Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1468 E. 2022/1538 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1468
KARAR NO: 2022/1538
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
DOSYA NUMARASI: 2019/224 Esas – 2019/689 Karar
DAVA:Alacak
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; … Grubunun muhtelif şirketler üzerinden sahip olduğu … AŞ’nin tüm hisselerinin devri amacıyla elinde bulunan kendisine ait şirketlerin hisselerini 04.05.1998 tarihinde ard arda yapılan iki sözleşme ile … Grubu’na devrettiğini, satış sözleşmelerinde toplam 100.000.000 USD’lik satış bedelinin 30.000.000 USD’lik kısmının peşin ödeme, 31.541.543 USD’lik kısmının bono, 4.000.000 USD’lik kısmının mahsup ve 34.458.457 USD’lik kısmının borç nakli suretiyle ödeneceğinin kabul edildiğini, bu sözleşmeler ile tarafların satış bedelinin banka kaynaklarından ödenmesine yönelik bir ödeme düzeni belirlediklerini, ardından taraflar arasında sulh sözleşmesi imzalandığını, davalı …’in de sulh sözleşmesinin tarafı olduğunu, bu sözleşmede satış bedelinden tenzilat yapılmakla birlikte 10.678.543 USD’lik borç nakli ve 613.00 USD davacı bankanın iki iştirakinin satışı suretiyle ödeneceğinin kabul edildiğini, borç nakilleri ile ilgili sözleşmeler imzalandığını ve davacı bankanın bu sözleşmelere onay verdiğini ancak davacı bankanın onayına ilişkin üç imzadan birisinin banka ile işlem yapma yasağına tabi olan …’e ait olduğunu, adı geçenin verdiği muvafakatin geçerli olmadığını, banka kaynaklarından yapılan ödemelerin kayıtlarına geçirilmediğini, gizli tutulduğunu, durumun bankaya el konunca 21/12/1999 tarihinde anlaşıldığını, borç nakline banka tarafından verilen muvafakatin karşılıksız kazandırma niteliğinde olduğunu, zira bu işlemle …’ın kredi borcundan, …’in ise hisse senetlerinin satış bedelini ödeme borcundan kurtulduklarını, bankanın teminatlarını kaybettiğini, bankacılık faaliyetleriyle uyumlu olmayan kazandırmaların geçersiz olduğunu, muvafakat beyanlarına banka adına imza atan kişinin aynı zamanda borcu üstlenen … Grubunun imza yetkilisi … olduğunu, bu durumun TMK madde 2’ye aykırı olduğunu, muvafakatin dolaylı olarak … Grubunun kredilendirilmesi olduğunu, bunun 4389 sayılı Kanunun 11/9. maddesi gereğince kredi yasağının ihlali niteliğinde olduğunu, tüm bu işlemlerle davalıların ortak hareket ederek davacı bankayı zarara uğrattıklarını beyanla borç nakli ve bankanın iştiraklerinin satış bedeli toplamı olan 43.750.000 USD’nin sözleşmelerin yapıldığı tarihten itibaren işletilecek en yüksek orandaki faizin ilavesi ile bulunacak meblağın (100.397.450,41 TL) dava tarihinden itibaren yürütülecek en yüksek orandaki temerrüt faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar …, …, … ve … A.Ş. vekilleri cevap dilekçeleri ile; benzer iddialarla müvekkilleri hakkında çok sayıda davalar açıldığını, davacı bankanın fona devredildiğini, talep edilen tutarın nasıl hesaplandığının anlaşılamadığını, davacının taraf olduğu borç nakli ve sulh sözleşmelerin feshine yönelik talepte bulunmadığını, bu nedenle tazminat talep edemeyeceğini, bankanın zararının söz konusu olmadığını, davalılardan … bakımından sadece sulh sözleşmelerinde adının geçtiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/09/2019 tarih ve 2019/224 Esas – 2019/689 Karar sayılı kararı ile; “…Somut uyuşmazlık davacı banka zararının mevcut davalılardan tahsil talebine ilişkin olup bu miktarın davalılardan tahsili mümkün olup olmadığı bu noktada ele alınmalıdır.