Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1550 Esas
KARAR NO: 2022/1894 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/340 Esas – 2020/339 Karar
TARİHİ: 22/06/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı şirketin uluslararası nakliye işi yapmakta olduğunu, yapılan nakliye işi ile ilgili olarak davalı firmaya 14.11.2015 tarihli … sıra numaralı, 08.10.2015 tarihli … sıra numaralı, 21.11.2015 tarihli … sıra numaralı faturaları düzenleyip teslim ettiğini, davalının faturadan kaynaklı borcunu ödememesi üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu kendisine tebliğ edilen ödeme emrine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, davalı borçlunun takibe, ödeme emrine, borca, faize ve ferilerine itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, işbu dava açılmadan evvel Bakırköy Arabuluculuk Bürosuna başvuru yapıldığını, yapılan oturumlarda anlaşma sağlanamadığı ve 27.03.2019 tarihli anlaşmama tutanağı düzenlendiği, davalı borçlunun taşıma hizmetinden yararlandığını, taşıma hizmetinden yararlandığı halde sadece borcu ödememek için haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ederek takibin durmasına sebep olduğunu, davalı borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazda hiçbir gerekçe sunmadığını, soyut cümlelerle haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini, müvekkilinin taşıma işine ilişkin bedelleri faturalandırdığını ve faturasını usulüne uygun şekilde ticari defterlerine işlediğini, takibe konu borcun likit bir borç olduğunu ve davalının yan likit borca haksız olarak itiraz ettiğini, davalı borçlunun icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz eden davalı aleyhinde % 20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle zamanaşımı itirazının bulunduğunu, ayrıca aşağıda ayrıntıları ile izah ettiğimiz hususlar çerçevesinde ve kabul anlamına gelmemek üzere; Uzlaşma Tutanağı’nda “… %20 icra inkar tazminatı…” konusunda anlaşma sağlanamadığı kayıt altına alınmış olup, davada bunu aşan bir talepte bulunulduğunu, aşkın talep hususunda usul yönünden ret kararı verilmesini talep ettiğini, davacı, takibe konu faturaya konu mal ve hizmetlerin teslim edildiğini/yerine getirildiğini ispat ile mükelleftir. Müvekkilin ticari kayıtlarında bu faturalara ilişkin herhangi bir borcun yer almadığını, davanın 16.05.2019 tarihinde ikame edildiğini, bu tarih itibarı ile davacının müvekkil davalıdan hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını, bu hususun ticari defterler ve cari hesap kayıtları ile sabit olduğunu, davacının müvekkil davacı şirketten cari hesapta alacaklı bulunduğunu, davacı tarafından ödeme amacıyla müvekkile verilen 24.07.2018 vade tarihli çek de dahi müvekkilin davacıya o tarih itibarıyla borcu olmadığını açıkça ortaya koyduğunu, dava dilekçesinde, dava tarihi itibarı ile cari hesap durumunu değil de takip tarihindeki cari hesap durumunu gösterir belgenin sunulmadığını, davanın açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığından itirazın iptali talebinin, icra inkar tazminatı ayrı bir dava ile talep edilebilecek bağımsız bir alacak olmadığından inkar tazminatı talebinin de reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/06/2020 tarih 2019/340 Esas – 2020/339 Karar sayılı kararında; “Dava taraflar arasında ticari ilişki olduğundan bahisle alacak olduğuna dair yapılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.Öncelikle ispat müessesesini açıklamakta fayda var. Bilindiği üzere, hakim, davada hangi vakıaların ispat edilmesini tespit ettikten sonra, bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği sorusuyla karşılaşır; buna ispat yükü denir. Kendisine ispat yükü düşen taraf için, bu bir yükümlülük(mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür(külfettir). Taraf kendisinin ispat etmesi gerektiği vakıayı ispat edemezse karşı taraf ve mahkeme onu mutlaka ispat etmesini isteyemez, bilakis kendisine ispat yükü düşen taraf , o vakıayı ispat edememiş sayılır.(Kuru, Medeni Usul Hukuku, 2016, sy 319)
