Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1526 E. 2022/1702 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1526 Esas
KARAR NO: 2022/1702 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/480 Esas – 2020/272 Karar
TARİH: 08/07/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, müvekkilinin davalıdan cari hesap bakiyesi alacağını tahsil edemediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … Es. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve yersiz olduğunu iddia ile itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davanın itirazın iptali davası olduğunu, ancak takibin cari hesap alacağına yönelik olduğunu, davacı tarafın takibe konu cari hesabı kat edip usulü dairesinde müvekkilini temerrüde düşürmediğini, bu nedenle cari hesap alacağından bahisle icra takibi yapılamayacağı gibi, itirazın iptali davası da açılamayacağını, davacı tarafın muavin defter kaydında görünen müvekkili davalının borçlu göründüğü kayda ve bu muavin defterdeki müvekkili davalıyı borçlandırıcı işlemlere ve her türlü kayıtlara itiraz ettiklerini ve kabul etmediklerini, esasen davacı tarafın, ticari kayıtlarına müvekkili davalının satın almadığı mal ve haberinin olmadığı faturaları kaydederek haksız borçlandırdığını, ayrıca müvekkili davalının yaptığı bir çok ödemeyi de kaydına almayarak cari hesapta kendini haksız yere alacaklandırdığını, davacının muavin defter kayıtları ile faturalara ve keza sistem çıktısı adı altında sunmuş olduğu kayıtlara da itiraz ettiklerini ve kabul etmediklerini, davacı tarafın yalnızca 2016 yılına ilişkin muavin defter kaydını sunduğunu, ancak davacı tarafın işbu muavin deftere, 2016 yılı öncesine ait 15.372,00.-TL tutarlı borç kaydettiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2011 yılına dayanmakta olduğunu, dolayısıyla 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin ticari hareketleri gösterir muavin defter kayıtlarını dosyaya sunması gerektiğini, müvekkili davalının davacıya borcu olmadığını, davacının müvekkili davalıya borcu bulunmakta olduğunu, bu hususun ticari defterler ve banka kayıtları ile sabit olduğunu, müvekkili davalının, davacıdan aldığı yakıtların bedeline karşılık düzenli olmayan aralıklarda davacıya toplu ödemeler yaptığını, bu Ödemelerin müvekkilinin davacıdan alman ürünlerin bedelini aşar nitelikte olduğunu, müvekkili davalının, ödemelerini nakit ve ayrıca kendi adma düzenlenmiş bulunan … Bankası, … Bankası, … ve … kredi kartları ile yaptığını belirterek, davanın reddine, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/07/2020 tarih ve 2017/480 Esas – 2020/272 Karar sayılı kararında; “….Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; Davaya konu uyuşmazlığın davacı şirketin dava dilekçesinde belirtildiği adreste … markası adı altında Akaryakıt bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, davalı tarafın ise servis taşımacılığını yaptığını ve davalı tarafın davacı şirketten akaryakıt satım raporunda plakaları belirtilen araçlarla ilgili olarak düzenli olarak akaryakıt aldığını ve davalının, davacı şirketin müşterisi olduğunu, taraflar arasında iş bu ticari ilişkinin uzun zamandır devam ettiğini, ancak davalı tarafça üzerine düşen edinimi yerine getirmeyerek 15.460 TL ‘lik borcunu ödemenmediğinin iddia olunduğunu, bu sebeple İstanbul Anadolu … İCra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasıyla takip başlatıldığı ancak davalı tarafın iş bu takibe itiraz sonucunda takibin durduğunu belirtilerek itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.Tarafların delilleri toplanarak, taraf defterlerinin incelenmesi için gün tayin edilmiş, tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle dosya üzerinde Mali Müşavir bilirkişiden inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu tanzim ettirilmiştir.Mali Müşavir bilirkişi raporunda; Davacı tarafın davalıya toplam 451.856,76 TL tutarında fatura düzenlemiş olup, bankalardan gelen yazılardan davalı şirketin kredi kartı ile