Öncelikle belirtmek gerekir ki mahkememizin vermiş olduğu 16/11/2017 tarih ve 2009/191E.2017/1283K.sayılı kararı,hakkındaki dava ayrılan … iflas idaresi hariç tutulduğunda, diğer davalılar yönünden aleyhe kazanılmış hak oluşturmaktadır. Artık hakkındaki dava ayrılan … dışındaki diğer davalıların lehine ve davacı aleyhine farklı bir miktara hükmedilemez. Davacının adı geçen ilk hükme karşı istinaf yoluna başvurması,kararın ise şeklen kaldırılması karşısında davacının talebinin bu noktada yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.Zira mahkememiz ilamı BAM tarafından usulen kaldırılmıştır.Bu çerçevede ve yukarıda açıklandığı üzere konusunda ehil,üç farklı bilirkişi kurullarından iddia olunan zararların araştırılması için raporlar alınmıştır.Ne var ki alınan 3.bilirkişi kurulunun 2.ek raporunda yapılan hesaplamalarda davacı vekilinin 25/10/2017 tarihli dilekçesinde ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere açık hesap hatalarının bulunduğu görülmüş, ancak davanın 24/07/2000 tarihinde açılmış olduğu,aradan geçen süre içinde üç ayrı heyetten raporlar ve ek raporlar alındığı hususu dikkate alındığında yapılan hesap hatalarının mahkemece giderilebileceği gözetilerek yargılamanın daha fazla sürüncemede kalmaması bakımından aşağıda gösterileceği şekilde hesap hataları düzeltilerek sonuca gidilmiştir. Bu çerçevede … Bank A.Ş.’ nin … Grubundan, … Grubuna devredildiği, 1 numaralı pay devri sözleşmesi gereğince 34.458.357.-USD tutarında borç nakli, sulh sözleşmesi gereğince 10.678.543.-USD tutarında borç nakli ve … Bank A.Ş.’ye ödenmeyen 613.000.-USD tutarındaki iştirak bedelinden kaynaklanan alacakların talep edildiği, 1 numaralı pay devir sözleşmesinin satıcılar … AŞ, …, …, …, …, … adına …, alıcılar … A.Ş. (…) , … A.Ş., … A.Ş. ve … adına …’in imzaladığı, 2 numaralı pay devir sözleşmesinin … Grubundan … Holding A.Ş. ile … Grubundan … A.Ş. arasında düzenlendiği, sözleşmeyi vekaleten … ve …’in imzaladıkları, üçüncü sözleşmenin ise … A.Ş.’nin paylarına ilişkin … ile … arasında imzalandığı, sözleşme tutarının yapılan tenzilattan sonra 93.500.000.-USD olarak belirlendiği, nakden ve senet ödemeleri dışında 34.458.457.-USD’lik kısmının … Grubu firmalarının … A.Ş’ye olan borçlarının … Grubu firmalarına nakledilmesi suretiyle ödenmesinin kararlaştırıldığı, 21/07/1998 tarihli sulh sözleşmesinde ödeme şartlarının yeniden belirlendiği, buna göre 11.291.543.-USD’lik tutarın 613.000.-USD’lik kısmının … A.Ş’nin yurt dışında kurulu bankalardaki iştirak hisselerinin … tarafından … Grubuna devri karşılığında … Grubunun … Grubunun göstereceği kişilerin nam ve hesabına ödenmesi ve 10.678.543.-USD’ lik kısmının ise … Grubuna ait firmaların … Bank kaynaklı kredi borçlarının … Grubu firmalarına devredilmesi suretiyle mahsubunun kararlaştırıldığı, böylece devir bedelinin toplam 100.000.000 USD’den 84.750.000.-USD’ye indirildiği, bunun da ödeme şeklinin gösterildiği, böylece … Bank A.Ş’nin … Grubu tarafından … Grubundan satın alınması işleminde, satış bedeli olarak belirlenen tutarların … Bank A.Ş. kaynakları kullanılarak ödendiği; gerçekleştirilen borç nakil işlemleri ile işlemlere muvafakat veren tarafta da borcu devralan tarafta da …’in yetkili olarak hareket ettiği, işlemlerin banka kayıtlarına işlenmediği, borçların takip edilmediği, bir yandan banka hisseleri borç nakli suretiyle ödenirken bu borçların takip edilememesi suretiyle … Grubunun karşılıksız kazanım elde ettiği,bu oranda bankanın zarara uğratıldığı, banka iştiraklerinin … Grubuna intikali karşısında bankaya ödenmesi gereken bedelin ödenmediği,devralınan borçlar bakımından olduğu gibi bu borcun