Dava dosyamızda ispat yükü müdde-i iddiasını ispatla mükelleftir kuralı gereği alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerindedir. Tarafların tacir olduğu hususu göz önünde bulundurularak davacının iddiası noktasında ticari defterleri üzerinde ihtaratlı inceleme kararı verilmiştir. Yapılan inceleme neticesinde incelenen davacı şirkete ait Ticari defter ve belgelerinin Elektronik Defter Genel Tebliği usul ve esaslarına göre tutulduğu, Elektronik Defterler ile Envanter Defterlerinin yasal süresinde onaylandığı ve davacı şirketin ticari defterlerinin TTK Hükümlerine göre usulüne uygun yaptırılmış olmasından dolayı davacı şirketin ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, İncelenen davalı şirkete ait Ticari defter ve belgelerinin Elektronik Defter Genel Tebliği usul ve esaslarına göre tutulduğu, Elektronik Defterler ile Envanter Defterlerinin yasal süresinde onaylandığı ve davalı şirketin ticari defterlerinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun yaptırılmış olmasından dolayı davalı şirketin ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı anlaşılmıştır. Davalı defterlerine göre davacıya olan borcunun 12.15.2015 tarihinde çek ödemesi başlığı ile kapandığı tespit edilmişse de somut olayımızda davalı tarafından verilen 27.11.2015 keşide tarihli 13.357,81 TL bedelli çekin karşılıksız işlemi gördüğü, bu haliyle davacıya olan borcun henüz ödenmiş olduğundan söz edilemeyeceği, davalının yaptığını iddia ettiği ödemeyi yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği, bu hususta başkaca delilin dosyamıza sunulamadığı ayrıca alacağı likit olduğu hususu göz önünde bulundurularak tüm talepler hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.”gerekçesi ile, -Davanın KABULÜ ile davalının Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, -Takibin asıl alacak miktari olan 1.950 Euro üzerinden aynen devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren fiili ödeme gününde TCMB’nin efektif kurların uyguladığı en yüksek faizin uygulanmasına, -Asıl alacağın %20 sine tekabül eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, İtirazın iptaline ilişkin olan dava dosyasında, mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu Gerekçeli kararda; 27.11.2015 keşide tarihli 13.357,81 TL bedelli çekin karşılıksız işlemi gördüğünü, bu haliyle davacıya olan borcun henüz ödendiğinden bahsedilemeyeceğini, davalının yaptığını iddia ettiği ödemeyi yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini, bu hususta başkaca delilin de dosyaya sunulmadığını belirtilerek davanın kabulüne karar verildiğini; huzurdaki davaya konu takibin konusunun gerekçeli kararda bahsedilen çek olmadığını; faturadan kaynaklanan alacağa ilişkin bir takibin söz konusu olduğunu; bu sebeple salt çek üzerinden değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını; taraflar arasında birden fazla fatura, birden fazla çek ve ödemeler ile cari hesap ilişkisinin oluştuğunu; bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacının kayıtlarında; 17.12.2015 tarihinde “… Garanti Hes Gelen – 6317,81 TL” 6.317,81 TL ve 30.12.2015 tarihinde “Prof Log Garantiye Gelen – 7000 TL” 7.000,00 TL tutarındaki ödemeler ile bu çekten kaynaklanan borcun, cari hesap ilişkisi içinde ödendiğini; buna rağmen çek aslı müvekkiline iade edilmediğinden, müvekkili tarafından suç duyurusunda dahi bulunulduğunu, Mahkemece tespit edilen uyuşmazlığın hatalı olup taraflar arasındaki cari ilişkide asıl uyuşmazlığın 11.406,16 tl’lik gerçeğe aykırı ödeme kaydından kaynaklandığını, Dava dosyası ve taraflara ait ticari kayıtların incelenmesiyle, müvekkili tarafından düzenlenen 11.406,16 TL tutarlı faturaların her iki tarafın kayıtlarında da yer aldığının görüleceğini, Ancak bu fatura bedeli tutarında tediye makbuzu ile yapıldığı iddia olunan