toplam 126.726,00 TL ödemesi ile İlgili bilgi verildiği görüldüğünden ve davalı tarafın borcun tamamının ödendiği ile ilgili başkaca bir yazılı delil sunmadığı görüldüğünden, nihai karar Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, davacı tarafın davalıdan 15.460,00 TL tutarınca alacağının bulunduğu ve bu tutara takipte yıllık % 10,50 ve sonraki dönemlerde değişen oranlarda avans faizi İsteminin mümkün bulunduğunu bildirmiştir. Eksik kayıtların celbinden sonra dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilerek ek rapor alınmıştır. Bilirkişi 1.Ek raporunda; Davacı ile davalının bağlı bulundukları vergi dairesine bildirdikleri BA – BS bildirimlerinin karşılaştırılmasından, aradaki farkın KDV dahil 15,677,48 TL olduğu görüldüğünden ve davacının ticari defterlerine kaydettiği ödeme tutarı toplamının 436,396,76 TL olduğu görüldüğünden ve davalı taraf ticari defterlerini ibraz etmediğinden ve tarafların birbirini teyit eden ve etmeyen kayıtlarının hangi kayıtlar olduğu belirlenemediğinden, nihai karar Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, davacının davalıdan takip tarihînde 15.460,00 TL tutarınca alacağının bulunduğunu bildirmiştir.Davalı vekilinin itirazları doğrultusunda bilirkişiden ikinci kez Ek rapor alınmasına karar verilmiştir.Bilirkişi 2.Ek raporunda; Davacı ile davalı arasındaki ticari ilişki 2013 yılında başladığından, ek raporda da açıklandığı üzere, davacı tarafın davalıdan 19.12.2016 takip tarihi itibariyle 15.460,00|TL tutarınca alacağının bulunduğu kanaatine varıldığını bildirmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;Dava hukuki niteliği itibariyle icra müdürlüğünce yapılan icra takibine İİK 67. maddesi uyarınca itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine ilişkin olup, usulünce duruşma açılarak; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip ihtilaflı ve ihtilafsız konular ön inceleme duruşmasında resen belirlenerek uyuşmazlığın çözümü doğrultusunda tarafların tüm delilleri tahkikat duruşmalarında toplanıp 31.10.2018 tarihli ara karar gereğince dava konusu icra takibinin dayanağının taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklandığı, davalı vekilinin cevap dilekçesinde taraflar arasındaki ilişkinin 2011, 2012, 2013, 2014, 2015,2016 yıllarına dayandığını belirttiği iş bu nedenle defter inleme ara kararında tarafların 2011,2012,2013,2014,2015,2016 yıllarına ilikşkin defter ve kayıtları mahkemeye ibraz etmeleri için kesin süre verilerek tebliğ edildiği ve iki tarafında karşılaştırmalı BA-BS kayıtları üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen ve mahkememizce de benimsenerek hükme esas alınan bilirkişi raporu da dikkate alınarak Davacı ile davalının bağlı bulundukları vergi dairesine bildirdikleri BA – BS bildirimlerinin karşılaştırılmasından, aradaki farkın KDV dahil 15,677,48 TL olduğu , BA ve BS kayıtları ile davacı tarafın davalıya toplam 451.856,76TL tutarında fatura düzenlediği bankalardan gelen cevapta davalı şirketin kredi kartı ile toplam 126,726TL ödemesi ile ilgili bilgi verildiği borcun tamamının ödendiğini gösterir dosyada delil bulunmadığı, yapılan ödemelerin hangi yıllarına ilişkin olduğunun belirlenemediği, ispat yükünün davalıda olduğu ödemeyi yazılı delille ispat edemediği, davacı taraf icra dosyasında 2016 yılı cari hesabına dayanmış olsa da tacirler arasındaki cari hesap ilişkisi şirketlerin mali veya ticari ilişkide bulunduğu alıcı satıcı Banka vs.hesaplarının ve alacaklarının takibinin yapıldığı süregelen bir ilişki olduğu Muhasebe tekniği açısından da 2016 yılı cari hesabının geçmiş yıllardan gelen hesaplamaya ait olduğu, kaldı ki davalı vekilinin cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında da taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2011 yılına dayanmakta olduğunu, dolayısıyla 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin ticari hareketleri gösterir muavin defter kayıtlarını dosyaya sunması gerektiğini belirttiği iş bu nedenle davanın