Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1465 E. 2020/1280 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1465 Esas
KARAR NO: 2020/1280 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/702 Esas – 2020/261 Karar
TARİH: 18/06/2020
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı firmadan 28/02/2014 tarihinde … plakalı … markalı … motor numaralı aracı 0 km olarak satın aldığını aracın ağır şekilde gizli ayıplı olduğunu, aracın beyin arızasından kaynaklı muhtelif hatalar verdiğini, bu durumun satıcı firmanın yetkili servisi olan … oto servis Antalya tarafından tespit edildiğini, Ankara … Noterliğinin 07/08/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle davalı şirketten aracın ayıpsız 0 km misli ile değiştirilmesini veya fatura bedelinin işleyen en yüksek orandaki ticari reeskont faiziyle birlikte iadesini istediklerini, araç garanti kapsamında bulunduğundan servis gideri olmadığını, dosyaya sunulan ihtarnameler ve belgeler dışında başkaca belge bulunmadığını, belirterek; öncelikle ayıplı aracın ayıpsız 0 km misli ile değiştirilmesini bu mümkün olmadığı takdirde aracın değeri 800.104, 00 TL nin ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik uğranılan zararlara karşılık 10.000 TL nin aracın … oto servis şubesine teslim edildiği 01/07/2015 den itibaren işleyecek en yüksek orandaki ticari ve reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, araç ticari olduğundan TTK hükümlerinin uygulanacağını, davacının TTK 23 gereği 2 ve 8 günlük süreler içinde yazılı ihtarda bulumadığını, davacının aracı 28/02/2014 tarihinde satın ve teslim aldığını, 07/08/2015 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile aracın ayıpsız misli ile değişiminin istendiğini, dava konusu talepler yönünden TBK nun 231 maddesi gereğince malın teslim edildiği 28/02/2014 tarihinden itibaren dava tarihi 20/06/2016 kadar 2 yıllık zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolduğunu, aracın 2 yıllık garanti süresininde dava tarihi itibariyle dolduğunu, dava konusu araçta üretim hatası veya üretim hatasından kaynaklanan ayıp bulunmadığını, TBK nun 227 mad gereğince davacının aracı servise getirip bırakmasıyla ücretsiz onarım hakkını kullandığını, aracın arızasının giderildiğini, artık ilk tercih ettiği seçimlik hakkını değiştirip başka bir seçimlik hakkını kullanmasının mümkün olmadığını, mahkeme aksi kanatte olursa hakkaniyet ilkesi gereğince bedel indirimine karar verilmesi gerektiğini, davacının istediği 10.000 TL maddi zararın ne şekilde oluştuğunun açıklanmadığını, bu zararın müvekkili şirketin kusuru ile ortaya çıkmadığını, maddi tazminat miktarı ve faiz isteminin fahiş olduğunu, davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacağını, davanın kabul edilmesi halinde TBK 229 maddesi gereğince araçtan elde edilen faydaların ve meydana gelen değer kaybının iadesinin gerektiğini, Yargıtay kararlarında açıklandığı üzere bedel iadesi ile açılan davalarda araç iade edilmeden araç bedeline faiz işletilemeyeceğini, aracın halen davacının tasarrufunda olduğunu, belirterek, davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/06/2020 tarih 2016/702 Esas – 2020/261 Karar sayılı kararında; “… plakalı … markalı … motor numaralı 0 km aracın 28/02/2014 tarihinde davalı tarafından davacıya … numaralı ve 800.104,00 bedelli fatura ile satıldığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Aracın trafik tescil kaydına göre 03/03/2014 tarihinde trafiğe çıktığı, araç 14.648 km de iken 01/07/2015 tarihinde “sağ arka kapı açık ikazı var” “sağ yan basamak kendiliğinden devreye giriyor”, “sürücü tarafı koltuk tuşları çalışmıyor” şikayetleri ile yetkili Antalya … Oto Servisine götürüldüğü davacının araç burada iken Ankara … Noterliğinin 07/08/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek (davalıya 12/08/2015 tarihinde tebliğ edilen) 3 gün içinde aracın 0 km misli ile değiştirilmesini veya aracın fatura bedelinin işlemiş en yüksek faiziyle iadesini istediği, aynı istemin Ankara … Noterliğinin 18/08/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile de tekrarlandığı, bunun