Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1477 E. 2022/1723 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1477
KARAR NO: 2022/1723
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ: 26/12/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/435 Esas – 2019/1250 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin plakalı eşanjör üretimi ve ticareti ile iştigal ettiğini, davalının ise davalı ile aynı adreste … San. Ve Tic. AŞ ‘nin alt yüklenicisi şirket olduğunu, … Yapı’nın taahhüdü altında bulunan ”…” projesinde ihtiyaç duyulan plakalı eşanjörlerin temini hususunda müvekkili şirket tarafından sunulan 09/02/2017 tarihli teklifin, 10/02/2017 tarihinde … Yapı Satın alma Uzmanı Bülent Tanırcan tarafından davalı … Ve Taah. AŞ kaşesi altında imzalanarak onaylandığını, buna istinaden müvekkili şirket tarafından sipariş formu düzenlendiğini, siparişe konu ürünlerin müvekkili şirket tarafından 17/02/2017 tarihli sevk irsaliyesi ile ”…” şantiyesine teslim edildiğini, ürün bedeline ilişkin olarak 17/02/2017 tarihli 11.774,82 TL bedelli e-faturanın düzenlenerek davalıya gönderildiğini, ancak davalı tarafça ödeme yapılmadığını, 11.774,82 TL alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini, oysa müvekkili şirketin alacaklı bulunduğu tutarın davalı tarafça kabul edildiğini ve ticari kayıtlarına işlendiğini, davalının yetki itirazının hukuka aykırı olduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına ve davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davaya konu tutar bakımından herhangi bir borcu bulunmadığını, eldeki dava konusu icra takibi usul ve yasaya aykırı olduğundan, davacının icra inkar tazminatı talep etme hakkı bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/12/2019 tarih ve 2018/435 Esas – 2019/1250 Karar sayılı kararı ile; “… talebin ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali olduğu, davacı tarafça davalının fatura bedelini ödemediğinden bahisle takip başlatıldığı, davalı tarafça davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği dosya kapsamına alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, davacı tarafa ait cari hesabın 11.742,82 TL borç bakiyesi verdiği, davalı tarafından 29/08/2017 tarihinde 1.259,00 Euro/5.174,11 TL ödeme yapılmış olmasına rağmen davacı şirket hesaplarında mevcut olmadığı, gerçek duruma uygun davacı şirket alacak bakiyesinin 6.600,71 TL olması gerekeceği, davalı şirket ticari defterlerine göre davacı şirkete 6.591,39 TL borçlu bulunduğu, cari hesap bakiyeleri arası 9,32 TL farklılığın döviz kuru değerlemesi sebebi ile oluştuğu, bilirkişi raporu doğrultusunda davalı şirket defterlerinde mevcut olan borç kaydı üzerinden davanın kısmen kabulü ile alacak likit olduğundan % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili yönünde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; Davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 6.591,39 TL asıl alacak üzerinden devamına, bu miktara takip tarihi olan 28/09/2017 tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanmasına, 2-Alacak likit olduğundan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı şirketin tasfiye sürecinin tamamlanmış olmasına rağmen davacı şirket vekilinin, davacı şirketin tasfiye sürecine girdiğini dosyaya bildirmemesi, yargılamanın devam ettiği sırada davacı yana ilişkin tebligatların tasfiye memuruna yapılmaması, davacı şirketin tasfiye sürecinin tamamlanıp tamamlanmadığı ve sicilden terkin edilip edinmediği hakkında ticaret sicil müdürlüğü’ne müzekkere yazılmayıp herhangi bir araştırma yapılmaması hususlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı yanın, Beyoğlu … Noterliği’nin 7.2.2019 tarih … sayı ile tasdikli, 6.2.2019 tarihli 2019/1 sayılı genel kurul kararı ile tasfiye sürecine girdiğini, tasfiye memuru olarak “Rahmi Sarıkaya”nın atandığını, işbu kararın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 18.02.2019 tarihli, 9769 sayılı ve 360. sayfada ilan edildiğini, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 19.02.2020 tarihli, 10019 sayılı ve 80. sayfadaki ilanı ile davacı şirketin tasfiye sürecinin tamamlandığını ve ticaret sicilinden terkin edildiğini, Yargılamanın