da takibinin yapılmadığı, sonuç olarak … dışındaki davalıların banka kaynaklarını kendi menfaatlerine kullanmış oldukları, davalı … yönünden zararlandırıcı işlemlerle bağlantısının ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır. Bu yönü itibar ile üçüncü bilirkişi kurulunun kök ve ek raporlarının bir arada değerlendirilmesi gerekmiştir. Yapılan açıklama ve değerlendirmeler karşısında buna göre Müflis … iflas idare hakkında ayrılma kararı verilmiş olmakla diğer davalılar ve davacı yönünden yapılan incelemede en son alınan üçüncü bilirkişi kurulunun ikinci ek raporunda belirtilen toplam nıhai borç tutarı 98.567.453,91.-TL olarak belirlenmiştir.Ne varki hatalı olarak bu toplama işleminde 613.000.-USD’lik iştirak bedelinin hesaplamaya dahil edilmemiş olduğu, bu tutar da dahil edildiğinde USD cinsinden asıl alacak tutarının 45.750.000.-TL, bunun TL karşılığının 11.743.111,66.-TL, işlemiş faiz ile birlikte toplam tutarın ise 3. Bilirkişi heyeti kök raporunda belirtildiği gibi 99.265.375,46.-TL olduğu, bu tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, belirtilen tutarın 11.743.111,66.-TL’lik kısmının asıl alacak olduğu hususu dikkate alınarak bu kısım üzerinden dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile davalı … hakkında açılan davanın Reddine, davalılar … A.Ş, … A.Ş ve … Hizmetleri A.Ş yönünden davanın kısmen kabulü ile 11.743.111,66.-TL asıl alacak, 87.522.263,80.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.265.375,46.-TL’nin adı geçen davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, asıl alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, davalı müflis … hakkında açılan davanın kayıt kabul davasına dönüşmesi ve bu davalı yönünden açılan davanın HMK.m.167 hükmü gereği asıl davadan ayrılmasına dair ara karar kurulması karşısında bu davalı yönünden bu dava dosyasında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; öncelikle dava 100.397.450,41 TL üzerinden açılmış olmakla birlikte, hesap hatasından kaynaklanan fazlalık düşülerek, talep rakamlarının 99.265.375,46 TL olarak düzeltilmiş olduğunu, Mahkemece dört davalıya karşı açılan davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davalı … hakkındaki davanın reddine karar verildiğini, dilekçelerinde yer alan ayrıntılı açıklamalar ve sunulan delilere rağmen, …’in müteselsil sorumluluk dışında bırakıldığı kararın, bu yönden hukuka aykırı olması ve ayrıca haklarında davanın kabulüne karar verilen davalılar açısından da dava tarihinden itibaren işleyen faiz için, en yüksek oran olan %225’in değil avans faiz oranına hükmedilmesi nedeniyle kararın ortadan kaldırılması gerektiğini,Davalı …’in davacı … A.Ş.’nin kaynaklarının haksız kullanımı ve zararın doğması sürecinde aktif şekilde rol almış olduğundan doğan zarardan, diğer davalılarla birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu, davacı … A.Ş.nin … (… Grubu) tarafından … Grubundan satın alınması/devir alınması işleminde satış/devir bedeli olarak belirlenen tutarların davacının kaynakları kullanılarak ödendiğini, bir diğer ifadeyle … (… Grubu)’in, satın aldığı bankanın kaynaklarını kullanarak banka sahibi olduğunu, davalı …’in … Grubu şirketleri ve davacı … A.Ş. adına, çok özel bir statüde çalıştığını, adı geçen kişi, …’in “para işlerini yönetmekte” ve “kasası” olarak bilinmekte olup … yönetimindeki ve/veya dâhilindeki tüm şirketlerde ve/veya organize işlerde gerek resmi yetki ve/veya ünvanla gerekse resmi bir ünvan olmadan, ama yetkili ve etkin olarak görev almış olduğunu, nitekim davalı …’in imzası bulunan sulh sözleşmesi, zarar yaratan haksız fiilin asli bir parçası olduğu gibi, bu şahsın haksız fiil kurgusunun en önemli aktörlerinden biri olduğunu, davalı …’in, davacı … A.