kabulü ile Davalının İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin takip şartlarındaki haliyle aynen devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine, asıl alacak üzerinden davalının İİK 67/2 maddesi gereğince % 20 icra inkar tazminatına mahkumiyetine davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştu…”gerekçesi ile, 1-DAVANIN KABULÜ İLE, Davalının İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin takip şartlarındaki haliyle aynen devamına,Asıl alacağın takip tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine, 2-Asıl alacak üzerinden davalının İİK 67/2 maddesi gereğince % 20 icra inkar tazminatına mahkumiyetine davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Yerel mahkeme kararının gerekçe kısmında dile getirilen hususların, bilirkişi raporunda yer alan ve itiraza uğrayan ifadeler olduğunu, işbu tespitlerin dikkate alınarak karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, kararın açık, anlaşılabilir ve denetlenebilir olmadığını, dosya kapsamındaki bilirkişi raporları ile mahkeme gerekçesinin uyuşmadığını, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olmadığını, BS formları ile ticari defterlerin birbiri ile çeliştiğini ancak bu hususa yerel mahkeme tarafından değinilmediğini, Mahkeme kararlarının AİHS m.6, Anayasa m.36 ve m.141/3, HMK m.27 ve m.294 hükümleri açıkça yargılamalarda verilen hükümlerin gerekçeli olması gerektiğinin düzenlendiğini, buradaki gerekçeden ise anlaşılması gereken Yargıtay İBK’nın E. 1976/3-4, K. 1976/3 sayılı ve 7.6.1976 tarihli kararında da zikrettiği üzere yalnız kanun maddelerinin açıklanması ve kanuna atıfla yetinmek değil; doyurucu, her iki tarafın da esasa etki eden iddia ve savunmalarının nasıl, neden kabul veya reddedildiğinin, hangi hukuki gerekçenin bu iddia ve savunmalara itibar etme gereğini ya da sarf-ı nazar etme gereğini ortaya çıkardığının açıklanması ve tekit etmeye ve üst yargı mercilerince denetlenebilir olmaya elverişli olması gerektiğini, Davaya konu edilen takibin fatura alacağından kaynaklanmadığını, cari hesap uyuşmazlığından kaynaklandığını, yapılacak yargılamada davacı tarafından takibe konu edilen cari hesaba konu tüm faturaların ayrı ayrı tespiti ve her bir faturanın müvekkile tebliği hususunun incelenmesi gerektiğini, yerel mahkemece bu konuya dair bir inceleme ve araştırma yapılmadığını, ticari defter incelemesini 2011-2016 yıllarına ilişkin cari hesapları incelemeye tabi tuttuğunu, dosya kapsamında sunulan kredi kartlarına dair ödeme belgelerinin temin edilmediğini, ilgili bankadan sorulmadığını, bilirkişi ek ve kök raporunda ayrı ayrı ifade edilmesine rağmen yerel mahkemece celb edilmeksizin karar verildiğini, Davacı tarafın ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun olmadığını, davacının 2011,2012,2013,2013 yıllarına ait defterlerinin kapanış ve tasdiklerinin bulunmadığının tespit edildiğini ve bu defterlerin ilgili dönemler açısında davacı lehine delil mahiyetinde olmayacağına kanaat getirildiğini, ek raporda bu hususun açıkça ifade edildiğini, yerel mahkemece defterlerin usulüne uygun olarak tutulmadığına yönelik itirazların değerlendirilmeden karar verilmesini hatalı olduğunu, (Yargıtay 15. HukuK Dairesİ E. 2018/557 K. 2019/684 T. 19.2.2019 – Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2018/2343 K. 2018/2082 T. 22.5.2018) Yerel mahkemece her ne kadar ödeme hususlarının davalı müvekkili tarafından yazılı olarak ortaya konulamadığının ifade edilmiş ise de banka kayıtları ve davacı tarafından sunulan cari hesapların usulüne uygun tutulmayan ancak müvekkili davalı lehine delil teşkil eden ticari defter kayıtları ile müvekkilin borcunun olmadığının açıkça ortaya konulduğunu, Banka kayıtlarının eksik de olsa celbi sonrasında açıkça görüleceği üzere müvekkili tarafından bir takım ödemeler yapıldığının görüldüğünü ancak bu ödemelerin davacının cari hesabında yer almadığını, müvekkili tarafından sadece … Bankası’ndan davacının hesabına 2016 yılı itibariyle 