Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1469 E. 2022/1700 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1469 Esas
KARAR NO: 2022/1700 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1135 Esas – 2020/281 Karar
TARİH: 16/06/2020
DAVA: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,davacı bir reklam şirketi olup, on yılı aşkın süre boyunca dava dışı … San. A.Ş.’ye ait mağazaların içinde, dışında, otoparklarda ve servis araçlarında, uygun alanların 3. kişilere pazarlanması ve bu yerlere reklam alınması işlerini yürüttüğü, reklamlar için kullanılan malzemeler davacı tarafından tedarik edildiği, davacıya ait bu ürünlerin kullanılması sebebi ile de … tarafından, “her reklam için, reklamdan elde edilen gelirin belirli bir yüzdesi oranında” ödeme yapıldığı, reklam afişlerinin basılması ve asılması işleri de davacı tarafından üstlenildiğinden bu hizmetlerin bedelleri ayrıca ödendiği, …’nın …’a devrolunmasından sonra … A.Ş, davacıya ait raket, afiş board ve diğer mecraları kullanmaya devam etmiş, bir süre önce de … raket ve afiş board reklam malzemelerinin mülkiyetinin kendilerine devrini istediği, davalının bu teklifi davacı tarafından değerlendirilmiş ve 105.000,00 TL + KDV karşılığında anılan malzemelerin tüm mülkiyet ve kullanım haklarının davalıya devredilebileceği belirtildiği, bunun üzerine davalı tarafından teklif rakamının 85.000,00 TL olarak güncellendiği belirtilmiş, davalının bu teklifi davacıca kabul edilmiş ve kabul ile birlikte taraflar arasında reklam malzemelerinin 85.000,00 TL + KDV karşılığında davalıya satılması hususunda anlaşmaya varıldığı, davalı taraf sözleşmeden doğan edimini yerine getirmemiş olup, sözleşme bedelinin temerrüt faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca alacaklı, temerrüde düşen borçludan borcun aynen ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahip olduğu, anılan madde doğrultusunda, temerrüde düşen borçlunun sözleşme bedelinin tamamını işleyecek ticari faiziyle birlikte davacıya ödemesi talep edildiği, davalı tarafça davacıya gönderilen e-mailde sözleşme konusu malzemelerin kullanılmasının … markasıyla uyuşmayacağı, bu sebeple demontaj yapılmasına karar verildiği, demontajı yapılan raket ve afiş boardların davacıya ulaştırılabileceği belirtildiği, malzemelerin sökülmesi sırasında zarara uğrayacağı şüphesiz olduğu, kurulan sözleşmeye rağmen edimini yerine getirmeye bir türlü yanaşmayan davalının, reklam ve pazarlama hakkı ve mülkiyeti davacıya ait olan billboardları da halen reklam faaliyetlerinde kullandığı öğrenildiği, taraflar arasında tamamlanan satım sözleşmesi doğrultusunda 85.000,00 TL + KDV’nin 09.07.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davacıya ödenmesini, bu talebin kabul edilmemesi halinde, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere şimdilik 500,00. TL kullanım bedelinin … tarafından süpermarketlerin devrinin alındığı tarihden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini ve Yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında herhangi bir sözleşme kurulmadığı, davalı firmanın pazarlık aşamasında fiyat belirtmesi icap anlamına gelmediği, davacı yan davalı firmanın kendilerine 85.000 TL + kdv tutarında bir fiyat beyanı sunduğunu, davalı firmanın rakam vermiş olmasıyla icap niteliğinde bir beyan gerçekleştirdiğini, taraflarınca da buna karşılık kabul beyanı sunduklarını iddia etmekte ve sözleşmenin kurulmuş olduğu tezini bu iddialara dayandırdığı, davalı firma karşı tarafla dava konusu işlem ile ilgili süren müzakerelerin hiçbir bölümünde kesinlikle “icap” niteliğinde bir beyanda bulunmadığı, bir iş yapmak, mal satın almak amacıyla pazarlığa oturan, fiyat konuşan her firmanın yapılan müzakereler sonucu uyuşamayıp sözleşme imzalamaması halinde bundan sorumlu tutulması hukuka, ticaretin doğasına ve mantığına aykırı olduğu, bir sözleşmenin meydana gelmesi için sözleşmenin