Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1484 E. 2022/1617 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1484
KARAR NO: 2022/1617
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2020
DOSYA NUMARASI: 2016/1174 Esas 2020/402 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı … (…)’nun esas borçlu … ile evli ve … Giyim Tic.Ltd.Şti’de ortak iken davacının bilgisi dışında aldığı banka kredileri ile bankalara karşı borçlandığını ve yapılan icra takipleri üzerine davacının eski eşi tarafından imzasının taklit edilerek müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sorumluluk altına sokulduğunun öğrenildiğini, bunun üzerine Bakırköy 8. Aile Mahkemesi’nin 2011/1700 Esas 2011/700 Karar sayılı kararı ile evliliklerinin sonlandırıldığını, yine davacının eski eşi hakkında C. Başsavcılığına başvurarak şikayette bulunduğunu, bunun üzerine Bakırköy 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/624 Esas 2015/421, Karar sayılı kararı ile eski eş …’nun Resmi Belgede Sahtecilik suçundan TCK 204/1.maddesine göre 2 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığını, bilahare davalı banka tarafından davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 30/09/2011 vade tarihli, 250.000 TL bedelli ve 30/09/2011 vade tarihli 235.000 TL bedelli iki adet senet yönünden başlatılan icra takibine, bonolardaki imzaların kendisine ait olmadığından bahisle imza itirazında bulunulduğunu, İstanbul 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/2355 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucu imza itirazlarının reddine karar verildiğini, bu kararın Yargıtay tarafından onandığını, yine davalı bankanın aynı konuda ve aynı tarihlerde Genel Kredi Sözleşmesine istinaden davacı aleyhine başlattığı icra takiplerinde davacı tarafından yapılan imza itirazları üzerine davalı banka tarafından İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/934 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, mahkemece yapılan yargılama sonucu sözleşmede kefil olarak bulunsa da imzasının eli ürünü olup olmadığı hususunun tespit edilemediği, bu nedenle kefalet sözleşmesinin kendilerini bağlamayacağı sonucuna varılarak işbu davanın reddedildiğini, yine aynı konularda farklı bankalar tarafından davacı aleyhine takipler yapıldığını, yapılan itirazlarda takip konusu senette atılan imzanın davacının eli ürünü olmadığı sonucuna varıldığını, dava konusu edilen senetlerde de vade tarihlerinin 30/09/2011 olduğunu, bu senetlerinde davacının boşanmış olduğu eski eşi tarafından tanzim edilerek bankalara verildiğini, davacının davalı bankaya herhangi bir borcu olmadığını beyanla anılan nedenlerle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının, davalı banka lehine ciro edilmiş 250.000 TL ve 235.000 TL bedelli iki adet senetten kaynaklanan alacağın tahsili için davalı banka tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile senet borçluları davacı ve … aleyhine takip başlatıldığını, davacı tarafından imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesi ile imzaya ve takibe itiraz edildiğini, İstanbul 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/2355 Esas sayılı dosyasından davacı tarafından imzaya itiraz davası açıldığını, mahkemece bilirkişi raporu alındığını, yine Adli Tıp Kurumundan rapor alındığını, yapılan incelemeler neticesinde senetlerdeki imzaların davacıya ait olduğunun tespit edildiğini ve imzaya itirazın reddine karar verildiğini, işbu kararın Yargıtay tarafından da onandığını, imzanın davacıya ait olduğunun hükme bağlanıp kesinleştiğini, bir borçlunun basit tersimli imzaya sahip olmasının bedelini kredi kurumuna yani alacaklıya ödetmenin hakkaniyete uygun olmadığını beyanla davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/07/2020 tarih ve 2016/1174 Esas 2020/402 Karar sayılı kararı ile; “…Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalının beyanları, ibraz edilen deliller, mahkememizce aldırılan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı … (…)’nun … ile evli ve … Tic.Ltd.