Ş.nin … Grubundan daha yeni satın alındığı dönemde yapılan resmi yazışmalarda dahi … Grubunun adeta resmi bir üyesi/temsilcisi gibi rol aldığını ve muhatap olduğunu, bu durumun en önemli göstergelerinden bir tanesinin, davacı … A.Ş.’nin … Grubundan … Grubuna devri aşamasında düzenlenen sözleşmeler kapsamında bankanın ortağı konumuna gelen ve aralarında davalı …’in de yer aldığı pay sahiplerinin, Bankalar Kanunu ve ilgili tebliğlere tam olarak uyulacağını beyan ettikleri, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile yapılan yazışmalar olduğunu, bu şahsın … A.Ş.’nin dolaylı ortağı olduğu hususunun da gözden kaçırılmaması gerektiğini, nitekim resmi kayıtlar itibarıyla davacı … A.Ş.’nin ortaklık yapısına bakıldığında da davalı …’in konumunun açıkça görülebilmekte olduğunu, şöyle ki davalı, davacı … A.Ş.’nin % 89,9 hissesine sahip olan … A.Ş.nin ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu gibi, … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. ve … Sigorta A.Ş.deki hisselerini devralan … A.Ş.’de de kanuni temsilci ve ortak konumunda olduğunu, bunun yanı sıra, davalı …’in, aynı zamanda … Grubuna dâhil, … Ticaret AŞ, … Holding AŞ, … Ticaret AŞ, … İşletmeciliği AŞ, … Kiralama AŞ, … Ltd ve … Bank Ltd firmalarında da yönetici ya da hissedar olarak görünmekle birlikte asıl olarak …’in para işlerini yöneten kişi/kasası olarak bilinmekte olduğunu, Mahkemenin zararlandırıcı eylemle bağlantısının ispatlanamadığı gerekçesiyle lehine ret kararı verdiği davalı …’in imzası bulunan Sulh Sözleşmesiyle, … Grubu ile … Grubu firmaları arasındaki borç nakli tutarının 10.678.543 USD artırıldığını, aynı zamanda … Grubunun sönet ödemelerinin de, 31.541.543 USD’den 5.000.000 USD’ye indirilmiş olduğunu, işte bu nedenle Sulh Sözleşmesi I ve II Nolu Pay Devir Sözleşmelerinin devamı niteliğinde olup, tüm bu sözleşmelerin birbirinden bağımsız olarak nitelendirilmesi ve dolayısıyla Sulh Sözleşmesinde imzası bulunan davalının dava konusu zarardan sorumlu olmadığının kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, Mahkeme kararının “…belirtilen tutarın 11.743.111,66 TL’lik kısmının asıl alacak olduğu hususu dikkate alınarak… bu kısım üzerinden dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine karar vermek gerektiği sonucuna ulaşıldığı,…” gerekçesiyle, “asıl alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine” hükmünün de ortadan kaldırılarak, en yüksek orandan (%225) faize hükmedilmesi gerektiğini, zira dava konusu zarar, yukarıda açıklandığı gibi davalıların banka kaynaklarını haksız olarak kullanarak gerçekleştirdikleri işlemler neticesinde doğmuş olup, işbu davanın davalıların haksız fiilleri nedeniyle doğan banka zararının tazmini için açılan bir tazminat davası olduğunu, belirlenen alacağa dava açılış tarihi olan 25.07.2000 tarihinden sonraki dönemde de, davacı … AŞ’nin rotatif kredilere uyguladığı %225 temerrüt faiz oranından hesaplama yapılması gerekmekte olup, dava tarihinden itibaren avans faizine hükmeden Mahkeme kararı hukuka aykırı olduğundan ortadan kaldırılması ve dava tarihinden itibaren % 225 oranla faize hükmedilmesi gerektiğini beyanla İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.9.2019 tarih ve 2019/224 E – 2019/689 K sayılı kararının, davalı … hakkındaki ret kararı ile dava tarihinden itibaren işleyecek faiz yönünden kaldırılmasını bütün davalılar yönünden 11.743.111,66 TL asıl alacak, 87.522.263,80 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.265.375,46 TL zararın, asıl alacağa dava tarihinden itibaren en yüksek orandan (%225) işleyen faizi ile birlikte müteselsil sorumluluk kapsamında tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile; davalı müvekkili şirketlerden … A.