devam ettiği sırada davacı yana ilişkin tebligatların tasfiye memuruna yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, işbu davanın 26.12.2019 tarihinde karara çıkmış olup karar celsesinde, davacı vekilinin, yokluğunda karar verilmesi talebini içerir mazeret dilekçesini dosyaya sunduğunu, 26.12.2019 tarihli karar celsesinde davacı şirketin tasfiye sürecinin devam etmesi sebebiyle davacı vekilinin vekaletnamesinin geçerliliğinin bulunmadığını, tasfiye memuruna tebligat çıkarılmadan ve tasfiye memurunun yokluğunda dosyanın karara çıkarılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, alacaklı olduğunu iddia ettiği işbu dosyayı tasfiye sürecine dahil etmediğini, davacı şirketin tasfiye sürecinin tamamlanmış olması ve ticaret sicil müdürlüğünden terkin edilmesi nedeniyle davacı yanın tüzel kişiliğinin sona erdiğini, tüzel kişiliği sona eren bir şirketin ise taraf ehliyeti bulunmadığını, bu durumda davanın konusuz kaldığını, ilk derece mahkemesi tarafından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğini, Müvekkili şirketin davacı yana herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı yanın dava konusu faturaya ilişkin hizmetin verildiğini ispat edemediğini, davacı yanın dosyaya ne bir sözleşme ne de bir sevk irsaliyesi sunamadığını, dava konusu faturada verilen hizmetin Plakalı Eşanjör” olarak belirtildiğini, ancak bu hizmetin görsel olarak ne olduğu ya da hangi tarihlerde bu hizmetin verildiği ve müvekkili şirket yetkililerine teslim edildiğinin belirtilmediğini (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu 2001/1 E .2003/1 K. 27/06/2003 tarihli kararı), taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığını, yalnızca mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenip hükme esas alınan bilirkişi raporunun ve davacının iddiasının aksine, davaya konu tutar bakımından müvekkili şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesinin “Davanın Kısmen Kabulüne…” ilişkin kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, mal satışından kaynaklanan faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6098 sayılı TBK’nın vekalet ilişkisinin sona ermesi sebeplerini düzenleyen 512 ve 513. maddelerine göre, vekalet ilişkisi azil, istifa, ölüm, ehliyetin kaybedilmesi, iflas ve tüzel kişiliğin sona ermesi hallerinden birisi ile sona erecektir. Diğer yandan, davada vekaletnamenin kapsamı HMK’nın 73. maddesinde belirtilmiştir. Bu madde hükmüne göre; davaya vekâlet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar. TTK’nın 636/5 madde atfıyla limited şirketlerde de uygulanması gereken TTK’nın “Tasfiye ve Sona Erme” üst başlığı altında düzenlenen “Sonuçlar” başlıklı 533 madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere; tasfiye sırasında tüzel kişilik devam eder. Ortaklık amacı kendiliğinden tasfiye amacına dönüşür. Tasfiye tamamlanıp Ticaret Sicilinden kaydı terkin edilen şirketin tüzel kişiliği son bulur. Somut olayda; davacı şirket adına dava açan avukata vekaletnamenin, verildiği dönemde davacı şirketin yetkili temsilcisi tarafından verildiği, mahkemece 26/12/2019 tarihinde karar verilmiş olup, davacı şirketin 19.02.2020 tarihinde ticaret sicilden kaydının terkin edildiği dikkate alındığında, karar tarihinde şirket tüzel kişiliği devam etmekle, vekilin vekalet görevinin de devam ettiği, dolayısıyla davacı şirketin karar tarihi itibarı ile dava ehliyetine haiz olduğu, aksi yönde ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, mahkemece davalının ticari defterlerinde kayıtlı faturaya istinaden ve davacı şirkete borç olarak görünen tutar üzerinden karar verilmiş olup, faturanın ticari defterlerde kayıtlı olmasının fatura konusu malın satılarak davalıya teslim edildiğini gösterdiği, davalı tarafça faturaya itiraz edildiği ya da iade edildiği ileri sürülmediği gibi hükmedilen borcun ödendiğinin de ispat edilmediği nazara alındığında, mahkemece verilen karar dosya kapsamına usul ve yasaya uygundur. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 450,26 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 112,57 TL harcın mahsubu ile bakiye 337,69‬ TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.