üzerine araç kendisinde bulunan yetkili Antalya … Oto Servisinin Antalya … Noterliğinin … yevmiye ve 26/08/2015 tarihli ihtarname ile aracın tamirinin yapıldığı, arızanın giderildiğini, aracın davacı tarafından teslim alınması gerektiğini ihtar ettiği tespit edilmiştir. Davacı şirket 20/06/2016 tarihinde huzurdaki davayı açmıştır. Araç dava tarihi itibariyle davacı şirketin elindedir. Mahkememizce, İTÜ otomotiv bölümü hocaları Prof Dr …, Prof Dr …, Doç Dr …’dan oluşan heyetten 27/09/2019 tarihli heyet raporu karara esas alınmıştır. Raporda araçta üretim hatasından kaynaklı gizli ayıp bulunduğu tespit edilmiştir. 6098 sy TBK nun 231/2 maddesi gereğince gizli ayıplı olarak malı davacıya satan davalı şirket 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacaktır. Bu nedenle davalının zamanaşımı def i reddedilmiştir. Davacı araçtaki üretim hatasından kaynaklı gizli ayıbı 01/07/2015 tarihinde aracı yetkili servise bırakması ile öğrenmiş ve 07/08/2015 tarihli ihtarname ile TBK 227 md gereğince bozucu inşai seçimlik hakkını kullanmış, davalı satıcıya 12/08/2015 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile aracın 0 misli ile değiştirilmesini istemiş, alıcı verilen 3 günlük süre içinde değişimi yapmamış ve temerrüde düşmüştür. Davacı dava dilekçesinde ” ayıplı malın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, mümkün olmadığı takdirde sözleşmenin iptali ile sözleşme bedelinin iadesi ” istediğini açıklamıştır. Ancak 12/11/2019 tarihli celsede davacı vekili seçimlik hakkını aracın 0 km misli ile değiştirilmesi olarak kullandıklarını açıklamıştır. Mahkememizce Yargıtay 13 HD nin 2015/33130- 2017/12193 sayılı ve 06/12/2017 tarihli kararı dikkate alınarak bu açıklama gereğince hüküm kurulmuştur. Davacının süresi içinde seçimlik hakkını kullandığı sabit olmakla 6098 sy TBK nun 227/4 maddesi gereğince … plakalı, 2014 model … tipi, … markalı, … şasi numaralı, … motor numaralı aracın her türlü takyidattan ari olarak davacı tarafından davalıya iadesine, aynı marka ve model ayıpsız 0 km yeni aracın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. Davalı satıcı TBK 229/son gereğince ayıplı satış nedeniyle kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispatlayamadığından davacının istediği ihtar ve yargılama giderleri, diğer zararlardan da sorumlu olacaktır. Ancak davacı vekili kendisine verilen kesin süreye ve sonuçlarının hatırlatılmasına rağmen noterden yapılan ihtarların dekontunu dosyaya sunmamıştır. Mahkememizdeki yargılama devam ettiği sırada yargılama giderinden sayılmayacak olan Antalya 4 ATM nin 2019/173 d.iş sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunu almıştır. Mahkeme dava tarihi itibariyle oluşan zararları dikkate alacağından dava açıldıktan sonra yapılan bu gider zararların içinde kabul edilmemiştir. Davacının 10.000 TL tazminat istemi ispatlanamadığı için reddedilmiştir….”gerekçesi ile, Davalının zamanaşımı itirazının reddine 2- TBK 227/4 maddesi gereğince … plakalı , 2014 model … tipi, .. markalı, … şasi numaralı, … motor numaralı aracın her türlü takyidattan ari olarak davacı tarafından davalıya iadesine, aynı marka ve model ayıpsız 0 km yeni aracın davalıdan alınarak davacıya verilmesine 3-Davacının 10.000 TL tazminat isteminin ispatlanamadığından reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, dava konusu ihtilafın ilgili yasa kapsamında zamanaşımına uğradığını, 6502 sayılı yasa gereğince öngörülen zaman aşımı süresinin malın teslimi tarihinden itibaren 2 yıl olduğunu, davacının talebinin zaman aşımına uğradığını, Ayıplı iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafın yasanın öngördüğü ayıp ve ihbar yükümlülüğüne uygun davranmadığını, bu nedenle dava hakkının ortadan kalktığını, ancak yerel mahkemenin ayıp ve ihbar yükümlülüğüne uyulmamasına rağmen esasa ilişkin inceleme yaparak yasaya aykırı davrandığını, Davacı tarafın söz konusu arızaların satın alındığı andan itibaren devam ettiğini ancak davayı iki yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açtığını, basiretli tacir gibi davranmadığını, davacı şirketin yasada öngörülen 2 ve 8 