Ş.’nin, Fon alacaklarının tahsilinde yarar görüldüğünden mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/7-a maddesi uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 19.12.2001 tarih ve 397 sayılı karar ile devir alındığını, diğer davalı müvekkili … A.Ş. hakkında da 5411 sayılı yasa uyarınca ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin, TMSF tarafından devir alındığını, her iki şirkete de Fon tarafından yöneticiler atandığını, davalı müvekkili şirketler fon iştiraki olup 5411 sayılı yasanın 140. maddesi uyarınca harçtan muaf olduklarını, mevcut mahkeme kararından önce ilk derece mahkemesince verilen 16.11.2017 tarihli kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2019 tarihli kararı ile kaldırılmasına karar verildiğini, yapılan yargılama sonunda istinafa konu ettikleri 07.05.2019 tarihli kararın verildiğini, bu kararda da davalı müvekkili şirketler yönünden istinaf kararından önce verilen kararın aynısının yinelendiğini, davalı müvekkili şirketler adına davaya karşı sundukları cevap dilekçeleri ve diğer yazılı beyanlarının istinaf başvurularında da aynen tekrar ettiklerini ve dikkate alınmasını talep ettiklerini, dava konusu alacağın, … A.Ş.’nin, … grubu tarafından, … grubundan satın alınması işleminde, satış bedeli olarak belirlenen tutarların … A.Ş. kaynakları kullanılarak ödendiği iddiasına dayanmakta olduğunu, davalı müvekkili şirketler … A.Ş. ile … A.Ş.’nin, davaya konu banka devir protokolü ve buna bağlı borç nakillerinin yapıldığı tarihlerde Yönetim Kurulu Başkanı ve şirketlerin hakim hissedarının diğer davalı … olduğunu ve …’in …’a tek başına sahip olabilmek adına bu protokolleri yaptığını, bunu yaparken de kendi şahsi menfaati doğrultusunda hareket ettiğini, davalı müvekkili şirketleri basiretli bir tacirden beklenen özenle yönetmeyerek kendi çıkarları için kullandığını, … grubu ile … grubu arasında yapılan 04.05.1998 tarihli pay devir sözleşmesi ile davalı müvekkili şirketlerin bankanın belli oranda hisse sahibi yapıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ortada bir banka zararı var ise bu zararının belli oranda hisse sahibi olan her bir davalının hissesi oranında hesaplanması ve sorumluluğu gerekirken, ilk derece mahkemesince banka zararının tamamından müvekkili şirketlerin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyada sunulu bilirkişi raporlarında … grubu ile … grubu arasındaki işlemlerin ahlaka ve adaba aykırı haksız fiil olduğu hususunun vurgulandığını, ilk derece mahkemesinin de gerekçeli kararda banka zararının sebebine ilişkin bir nitelemede bulunmadığını, davacı banka kaynağının haksız kullanımından doğan haksız fiilin neticesinde bir zarar var ise, her bir davalının haksız fiili oranında ya da kusuru oranında zarardan sorumlu tutulması gerekirken, banka zararının tamamından davalı müvekkillerin sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, haksız fiilden doğan bir zarar var ise bu zarara uygulanacak faiz yasal faiz iken avans faizine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararına esas aldığı bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerinin haklı ve hukuki bir yanı olmayıp davalı müvekkili şirketlerin sorumluluğunda olmayan, davalı müvekkili şirketler ile illiyet bağı bulunmayan davaya konu olayla ilgili davalı müvekkili şirketler yönünden davanın reddi gerekirken aksi yönde verilen kararın kaldırılmasını talep ettiklerini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN EK KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/01/2020 tarih ve 12/09/2019 tarih ve 2019/224 Esas – 2019/689 Karar sayılı kararı ile; ” 1-Mahkememizden verilen 12/09/2019 tarihli karar davalılar … Holding A.