80.000,00 TL’nin üzerinde ödeme yapıldığını, … Bankasından 2013 yılı itibariyle 60.00,00 TL üzerinde ödeme yapıldığını, bu ödemelerin davacının ticari defterlerinde görünmediği gibi Bilirkişi tarafından dikkate de alınamadığını, buna dair itirazların gerek yazılı ve gerekse de sözlü olarak ifade edildiğini ancak yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını ve yerel mahkeme gerekçesinde de ödeme olgusunun ispat edilemediğinin gerekçe olarak gösterildiğini ancak yapılan ve banka kayıtları ile de sabit olan ödeme dekontlarının cari hesaba işlenmemesinden kaynaklı alacak bakiyesinin yerel mahkeme kararı ile kesin alacak mahiyetine dönüştürülmesinin hukuka ve ticari etik kurallarına aykırılık oluşturduğunu, Davacının ticari defter kayıtlarını bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere usulüne uygun tutmadığından kendisi aleyhine delil teşkil edeceği hususun göz ardı edildiğini, Yerel mahkemece tarafların BS-BA formları üzerinde yaptığı inceleme ve araştırmanın dosya kapsamındaki belgeler ile örtüşmediğini bu nedenle delil mahiyetinde değerlendirilemeyeceğini, Davacı şirket ile müvekkilinin yıllar içeresinde Vergi Dairesine bildirdiği ve vergiye tabi ticari ilişki kayıtlarının Vergi Dairesi tarafından dosyaya ibraz edildiğini, 2013 2014 2015 2016 toplam Ticari Defter K. 41.629,51 TL 156.017,99 TL 142.006,20 TL 146.752,77 TL 486,404,00 TL … Şti. 39.159,00 TL 128.789,00 TL 103.038,00 TL 111,331,00 TL 382.317,00 TL Tabloda görüleceği üzere, davacının ticari defterlerine kayıt ettiği satış/alacak kalemleri ile vergi dairesine bildirdiği yıl bazındaki satış miktarlarının birbiri ile uyuşmadığını, vergiye tabi dilimlerin altında tutarın vergi dairesine gelir olarak bildirildiğini, davacının hem kapanış tasdikinin usulüne göre yapılmadığını, hem de Vergi Dairesi’ne bildirilmeyen ticari defter kayıtları karşısında, resmi kurumlara usulü dairesinde bildirilen Vergi Dairesinin kayıtlarının esas alınması gerektiğini, bu yönüyle de değerlendirildiğinde, davacının vergi dairesine yıl bazında satış olarak vergi dairesine dahi bildirmediği kayıtların hukuken bir geçerliliği ve delil vasfının olmadığını, Bilirkişi tarafından bu kayıtların incelenmeksizin ve irdelenmeksizin, salt Kapanış tasdiki dahi usulüne göre yapılmayan ticari defterlerin dikkate alınması suretiyle oluşturulan raporunun kabulünün mümkün olmadığını, Davacının ticari defter kayıtları incelendiğinde müvekkili tarafından 436.396,76TL ödeme yapıldığının kayıt edilmiş olmasına karşılık BS formlarında ise bu miktarın bir gelir girilmediğini, birbiri ile çelişkili, açık ve net olmayan, muğlak evraklar ile alacağın tespitine dair verilen kararın yasaya aykırı olduğunu, Davacının delil olarak gösterdiği ticari defter ile BS-BA formlarının çeliştiğini, ticari defter ile müvekkili tarafından sunulan banka ödeme dekontları çeliştiğini, yerel mahkemece bu çelişkilerin dikkate alınmadığını,Müvekkili tarafından yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, delil olarak sunulan bankalardan ödeme bilgileri celp edilmediğini, müvekkilin tüm ödemelerini banka kredi ve hesap kartları üzerinden yaptığını, …, … Bankası, … Bankası, … Bank, … Bank, … Bankası, … Bankası olmak üzere 37 adet kredi kartından müvekkiline ödeme yaptığını ancak celbinin sağlanamadığını, gelen banka kayıtlarının dahi hiçbir bilirkişi raporunda müvekkili tarafından ne kadar ödeme yaptığının, işbu ödeme belgeleri ile ispat edilmesine rağmen tespit edilmediği ortada olup, yapılan tespit ve değerlendirmenin hükme esas alınmasının somut gerçekliğe aykırı olduğunu, Davaya konu edilen fatura ve cari hesaplara itiraz edildiğini, davaya cevap dilekçesinin 5 numaralı bendinde davaya konu fatura ve fatura içeriğine, cari hesaba itiraz edildiğini, vaki itirazların yerel mahkemece değerlendirilmediğini takibe konu edilen faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, itirazın üzerindeki tutara tekabül eden hizmetin müvekkiline sağlanamadığını bu hususların