Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1473 E. 2022/1614 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1473
KARAR NO: 2022/1614
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/1133 Esas – 2019/1139 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin, dünyaca ünlü “…” markası altında faaliyet gösteren … İstanbul Kozyatağı Ofisi’nin işletmecisi olduğunu, Ssektörün işleyiş yapısı itibariyle otelde etkinlik düzenleyen işletmelerle ile birebir ilişkili olan şirketin müşteri portföyü ticari tercih ve kararlarının, ticari sır ve gizli kalması mutlak olan müşteri bilgilerinin şirket bakımından hayati önem taşıdığını, bu minvalde, şirketin genel işleyişi içerisinde bu gizli bilgi, müşteri çevreleri ve bilgileri ve diğer konulara haiz olması gereken çalışanlar ile müvekkili şirket arasında, iş sözleşmesine ek olarak rekabet etmemeye ilişkin sözleşme imzalandığını, bu sözleşme uyarınca gizlilik teşkil eden ve rekabet sınırları içerisinde kalması gereken bilgilere haiz çalışanların, bu bilgileri müvekkili şirket aleyhine, kötü niyetli olarak kullanmamalarının amaçlandığını, ancak bu sırada da çalışanların iktisadi geleceklerini tehlikeye düşürmemek için süre bakımından en makul süre olarak 1 yıl süre şartı konulduğunu, 29.09.2014 tarihinde müvekkili şirkette “Misafir İlişkileri Şefi” olarak işe başlayan davalı ile bu tarz bir sözleşme imzalandığını ve davalının işten ayrılmasından itibaren 1 yıl içerisinde, müvekkili ile rekabet halinde olan veya aynı faaliyet alanında çalışan başka bir işyerinde çalışmaması, aksi durumda müvekkili davacı şirkete aldığı brüt maaşının 6 katı cezai şart ödemesinin kararlaştırıldığını, davalı işçinin 29/01/2017 tarihinde işten istifa ederek ayrıldığını, ancak 1 yıllık süre bitmeden müvekkili şirket ile rekabet halinde olan otelcilik alanında ve aynı bölgede faaliyet gösteren “…” isimli otelde aynı işi, aynı şekilde yapmak üzere çalışmaya başladığını, davalının bu eyleminin sözleşmenin açık hükmüne aykırılık teşkil ettiğini beyanla fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere şimdilik 5.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; iş mahkemesin davaya bakmakla görevli olduğunu, haksız rekabet şartlarının oluşmadığını, müvekkilinin yeni işyerindeki görevi ve iş tanımının davacı işyerindekinden çok farklı olduğunu, müvekkilinin sözleşmede tanımlanan iş ile sınırlı olmak kaydı ile rekabet yasağına tabi olduğunu, yani sadece faaliyet konusu aynı olan bir işyerinde çalışması yeterli olmayıp sözleşmede tanımlanan işi yapıyor olması gerektiğini, yine sözleşmeye göre aynı iş tanımında rakip bir firmada çalışması dahi yeterli olmayıp yasağa aykırılık teşkil etmesi için müvekkilinin davacının müşteri portföyünü kullandığını ispat etmesi gerektiğini, dava dilekçesinde müvekkilinin müşterilerle olan ilişkisinin herhangi bir zarara yol açtığından bahsedilmediği gibi davacı şirketin zararına herhangi bir sır veya müşteri ilişkisini kullandığının da iddia edilmediğini, sözleşmede “zararı karşılamak üzere brüt maaşın altı kadar tazminat ödeneyeceği” kararlaştırılmış olup bunun bir cezai şart olmadığını, tazminat olması sebebiyle her halükarda davacının zararını ispat etmesi gerektiğini, sözleşme maddesinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 03/12/2019 tarih ve 2017/1133 Esas – 2019/1139 Karar sayılı kararı ile; ” …Taraflar arasında; iş akdi yapıldığı; bu sözleşmenin 11. maddesi uyarınca rekabet yasağı kararlaştırıldığı ve rekabet yasağına aykırılığın müeyyidesinin saptandığı; davalı tarafından iş akdinin 29/01/2017tarihinde sonlandırıldığı; davalının bilahare dava dışı … Tic. A.Ş bünyesinde “…” isimli otelde Genel Müdür Asistanı olarak çalışmaya başladığı hususunda; uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının, dava dışı/3. Kişi … Tic. A.Ş nezdinde çalışmaya başlaması nedeniyle; taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesini ihlal edip etmediği; bu kapsamda sözleşmedeki cezai şart koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği, cezai şartın aşırı olup olmadığının saptanması, noktalarında toplanmaktadır. Kural olarak; 6098 sayılı TBK.nun. 444. ve 445.maddeleri uyarınca, işverenin yer, zaman ve işlerin türü bakımından hakkaniyete aykırı olmamak koşulu ile işçisi ile diğer koşullarda ayrı bulunmak koşulu ile rekabet yasağı sözleşmesi imzalamasında hukuka aykırılık bulunmadığı; süre bakımından ise (2) yılı aşmayan rekabet yasağının hukuka uygun olarak görülmesi gerektiği; kaldı ki TBK.m. 445/2 gereğince rekabet yasağının süresi uzun olsa dahi hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağı koşullarını serbestçe değerlendirerek hakkaniyete uygun biçimde kapsam ve süre bakımından sınırlandırabilecektir. Rekabet yasağı sözleşmesinde coğrafi olarak İstanbul Anadolu yakası olarak sınırlandırıldığı süre olarak ise “1” yılla sınırlandırıldığı yapılan bu sınırlandırmalarda kanuna ve hakkaniyete aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmaktadır. Her ne kadar davalı vekili müvekkilinin … Tic. A.