Ş. Ve … Faktoring Hiz. A.Ş. Vekili Av. … tarafından istinaf edilmiş olup, anılı davalılar vekilince istinaf harçlarının ve gider avansının yatırılmadığı, mahkememizce 06/12/2019 tarihli muhtırası ile 1.695.204,44 TL nispi istinaf karar harcının, 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının ve 100,00 TL gider avansının tebliğden itibaren bir haftalık kesin süre içinde yatırılması; aksi halde HMK.nun 344.maddesi gereğince istinaf isteminden vazgeçmiş sayılacağının davalılar vekiline ihtar edildiği, anılı tebligatın davalılar vekili Av. …’a e-tebligat ile 14/12/2019 tarihinde tebliğ olunduğu, verilen kesin süre içinde anılı harç ve giderlerin yatırılmadığı anlaşılmıştır. Davalılar … A.Ş. Ve … Hiz. A.Ş. Vekili tarafından gerekli harç ve masrafların kesin süre içerisinde yatırılmaması nedeniyle HMK 344/1 maddesi uyarınca uyarınca davalılar … A.Ş. Ve … Hiz. A.Ş.’nin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılarak istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair ” gerekçesi ile HMK’nın 344/1 maddesi uyarınca davalılar … A.Ş. ve … Hiz. A.Ş.’ nin istinaf talebinde vazgeçmiş sayılarak istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
EK KARARA KARŞI İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile; davalı müvekkili şirketlerden … A.Ş.’nin, Fon alacaklarının tahsilinde yarar görüldüğünden mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu m.15/7-a uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 19.12.2001 tarih ve 397 sayılı karar ile devralındığını, diğer davalı müvekkili … A.Ş. hakkında da 5411 sayılı yasa uyarınca ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin, TMSF tarafından devralındığını, her iki şirkete de Fon tarafından yöneticiler atandığını, davalı müvekkili, şirketler Fon iştiraki olup 5411 sayılı yasanın 140.maddesi uyarınca harçtan muaf olduklarını, davalı müvekkili şirketler adına davaya karşı sundukları cevap dilekçeleri ve diğer yazılı beyanlarını istinaf başvurularında da aynen tekrar ettiklerini ve dikkate alınmasını talep ettiklerini, dava konusu alacağın, davacı … A.Ş.’nin, … grubu tarafından, … Grubu’ndan satın alınması işleminde, satış bedeli olarak belirlenen tutarların davacının kaynakları kullanılarak ödendiği iddiasına dayanmakta olduğunu, davalı müvekkili şirketler … A.Ş. ile … A.Ş.’nin, davaya konu banka devir protokolü ve buna bağlı borç nakillerinin yapıldığı tarihlerde Yönetim Kurulu Başkanı ve şirketlerin hakim hissedarının diğer davalı … olduğunu ve …’in …’a tek başına sahip olabilmek adına bu protokolleri yaptığını, bunu yaparken de kendi şahsi menfaatleri doğrultusunda hareket ettiğini, davalı müvekkili şirketleri basiretli bir tacirden beklenen özenle yönetmeyerek kendi çıkarları için kullandığını, … grubu ile … grubu arasında yapılan 04.05.1998 tarihli pay devir sözleşmesi ile davalı müvekkili şirketlerin, bankanın belli oranda hisse sahibi yapıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ortada bir banka zararı var ise bu zararının belli oranda hisse sahibi olan her bir davalının hissesi oranında hesaplanması ve sorumluluğu gerekirken, ilk