Şti’de ortak iken, …’nun davacının bilgisi dışında aldığı banka kredileri ile davacıyı bankalara karşı borçlandığı ve yapılan icra takipleri üzerine davacının eski eşi tarafından imzasının taklit edilerek müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sorumluluk altına sokulduğunun öğrenildiği, bunun üzerine evlilik birliğinin sonlandırılarak davacı tarafından eski eş … aleyhine C.Başsavcılığına başvurularak şikayette bulunulduğu, bunun üzerine Bakırköy 21.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/624 Esas 2015/421 Karar sayılı kararı ile eski eş …’nun Resmi Belgede Sahtecilik suçundan TCK 204/1.maddesine göre 2 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığı, bilahare davalı banka tarafından davacı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 30/09/2011 vade tarihli 250.000 TL bedelli ve 30/09/2011 vade tarihli 235.000 TL bedelli iki adet senet yönünden icra takibi başlatıldığı, bonolardaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, davacının davalı bankaya borçlu olmadığı, bu nedenle dava konusu 2 adet senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespiti ile davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine yönelik mahkememiz işbu davasının açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delilleri toplanmış, yine davacının imza itirazına binaen imza örneklerinin bulunduğu kamu kurum ve kuruluşlarından gerekli evraklar celp edilerek, davacının huzurda imza ve yazı örnekleri alınmış alınarak Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor aldırılmış, hüküm kurmaya elverişli bulunan Adli Tıp Raporuna göre inceleme konusu senetlerde … adına atılı imzalar ile … (…) …’ın mukayese imzaları arasında biçimsel benzerlik görülmekle birlikte, söz konusu imzaların basit tersimli olması nedeniyle … (…) …’ın eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediği tespit edilmiş, mahkememizce de dava konusu edilen senetlerin davacı tarafından doldurulmadığı konusunda tam bir vicdani kanaat oluştuğundan davacının davasının kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen 30/09/2011 ödeme tarihli 235.000,00 TL ve 30/09/2011 ödeme tarihli 250.000,00 TL bedelli 2 adet senet sebebi ile davacının borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiş, yine davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle davalının kötü niyetli olduğunun tespit edilemediği ve mahkememizce de bu konuda kanaat oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacı … (…) tarafından keşide edilmiş olan senetlerden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yürüttükleri ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 06.05.2013 tarihli, 2013/ 7253 Esas, 2013/ 17105 Karar sayılı onama kararı ile kesinleştirilmiş olan takip kapsamında üzerine haciz şerhi işletilmiş olan, davacı adına kayıtlı taşınmazların satış işlemlerinin devam ettirilmesi nedeni ile müvekkilini zarara uğratmak maksadıyla davacı tarafından açılmış olan ve haksız, hukuki dayanaktan yoksun işbu davada, 16.03.2020 tarihli 40968900-101.01.02-2019/129920 sayılı Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenmiş olan benzerlikler tespit edilen imzalara ilişkin davacının el ürünü olup olmadığının daha da ileri tespit edilemediğine ilişkin kanaat raporu dahi dikkate alınmadan verilen kararın istinaf edilmesi zarureti doğduğunu, müvekkili banka lehine ciro edilmiş 30.09.2011 vade tarihli, 250.000,00 TL’lik ve 30.09.2011 vade tarihli 235.000,00 TL’lik iki adet senetten kaynaklanan alacağın (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasından senet borçluları …(…) ve … aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip işlemleri başlatıldığını, senet keşidecilerinden … (…) tarafından, imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesiyle imzaya ve takibe itiraz edildiğini, İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/2355 Esas sayılı dosyasından … (…) tarafından imzaya itiraz davası açıldığını, mahkemece bilirkişi raporu düzenlettirildiğini, mevzu senetlerde yer alan imzaların …’a ait olduğu hususunun tespit edildiğini, imzaya itirazın reddine karar verildiğini, Mahkeme kararının … (…) tarafından temyiz edildiğini, T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 06.05.2013 tarih, 2013/7253 Esas – 2013/17105 Karar sayılı ilamı ile mahkeme kararının onandığını ve kararın kesinleştiğini, davacı tarafça bazı bankaların davacı aleyhine başlatmış olduğu takiplere karşı imza itirazında bulundukları ve bu davalarda imzaların davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davaların kabul edildiğinin belirtildiğini, bunun da işbu davaya dayanak teşkil edebileceği ifade edilmiş ise de İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/2355 Esas sayılı dosyasından davacı aleyhine verilen ret kararının yanı sıra davacı aleyhine … Bankası A.