esaslı noktalarında anlaşma söz konusu olmalıdır; ancak hangilerinin mülkiyetinin davacıya ait olduğu belli olmayan malzemelerin alımı için esaslı noktalarda bir anlaşma söz konusu olmadığı, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu 2. maddesine göre esaslı noktalarda anlaşma olmadan, sözleşmenin kurucu şartı olan irade beyanlarının uygunluğundan söz edilemeyeceği, somut olayda, satım sözleşmesinin esaslı noktalarından olan “mal” konusunda bir netlik bulunmadığı, zira dava konusu edilen malzemelerin önemli bir çoğunluğunun mülkiyeti davacı firmaya değil, davalı firmaya ait olduğu, bir an için icabın kabul edilip sözleşmenin kurulduğu düşünülse dahi, söz konusu sözleşmenin geçerlilik unsurlarından irade ile beyan arasında uyum bulunmadığı, kaldı ki mülkiyet hususu sözleşmesinin esaslı unsurlarıyla ilgili olduğundan sözleşmenin butlan sebebiyle de geçersiz olduğu, davacı firma yönünden davalı firmadan kaynaklı bir zarar söz konusu olmadığı, davalı firmanın malzemelerin hasarlı olması ya da mevcut reklamlar ile ilgili davacı firmaya bir borcu bulunmadığı, davacı yan tarafından bir yandan adeta ikrar niteliğindeki bir ifade ile malzemelerin kullanılamaz durumda olduğunu belirtmesi, kullanılmaz durumdaki malzeme için diğer taraftan 85.000 TL + KDV gibi fahiş bir tutar talep edilmesi de çelişkilidir ve bir diğer ifade ile artık işe yaramaz denilen malzemeler için ücret talep ettiği, mevcut ticari ilişki dilediği zaman davalı … Tic. A.Ş tarafından sona erdirebileceği gibi buna ilişkin taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşme bulunmadığından bu hususta hizmet almayı da dilediği şekilde sona erdirebileceği, bu sebeple davacı firmanın maliki olmadığı malzemeler için kullanım bedellerini talep etmesi haksız ve hukuka aykırı olup, sözleşmesel bir dayanak ta söz konusu olmadığı, açıklanan sebeplerle itirazlar doğrultusunda davacı tarafın ikame etmiş olduğu haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 16/06/2020 tarih ve 2018/1135 Esas – 2020/281 Karar sayılı kararında;”….Tüm dosya kapsamı toplanan deliller ve bilirkişi raporları ile taraf vekillerinin iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın reklam malzemelerinin satımına dair sözleşmenin kurulduğunun kabulü ile sözleşme bedelinin ödenmesi, bunun kabul görmemesi halinde ise davaya konu reklam malzemelerinin kullanım bedelinin davacıya ödenmesine yönelik olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 1. maddesinde sözleşmenin tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulacağı hususunun düzenlendiği, davaya konu sözleşmede taraflar arasındaki mailleşmelerde tarafların iradelerinin karşılıklı ve birbirine uygun olarak kabul edilmeyeceği, zira davacı tarafın 19/02/2018 tarihli maillerinde teklifi kabul ettiğini beyan ettiği ancak 22/02/2018 tarihli mailde teklifinize cevap mailimizi değerlendirme fırsatı oldu mu acaba diye de sorma gereği duyduğu, zira tarafların iradelerinin tam olarak birbiri ile uyuşmuş olsa idi böyle bir onay mailin de gereksinim duyulmayacağı, ayrıca maillerde süreçteki belirsizliğin giderilmesi ve öneri ve teklif süreci ile ilgili hangi aşama olunduğundan bahsedildiği bu hususların da tarafların sözleşme kurulumu anlamında son sözü söyleyip söylemediği noktasında kuşku uyandırdığı yine Türk Borçlar Kanunu’nun 2. maddesinde tarafların sözleşmenin esaslı unsurlarında anlaşması gerektiğinin belirtildiği, ancak mailleşmelerden davaya konu sözleşme bakımından bedel ve kullanımın verileceği reklam malzemelerinin nelerden ibaret olduğunun anlaşılamadığı değerlendirildiğinden davacının sözleşme bedeli talebinin reddine karar verilmiş olup kullanım bedeli talebinin ise öncelikle kullanım iddiasının ispatının gerektiği bu hususta ispat yükünün davacıda olduğu, davacının basiretli bir tacir gibi kullanımı en azından bir delil tespiti yaptırarak ortaya koyması gerektiği, yine bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi davalı tarafın davacı tarafa ait hangi reklam malzemelerini, hangi konum ve mevkilerde ne kadar bir sürede ve ne şekilde kullandığının tespitinin mahkememizce tespitinin mümkün olmadığı, ayrıca davacı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde oranlama yapılarak ücret takdirini talep ettiği ancak davacı tarafça bu husus ispatlanmamışken oranlama yapılarak ücret takdirinin hakkaniyete aykırı olacağı kanatiyle kullanım bedeline ilişkin talebin de reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından “taraf iradelerinin karşılıklı ve birbirine uygun kabul edilemeyeceği, müvekkilce “teklife cevap mailinin değerlendirilmesi hususunda” gönderilen mailin dahi bu durumu ortaya koyduğu, son sözün söylenip söylenmediğinin şüpheli olduğu, mailleşmelerden davaya konu sözleşme bakımından bedel ve kullanımının verileceği reklam malzemelerinin nelerden ibaret olduğunun anlaşılamadığı” gerekçeleri ile sözleşme bedelinin reddine karar verdiğini, Tarafların, mülkiyeti müvekkiline ait “reklam mecralarının bedel mukabilinde davalıya satılması” yönündeki iradelerinin karşılıklı ve birbirlerine uygun olduğunu, Satış bedeli 85.000,00.TL satışa konu ürünlerin ise müvekkilin … mağazalarında bulunan raket, afiş ve billboard gibi tüm reklam malzemeleri olduğunu, “Müvekkilce cevabının değerlendirilip değerlendirilmediğinin” sorulmasının, sözleşmenin kurulmasına ilişkin değil, sözlü olarak kurulan sözleşme ile ilgili mutabakat hükümlerinin de tamamlanarak, ödemenin yapılması talebine yönelik olduğunu, müvekkili tarafından teklifin kabul edildiğinin bildirildiği mailde açıkça “… Bey, ortaklarımla görüştüm, teklifinizi kabul ediyoruz. Bundan sonraki süreçte mutabakat metninin hazırlanması, ki sizin hazırlamanız daha uygun olacaktır diye düşünüyoruz, bizim de söz konusu reklam malzemelerini size fatura etmemiz gerekiyor.” ifadelerine yer verildiğini, taraflarca devir konusunda anlaşmaya varıldığını açıkça ortaya koyan bu mail üzerinden üç gün geçmesine rağmen davalı tarafça herhangi bir işlem yapılmaması üzerine, müvekkilinin mahkemece redde gerekçe gösterilen maili göndererek sözleşmenin ifasını hızlandırmak istediğini, mahkemenin “sözleşmenin kurulmadığına ilişkin” gerekçelerinin dosya kapsamı ile uyuşmadığını, yerel mahkemece bu gerekçeleri ile kural olarak sözleşmelerin hiçbir şekle bağlı olmadığını öngören BK md.12’ye aykırı olarak dosyaya ibraz edilen mail yazışmalarının kabul etmediğini ve fiilen taraflar arasında bir yazılı sözleşme bulunmasını zorunlu kıldığını oysa mail yazışmalarının incelenmesi halinde taraf iradelerinin sözleşmenin esas unsurlarında uyuştuğunu, Davalı vekilince ibraz edilen 15.02.2018 tarihli e-mailde, müvekkili tarafından bahsi geçen fiyat teklifinin,“kullanım hakları ve mülkiyeti müvekkile ait olan, …’nın muhtelif mağazalarına konulmuş … raket ve afiş board reklam malzemelerinin devrine ilişkin olduğu” açıkça belirtildiğini ve davalı tarafça da raket, afiş board vs. gibi reklam malzemelerinin müvekkili tarafa ait olduğuna ilişkin bu ifadeye herhangi bir itirazda bulunulmadığını, Dosya içinde reklam malzemeleri için üretici firmalardan fiyat alındığını gösterir e-mailin yer aldığını ve davaya konu malzemelerin müvekkili tarafından imal ettirildiğinin ortaya konulduğunu, ayrıca, 10.02.2016 tarihli bir başka mail ile … çalışanı …’ın müvekkili şirketten güncel raket listesinin istendiğini, 07.09.2016 tarihli mail ile de Burhaniye mağazasından sökülen raketin yerine yenisinin ürettirildiğinin müvekkili tarafından …’ya bildirildiğini, 24.02.2016 tarihli e-mailde … raketlerin mülkiyetinin müvekkili şirkete ait olduğunun açıkça ifade edildiğini, davalı …’a gönderilen 03.11.2017 tarihli mail ile de “reklam mecralarının müvekkile ait olduğu” vurgulandığını, Davanın konusu, reklam mecralarının mülkiyetinin devri için yapılan icap ve kabule