derece mahkemesince banka zararının tamamından müvekkili şirketlerin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında banka zararının sebebine ilişkin bir nitelemede bulunmadığını, davacı banka kaynağının haksız kullanımından doğan haksız fiilin neticesinde bir zarar var ise her bir davalının haksız fiili oranında ya da kusuru oranında zarardan sorumlu tutulması gerekirken banka zararının tamamından davalı müvekkillerinin sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı müvekkili şirketlerin sorumluluğunda olmayan davaya konu olayla ilgili davalı müvekkili şirketler yönünden davanın reddi gerektiğini beyanla yerel mahkemenin müvekkilleri tarafından yapılan istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair ek kararının kaldırılmasına, istinaf başvurularının kabulü ile esas kararın da kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı banka hisselerinin devir bedellerinin, borç nakilleri yapılarak banka kaynaklarından ödenmesi suretiyle bankanın uğratıldığı zararın haksız fiil hükümleri çerçevesinde davalılardan müştereken ve müteselsilsen tahsili talebine ilişkindir. Davalılar … A.Ş. ve ve … A.Ş.’nin yerel mahkemenin 15.01.2020 tarihli istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair ek kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde; ek kararın davalılar vekiline 21.01.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalılar vekilince 23.01.2020 tarihinde ek karara karşı istinaf başvuru dilekçesinin sunulduğu ve maktu istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile karar harcının yatırıldığı, bu şekilde ara kararının istinaf başvuru şartlarının yerine getirildiği anlaşılmıştır. Davalılar vekilinin gerekçeli karara karşı yaptığı istinaf başvurusunda istinaf harçlarını yatırmadığı, Mahkemece gönderilen muhtıra ile verilen süre içerisinde de harçların yatırılmadığı, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca fon her türlü vergi resim ve harçtan muaf ise de, anılan madde hükmü faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankalara ilişkin olup davalı şirketler Fon tarafından temsil edilmediğinden istinaf harçlarından muafiyetlerinin söz konusu olmadığı anlaşılmakla mahkemenin ek kararına karşı yapmış oldukları istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde; somut davada davacı tarafça dava konusu zararın doğumuna sebep olarak gösterilen ve Mahkemece de kabul edilen, … Grubu’na ait ve davacı bankanın ortağı olan şirketlerin hisselerinin … Grubu’na devri suretiyle davacı banka hisselerinin devrine dair 04.05.1998 tarihli ve bir numaralı hisse devir sözleşmesini satıcı tarafta; … A.Ş., …, …, …, …, … ve … adına vekaleten …, alıcı tarafta; … Holding A.Ş. (… A.Ş.), … A.Ş., … A.Ş. ve … adına vekaleten …’in imzalamış olduğu, davalı …’in sözleşmede devreden veya devralan olarak yer almadığı, dava konusu zararın doğumuna sebep olan borç nakli sözleşmelerinde de adı geçen davalının imzasının olmadığı, zararın doğumuna sebep olduğu iddia ve kabul edilen sulh sözleşmesinin esasen hisse devir sözleşmelerindeki devir bedellerinin ve ödeme şeklinin yeniden düzenlenmesi amacı ile yapıldığı, her ne kadar davalı … sulh sözleşmesini imzalamış ise de, alıcı veya satıcı konumunda olmadığı gibi kendisine ait banka borcunun devralınması/devredilmesinin de söz konusu olmadığı, dava dilekçesi ve aşamalardaki beyan dilekçelerinde dava konusu zararın doğumuna sebep olarak gösterilen sözleşmeler ve bu kapsamda tüm davalıların birlikte işledikleri haksız fiil dışında, davalının zarardan sorumluluğuna dair bir vakıanın