Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1486 E. 2022/1571 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1486 Esas
KARAR NO: 2022/1571 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/669 Esas – 2018/1160 Karar
TARİH: 13/12/2018
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,vekiledeni ile dava dışı … Dış Tic. Ltd. Şti. arasında bağıtlanan 28.04.2010 tarihli 720.000,00-TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi, 04.07.2012 tarihli 1.000.000,00-TL bedelli Kredi Çerçeve Sözleşmesi ve 08.12.2015 tarihli 2.000.000,00-TL bedelli Kredi Çerçeve Sözleşmesine istinaden şirkete kredi kullandırıldığını, davalıların kredi sözleşmelerini müşterek müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini ve borcun ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine girişildiğini, davalı borçlular tarafından yapılan ödemeler hesap edilmeden icra takibine girişildiği, kredi sözleşmesinde imzası bulunmayan kişilere icra takibi yapıldığı, alacaklı bankaya hiçbir borçları bulunmadığı sebeple takibe, borca, işlemiş ve işleyecek faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz edildiğini beyanla, davalı borçluların itirazlarının iptali ile takibin devamına, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetlerine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalı … vekili yasal süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde, davalılardan … ve …’ın davaya konu kredi sözleşmelerinde imzalarının bulunmadığını, eski tarihlerdeki kredi sözleşmelerinde imzalarının bulunduğunu, vekiledeni … ve eşi …’ün de 2016 yılındaki kredi sözleşmesinde imzaları bulunmakta ise de, bu iki davalının 2016 yılında (kredi sözleşmesi imzalandığı tarihte) kredi verilen şirket ile ilgili olarak imza yetkileri bulunmadığını, kredi tahsis edilen şirket hakkında Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/676 E. Sayılı dosyasından iflas erteleme kararı verildiği gibi, işbu mahkemece şirkete kayyum atandığını ve imza yetkisinin sadece kayyumda olduğunu, davacı bu hususu bilmesine rağmen imzaya yetkili olmayan kişilerden imza alarak kredi sözleşmesi düzenlendiğini, ortada geçerli bir kredi sözleşmesi olmadığı için kefillerin kefilliğinin de geçerli olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.Davalı asil … de ön inceleme duruşmasında , cevap dilekçesini tekrarla … yönünden iflas erteleme talebinden vazgeçtiğini ve iflas erteleme kararının kaldırıldığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekilinin dosyada vekaletnamesi olmasına rağmen davaya cevap vermemişler, diğer davalılara, dava dilekçesinin ayrı ayrı usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap vermemişler, yargılamayada katılmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/12/2018 tarih ve 2017/669 Esas – 2018/1160 Karar sayılı kararında; “…Alacaklı banka tarafından 28.04.2010 tarihli ve 720.000,00.-TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kredi borçlusu … Ltd. Şti. lehine, …, …, … ve …’ın müteselsil kefaletleriyle sözleşme bağıtlandığı, yine alacaklı banka tarafından 04.07.2012 tarihli ve 1.000.000,00.-TL bedelli Kredi Çerçeve Sözleşmesine istinaden kredi borçlusu … Ltd. Şti. lehine , … ve …’ün müteselsil kefaletleriyle sözleşme bağıtlandığı, yine alacaklı banka tarafından 08.12.2015 tarihli ve 2.000.000,00.-TL bedelli Kredi Çerçeve Sözleşmesine istinaden kredi borçlusu … Ltd. Şti. lehine, …’ ün müteselsil kefaletiyle birtakım kredi hesapları açıldığı ve kullandırıldığı, imzalanan kredi sözleşmelerinde herhangi bir limit artırımı tutarı belirtilmediği ve önceki tarihle kredi sözleşmeleri ile aralarında bir bağlantı kurulmadığı, alacaklı banka tarafından dava dışı kredi borçlusu … lehine 19.10.2016 tarihinde … nolu hesaptan %18,75 akdi faizli 1.052.984,87-TL bedelli kredi kullandırıldığı ve geri ödeme planında sadece … ile müteselsil kefil …’ün imzasının bulunduğu, yine alacaklı banka tarafından dava dışı kredi borçlusu … lehine 19.10.2016 tarihinde … nolu hesaptan %18,75 akdi faizli 483.667,94-TL bedelli kredi kullandırıldığı ve geri ödeme planında sadece Detay Mobilya ile müteselsil kefil …’ün imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır. İmzalanan kredi sözleşmelerinden önceki Genel Kredi Sözleşmeleri ile bağlantı kurulmadığı anlaşılmaktadır. Son olarak imzalanmış olan ve sadece müteselsil kefil …’ün imzası olan 08.12.2015 tarihli sözleşmeden sonra kullandırılan kredi , cari hesaba dayalı olmayan her biri 19.10.2016 kredi kullandırım tarihli Taksitli Ticari Krediler olup, geri ödeme planlarında da sadece asıl borçlu ve kefil …’ün imzası bulunmaktadır. TBK 589. maddesinde, ” Sözleşmede açıkça kararlaştırılmamışsa kefil, borçlunun sadece kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlarından sorumludur.” hükmü ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.11.2016 tarih ve 2014/19-1400, 2016/1069 E.K. sayılı kararı da davacı banka ile birden çok kredi sözleşmesi akdedildiği ve sözleşmelerden sadece