Ş’de çalıştığı konum itibarı ile davacı firmanın müşteri portföyünü kullanmasının mümkün olmadığı, davacının herhangi bir zararının doğmadığı, bu nedenle haksız rekabet şartlarının doğmadığı savunmasında bulunmuş ise de , davalının davacı firmada Misafir İlişkiler Şefi olarak çalıştığı, dava dışı 3. firmada ise Genel Müdür Asistanı olarak çalıştığı, konumu itibarı ile haksız rekabet yasağına aykırılık şartlarının oluştuğu/oluşabileceği kanaatine varılmıştır.Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde rekabet yasağının ihlali halinde davalının son bürüt maaşının 6 katı tutarında bir cezai şart kararlaştırılmıştır. Celp edilen SGK kayıtlarında davalının son bürüt maaşı 5.568,62 TL’dir. Bu haliyle cezai şarta tekabul eden miktar 6*5.568,62 TL= 33.411,72 ‘dir. Mahkememizce dosyanın bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiş ise de davaya konu uyuşmazlığını teknik bir bilgi gerektirmeyen hukuki konulara ilişkin olması nedeniyle dosyanın bilirkişiye tevdinden vazgeçilmiş ve hesaplamanın mahkememiz tarafından yapılacağı taraflara bildirilip tahkikatın bitirileceği taraflara ihtar edilmiştir. Yapılan ihtara rağmen davacı vekili belirsiz alacak davası olarak açmış olduğu talebini artırmak için herhangi bir süre talep etmemiştir. Davacı vekilinin talebini artırmaması ve taleple bağlılık ilkesi gereği dava dilekçesinde belirtilen 5.000,00 üzerinden karar verilmesi gerekmesi ve bu miktarın da hakkaniyete uygun olması nedeniyle herhangi bir hakkaniyet indirimi yapılmamış olup davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. … ” gerekçeleri ile davanın kabulüne, 5.000,00 TL’nin 05/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Mahkeme kararının pek çok yönden hukuka aykırı olup bozulması gerektiğini, iş mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğunu, haksız rekabet şartlarının oluşmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 11.1. maddesine bakıldığında sözleşmede tanımlanan iş ile sınırlı olmak kaydı ile rekabet yasağına aykırılık teşkil eden eylemlerin, maddenin ilk paragrafında tek tek sayılmış olduğunu, buna göre personelin doğrudan ve dolaylı olarak haksız rekabet teşkil edecek faaliyetlerde bulunmayacağını, işverenin müşterisi olmayan rakip firmaya geçtiğinde işverenin müşteri portföyünü kullanmasının haksız rekabet teşkil edeceğini, öncelikle müvekkilinin yeni işyerindeki görevi ve iş tanımının davacı iş yerindekinden çok farklı olduğunu, mevcut pozisyonunda, davacının müşteri portföyünü kullanmasının mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmeye bakıldığında müvekkilinin sadece faaliyet konusu aynı olan başka bir işyerinde çalışmasının yeterli olmadığını, sözleşmede tanımlanan işi yapıyor olması gerektiğini, yine sözleşmeye göre aynı iş tanımında rakip bir firmada çalışmasının dahi yeterli olmadığını, yasağa aykırılık teşkil etmesi için müvekkilinin davacının müşteri portföyünü kullandığının davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından hiçbir şekilde davacının müşteri portföyünün kullanılmamış olduğunu, buna dair dosyada tek bir delil mevcut olmadığını, TBK madde 444/2 hükmüne bakıldığında ise bilginin kullanılmasının yanında bu bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olması şartının aranmakta olduğunu, işverene ait bilgilerin kullanılmasının, kazançlarda veya sipariş sayısında ciddi bir düşüş doğurması, ilgili piyasada rekabet gücünde bir geriye gidiş yaratması, iş yapma olanaklarının gözle görünür bir biçimde sınırlandırılması, zararın kolayca telafi edilemeyecek olması gibi hallerde önemli bir zararın varlığından söz edilebileceğini, dava dilekçesinde, müvekkilinin müşterilerle olan ilişkisinin herhangi bir zarara yol açtığından bahsedilmediği gibi, davacı şirketin zararına herhangi bir sır veya müşteri ilişkisini kullandığının da belirtilmemiş olduğunu, sözleşmede kararlaştırılan bedelin bir cezai şart olmadığını, tazminat olduğunu, davacı tarafın her halükarda