ve ispat vasıtasının ileri sürülmediği, açıklanan nedenlerle davalı …’in diğer davalılar ile birlikte hareket ettiğinden bahsedilemeyeceğinden davacı vekilinin, davalı … yönünden mahkemece davanın reddine dair verilen kararın kaldırılmasına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı tarafça, … Grubu ile … Grubu arasında yapılan hisse devir sözleşmeleri, sulh sözleşmesi ve borç nakli sözleşmeleri ile banka hisselerinin devir bedelinin, satıcı tarafta bulunan şirketlerin davacı bankaya olan kredi borçlarının alıcı tarafta bulunan şirketlere nakli ile hukuki yönden geçerli gibi görünen sözleşmelerin arkasına sığınmak suretiyle, alıcıların hisse devir bedelini ödememek ve hisse devri sonrasında da kredi alacaklarının tahsilini sağlamayarak davacı bankanın zararına sebep oldukları iddia edilmiş olup, Mahkemece de iddia edilen işlemlere yönelik yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile dosya kapsamına göre, davalıların birlikte hareket ederek haksız fiilleri ile karşılıksız kazanım elde ettikleri ve davacı bankanın da aynı oranda zarara uğradığının kabulü karşısında, dava tarihi itibariyle oluşan zararın belirlenmesi için devredilen ancak tahsil edilemeyen banka kredi alacakları için dava tarihine kadar davacı bankanın kredi sözleşmelerinde uyguladığı temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplama yapılması doğru olduğu gibi, dava tarihi itibariyle belirlenen banka zararı için, dava dilekçesi ile dava tarihinden itibaren işletilecek faiz konusunda açık bir şekilde “banka temerrüt faizi” talep edilmediği ve faiz oranı da belirtilmediğinden, tarafların tacir olmaları itibariyle taleple bağlı kalınarak avans faizi işletilmesine karar verilmesi de doğrudur. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin 14.07.2020 tarihli dilekçesi ile, Mahkeme kararının hüküm fıkrasının 5 nolu bendinde davalı … A.Ş.’nin vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması nedeniyle hükmün bu yönden de kaldırılmasına dair ek istinaf başvurusu süresi içerisinde olmadığından reddine karar verilmiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine de aykırılık görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 gereği ve 352/1-c maddesi gereğince reddine, davalılar vekilinin ek karara karşı istinaf başvurusunun ise HMK’nın 353/1-b -1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacının İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/09/2019 tarih ve 2019/224 Esas – 2019/689 Karar sayılı gerekçeli kararına yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalılar … A.Ş. ile … A.Ş.’nin İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/01/2020 tarih ve 2019/224 Esas – 2019/689 Karar sayılı Ek Kararına yönelik yapmış oldukları istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 3-Davalılar … A.Ş. ile … A.Ş.’nin İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/09/2019 tarih ve 2019/224 Esas – 2019/689 Karar sayılı Gerekçeli Kararına yönelik istinaf sebeplerinin değerlendirilmesine yer olmadığına, 4-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan, istinaf talebine yönelik harçların tahsiline yer olmadığına, 5-Davalılar … A.Ş. ile … A.Ş. tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 6-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davalılar … A.Ş. ile … A.Ş. tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalılar … A.Ş. ile … A.Ş.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 7-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 8-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.