birilerine kefil olunması durumunda sorumluluğu net olarak açıklamaktadır. Tüm bu saptamalara göre, son olarak imzalanmış 08.12.2015 tarihli Kredi Çerçeve Sözleşmesi’nde ve takibe dayanak edilen Taksitli Ticari Kredi /Geri ödeme planlarında imzaları bulunmayan davalı kefil borçlular …, … ve …’ın, hesap kat ihtarına konu edilmiş kredilerden dolayı müteselsil kefil olarak herhangi bir sorumluluklarının olamayacağı, bilirkişi tarafından bu saptamalarla birlikte, aksinin kabulü halinde kefil borçluların sorumlu olacakları miktarlar kök rapor ve ek raporda ayrı ayrı belirtilmiş ise de, davalı müteselsil kefillerden sadece …’ün kullandırılan krediden doğan borçtan sorumlu tutulabileceği, diğer müteselsil kefillerin sorumlu tutulamayacağı anlaşılıp kabul edilmekle, davanın kısmen kabulüne, davalı … yönünden talebin aşılmaması esasına dikkatle 1.589.473,22-TL’ si asıl alacak olmak üzere ve bu kez arada ödemeler olmakla dava tarihi itibariyle toplam 1.681.622,62-TL üzerinden itirazın iptaline, davalı …’in alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine, ayrıca çek garanti bedellerinin de faiz getirmeyen bir hesapta deposuna karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür….”gerekçesi ile, DAVANIN KISMEN KABULÜNE, 1-)Davalı … Yönünden; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyasında İTİRAZININ dava tarihi itibariyle 1.589.473,22-TL’si asıl alacak olmak üzere TOPLAM : 1.681.622,62-TL üzerinden İPTALİNE, takibin asıl alacağa dava tarihi 20.07.2017 tarihinden itibaren yıllık %72 temerrüt faizi ve faizin %5 GV’si uygulanmak suretiyle DEVAMINA, Fazla talebin REDDİNE, 2-) Alacağın %20’si oranında 336.332,54-TL icra inkar tazminatının davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, 3-) 83.465-TL çek garanti bedelinin talep gibi faiz getirmeyen bir hesapta DEPOSUNA, tazmin tarihinden itibaren alacağa %72 temerrüt faizi ve %5 GV uygulanmasına, 4-) Diğer davalılar …, …, … yönünden DAVANIN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının eksik ve hatalı olduğunu, … yönünden yapılan bilirkişi incelemesine itiraz edilmesine rağmen alınan bilirkişi raporu üzerinden karar verildiğini, ayrıntılı inceleme yapılmaksızın eksik inceleme yapıldığından verilen kararın bozulması gerektiğini, Banka ve diğer davalılar arasında imzalanan kredi sözleşmeleri ve işbu sözleşmelere istinaden borçların aktif ve hala ödenmemesine rağmen son kredi sözleşmesinin dikkate alınarak davaya esas teşkil etmesinin doğru olmadığını, önceki kredi sözleşmelerine istinaden borçların devam ettiğini, İleri sürerek yerel mahkeme kararının bozulasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, Davalı … Yönünden davanın kısmen kabulüne, Diğer davalılar yönünden davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece, bankacı bilirkişiden kök ve ek rapor alınıp kök ve ek rapordaki tesbitler doğrultusunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik itirazları değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davaya konu icra takibinde davacı tarafça toplam 83.465,00 TL. Çek depo talebinde bulunulduğu, mahkemece hükme esas alınan bankacı bilirkişi raporunda da depo edilmesi gereken çek garanti bedelinin 83.465,00 TL. Olduğunun belirtildiği, bankacı bilirkişiden alınan ek rapora karşı davacı vekili tarafından itirazlarını içerir verilen beyan dilekçesinde, takip tarihinden dava tarihine kadar olan hesaplamada çeşitli tarihlerde çeklerin banka sorumluluk tutarı tazmin olduğu ve toplam 42.750.-TL.’nin borca ilave olduğunu, bilirkişinin bu durumu dikkate almadığına yönelik itiraz ettiği halde mahkemece davacı vekilinin itirazları da değerlendirilmek suretiyle bankacı bilirkişiden ek rapor alınmadığı gibi verilen gerekçeli kararda da bu itirazın değerlendirilmediği, banka sorumluluk tutarları ödenip nakde dönüştüğü belirtilen çekler yönünden de depo kararı verildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, takip tarihinden sonra dava tarihinden önce davacı bankanın deposu talep edilen çek yaprakları nedeniyle yasal sorumluluk bedellerini ödeyip ödemediği, talep edilen alacağın nakdi alacağa dönüşüp dönüşmediği, ödeme yapılmışsa hangi çekler yönünden ne zaman ödeme yapıldığı, hangi çeklerin ödenmediği ve dava tarihi itibariyle deposu talep edilebilir alacak olup olmadığı, gerekli olması halinde banka kayıtları da bilirkişi tarafından yerinde incelenmek suretiyle davacı vekilinin ek rapora yönelik verdiği itirazlarını içerir beyan dilekçesindeki itirazları da değerlendirilmek suretiyle (ve deposu talep edilen gayrinakdi alacak dan nakdi alacağa dönüşen alacak olduğu tesbit edildiği taktirde borçlu tarafından icra takibinden sonra dava tarihinden önce yapılan ödemelerin de ödeme tarihleri de gözetilerek TBK 100. Maddesine göre dava tarihi itibariyle kapak hesabının çıkartılarak ) denetime elverişli bankacı bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2018 tarih ve 2017/669 Esas- 2018/1160 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.