günlük gözden geçirme ve ayıp bildirimi yükümlülüklerine uygun davranmadığını, usulüne uygun bildirimde bulunulmadığını, Davaya konu araçta davacı iddialarının aksine üretimden kaynaklanan ve hukuken ayıp olarak nitelenebilecek her hangi bir kusur bulunmamasına rağmen yerel mahkeme kararında aracın ayıplı olduğu kabul edilerek misli ile değişim kararının verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 30/10/2018 ve 20/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda işbu hususun tespit edilmesine karşın dosyada mübrez iki rapor ile çelişkili şekilde oluşturulan 27/09/2019 tarihli raporun esas alınarak kurulan hükmün kaldırılması gerektiğini, Yetkili servis tarafından davacının iddiaları doğrultusunda aracın incelendiğini ve gerekli onarım ve bakımların yapıldığını dava konusu aracın davacıya kullanılabilir halde teslim edildiğini, Davacı tarafın onarım hakkının kullanmış olup söz konusu seçimlik hakkın değiştirilebilmesine veya tekrar kullanılmasına olanak sağlayan yasal koşulların oluşmadığını, Aracın misli ile değişim kararının hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı tarafın dava konusu araçtan yararlanmakta olup araçtan sağlanan faydanın ve varsa hasar nedeniyle meydana gelen değer kayıplarının da dikkate alınması ve bedelden düşülmesi gerektiğini, yerel mahkemenin bu hususu incelemediğini, Manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, İleri sürerek, istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar hükmün icrasının durdurulması için tehir-i icra kararı verilmesini, duruşma günü verilerek taraflara tebliğini, yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden karar verilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ayıplı mal satımına dayalı satılanın ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebine ilişkindir. Davacı, motor ve şase numarası yazılı … plakalı … markalı aracı davalıdan satın aldığını, aracın gizli ayıplı olduğunu bu nedenle aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulü ile davaya konu aracın her türlü takyidattan ari olarak davalıya iadesine, aynı marka ve model ayıpsız aracın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davanın tarafları tacir olup, davaya konu araç satışının tüketici işlemi kapsamında olduğuna dair dosyaya herhangi bir delil sunulmamıştır. Buna göre ihtilaf TTK 4. Maddesine göre nisbi ticari dava olup, olayda özel düzenleme olan 6502 sayılı yasa hükümleri uygulanmayacaktır. TTK. 23. Maddesinde Ticari satış ve mal değişimi düzenlenmiş, birinci fıkrasında, bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla tacirler arasındaki satış ve mal değişimine TBK’nın satış sözleşmesi ile mal değişimine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, c) bendinde malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının 2 gün içinde durumu satıcıya bildireceği, açıkça belli değilse 8 gün içinde incelemek veya inceletmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu, diğer durumlarda TBK’nın 223. Maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı belirtilmiştir. TBK’nın 231. Maddesinde satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile satılanın alıcıya devrinden başlayarak 2 yıl geçmekle zaman aşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak 2 yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan defi hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, 2 yıllık zaman aşımı süresinden yararlanamaz hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda davaya konu araç davacıya 28/02/2014 tarihinde satılmış olup, davacı tarafça garanti kapsamında aracın arızası nedeniyle yetkili servise 01/072015 tarihinde getirildiği ve davacı tarafça davalıya keşide edilen 18/08/2015 tarihli ihtarname ile söz konusu araçta gizli ayıp bulunduğunun ve aracın yenisi ile değiştirilmesinin ihtar edildiği anlaşılmakla TBK’nın 231. Maddesinde öngörülen zaman aşımı süresi dolmadığından davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davacı, araçtaki arıza nedeniyle arızanın giderilmesi için garanti kapsamında 01/07/2015 tarihinde yetkili servise götürmüş ve