zararını ispat etmesi gerektiğini, sözleşme maddesinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olduğunu, rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu (işin türü) bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerektiğini, aksi takdire rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, “…İstanbul Anadolu Yakası sınırları içerisinde…” sözleşme hükmü ile 18 milyon vatandaşın yaşadığı Türkiye’nin en büyük şehrinin yarı kısmında bir yıl gibi uzun bir süre ile çalışılamayacağı şartının, ekonomik geleceğin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı kısıtlandığı anlamına gelmekte olduğunu beyanla İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1133 E – 2019/1139 K sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı olarak TBK’nın 444 ve devamı maddeleri ve sözleşme uyarınca cezai şart bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalının hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet yasağına aykırı davrandığından bahisle sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tazminini talep etmiş, davalı taraf davanın reddini savunmuş, mahkemece davalının rekabet yasağına aykırı davrandığı sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. TBK’nın 444 ila 447. maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevi TTK’nın 4/1–c ve 5. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemelerine ait olduğundan Mahkemece davalının görev itirazının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin 11.1. maddesi ile rekabet yasağı düzenlenmiş, davalı işçinin sözleşmenin sona ermesinden sonra 1 yıl süre ile, İstanbul Anadolu Yakası sınırları içerisinde, sözleşmede tanımlanan iş ile sınırlı olmak kaydı ile davacı işveren ile rekabet halindeki faaliyetlerde bulunmayacağı, aksi halde davacı işverenin uğrayacağı zararı karşılamak üzere aldığı son maaşın 6 katı tutarında cezai şart ödeyeceği kabul edilmiştir. Davalı kendi isteği ile 29.01.2017 tarihinde davacı nezdindeki “misafir ilişkileri şefi” görevinden ayrılmış, 01.06.2017 tarihinden itibaren … Ticaret A.Ş. nezdinde genel müdür asistanı olarak çalışmaya başlamıştır. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün internet sayfası üzerinde yapılan inceleme ile adı geçen şirketin faaliyet kodunun davacı ile aynı şekilde “Otel vb. konaklama yerlerinin faaliyetleri (günlük temizlik ve yatak yapma hizmeti sağlanan yerlerin faaliyetleri) (kendi müşterilerine restoran hizmeti verenler ile devre mülkler hariç)” olduğu anlaşılmıştır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Rekabet Yasağının Koşulları başlıklı 444. maddesinde “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmü ve rekabetin sınırlandırılmasına yönelik 445. maddesinde “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” hükmü yer almaktadır. Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet yasağına ilişkin düzenlemede zaman, yer ve işlerin türü bakımından sınırlama getirilmiş olduğundan rekabet yasağının geçerli olduğu anlaşılmakla bu noktada davalı işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir. Davalının, davacı şirkette misafir ilişkileri şefi olarak çalıştığı, davacı ile imzalamış olduğu hizmet sözleşmesinin 3. maddesinde işin kapsam ve sınırlarının belirtilmediği, işin misafir ilişkileri şefi olarak tanımlanmasına göre davacının müşteriler/misafirler ile ilgili tüm detaylara erişebildiği, müşteriler ile doğrudan iletişim içinde olduğu, sahip olduğu bilgilerin ticari sır olarak nitelendirilmesi gerektiği, davacı şirketten ayrılmasının akabinde aynı alanda faaliyet gösteren şirkette çalışmaya başladığı, bu şirketin “…” isimli oteli işlettiği, davacının bu işyerindeki konumun daha üst seviyede genel müdür asistanlığı olduğu nazara alındığında rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle sözleşmenin 11.1. maddesi ile belirlenen cezai şart talep koşullarının gerçekleştiği anlaşılmıştır. Buna göe Mahkemece davalının, davacı işveren nezdinde aldığı son ücret üzerinden re’sen yaptığı hesaplama neticesinde 33.411,72 TL cezai şart bedelini ödemesi gerektiğinin ve bu bedelin makul olması sebebiyle hakkaniyet indirimi yapılmasına gerek olmadığının kabulünde ve taleple bağlı kalınarak 5.000 TL cezai şarta hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine de aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 341,55 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 85,39 TL harcın mahsubu ile bakiye 256,16 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.