ödemenin, müvekkiline ait kayıtlarda yer almazken, davacı taraf kayıtlarında bu ödemenin fatura ile aynı tarihte yapıldığına ilişkin bir kaydın yer aldığını; raporu düzenleyen bilirkişi tarafından, “tediye makbuzu” ile yapıldığı iddia edilen bu ödemeye ilişkin kaydın koşulsuz olarak doğru kabul edildiğini ve rapor tanzim edildiğini, mahkemenin gerekçeli kararında tartışmalı olan bu hususu ele almadığını; oysa bilirkişi raporuna karşı itirazlarında açık bir şekilde böyle bir ödemenin müvekkiline yapılmadığının ifade edildiğini ve bu ödemeye ilişkin tediye makbuzu aslının celp edilerek imza incelemesi yapılmasının talep edildiğini; mahkeme tarafından bu açık itiraza rağmen eksikliğin giderilmediğini; bu husus ile ilgili inceleme konusu yapılmadan hüküm tesis edildiğini, Tahsilat ve Ödemelerde Tevsik Zorunluluğu’na ilişkin yasal düzenleme gereği 7.000,00 TL üzeri ticari bir ödemenin, aracı finansal kurumlar kanalıyla (bankalar vb) yapılmasının zorunlu olduğunu ancak davacı tarafça düzenlenen tediye makbuzunun bu yasal zorunluluğun üzerinde olduğunu ve bilirkişi tarafından da yasaya ve hayatın olağan akışına aykırı durumun hiçbir şekilde irdelenmediğini ve bu konudaki itirazının mahkemece dikkate alınmadığını;İşbu 11.406,16 TL’lik ödemeye ilişkin tediye makbuzunun davacı şirketten celbine ve tediye makbuzu üzerinde imza incelemesi yapılmasına karar verilmesi gerektiğini; yapılacak inceleme sonucunda, müvekkiline yapılmış bir ödeme olmadığından ve dava tarihi itibarı ile davacının, müvekkilinden hiçbir hak ve alacağı bulunmadığından icra dosyasına vaki itirazın haklılığının ortaya çıkacağını, İleri sürerek, yukarıda arz ve izah ettikleri sebeplerle dava ve itiraz konusu alacağın tahsili amacıyla müvekkili aleyhine başlatılmış bulunan Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasına sunulmak üzere tehir-i icra kararı verilerek ilamın icrasının istinaf incelemesi sonuna kadar geri bırakılmasına; istinaf itirazlarının doğrultusunda; yerel mahkemece verilmiş olan kararın kaldırılması ile davanın reddine, dava harç, masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava taraflar arasındaki taşıma ilişkisine istinaden davacı tarafından düzenlenen üç adet faturaya dayalı takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı takip dayanağı üç adet fatura karşılığında davalıya taşıma hizmeti verildiğini, ancak fatura bedellerinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise taraflar arasında açık hesap ilişkisi bulunduğunu, bu açık hesap ilişkisi kapsamında takipten sonra 2018 yılında davalının davacıya kestiği iki adet faturanın davacı kayıtlarında yer aldığını, bu faturalar karşılığında davacının davalıya bir adet çek verdiğini, dava tarihi itibariyle asıl davalının davacıdan alacaklı olduğunu, dava tarihinden önce fatura bedellerinin açık hesap çerçevesinde ödenmiş olması, hatta davalının alacaklı duruma geçmiş olması karşısında davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını savunmuştur. Davacı davalının savunmasına karşılık 2018 yılı muavin defter örneğini dosyaya sunmuş, davalının kestiği fatura bedellerinin birinin çekle, birinin ise nakit olarak makbuz karşılığında ödendiğini belirtmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından, takip dosyası, tarafların 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin BA-BS formları getirtilmiş ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmış, davalı defterlerine göre davacıya olan borcunun 12/15/2015 tarihinde çek ödemesi başlığı ile kapandığı tespit edilmişse de, davalı tarafından verilen 27/11/2015 keşide tarihli 13.357,81 TL bedelli çekin karşılıksız işlemi gördüğü, bu haliyle davacıya olan borcun henüz ödenmiş olduğundan söz edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Davalı yanın istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususlar; gerekçeli kararda bahsedilen çekin dava konusu faturalarla ilgisinin bulunmadığı, bu çekin