanılarak fatura düzenlenmesinin de TTK madde 21/1 hükmüne açık aykırılık teşkil ettiğini; bu durumda davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya açıkça aykırılık teşkil ettiğini, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava satın alma sözleşmesine istinaden tanzim edildiği iddia olunan faturadan bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı taraf, taraflar arasında 28/11/2016 tarihli adaptör ve kilit mandal kalıpları imalatına ve satın alınmasına ilişkin sözleşme yapıldığını, sözleşmenin e-mail yolu ile davalı yana gönderildiğini, davalının kaşe ve imzasını içeren sözleşmenin bir nüshasının kendilerine gönderilmesinin istenildiğini, ancak nüshanın gönderilmediğini, ellerinde bulunan sözleşme örneğinin davalı şirket üretim müdürü tarafından üretimin devamlılığını sağlamak amacıyla paraflandığını, asıl sözleşmenin davalıda olduğunu, davalının davacıya 05/12/2016 tarihinde 16.000,00-TL avans ödemesi yaptığını, avans ödemesi sonrası üretilen numunelerin davalıya teste gönderildiğini, davalının numunelere onay verdiğini, akabinde bakiye kalıp bedelinin ödenmesi halinde seri üretime geçileceğinin davalıya bildiridliğini ve bunun için takip dayanağı 08/02/2017 tarihli KDV dahil 37.996,00-TL bedelli faturanın tanzim edilerek davalıya gönderildiğini, kalıpların da aynı satış faturasına bağlı irsaliye ile davalıya teslim edildiğini, faturadan bakiye 22.158,00-TL’nin ödenmediğini, bu nedenle başlatılan takibe haksız itiraz edildiğini ileri dürmüş, sözleşme örneği, avans ödemesine ilişkin dekont, satış ve irsaliyeli fatura fotokopileri ve bir kısım mail yazışması dosyaya sunulmuştur. Davalı taraf; taraflar arasında davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanmış ve davalıyı bağlayan bir sözleşme olmadığını, dosyaya mübrez sözleşmede davalı adına imzası bulunan …’ın üretim müdürü olup şirketi temsil yetkisini haiz olmadığını, daha sonra iş sözleşmesinin şirket sırlarının üçüncü kişilere verilmesi nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini, davacıya 16.000,00-TL ödemenin sehven yapıldığını, öte yandan davacının fatura konusu ürünleri teslim etmediğini savunduğu görülmüştür. Mahkeme taraf defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu alınmış, raporda; davacının kendi defterlerine göre davalıdan takip tarihi itibariyle 22.158,00-TL alacaklı göründüğü, davalının ise kendi defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 15.838,00-TL alacaklı göründüğü tespit edilmiştir. Davalı yanın dosyaya kendisinin sunduğu BA formlarından ise faturanın davalı tarafça beyan edilmediği anlaşılmıştır. Davalının davacıya 05/12/2016 tarihinde yaptığı 16.000,00-TL tutarlı ödeme davalının kendi defterlerinde de kayıtlıdır. Taraf defterleri arasındaki tek fark davacının tanzim ettiği ve davalı defterlerinde kayıtlı olmayan 08/02/2017 tarihli KDV dahil 37.996,00-TL bedelli faturadan kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından dosyaya örnekleri sunulan 08/02/2017 tarihli KDV dahil 37.996,00-TL bedelli satış faturası ve bu faturaya bağlı aynı tarihli bir adet adaptör kalıbı bir adet askılı mandal kalıbı olmak üzere iki adet ürüne ilişkin irsaliye fotokopileri incelendiğinde, irsaliyenin teslim eden ve teslim alan kısımlarında imzaların bulunduğu görülmekle birlikte, irsaliyede mevcut imza ve yazıların oldukça silik ve okunaksız olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, davalı tarafından davacı tarafa yapılan 16.000,00-TL kısmi ödemenin taraflar arasındaki ticari ilişkiye ve malların teslimine karine teşkil ettiği kabul edilmiş ise de; gerek dava dilekçesinde, gerek aşamalarda sunulan beyan dilekçelerinde, gerekse istinafa cevap dilekçesinde 16.000,00-TL ödemenin avans ödemesi olduğu davacı tarafça ikrar edildiğinden, bu ödeme fatura konusu ürünlerin teslimine karine teşkil etmeyecektir. Mahkemece, ürünlerin teslimine delil olarak sunulan irsaliyenin aslını veya okunaklı örneğini dosyaya sunması için davacı vekiline kesin süre verilmesi, kesin süre içerisinde dosyaya sunulan okunaklı irsaliye konusunda davalının beyanının alınması, gerekirse 6100 Sayılı HMK’nun 171 maddesine göre irsaliye ile ilgili davalı şirket yetkilisinin isticvap edilmesi, oluşacak sonuca göre; davacının satış faturasına konu ürünleri teslim ettiğini ispat edip edemediğinin değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olmuş, davalı vekilinin istinaf sebebi bu yönüyle yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı yanın istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda ilk derece mahkemesine iadesine, davalının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2019 tarih ve 2017/410 Esas – 2019/1210 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.