yargılama konusu dahi edilmediğini,Takibe konu edilen alacağın likid olmadığını, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin ödemelerini yaptığı cari hesap borcu bulunmadığını ve bu nedenle de takibe konu edilen cari hesabın yargılamayı gerektirdiğini dolayısıyla da icra inkar tazminatının yasal şartları oluşmadığını, yerel mahkemece faize ve faiz oranına yönelik verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,İleri sürerek ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki akaryakıt satışından kaynaklı cari hesaba dayalı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine cari hesap bakiyesi nden kaynaklı 15.460,00 TL. alacağın tahsili talebiyle 19/12/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu ve süresi içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.Davalı borçlu vekili icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde, ödeme emrindeki cari hesaplara ve her türlü kayıtlara itiraz ettiğini, borcu olmadığını belirterek borca ve ferilerine itiraz etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin davacıdan aldığı yakıtların bedeline karşılık düzenli olmayan aralıklarda davacıya toplu ödemeler yaptığını, bu ödemelerin müvekkilinin davacıdan alınan ürünlerin bedelini aşar nitelikte olduğunu, bir başka anlatımla esasen müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu ancak her nasılsa davacının müvekkili davalının almadığı akaryakıta dayanarak, yani fiktif kayıt oluşturarak müvekkili davalının haberi ve onayı olmadan müvekkili davalıyı borçlandırıcı fatura tanzim ederek ticari kayıtlarına aldığını veya da davacı tarafın, müvekkili davalının yaptığı ödemeleri kayda almadığını ancak bu husus tam olarak davacının 2011 den 2016 yılı sonuna kadar olan döneme dair muavin defter kayıtlarını ve bu kayıtlarda müvekkili davalının borçlandırılmasına mesnet alınan fatura ve diğer mal satım kayıtlarını ibraz etmelerinin gerektiğini, bu kayıtlar sunulduktan sonra ancak taraflarınca davacının hangi kayıtlarının hatalı, yanlış veya tek taraflı olduğu hususunda beyanda bulunulabileceklerini, bu nedenle hak kaybına neden olunmamaması adına, davacının müvekkili davalıya satış yaptığına dair tüm faturalarına, kamera görüntülerine ve borçlandırıcı sair tüm kayıt ve belgelerine itiraz ettiğini, kabul etmediğini, davacı tarafın delil listesinin 4.bendinde belirtilen ve dosyaya sunulan “Sistem Üzerinden Alınan Akaryakıt Satım Raporu adı altındaki adi kayıtların da gerçeği yansıtmadığını, müvekkili davalının almadığı bir çok alım kaydını içerdiğini dolayısıyla işbu kayıtları da kabul etmediklerini ve tamamına itiraz ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalıya ait BA formlarının istenmesi için Pendik Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığı, müzekkereye Güroymak Malmüdürlüğü tarafından cevap verildiği, davacıya ait BS formlarının istenmesi için Tuzla Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığı, müzekkereye cevap verildiği, gönderilen kayıtlar incelendiğinde;Vergi kayıtlarına göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2013 yılında başladığı ve 2016 yılında sona erdiği, 2013 yılında davacı tarafından davalıya KDV hariç 39.159,00 TL. Lik mal satışı yapıldığı, davalı tarafından KDV hariç 38.433,00 TL. Lik mal alımında bulunulduğu, aradaki farkın 726,00 TL. olduğu, 2014 yılında davacı tarafından davalıya KDV hariç 128.789,00 TL. Lik mal satışı yapıldığı, davalı tarafından KDV hariç 124.583,00 TL. Lik mal alımında bulunulduğu, aradaki farkın 4.206,00 TL. Olduğu, 2015 yılında davacı tarafından davalıya KDV hariç 103.038,00 TL. Lik mal satışı yapıldığı, davalı tarafından KDV hariç 94.684,00 TL. Lik mal alımında bulunulduğu, aradaki farkın 8.354,00 TL. Olduğu, 2016 yılında davacı tarafından davalıya KDV hariç 111.331,00 TL. Lik mal satışı yapıldığı, davalı tarafından KDV hariç 111.331,00 TL. Lik mal alımında bulunulduğu, aradaki farkın 0,00 TL. Olduğu, Davacıya ait BS formlarına göre davalıya KDV. Siz toplam 