bedelinin ödendiğinin, davacının davacı defterlerinde yer alan; “17.12.2015 tarihinde “… Garanti Hes Gelen – 6317,81 TL” 6.317,81 TL ve 30.12.2015 tarihinde “Prof Log Garantiye Gelen – 7000 TL” kayıtlar ile sabit olduğunu, takip dayanağının ise fatura olduğu, salt tek bir çek üzerinden değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı; taraflar arasında birden fazla fatura, birden fazla çek ve ödemeler ile açık hesap ilişkisinin mevcut olduğu, bu açık hesap çerçevesinde devam eden ilişki neticesinde dava tarihi itibariyle davacının davalıya borçlu olduğuna ilişkin olup, davalı esasen ödeme savunması yapmıştır. Davalının cevap dilekçesi ile ileri sürdüğü dava tarihinden önce ödeme yapıldığına ilişkin savunma, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığını tespit bakımından mahkemece re’sen incelenmek durumundadır. Mahkemece davalının ödeme savunması yönünden hiçbir inceleme yapılmadığı, gerekçede bu savunmanın tartışılıp değerlendirilmediği, hukuki yarar dava şartının mevcut olup olmadığı netleştirilmediği gibi, davalı yanın cevap dilekçesi ile ileri sürdüğü zamanaşımı def’i hususunda da değerlendirme yapılmadığı tespit edilmiştir. Davalının cevap dilekçesinde ileri sürdüğü savunmalara karşılık davalının 2018 yılı muavin defteri örneğini dosyaya sunduğu, alınan bilirkişi raporunda davalının 2018 yılı ticari defter ve belgeleri üzerinde gerekli incelemenin yapılmadığı, dosyaya celbedilen ba-bs formlarının incelenmediği, öte yandan takip dayanağı faturaların sırasıyla 08/10/2015, 14/11/2015 ve 24/11/2015 tarihli oldukları, bu faturaların tanzim tarihi öncesi ve sonrasında da taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, mahkeme gerekçesinde dayanılan 27/11/2015 keşide tarihli 13.357,81 TL bedelli çekin ise davacı tarafından 12/10/2015 tarihinde kayıtlara alındığı, davacının, kendi defterlerine göre bu çekin kayda alınarak davalı borcundan mahsup edildiği tarihin hemen öncesinde, davalıdan 14.087,00-TL alacaklı göründüğü, takip konusu faturaların tanzim tarihinden önce kayda alınan çekin, bu fatura bedelleri için avans olarak verilip verilmedikleri hususunda bir değerlendirme yapılmadığı, çekin muhatap bankadan sorulmadığı ve halen kimin elinde olduğunun dosya kapsamından anlaşılamadığı tespit edilmiştir. Davacı faturaya dayalı takip yapmış olsa dahi, davalı taraflar arasındaki ilişkinin açık hesaba dayalı yürüdüğü, bu fatura bedellerinin de açık hesap çerçevesinde yürüyen borç alacak mahsubu işlemleri sonucunda ödendiği, hatta dava tarihi itibariyle davalının davacıdan alacaklı olduğu yönündeki savunması, ödeme itirazı mahiyetindedir.Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2018 yılından sonra devam etmediği tarafların kabulünde olduğuna göre; mahkemece zamanaşımı def’i hususunda olumlu olumsuz bir karar verilmesi, 27/11/2015 keşide tarihli çek bilgilerinin muhatap bankadan celbi ile çekin halen kimin elinde olduğunun taraflardan sorulması, davalının ödeme savunması karşısında HMK’nun 31 maddesi uyarınca, tarafların 2015,2016,2017,2018 yılları ticari defterlerindeki alacak borç kayıtlarının dayanağı fatura, tediye makbuzu, ödeme belgesi, çek vb belgeleri sunmaları için taraflara sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesi, akabinde tarafların bu yıllara ait ticari defter ve belgeleri üzerinde denetime açık hükme esas almaya elverişli bilirkişi incelemesi yaptırılarak, taraf defter ve kayıtlarının kendi içlerinde dayanakları ile ve birbirleriyle karşılaştırılması, hem takip hem de dava tarihi itibariyle davacının takip ve dava tarihi itibariyle davacıdan alacağının varlığı ve miktarının tespit ettirilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği anlaşılmış, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri haklı bulunmuştur. 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2020 tarih ve 2019/340 Esas – 2020/339 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.