ilişkin olduğunu, davalı tarafın, mülkiyeti müvekkili tarafa ait olmasına rağmen, satın almadan, bedelini ödemeden tüm reklam mecralarını kullanmaya devam ettiğini, Ürünlerin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun davalı tarafından bilinmesine, kullanılan ürünlerin mülkiyetinin devralınmasına ilişkin teklifin bizzat davalıdan gelmesine, dosyada bulunan çok sayıdaki yazışmaya ve yargılama sırasında dahi devam eden kullanıma ilişkin fotoğraflara rağmen yerel mahkemece davalının mülkiyete ve kullanıma ilişkin çelişkili beyanlarına itibar edilerek kullanım hususunun ispat edilemediğinin kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yargılama sırasında aynı heyetten kök ve ek bilirkişi raporu alındığını ve her iki rapora da itiraz edildiğini, raporların tüm talebe rağmen müvekkilinin defteri incelenmeden hazırlandığını, dava konusu ile ilgisi olmayan tespitler içerdiğini, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, Davanın kabulüne, 85.000,00 TL + KDV’nin 09.07.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine, bu taleplerin kabul edilmemesi halinde fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak ve yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde artırılmak kaydı ile şimdilik 500,00 TL kullanım bedelinin … tarafından süpermarketlerin devralındığı tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında reklam malzemelerinin mülkiyetinin devri yönünde sözleşme yapıldığı ancak davalı tarafça sözleşmeye uyulmadığı iddiasıyla öncelikle sözleşme bedelinin ödenmesi bunun kabul görmemesi halinde ise davaya konu reklam malzemelerinin kullanım bedelinin davacıya ödenmesi istemine ilişkin alacak davasıdır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davacının reklam şirketi olarak faaliyetini sürdürdüğü, davalının satın aldığı dava dışı … A.Ş’ye ait mağazalar içinde, dışında otopark ve servis araçlarında reklam alınması işlerini yürüttüğünü, anlaşmaya göre reklamdan elde edilen gelirin belli bir yüzdesi oranında kendisine ödeme yapıldığı, reklam afişlerinin basılması ve asılması işlerinin de davacı yanca yapıldığı, dava dışı …’nin davalı …’a devrinden sonra …’un davacıya ait afiş, board ve diğer reklam alanlarını kullanmaya devam ettiği, sonrasında bu reklam malzemelerinin mülkiyetini kendilerine devrini talep ettikleri ve yapılan görüşmelerde 85.000,00 + KDV karşılığında anlaşmaya varıldığı, sonrasında bu malzemeleri almaktan davalının vazgeçtiği, demontajı yapılan malzemelerin zarar göreceğinden dolayı davacı için ekonomik değerinin bulunmayacağı, bu tamamlanan satış sözleşmesi doğrultusunda satış bedelinin 09/07/2018 tarihinden itibaren davalıdan tahsilinin talep edildiği, sözleşme ile anlaşmaya varılan bedelin ödenmesine yönelik talep reddedildiği takdirde ise bu reklam ürünlerinin davalının kullandığı tespit edildiğinden kullanma bedelinin belirlenerek davacıya ödenmesine dair terditli talepte bulunmuştur. Davalı tarafça, taraflar arasında herhangi bir sözleşme kurulmadığını, davalı firmanın pazarlık aşamasında fiyat belirtmesi icap anlamına gelmediğinini, bir sözleşmenin meydana gelmesi için sözleşmenin esaslı noktalarında anlaşmanın olması gerektiğini ancak hangilerinin mülkiyetinin davacıya ait olduğu belli olmayan malzemelerin alımı için esaslı noktalarda bir anlaşmanın söz konusu olmadığını, davacı firmanın davalı firmadan kaynaklı bir zararının söz konusu olmadığını, davacı firmanın maliki olmadığı malzemeler için kullanım bedellerini talep etmesinin haksız ve hukuka aykırı olup, sözleşmesel bir dayanağın da söz konusu olmadığını, davalı firmanın malzemelerin hasarlı olması ya da mevcut reklamlar ile ilgili davacı firmaya bir borcunun bulunmadığını, hukuken geçerli bir satış sözleşmesi kurulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekilinin müvekkilinin ticari defterleri incelenmeden yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda eksik inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Davacı tarafın delil listesinde ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayanılmadığı, yargılama aşamasında ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine yönelik bir talebinin de olmadığı anlaşılmıştır. HMK. 357/1-son cümlede belirtildiği üzere ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez ve yeni delillere dayanılamaz hükmü uyarınca davacı vekilinin ticari defterlerinin incelenmediğine yönelik istinaf sebebi HMK. 357/1-son cümle gereği dairemizce değerlendirilmemiştir. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Diğer taraftan, HMK’nın 282.maddesi uyarınca bilirkişi raporu takdiri delil olup mahkemece, diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirileceğinden ve mahkemenin vardığı sonuç gerekçeli ve denetime elverişli olduğundan, davacı vekilinin, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verildiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde,Somut olayda davacı tarafça, taraflar arasında mülkiyetinin devri yönünde sözleşme yapıldığı ancak davalı tarafça sözleşmeye uyulmadığı iddiasıyla öncelikle sözleşme bedelinin ödenmesi bunun kabul görmemesi halinde ise davaya konu reklam malzemelerinin kullanım bedelinin davacıya ödenmesi talep edilmiştir. Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen mailler ve deliller incelendiğinde; Davacı taraftan … tarafından davalı taraftan … (…) ve … (…)’ya göndermiş olduğu öneri ve teklif konulu 09/02/2018 tarihli mailde; ” -Sayın …, Sayın …, – 9 Şubat 2018 tarihinde yaptığımız görüşmede kullanım hakları ve mülkiyeti tarafımıza ait olan …’nın muhtelif mağazalarına konulmuş … Raket ve Afişboard reklam malzemelerinin devri ile ilgili öneri ve teklifimiz şöyledir. A) 105.000-TL. Karşılığında … Ltd. Tüm mülkiyet ve kullanım haklarını …’ya devredecektir. (Bu rakam … raket ve Afişboardların toplam maliyetinin %40’ına tekabül etmektedir.) B) … ve … bu devirle birlikte devam eden hukuki süreç hariç karşılıklı olarak ibra edeceklerdir.” Maili gönderilmiştir.Davalı taraftan … (…) tarafından davacı taraftan … ve davalı taraftan … (…) adreslerine gönderilen öneri ve teklif konulu 16/02/2018 tarihli mailde;” -… Bey Merhaba, -Yönetim ile görüştük, teklif rakamımızı 85.000-TL. Olarak güncelleyebiliyoruz. -Görüş ve değerlendirmenize sunarım.” Maili gönderilmiştir. Davacı taraftan … tarafından davalı taraftan … (…) ve … (…)’ya göndermiş olduğu öneri ve teklif konulu 19/02/2018 tarihli mailde; ” -… Bey, -Ortaklarımla görüştüm, teklifinizi kabul ediyoruz. Bundan sonraki süreçte mutabakat metninin hazırlanması, ki sizin hazırlamanız daha uygun olacaktır diye düşünüyoruz.Bizimde size söz konusu reklam malzemelerini fatura etmemiz gerekiyor.-İyi çalışmalar dileklerimle.”Maili gönderilmiştir.Davacı taraftan … tarafından davalı taraftan … (…) ve … (…)’ya göndermiş olduğu öneri ve teklif konulu 22/02/2018 tarihli mailde; ” -… Bey Merhaba, -19 Şubat tarihinde gönderdiğimiz, teklifinize cevap mailimizi değerlendirme fırsatı oldumu acaba? -İyi çalışmalar..”Maili gönderilmiştir. Davacı taraftan … tarafından davalı taraftan … (…) ve … (…)’ya göndermiş olduğu öneri ve teklif konulu 15/03/2018 tarihli mailde; ”-… Tekrar Selamlar, -Öneri ve teklif süreci ile ilgili olarak ne aşamadayız? Sizin de hak vereceğiniz gibi biz sizden gelen öneri ve teklifinize göre şirket içi pazarlama organizasyonumuzu askıya aldık.-Belirsizliğin giderilmesi ve sürecin hızlandırılması konusunda yardımlarınızı rica ediyorum.