382.317,00 TL., KDV dahil 451.134,06 TL. Lik mal satışında bulunulduğu, Davalıya ait BA formlarına göre davacıdan KDV. Siz toplam 369.031,00 TL., KDV dahil 435.456,58 TL. Lik mal alımında bulunulduğu anlaşılmıştır. Somut olayda, davacı taraf, cari hesap alacağına dayalı olarak sistem üzerinden alınan akaryakıt satış raporu ve 2016 yılı faturalarını ibraz ettiği, delil olarak tarafların ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmış, süresinde kendi ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmuştur. Davalı ise ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmemiştir. Mahkemece davacının ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden kök ve ek raporlar alındığı, alınan kök ve ek raporlara göre; davacı tarafın davalıya 451.856,76 TL. Tutarında fatura düzenlediği, bankalardan gelen cevabi yazılara göre davalı tarafından davacıya kredi kartları ile toplam: 126.726,00 TL. Lik ödeme yapıldığı, davacı ile davalının vergi dairesine bildirdikleri BA-BS bildirimlerinin karşılaştırılmasından aradaki farkın KDV dahil 15.677,48 TL. Olduğu ve davacının ticari defter kayıtlarına göre davalı tarafından yapılan toplam ödeme tutarının 436.396,76 TL. Olduğu ve davalı taraf ticari defterlerini ibraz etmediğinden ve tarafların birbirlerini teyit eden ve etmeyen kayıtların hangi kayıtlar olduğu belirlenemediğini, davacı ticari defter kayıtlarına göre davalıdan 15.460,00 TL. Alacaklı olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamından taraflar arasında TTK. 94 Madde kapsamında cari hesap sözleşmesi olmadığı anlaşılmıştır. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesin de ; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir..” hükmünü içermektedir. Davacı münhasıran davalının ticari defterlerine delil olarak dayanmadığından davalının ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmemesi ispat yükü üzerinde olan davacının ispat yükünü yer değiştirmeyecektir. Davalı vekili cevap dilekçesinin 5 maddesi ile açıkça, müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu ancak her nasılsa davacının müvekkili davalının almadığı akaryakıta dayanarak, yani fiktif kayıt oluşturarak müvekkili davalının haberi ve onayı olmadan müvekkili davalıyı borçlandırıcı fatura tanzim ederek ticari kayıtlarına aldığını, davacının 2011 den 2016 yılı sonuna kadar olan döneme dair muavin defter kayıtlarını ve bu kayıtlarda müvekkili davalının borçlandırılmasına mesnet alınan fatura ve diğer mal satım kayıtlarını ibraz etmelerinin gerektiğini belirtip borcu kabul etmediğini beyan ettiği, davalının BA vergi kayıtlarına göre davacıdan KDV. Dahil edilerek 435.456,58 TL. Lik mal alımında bulunulduğu, davacı ticari defter kayıtlarına göre davalı tarafından davacıya 436.396,76 TL. Lik ödeme yapıldığı, buna göre davalı tarafın mal alımı kadar ödeme yaptığının anlaşıldığı, davacı ile davalının vergi dairesine bildirdikleri BA-BS bildirimlerinin karşılaştırılmasından aradaki farkın KDV dahil 15.677,48 TL. Olduğu, bu durumda ispat yükü davacıda olup davacının aradaki farka ilişkin davalıya satış yaptığı ve teslim ettiğine yönelik delil ibraz etmediği anlaşılmakla; Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür.Sonuç olarak; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/07/2020 tarih ve 2017/480 Esas – 2020/272 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın REDDİNE,2-Dosya kapsamı itibariyle davacının kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğu tesbit edilemediğinden ve şartları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar harcının, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 186,72.TL harçtan mahsubu ile bakiye 106,02.TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 9-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 10-Davalı tarafından sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 48,50.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri toplamı 197,10.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.