yapılan kontroller sonucunda aracın gövde modülünde arıza olduğu, yurt dışından sipariş edilen parça ile garanti kapsamında değişim yapılarak sorunun 27/05/2015 tarihinde giderildiği ve aracın davacıya teslim edildiği servis kaydından anlaşılmaktadır. Buna göre davacı araçtaki arızayı yetkili servise tamir için getirerek süresinde bildirmiştir. Ayrıca söz konusu araç garanti kapsamında olup araçtaki arıza garanti süresi içinde ortaya çıkmış ve yetkili servisçe arızanın garanti kapsamında olduğu belirtilerek parça değişimi yapılmıştır. Araçtaki arızanın devam etmesi üzerine ve başka sorunlar çıkması üzerine davacı aracın gizli ayıplı olduğu ve yenisi ile değiştirilmesi için 18/08/2015 tarihinde davalıya ihtar göndermiştir. Buna göre davacının ayıp ihbarlarının süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Söz konusu aracın arızalı olduğu arızanın üretim kaynaklı olduğu 01/07/2015 tarihinde yetkili servisçe yapılan kontrolde ortaya çıkmış olup, arıza garanti kapsamında olduğundan ücretsiz parça değişimi ile arıza giderilmiş ve davacıya teslim edilmiştir. Bundan sonra araçta başka arızalar çıktığı gibi, söz konusu parça değişiminden sonra da aracın aynı arızası tekrar etmiştir. Alınan ilk bilirkişi raporunda araç üzerinde her hangi bir teknik inceleme yapılmadan sadece yetkili servis kayıtları incelenerek parça değişiminden sonra araçtaki arızanın giderildiği ve araçta imalattan kaynaklı açık veya gizli ayıp olmadığı konusunda rapor düzenlenmiştir. İkinci bilirkişi raporu keşif üzerine düzenlenmiş olup yine araçta teknik bir inceleme yapılmamış, test sürüşüne tabi tutulmamış, aracın çalışır vaziyette olduğu, söz konusu arızanın yetkili servis tarafından giderildiği, bundan sonra aracın davacı tarafından kullanıldığı, keşif tarihinde açık veya gizli ayıbın olduğuna dair bir husus tespit edilemediği belirtilmiştir. Söz konusu raporlar araç üzerinde teknik inceleme yapılmadan ve test edilmeden hazırlandığından, dosyada bulunan servis kayıtları ile hazırlandığından hükme yeterli değildir. Alınan ve mahkemece hükme esas alınan son bilirkişi raporu gerekli test ve incelemeler yapılarak düzenlenmiş olup, araçta yetkili servisçe parça değişimi yapılarak giderildiği belirtilen arızanın devam ettiği, araçta başka arızaların da bulunduğu arızaların kullanım kaynaklı olmayıp, üretim kaynaklı olduğu arızaların gizli ayıp niteliğinde bulunduğu belirtilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli açıklıkta ve denetime elverişli olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davaya konu araçtaki arıza ilk ortaya çıktığında davacı tarafça yetkili servise tamir için götürülmüş olup arızanın garanti kapsamında olduğu ve parça değişimi gerektiği yetkili servisçe belirlenmiş, parça değişimi yapılarak araç davacıya teslim edilmiştir. Davacı ilk önce araçtaki ayıp nedeniyle ücretsiz onarım hakkını tercih etmiş ise de söz konusu arızanın giderilemediği arızanın devam ettiği bilirkişi raporu ile anlaşılmaktadır. Buna göre davacının ücretsiz onarım tercihinden vazgeçerek ayıpsız misli ile değişim tercih hakkını kullanmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Dosyada alınan ve hükme esas kabul edilen 27/09/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda davaya konu araçta halen askı donanım arızası bulunduğu, sağ ve sol yan basamakların çalışmadığı, yapılan yol testinde çekiş gücü düşüklüğü bulunduğu, bu arızaların kullanıp kaynaklı olmayıp üretim kaynaklı olduğu, ayıpların gizli ayıp niteliğinde bulunduğu tespit edildiğinden ve söz konusu ayıplar TBK’nın 219. Maddesinde belirtilen ve nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları önemli ölçüde azaltan maddi ayıp olduğu anlaşılmakla davacının TBK’nın 227. Maddesinde öngörülen seçimlik haklarından ayıpsız benzeri ile değiştirilmesini talep etmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,655,10.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 13.665,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 40.990,10.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 12/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.