-Saygılarımla.”Maili gönderilmiştir.Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/4499 Esas- 2015/2107 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere sözleşme; iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun surette irade açıklamasıyla meydana gelmekte olup, bir tarafın bir şeyi teklif etmesi (icap-öneri) ve karşı tarafın onu kabul etmesi (kabul) ile sözleşme kurulur. İcap, tek taraflı ve karşı tarafa varınca sonuç doğurabilecek ve sözleşmenin objektif-subjektif yönden bütün esaslı unsurlarını ihtiva etmesi gereken bir irade açıklamasıdır. İcap o kadar tam ve mükemmel olmalıdır ki, karşı taraf hiç bir tereddüde düşmeksizin kabul iradesini açıklayabilsin. Ayrıca icabın, icapçının bir sözleşme yapma konusundaki iradesini “ciddi surette” yansıtması gerekir. Başka bir deyişle, icapçı yaptığı icapla bağlanmak istediğini belli etmeli, yani son sözünü söylemiş olmalıdır. Eğer icapta böyle bir nitelik bulunmuyorsa, bu irade açıklaması icap değil, bir icaba davettir. İcaba davette, bir kimsenin, başkalarının kendisine teklifte bulunmasını sağlayıcı ve sözleşme için görüşmelerin başlamasını amaçlayan beyanda bulunması sözkonusudur. Bunun için, ya icapta bulunması gereken hususlardan bazıları eksik bırakılır ya da teklifle kesin olarak bağlı kalmama niyeti vurgulanır. Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelindiğinde, Davacı taraftan şirket yetkilisi … tarafından davalı taraftan … (…) ve … (…)’ya göndermiş olduğu öneri ve teklif konulu 19/02/2018 tarihli mailde; ” -… Bey, -Ortaklarımla görüştüm, teklifinizi kabul ediyoruz. Bundan sonraki süreçte mutabakat metninin hazırlanması, ki sizin hazırlamanız daha uygun olacaktır diye düşünüyoruz. Bizimde size söz konusu reklam malzemelerini fatura etmemiz gerekiyor.-İyi çalışmalar dileklerimle.”Maili gönderilmiştir.Davacı yan işbu emailinin yanı sıra Davacı taraftan … tarafından davalı taraftan … (…) ve … (…)’ya göndermiş olduğu öneri ve teklif konulu 22/02/2018 tarihli mailde; ” -… Bey Merhaba, -19 Şubat tarihinde gönderdiğimiz, teklifinize cevap mailimizi değerlendirme fırsatı oldumu acaba? -İyi çalışmalar.” şeklinde ek e-mailler göndermiştir. Halihazırda sözleşme akdetme süreci öncesi aşamalarının devam ettiği e-mailden anlaşılmaktadır. Bir beyanın, akdin yapılmasına olanak veren bir icap mı, yoksa bir icaba davet mi olduğunu tesbit, söz konusu beyanın yorumuna bağlıdır.Bu konuda irade beyanlarının yorumunda başvurulan ve genel kabul gören güven teorisi ışığında gerek beyanda bulunanın beyanının içeriğine, gerekse beyanın yapıldığı hal ve şartlara bakılarak bir sonuca varılır. İcap, tek taraflı ve karşı tarafa varınca sonuç doğurabilecek ve sözleşmenin objektif-subjektif yönden bütün esaslı unsurlarını ihtiva etmesi gereken bir irade açıklaması olup somut olayda sözleşmenin yapılması ve sözleşme kurulumunun aşamalarının sonlanması için mutabakat metninin hazırlanmasının gerektiği davacı yan tarafından açık bir şekilde e-posta ile dile getirilmektedir. Görüldüğü üzere, yukarıda yazılı Yargıtay ilamında da belirtilen “son sözünü söylemiş olma” durumu kesinlikle söz konusu değildir; son sözü söyleme amacı ile düzenlenecek mutabakat metni taraflarca düzenlenmemiştir. Yazılı şekle tabi tutulan sözleşmenin düzenlenip imzalanmadığı sürece sözleşme ilişkisinin kurulmadığının kabulü gerekir. Yukarıdaki e posta yazışmalarının icap olmayıp icaba davet olduğunun kabulü gerekmektedir. Kaldıki davalı şirketin Ticaret Sicil Gazetesinde de yayınlanan imza sirkülerinin 4. Maddesinde belirtildiği üzere 1.500.000 TL tutarı altındaki her türlü sözleşmenin akdedilmesinde sadece A B ve C grubu imza yetkililerinin müşterek imzası ile geçerli olacağı düzenlenmiş olup sözü geçen emaillerden davacı firma ile yazışmayı yapan davalı şirket çalışanlarının son söz söyleme yetkisi bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu tesbitlere göre davacının sözleşme bedeli talebinin yerinde olmadığı, kullanım bedeli talebinin ise öncelikle kullanım iddiasının ispatının gerektiği bu hususta ispat yükünün davacıda olduğu, dosya kapsamı itibariyle bu yönde bir delilin olmadığı ve davacının kullanım bedeline ilişkin talebinin de yerinde olmadığı anlaşılmakla;Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.