Ş. tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından başlatılmış olan “kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla” takibe davacı tarafından İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/1148 Esas sayılı dosyasından imzaya itiraz edilmesi neticesinde Mahkemece 17.10.2012 tarih, 2012/984 Karar sayılı ilam ile davanın reddine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2013/3586 Esas, 2013/12714 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğini, hatta belirtilen dosya kapsamında davacıya ait taşınmazın icra kanalıyla satışının gerçekleştirilmiş olduğunu, görüldüğü üzere … Tic. Ltd. Şti.’ye birçok banka tarafından krediler kullandırılmış olduğunu, kullandırılan kredilere ilişkin sözleşmeleri davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış ya da bu firma lehine tahsil amacıyla kambiyo vasfını haiz birden çok senet keşide etmiş olduğunu, her ne kadar bazı yargılamalar kapsamında tanzim edilmiş bilirkişi raporlarında imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda netliğe ulaşılamadığı belirtilmiş ve bu nedenle davacı, kanunun ve hukukun kendisine yüklemiş olduğu sorumluluktan kurtulmayı bir şekilde başarabilmiş ise de bu durumun hukuk ve hakkaniyet ile bağdaşmadığı hususunun da tartışma götürmez bir gerçek olduğunu, dava konusu senetlerle ilgili çelişkili iki karar verildiğini, senetler üzerindeki imzalara ilişkin mutlak sonuç elde edilemeden verilen hükmün bozulması gerektiğini beyanla İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/ 1174 Esas ve 2020/ 402 Karar sayılı 10.07.2020 tarihli davanın kabulüne ilişkin kararının tüm yönüyle bozularak kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe konu edilen iki adet senetteki imzaların sahteliği iddiası ile menfi tespit talebine ilişkindir.Mahkemece, dava ve takip konusu … Limited Şirketi lehine dava dışı … ve davacı … tarafından keşide edilen 15/07/2010 keşide, 30/09/2011 vade tarihli, 250.000,00 TL bedelli senet ile aynı şirket lehine dava dışı … tarafından keşide edilen ve davacının kefil olduğu 11/06/2009 keşide, 30/09/2011 vade tarihli, 235.000,00 TL bedelli senette davacıya atfen atılan imzaların eli ürünü olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmış, ATK raporunda senetlerde davacı adına atılan imzaların mukayese imzaları ile benzerlik gösterdikleri ancak basit tersimli olması nedeniyle davacının eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediği mütalaa edilmiş, Mahkemece dava konusu senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava konusu senetlerle ilgili davacı tarafından İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/2355 Esas sayılı dosyası ile takibin iptali talebiyle açılan davada alınan bilirkişi raporunda, imzaların davacıya ait oldukları tespit edilmiş ve Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, verilen karar Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 06.05.2013 tarihli, 2013/7253 Esas sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Her ne kadar icra hukuk mahkemesi tarafından verilen karar takip hukuku ile ilgili olması sebebiyle Mahkemeyi bağlayıcı nitelikte değilse de, hükme esas alınan ATK raporunda takip dayanağı senetlerin keşide tarihlerinden sonrasını içeren mukayese imzalı belgeler dikkate alınarak imza incelemesi yapılmıştır. Mahkemece mukayese belgelerin tarihinin 15.07.2010 ve 11.06.2009 tarihlerinden sonra olması nedeniyle raporun hükme esas alınmaması, senetlerin keşide tarihlerinden önceki tarihlere ait davacıya ait imza asıllarının ilgili yerlerden getirtilmesi ve usulüne uygun imza incelemesi yaptırılarak imzaların davacıya ait olup olmadığının tespiti yönünde rapor alınmasından sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/07/2020 tarih ve 2016/1174 Esas – 2020/402 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.